Bölüm 51"KUYU"

237 39 171
                                    

Bölüm şarkısı : Broken (Are Little Victories by the Ship of Life)

Potter ile kısa süreli mutluluğumun sonuna gelmiştik. Geçirdiğimiz güzel günleri özleyecektim. Ailesini korumak için ayrılma kararını bir süre uzatmak zorundaydım.

Dışarıya herşey normal gibi görünecek ama asla o masum adamın gözlerinde ki kırgınlığı unutmayacaktım. Arkamda yıkık dökük bir harabe bırakarak sınıftan çıktım.

Ayrılmıştık.

Oysa ölüm bile ayıramaz diyordum. Ama ayırıyormuş. Kendi ölümüme yakındığımdan değil, Potter'ın ailesine zarar gelmesin diye ayrılıyordum ondan.

Gerçek aşk bu değil miydi? Severken ayrılmak. O mutlu olsun ailesinin acısını babası gibi yaşamasın diye ondan ayrılıyordum.

Sırtımı soğuk duvara yasladım. Bir iki dakika nefes almalıydım. Boğazıma dolan hıçkırıkları rüzgar savurur gibi içime atmalıydım. Acı çekersem hissederdi. Üzülürsem hissederdi.

Kendime gelmeye çalışırken birisinin ellerini omzumda hissedince irkilerek geri çekildim. Profesör Amber üzgün bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Olivia." dedi. Sesi kırgın çıkmıştı. Anlaşılan Milen'e yaptıklarım şiddetle içeri giren rüzgardan daha hızlı yayılmıştı.

"Evet efendim." dedim gülümsemeye çalışarak. Ama acılar gırtlağımda birikmiş ve küçük sert fasulyeler gibi tıkıyordu.

"Milen'e olanlar..." dedi.

"Efendim önce o saldırdı. Ölüm ile tehdit etti. Hakaretlerine dayanamadım." dedim yumuşak ama kararlı bir ses tonuyla.

"Seni anlıyorum ama revire getirildiğinde iyi görünmüyordu. Müdür seni görmek istiyor." dedi anlayışlı sesiyle.

Kaçışım yoktu. Ceza alacağımı biliyordum. Aslında şuan okuldan uzaklaştırma alsam bile mutlu olabilirdim. Potter'ı her dakika görmek bana katlanılamaz acılar yükleyecekti.

Ne kadar dayanabilirim bilmiyordum. Okulu bu kadar severken şuan uzak durmayı istememde traji komikti doğrusu. Beni ne hale getirmişlerdi.

"Seni odasında bekliyor." dedi gülümseyerek ve cebinden bir mendil çıkarıp uzattı. "Yaranı temizlemezsen mikrop kapabilir."

Krem rengi ve üzerinde eski nakışlar olan mendili alarak," Teşekkür ederim Profesör. "dedim ve yanağıma bastırdım.

" Sonra yanıma gel. Biraz konuşuruz. Ofiste olacağım. "

" Tamam Profesör. "

Pelerinin uçlarını yere değdire değdire köşeyi döndü ve gözden kayboldu. Merdivenlere yönelecektim ki Potter'ın sınıftan çıktığını gördüm.

Açık mavi gözleri buz kesmiş ve yüzü ifadesizleşmişti. Gözünün önünü görmüyor gibi yürürken tökezleyip durdu.

Kalbim bir vazo gibi ordan oraya savrulup parçalara ayrılmıştı. Onu öyle görünce bize bunu yaşatanlardan nefretim katlandıkça katlandı.

Gökyüzünü en yığın kaplayan kara bulutlar gibi kaplanmıştı düşüncelerim. Tarifi mümkün olmayan bir acı damarlarımda yuva kurarken tenim ona destek çıkar gibi ezilmeye başladı.

Bir kez daha arkamı döndüm.. Boğazımda Biriken acıları yutkundum ve merdivenlere doğru ilerledim. Attığım her basamakta dizlerime ince ince sızılar iniyordu.

Sanki bir anda herşeyden soğumuş hayattaki amacımı kaybetmiş gibi bir boşluk oluştu içimde.

Bir kuyu vardı kalbimde ve o kuyuya düşüyordum. Dibi yoktu o kuyunun sadece düşüyordum. İzbe ve ıssızdı.

OLİVİA TOM RİDDLE : KÖTÜLÜĞÜN DOĞUŞU Where stories live. Discover now