Alışkanlık

4.5K 209 196
                                    

Leon'un ağzından

Eve geleli 3 gün olmuştu. Bu süre içinde pek farklı bir şey olmadı. Eski düzenimize dönmüştük ve açıkçası buna üzülüyordum. Üzüldüğüm şeyler listesinde bir de Hilal'in kolu var. Ankara'dayken Azize anne ve Cevdet baba kolundaki morluğu görmesin diye sürekli uzun kollu şeyler giyiyordu. Ama eve döndüğümüzden beri kısa kollu t-shirtlerini giyiyor ve ben her Hilal'i gördüğümde sinir krizi geçirmemek için kendimi zor tutuyordum. Keşke buraya gelmeden önce o Yağız denen herifi dövseydim. Acaba Ankara'ya adam yollatıp dövsem mi? Yok ya! Hilal hemen anlardı. Şimdi o gereksiz yüzünden kötü olan aramız sanki daha kötüsü mümkünmüş gibi daha da bozulmasın.

Buraya geldiğimizden beri geceleri bir türlü uyuyamıyordum. Bu durum da iyice moralimi bozmuştu benim. Aslında çok da yorgundum ama uyuyamıyordum bir türlü. Artık bu kadar uykusuzluğun üstüne bu gece rahat rahat uyurum diyordum ama yatakta dönüp durmaktan başka bir şey yapmadım. Saat 04.17'yi görünce iyice sinirlerim bozuldu. Uyuyamamamın sebebini düşünmeye başladım. Sanki bir şeyler eksikti. Bunu 3 gündür düşünüyordum. Şu an bir şey fark ettim. Burnuma gelen yasemin kokusu ve bir tutam huzur eksikti! Ben resmen Hilal'le uyumaya alışmıştım!

Bu alışkanlıktan vazgeçmem lazımdı. Her zaman onunla uyuyamazdım. Hem zaten 2 ay sonra boşanacaktık. Bu aklıma gelince iyice moralım bozuldu. Bu şeyden kurtulma işini sonra da yapabilirdim. Şu an gerçekten uykuya ihtiyacım vardı. Yataktan kalktım ve Hilal'in odasına doğru yol aldım. Kapıyı yavaşça araladım. Oh! Hanımefendi rahatça uyuyordu!

Hemen yanına kıvrıldım ben de. Bir anda ona arkadan sarılırken buldum kendimi. İyice sarmıştım onu. Ellerimden kayıp düşecekmişçesine. Burnumu saçlarının arasına daldırdım. İşte huzur! Bakalım işe yaracak mı, uyuyabilecek miyim diye düşünürken bir anda uykunun kollarında buldum kendimi.

Hilal'in ağzından

Gece bir anda uyandım. Gözlerimi hafifçe aralayıp saate baktığımda 05.51 olduğunu gördüm. Yani sabah oldu sayılırdı. O an nedense eksik parçam tamamlanmış gibi bir his vardı içimde. Belime sarılı kolları ve arkamdaki bedeni yavaş yavaş fark etmeye başlıyordum. Sanki bu dünyanın en normal şeyiymiş gibi ellerini çözdüm ve ona doğru döndüm. Leon'un suratını görünce istemsizce bir gülümseme aldı yüzümü. Tekrardan uykuya dalmak için gözlerimi kapattım.

Bir dakika! Aramızdaki yastıklar nerede? Ama... İyi de biz Ankara'da değiliz ki! Hemen gözlerimi açtım. Leon dibimde uyuyordu. Yanlış görmemiştim yani. İyi ama onun burada ne işi vardı? Ve ben neden ilk anda sanki yanımda uyuması normal bir şeymiş gibi hareket ettim. Yatakta doğruldum ve onu dürtmeye başladım. Leon söylenerek uyandı.

"Ne var?!"

"Ne mi var? Sen varsın! Yatağımda! Senin ne işin var burada? Ne zaman geldin sen buraya?"

"Saat kaç?" Tekrardan saate baktım.

"05.53"

"2 saat bile olmamış daha." Hala gözlerini açmamıştı ve uyku haliyle konuşuyordu.

"Kalk yerine yat Leon. Niye buradasın?" Yatakta hafifçe doğruldu ama gözleri hala açılmamıştı.

"Seninle uyumaya alışmışım ben. Sen olmadan uyuyamıyorum." Ne? Şaşkınlıkla gözlerim iyice açıldı. Aslında düşününce ben de Ankara'dan döndüğümüzden beri eskisi gibi rahat uyumuyordum. Ama bunu ona söyleyecek halim yoktu. Sonra aynı şekilde devam etti.

"Geldiğimizden beri uyuyamıyorum ve çok yorgunum. Bu gece burada uyuyayım sonra başka bir çare buluruz." dedi ve kafasını tekrar yastığa koydu.

"Az önce bana sarılmıştın ama."

"Uyurken yanlışlıkla olmuştur."

"Araya yastık koyalım o zaman."

"Kocaman yatak Hilal. Ne gerek var ya?! Uyu sen de hadi!"

"Hı! Az önce bu kocaman yatakta bana sımsıkı sarılmıştın!"

"İyi ne yaparsan yap o zaman!" Kalktım ve dolaptan iki yastık alıp aramıza koydum. Leon çoktan yeniden uykuya dalmıştı. Ben de kafamı yastığa koyup onu seyretmeye başladım. Bana alıştığına mı yoksa bunu itiraf etmesine daha çok şaşırsam bilemedim. Bu düşüncelerle ben de uykuya daldım.

O günün üzerinden bir ay geçti. Sabah ikimiz de geç uyanmıştık. Leon bu alışkanlık sorununa nasıl çözüm buldu bilmiyordum. İlk hafta arada sırada yanıma gelip uyuyordu. Araya yastık koymayı ihmal etmiyordu. Ben de bu yüzden hiç fark etmemiş gibi yapıyordum. Ama artık hiç gelmiyordu. Sanırım aşmıştı bu sorununu. O aşmıştı. Peki ya ben? Ben de eskisi gibi rahat uyuyamıyordum. Benim de bir yol bulmam lazımdı. Zamanla alışırdım herhalde.

Bu bir ay içinde şirkete pek uğramamıştım. Ama önümüzdeki günlerde sık sık uğramam gerekiyordu. Boşanmamıza bir ay kalmıştı sadece ve boşandıktan sonra bu iş ne olur hiç bilmiyordum. İlk başta bana çok uzun gelen 6 ayın bitmesine çok az kalmıştı. Bunun beni mutlu etmesi lazımdı. Öyle değil mi?

Bu ay şirkete çok gitmediğim için Buğra'yla da çok görüşememiştik. Leon bu durumdan gayet memnundu. Ama bilmediği şey neredeyse hergün telefonla konuştuğumuzdu. İyi anlaşıyorduk. Leon hergün konuştuğumuzu duysa ne yapacağını kestiremediğimden ondan gizli olması için elimden geleni yapıyordum. Aslında bana ne yapacağı, ne diyeceği umurumda değildi. Ondan elbette korkmuyordum. Ama Buğra ve Leon arkadaştı. Benim yüzümden kavga etmelerini istemiyordum.

Leon'un bu sıralar işleri gerçekten çok yoğundu. Eve hep geç geliyordu. Yoğunluktan ve yorgunluktan adını bile hatırlamazsa şaşırmazdım. Ben ise evde çizim yaparak koleksiyonumu çoktan tamamlamıştım. Geriye sadece sunum hazırlamak kalmıştı. Bunu da şirkette Buğra'dan yardım alarak yapacaktım. Ama bu durumdan Leon'un hala haberi yoktu. Söyleyememiştim ve söylemeyi de düşünmüyordum. Zaten şirkete geleceğimi biliyordu. Bu kadar yoğunken de beni kontrol edecek hali yoktu. Hem etse ne olur ki? Onun düşüncelerine bu kadar önem vermeme ne gerek vardı?

Bu akşam da Leon geç gelmişti. Evliliğimizin bitmesine yani benden bir ay kalmasının şerefine ona akşam yemeği hazırlamıştım. Bugün eve mutlu gelirdi herhalde. Benim içimde nedense bir burukluk vardı ama bunu ona belli etmeyecektim. Gerçekten güzel bir sofra kurmuştum. Bir iki saat bekledim ama Leon gelmedi. Merak edip onu aradım.

"Leon neredesin?" Arkadan müzik sesleri geliyordu. Sanırım o çoktan kutlamaya başlamıştı. Bu kadar da mutlu olduğunu bilmiyordum ya!

"Ben bu gece geç gelirim Hilal. Beni bekleme." dedi ve telefonu suratıma kapattı. Kaç gündür insandı bu şimdi yine mi öküzleşmişti! Açıkçası buna çok üzülmüştüm. Canım yanmıştı. Gerçi şu an bu yaptığım aptallıktan başka bir şey değildi! Ne hali varsa görsün! Şu bir ay hemen geçsin de kurtulayım ondan! Oturdum ve özgürlüğüme son bir ay kalması şerefine hazırladığım yemeğimi tek başıma yedim. Afiyet olsun Hilal.

Eveett. Artık geldik son 1 aya. Bakalım bizleri neler bekliyor😉
Bu kadar beklediğimize değen şeyler olacak mı😉 Okuyup göreceğiz😊
Umarım bölümü beğenmişsinizdir😊

SENDE KENDİMİ KAYBETTİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin