Bölüm 38"UYANMAK "

289 44 130
                                    

Bölüm şarkısı : Sickick - Infected (Slowed Reverb)

Rüzgarın uğultusu pencerelere çarpıyordu.. Pencerelerin küçük deliklerine sızan serin esinti, solgun tenimin ısısını düşürüyordu.

Ağır kan kokusu, sızlayan burnumdan içeri girdi.. Kimin kanıydı?

Gözlerimi açmalıydım... Parmak uçlarım donmuş bedenim kaskatı kesilmişti.

"Su.." diyebildim çatallaşan sesimle.. Sanki yıllardır su içmemiş gibiydim..

Ama sesimi duyan kimse olmadı. Bir kez daha "Lütfen su." diye tekrar ettim.

Koca bir sessizlik ve pencereden esen ağır rüzgardan başka hiçbir ses yoktu.. Sonunda gözlerimi açtım.. Karanlıktı... Tavana yansıyan mumun ışığı dans ediyor gibiydi..

Dirseklerimden destek alıp oturduğum yerde doğruldum.. Gözlerimi ovaladım.. Sanırım revirdeydim.. Evet evet.. Eski sedyenin tanıdık gıcırtısından anlamıştım..

İnce bir ses geldi.. Bir kız sesi.. Yalnız olduğumu düşünüyordum.. Karanlıkta bir şey belli olmasada sedyeden inip sese yaklaştım.

Birisi daha yatıyordu. Yerde kanlı bezler vardı. Sanırım kan ona aitti. Kim olduğuna bakmak için yaklaştığımda birinci sınıf bir kız öğrenci olduğunu gördüm.

Hatta yakından gördüm.. Parçalanmış etlerinden kan fışkırıyordu.. Bakırımsı kanın iğrenç kokusu buradan geliyordu.

Kız acıyla inledi. "Yardım edin.. Çok ağrıyor."

Beyaz elbisesi kanla kırmızıya dönmüştü.. Neden burada olduğumu hatırlamaya çalışırken gözlerimin önüne acı görüntülerim geldi..

Başıma inen şiddetli ağrıyla titremeye başladım. Başımı ellerimin arasına aldım.

Acımasızca inen darbeler ve ölmemi isteyenlerin ağır sözleri kulağıma sağır etti. Bir an için idrak edemediğim bu sahne film şeridi gibi zihnimde canlandığında aynı acıları tekrar tekrar yaşıyor gibi oldum.

O hırpalanışımı, karnıma inen onursuz tekmeleri ve yüzüme vurulan ağır darbeler okyanusun kıyıya vuran köpükleşmiş gürültülü sesi gibi beynime çarpıyordu.

Milen ve arkadaşları beni öldürmeye çalışmışlardı.. Karnıma tekmeler inerken kemiklerimi kırıp bundan zevk almışlardı..

Gözlerim puslanmaya başladı. O an bana en çok ağır gelen ayaklar altına alınan gururum ve güçsüzlüğümdü. Karşı koymaya fırsatım bile olmamıştı.

Oysa bir karıncayı bile incitmemiştim. Kimseye zararım dokunmamıştı.. Ama yinede hunharca dövülüp bundan zevk alınmıştı.

Baş ağrım yenilenmiş bir öfkeyle dinerken kızın bir kez daha sesini duydum. Milen den sonra en çok beni hırpalayan bu kızdı. Yüzüme tekme atıp dalga geçtiği o iğrenç sesi beynimin içinde dönüp durdu.

"Ölüyorum yardım edin." dedi ağlayan sesiyle.

Ölmelisin belkide.. Evet evet.. Ölmen gerekiyor. Beni öldürmek istediler.. Şiddet uygulayıp birde alay ettiler.. Canımın acıması onların umrunda bile olmamıştı..

Hiddetle ayağa kalktım. "Ne istiyorsun?"

Titreyen ellerini bana uzattı. "Su lütfen su."

Komodinin üzerinde ki suya baktım. İçimde öyle bir nefret vardı ki cümlelere dökemezdim. Bir bardak suyu kanlı dudaklarına değdirirken midem bulandı..

Beni bu hale sokan insana iyilik yapıyordum. Hak etmediğini biliyordum ama..

Ölüyor gibiydi.. Acı çekiyordu.. Çürümüş etlerinin kokusundan anlamıştım.

OLİVİA TOM RİDDLE : KÖTÜLÜĞÜN DOĞUŞU Where stories live. Discover now