Tarifi İmkansız Duygular

6.7K 231 170
                                    

Atina Öküzü odasına geçince ben de televizyon izledim. Kendisi yaklaşık iki saattir odasında dinleniyordu. Aslında şu an tam da televizyon izliyorum denemez çünkü kanalları geziyordum. Hiçbirine adam akıllı bakmadan geçiyordum. Kafam çok dağınıktı. Son günlerde her şey üst üste gelmişti. Sanki hayatım boyunca yaşamadığım dertler birikmiş birikmiş dağ olmuş, yılların azmiyle üzerime devrilmişti. Koskocaman dağın altında kalınca ölür insan. Ben yaşıyordum ama can çekişe çekişe!

Ben böyle dalmış düşünürken Atina'nın Lord Kılıklı Öküzü aşağı inmişti. Keşke inmeseydi diye düşündüm bir an içimden. Girer girmez emirlerini yağdırmaya başladı.

"Akşam birkaç arkadaşım bize gelecekler. Bu sürpriz evliliğimi kutlamak için! Sen kalk birkaç bir şey hazırla atıştırmalık. Sonra kendin de hazırlan ve kadına benze biraz. Hatta kadını geçtim insana benzesen de yeter." dedi pis pis sırıtarak. Dedikleri üzerine şok olmuştum. Tamam gerçekten güzel bir kız değildim ama o kadar da çirkin değildim ya!

"İnsana benzemekle insan olmak arasında fark vardır Atina Lordu. Örneğin sen insana benziyorsun ama karakterine baktığımızda hayvan bile diyemiyoruz. Türü belli olmayan bir varlıksın!" Bu sefer pis pis sırıtma sırası bendeydi. Çatılan kaşlarından sinirlendiğini anlamıştım. Ama bu beni korkutacak mı? Hayır.

"Sen az önce bana hayvan demenin bile hayvanlara hakaret olduğunu mu söyledin! Bu ne cüret?!"

"Anlaşmamızda taraflar gerçekleri birbirinin yüzüne vuramaz diye bir madde yoktu yalnız."

Ben lafımı bitirir bitirmez geldi ve koluma sertçe sıkmaya başladı. Hem de dün morarttığı kolumu. Canım gerçekten çok yanıyordu. Şimdi gerçekten korkmaya başladım. Eğer kolum yerine boynumu aynı şekilde sıksaydı şimdiye kadar çoktan ölmüştüm herhalde.

"Demek hayvan öyle mi?! Sen daha hayvan görmemişsin be! Bundan sonra laflarına dikkat edeceksin! Yoksa gerçek hayvan neymiş ben sana gösteririm!" dedi haykırdı ve beni resmen yere fırlattı. O an gözyaşlarımın acıdan akmış olduğunu fark ettim.

"Akşama kadar hazırlan. Kolunu da bir şekilde kapatıcıyla falan kapat." deyip odasına doğru çıktı. O an dizlerimi karnıma çekip ağlamaya başladım. Kolumdan çok kalbim acıyordu. Ben ona bu kadar ne yapmıştım? O sözleri söylerken bile çocukluğumuzdan beri şakalaştığımız gibi yapmak istemiştim. Bir yandan ağlıyor öbür yandan bir elimle ağzımı kapatıyordum ki ses gitmesin. Bundan sonra en iyisi onunla hiç konuşmamak, hiç yaklaşmamaktı. Bana olan kızgınlığı geçince taman karı-koca asla olamayız ama en azından arkadaş oluruz zannediyordum. Artık ondan ne arkadaş olmasını ne de başka bir şey... Hiçbir şey beklemiyordum.

Ayağa kalktım mutfağa gittim. Kakaolu kek ve küçük küçük, patatesli böreklerden yapmıştım. Dolapta kuruyemiş tarzı birçok atıştırmalık vardı zaten. Hepsini açık büfe tarzında salondaki orta sehpanın üzerine koymuştum. İçecekleri de yerleştirdikten sonra odama çıkıp hazırlanmaya başladım.

Önce yüzümü soğuk suyla yıkamıştım. Kendime gelmem lazımdı. Sonra dolaptan kırmızı bir elbise çıkardım ve saçlarıma hafif maşa yaparak şekil verdim. Sade bir makyaj yaptım. Zaten hiçbir zaman abartıyı sevmezdim. Son olarak da kolumdaki morlukları kapattım. Kolumda morlukları kapattım ama peki ya kalbimdeki yaralar? Onları da kapatmanın bir yolu var mı?

 Kolumda morlukları kapattım ama peki ya kalbimdeki yaralar? Onları da kapatmanın bir yolu var mı?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
SENDE KENDİMİ KAYBETTİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin