Limon Çiçekleri 4. Bölüm

Start from the beginning
                                    

"Evet babacım Batu ve Turgut Melis'in nişanlısı Selçuk'un Adana'dan çocukluk arkadaşları." Otelde odaları hazır olana kadar bize getirdim." Diye hızlı hızlı konuşarak açıklamaya girişti Lale hemen. Babasının Batular'dan huylanıp ona hayatı zindan etmesini istemiyorsa şu kritik dakikaları iyi değerlendirmeli, onun sinirlenmesine fırsat vermeden bu kıroların ikisiyle de hiçbir alakası olmadığını açıklamalıydı. "Melis'le Selçuk nişan hazırlıklarıyla uğraştıkları için yalnız kalmasınlar diye biz de onları buraya getirdik, birazdan otele dönecekler."

Lemi Bey Batu ve Turgut'a şöyle bir baktı. Lena'yı kucağından indirip doğruldu. Onları bir kez daha süzdükten sonra "Hoşgeldiniz." Dedi ancak bunu söylerken Lale'ye de 'ben sana sonra sorarım' diye bağıran sessiz bir bakış atmayı ihmal etmemişti. Evinin bahçesinde birdenbire iki yabancıyla karşılaşmaktan pek hoşnut kalmadığı ortadaydı. Biraz önce bahçeyi çınlatan kahkahaları bıçak gibi kesilmişti, yüzünde o neşeden eser yoktu. Bakışları sertleşmişti ama yine de kibarlığı elden bırakmamaya çalışıyordu.

"Arsuz'a ilk gelişiniz mi?" dedi soğuk bir ifadeyle.

Batu "Evet efendim." Diyerek cevap verirken her yanını ter bastığını hissediyordu. On dakika içinde bu kadar çok insanla tanışmak fazla gelmişti galiba. İnsanlarla tanışmak sorun değildi de... Birdenbire kendini Lale'nin bütün ailesinin önünde bulmak stres olmasına neden olmuştu. Özellikle de babasının bakışları bu rahatsızlığını daha da arttırmıştı.

"Nasıl beğendiniz mi buraları?" derken yine mesafesini koruyordu Lemi Bey. Bu soruyu öylesine sorduğu, aslında onlarla tek kelime daha konuşmak istemediği çok belliydi.

Bu tavrı Batu'daki huzursuzluğu da arttırmıştı, kendinden hiç ummadığı bir çekingenlikle "Evet gerçekten çok güzel." Dediğini duyduğunda kendine inanamadı bir an. Hiç tanımadığı bu adamın nesinden bu kadar çekindiğine anlam verebilmiş değildi.

Daha sonra babasının hemen arkasında durmuş, pek de hayra alamet olmayan bakışlarla onları süzmekte olan Lale'nin kendisinden üç yaş küçük kardeşi Levin'le tanıştırıldılar. Neyse ki bu fasıl daha fazla uzamadı. Lemi Bey ve Levin'in bir an önce çıkması gerekiyordu. Onlar işe gitmek üzere evden çıkmaya yeltendiklerinde Daniel "Ben de dedemleğle gideceğim!" diye tutturup Lena da "Gidemessin işte götürmesler seni!" diye ona gıcık verince evde kıyamet kopmuş, iki kardeş kaşla göz arasında birbirlerine girmişlerdi. Sonunda Lemi Bey'in kulağına bir şeyler fısıldamasından sonra Daniel mucizevi bir şekilde ikna olup ağlamayı kesti. Ancak o dakikadan sonra da keskin bakışlarını Batu ve Turgut'un üstünden ayırmaz olmuştu.

Oysa Batu tamamen kendi alemindeydi o sıralar. Lale'nin babasıyla tanıştırıldıktan sonra bakışlarına hâkim olmak için daha çok çaba sarf eder olmuştu ama beceremiyordu, gözleri sürekli Lale'nin elbisesinin masum ama onda lüzumundan çok daha şiddetli arzular uyandıran dekoltesine kayıp duruyordu. Özellikle de oturduğu yerde bacak bacağa attığını gördükten sonra daha da zorlanır olmuştu, bacaklarına bakarsa er ya da geç yakalanacağından korktuğu için, Lale konuşurken pür dikat onu dinliyormuş gibi yaparak gözlerini yüzüne sabitlemeye çalışıyordu. Ama olmuyordu işte, kaçamak bakışlarla devamlı o dekoltenin ortaya çıkardığı göğüs çatalına bakar olmuştu artık.

Eşi ve oğlu gittikten sonra Mina Hanım onları bahçedeki verandanın altına hazırladığı çay sofrasına buyur etti. Çok cana yakın ve sıcakkanlı bir kadına benziyordu, sürekli "Şu pastadan da alın ben kendim yaptım," "Şu kurabiyelerden de alın lütfen." Diyerek bir şeyler ikram edip duruyordu. Lale'nin gülümsediğini görme şerefine nail olmak için epey uğraşması gerekiyordu ama Mina Hanım kızının aksine içten bir tebessümle "Ay iyi ki geldiniz çocuklar." Deyince gülümsediğinde Lale'nin ona ne kadar benzediğini düşünmekten kendini alamadı.

Limon ÇiçekleriiiWhere stories live. Discover now