Ateşin Kurbanı

By Elizabethstark1

510K 32.2K 36K

TAMAMLANDI! THE WATTYS 2020/TARİHİ KURGU KAZANANI Tarihikurgu #1 Tarih #1 Aşkın, iktidarın ve gücün savaşı! B... More

2020 Watty Ödülleri Kazananı
♦Bilgilendirme - Ülkeler♦
Bilgilendirme-Karakterler ♦
Bilgilendirme: Şahlar&Şahbanular
Bilgilendirme: Haritalar
Yeni Kitap!-2020/2021-Gazap Tanrısı'nın Çocukları♥♥♥
Resim & Şah ♦
Korkular & Altın ♦
Vekil & Düğün ♦
Zafer & Onur ♦
Işık & Hazine ♦
Uyanış ♦
Zafer Alayı & Aile ♦
Güven & Kızılcık Sopası ♦
Cezalandırma & İçgüdü♦
Sarhoş & Cariye ♦
Hırçın & Tutku ♦
Sorumluluk & Değişmek ♦
Buluşma & Etkilemek ♦
Odak & Kardeşler ♦
Uyuyan Güç & Zalim, Şarap♦
Masumiyetin Sorgusu & Adaletin Vicdanı ♦
Sessizliğin İnfazı & Acıyı Kucaklamak ♦
Basit & Sıradanlık ♦
Kılıç Düellosu & İhanet ♦
Müttefik & Kelime Oyunu ♦
Güç Yolu ♦
Korku Deliliği & Zalimlik Bedeli♦
Anka Kuşu & Ejderha ♦
Merdiven & Hükümdar Eşi ♦
Kuralsız Şah♦
Nemdas'ın Ruhu ♦
Aşkın Gücü♦
1. Kısım Ateşin Kurbanı Yapay Zeka Görselleri ♦
İkinci Kısım:Ateşin Işıltısı - Karakterler ♠
Tutkuyla Sevmek ♠
Gösteriş ♠
Canavar ve Küçük Kız♠
Kara Hırs♠
Maskeyi Kırmak ♠
Sen Kimsin?♠
Kırmızı İp♠
Şımarık Kız♠
Tecrübesizlik ♠
Beklenilen Kişi ve Haber♠
Sapheda'nın Gözyaşları♠
Anka'nın Çığlıkları♠
Özgürlüğü Öğrenmek♠
Gölgelerin Oyunları♠
Ufak Tefek Sohbetler/Notlar/Duyurular
Hiçliğin Zehri ♠
Şahbanu Anjali♠
Karanlık Ateş♠
Söz♠
Suyun Kızı♠
Korku ve Felaket♠
Merhamet ve Zalimlik♠
Boğmak♠
Ayna Kırıkları♠
Anka Hırsı♠
Yıldızlarla Dans♠
Acıdan Delirmek♠
Tutkunun Ölümü♠
Derin Yaralar♠
Yaşamak ♠
Diz Çöktürmek♠
Aşk Suç Mu?♠
Zamanı Gelince & Kraliçenin Ateşi♠
2. Kısım Ateşin Işıltısı Yapay Zeka Görselleri ♠
Üçüncü Kısım:Ateşin Hükmü Karakterler❦
Masumiyetim Silahım❦
Gizli Bir Sorun❦
Canavarın Hükmü❦
Oyun❦
Kurdun Adaleti❦
Yeniden Yükseliş❦
Kristal Oyunlar❦
Işığı Bul❦
Bencillik ❦
İki Kılıç❦
Medarat Yılanı❦
Karşılıklı İhanet❦
Delinin Yıldızı❦
Kendini Öldürmek❦
Şahbanu Acısı❦
Benim Hükmüm ❦
Özgür Bırakılan Kuş ❦
Çöl Köleleri❦
Güç Savaşı ❦
Zalimlik ve Kan❦
Tufan❦
Kaderi Değiştirmek❦
Kış ve İsyan❦
Işığın Teslimiyeti❦
Siyah, Mor ve Altın❦
Çölün Kızı❦
Acı Uçurumu❦
Hükümdar Hazırlıkları❦
Ateşin ve Suyun Uyumu❦
Eskisi Gibi Olmayacak❦
Delinin Savaşı❦
Yenilginin Zaferi❦
Ejderha Tacı❦
3. Kısım Ateşin Hükmü Yapay Zeka Görselleri ❦
4. Kısım : Ateşin Çığlığı - Karakterler♣
Kalplerdeki Savaş♣
Benim♣
Morun Etkisi♣
İçe Bakmak♣️
Planlar ve Gelecek♣
Hükümdar ve Baba♣
Sevgim Yetmedi♣
Orta Yol♣️
İspatlama♣
Baba Katili & Zincirler♣
Düşmanlık İçin Dostluk♣
Ölümü Düşünmek♣
Vicdan Kafesi♣
Zayıf Noktalar♣
Karanlıktaki Fısıltılar♣
Kraliçe Taşı♣
Gücün Dikenleri♣
Elimi Tut♣
Ufak Tefek Sohbetler/Sorular🔥🥀
Dikenli Gül♣
Ateşkes♣
Hüküm Bedelleri♣
Savaşçı Kalbi♣
4. Kısım Ateşin Çığlığı Yapay Zeka Görselleri ♣
5. Kısım:Ateşin Yazgısı♥
Hükümdarlık Naibi♥
Güneş'in Kızı♥
Meydan Okumak♥
Artangallı Şahbanu♥
Güzel Bir Hata♥
Düşünceler♥
Hassas Kalp♥
Tehlikeli Delilik♥
Ejderha Ateşi♥
Güç Kaybı♥
Hükümdarın Geleceği♥
Priya Tutkusu♥
Parçalanan Hayaller♥
Bilinmeyen Sızı♥
Geç Gelen Adalet♥
Bir Şahran♥
Rezil♥
Fırtına Öncesi♥
Zaferi Müjdelemek♥
Gelecek İçin Hayaller♥
Kan Yağmuru♥
Maute'nin Nefesi♥
Sashibai'nin İyiliği♥
Kendini Kaybetmek♥
Sönmeyen Ateş♥
Buzun Kıvılcımı♥
Savaş Öncesi♥
Yanan Şahbanu♥
Krisnae'nin Düşü♥
Banuşah♥
Son Emir♥
Gölge ile Savaşçı♥
Sapheda'nın Hüznü♥
Kan Oyunu♥
Krisnae&Sapheda(FİNAL)♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-1 ♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-2 ♥
♦♣♠♥Yeni Kitap♦♣♠♥
Kapaklar♦♣♠♥
❤Ateşin Kurbanı The Wattys2020 Özel Kapağı, 2020 Sohbet❤
Gölgenin Aşkı Yayında!

