Limon Çiçekleri 5. Bölüm

Start from the beginning
                                    

Otele geldiklerinde odalarına çekilip biraz uzandılar. Turgut'la odaları yan yanaydı ve içerden bir kapıyla birbirine bağlanıyorlardı. Sabah uçağa yetişmek için çok erken kalkmış olmasına rağmen Batu'nun hiç uykusu yoktu. Lale'nin limon ağaçlarının arasındaki görüntüsü gözlerinin önünden gitmediğindendi belki de. Yatağa uzanmış, kollarını başının altında birleştirip gözlerini tavana dikmiş bu sabah Antakya'ya indiğinden beri başına gelenleri düşünüyordu. Söylendiği gibi bu şehrin de insanlarının da mistik bir havası vardı galiba, yoksa hiç durmadan daha sadece birkaç saat önce tanıştığı bir kızı düşünmesi başka türlü nasıl açıklanabilirdi? Lale'nin "Biz Antakyalı değil, İskenderunluyuz" diye inat edip öfkelenmesi aklına gelince gülümsedi. Şu tekne gezisini düşündükçe içi kıpır kıpır oluyordu. 'İyi ki Turgut'u dinleyip üç gün erken gelmişim.' diye içinden geçirirken Lale'nin yüzü yeniden belirdi gözlerinin önünde.

Bir buçuk saat sonra Lale'den hala ses çıkmayınca bu tekne gezisi işinin yattığını düşünerek endişelenmeye başlamıştı. Zaten Turgut da yanına gelmiş, "Abi kızlar aramadı, ne yapsak biz mi arasak?" diye beynini yemeye başlamıştı. Biraz Turgut'un ısrarlarına da daha fazla karşı koyamadığından biraz da kendi merakına engel olamadığından Lale'yi aramak için telefona gitti sonunda eli. Lale'nin numarasını almasına ön ayak olduğu için Mina Hanım'a teşekkürler yağdırıyordu içinden.

Ama telefonu açtığında Lale sesini tanımadı. Tamam sesini tanımaması normaldi belki ama numarasını niye kaydetmemişti ki? Lale telefonu açtığı anda sarsılan özgüveni bu telefon konuşmasının her geçen saniye Batu için daha da berbatlaşmasına yol açmıştı.  Ama yenilgiyi kabullenip geri çekilecek miydi? Elbette hayır. Her ne kadar tüm konuşma boyunca Lale kendisini azarlamış olsa da onun on beş dakika sonra tekneyle kendilerini almaya gelmesini sağlamıştı işte. Önemli olan da buydu.

Turgut'la hızlı bir şekilde hazırlanıp aşağı indiklerinde sahilin ne kadar kalabalık olduğuna inanamadı Batu. Güneşlenenler, plaj voleybolu oynayanlar, şezlonglara uzanmış muhabbet edenler, yüksek kahkahalarla okey oynayanlar... Bu insanların hepsi otelde kalıyor olamazdı herhalde? Turgut'la denize girdiklerinde ise suyun ne kadar sıcak olduğunu fark edince dehşete düşmüşlerdi. Hamam suyunu aratacak kadar sıcaktı deniz suyu. İşin kötüsü bir de su oldukça sığdı ve ayaklarının altında kum değil, kocaman taş parçaları vardı! Arada bir gelip iğne batmış gibi bir his bırakarak bacaklarını ısıran balıklar yüzünden devamlı oldukları yerde sıçrıyor, bu nedenle de sürekli ayaklarını taşlara çarpıyorlardı. Çok geçmeden ikisinin de ayakları delik deşik olduğunda Batu Lale'nin bilerek kendilerini denizden almayı teklif ettiğini düşünmeye başlamıştı.

Su derinleşmeye başladığında ikisi de rahat bir nefes aldılar ve açığa doğru yüzmeye başladılar. Yüzerken bile yaklaşan bir teknenin motor sesini duyabilmek için tetikteydi Batu. Fırsat buldukça etrafına bakınıp duruyordu ama gelen giden yoktu ne yazık ki. Sonunda hızla kendilerine doğru yaklaşan lacivert-beyaz tekneyi gördüğünde yüzüne halinden memnun bir sırıtma yayıldı. Coşkuyla tekneye doğru el salladı. Lale'nin kendisinin hissettiği coşkunun yarısını bile hissetmediğinden emindi ama o anda bu bile moralini bozamazdı. Lale'yi tekrar görecek olmanın verdiği heyecan sarmıştı her bir yanını.

Lale gözlerini devirerek "Hah oradalar işte, el sallıyor 'Batuş'!" dedi Derya'ya.

Derya yüzünü buruşturarak ilerde suyun üzerinde görünen iki kafaya baktı. "Off off! Bunu hak edecek ne yaptık anlamıyorum. Ben bir gün nişanlanırsam seni asla nişanlımın arkadaşlarını ağırlamak zorunda bırakmayacağım Laloş. Sen nişanlanırsan sen de beni bu durumda bırakmayacaksın tamam mı?"

Hiç içinden gelmemesine rağmen güldü Lale. "Tamam söz." dedi ve hızını azaltarak demir atmak için hazırlıklara başladı.

Teknenin yavaşladığı gören Turgut denizin içinden "Kızlar hoşgeldiniz!" diye bağırıyordu.

Limon ÇiçekleriiiWhere stories live. Discover now