Tek Ruh Tek Beden

6K 191 165
                                    

Naifçi ve halvete katlanamayan kardeşlerim sadece açıklamayı okursa çok iyi olur😊

Hilal'in ağzından

Yağmurun altında bir süre daha dudaklarımızın valsi devam etti. Bizi durduransa korna çalan ve daha sonrasında bize seslenen bir adam oldu.

"Gençler bunun için başka yer ve başka zaman mı bulamadınız?"

Adamın sözleri üzerine Leon'la birbirimize bakmıştık. Öpüşmekten şişmiş olduklarına emindim dudaklarımın. Ve Leon'un koyulaşmış kehribarları... Leon elini bana uzattı. Tereddüt etmedim bu sefer. Bu süreçte onun kadar ben de yıpranmıştım. Sımsıkı sardım elini ve yağmur damlalarının altında yerdeki yağmur damlalarını eze eze eve geçtik. İkimiz de sırılsıklamdık. Leon bana adım adım yaklaşmaya başladı. Ona soran gözlerle bakıyordum.

"Sana, 'Beni kendin öptükten sonra sana dokunmama asla karışamazsın.' demiştim. Hatırlıyor musun?"

Evet hatırlıyordum. İçime benden istemsizce heyecan, tutku ve korku aynı anda hakim olmuştu. Sırtımdan bir ürperti geçmişti sanki. Yutkundum. Leon'un koyulaşmış gözlerinde öyle bir bakış vardı ki bakışlarımı kaçırdım. Etrafa bakıyordum. Sanki duvarlar bana bir bahane verebilecekmişçesine.

"Leon... Iıı... Şey... Çok ıslağız. Hasta olmayalım. Yukarı çıkayım ben. Sen de odana git. Üstümü değiştireyim ben."

Tam arkamı dönmüş merdivenlere yönelmiştim ki Leon arkadan gelip bana sarıldı. Islaklığımız elektriği daha çok iletiyordu. Elektrik çarpmıştı bir anda bedenimi. Sanki az önce onu öpen ben değilmişim gibi şimdi heyecandan ölüyor, utançtan yerin dibine batıyor ve korkudan titriyordum. Leon da heyecanlanmıştı. Bunu hissediyordum. Su bana bunu da iletiyordu. Ama bu konuda deneyimsiz olan bendim. Leon'un heyecanlanması tuhaf değil miydi?

Leon bir eliyle saçlarımı sağ yanıma attı. Yavaş yavaş, beni öldüre öldüre boyun girintimden öpmeye başladı. Hafif dokunuşlardı bunlar. Sonra kazağımın izin verdiği kadarıyle omzuma dudaklarıyla ufak dokunuşlarını bıraktı. Öptüğü, dokunduğu her yer yanıyordu, kül oluyordu ve yok oluyordu. Böyle devam ederse geriye benden ne kalacaktı bilemiyordum.

"L-Leon!" Sesim sanki bir kelime değil de bir nefes gibi dökülmüştü dudaklarımdan. Sonra Leon dokununca alev, öpünce zehir saçan dudaklarını enseme değdirdi.

"Leon yapma!" Leon'un dudaklarıyla dokunduğu her yere nefesi de çarpıyordu. Bu bile beni cehennem ateşinde yakıyordu. Bu nasıl bir his ki hem seni cennet bahçelerinin en güzelinde ağırlıyor hem de en sıcak cehennem ateşinde yakıyordu? Aklım, kalbim araftaydı.

"Leon bırak!"

"Bırakamıyorum. Bırakmam."

Onun kollarından kurtulup merdivenlere yöneldim. Ama Leon beni geri çekti. Sırtım duvarla buluşunca hafif bir inilti kaçtı ağzımdan. Bu Leon'un dudaklarının zevkle yukarı doğru kıvrılmasına sebep oldu. Az önce yüzünü görmüyordum. Şimdi ise o koyulaşmış kahvelere bakmak beni daha kötü yapmıştı. Sanırım az önce değil şu an yok oluyordum.

"Kaçma ve korkma." dedi ve daha sonra yanımızda bulunan düğmeden tüm ışıkları kapattı. Karanlıkta iki gölge olarak kalmıştık belki de. Ama aramızdaki alev sanki ortamı aydınlatıyordu. Daha doğrusu gözlerimizdeki alev karanlıktan etkilenmeden birbirimizi seçebilmemize yardım ediyordu.

"Canını yakmayacağım. İstesem de senin canını yakamam zaten. Korkma."

"Leon..."

"Kasma kendini."

SENDE KENDİMİ KAYBETTİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin