Ateşin Kurbanı

Par Elizabethstark1

510K 32.2K 36K

TAMAMLANDI! THE WATTYS 2020/TARİHİ KURGU KAZANANI Tarihikurgu #1 Tarih #1 Aşkın, iktidarın ve gücün savaşı! B... Plus

2020 Watty Ödülleri Kazananı
♦Bilgilendirme - Ülkeler♦
Bilgilendirme-Karakterler ♦
Bilgilendirme: Şahlar&Şahbanular
Bilgilendirme: Haritalar
Yeni Kitap!-2020/2021-Gazap Tanrısı'nın Çocukları♥♥♥
Resim & Şah ♦
Korkular & Altın ♦
Vekil & Düğün ♦
Zafer & Onur ♦
Işık & Hazine ♦
Uyanış ♦
Zafer Alayı & Aile ♦
Güven & Kızılcık Sopası ♦
Cezalandırma & İçgüdü♦
Sarhoş & Cariye ♦
Hırçın & Tutku ♦
Sorumluluk & Değişmek ♦
Buluşma & Etkilemek ♦
Odak & Kardeşler ♦
Uyuyan Güç & Zalim, Şarap♦
Masumiyetin Sorgusu & Adaletin Vicdanı ♦
Sessizliğin İnfazı & Acıyı Kucaklamak ♦
Basit & Sıradanlık ♦
Kılıç Düellosu & İhanet ♦
Müttefik & Kelime Oyunu ♦
Güç Yolu ♦
Korku Deliliği & Zalimlik Bedeli♦
Anka Kuşu & Ejderha ♦
Merdiven & Hükümdar Eşi ♦
Kuralsız Şah♦
Nemdas'ın Ruhu ♦
Aşkın Gücü♦
1. Kısım Ateşin Kurbanı Yapay Zeka Görselleri ♦
İkinci Kısım:Ateşin Işıltısı - Karakterler ♠
Tutkuyla Sevmek ♠
Gösteriş ♠
Canavar ve Küçük Kız♠
Kara Hırs♠
Maskeyi Kırmak ♠
Sen Kimsin?♠
Kırmızı İp♠
Şımarık Kız♠
Tecrübesizlik ♠
Beklenilen Kişi ve Haber♠
Sapheda'nın Gözyaşları♠
Anka'nın Çığlıkları♠
Özgürlüğü Öğrenmek♠
Gölgelerin Oyunları♠
Ufak Tefek Sohbetler/Notlar/Duyurular
Hiçliğin Zehri ♠
Şahbanu Anjali♠
Karanlık Ateş♠
Söz♠
Suyun Kızı♠
Korku ve Felaket♠
Merhamet ve Zalimlik♠
Boğmak♠
Ayna Kırıkları♠
Anka Hırsı♠
Yıldızlarla Dans♠
Acıdan Delirmek♠
Tutkunun Ölümü♠
Derin Yaralar♠
Yaşamak ♠
Diz Çöktürmek♠
Aşk Suç Mu?♠
Zamanı Gelince & Kraliçenin Ateşi♠
2. Kısım Ateşin Işıltısı Yapay Zeka Görselleri ♠
Üçüncü Kısım:Ateşin Hükmü Karakterler❦
Masumiyetim Silahım❦
Gizli Bir Sorun❦
Canavarın Hükmü❦
Oyun❦
Kurdun Adaleti❦
Yeniden Yükseliş❦
Kristal Oyunlar❦
Işığı Bul❦
Bencillik ❦
İki Kılıç❦
Medarat Yılanı❦
Karşılıklı İhanet❦
Delinin Yıldızı❦
Kendini Öldürmek❦
Şahbanu Acısı❦
Benim Hükmüm ❦
Özgür Bırakılan Kuş ❦
Çöl Köleleri❦
Güç Savaşı ❦
Zalimlik ve Kan❦
Tufan❦
Kaderi Değiştirmek❦
Kış ve İsyan❦
Işığın Teslimiyeti❦
Siyah, Mor ve Altın❦
Çölün Kızı❦
Acı Uçurumu❦
Hükümdar Hazırlıkları❦
Ateşin ve Suyun Uyumu❦
Eskisi Gibi Olmayacak❦
Delinin Savaşı❦
Yenilginin Zaferi❦
Ejderha Tacı❦
3. Kısım Ateşin Hükmü Yapay Zeka Görselleri ❦
4. Kısım : Ateşin Çığlığı - Karakterler♣
Kalplerdeki Savaş♣
Benim♣
Morun Etkisi♣
İçe Bakmak♣️
Planlar ve Gelecek♣
Hükümdar ve Baba♣
Sevgim Yetmedi♣
Orta Yol♣️
İspatlama♣
Baba Katili & Zincirler♣
Düşmanlık İçin Dostluk♣
Ölümü Düşünmek♣
Vicdan Kafesi♣
Soğuk Kibir♣
Zayıf Noktalar♣
Karanlıktaki Fısıltılar♣
Kraliçe Taşı♣
Gücün Dikenleri♣
Elimi Tut♣
Ufak Tefek Sohbetler/Sorular🔥🥀
Dikenli Gül♣
Ateşkes♣
Hüküm Bedelleri♣
Savaşçı Kalbi♣
4. Kısım Ateşin Çığlığı Yapay Zeka Görselleri ♣
5. Kısım:Ateşin Yazgısı♥
Hükümdarlık Naibi♥
Güneş'in Kızı♥
Meydan Okumak♥
Artangallı Şahbanu♥
Güzel Bir Hata♥
Düşünceler♥
Hassas Kalp♥
Tehlikeli Delilik♥
Ejderha Ateşi♥
Güç Kaybı♥
Hükümdarın Geleceği♥
Priya Tutkusu♥
Parçalanan Hayaller♥
Bilinmeyen Sızı♥
Geç Gelen Adalet♥
Bir Şahran♥
Rezil♥
Fırtına Öncesi♥
Zaferi Müjdelemek♥
Gelecek İçin Hayaller♥
Kan Yağmuru♥
Maute'nin Nefesi♥
Sashibai'nin İyiliği♥
Sönmeyen Ateş♥
Buzun Kıvılcımı♥
Savaş Öncesi♥
Yanan Şahbanu♥
Krisnae'nin Düşü♥
Banuşah♥
Son Emir♥
Gölge ile Savaşçı♥
Sapheda'nın Hüznü♥
Kan Oyunu♥
Krisnae&Sapheda(FİNAL)♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-1 ♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-2 ♥
♦♣♠♥Yeni Kitap♦♣♠♥
Kapaklar♦♣♠♥
❤Ateşin Kurbanı The Wattys2020 Özel Kapağı, 2020 Sohbet❤
Gölgenin Aşkı Yayında!

Kendini Kaybetmek♥

1.3K 122 184
Par Elizabethstark1

BÖLÜMÜ OYLAMAYI VE YORUMLAMAYI UNUTMAYINIZ!

Bölüm Şarkısı: ShamRain - To Leave (Aynı şarkıyı ikinci defa koydum ama sözleri, şarkı tamamen Devilal'i anlattığını düşünüyorum.)

Yayımlanma Tarihi: 29.01.2019 (23:04)

Aşağıda Lajit, Parinita, Yadraj, Chamsha var.

İyi Okumalar!

Sashibai Şahlığı/Iyeka/Valilik Konağı

Devilal

Dünya hassas kalpler için bir cehennemdir. -Goethe

Dışarıya bakıyordum. Akşam vakti yıldızları izlemeyi seviyordum. Maute'nin yıldızlarını görmeyi ise daha da çok sevmiştim. Koyu kadife bir kumaşın üzerine saçılan elmaslar gibi olan gökyüzünde Maute yıldızları ise bu elmasların en gösterişlisi ve en parlak olanıydı. Kimsenin sahip olamayacağı, sahip olana ölüm getireceği elmaslardı. Ben ise bu elmasları arzuluyordum. Böylece bu sefil, anlamsız yaşamım anlamlı bir şekilde son bulacaktı.

22 yıl! Evet, 22 yıldır yaşıyordum ama son zamanlarda kendimi daha yaşlı ve yorgun hissettiğim gerçekti. Bhaegya'nın bana oynadığı acımasız oyunlar ile ruhumun tazeliği ölmüştü ve yerine ölmek isteyen sefil bir ruh gelmişti. Bu yaşanan olaylar hayata karşı olan hevesimi söndürmüştü. Başarısız olacağımı bile bile bir isyan başlatmıştım, başarısız olacağımı bile bile savaşa girmiştim. Amacım çürüyerek ölmek değildi, hızlı ve keskin bir ölümdü. Hassas ruhumun o Eski Kılıç denilen deli yuvasında her gün ızdırap çekmesinden ise bir savaş sonucu, bir isyanda ölmek en büyük arzumdu.

Her şeyi planlamıştım. Savaş sırasında neler yapacağımı biliyordum. Zaten kaçma sebebim buradaki Sashibai'ye zarar verecek insanları temizlemekti. Sonuçta Eski Kılıç gibi bir yerde intiharda benim için fena olmazdı ama buradaki insanlara ne olacaktı? Burada aldıkları her nefes devletime zarardı. Benimle beraber buradakilerde ölmeliydi. Bana destek veren, Medarat ile işbirliğine giren herkes ölmeliydi. Devlete verilen zarar fazlaydı ama kesin bir çözümdü. Acaba babaannemin amacı bu muydu? Son tartışmamızda gözlerinde benden vazgeçtiğini görmüştüm. Son konuşmamızda ise daha farklıydı. Sanki amacı benim isyanda başarılı olmam değildi isyanın başarısız olup, burayı temizlemekti. Tereddütlerim olsa bile artık olan olmuştu. Ben kendimle beraber buradaki herkesi yakmaya kararlıydım. Öleceklerdi ve Sashibai rahatlayacaktı.

Arkamdan sarılan ellere baktım ve gülümsedim. Lajit'in varlığını hissetmek güzeldi. Ömrümün son zamanlarında bana harika bir aşk sunmuştu aynı zamanda hayatımın mahvetme sebebi olmuştu. Hayır, ona kızgın değildim. Sonuçta kaderimin gerçekleşmesini sağlamıştı. Eğer o yapmasaydı başka bir şekilde olacaktı. Yine kaderimi bulacağımı düşünüyordum. Fakat o da cezasız kalamazdı değil mi? Ona olan hislerimi bir kenara bırakarak onu da cezalandırmayı tercih etmiştim. Bu hayattaki en büyük korkusunu biliyordum. O ölmekten korkmuyordu. Öldürsem mutlu ölürdü ama onun korkusu sevdiği birisinin gözlerinin önünde ölmesiydi. Böyle bir korkuyu ona yaşatarak onu cezalandırmam en uygunu olacaktı. Zaten benden sonra nasıl öleceği Lajit'in umurunda olmazdı. Beni kaybetmek, benim ölümümü görmek ona yetecekti ve bugüne kadar Sashibai'ye yaptığı kötülüklerin bedelini ödemiş olacaktı. Sevgilimdi ama adil olmak zorundaydım. Hakkettiğini yaşamak zorundaydı.

Lajit "Gökyüzü bugün çok güzel, Devilal. Fakat şu Maute yıldızları ürkütücü değil mi?" dedi ve omzumdan öptü.

"Ürkütücü ama en güzelleri onlar. Maute yıldızlarını biliyorsundur. Her biri bir gücü temsil eder. En büyük olan Maute'dir. Ardından Krisnae, Sapheda, Bhaegya ve Samaye gelir. Bu yıldızların olduğu dönemlerde daha fazla ölümler olur. Bunun sebebi ise kötülüklerin temizlenmesi, yeniden ölenlere yeni bir yaşam şansı vermektir." dedim.

"Yine de ürkütücü oldukları gerçeğini değiştirmiyor. Gerçekten bu dediklerin doğru mu?" dedi merakla ve güldüm.

"Evet, doğru. Mesela annem Maute yıldızlarının ortaya çıktığı vakit suikastte uğramış ve bunun sonucu kardeşimiz ölmüş."

"Bunu bilmiyordum." diye mırıldandı.

"Annem bu konudan bahsetmeyi asla sevmezdi. Her açıldığında ise yüzünde acı çeken bir ifade oluşurdu ve her Maute yıldızlarını gördüğü zaman ölen bebeğini anardı. Şu an bile o bebek için bir mum yakmıştır."

"Sence Maute kimin ölümlerini istiyordur? Bu yıldızların işareti senden yana mı yoksa onlardan yana mı?"

"Maute'nin istediği ölümleri kimse bilemez, Lajit." dedim ve derin bir nefes aldım. Bu yıldızların çıkma sebebi umarım benim yenilgim içindi.

Lajit'in kollarından sıyrdıldım ve koltuğa oturdum. Kendime bir bardak şarap doldurmuştum. Lajit'e sorduğumda o istememişti. Yanıma gelmiş ve dikkatle beni incelemişti. Mavi gözleri düşünceliydi.

"Ne oldu?" dedim.

Lajit "Beni endişelendiriyorsun ve korkuyorum. Geldiğimizden beri çok sakinsin. Sana orduyla Ghunda'ya gidelim dedim ama sen ısrarla onların buraya gelmesini ve kolayca kaçabiliriz dedin."

"Evet, böyle olabilir. Medarat'a kaçmak Iyeka'dan daha kolay değil mi? Dayım elbette pek sevgili yeğenini karşılar." dedim ve içkimden bir yudum aldım.

"Beni yine de bu huzursuz ediyor." diye mırıldandı ve ona güldüm.

"Hiç huzursuz olma, aşkım. Her şey çok güzel olacak. Ben hükümdar olacağım ve sende benim yanımda olacaksın."

"Evet, evet öyle olacak." diye mırıldandı.

"Sence Manisha iyi midir?" dedim ve güldü.

"Devilal, ailesi onu senin kadar düşünmüyor farkında mısın? Sen ise onun için deli gibi endişeleniyorsun. Manisha elbette iyidir ve kazanman için dua ediyordur. Sonuçta çok önemli bir makama gelecek. Sashibai'deki her kadının hayallerini süsleyen bir makamı istemeyecek kadar aptal değildir."

"Ailesi hırslı. Normalde senin burada yanımda kalmana karşı olmaları gerekirdi ama onlar bunu umursamadılar bile! Manisha onlar için gücün anahtarı olmuş."

"Sen hiç endişelenme, ben o ailenin ve Şahten Parinita'nın icabına bakacağım. Şahten'in hırsı çok kötü ve bizim için hiç yararlı değil. Şah olduğun zaman ondan kurtulmamız lazım."

"Buna bende katılıyorum."

"Babaanneni ise yanımızda tutacağız, yaptığı çok büyük bir iyilikti. Gücünün sonuna kadar bizi korudu ve bu inanılmaz bir şey değil mi? Suikast zamanı yapılan hatayı çok güzel düzeltti."

"Şu an Eski Kılıç'a gönderilmiş olmalı. Babam onu öldürmemiştir."

"Şah Naresh, Şahana Anjali'ye oldukça düşkün ve bunun sebebini oldukça iyi anlıyorum. Şahbanu Sandhya'ya kadar gerçek sevgiyi onda hissetmiş ve birbirlerine bağlanmışlar."

"Evet, öyle oldu. Lajit, sence ben kendimi kaybettim mi?" dedim ve kadehimi bırakmıştım.Sonra onun gözlerine baktım. Aşığımın bakışları şaşkındı. Böyle bir soruyu beklemiyordu.

"Hayır, kaybetmedin. Kaybetseydin birbirimizi kaybederdik, değil mi?"

"Evet, haklısın ama şu yaşadıklarımızı düşününce bu olaylarda tek suçlu benim gibi geliyor. Kendimi kaybettiğimi hissediyorum." dedim ve Lajit yakınıma geldi.

"Kendini kaybetmedin, kaybetseydin bizi de kaybederdin emin ol ve suçlu tek sen değilsin. Suçlu varsa ikimiziz, aşkım. Anlıyor musun? Sakın kendini yalnız hissetme, yanında ben varım." dedi ve dudaklarımı öptü.

"Varlığını hissetmek güzel, aşkını görmek güzel. En azından bu rezil hayatımda bir parça mutluluk bulabildiğime inanmama sebepsin." diye fısıldadım.

"Rezil bir hayat mı? Daha beter hayatlar var iken kendi hayatına rezil demelisin." dedi ve güldüm.

"Bencu bunu tartışmayalım ve uyuyalım. Uykum geldi." dedim ve yanından kalktım.

Üstümdekileri çıkarıp, bir pijama altımı giymiştim. Yatağa yatmıştım. Lajit de yanıma gelmişti. Ona sarılmıştım. Huzursuz geçen uykularımda varlığını hissetmek çok güzeldi. Sevgilimin kollarında uykuya dalmıştım.

Nerede olduğumu her zamanki gibi biliyordum. Karşımda Ghunda vardı ve yanıyordu. Yanmış ve yıkılmış şehirde Sashibai bayrağı yanarak düşüyordu. Yerine yükselen bayrak ise Medarat'ın bayrağıydı. Fakat Medarat buraya nasıl hükmedebilirdi ki? Küller ve yanmış bir şehre hükmedemezdi. Kömürleşen insanlara hükümdar olamazlardı. Annemler neredeydi? Onlara ne olmuştu. Onları aramak, bulmak istiyordum ama yanan şehirden ürküyordu.m. Çıkan yangınlar beni ürkütüyordu ve duyduğum çığlıklar kalbime baskı yapıyordu.

Omzuma dokunan bir el ile yanıma bakmıştım. Yanımda babam vardı. Siyah ve altın renkli zırhının içinde elinde kılıcıyla yanımdaydı. Yeşil gözleri kararlı bir şekilde yanan şehre bakıyordu.

Babam "Şehrimi kurtarmam lazım, Devilal." dedi ve kılıcını çıkardı.

"Gitme, yanacaksın!" dedim ve bana baktı.

"Bazı şeyler feda edilmeden zafer gelmez. Kendimi feda edeceğim ve halkım kurtulacak. Aksi takdirde yok olmaya mahkumuz!"

"Bu yangın baş edemezsin, baba. Gitme, annemi ve kardeşlerimi düşün lütfen. Ghunda dışında bir yere kaçıp, güçlenebilirsiniz." dedim ama o beni umursamıyordu.

"Ben mi kaçacağım? Beni tanımamışsın, Devilal. Ben asla kaçmam! Ben asla diz çökmem! Bu yangını söndüreceğim."

"Baba, yapma yalvarırım yapma!" dedim ama babam beni dinlemedi.

Yanan şehre doğru koştu ve yangının içine girmesiyle şehirdeki yangınlar daha da büyümüştü. Babam ise kaybolmuştu. Onu göremiyordum. Onu kurtarmak için şehre girmeliydim. Adım attıkça yangının alevlerinin beni yakması, yüzümü kavurması lazımdı ama hissetmiyordum. Babamı bu yangından kurtaracaktım. Delilikti! Düşmüş bir şehri kurtaramazdı. Devilal diyen bir kadın sesi ile durmuştum ve arkamı dönmüştüm. Karşımda iki kılıcıyla bana bakan annem vardı. Simsiyah saçlarını toplamıştı ve beyaz bir kurdele saçlarında sarkıyordu. Bembeyaz giyinmişti ama Artangallı bir savaşçı gibiydi. Hiçbir zırhı yoktu.

Annem "Devilal, dur! Sen bir şey yapamazsın."

"Neden? Babam yangının içine daldı ve kayboldu! Onu kurtarmam lazım, anne." dedim ve buruk bir gülümseme ile bana baktı.

"Sen bir şey yapamazsın ki! Sen bundan sonra bizi uzaktan izleyeceksin, oğlum." dedi ve yanına geldim. O ise yanağımı okşamıştı.

"Nasıl? Bende sizlerle olmak istiyorum." diye fısıldadım.

"Olamazsın, mümkün değil ve şimdi önümden çekil. Sönmesi gereken bir yangın var ve babanı kurtarmalıyım." dedi ve gözleri yanan şehirdeydi.

"Olmaz! Kardeşlerimi düşünmelisin, anne. Onlarla beraber buradan gitmelisiniz. Sashibai yıkıldı ve Medarat yükseldi görmüyor musun?" dedim ve onu sarstım.

"Bir ülke daha benim yüzümden yıkılmayacak, buna müsaade edemem anlamıyor musun? Bu yangının sönmesini ben sağlayacağım."

"Yapma bunu!" dedim bağırarak ve güldü.

"Ölü birisi için çok konuşuyorsun, oğlum. Senin yapacağın bir şey yok ve önümden çekil." dedi sertçe ve beni itip, Ghunda'ya koşmuştu. Yanan şehre girmişti ve yangın daha da çok artarken çığlık sesleri artmıştı. Beni suçlayan bu seslerle daha da çok ezilmiştim. Dizlerimin üstüne çöküp, güzel şehrimin kül şehrine dönüşmesini izlemek hayatım boyunca gördüğüm en korkunç manzaraydı.

Bağırarak uyandım ve nefes nefeseydim. Derin derin nefes alıyordum. Yanımdaki komidinden bir bardak su kendime doldurup içmiştim. Lajit ise uykulu gözlerle bana bakmıştı. Ben ise kendi kendime bunun bir kabus olduğunu tekrarlıyordum. Bir kabustu. Ne ben ölüydüm ne de Ghunda yanıyordu. Üstelik Ghunda yanarken annem ve babam yanan şehre deli gibi kurtaracağım deyip, girmiyorlardı. Şu an ikisi de saraylarındalardı. Benim ölü bedenimi beklerken akıllarına Medarat gelecek değildi.

Lajit oturur pozisyona geçmişti ve sakinleşmem için yanağımdan öpmüştü. Fakat bu öpücük bile bu kabusun etkisini silecek bir güç değildi. Ona baktığımda ise gözleri merakla bendeydi.

Lajit "Ne oldu?"

"Korkunç, korkunç bir kabus gördüm. Yanan bir şehir, şehri kurtarmak isteyen 2 hükümdar ve onları çaresizce izleyen bir çocuk." dedim hissizce ve üzgünce bakmıştı. Ona daha fazla detaylı anlatamazdım.

"Kabustu, sevgilim kabus ve bu kadar çok etkilenmene hiç gerek yok tamam mı? Her şey iyi olacak. Sanırım son günlerdeki isyanın verdiği gerginlik sana baskı yaptı."

"Evet, evet bundan dolayı olmalı." dedim ve annemin bana ölü olduğumu söylemesi gelince ürpermiştim.

"Sakin ol, sakin." diye mırıldandı.

"En güzeli bir duş almak olacak." dedim ve Lajit'in çapkınca gülümsediğini gördüm.

"Arkadaş istersen yanına gelebilirim. İki kişilik bir banyo keyfi güzel bir fikir olabilir." dedi elini sıtımda gezdirerek ve gözlerimi devirdim. Onunla uğraşacak halde değildim.

"Üzgünüm ama tek başıma kalmak istiyorum." dedim soğukça ve yataktan kalktım.

Hazır bulunan su ile kabusun etkilerinden sıyrılmaya çalışıyordum. Bir nebze başarılı olmuştum. Yine aklımdan yanan şehir ve yangına koşan annemle babam gitmiyordu. Yangının sönmeyip daha da yayılması ise ayrı bir meseleydi. İçimi huzursuz eden bu kabusu en güzeli umursamamaktı. Umursadıkça büyüyecekti. Ayrıca Lajit'in kalbini kırmış olabilirdim. Yanımda kalan son insana kaba bir şekilde davranmak bana yakışmıyordu.

Banyodan çıkmıştım ve giyinmiştim. Lajit ortalıkta yoktu. Kahvaltımı ettikten sonra odadan çıkmıştım. Bir hizmetkarın halamın beni çağırdığını öğrenmiştim. Onun yanına geldiğimde ise içerisi kalabalıktı. Lajit'i de görmüştüm. Halam ise beni gülümseyerek karşılamıştı. Mavi gözleri ışıl ışıldı. Mavi bir tunik giymişti, kahverengi saçlarını iki yandan örmüştü.

Halam "Devilal, çok önemli haberlerimiz vardı. Şahlık Ordusu yaklaşıyor, bir-iki günlük mesafeleri var istersen kamp kuralım." dedi ve derin bir nefes aldım.

"Kampa gerek yok." dedim ve halam şaşırdı.

"Ne?" dedi ve eşi Duraj bana bakmıştı. Duraj soğuk bakışlı, sarışın bir adamdı. Babamın isteği ile evlenmişlerdi.

Duraj "Şahran acaba neden kamp kurulmasını istemiyorsunuz?"

"Kamp kurarak ordumun gücünün belli olmamasını arzuluyorum, yarın sabaha karşı Iyeka'dan ayrılırız ve onlarla karşılaşırız. Bu daha mantıklı!" dedim sakince. Çevremdekileri yüzlere bakıyordum ve bana inanmaları en büyük arzumdu. Benimle ölüme geleceklerdi ve kaçışları yoktu.

Halam "Şehrin yakınında bir savaş olmaz değil mi?" dedi şüpheyle.

"Hayır elbette! Delirdin mi?"

"O zaman dediğin gibi olsun. Düşmanlarımıza gücümüzü göstermeyelim, bunu çok sevdim! Ayrıca ordunun başında Yadraj, Saorah ve Chamsha varmış. Yanlarında Komutan Syon ve Komutan Mithra ile berabermiş. Onların yenilgiye uğradıkları zaman ne olacak?"

"Ölecekler!" dedim ve gülümsedim. Yalanıma iyice inanmaları lazımdı. Elimden geldiğince rolümü iyi oynamalıydım.

Lajit "Şahten Saorah kesinlikle ölmeli ama diğerleri zararsız. Şahten Saorah çok zararlı olduğunu biliyorsunuzdur, Valim." dedi ve halam kaşlarını hafifçe çattı.

Halam "Annesi ile Şahana Anjali karışımı ve kesinlikle zararlı."

"Medarat'ın yardımı ne olacak?" dedim merakla.

"Askeri yardım yapamadılar sadece malzeme ve para temin ettiler. Ayrıca seni sınırlarından alacaklar ve çok özel bir konuk olacakmışsın." dedi ve kafamı salladım. Ne kadar özel olacağım açıktı. Annemden nefret eden dayım beni özel bir konuk olarak ağırlar mıydı? Benim üzerimden yeterince Sashibai'ye zarar vermişti ama daha fazlasına müsaadem olmayacaktı.

"Onlara çok minnettarım, hükümdar olduğumda kendilerine çok çok hediye vereceğim."

"Ah, evet! Sıra onlara da gelecek Şahım, değil mi? Devrik Şah Naresh'in planları ile Medarat'ı fethedeceksin ve Büyük Şah Devilal olacaksın." dedi coşkuyla ve gülmemek için kendimi zor tuttum. Bir insan nasıl bu kadar hayalperest olabilirdi ki? Hoş, bir zamanlar benimde ondan farkım yoktu.

Lajit "Şah Devilal büyük işler başaracak ve bizler onların destekçisi olacağız." dedi ve halam gözlerini kıstı.

"Şah Devilal-i Phir Priya olacak. Phir yeniden demek ve seninle Sashibai yeniden özgürleşecek. Zorbalığa, zalimliğe seninle son vereceğiz Devilal."

"Şah Devilal Phir. Kulağa oldukça güzel geliyor, halacığım. Emin ol bana olan desteğinin karşılığını özenle alacaksın." dedim ve haklıydım. Bir hain olarak ölerek karşılığını babam özenle verecekti.

Duraj "Şahran neden bizim kadar coşkulu değilsiniz. Oldukça sakinsiniz ve bu durum beni oldukça düşündürtüyor."

"Elbette sakinim sonuçta zaferimi kesinlikle kazanak iken neden coşkulu olayım ki? Bırakayım benim yerime sizler sevinsin. Ben ise hükümdarınız olarak sizlerin coşkusuyla mutlu olmayı bileyim."

Lajit "İşte gerçek bir hükümdar gibi konuştun. Şah olmak sana düşündüğümden daha ayrı bir hava verdi, Devilal."

"Buradaki herkes beni iyi dinlesin. Hepinizi savaşımda görmek istiyorum, herkes savaş meydanında olacak ve kaçan olursa affetmeyeceğimi bilin. Kaçarsanız, ölürsünüz! Savaşırsanız hem cebiniz dolacak hemde mevkiileriniz artacak. Benimle savaşın ve  o Şahlık Ordusu ezilsin. Sashibai'nin Anka Kuşu yeniden yükselsin, kirletilen taht temizlensin. Şah Naresh Krisnae'nin zülmü halkımızdan kalksın. Şahbanu Sandhya Sapheda yüzünden oluşan Medarat düşmanlığı ortadan kalksın ve barış dolu bir dönem geçirelim. Zamanla o Medarat'ı ezelim.

İnsanlar bu döneme altın çağ diyor ama beni görmemişler! Benimle beraber altın çağ başlayacak ve Sashibai yükselecek. Ben Şah Devilal olarak söz veriyorum ömrüm boyunca son nefesime kadar devletimin iyiliği için her şeyi yapacağım. Kılıcım ve aklımla düşmanlarımı ezeceğim, onları Sashibai'nin sönmeyen ateşiyle yakacağım. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!

Yaşaşasın Ulu Sashibai! Yaşasın Ulu Tanrıça Parsmet!" dedim coşkuyla ve insanlar çılgınca beni alkışlamaya başladı.

Halam gururla bana bakarken ben ise onlara mağrur bir ifadeyle bakmıştım. Annemden öğrendiğim hitabet sanatını ustaca kullanmıştım. Kelimelerin oyunu derdi sürekli. İnsanları kelimelerle zehirleyip, öldürebilir veya kelimelerle büyüleyip kendine bağlardın dediğini hala dün gibi hatırlıyordum. Onları şu an zehirlemiştim ama farkında değillerdi. Farkında oldukları zamanı görmek isterdim ama o zaman ben olmayacaktım. Kabusumda olduğu gibi ölü olup, bir şey yapamayacaktım.

Öğleden sonra askerlerle kılıç talimi yapmıştım. Akşam ise orduya moral yemeği düzenlenmişti. Halamın abartılı sevinç gösterileri kesinlikle mide bulandırıcıydı ama dayanmak zorundaydım. Kuzenim Ruana bile annesinden tiksinir gibi bakıyordu. Ona göre bu isyan yanlıştı ve felaket demekti. Ben ise bir şey dememiştim. İsyan sonrası bu kıza ne olacağını düşünüyordum. Ya Eski Kılıç'a gönderilecekti ya da daha sakin bir yaşam sürmesi sağlanacaktı. Yaşına bağlı olarak bir süre Eski Kılıç'a gönderirlerdi sonra özgür bırakılır, kendisine hayat kurması istenirdi. Annesi ve babası haindi. Göze  batmayan bir yaşam sürmesi güzel olacaktı.

Eğlenceden sonra Lajit ile gülerek odama gelmiştim. Son gecemi eğlenerek geçirdiğim için mutluydum. Yarın bambaşka bir gün olacaktı. Yarın benim ölüm günümdü ve öncesinde hayatın tadını almak istiyordum. 22 yıl kısa bir süreydi ve sonuma yaklaştıkça daha da hayatın önemini kavramıştım. Sonunda ise ölecektim ve ne büyük bir mutluluktu! Acı çeken ruhum özgür kalacaktı, ölümün annesi Maute ile şefkatli tanrıça Parsmet'e kavuşacaktım. Kırılmış, ezilmiş ve büyük hatalara sürüklenmiş ruhumu Parsmet iyileştirebilirdi. Sonra yeni yaşamıma kavuşurdum. Sakin bir hayat en güzeli olurdu. İktidar hırsıyla yeterince yaralanmıştım ve bundan sonra hayatımı sakin istiyordum.

Yatağıma oturduğumda Lajit hala gülüyordu. Onun son gecesi değildi sadece benimle geçireceği son geceydi ve bunun farkında olmayışı beni üzüyordu. Farkında olsaydı ne olurdu merak ediyordum. Beni durdurmaya çalışırdı, kesinlikle bunu yapardı ama hayır bu sefer olmayacaktı. Bu sefer tamamen hür irademle kendi kararımı vermiştim. Ölecektim ve bu kötülük bitecekti.

Lajit "Devilal neden düşüncelisin?" dedi ve ona baktım. Şarap içmeye doyamamıştı ve elinde iki kadehle karşımdaydı.

"Hiç düşünüyordum." dedim ve elindeki kadehi aldım. Kadehten ise bir yudum almıştım.

"Bugün çok güzel konuştun biliyor musun? İnsanları büyüledin. Gerçek bir şah gibiydin."

"Eh, boşuna konuşmuyorum değil mi?" dedim gülerek.

"Kesinlikle! Sana hayran kaldım, bir kez daha beni kendine bağladın."

"Annemden öğrendiğim şeylerden birisiydi. Hitabete, konuşma sanatına çok özen verirdi. Hem kendisi hem de öğretmenim Lepika bu konuda çok üzerinde durdular. Anneme göre kelimeler kılıçtan bile keskin silahtı ve bu yüzden güzel konuşmamıza özen gösterirdi."

"Annenin bilgeliğine de hayranım. Harika bir hükümdarın harika oğlusun." dedi heyecanla ve aklıma annemin bana olan bakışları gelince içim ezilmişti. Kocaman bir hayal kırıklığıydım onun için. Şimdi bu yaptığımla gurur duyması en büyük arzumdu. Babamın da beni affetmesini istiyordum ama çok geçti. Kendisini öldürmeye çalışan bir evlat affedilebilir miydi?

"Harika bir hükümdar ama benden nefret ediyor olmalı. Kocasını ve kızını öldürmeye çalıştım, en sevmediği abisi ile müttefik halindeyim ve ülkesine zarar veren bir isyanın başıyım. Ona göre kesinlikle harika bir evlat değilim." dedim ve kadehi hızla içip, sinirle bir kenara attım. Her şeyin farklı olabileceği ihtimalini bilmek beni öfkelendiriyordu. Mesela Saorah'ın veliahtlığını kabul edebilirdim. Kız kardeşime destek olup, onun yönetime yardımcı olabilirdim. Bir Priya'nın görevi buydu sonuçta ama ben ne yapmıştım? Olmayacak bir hayalin peşinde koşmuştum. Kız kardeşimi öldürmek istemiştim. Tıpkı dayım gibi! Benim şu an Kral Makpha'dan farkım neydi? Ah, doğru. Ben ondan daha da aşağılık bir şekilde babamı da öldürmek istemiştim.

"Devilal buna mecbur olduğunun farkındasın sana bir şans verildi ve onu değerlendiriyorsun." diye mırıldandı ve ona baktım.

"Evet, Bhaegya yüzüme güldü ve bu şansı çok güzel değerlendireceğim. Fakat bu gece son gece, farkında mısın?" dedim ve gözleri kısıldı.

"Evet, son gecemiz. Senin şahranlığının son gecesi ve yarın şah olacaksın. Şahlık ordusunu yenince her şey harika olacak."

"Kesinlikle sevgilim." dedim ve yanağını okşadım. Onunla alay ediyordum ve bu çok güzeldi. Hayallerimize inanmayı vazgeçtiğimi görememesi ise onun hatası olacaktı.

"Hayallerimize kavuşacağız." diye fısıldadı ve kadehini bırakmıştı.

"Bence bunları boş verelim ve son gecemizin tadını çıkaralım. Bak, bugün Maute'nin yıldızları daha parlak ve daha güzel iken neden bu geceyi konuşarak değerlendiriyoruz ki?" dedim ve güldü.

"Sanırım bu sabahki tavrın için özür dilemek değil mi?"

"Nasıl anlarsan, aşkım."

"Şunu unutma. Sen benim her daim küçük, tatlı Devilal'im olacaksın ve her daim seni seveceğim. Son nefesime dek böyle olacak."

"Beni kaybedersen ne olur?"

"Seni kaybedersem her şeyimi kaybetmiş olurum." dedi ve ona gördüğüm cezanın uygunluğunu bir kez daha anlamış oldum. Aksi takdirde bizzat onu öldürmek zorunda kalacaktım.

"Bu cevabın beni çok mutlu etti, Lajit. Sayende diğer tarafımı öğrenmiş oldum. Kuzeyli yönümü gördüm. Ayrıca bana bahşettiğin aşkla ömrümün en güzel zamanlarını yaşadım. Düştüğüm duygusal boşluktan sayende kurtuldum. Şunu bil, bende seni her daim seveceğim. Dün, bugün ve yarın." dedim ve gülümsedi. Ardından dudaklarına yöneldiğimde son kez olduğunu unutarak onunla olmuştum.

Son gecemdi ve son defa aşkta kaybolma arzum vardı. Bir vedaydı bu. Bir gidişti. Ben gidecektim ve Lajit benim ardımda kalacaktı. Ardımda kalarak delirmek, yokluğum ve ölümüm bugüne kadar yaptıklarının en güzel cezası olacaktı. Bunun farkına geç varacaktı. Ben öldüğümde her şeyi anlayacaktı. Bu gecenin diğer gecelerden farkını ben ölünce anlayacaktı. Her öpücüğün birer veda öpüğücü olduğunu yarın farkında olacaktı. Yarın her şey çok geç olacaktı.

Gün doğmadan kalkmıştık ve hazırlanmıştık. Zırhımı giymiştim. Lajit'e baktığımda mutluydu. Hafif bir şeyler yedikten sonra isyancı ordumla harekete geçmiştim. Ordudaki herkes kendine güveniyordu. Yanımda olan halam bile zafer şarkıları söylerken ben gülümsüyordum. Zaferi asıl kazanan bendim ama haberleri yoktu.

Ordudan önde giden  gözcüler Şahlık ordusunun yaklaştığını söylediği zaman ise durmuştuk. Oldukça düz olan bir alandaydık ve burası savaş için gayet idealdi. Ayrıca geldiğimiz yolu bulmak kolay olacaktı. Bekleyiş sabırsızlıkla sürerken sonunda Şahlık Ordusunu görmüştüm. En önde 3 kardeşim vardı. Yadraj düşündüğüm gibiydi. En sevdiği siyah atı Kara'nın üstündeydi. Siyah zırhıyla harika gözüküyordu. Çocukluğumdan beri rakibimdi. Onun benim yerime seçileceğini düşünürdüm ve ondan daha önde olmak isterdim. Şimdi ise bu kocaman bir yalandı. Çünkü yanında beyaz atıyla duran gümüş zırhıyla duran Saorah bunun yalan olduğunu göstermişti. Güneş gibi parlayan kardeşim, Chamsha ile Yadraj'ın ortasında durmuştu. İleriye bana doğru bakıyordu. Acaba benden nefret ediyor muydu? Onu öldürmek isteyen abisinden intikam almak arzusu içinde olmalıydı. Chamsha ise kahverengi atıyla kardeşlerime göre daha üzgündü. Koyu gri bir zırhı vardı. Üzgün olmamasını istiyordum çünkü ben bunu istemiştim. 

İki ordu birbirine bakarken elimi yukarı kaldırdım ve hareket etmeleri için emir verdim. Askerlerim hareket edince karşı tarafta harekete geçmişti. Yanımda duran halam bile atıyla önden gitmişti. Ben ise geriden izliyordum. Bu hainlerin Şahlık Ordusu karşısında ezilmelerini görmek en büyük arzumdu. Evet, eziliyorlardı ve bu beni mutlu etmişti. Şimdi sıra ölümüme gelmişti. Yadraj, Chamsha ve Saorah'a göre savaştan kaçıyor gibi gözükmem ölümümü hızlandıracaktı. Aldıkları emri yerine getirmeleri için mükemmel fırsattı.

"Lajit, gidiyoruz." dedim ve Lajit şaşkınca bana baktı.

Lajit "Ne? Orduyla savaşmayacak mısın?"

"Gidiyoruz sorgulama." dedim ve atımı harekete geçirdim.

Lajit'de peşimden gelmişti. Biraz ilerledikten sonra düz bir arazide durmuştum. Saorah'ın yetişmesi lazımdı ve burası ölmek için harika bir yerdi. Kuşların cıvıltılarını sevmiştim ve duyacağım son ses bu olmalıydı. Atımdan inmiştim ve ağaca atımı bağladım. Lajit ise bana bakıyordu. Atından inmişti.

Lajit "Neden burada durduk? Kaçmıyor muyuz?" dedi şaşkınca ve ona baktım.

"Kardeşlerimle aptal bir savaş meydanında konuşacak değildim." dedim ve gelen at seslerini duydum.

"Aptal mısın?" dedi ve beni sarstı. Ona baktım.

"Aptal değilim, salak değilim sadece biraz saftım ve bu saflığın bedelini ödeyeceğim." dedim hissizce.

"Bin şu ata ve gidelim!" dedi ve bir ok gelmişti. Lajit beni itmişti ve kendisi bacağından yaralanmıştı. Dizlerinin üstüne çökmüştü. Okun sahibi tanımıştım. Saorah idi. İyi nişan alırdı ve bunu göstermişti. 

Karşıya baktığımda ise 3 kardeşimi görmüştüm. Atlarından inmişlerdi ve ruhsuzca bana bakıyorlardı. Ben  ise rahattım. Birazdan ölümün annesi beni alacaktı ve kendimi hazır hissediyordum. Yapacağım her şeyi yapmıştım ve sıra kendimden kurtulmaya gelmişti. Kılıcımı çıkarmıştım ve kardeşlerime baktım. Lajit arkadam deli gibi bağırırken onu umursamıyordum.

Saorah "Şahlık emriyle kılıcını bırakmanı emrediyorum." dedi sertçe ve gülümsedim.

"Kılıcımı bırakmayacağım. Savaşarak ölmek her Priya için bir onurdur." dedim.

"Neden zorlaştırıyorsun? Neden? Böyle olmak zorunda değil farkında mısın?"

"Her şey şu an doğru ilerliyor, Saorah."

"İkimizin doğru anlayışı çok farklı! Mesela benim doğrumda haince kardeşimi öldürmek yoktu, alçakça babamı öldürmek yoktu, şeref yoksunu olarak annemi ve kardeşlerimi sarayda odalarında kilitlemek yoktu. Fakat sen ise bu bahsettiğim değerlerden yokluğunu kanıtladın."

Yadraj "Keşke yine bu işi kolaylaştırsaydın, abi." dedi soğukça ve onun sert duruşuna baktım.

"Devilal efsanesini biliyorsunuz değil mi? Kendimi oradaki Devilal'in yerine koyardım ve kendi karanlık yanımın kim olduğunu düşünürdüm. İlk başta Yadraj olarak gördüm ve rekabete girdim. O benim zıttımdı, benden farklıydı ve benden önde gibi geliyordu. Daha sonra ise Saorah sen olduğunu fark ettim. Sen benim karanlık yanımdın. Benden daha karanlık, daha hırslı ve daha güçlüydün. Seninle savaşa girdim ve kaybettim, benim sonum oldun." dedim.

Saorah "Senin karanlık yanın ne bendim ne de Yadraj abimdi. Senin karanlık yanın yine sendin ve sen kendi kendini öldürdün. Her şey farklı olabilirdi ama sen bunu istemedin. Şu an ise bizi bu duruma sürükleyen sen oldun. Bizleri kardeş katili yaptın, babam ve annemi ise evlat katili yaptın. Tebrik etmeliyim ki Devilal efsanesini gerçekleştirdin."

"Evet, neden bekliyorsunuz?  Saldırın ve bu iş burada bitsin." dedim sakince ve Lajit'in hayır sesi her yeri doldurmuştu.

Yadraj "Chamsha, konuştuğumuz gibi olsun. Saorah biz onu oyalarken sende oklarınla bizi desteklersin. Temiz bir ölüm olur." dedi soğukça ve Chamsha ile ikisi kılıcını çıkararak karşıma gelmişlerdi. Saorah ise oku ve yayını çıkarmıştı.

Dövüşümüz başlamıştı. Chamsha ve Yadraj karşısında direnmeye çalışıyordum. Onları da kandırmam lazımdı. Dövüşerek öldü, sonuna kadar direndi demelerini istiyordum yoksa çoktan kendimi bırakmıştım. Bilerek onların kollarından yaralamıştım ama onlarda beni yaralamıştı. Saorah ise bacaklarıma hedef almıştı ve vurmuştu. Neden kalbime hedef almadığını merak ediyordum. Ona baktığımda ise gözlerinde derin bir acı ve keder görmüştüm. Ela gözlerinde yaşlar vardı ama kendisini tutuyordu.

Yadraj ve Chamsha karnımı iki yandan keserken dizlerimin üstüne düşmüş ve kan kusmuştum. Kılıcıma dayanarak ayağa kalkıp, Saorah'a baktım. Ona doğru birkaç adım attım ve işimi bitirmesini istiyordum. Saorah ise yaşlar içinde okunu atmıştı ve kalbimin üstünü vurmuştu. Hala öldürücü değildi.

"Öldür beni, Saorah!" diye fısıldadım ve bir kez daha kan kustum. Saorah ise yaşlar içinde kafasını iki yana salladı.

Saorah "Bu kolay değil!" dedi ağlayarak ve bir kez daha yayını bana doğrultmuştu.

"Ölmek istiyorum, kardeşim ve bunu benim için en güzel sen yapabilirsin."

"Yapamam!" dedi ve arkamdan sokulan kılıçla derin bir nefes aldım. Tam kalbimdendi ve kalbimi parçalamıştı.

Kılıç geri çekilince elimdeki kılıcı bırakmıştım ve Saorah tam olarak kalbimi vurmuştu. Sessizce ağlayarak bunu yapmıştı ve ona gülümsemiştim. Dizlerimin üstüne çökerken elimi Saorah doğrultmuştum ama o bana doğru gelmemişti. Ağlayarak bana bakarken ben yere düşmüştüm. Kuşların cıvıltısı çevremdeki sesleri bastırmıştı. Çevremdeki her şeyi kaybetmiştim. Ruhum bedenimden ayrılırken huzur benimleydi. Kendimi yeniden bulmuştum ve sonunda Maute'nin yıldızlarına sahip olmuştum. En değerli elmaslar benimdi ve daha ne isteyebilirdim ki? Sonunda kendimi yeniden bularak bu hayattan ayrılmıştım. Hassas ruhum bu eziyetten kurtulmuştu.

Saorah

Yapamam diye düşünüyordum. Ben abimi öldüremem diyordum. Ben onun gibi olamam diyordum. Bu zayıflık mıydı? Bu acizlik miydi? Neydi bu? Aklımda ise biz bu hale nasıl geldik vardı. Karşımda dövüşenlere baktıkça bedenimde bir kasılma vardı. Oysa emir kesindi. Abim Devilal ölecekti ve şahlık huzura kavuşacaktı. Bende üzerime düşen görevi yapmalıydım ve abimi öldürmeliydim.

Yadraj abim ve Chamsha, Devilal abimin iki yandan karnını keserken o dizlerinin üstüne çökmüştü. Kan kusmuştu ve bu onun ağır yaralandığına işaretti. Kılıcı ile ayağa kalkmıştı ve zor ayakta duruyordu. Bana bakarken ne olur öldür beni bakışlarını görmezden gelemiyordum ve içimde ağlama isteği uyandırıyordu. Beni öldürmek istese bile ona acıyordum. Yaşlarım yanaklarımdan süzülürken bilerek kalbinin üstünden hedef almış ve vurmuştum.

Abim"Öldür beni, Saorah!" diye fısıldadı ve bir kez daha kan kustu. Ben ise ağlayarak kafamı iki yana salladım. Yapmak kolay değildi.

"Bu kolay değil!" dedim ağlayarak ve bir kez daha yayımı ona doğrultmuştum.Nişan alırken Yadraj abimin gözleri dolu dolu Devilal abimin arkasına geçtiğini gördüm.

"Ölmek istiyorum, kardeşim ve bunu benim için en güzel sen yapabilirsin." dedi çaresiz bir sesle. Ölmek istediği çok  açıktı. Aslında bu bir intihardı. 

"Yapamam!" dedim ve Yadraj abim arkadan soktuğu kılıçla Devilal abim derin bir nefes aldı.Tam kalbimdendi ve kesin bir ölümdü. Bende son arzusunu yerine getirerek kalbinden nişan almıştım ve hedefimi vurmuştum. O an Devilal abimin yüzündeki gülümsemeyi, huzuru ömrüm boyunca unutacağımı sanmıyordum.

Devilal abim dizlerinin üstüne çökmüş, elini bana doğru uzatmıştı ve ben ağlıyordum. Düştüğünde ise ölmüştü. Gözleri açıktı ve yaşları akıyordu. Chamsha hıçkırıklara boğulurken Lajit ölen abimin başına gelmişti. Şoka girmişti ve titreyen elleriyle abimin saçlarına dokunmuştu. Bedeni titrerken bir şeyler demeye çalışıyordu ama olmuyordu. Tek anladığım benim küçük tatlı Devilal'im idi.

Yadraj abime baktığımda yüzündeki yaşları gördüm ama hala soğuktu. İçinde kopan yangınlara rağmen o her daim buz gibi olurdu.

Yadraj abim "Öldü ve emir yerine getirildi." dedi soğukça ve abim Devilal'in yanına gittim. Açık olan gözlerini kapattım.

"Ruhu Parsmet'in diyarında huzur bulsun. Bu yaşamdak çektiği acıları öteki yaşamında bir daha çekmesin ve bir dahaki yaşamında aynı kanlı sona sahip olmayalım." dedim.

"Diğer isyancıları dayım halledecekti. Chamsha Lajit'i bağlayalım ve kaçamazsın. Hoş, bu deli hali ile zaten bir şey yapamaz." dedi ve derin bir nefes aldım.

Kuşların cıvıltısı, gökyüzünün harika maviliğine rağmen yaşam bu kadar huzurlu değildi. Şimdi ne olacağını bilmiyordum. Abim Devilal'in yokluğu sarayda nasıl bir etki yaratacaktı bilmiyordum. Bu yara nasıl iyileşirdi, bilmiyordum. Keşke böyle olmasaydı diyordum. Her şey farklı olabilirdi, abimin sonu bu olmayabilirdi ama kaderi yaşamıştık. 22 yıllık ömrünü bu şekilde sonlandırmıştı. Artık geri dönmeliydik ve bu ölümün geride bıraktığı acıyla yüzleşmeliydik. Bu yüzleşmeden kaçamazdık ve zamanın bu acıyı azaltmasını beklemekten başka bir şey yoktu.

Lajit

Chamsha

Yadraj

Parinita

♥Devilal'in ölümü hakkında ne düşünüyorsunuz? Böyle bir ölümü bekler miydiniz?

♥Devilal'in planını nasıl buldunuz? Bunu ondan bekler miydiniz?

♥Devilal'in kabusu hakkında düşünceleriniz ne?

♥Devilal'in Lajit'e uygun gördüğü ceza hakkında düşünceniz nedir? Sizce Lajit'e uygun mu?

♥Ghunda'ya dönüldüğünde ne olacaktır? Orası nasıl olur?

♥Sizce Parinita'ya ne olacaktır? Manisha'ya ne olacaktır?

Bir dahaki bölüm Sandhya olacaktır! Açıkçası bu bölüm çok zorladı beni. Gözlerim doldu ve Devilal'e veda etmek beni üzdü. :(

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

VAZİFE Par ALGON

Roman Historique

13.8K 766 31
Osman bey Alaeddine vazife vermişdir. Ama bu vazife onların planladığı gibi olmaz ve başka kötü şeyler olur
AŞIK CİNİM Par Gece....

Roman Historique

58.7K 2.7K 32
Nefret ettiği bir insanoğluna aşık olmuş bir cin aşık bir cini olan kız Peki sizce bu aşka ne olacak başlamadan bitecekmi yoksa büyük bir yasak a...
15.5K 1.6K 16
Bedenim tir tir titremeye başlamıştı. Gözlerim dolmuş neredeyse ağlayacaktım. Etrafta yeni yeni fark ettiğim geçmişe ait şeyler vardı. Tabelalar, ara...
Algon Orhol Par serro45

Roman Historique

22.1K 787 58
arkadaşlar hikaye tamamen benim kurgum ve benim fikrimi