Soğuk Kibir♣

1.5K 118 137
By Elizabethstark1

Lütfen bölüme oy verin ve yorum atın.

Bölüm Şarkısı : Within Temptation - Raise Your Banner (Official Lyric Video feat. Anders Fridén)

Aşağıda Prihan, Shalin, Krupa, Parinita var.

Yayımlanma Tarihi :17.11.2018 (23:35)

İyi okumalar!

Sashibai Şahlığı - Başkent : Ghunda - Kılıç Sarayı

Anjali

Önümdeki resme bakıyordum. Her şeyi zihnime oturtmaya çalışıyordum, buna gösterdiğim çaba ise takdir edilesiydi. Koyu kahverengi saçlar, ela rengindeki gözler, haremdeki cariyeleri kendine hayran bıraktığı yüzü vardı. Parmağımla yüz hatlarına dokunmuştum. Abhay-i Daksh Priya. Neden yüzünü unutmak şu sıralar en büyük endişem haline gelmişti ki? Böylesine bir yüz unutulmaya mahkum muydu? Zaman çok acımasız olmalıydı.

Abhay. İsmimi veren, sonuna sebep olduğum adamdı. Beni görmeseydi, yaşayacağı hayat daha iyi olurdu. Daha uzun yaşardı. Fakat devlet ne olurdu, insanlar ne olurdu? Acı çekerlerdi. Beceriksiz bir yöneticinin yönetimindeki halk sefalete mahkumdur. Bunu Şah Azeadin demişti ve haklıydı. Kaç kuşak sonraki torunu beceriksiz bir yöneticiydi ve halkı sefalete süreklemişti. Daha sonra onun oğlu beceriksiz yöneticiyi devirmişti. Beceriksizliğinin bedelini canı ile ödemişti. Zavallıydı.

Kitabın diğer kısmında ise Yashila vardı. Zarif yüz hatları, iri kahverengi gözleri vardı. Koyu saçları düzdü. Başında ise örgülerle karışmış altın şahbanu zinciri vardı. Böylesine zarif olan bir yüzün yanarak öleceğini kim bilebilirdi ki? Kim derdi? Sakin, normal bir ölüm onu bulacağı düşünülürdü. Sonuçta Yashila Şahbanu olmadan öncede iyi anılan genç bir hanımdı. Drahi ailesinin gururuydu. Bu yüzden Abhay ile evlendirilmişti. Abhay'ı güçlendirmek istenmişti ve bir nebze başarılı olmuştu. Şanssızlığı ise tam şahbanu gibi davranacak iken Leylane'nin onu durdurmasıydı. Leylane gibi bir kadın dururken yeni yetme bir şahbanu mu ülkeyi yönetecekti? Asla olamazdı. 

Acaba Abhay beni dışarıda görseydi, ne olurdu? Şahbanular illa asil kan taşımak zorunda değildi. Bunun birçok örneği vardı. En basiti Şahbanu Nemdas idi. Bir at bakıcısının kızı iken bir devleti yönetmişti. Bende böyle olabilirdim. Belki o zaman her şey çok farklı olurdu. Daha mutlu bir şekilde sonlanırdı. Gerçekleşmesi imkansız, basit hayallerdi. Gerçeğe dönücek olursam Abhay ile dışarıda bir yerde tanışma imkanım asla yoktu. Ancak hareme girersem olabilirdi. Hareme girmiş, Yashila'nın nedimesi olmuş ve o şekilde Abhay beni fark etmişti. Sonrası ile biliniyordu.

Kitabı kapattım. Daha sonra çekmecemde saklı duran resmi çıkardım. Tahminen 17 yaşımda çizilen bir resim olmalıydı. Abhay bunu Dalhade'nin en meşhur ressamına çizdirmişti. Kendisi tahtında heybetle otururken ben yanındaydım. Bir elim onun omzunda iken diğer yanımda ise bir aslandı. Hatta aslanı bile ben kontrol edemiyormuşum gibiydi. Toz pembesi bir elbisem içindeydim. Sanırım çizimin olduğu gün Abhay'ın bana en sevdiğin elbiseyi giy demesiyle bunu giymiştim. Elbisenin üstündeki çiçek nakışları işlemeleri belirgindi. Sarı saçlarımın bir tutamı öne gelmişti. Yüzümde  ise hafif tebessüm vardı. Resim çizileceğini öğrendiğim ilk anda çok şaşırmış ve sebebinin benim doğum günüm olduğunu öğrenince utanmıştım. Bu utangaçlık bu resme de yansımıştı. Genç Anjali'nin hafif tebessümünde utangaçlıkta vardı. Tanrıçam, ne kadar güzelmişim. Gençliğin verdiği saf güzellikteydim.

Kapım tıklandı ve gel dedim. İçeri gelen Prihan idi. Oldukça sade giyinmiştim. Buz mavisi, askılı bir elbise vardı. Göğüslerinin altına sarmaşığı andıran bir altın kemer takmıştı. Sarı saçları açıktı ve beline kadar geliyordu. Karşımdaki koltuğa oturmuştu. Hükümdar naipliğimde bana yardımcı oluyordu. Sandhya'nın taraftarlarına benden daha ılımlı yaklaştığı için benimle onlar arasındaki aracıydı.

Kendime bir bardak lavanta şerbeti koymuştum. Sinirlerime iyi geliyordu ve Aryan özel olarak hazırlatıyordu. Prihan'a sorduğumda istememişti. Kendisi bilirdi. Şerbetimden bir yudum aldım ve kızıma baktım. O ise masamın üstündeki resimlere odaklanmıştı.

"Ne oldu, kızım?" dedim. Beni umursamışa benzemiyordu.

Prihan "Masanın üstündeki resmi verir misin?" dedi ve derin bir nefes aldım. Resmi ona verdiğimde hayran hayran bakmıştı. Parmakları önce tahta oturan babasına sonra bana değdirmişti. Oradaki yüzüme bakıyordu daha sonra bana bakmıştı. Bakışları meraklıydı.

"Bu resmi hep sakladım çünkü baban istemişti. Şahana Leylane'den korkusuna gizlice çizdirdi ve saklamamı istedi. Doğum günü hediyemdi."

"Bakışların hiç değişmemiş, biliyor musun? Aynı tutkulu bakış burada da var ama masumiyeti de görüyorum. Babam ise hep aynıymış." dedi ve güldüm.

"17. yaş günümün hediyesi. Babanda 26 yaşındaydı, Prihan. O gün çok heyecanlıydım çünkü hayatımda aldığım en büyük hediye bu gibi gözükmüştü." dedim acı bir şekilde. Daha sonraki yaşlarımda bundan daha büyük hediyeler gelse bile en büyük hediye benim için buydu. Birde bana yazılan şiirlerdi.

"Keşke her daim böyle kalabilseydiniz, anne."

"Demek istiyorsun ki, keşke 17 yaşındaki masumiyetini koruyabilseydin ama olmadı. Koşullar buna izin vermedi diyebilirim." dedim ve derin bir nefes aldı. Kucağındaki resme, babasına baktı.

"Ben sadece babamın sonuna isyan ediyorum.Onun böyle bir ölümü hakketmediğine inanıyorum. Onu koruyabileceğini düşünüyorum ama olmadı."

