Bölüm 35

316 54 230
                                    

Bölüm şarkısı : Loreen - Tattoo

Ağzımdan birkaç kelime dökülebilirdi, belki sadece birkaç söz sarf edebilirdim, ama o an öyle bir ateş bastı ki ; bu güneşin altında durmaktan bile beterdi.

Gözlerimi Potter'ın mavi gözlerine kilitledim ve dikkatlice bakmaya başladım.

"Onu bulmuşsun.. Rüyalarını esir alan kızı bulmuşsun Albus." dedi Mr. George tekrar ederek.

Kalbim gök gürültüsü gibi şiddetle atıyordu. Bir an etrafımda ki herkesin sesini duyacağını düşünerek endişelendim.

Gözleri gözlerime kenetlendi. "Buldum efendim." dedi yumuşak ancak son derece keskin bir ses tonuyla.

"Nasıl buldun?" Anlaşılan Mr. George detayları ile merak ediyordu. Aslında hepimiz merak ediyorduk.

Birinin sıcak elini kolumda hissettim. Laura dolan gözlerle bana bakıyordu. Benden sonra en çok o sevinmişti bunu duymayı.

" Onu çok aradım.." dedi gözlerime bakmaya devam ederek. "Rüyalarımı esir alan bu kızı aylarca aradığımı bilmeden aniden karşımda görünce neler hissettiğimi ve düşündüğümü anlatacak bir cümle bulamıyorum." dedi Potter ve gözlerini yaşlı adama çevirdi.

Bakmaya çekindiği için mi gözlerini kaçırıyordu, yoksa itirafından utandığı için mi?

Potter'ın beni aylarca aramış olma düşüncesi beni içten içe yakıp kül etti. Kim bilir rüyasında gördüğü kızı bir anda karşısında görünce ne kadar afallamıştı..

Mr. George gelip ellerimi büyük avuçlarının arasına aldı. "Seninle tanıştığım için çok mutlu oldum Olivia.. Potter'a iyi bak olur mu?"

Afalladım. Ben daha Potter'ın itirafında tökezlemiştim.. Nasıl toparlayacağımı yada ne yapacağımı bilmeden öylece duruyordum.

"Ben elimden geleni yapacağım efendim." dedim sonunda.

Mr. George başını olumlu anlamda salladı. "Çok iyi çok iyi. Birbirinize bakın çok iyi bakın. Gelecek ne getirecek henüz bilmiyoruz." dedi.

Potter ilgisini yitirmiş gibi koltuğa oturdu ve elinde ki kitabı incelemeye devam etti.

Yaklaşıp önünde durdum. "Bana anlatman gereken bir şey yok mu?"

Başını kitaptan kaldırmadan, "Ne gibi cadı?"

"Beni aradığını hiç söylemedin." dedim.

Gözlerimi kısarak delici bakışlarımı yüzüne dikmiştim.

"Duydun işte." dedi kısaca.

"Seni anlamıyorum Potter.. Bunları bana neden anlatmadığın anlamıyorum."

Aniden kitabı kapatınca bir adım geri attım.

"Ne söylemeliydim... Pardon ama sizi her gece rüyamda görüyorum acaba siz kimsiniz sizin ile tanışabilir miyim? Bunu söylesem gözünde sadece sapık olurdum.." dedi öfkeyle.

Gözlerimi devirdim.. "Evet başta öyle düşünürdüm ama sonra anlatsaydın..."

Söylememe izin vermeden cümlemi böldü.

"Sonrası ve öncesi fark etmiyor. Halada anlatmayı düşünmüyorum.. O yüzden uzatma buraya ne sebep ile geldiysek alıp gidelim."

Kime öfkeliydi kendine mi bana mı? Gerçekleri duyduğum için muhtemelen kendineydi. Sanırım Potter utanmıştı.. Mızmız Potter. Utanınca küçük bir oğlan çocuğu gibi mızmızlık yapıyor ve kabul etmiyordu.

OLİVİA TOM RİDDLE : KÖTÜLÜĞÜN DOĞUŞU Where stories live. Discover now