Canını Yakarken Ben Yanıyorum

6.9K 241 102
                                    

Gün ışıkları gözüme çarparken uykumdan ayrıldım. Güneş doğmuş, ışıklar odaya sızmıştı. Ama ben aydınlığa değil kendi karanlığıma uyanıyordum. Bugün 6 aylık cehennemimin ilk günüydü. Tekrar başımı yastığa koyup uyumak istedim. Bunun sebebi belliydi. Uykunun kaçış yolum olmasını istedim. Aslında her zaman bu düşünceye karşı çıkmışımdır. Çünkü uyku sorunların çözümü değil erteleme yoludur. Kaçış yolu olabilir aslında ama asla bir kurtuluş değildir. Uyuyorsun, uyandığında yine yüzleşiyorsun. Ben sonunda kurtuluş olmayan yola kaçış demem. Bu nedenle hiçbir zaman sorunlarımdan kaçmak için uykuyu denemedim.

Ama bugün denemek istiyordum çünkü zaten bir kurtuluşum yoktu. 6 ay katlanmak zorundaydım. Uyku bu süreyi benim için daha kolay atlatılabilir hale getiriyordu. Bir süre daha geçince uyuyamayacağımı anladım ve yataktan kalktım. Etraf dün akşam bıraktığım gibiydi. Birazdan temizlikçiler gelir, ortalığı toplar ve giderlerdi. Ben de bu süreçte bir duş almaya karar verdim.

Banyoya girdim. Tüm kıyafetlerimi çıkarıp aynada kendime baktım. Nedense kendimi dünkü kadar kötü hissetmiyordum. Canım acımıyordu. Acaba uyku gerçekten iyi mi geldi diye düşünüp gülümserken buldum kendimi. Uyku değil zamandı ilaç. Acı geçmez sadece sen ona alışırsın ve onunla yaşamayı öğrenirsin. Şu an kalbimdeki ateşe alışmıştım. Daha fazla kendi kendime felsefe yapmadan duşa girdim. Uzun bir duş aldım sanki tüm olanlar suyla birlikte akıp gidecek, 6 ay bitecekmiş gibi.

Duştan çıktım. Temizlikçiler ben duştayken odama girmiş ve ortalığı çoktan toplamışlardı. Temizlikçiler 3 günde bir gelip ortalığı toplayıp giderlermiş. Bunu da dün öğrenmiştim. Hemen üstüme lacivert, üzerinde rengarenk çiçekler bulunan kısa bir tulum giydim. Saçlarımı öylesine toplayıp odamdan çıktım. Merdivenlere yönelecekken aklıma Leon geldi. Acaba eve gelmiş miydi? Arkamı döndüm ve Leon'un odasına girdim.

Neden bu odayı seçtiğini anlamıştım. Benim kaldığım odadan çok daha büyüktü. Bir süre odayı inceledim. Genelde gri ve siyah ağırlıklıydı. Sağ tarafta kocaman bir kitaplık vardı ve her rafı doluydu. Acaba o da mı benim gibi kitap okumayı çok seviyor? Aman ya o Atina Lordu ne okuyacak bu kadar kitabı? Süs olsun diye koymuştur diye düşünüp aşağı indim. Leon daha gelmemişti. Benden ne kadar uzak o kadar iyi diye düşünmeyip mutfağa girdim. Kendime bir tost yaptım. Domates, salatalık, peynir ve çay eşliğinde onu bitirdikten sonra mutfağı toplayıp salona geçtim.

Saat 12:00 dı ve Atina Lordu sonunda teşrif edebilmişti!

"Ee eğlenebildin mi bari dün gece?"

"Seninle geçireceğimden çok daha zevkli bir gece geçirdim."  Pislik! Tamam sadece kağıt üstünde evliyiz ama bari yüzüme söyleme be! Hayır yani kadınları da anlamıyordum. Tamam benim kocam şerefsiz! Evli adamla sizin ne işiniz var?

Leon'un ağzından

Dün gece sinirle evden çıktım. Hala sakinleşememiştim. O küçük yılan yüzünden başıma gelenlere bak! Ben bunun acısını ondan çıkaracağım ama. Hergün tekrar tekrar acı çektiğini göreceğim onun. Az önce onun gözyaşlarını görünce ilk başta zevk aldım. Hak etti çünkü. Onun acı çektiğini görmek beni mutlu etmişti.

Ama sonra aşağı inice kolundaki morluğu görünce anlamını bilmediğim bir duygu hissettim. Bu kesinlikle bir kadına zarar verdiğim için vicdan azabıydı. Yoksa ona değer verdiğim falan yoktu benim! Bir karar verdim bundan sonra ona fiziksel bir zarar vermeyecektim. Tabi beni çıldırtmadığı sürece. Bu 6 ayı ona zindan ederken duygusal baskı uygulayacaktım. (Yazardan not= sanki duygusal baskı şiddet olmuyor Leon!)

Şimdi çıkıp her zaman gittiğim bara gittim. İçmeye orada devam ettim. Yanıma bir kız geldi ultra mini ve daracık elbisesiyle. Zaten illa biri gelirdi. Böylelerini çok gördüğüm için artık üzerimde etkileri kalmamıştı. Adı Buse mi Burcu mu işte her neyse olan kız parmağımdaki alyansın gayet de farkındaydı. Ama buna rağmen beni evine davet etmişti. Zaten böylelerinde gurur ne gezerdi ki? Bak mesela Hilal böyle değildi. Onunla içimden gurur duydum. Sonra gereksiz bir şekilde Hilal'i düşündüğümü fark edip onu kafamdan atmaya çalıştım. Yanımdaki kızın teklifini kabul ettim ve onun evine gittik. Bana sırnaşmaya başladı.

Şimdiye kadar hiçbir kadına karşı hiçbir duygu hissetmeden onlarla beraber olmuştum. Onlar da zaten benim gibilerdi. Ama bu sefer nedense kıza dokunamadım bir türlü karşılık veremedim. Tiksindim nedensizce. Kızdan çok kendimden hem de! Bu anlamını bilmediğim duygu da nereden çıkmıştı böyle?! O kız bana iyice sokulmaya çalışırken aklıma Hilal ve ağlayan hali geldi. Sanki yanaklarından süzülen gözyaşları kalbimi yakıyordu. Sanki onun canını yakarken ben yanıyordum. Bu saçmasapan duygu da neydi böyle?

Kesin evlilik ve sadakat psikolojisi yüzünden böyle düşünüyordum. Ama 1-2 güne atlatır eski halime ve gecelere dönerdim. O kıza daha fazla dayanamadan ve bir şey söylemeden evden çıkıp gittim. Bu gece bir otelde kalacaktım. Hilal kesin sabah bu gece ne yaptığımı soracaktı. Doğruları söyleyecek miydim? Hayır. Zaten bir önemi de yoktu.

Sabah her şey tahmin ettiğim gibi oldu. Hilal'e verdiğim imalı cevaptan sonra hiçbir tepki vermedi. Taman kağıt üzerinde evliyiz de insan bir kıskanır, üzülür, sinirlenir! Yok kız tepki falan vermedi! Umursamıyor demekki. Gerçi tepki verip vermemesi niye benim umurumdaysa?! O küçük yılana olan işkencelerim daha yeni başlıyor.

Bu bölüm biraz geçiş bölümüydü. İkisinin de duygularını anlatmak istedim. Bu gece yb gelecek. O biraz daha olay odaklı olacak.
Umarım beğenmişsinizdir😊 Yorumlarınız benim içim çok önemli.

SENDE KENDİMİ KAYBETTİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin