Masumiyetin Sorgusu & Adaletin Vicdanı ♦

Начните с самого начала
                                    

"Sakin ol, sakin ol. İkimizde masumuz."

"Masum isek, burada işimiz ne? Benim şu an, Şah'ın yanında olmam lazımdı ama buradayım. Elimden ağlamak dışında bir şey gelmiyor."

"Göz yaşlarını, işkenceli sorguya saklamanı tavsiye ederim."

"İşkenceli sorgu mu?"

"Evet, güzelim. İşkenceli sorgu! İnan bana, Şahana ikimize de acımayacaktır. Hoş, ben senden daha az işkence görürüm. Sonuçta Şahana Anjali'nin gözünde Şahbanu olabilecek potansiyele sahipsin."

"Şahbanu olsaydım, bu kadar üzülmezdim." diye fısıldadım.

"Şahbanu olsaydın, Anjali'nin hükmü bu kadar geçmezdi. Tamam, ülkeyi yönetirdi ama aşırı bir güçle değil."

"Ben masumum! Birileri çok kötü bir oyun oynuyor." dedim öfkeyle.

"Kim olduğunu bilmiyoruz ama tebrik etmeliyim. Sana şunu diyebilirim ki, Anjali'nin pişman olacağı bir karar olacak."

"Neden ki?"

"Çünkü düşünmeden, ani bir kararla seni hapse attırdı. O, attığı her adımı mantığı ile atar ama bu hareketinde buram buram duyguları ile aldığını gösteriyor."

"Ondaki öfkeyi gördüm, nefreti gördüm. Beni zerre sevmiyor."

"Çünkü onun sahip olamadığı şeylere sahip olma tehliken var. Bu düşünce onu çıldırtıyor."

"Her şeye sahip! Her şeye! Daha sahip olamadığı ne var ki?"

"Şahbanu olamadı ve bu onun içinde büyük bir ukde. Onun hayali bir Şahbanu olmaktı, ardından Şahana olurum diyordu."

"Şahbanu. Ne kadar da lanetli bir kelime." dedim sessizce.

"Şahbanu olmayı başarsaydı, Abhay'dan daha çok ülkeyi yönetirdi. Şah ve Şahbanu, eşit makamlar biliyorsun. Şahana olunca, yönetiyor ama bir Şahbanu kadar etkili değil. Sen ise, şimdiden elçilerle görüşüyorsun ve Naresh'e fikirler veriyorsun. Kısacası onun hayalini çalıyorsun."

"Benim kimseye bir şey yaptığım yok! İçimden geldiği gibi davranıyorum. Ama fark ettim ki, güçlü olmak zorundaymışım. Çünkü bu saray en zayıf anımda beni yerle bir edebilirmiş."

"Keşke en başında beri beni dinleseydin."

"Buradan çıkarsam, sana söz veriyorum Şahbanu olmak için elimden geleni yapacağım. Böylece kendimi, sevdiklerimi korumuş olacağım." dedim hırsla.

"Bunu en başından karar verseydin, şu an burada olmazdın." diye homurdandı.

"Sahen, burası Artangal gibi değil! Artangal da güç için bu kadar acımasız savaşlar verilmiyordu. Buradaki insanlar ise, iktidarın gücünü biliyorlar ve ona göre davranıyorlar."

"Güçlü olan hayatta kalır, zayıf olansa ölür. Buradaki temel kural bu."

"Bunu acı bir şekilde öğrendim. Öğrenmek için geç kaldım."

"Hadi, biraz uyuyalım. Yarından itibaren hayatının en zorlu savaşını vereceksin. Şunu bil ki, seni asla yalnız bırakmayacağım."

"Teşekkür ederim." diye fısıldadım ve Sahen arkasını dönüp, yattı.

Ben ise istesem de, uyuyamıyordum. Kabuslarım beni rahatsız ediyorlardı. Her seferinde farklı farklı Naresh'in öldüğünü görüyordum. Naresh ölüyordu ve ben bir şey yapamıyordum. Huzursuzdum. Tam uyuduğum sırada yüzüme gelen soğuk su ile uyandım. Baktığım yapan kişi bir askerdi. Yüzü donuktu. Hatta bu durumla eğlenmişe benziyordu.

Ateşin KurbanıМесто, где живут истории. Откройте их для себя