"Yaparsın biliyorum."

"Çocuğumu falan bulaştırma. Git kendin atla!"

"Hani bana kıyamazdın?"

"Kıyarım!"

"Pşt!"

"Ne?"

"Çocukları benden çok sevmek yok."

"Birincisi çocuklar değil çocuk. İkincisi hayatımın aşkını tabi ki de senden çok seveceğim. Kendini kıyasladığı kişiye bak." deyip alayla gülmeye başladım. Bir ara arkamı dönüp Leon'a baktım. Bana ters ters bakıyordu ve ciddi gibiydi. Bakışlarımı tekrar şömineye çevirdim. Leon bir süre sessiz kaldı sonra konuyu değiştirdi.

"Peki sen? Senin ölmeden önce yapmak istediklerin neler?" Yerimde hevesle doğruldum.

"Benim bir sürü var. Ama en çok istediklerim dünya turu yapmak."

"Bensiz olmaz tabi ki."

"Tabi ki! Neyse işte sonra şey... Yağmurlu bir havada sahildeyken güneşin doğuşunu izlemek istiyorum."

"Neden?"

"Bilmem." Leon gülümsedi. Beni biraz kendinden ayırdı ve kendine doğru çevirdi. Süzdü beni kahveleri. Sonra tekrar kenetledi gözlerime gözlerini.

"Senin gözlerin deniz, saçların denizin üstünden doğan güneş. Yağmuru var mıdır bilmem ama sen benim hayatımda gördüğüm en güzel manzarasın ve sen benim manzaramsın."

Bir süre bakakaldım öylece. Diyecek bir laf var mıydı bunun üstüne? Uzandım ona doğru ve alnına uzun bir öpücük kondurdum. Sonra yanağındaki çukura değdi dudaklarım. Oradaki ziyaretim bitince de burnumu boyun girintisine gömdüm. Kokusuna bile öldüğüm, mezarımı gözlerinde taşıyan adam. O pozisyonu bozmadım.

"Seni asla kaybedemem ben Leon. Şu ihale işi için de hala ödüm kopuyor. Gece gözlerimi açıyorum. Yanımda olduğunu görüyorum ya! İçim nasıl rahatlıyor bir bilsen!"

"Korkma Hilal. Ben bırakmam seni. Bırakmam sizi. Bırakamam. Bırakmayacağım."

"Bırakma. N'olur! Dayanamam ben sensizliğe. Senin için değil kendim için söylüyorum Leon. Bencilim ben işte. Senin ölümünü görmektense senden önce ölmeyi..."

"Hilal konuşma böyle! Ayrıca sen bencil değil, fedakarlığa bencillik diyecek kadar aptalsın! Ve son olarak bir daha senden böyle şeyler duymayacağım! Söz ver."

"Tamam."

"Söz ver!"

"Söz!" Gülümsedi. O gülümseyince ben de gülümsedim.

"Devam et."

"Neye devam edeyim Leon?"

"Hayallerine."

"Bir tane kaldı. Hayat kurtarmak." Leon güldü.

"Neden doktor olmadın?"

"Tasarımcılık da hayalimdi ama. Hem hayat kurtarmak derken birinin hayatının mahvolmasına engel olmak, ona yeni bir umut kazandırmak istiyorum."

"Sen bana bir çocuk daha yap hallet hayalini."

"Leon ya!" deyip geri çekildim. Ama o beni tekrar yanına çekti.

Yavaş yavaş birbirimize yaklaştık ve birleşti dudaklarımız. Karnımda onun çocuğunu taşıyordum ama yine de heyecandan kalbim duracak gibiydi. Öpüşmemiz hızlanmıştı. Leon sadece öpüşmeyle bile inlemişti hafifçe. Tam Leon biraz daha ileri gidecekti ki telefonu çaldı. Hemen geri çekuldim.

"Leon telefon..."

"Boşver o çalar çalar susar."

"Ya acilse?"

"Değildir." dedi. Bu sırada telefon sustu ve Leon tekrar dudaklarıma yapıştı ama aradan saniyeler geçmişti ki yeniden telefonu çalmaya başladı.

"Hay ben bu telefonu icat eden Graham Bell'in ebesinin..."

"Şşşt! Bozma ağzını!"

"Bozduruyorlar ama! Başka zaman mı yoktu?"

"Leon aç artık telefonu!" Leon ofladı ve telefonu açtı. Arayan Haluk babaydı. Benim ismi görmemle kahkaha atmam bir oldu. Leon'un ise suratı buruştu.

Leon'un ağzından

"Baba sakın bir daha bana neden torun yapmıyorsunuz diye sorma! Sakın!"

"Hani İzmir'deydiniz siz?"

"Sen nereden öğrendin?"

"Sana ne benim kaynaklarımdan?"

"Neyse baba. Ne için aradın?"

"Torunumun anasının doğum günü için. Burada hem şirketin ihale başarısını kutlayacağız hem de gelinimin doğum gününü. Ben her şeyi hazırlattım bile." Hilal meraklı bir şekilde bana bakıyordu. Ona bir şey çaktırmamak için kalktım ve uzaklaştım.

"Baba ben de tasarlamıştım ama özel bir şeyler."

"Haa! Ama tüm hazırlıklar tamam."

"Of baba ya!"

"Sen burada da yaparsın bir şeyler Leon. 2 gün sonrası için her şey hazır işte."

"Tamam ben düşüneceğim bir şeyler."



Hilal'in doğum günü geldiii🎉🎈
Bugün çok yoğundum bu yüzden sadece bir bölüm gelebildi😊
Umarım beğenmişsinizdir😊

SENDE KENDİMİ KAYBETTİMDonde viven las historias. Descúbrelo ahora