☾ BÖLÜM 94 ☽

Começar do início
                                    

Titrek bir sesle, "Şimdi ne yapmamız gerekiyor?" diye sordum.

"Önümüzdeki yirmi dört saat çok önemli," dedi Doktor Bey. Eliyle Okyanus'un burnuna dokunurken Okyanus dilini çıkartmıştı. Karan homurdanırken Okyanus hemen dilini içeriye geri sokmuş babasına doğru kaçamak bakışlar atmıştı.

"İşitme cihazı onu biraz rahatsız edecek, çıkartmak isteyebilir. Buna sakın izin vermeyin, bu süre boyunca sizi duymazsa kokleat implant dediğimiz ameliyatı olması gerekiyor. Bildiğimiz üzere Okyanus His kızımızın bu kadar ileri derecede bir işitme kaybı mevcut değil. Her şey önümüzdeki yirmi dört saate bağlı. Tepkilerini inceleyin, ufak tefek duyması güç sesler yaratın. Sesleri işitebiliyor mu, tepki alabilir miyiz onları anne ve babası olarak siz göreceksiniz. Uyusun, uyandırmaya çalışın..." dediğinde kalbim sıkışmış gibiydi. Onu uyandırmak kalbime o kadar ağır geliyordu ki her geçen kolaylaşıyor muydu yoksa zorlaşıyor muydu bilmiyordum. "İki gün sonra tekrar görüşeceğiz."

Doktor Bey'le biraz daha konuştuktan sonra odadan çıkmak için hazırlandık. Okyanus'un eli sürekli kulağına gidiyordu. "Ona masal anlatmak için heyecanlanıyorum," dedim, saf bir heyecanla. İçime mutluluk doğmuştu. Kızımın bize olan bakışları bile değişmişti. "Bunca zaman boyunca bizi nasıl işitti bilmiyorum. Şu an o kadar dikkatli bakıyor ki, önceden az duysa da şimdi iyi duyduğuna eminim."

Okyanus'un bana ilgiyle baktığını görünce, "Değil mi kızım?" diye ona doğru sordum. Okyanus çeneme dudaklarını yaklaştırınca emmeye başlamıştı. Karan diğer cebinden emzik çıkardığında kızımı emdiği yerden uzaklaştırdı ve minik ağzına emziği verdi.

"Bizimle geldiğiniz için teşekkür ederim," dedim, dışarıda bizi bekleyen kalabalığa doğru. Deniz'i Karan'ın kucağından alıp ilk kelimesini söylemesine seviniyorlardı. Barzan babam neresinden çıkardığını bilmediği altınları çocuklarıma takarken arkasından Karan geri çıkartıyordu.

"Ne demek," dedi His. "Bizi çağırdığın için biz teşekkür ederiz. Bu ana tanıklık etmek çok güzel. Hiç unutmayacağım bir an, iyi ki dediğim bir an."

Kollarımı ona doladığımda sıkı bir şekilde sarıldım. His'in hoş kokusu burnuma dolarken o kucağımdaki kızıma dikkat ediyordum. "Sen çok şanslısın," dedi His. Kızımla konuşuyordu. His, Okyanus His'le konuşuyordu. "Sen ve kardeşin Deniz çok şanslısınız, miniklerim. Öyle güzel anne ve babanız var ki, büyüdükçe ne dediğimi çok iyi anlayacaksınız. Bu dediklerimi sakın unutma" Kulağına doğru yaklaştığında, kızım ne dediğini anlamasa bile ona fısıldamıştı.

"Sizde onların ailesisiniz artık," dedim, üzgün bir tonda. "Hayatından çıkıp gidecekmiş gibi miye konuşuyorsun? Beraber büyüdüklerine şahit olacağız. Beraber okula gideceğiz. Teyze, anne yarısı demek." Bakışlarımı kaçırdım. "Benim teyzem büyütüp bu yaşıma getirdi. Teyzenin varlığının ne demek olduğunu biliyordum. Bu yüzden bebeklerimde her zaman yerin ayrı olacak."

"Zaman..." dedi His. "Zamanın kimi alıp götüreceğini bilemeyiz. Son anıma kadar onlarla olacağıma emin olabilirsin, Marin."

"Hafta sonu bebekleri size bırakacağız." Konuşmamla birlikte Bronz'un da bakışları bana doğru dönmüştü. "Bizim çalışmalara başlamamız lazım, ilk önce silah eğitimiyle başlayacağız. Bu durumdayken bebekler yanımızda olamaz. Silahların olduğu yere onları götüremeyiz. Sizden başka kimseye İstanbul da güvenip emanet edemem."

"Biz-biz mi?" dedi His. Önce çocuklarıma sonra Bronz'a doğru dönüp bakmıştı. "Biz ne anlarız Marin?"

"Bir değil iki taneler..." dedi Bronz. Yutkundu. "Biz beceremeyiz. Başkası baksa..."

DÜŞLER AĞIDIOnde as histórias ganham vida. Descobre agora