Omuzlarıma dokunan el ile titremiştim. Elin sahibi aynamdan yansıyordu. Koyu kahverengi saçlı, yeşil gözlü ve gamzeli gülümsemesiyle kalbimin ateşi Naresh idi. Boynumdan öpmüş ve gözlerini yummuştu. Daha sonra belimden sarılmıştı.

Naresh "Kokunu değiştirmişsin! Lavanta kokum gitmiş ve yerine ejderha çiçeklerinin kokusu gelmiş." diye mırıldandı.

"Lavanta Baş Habiria'nın kokusuydu. Ben artık Şahbanu'yum ve kokum farklı olmalı, ateşim. Ne oldu, sevmedin mi?"

"Hayır, sevdim. Doğal kokunu güçlendirmişsin. Bu arada söylemeden edemeyeceğim, güzelliğin baharı getirmiş." dedi ve güldüm.

"Naresh!" dedim utanarak. Onun böyle iltifatları beni utandırıyordu.

"Ne var? Eşime gerçeklerimi demeyeceksem, başka kime diyebilirim? Utanma, bak bak yanakların nasıl kızardı? Ah, Sandhya asla büyüme tamam mı? Her daim böyle karşımda utanan küçük bir kız çocuğu ol."

"Zaman zaman büyümediğimden şikayetçisin şimdi ise büyüme diyorsun! Şah karar ver."

"Ah, Sandhya. Sen benim için her şeysin. Eşim, sevgilim, yoldaşım, sırdaşım, dostum, kadınım, küçük kızım, annem. Birçok kimliksin benim için. Bu bedenin bir kabuk, sevgilim. Ben senin ruhunla ilgileniyorum."

"Naresh! Bende seni çok ama çok seviyorum. Beni asla bırakma, olur mu?"

"Söz veriyorum. Seni asla bırakmayacağım." dedi ve boynumdan öptü.

"Hadi, toplantıya gidelim. Pravin ve çetesi tutuklansın. Bu saray tamamen bizim olsun, aşkım. Herkes bize boyun eğsin. Herkes ateşin ve suyun hükmünü görsün istiyorum."

"Görecekler, ışığım görecekler." dedi ve gülümsedik.

Beraber odadan çıkmış ve toplantı salonuna geçmiştik. İçeri girdiğimizde herkes saygıyla selamlamıştı. Anjali ise hissizdi. Ruhsuzca bakıyordu. Dün canını acıtmıştım, ona zarar vermiştim ve bu benim hoşuma gitmişti. Nedendi? Çünkü yılların getirdiği acı vardı. Ezilmenin, küçük görülmenin acısı vardı. Şimdi ise bunun için pişman ediyordum. Benimle iyi geçinmemenin bedelini ödetecektim. Daha iyi günlerdi. Amacım onun hükmünü kesmekti. Artık benim devrimdi ve Anjali tarihin tozlu sayfalarında yok olmaya mahkumdu.

Toplantı bittiğinde ayağa kalkmışlardı. Daha sonra Naresh herkesin oturmasını istemişti. Son bir konu kaldığını belirtince insanlar şaşırmışlardı. Vilraj ile göz göze gelmiş ve gülümsemiştim. Ardından yüksek sesle önümdeki rüşvet listesini okudum. İçeridekilerin yarısından birkaç kişi fazlaydı. Son isim olarak bilerek Pravin-i Garjane'yi demiştim. Okuduklarım merakla sabırsızlanıyordu. Pravin ise gözlerini kısmış bana bakıyordu.

"Bu okuduğum isimler, başta Pravin-i Garjane olmak üzere rüşvet ve yolsuzluktan dolayı tutuklanmıştır." dedim sertçe ve Pravin yeğeni Anjali'ye baktı. O ise gözlerini kapatmış ve arkasına yaslanmıştı.

Pravin "Şahbanu nasıl olur? İçeridekilerin yarısını tutuklatırsanız, devletin hali ne olur bilmiyor musunuz? Delilik bu yaptığınız!" dedi öfkeyle.

Naresh "Dayı, bırakalım da gençlerin önü açılsın değil mi? Hepiniz bu koltukları çürüttünüz. Beni Şah Salmar ve sonrasındaki şahlar gibi sandınız. Rüşvete göz yumabilir miyim? Asla! Bakın bu kanıtlarla hepiniz suçlusunuz." dedi ve Pravin güldü.

"Artangallı Cariye'nin lafıyla bunu yapıyorsun, Şah! Aslında oynadığı oyun açık. Yönetimi kendi adamlarıyla doldurmak istiyor. Anjali, uyan ve durdur bu kızın yaptıklarını yoksa senin de bu kız sonun olacak!" dedi ve Anjali umursamadı.

Ateşin KurbanıWhere stories live. Discover now