☾ BÖLÜM 5 ☽

Start from the beginning
                                    

"Dışarıda tehlike bitmedi. Bugün evde kalman daha iyi olacak," derken adımlarını bana doğru attı.

"Sen kızlarınla evde kalabilirsin, ben kalmayacağım," dedim inadım ağır basarken.

"Benim kızım sensin." Sesinden hüzün damlıyordu. "Seni ziyaret etmediğim için bu kadar kızgınsın? Kuzenlerini neden kıskanmaya başladın ki? Sen böyle bir kız değildin!"

"Benim kim olduğumu bile bilmiyorsun. Nelerden hoşlandığımı... Neyi sevdiğimi... Alerjilerimi..."

"Alerjin yok, Marin."

"Var," dedim iyice tersine giderek. "Artık var, Mervan Ağa!"

Babamın yanına doğru bir adam geldiğinde babam bakışlarını ona doğru çevirip, "Ali seni gideceğin yere kadar bıraksın," dedi.

Elimi uzattığımda, "Anahtarı alayım Ali Bey," diye bıkkın bir ses tonuyla mırıldandım.

Ali elini cebine atmış lâkin anahtarı çıkartmakta kararsız kalmıştı. Bakışları babam ve ben arasında gidip gelirken babam kafasını iki yana salladı. Ali babamdan çekinir bir tavırla, "Hanımağam ben bıraksaydım sizi," dedi.

Babam tavrını büyük bir dirayetle korurken, "Marin, yanında birini istemiyorsan sen de bu evden çıkamazsın. Yok sana araba falan," dedi. Beni istediği gibi alıkoyamazdı. Madem tehlikeli bir durum vardı, bana anlatabilir, beraber çözüm sağlayabilirdik. Fakat o hep beni bunun dışında tutuyor, dik başlılık yapmama neden oluyordu.

"Anahtarı vermiyorsanız taksi çağıracağım," deyip telefonumu almak için çantama yöneldim.

"Ali taksi durağına söyle sakın Alakan konağına araç göndermesinler," demesi üzerine babama şaşkınlıkla baktım.

Sinir bütün hücrelerime dağılırken ense kökümde yoğun bir ağrı belirdi. Soluklarım sıklaşırken göğüs kafesimde hızla yükseldi. "Yolu benimle yürümüyorsun bari yoluma taş koymaktan vazgeç artık Mervan Ağa!" diyerek avluyu inletecek bir şekilde bağırdım. Acıyan boğazım daha çok acımış, sesimin kısılmasına neden olmuştu.

''Bak hasta olmuşsun zaten!'' dedi babam, sesindeki endişe kalbimi kırmaktan öteye gitmiyordu. ''Sabaha kadar öksürüp durdun, inadından gönderdiğim ilacı bile içmedin! İyice hasta olacaksın!''

Konağın güneş görmeyen kısmında çok geniş olmayan bir çitin içerisinde duran ata doğru hızlı adımlarla yöneldim. Beyaz ve kahverengi tüylerden oluşan at, beni korkutacak kadar iri cüsseliydi. Dişi bir attı. Ona doğru hızlı adımlarla yürürken babam, "Marin!" dedi. "İyiliğin için diyorum, yapma!"

Küçüklüğümden beri atlardan deli gibi korkuyordum ve sırf babamın istediği olması diye korkmama rağmen ata binmekten geri kalmayacaktım.

Atın bana hırçın davranması işime yaramazken açık olan çitin içerisinden ben bir şey yapmadan çıktı. Babam atın önünde dururken kayışlarından iyice tuttum. "Ne yapacaksın? Atın topuğuna mı sıkacaksın ben gitmeyeyim diye?" dedim, kızgınlıkla. Hem deli gibi korkuyor, hem de kızıyordum. "Ata binmeyi bana sen öğretmiştin! Hatırlatayım, en az senin kadar binmesini iyi biliyorum!"

Yalandı, ata binmeyi unutmuştum, sadece eyere oturmasını biliyordum.

Babam otoriter bir sesle, "Marin bana karşı çıkma!" dedi. At bir anda şahlandığında babamın onun önünde durması sinirlenmesine neden oldu.

Konağın kapısı açıldığında, kuru bir kalabalık içeriye girdi. İlk sırada Barzan Ağa'yı görürken kaşlarım havalandı. Peşinden birileri daha gelirken babamla kovalamaca oynamayı aniden bıraktık. Evin çalışanı adının Rojda olduğunu bildiğim kız koşarak geldi. "Mervam Ağa'm," dedi ince sesiyle. "Barzan Ağa ziyarete geldi. Karşılayalım mı?"

DÜŞLER AĞIDIWhere stories live. Discover now