Şirket

5.1K 225 80
                                    

(Hilal'in kıyafeti)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Hilal'in kıyafeti)


Hilal'in ağzından

Odamda bir süre daha düşündükten sonra Leon'a haddini bildirme kararı aldım. Sürekli saçma sapan şeylerden dolayı sinirleriniyor, beni kırıyordu. Artık bu durum gerçekten sinirimi bozmaya başlamıştı. Onun dediklerinin hiçbiri umurumda değildi. Artık onu yok sayacaktım. Ama söylediği şeylerin yanlış olduğunu ona kanıtlayacaktım. Ben onun söylediği gibi bir insan değildim. O da bunu öğrenecekti!

Buğra'nın bana yaptığı teklif aklıma geldi. Benim için bundan daha iyi bir fırsat olamazdı. Buğra'yı arayıp teklifini kabul ettiğimi söyledim. O da buna çok sevindiğini söyledi. Sen sevindin de Buğra bakalım Atina Lordu da sevinecek mi?!

Şimdi mi? Şimdiyse şirketteyim. Tam Leon'un karşısında. Kendisi şok olmuş gibi bana bakıyordu. Bunu beklemediği belliydi. Zaten benim öyle biri olduğumu düşündüğüne göre beklemiş olması da normal sayılmazdı. Sonunda şaşkınlığı geçti. Ama yerini öfkeye bıraktı.

"Hilal senin ne işin var burada?!"

"Tasarımcı olarak buradayım." dedim başım dik bir şekilde. O daha benim tasarımcı olduğumu bile bilmiyordu kesin. Acaba beni ne mezunu olarak düşünüyordu? O sırada herkes arasında fısıldaşıyordu.

"Acaba Leon Bey bu kadını nereden tanıyor?"

"Leon Bey yeni evlenmemiş miydi? Acaba bu kadın eski sevgilisi mi?"

"Ay daha önce de hiç buralarda görmedik ki?"

Bu iğrenç fısıldaşmaları benim gibi Leon da duymuştu. Ve hiç beklemediğim bir şekilde açıklama yapmıştı.

"Karşınızdaki kişi Hilal Mertoğlu. Yani benim karım!" Karım... İşine gelince karım işine gelmeyince malım!

"Sana sürpriz yapmak istedim hayatım. Beğendin mi sürprizimi? Bak bugün ikimizin de şirketteki ilk günü." dedim pis pis sırıtarak. Yüzünden daha çok sinirlendiği belliydi ve ben de bundan zevk alıyordum. Sonra yanıma gelmeye başladı. Umarım herkesin içinde olay çıkarmaz diye içimden geçirdim. O ise yanıma gelip elini belime koydu ve beni hafifçe kendisine doğru çekti. İşte şimdi ben şok olmuştum. O benim belime mi dokunuyordu? Belime! Şimdi herkesin önünde geri de çekilemiyordum!

"Sürprizini beğenmem mi hayatım? Bayıldım, bayıldım!" dedi en yapmacık gülümsemesiyle. Hala sinirli olduğunun farkındaydım. Neyse ki herkesin içinde belli etmiyordu. O sırada Buğra da bize şaşkın şaşkın bakıyordu. Sonra da Leon konuşmaya devam etti.

"Hadi hayatım toplantı da bitmişti zaten. Gel biz bi bu konuyu konuşalım."dedi ve her zaman yaptığı gibi bileğimden tutup sürüklemek yerine elimden tutmayı tercih etti. Biz el eleydik! Onun eli ve benim elim! Şu anki halimizin fırtına öncesi sessizlik olduğunun farkındaydım. Bir süre daha ilerledikten sonra kapıda yazan isimden geldiğimiz yerin onun odası olduğunu anlamıştım. Kapıyı açtı ve beni içeriye adeta fırlattıktan sonra o da içeri girip kapıyı kilitledi. Dengemi son anda sağladığım için düşmemiştim.

O yavaş yavaş üstüme doğru gelmeye başladı. O bana doğru bir adım attıkça ben de refleks olarak geriye doğru adım atıyordum. Neyseki odası büyüktü. O bana adım adım yaklaşmaya devam ederken gözlerinden ateş püskürtürcesine bakarak konuşmaya başladı.

"Sen- ne - yaptığını- sanıyorsun?!"

"Ben - tasarımcı- olduğumu- sanıyorum!" dedim aynı onun gibi kelimelei tek tek vurgulayarak.

"Benimle dalga mı geçiyorsun?!" Sesi biraz daha yükselmişti.

"Hayır gayet de ciddiyim."dedim ve alayla sırıtarak devam ettim ki bu sırada o hala benim üzerime doğru yavaş yavaş geliyor ben de aynı yavaşlıkla geriye doğru gidiyordum. "Ne o? Zaten evde katlanman zordu. Artık bana şirkette de mi katlanmak zorundasın?"

"Aynen öyle! Sana evde katlanmam zordu! Ama burada da katlanmayacağım çünkü sen birazdan buradan tıpış tıpış gideceksin!" Artık sözlerine kırılmayı çoktan bırakmıştım. Bu söyledikleri sadece benim inadımı artırıyordu.

"Üzgünüm biricik kocacığım ama ben hiçbir yere gitmiyorum!" Bu geriye doğru gidişin bir sonu olduğunun farkındaydım. Ve işte şimdi o sondaydık. Kalçam masaya çarpmıştı. Tam kenara çekilecektim ki Leon da geldi ve ellerini iki yanıma koyarak beni oraya hapsetti. Ben de ellerimle masayı kavradım. Boyumu yetişmek için biraz eğildi ve o eğildikçe ben de geriye doğru biraz eğildim. Ve sözlerime de devam ettim.

"Hem merak etme. Aynı şirketteyiz ama beni sık sık görmeyeceksin. Benim işim daha çok Buğra'yla zaten. Onunla çalışmamız gerekiyor." Benim bu sözleri söylememle gözleri sanki bir yanardağmış da patlamışçasına ateş saçıyordu. Şu an bu pozisyondayken gerçekten son söylediklerimi söylemese miydim diye düşünmeye başladım. Ama artık çok geçti. Ben çoktan ölüm fermanımı imzalamıştım.

"Demek Buğra'yla çalışman gerekiyor öyle mi?" Gözleri sinirden iyice büyümüştüm. O an istemsizce yutkundum. Bana bunları söylerken iyice üzerime doğru eğilmişti. Ben de geriye doğru. Ama buna daha fazla devam edemezdim çünkü eğilebileceğim en son noktadaydım. Birbirimize çok yakındık. Belki de ilk defa bu kadar yakındık. Birbirimizin tam da gözlerinin içine bakıyorduk. Sanki deniz ve toprak birleşmişti. Sonra bir ara onun bakışları dudaklarıma kaydı. Bu beni daha da germişti. Alev alev yanıyordum. Sanki gözlerindeki yanardağdan çıkan ateş, beni yakıyordu. Neyse ki bu durum çok uzun sürmedi ve bakışlarını dudaklarımdan çekip tekrar gözlerime baktı.

"Evet. İşim gereği daha çok Buğra'yla çalışmam gerekiyor." Bir elini kaldırdı ve hızlı bir şekilde tekrar masaya sertçe vurdu.

"Öyle bir dünya yok kızım!" İyi de bu onu niye bu kadar rahatsız etmişti ki?

"Ne demek öyle bir dünya yok? Var ki yaşıyoruz. Ve olacak da!" Sözlerimle sanki mümkünmüş gibi daha da fazla sinirlenmişti.

"Olmayacak!"

"Neden?"

"Çünkü ben izin vermiyorum!" diye resmen kükredi.

"Senden izin istemiyorum!"

"O zaman isteyeceksin!"

"Yok öyle bir dünya!"

"Var ki yaşıyoruz." Benim lafımla bana laf sokmuştu. Bu aramızdaki yakınlık benim iyice nefesimi kesmeye başlamıştı. Artık buna bir dur demem gerekiyordu yoksa burada kendi kendime nefes alamadığım için boğularak ölecektim.

"Geri çekil biraz."

"Anlamadım?"

"Geri çekil!"

"Sebep?"

"Çünkü çok yakınız."

"Eee?"

"Bu kadar yakın olmamamız gerekiyor!" Bu sözlerim üzerine alayla hafifçe sırıttı. Sonra sanki aramızda mesafe varmış gibi biraz daha eğildi. Bana inat bunu yapıyordu! Dudaklarımız arasında 1-2 santim falan anca vardı. Ve o sıcak nefesini yüzüme üfleyerek konuştu.

"Niye? Karım değil misin?"

Merhaba arkadaşlar. Yine ben ve yine sizi delirtecek bir yerde bitirdim😂 Yok mu bana bir alkış😂
Bu bölüm sanki biraz alev aldık😂
Umarım bölümü beğenmişsinizdir😊

SENDE KENDİMİ KAYBETTİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin