Terk Edilmek

6.4K 229 120
                                    

Leon'un ağzından

O gördüğüm aile tablosu... Beni çok korkuttu bir anda. Bunun sebebi çok güzel olmasıydı. Bu içimdeki hisse anlam veremedim bir süre. Neden böyle rahatsız olmuştum ki? Sonradan fark ettim. Ben Hilal'den nefret ediyordum ama küçük hanım şu an gayet mutluydu. Bu rahatsızlığın başka bir sebebi olamazdı zaten. Ayaklarım benden habersizce Berk'in yanında oturan Merve'nin yanına gitti bir anda. İçimde tarif edemediğim bir his Hilal'i sinirlendirmem için Merve'ye yakın olmamı söyledi.

Hemen Merve'nin yanına oturdum ve bir kolumu omzuna attım. Merve önce şok oldu ama sonra mutlulukla bana iyice sokuldu. Hilal'e ise senin yanında senin kocanı elinden alırım kızım bakışı yolluyordu zevkle. Sanki çok da umurumdasın Merve!

Ben de bakışlarımı Hilal'e diktim bir ara. Hilal önce ters ters baktı. Sonra ise umursamadan önüne döndü ve Buğra Bey(!) ile sohbetine devam etti. Kız resmen umursamadı ya! Artık ne kadar önemli bir şey konuşuyorsa Buğrasıyla, hemen önüne döndü ve bir daha bu tarafa bakmadı. Kağıt üstünde de olsa kocanım be senin! Ayıp!

Hilal'in ağzından

Leon Mervesinin omzuna kolunu atmış zevkle oturuyordu. Tamam gerçek bir evlilik değil bizimki ama bari herkesin içinde ve benim gözlerimin önünde yapma! Merve'nin bana attığı bakışlara çok sinir olmama rağmen bir şey demedim. Zaten hakkım da yoktu. Adam dün anlaşma yaparken bunların olacağını ve benim karışmamam gerektiğini açıkça söylemişti. Hiç tepki vermedim ve Buğra'yla sohbetime devam ettim.

Aslında o çok iyi biriydi. Acaba karısı neredeydi? Baktım parmağında alyans yoktu. Bir şeylerin yolunda olmadığını anladım ama soru sormadım. O sırada Bora bana soru sordu. Ufaklık bana karşı yumuşamıştı bu belliydi. Ama hala mesafesini koruyordu.

"Hilal bahçedeki limon ağacı duruyor mu?"

"Oğlum Hilal değil Hilal abla demen lazım." Buğra'nın uyarısı özerine Bora gözlerini devirdi. Ben de araya girdim.

"Bırak nasıl isterse öyle hitap etsin. Hem biz onunla arkadaş olduk."

"Biz seninle arkadaş falan değiliz!"

"Ama benim İstanbul'da hiç arkadaşım yok. Belki ilerde seninle oluruz." dedim yalandan dudaklarımı büzüp kendimi acındırarak.

"Gerçekten hiç arkadaşın yok mu? Benim de yok. Zaten olmasını da istemiyorum. Sen de olma!"

"Peki sen bilirsin. Ama ben daha bahçeyi gezmedim. Limon ağacı hakkında bir fikrim yok. Beraber gezip bakalım mı?"

"İyi madem geleyim." Bora ile beraber bahçeye çıktık. Gerçekten ne evi ne de bahçeyi gezmiştim. 6 ay burada kalacaksam her yeri bilmem iyi olabilirdi. Bora sayesinde bir yerden başlamış oldum. Bir anda Bora yere düştü. Aslında hiçbir şeyi yoktu ama ben telaş yapmıştım. Hemen ben de yere dizlerimin üstüne çöktüm.

"İyi misin? Bir yerinde bir şey var mı? Canın acıyor mu?"

"Neden benimle ilgileniyormuş gibi rol yapıyorsun ki? Hem iyiyim ben bir şeyim yok. Güçlüyüm ben."

"Güçlü olduğunu biliyorum canım. Ama şunu unutma her güçlü olan düşmez diye bir şey yok. Düştüğü zaman ayağa kalkmasını bilendir esas güçlü olan. Hem güçlüler ağlamaz diye bir kural yoktur." Son cümlemi sorunlarını anlatması için söylemiştim. Bora'nın bir an gözleri doldu.

"Keşke annem de senin gibi beni sevseydi Hilal." Bunu ağlamaya başlayarak söylemişti. Sanki küçücük yaşına rağmen her şeyi içine atmış gibiydi. Bize de esas zarar veren yaşadıklarımızı içimize atmak değil miydi zaten?

"Annenin seni sevmediğini nereden çıkardın?"

"Biliyor musun? Annem beni başka bir adamı sevdiği için terk etti Hilal abla. Ben annemin sesini neredeyse unutmak üzereyim. Aslında unutmak istiyorum ama sonra çok üzülüyorum. Kimi seversem annem gibi gider diye herkese böyle davrandım ve kimse bana yaklaşmadı. Sen bu kadar çabuk nasıl bana yaklaşabildin ki? Hilal abla biliyor musun? Ben çok yalnızım." dedi ağlaya ağlaya. O an ona sımsıkı sarıldım. Yalnızlık... Bazen en güzel bazense en acıtan duygu. Bir anne bunu çocuğuna niye yapardı ki? O an daha sıkı sardım Bora'yı.

"Sen yalnız değilsin Bora. Ben senin için gerekirse kalabalık da olurum."
O an Bora bana öyle bir hayranlıkla baktı ki. Sırf böyle bakmaya devam etmesi için her şeyi yapabilirdim.

"Beni annem gibi değil bir anne gibi sever misin Hilal abla?"

"Ben bir anne değilim. O mucizevi duyguyu daha tadamadım. Ama istersen ben seni anne şefkatiyle seven bir abla olurum."

"Teşekkür ederim Hilal abla."
Birbirimize sarılarak bahçedeki puf koltuklardan birine oturduk. Başına göğsüme yaslamıştı. Ah çocuk sen içinde neler büyütmüşsün böyle?

Bir süre sonra Bora'nın uyuyakaldığını fark ettim. Kalkıp üstüne bir şeyler getirecekken Buğra yanımıza geldi. Bora'nın başını göğsümden kaldırıp koltuğa yavaşça bıraktım. Buğra da ceketini çıkarıp Bora'nın üstüne örttü.

"Şeyy... B-ben... Bora bana her şeyi anlattı."

"Annesiyle boşandığımızden beri hiçkimseyle bu konuyu konuşmamıştı. Sen kendini bu kadar çabuk nasıl sevdirdin Hilal?"

"Sadece biraz güvene ihtiyacı vardı. Ben de ona bunu verdim."

"Ben de çok zor zamanlar geçirdim ama Bora için çabuk toparlanmam gerekti. Güçlü durmam gerekiyordu ve olanları içime gömdüm ben de. Kimseyle konuşmadım. Atlattım da. Terk edilme hissi... Anlatılmaz bir şey Hilal. Ben atlattım ama Bora daha çocuk. Onu da anlıyorum."

"Bir eş tarafından terk edilmekle bir anne tarafından terk edilmek arasında fark vardır Buğra. Bora buna rağmen bence o kadar güçlü durmuş ki. Ona hayran olmamak elde değil."

"Sana da öyle."

"Anlamadım?"

"Iıı şey... Bora daha fazla burada uyumasın. Ben onu götüreyim."

"Tamam."

"Her şey için teşekkürler Hilal." deyip sarıldı bana Buğra. Ben de ona en içten bir şekilde karşılık verdim. Sanırım gerçekten çok iyi iki dost edinmiştim. Bir süre öyle kaldık. Sonra ben kendimi geri çektim. O da Bora'yı kucaklayıp bahçeden çıktı. Bir süre arkasından baktım.

Daha sonra arkamı döndüğümde sinirden deliye dönmüş ve elini yumruk yapmış bekleyen Leon'u gördüm. O ne zamandan beri oradaydı öyle? Hızla yanıma geldi ve bileğimden tutarak beni içeri sürükledi. Merve ve Berk bize şok içinde bakıyordu. Leon öyle bir bağırdı ki bir an yer titredi zannettim.

"Ziyaret bitti! Evinize gidin!"
Hem Merve hem de Berk korkmuş olacak ki ikisi de ikiletmeden hemen evden çıktılar. Harika! Onlar kurtulmuştu. Peki ya ben? Leon şu an beni öldürecek gibi bakıyordu. İyi de ne yapmıştım ki?

Bahçe kapısının önünde duruyorduk. Bileğimi sanki daha da sıkı kavrayabilirmiş gibi iyice sıkmaya başladı ve sürükleyerek beni salonun ortasına getirdi. Ben elimi kurtarmak için çabalıyordum ama bu onu daha da sinirlendirmekten başka bir işe yaramıyordu. Hızla beni arkamdaki duvara doğru ittirdi. Sırtım duvarla sertçe buluşunca acıyla inledim. Bana daha da yaklaşarak beni duvar ve kendisi arasında sıkıştırdı. Bu sefer iki bileğimi birden aynı sertlikle sıkıyordu. Bileklerimi başımın iki yanına kenetlemişti. Canım gerçekten çok acıyordu. Gözlerime istemsizce yaşlar birikmişti. Ama hayır onun önünde ağlamayacaktım.

"Bırak bileklerimi! Canımı acıtıyorsun!"

"Sen de benim canımı!"

Aaa ama burada bitirilir mi dediğinizi duyar gibiyim😂 Bence neden olmasın yani😂
Umarım bölümü beğenmişsinizdir😊

SENDE KENDİMİ KAYBETTİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin