☾ BÖLÜM 56 ☽

Start from the beginning
                                    

Karan bir şey demeyip gitmesini işaret ettiğinde Zahir bana dönüp başıyla selam verip gülümsedi. Ona aynı şekilde karşılık verdiğimde Karan kısa bir süre sonra kapıyı kapatmıştı. Bana doğru yaklaştığında gözlerimiz aynı duyguya eşlik ediyordu.

"Karan ne oluyor?" diye sorduğumda sesimin titremesine engel olamamıştım.

"Ne olmuyor ki Marin, ne olmuyor!" dediğinde sıkıntıyla nefes alıp verdi. Koltuğa geçip oturduğunda ellerini saçlarının arasından geçirdi. Yüzünü eliyle kapattığında dirseklerini dizlerine yasladı ve öne doğru eğildi. "Konakta hainimiz eksikti o da oldu tam oldu."

"Birileri onlara mı yardım ediyormuş?"

"Birisi." dedi Karan beni düzelttiğinde o kadar kişi içinden birinin kim olduğunu merak etmiştim. "Yardım ediyormuş, evet."

"Kim peki?"

''Tufan söylemedi.'' derken geriye doğru yasladı. Kafasını olumsuz anlamda iki yanına sallarken gözlerinden ateş çıkıyordu. "Tahminim umarım doğru değildir, yoksa çok kötü olacak."

"Kim?" diye sorduğumda merak duygum iyice kabarmıştı. Şimdi Tufan'ı içeriye çağırıp kim olduğunu öğrenmek istiyordum. "Kimden şüpheleniyorsun?"

"Göreceksin birazdan."

Karan oturduğu yerden kalktığında yanıma doğru geldi. Yatağın kenarına oturduğunda üzerime doğru yavaşça eğildi. Elini uzatıp yanağımı avuçladığında baş parmağının sıcaklığı tenimin üzerinde gezinmeye başladı. Duydukları onu o kadar sinirlendirmişti ki, soğuk sudan buz kesen bedeni patlamak üzere olan volkan gibi kaynamıştı.

"Bana beş dakika ver." dedi Karan. "Beş dakika yanından ayrılacağım." derken gözleri gözlerimden ayrılmak istemiyor gibiydi. "Sonrasında seni iyileşene kadar hiç bırakmayacağım."

"Ne için?" dediğimde kaşlarım çatılmıştı. "Ne yapacaksın?"

"Tufan'la konuşup kim olduğunu öğreneceğim. O kişi her kimse emin olmam lazım."

"Sonra?"

"Bir daha kimse böyle bir şey cesaret etmeyecek çünkü asıl zehirlerden kurtulmuş olacağız." derken uzanıp burnumun üzerine küçük bir buse kondurdu. Islak dudağını yanağıma bastırdığında boynuma doğru azap dolu bir tınıyla ilerledi. "Sonra yanına geleceğim bir şey yapmayacağım şu an sen bu durumdayken başka bir şeyle uğraşamam."

"Beş dakika sürsün, fazlasını istemiyorum Karan. Artık bir şeylerle biz uğraşmayalım, dertsiz tasasız yaşayalım istiyorum sadece."

''Derdini de, tasanı da alacağım.''

Güç bulduğum ellerimle onu gömleğinin yakalarından tutup kendime çektiğimde dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Bunu bekliyormuş gibi beni karşıladığında dudağımı kendine hapsetti. Hem yumuşak hem de sertçe öpüyordu. Dudakları hırpalarcasına davranırken dillerimiz bir o kadar nazikti. Yanağımdaki eli boynuma doğru düşerken neredeyse kuruyan saçlarımın üzerinden kavrayıp beni iyice kendine bastırdı. Aramızdan tek bir hava baloncuğu geçmezken nefes nefese geriye çekildim.

"Beş dakika..." dedi Karan, soluk soluğa bir halde mırıldandı. Dilini dudağının üzerinde gezdirip onda kalan ıslaklığımı tattı. "Gözünü saatten ayırma, beş dakikayı geçerse ne yaparsan hakkındır sesimi çıkarmayacağım cezanı seve seve çekeceğim."

"Beş dakika çoktan başladı yalnız..." dediğimde dudaklarım kenara kıvrılmıştı. Karan uzanıp gülüşümden öptüğünde bir anlığına bütün her şeyden feragat etmek istemiş anın tadını çıkarmak istemiştim. Onun benden uzaklaşmasına izin vermezken gömleğinin yakalarında duran parmaklarım boynuna çıktığından ensesinden kendime çektim. Çok geçmeden tekrar öpüşmeye başladım.

DÜŞLER AĞIDIWhere stories live. Discover now