Bölüm 10

422 58 215
                                    


"Potter!"

Bağırdım. Çığlık attım yardım istedim. Bilincini kaybetmişti.

Dizlerimin üzerine çöküp başını bacaklarımın üzerine koydum.

"Lütfen aç gözlerini!"

Gözyaşlarım beyaz yüzüne bir sağanak yağmur gibi damlıyordu. Dağınık saçları gözyaşlarım dan ıslanmıştı.

Alnımı buz gibi alnına dayadım.

"Sana bir şey olmasına dayanamam Potter!"

Ağlamam kısa sürede hıçkırığa dönüştü. Zar zor nefes alıyordu. Neredeyse nefes aldığını sadece yaklaştığımda anlayabilmiştim.

100 milyar hücrem ölüyormuşum gibi acıyla çığlık atıyordu. Damarlarımda ki kan akışı hızlandıkça kalbim hızına yetişmekte zorlanıyordu. Tüm bedenimle acısını hissediyordum.

Yüzüne baktığımda uyuyor gibiydi.. Sanki ölüyor gibi değilde, gece yatağında mışıl mışıl uyuyordu.

Gözlerim dudaklarının kenarından akan kanlara takıldı. Hıçkırıklarım boğazıma inen düğümler ile kesik kesik çıkmaya başlamıştı.

O ölüyordu.. Bende yaşayamıyordum.

Bir şeyler yapmalıydım. Acele etmeliymişim gibi garip bir his belirince bunu dikkate aldım. Sırtına saplanan oku çıkardım. Siyah küçük bir duman okun çıktığı yerden yavaşça dışarı çıktı. Çok tuhaf ama tanıdık bir koku çıkmıştı. Ok alev alınca korkuyla yutkundum.

Bir çığlık duydum. Binlerce insanın çığlığı. Kulaklarımı ellerimle kapattım. Çığlıklar önce kulağımda sonra kafamdan ve akabinde her yerden gelmeye başlamıştı. Duman havada yok olurken Kulağım dan elimi çektiğimde sıcak kanları fark ettim. Potter'ın kanı ellerimdeydi. Korkudan titremeye başladım.

"Yardım edin, kimse yok mu?" son bir umut bağırdım. Birileri duymalıydı çığlığımı. Acı acı çığlık atarken elimden hiçbir şey gelmemesi en az ölmek kadar korkunç hissettiriyordu.

Potter'a baktım. Yüzü bembeyazdı. Ya öldüyse. Kafamın içindeki korkunç düşünceyi çabucak bir kenara ittim. Hayır ölemezdi.

Nefesini kontrol ettim. Alıyordu. Çok az da olsa nefes alıyordu.

"Potter lütfen ölme! Potter uyan."

Göz yaşı dökerken Profesör Aberfotth ve öğretmenler koşarak yanımıza geldi.

Profesör Amber kanlar içinde yatan Potter'ı kucağımdan aldı ve revire götürdü. Arkalarından gitmek istediğimde Profesör Aberfotth beni durdurdu.

" Ne oldu Bayan Olivia? " gözyaşlarımı silerken bir kez daha ellerimdeki kana takıldı bakışım. Bir moloz yığını gibi yığılmak üzereydim ama Profesör beni kollarımdan tuttu.

"Bayan Olivia, kendinize gelin ve olanları anlatın." ciddi ses tonunu duyunca ancak o an yüzüne bakabildim.

" Biz alıştırma yapıyorduk. Her şey... Herşey bir anda oldu.."

Omuzlarımdan tutup beni sarstı. Deli gibi titriyordum.

"Bayan Olivia sakin olun ve bana neler hatırladığınızı anlatın."

"Biz konuşuyorduk. Sonra birden bir ses duydum. Potter kanlar içinde üzerime yığıldı. Çok kan vardı. Her yerde kan.. Kan.. Ben.."

Transa girmiş gibiydim. Korkudan ölecek gibi hissediyordum.

"Sonra bayan Olivia, yapanı gördünüz mü?"

"Biri vardı çok uzakta şurada ağaçların arasında. Gri pelerin giymişti. Yüzü uzak olduğu için görünmüyordu. Süpürgeye binip kaçtı."

OLİVİA TOM RİDDLE : KÖTÜLÜĞÜN DOĞUŞU Where stories live. Discover now