Bölüm 43"DENİZ KIZLARI "

348 53 273
                                    

Bölüm şarkısı : Arctic Monkeys
- I wanna be yours

ALBUS SEVERUS POTTER'IN GÖZÜNDEN.

1,2,3,4,5 ve toplam 6 deniz kızı saydım. Bu canlıların varlığını biliyor ama kesin olarak bir kez dahi görmemiştim. Afallamıştım. Muazzam güzel yaratıklardı.

Cadı'nın yüzünde mutlu bir gülümseme belirdi. Deniz kızları ile bu kadar yakınlığını tahmin edemezdim. Her geçen gün onu keşif etmek benim için yeni bir dünyaya açılan kapı gibiydi.

Üstünü çıkarınca gözlerimi kaçırmadan sinsice sırıttım. Süt gibi beyaz teninden kazağı dans eder gibi sıyrıldı. Siyah saçları özenle küçük omuzlarına dökülürken emindim ki şuan varlığımı unuttuğu için böyle rahat davranıyordu.

Yoksa beni her gördüğünde utanan o küçük cadı böyle yapacak cesarette değildi.

Gözlerim nefesimi kesen cadının beyaz teninde takılı kaldı.

Deniz kızları cadının çevresinde halka kurup daireler şeklinde yüzüyorlardı. Cadı bundan gayet memnundu öyle ki etrafa beni günden güne zehirleyen gülücüklerini saçıyordu.

Panzehiri olmayan gülücükleri.

Deniz kızları beni fark etmiş gibi aniden çığlık atıp karşımda durdular. Gelirken kuyruklarından su sıçratmayıda unutmadılar. Kızlar denizde veya yerde hepsi aynıydı..

"Bu kim Olivia?" dedi sarışın olan.

"Ne güzel bir oğlan?" dedi bir diğeri.

Memnun bir şekilde sırıtırken cadı sonunda benim orada olduğumu hatırlayarak utanarak göğüslerini kapattı. Sütyeni olmasa daha iyi olurdu ama neyse... Şimdilik bunada razıyım.

"Sapık mısın Potter?" diyerek bana çıkışına güldüm.

"Karşımda soyunan sensin. Sapık ben mi oluyorum?"

Yanakları kırmızı bir elma gibi kızardı.. Yanakları kızarınca istemsizce sıkmak geliyordu içimden. Ah cadı sürekli beni tahrik etmeyi bırakman için ne yapmam lazım?

"O benim arkadaşım." dedi suyun içine girip manzaramı kapatarak. Utanmaz kız.

Deniz kızları beni süzerken bir kez daha kızların her yerde olduğunu anlamıştım. Aynı düşüncelere ve aynı türden olmayan iki canlı.

"İsmin ne?" diye soran kızıl deniz kızı beni özenle izliyordu. Saçları o kadar uzundu ki yarısı suyun içindeydi. Elinde beyaz bir tarakla saçlarını tarıyordu.

"Albus." dedim tekrar cadıya bakarak. Gözlerini kısmış bana bakıyordu.

"Olivia ilk defa bize bir arkadaşını getiriyor. Onun için önemli olmalısın." dedi sarışın olan.

Islanmış saçlarımı geriye doğru atarak. "Öyle." dedim kısaca.

"Benim kırmızı bir balığım vardı. Bir gün aptal bir kız onu öldürdü. Bende onu alıp bu denize getirdim. Toprağa gömmek istemiyordum. Onu suya koyduktan sonra bir deniz kızına dönüştü." dedi cadı.

Bir balık nasıl deniz kızına dönüşüyor? Ve ben bu konuda neden bu kadar bilgisiz kaldım. Bu hiç iyi değildi. Hemde hiç. Herşeyi bilmeliydim. Bilgisizliğe tahammülüm yoktu.

" Bu benim kırmızı balığım. İsmi kırmızı. Ben koymuştum. "dedi kızıl saçlı deniz kızını göstererek. Belirgin mavi gözleri hala üzerimdeydi. Saçlarını taramayı bırakıp cadının boynuna sarıldı.

" Olivia olmasaydı bu lanetten kurtulamazdım. "dedi şarkı söyler gibi. Hepsinin sesleri güzeldi. Her cümle şarkı tonunda çıkıyordu.

" Ne laneti? "diye sordum.

OLİVİA TOM RİDDLE : KÖTÜLÜĞÜN DOĞUŞU Where stories live. Discover now