"Nereden başlasam, bilmiyorum. En güzeli bir soru ile başlayım. Kraliçe Asenath sence nasıl bir kadın?" dedi ve gülümsedim.

"Ne oldu, aşk mektubu mu aldın? Kraliçe'ye gitmeye mi karar verdin?" dedim alaycı bir şekilde ve derin bir nefes aldı.

"Abla! Ciddi bir soru sordum."

"Peki, peki cevaplıyorum. Güçlü birisi. Kendini biliyor gücünü, potansiyelini ve tehlikesini. O tatlı yüzünün altında büyük bir yılan var ve kurbanını avlamak için bekliyor."

"Sana katılıyorum, ablacığım. Haklı olduğunu gösterdin."

"Şimdi derdin ne?"

"Kraliçe'den bir mesaj aldım. Görmekten haz etmeyeceğin bir mesaj." dedi ve yüzünü buruşturdu.

"Okumak istemeyeceğim bir mesaj olmasın demek istedin herhalde."

"Hayır, hayır doğru söyledim. Görmek istemeyeceğin bir mesaj aldım. Kraliçe yaratıcı birisi ve zavallı korsanımı mahvetmiş."

"Neden? Vilraj her şeyi açık konuşmuyorsun."

"Tamam. Sonuçta bu konu Sandhya ile alakalı değil, ülkeminizin geleceği ile alakalı. Açık konuşabilirim."

"Evet, konuş." dedim sıkılgan bir sesle.

"Kraliçe'nin çok kıymetli bir sırrı var, fark ettin mi bilmiyorum. Bunu saklamak için elinden geleni yaptı ve bende bu sırrın peşine düştüm. Diyeceksin ki, sana ne Vilraj ama bana ne olamadı. çünkü Kraliçe'nin sırrının ülkeyi ilgilendirdiği gibi bir izlenime kapıldım. Davranışlarında bunu fark ettim. Konuşması, davranışları hep bu sırra yönelikti."

"Bir içgüdüyle hareket ettin."

"Abla, korsanların içgüdüleri kuvvetlidir çünkü kara yerine denizde yaşamayı tercih ediyoruz. Bu yüzden bir korsanın içgüdülerini hafife almamanı tavsiye ederim."

"Devam et."

"Her neyse, Kraliçe burada kaldığı sürece bu sırrı öğrenmek için her şeyi yaptım. Vahşi cazibemi bile kullandım ama olmadı, sadece ipucular verdi. Bu ipucular çok düşünüdürücü açıkçası ama sana demeyeceğim."

"Ah, aptallık etme. İpucuları söyle ve beraber çözelim. Seninle benim çözemeyeceğimiz bir şey yok."

"Haklısın! Kraliçe'nin sırrı, eşi çünkü hiç ondan bahsetmedi. İpucularında ise birbirlerine muhtaç olduklarından bahsediyordu. Onu geceye benzetmişti."

"Gece mi? Bunu Naresh sık sık Sandhya'ya kullanıyor. Gece gibi saçlar, gece gibi gözler ve bembeyaz ay ışığı gibi bir ten. İşte sana bir Artaga!"dedim alaycı bir şekilde ve gözlerini kıstı. Daha sonra ise kaşlarını çatmıştı. Bir şeyler çözüyor gibi görünmüştü ama sonra bana bakıp, gülümsemişti.

"Gece ve ateş. Bu iki kelimeyi aklımda tutacağım, ablacığım sayende bir şeyler gözüme daha net görünmeye başladı."

"Kraliçe casusuna ne yaptı? Öldürdü mü?" dedim sıkılgan bir sesle.

"Öldürmedi sırf ona ne yaptığını görebilmem için bunu yapmış olmalı. Gözlerini kızgın demirle kör etmiş ve bir iki parmağını kesmiş! Vücudundaki çeşitli yılan ısırıklarından bahsetmiyorum. En sonunda ise zavallıyı bana gönderdi."

"Kraliçe'yi kızdırmışsın. Casusunu öldürmekten beter etmiş. Zaten ondan da bunu beklerdim. Basit bir kafa kesme olayı ona yakışmazdı."

"Zavallının aklını kaçırtmış, abla. Delirmiş! Üstüne bulduğum notta ise bir daha aynı şeyi tekrarlarsam, ansızın bir gece öleceğim yazıyordu. Bunu bana kral yazmış."

Ateşin KurbanıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora