Bölüm 6

404 67 282
                                    

OLİVİA TOM RİDDLE'İN GÜNLÜĞÜNDEN"Bir sonsuz bağlayıcı hayat iksiri olmuştun bana.. Senin hayatını ellerimde tuttuğumun bile farkında değilken... "

***

Dudaklarımın ucunda bir katran gibi tortulaşmış kelimeler, çıkmayı bekleyen meraklı gözlere masumca bakıyordum. O kelimeler çıkmalı ve bir hikaye anlatmalıydım. İnandırıcılığının kimsenin umurunda olmayacağını bilmiyordum.

Sorular... Sorular..

"Aranızda ne var?" diye bir ses yükseldi.

Ay ışığının yüzlerine vurduğu meraklı öğrencilere tek tek  baktım.

"Sevgili misiniz?" kızın iğneleyici sesi sorulara sorular katıyordu.

Bütün bir karmaşa gürültüsü son hızda geniş koridorun yıpranmış duvarlarında yankılanıyordu. "Az önce ne oldu?"

"Neden kucağındaydın?" Öfkeli bir topluluğun sözlü şiddetine maruz kalıyor gibiydim.

Tanrım cevap bekleyen gözler üzerime merakla dizilmişti. Uzunca müddet benden ses çıkmayınca sözler öfkeye dönüşüyordu.

Potter yapacağını yaptı ve aradan çekildi. Hepsi onun yüzünden oldu. Bu kadar öğrenciye ne cevap vermemi bekliyordu?

Bir yanım sevgiliyiz de aradan sıyrıl diyordu ama onu dinlemek demek Potter'ın ulaşılmaz soğukluğuna birde öfke eklemek olurdu.

Meraklı bakışlar ağzımdan çıkacak tek bir cümle için yanıp tutuşuyordu. Kızların şaşkınlığının yanı sıra öfke ve kıskançlıkları beni her an parçalayacakmış gibi hazırda bekliyordu.

"Aramızda hiçbir şey yok" dedim. Şaşkın bakışları diğer soruları sormak için iştahla büyüdüğünde, hızlı hızlı koridorda yürümeye başladım. Rüzgardan dağılmış saçımı topladım.

Utancımı toplamaya fırsatım bile olmamıştı. Yanlış anlamanın eşiğinde öfkeli bir topluluk arkamdan uğultuyla fısıldarken kulaklarımı kapatmaktan başka çarem yoktu.  Kalabalığı yararak odama çıkmaya çalıştım.

Yanından geçtiğim üçüncü sınıf bir kız öğrenci alaycı bir tavırla sırıttı. "Ama neredeyse öpüşecektiniz." dedi.

Kaşlarımı çattım. Dediğini duymazlıktan gelerek yukarı koştum.

Bu kadar derdimin arasında bu sorular ile boğuşmak zorundaydım. Ortak salona girerken kendime kızmaya devam ettim. Adel kollarını göğsünde birleştirmiş bana değerlendirici bir bakış atıyordu.

Ona üzgünüm bakışları atarken Rory yaslandığı koltuktan bir iki santim uzaklaştı..

Adel gözlerini kısarak beni süzdü. Onlara yaklaşırken Rory'nin ise yüzünde anlam veremediğim bir şey vardı. Sanki şöyle söylüyordu. 'Aferin Olivia yine rahat durmadın.' evet tam olarak öyle görünüyordu.

"Siz soru sormadan ben söylüyorum aramızda hiçbir şey yok."

Adel bir ayağını ritmik bir şekilde yere vurmaya başladı.

"Ama az önce gördüklerimiz tam aksini söylüyor." sanki bir şeyler var ve ben ona söylemediğim ve  başkalarından duyduğu için kırılmıştı.

"Bana inanmıyor musunuz?"diye sordum hızlıca.

"Sana inanmak istiyoruz." dedi Rory. Derin bir nefes alıp etrafı kontrol ettikten sonra ateşin önündeki koltuğa oturdum. Başımdan geçenleri anlattım. İki şey hariç. Potter ile aramızda bir bağ olduğunu söylemedim. Ben bile sebebini bilmiyordum.

OLİVİA TOM RİDDLE : KÖTÜLÜĞÜN DOĞUŞU Onde as histórias ganham vida. Descobre agora