☾ BÖLÜM 8 ☽

Começar do início
                                    

Gülnarin Hanım, yanında oturan Bejna'ya doğru bakıp iğneleyici bir tonda konuşmaya başladı. "Düşmanın kızının soframıza da aldık, daha da gözüm açık gitmez," dedi. Bakışları beni buldu. "Soframız sana layık değil ama de hayde."

Beni düşman olarak görüyordu. Düşman bellemişti. İki düşmanım hazırdı. "Bir dahakine bana layık sofra hazırlatırsınız, sevinirim Gülnarin Hanım," dedim.

Gülnarin Hanım bozuntuya vermeden Bejna'ya doğru, "Dili de pabuç kadar," dedi. "Her şeye bir hazır cevap. Ben yeni gelinken ağzımı açamıyordum. Şimdiki gelinlere bak bir de. Seni gelin almak varken, kimleri gelin diye aldılar..."

"Adım ne demiştin kızım?" diyen kişiyle birlikte bakışlarım ona doğru döndü. Babamdan biraz daha büyük birisiydi.

"Marin, efendim," dedim. "Marin Alakan."

Elini uzattığında, "Ben Ferhat Milan," dedi. Sıcak bir gülümseme yüzünde belirdiğinde kasılan vücudumu rahat bıraktım. İsmet'i işaret etti. "Bu peşini bırakmayan oğlanın dedesiyim. Barzan'ın da abisiyim."

"Tanıştığıma memnun oldum," dediğimde elimi geri çektim.

"Yemekleri beğenmediysen başka bir şeyler hazırlasınlar," dedi Barzan Ağa.

Biraz daha bir şey yemeden durursam açlıktan bayılacaktım. "Hiç gerek yok, ben hepsinden yerim Barzan Ağa," derken tabağıma bir şeyler koymaya başlamıştım. Gözlerim çilek reçeli ararken masanın en uç noktasında olduğunu görmüş ama istemeye çekinmiştim. Teyzem olsa, hemen tabağımın kenarına çilek reçelinin dolu olduğu tabağı koyardı.

Barzan Ağa keyifli bir sesle, "Barzan Ağa değil, baba diyeceksin," dedi. "Artık benim kızım sayılırsın, gelin hanım."

"Siz bana gelin hanım demeyi bırakmadığınız sürece ben de size Barzan Ağa diyeceğim," dedim.

Ben iştahlı bir şekilde bir şeyler yemeye devam ederken, ''İyi misin peki, nasıl oldun?'' dedi Barzan Ağa. En sonunda Barzan Ağa yemeye başladığında akabinde herkes onunla birlikte kahvaltıya başladı. Kahvaltıya o başlamadan önce kimse masadakilere dokunmamıştı... Ben hariç. Ben ise büyük bir iştahla çeşit çeşit olan peynirlere saldırırken o hiç buna aldırmamıştı bile.

''İyiyim Barzan Ağa, daha da iyi olacağım," dedim.

Barzan Ağa, ''Kendine iyi bakasın, sen bize lazımsın," deyip tabağına odaklandı. Yemek yemeyi sevdiği belli oluyordu.

Masada tanımadığım insanlar olduğu için yanımda oturan küçük çocuğa doğru döndüm. Okula gitmeyecek kadar yaşı küçüktü. "İsmet," diye fısıldadım. "Masadakileri bana tanıtır mısın?"

İsmet bana teker teker herkesi anlatırken, benim gibi sessiz olmaya özen gösterdi. Dakikalar sonra tanıdığım insanlarla birlikte sırtımı sandalyeye yasladım. "Gözleri sürmeli kadın neden hiç konuşmuyor?"

Kulağıma doğru fısıldar bir tonda, "Dilsiz Delal o," dedi. Sır verir gibiydi. "Hiç konuşmaz. Ben bile onun konuştuğunu hiç görmedim."

Artık herkesi tanıyordum. Delal Hanım, Barzan Ağa'nın ilk eşiymiş, bildiğim kadarıyla ondan çocuğu yokmuş. Sessiz bir kadındı ve etraftaki herkes arkasından Dilsiz Delal diyordu.

Behiçe Hanım, ikinci eşi, Karan ve Berivan'ın öz annesiydi. Kendi kızından beni ayırmamış gördüğü her vakit benimle ilgilenmeye çalışmıştı.

Gülnarin Hanım ise üçüncü ve çok genç olan eşiydi. Zühre ve Zahir'in anneleriydi, her bakışında beni öldürmeyi planlıyor gibiydi.

DÜŞLER AĞIDIOnde as histórias ganham vida. Descobre agora