Limon Çiçekleri 2. Bölüm

En başından başla
                                    

Lale'nin bahsettiği Kurtoğlu Restoran'a geldiklerinde Batu biraz önce bu yemeğin ne özelliği olduğunu sorarak Lale'yi sinir ettiğine pişman olmuştu çünkü yedikleri her şey gerçekten de muazzam bir lezzete sahipti. Önden birkaç tane lahmacun ve salata yemişler, humus ve babagannuştan sonra gelen tavayla beraber ise kendisi de Turgut da sessizliğe gömülmüşlerdi. Hiç konuşmadan yemek yiyorlardı şimdi. Lale de biraz önce "Ne özelliği var ki?" diyerek küçümsedikleri bu yemeği hapır hupur götüren bu iki salağı alayla gülümseyerek izliyordu. Ayrıca bu yemek hayırlı bir olaya vesile olmuş, Batu gerizekalısının çenesini kapamasına neden olmuştu ve Lale bu yüzden halinden gayet memnundu.

Restorandan çıkarlarken Batu "Biraz önce dediklerim için özür diliyorum, Belen tava hakikaten inanılmaz bir şeymiş." Dedi Lale'ye.

Elinde olmadan gülümsedi Lale.

"Öyledir. Afiyet olsun, sevindim beğenmenize. Midenize dokunmaz inşallah?" Deyip gülerek arabaya bindi. Batu kararsız kalmış durumdaydı, biraz önce aklından önlerindeki üç gün boyunca Lale'yi her fırsatta sinirlendirmeyi geçirirken şimdi bundan vazgeçip sadece onu gülümsetmeye odaklanmasının daha iyi olacağını düşünüyordu. Belki yalandan gülmüştü Lale o anda. Hatta belki de sahte bir gülümsemeydi ama öyle güzel gülüyordu ki sahteliği gerçekliği o an umurunda değildi.

Tekrar yola çıktıktan biraz sonra Turgut yemeğin de verdiği ağırlıkla beraber uyuyakaldı. Batu'nun ise uyuması mümkün değildi, belli etmemeye çalışarak Lale'yi inceleyip duruyordu. Yemek boyunca yine bakışları sürekli Lale'nin boynuna ve çatal çizgisine takılmıştı. Lale'nin beyaz tenine çok yakışan mor elbisesi de buna gayet elverişli olduğundan Batu'nun gözleri sürekli o bölgeye kayıyordu. Lale'nin bunu fark etmemesi için elinden geleni yapmış, gözlerini masadaki yemeklerden ayırmamaya çalışmıştı ama nafile. Bakmadan duramıyordu. Boynuna ya da göğsüne bakmasa başka bir yerine bakıyordu zaten! Mesela gözlerine... O masmavi gözlerine bakmayıp da ne yapacaktı, bakılmayacak gibi değillerdi ki. Acaba Paris'te ardında bıraktığı birileri var mıydı? Ya da İstanbul'da? Daha da kötüsü burada, Arsuz'da? Sevgilisi var mıydı acaba? Yoktur herhalde değil mi? Peki ya varsa? Kimdi acaba? Nişana o da gelir miydi? Görür müydü Lale'yi sevgilisiyle beraber? Görmek ister miydi? İstemezdi herhalde... Lale'nin beyaz ellerini başka bir erkeğin ellerinde görse n'apardı? Ayrıca neden bu kadar saçma sapan şeyler düşünüyordu? Ona neydi Lale'nin beyaz ellerinden!

Hiç ses çıkarmadığı için Batu'nun da uyuyakaldığını düşünmeye başlayan Lale rahat bir nefes almıştı. O çocukta kendisini rahatsız eden bir şeyler vardı, ne olduğunu henüz çözememişti ama... Hayır çözmüştü aslında, ilk tanıştıkları andan itibaren sapık gibi gözünü dikip orasına burasına baktığı için rahatsız oluyordu işte; başka bir açıklaması yoktu! Ama öyle olmasa bile fazla haşır neşir olmak istemiyordu bu çocukla... Da bu nasıl olacaktı bilmiyordu çünkü Melis'in emirleri tam tersi yöndeydi. Bu iki kıroyu gezdirmesi gerekiyordu bütün gün! 'En iyisi otele götüreyim, denize falan girerler işte.' diye düşündü. 'Bir de bunları gezdirmekle mi uğraşacağım ya, başka derdim mi kalmadı!'

Arsuz'a yaklaştıklarını adeta hisseden Melis Lale'yi yine arayınca Turgut telefonun sesine uyanmıştı. Lale Melis'le konuşurken o da kedi gibi esneyip gerindikten sonra arkasına döndü.

"Batu? Oğlum bir uyumuşum var ya! O yemekten sonra nasıl iyi geldi anlatamam. Sen de mi uyuyordun?"

Batu yavaşça "Yoo hayır. Manzarayı izliyordum ben." Dedi yine Lale'ye bakarak. Neyse ki Lale duymamıştı bunu, gerçi duyup sinirlenmesini mi isterdi yoksa duymadığı için memnun muydu bundan emin değildi Batu.

Lale o sırada Melis'e sinir olmakla meşgul olduğundan Turgut'la Batu'nun konuşuyor olduklarını bile fark etmemişti. Melis, öğleden sonra Turgut'la Batu'yu tekneyle gezintiye çıkarmasını buyurmuştu çünkü ve onların önünde rahat konuşamadığı için istediği gibi itiraz edemiyordu.

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin