Bölüm 17

398 50 282
                                    

"Cesetler var.. Bir kadın ve bir erkek. Ölmüşlerdi." Burnumu çektim. Dikkatlice beni dinliyordu. "Bebek ağlıyordu. Ona yardım etmememiz lazım. Geri dönmeliyim." dedim.

Gözlerini yumdu. Bir şeyler düşünüyordu. Kaşlarını çattı. İç çekerek Gözlerini araladı.

"Gördüğün olay yıllar önce yaşandı." dedi.

"Sana gerçek diyorum. Ceset vardı.. Yu.."

Sesini duyunca cümlelerim içime kaçtı.

"Babamın yıllar önce ailesinin öldüğü günü görmüşsün. Gördüğün herşey yıllar önceden yaşanmış görüler." dedi.

Onu itmek istedim. "Hayır.. Gerçekti üzerime geldi.. Onları Öldüren benide öldürmek istedi.. Az önce buradaydı." dedim. Çaresizce kolunu tuttum. "Gerçekten gördüm." dedim.

Gözlerimden yaş süzülürken baş parmağıyla sildi.

"Gördüğünü sandın." dedi.

"Ben deli değilim tamam mı?"

"Deli olamayacak kadar akıllısın cadı." dedi.

"Peki neden görüyorum tüm bunları?"

"Daha öncede gördün değil mi?" sorusuyla alt dudağımı ısırdım. Beni yakalamıştı.

"Bana herşeyi anlatmazsan sana yardım edemem cadı."

"Sana herşeyi anlatırsam benden..." Hüzünle yutkundum. "Benden uzaklaşırsın." dedim.

Bacaklarımdan çekip kendine yasladı. Nefesimi tuttum. Parmakları bacaklarımı kavradı. Göğsüm hızlı nefes almaktan inip kalkıyordu.

"İstesemde uzaklaşamam artık senden." Sesi yüzümde sıcak bir yumuşaklık bıraktı.

" Herşeyi anlatmak istiyorum. Gerçekten bunu çok istiyorum ama korkuyorum. "

Baş parmağı bacağımın üstünde gezindi. Elimin altındaki çimenleri sıktım.

"Yanında ben varken korkmana gerek yok cadı."

"Ben senden korkuyorum Potter!" diyebildim. Şaşkınlıkla kaşlarını kaldırıp yüzünü uzaklaştırdı.

"Seni korkutuyor muyum?"

"Evet." dedim cılız sesimle.

"Neden?"

"Bir gün aramızdaki bağ koparsa beni terk etmenden korkuyorum." hüzünle gözlerine baktım. "Beni terk edecek misin?" Sessiz geçen bir iki dakika bana yıllar gibi gelmişti.

Ne Evet ne Hayır. Koca bir suskunluk vardı.

Elleri yaralanan bileğime kaydı. O dokunana kadar acısını unutmuştum. Bileğimi bacağının üzerine koydu ve parmakları ile kanayan yeri kapattı. Kırmızı ışık parıltıları parmaklarının arasından süzüldü. Bu nefes kesici olayı izlerken kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu.

Elini çektiğinde yara iyileşmişti. Ellerimden tutup beni ayağa kaldırdı.

"Üzerine bas!" dedi.

Dediğini yaptım ve iyileştiğini görünce artık ağrı olmadığı için mutluydum. Kalbimin acısı dışında artık fiziksel olarak iyiydim.

Elindeki su şişesinden döktüğü suyla yüzümü yıkadı. Onun bu davranışı içimi ısıtırken sessizce kollarında bekledim.

"Neden geçmişten anılar görüyorum?" diye sordum.

Cebinden çıkardığı mendil ile yüzümü kuruladı. Bana bir bebek gibi davranıyordu. Zehir saçan cümlelerine nispeten davranışları yumuşak ve ilgiliydi. Alışıyordum ona haberi yoktu.

OLİVİA TOM RİDDLE : KÖTÜLÜĞÜN DOĞUŞU Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon