☾ BÖLÜM 2 ☽

Start from the beginning
                                    

"Benden bu hikâyeyi duymak isteyen..." Yutkundu. "Kadın kim peki?"

"Bilmen gereken birisi değilim," dediğimde havanın soğukluğundan ötürü kollarımı kendime sardım. Onun yarılan teninden kanlar akarken dudakları ıslandı. Kaşı, elmacık kemiği ve dudağının kenarından kanlar akıyordu.

Kelimelerin üstüne basa basa, "Tam olarak bilmem gereken kişisin," dedi. "Karşıma geçmiş bana hesap soruyorsun. Üstelik bunu kimse yapamaz." Çenesi kasıldı. "Kimsin sen?"

Taylan'ı polis aracına bindirdikleri anda, "Seni süründüreceğim yürek sızısı!" diye bağırdı. "Duydun mu beni? Kendine koğuş seçmeye başlasan iyi edersin! Ağa olacağın tek yer koğuş olacak çünkü Karan Milan! Babam seni mahvedecek!"

Ortalık tekrar karışırken Karan, beni geriye doğru itti. Onun uzaklaştırmasıyla başlamak üzere olan kaostan çabucak kurtulurken adamlarından önce kendisi Taylan'a doğru yürüdü. Bunu fırsat bilerek lavaboya gitmiş olan Elfida'ya bakmak için mekâna tekrar girdim. Çantam ortalıkta gözükmüyordu. Sahte kimlik de olsa orada fotoğrafım vardı. Hazır içerisi boşken onu bulup alsam iyi olacaktı.

Kolumun sertçe tutulmasıyla bakışlarım kolumda duran ellere düştü. Cenk. Anlaşılan o tutuklanmamıştı. Öyle bir pislikti ki bundan kurtulmasına şaşırmamıştım.

Bana öfkeye bürünmüş kızgın gözlerle bakıyordu. "Sen ne yaptığını sanıyorsun?" dedi hesap soran tavrıyla. "O herifle konuşurken gördüm seni!"

''Bu seni neden ilgilendiriyor?'' Sesim olduğundan sert çıkarken ona karşı tavrımı korudum. Cenk bana hesap sorabilecek düzeyde değildi.

''O adamın yanındaysan ilgilendirir!''

"Kim ki o adam?" diye sordum. "Gerçekten kim Cenk? Göksel'in doğum günü sırasında anlattıklarından korkmam gerekiyorsa beni hiç korkutmadı!"

"Korkutmadığı belli zaten, boş bıraktığım ilk an, onun yanında seni gördüğüme hiç şaşırmadım!" Ona göz devirdim. "Sadece şunu bil. Sana anlatamayacağım şeyler mevcut. O herif sadece söylediklerimden ibaret değil. Görmüyor musun? Şimdi bile ona hiçbir şey olmadı! Polislerle oturup çay içmediği kaldı!"

"Sen çok mu farklısın?" dedim ona karşı nefret kusarken. "Sen de bu kavgaya karıştın Cenk! Görmediğimi sanıyorsan seni de gördüm fakat gördüğüm kadarıyla senin de bileklerinde kelepçe yok!"

Kirpiklerini indirdiğinde yavaşça yutkundu. Beni gerçekten düşünüyor muydu yoksa rol mü yapıyordu anlamıyordum. Kuzenim Demir'den dolayı erkekleri az çok tanıyabilmiştim. Baba figürü ilkokula başladığım andan itibaren yok olmuştu. Başta Cenk'i abi yerine koymak istemiştim fakat olan olaylardan sonra hiçbir yere koyamazdım.

"Ya sana bir şey yapsaydı?" dedi endişeyi rahatça hissettiğim sesiyle. "O adamın yanına yaklaşmaya nasıl cesaret ediyorsun? Hem de onun mekânında, onun adamlarının yanında!" Karan Milan dedikleri adamı biraz fazla mı abartıyorlardı? Gayet dümdüz yürümüş, yanına kolaylıkla gitmiştim.

''Sana diyorum Marin, o herifin yanında ne işin vardı?'' Kolumu tutan parmaklarını ittim. "Kafayı mı yedin sen? Uzak duracaksın o adamdan!"

Umursamadığımı belli eden bir ifadeyle baktım. "Kiminle görüştüğüm, konuştuğum seni gram ilgilendirmiyor, Cenk. Eğer bu geceyi Taylan'la birlikte nezarette geçirmek istemiyorsan bir daha bana dokunmaya kalkma. Yıllar önce yapamadığımı şimdi yaparım!"

"Sadece seni düşünüyorum."

"Düşünme," diye bağırdım öfkeyle karışık. "Sen sakın beni düşünme! Beni düşünecek son insan bile değilsin!"

DÜŞLER AĞIDIWhere stories live. Discover now