Bölüm 39 "İÇİNDE Kİ ÇOCUK"

291 49 309
                                    

Bölüm şarkısı : Diamonds - Rihanna

Potter'ı göremiyordum.. Kendine bu kadar kızgın mıydı? Oysa ben asla onu kırgın değildim. Tek istediğim yanımda olmasıydı..

Ona sarılabilmek ve birkaç tatlı söz duymak.. Yeterdi.. Söz veriyorum daha fazlasını istemeyecektim.. Yeter ki o gözlerini göreyim.. İyi olduğunu görmek istiyordum..

Sessizliğim Rory'i tedirgin etmişti.. Bir türlü susmak bilmeyen cadı dünden bu yana konuşmak dahi istemiyordu.. Bakışlarımı ondan çevirip yürüdüğüm adımlara diktim.

Potter'ı istiyordum. Onu herşey den herkesten çok görmek istiyordum. O beni istemiyor muydu? Neden gelip beni görmüyordu?

Rory, "Olivia üzgünüm." dedi.

Başımı çevirip masum yüzüne baktım. "Sen neden üzgünsün?"

"Potter'ın gelmediğini görmek seni üzdü değil mi?" diye sordu.

Kalabalığı yararak köprüye doğru ilerledim.. Sessizce beni takip ettiler.

"Eminim geçerli bir sebebi vardır." Yakın arkadaşıma yorgun bir şekilde gülümsedim. Buna inanmak istiyordum.

"Potter'ın üzüldüğünü gördüm Liv." dedi Laura sessizliğini bozarak. "Perişan durumdaydı.." dedi.

"Öyle olduğunu biliyorum ama.." dedim kesik kesik.

"Ama yinede seni görmeye gelmeyince üzüldün." diye mırıldandı Rory.

"Onu görmek istemem arsızlık mı?" diye sordum aniden. İkiside durdu.

"Hayır, bunu istemek en doğal hakkın." dedi Laura.

Rory, omzuma dokundu. "Sanırım Potter'ın zamana ihtiyacı var. Onu anlıyorum.. Hayatında hissetmediği duygular onu çıkmaza sürüklemiş. Bunu gördük." dedi.

Yürümeye devam ederken ayağımın altında ki tahta köprü gıcırdıyordu. Bu sessizlikte sesi ürkütücüydü.

"Sizce ona gitmeli miyim?"

İkiside aynı anda, "Hayır.. O sana gelsin." dediler.

"Dün Edwin'i gördüm... Ve onu takip ettim.. Ormanda biri ile buluştu ve festival günü Potter'ı öldüreceğini söyledi. Yani yarın.. Bu yüzden onu bulmak için kütüphaneye gidiyordum ve Milen ve arkadaşlarının saldırısına uğradım." dedim.

İkiside şok olmuştu. Edwin'in bu kadar ileri gidip Potter'ı öldürmek istemesine anlam veremiyorlardı.

"Şimdi tekrar soruyorum. Potter'a gitmeli miyim? "

Aynı anda." Evet.. Hayatı tehlikede. "dediler.. Aynı dili konuşuyorlardı.

" O zaman gidelim. "dedim ve arkamı döndüm.

Kalbim durdu.. Hayatım o an kısa mutlulukla duraksadı.

Potter bize doğru geliyordu.. Zamanın en güzel dakikaları mıydı? Yoksa Potter benim için zaman mıydı bilmiyorum..

Ama onu gördüğüm ilk an gözlerim doldu.

O adım attı.
Ben ona doğru adım attım.
Üzüntü gözlerine gölge düşürmüştü.
Çaresizliğini için için hissettim.
Bir adım ve ona doğru atılan aşkla koca bir adım.

Ona doğru ilerlemeye başladığımda ayaklarımın yere bastığını hissetmiyordum. Etrafımdaki her canlı ve cansız ne varsa bir sis tabakası gibi çekiliyordu önümden.

Tek o kalmıştı görülmeye değer.

Bir iki metre kala adımları yavaşladı ve sonunda durdu.. Aramızda sadece bir metre vardı.

OLİVİA TOM RİDDLE : KÖTÜLÜĞÜN DOĞUŞU Où les histoires vivent. Découvrez maintenant