"Olmuşu bozabilecek olsaydık şu an kaç şeyi değiştirirdim, haberin var mı? Ah, Prihan! Buraya bunun için mi geldin?" dedim ve  şerbetimden bir yudumladım.

"Hayır, bunu tartışarak elimize ne gelir ki? Buraya Parinita'nın sarayda olduğunu haberdar etmek için gelmiştim. Acaba neden burada olam ihtiyacı duydu? Biz 3 kız kardeşin sarayda olduğu vakti seçmesi çok manidar değil mi? Acaba sen mi çağırdın?" dedi ve tek kaşımı kaldırdım.

"Shalin ve Krupa'yı ben davet ettim çünkü uzun zamandır birarada değiliz. Kocaları bölgeleri bir süre idare edebilir. Ayrıca torunlarımı da özlediğim için çağırdım. Parinita'yı davet etmedim."

"Onun bu zamansız gelmesinden hiç hoşlanmadım." diye mırıldandı.

"Bu saray onun da evi ama buraya kafası estiği gibi gelemez." dedim sertçe ve bardağımı bitirdim. Bir bardak daha koymuştum çünkü biraz daha gevşemeye ihtiyacım vardı.

"Burası bizim evimiz anne. Senin ve babamın kanını taşıyanların evi. Kardeşim şah olduğundan itibaren bu başladı. Diğerleri sadece misafir olur." dedi ve şaşırdım.

"Bu şekilde düşünmen beni şaşırttı. Genelde dengeleyici bir tutum sergilersin, kızım." dedim şaşkın bir şekilde. Prihan ise omzunu silkti.

"Ben seninde kızınım, unuttun mu? Lütfen bunu hatırla, anne. Daha çok babam gibi olmak hoşuma gidiyor ama bir yandan senin ateşin benim içimde bir kıvılcım olarak var." dedi ve güldüm.

"Ah, Prihan! Sen kız kardeşlerinden daha fazlasısın ama bunu göstermek asla hoşuna gitmiyor." dedim gülerek ve şerbetimi bitirdim.

"Beni konuşmayalım. Parinita'nın neden burada olduğunu öğrenmek lazım, anne."

"Korkma, korkma o iş bende!" dedim ve arkama rahatça yaslandım. Prihan ise beni süzmüştü. Gözlerini kısmıştı.

"Umarım neden burada olduğunu bana söylersin." dedi ve gözlerimi devirdim.

"Elbette!" dedim ama bana inanmamıştı.

"Anne, sen işine gelen şeyleri bana diyorsun. Bunu ikimizde çok iyi biliyoruz. Çocuk mu kandırdığını sanıyorsun?" dedi alaycı bir şekilde.

"Ah, şimdi de Parinita için bir yemek ziyafeti düzenlemek lazım. Bunun için emir verdin mi?"

"Saray mutfağına emir verdim." dedi ve Aryan'ı çağırdım. Saygı ve hürmetle bana bakıyordu. Saçları kırlaşmıştı. Gözlerinin çevresinde çizgiler vardı. Yaşlanıyordu ama hala ilk günkü gibi benim yanımdaydı, bana hizmet etmek için elinden geleni yapıyordu.

"Aryan, sarayın gül bahçesi hazırlansın. Yumuşak minderler olsun ve yer sofrası kurulsun istiyorum. Taze güllerin kokusu eşliğinde akşam yemeği yiyelim. Parinita için bunları yapmak yeterlidir." dedim ve Aryan başını eğdi.

Aryan "Emrettiğiniz gibi olur, hanımım." dedi ve odadan çıktı.

Prihan "Aryan'ın sana olan sadakatine çok hayranım. İstese senin en zayıf anından beri yanında olmazdı ama o en başından beri seninle."

"Aryan'ın sadakatine bende hayranım. O benim için bir hizmetkardan öte, kızım. Yanımda olan bir yoldaş, dost. Onun dostluğunu seviyorum."

"Arvind'in dostluğunu da seviyorsun, değil mi?" dedi merakla ve gözlerim avucumdaki yara izine takıldı. Yara izine dokundum ve hafifçe parmağımı değdirdim.

"Evet, seviyorum çünkü bu sarayda beni... Ah, Arvind'in dostluğu o kadarda önemli değil. Sevsem bile yokluğunu aramam. Ben yalnızlığa alışkınım, kızım." dedim rahatça ama Prihan kaşlarını çatmıştı.

"Kendini kandırabilirsin ama beni değil, anne. Arvind ile arkadaşlık etmek hoşuna gidiyor, ona değer veriyorsun. Kendi evlatların dışında ilk defa birine değer veriyorsun."

"Babana da değer verdim ve sonu oldum, tatlı kızım. Arvind'in aklı varsa benden uzak durur. Ayrıca benim ona değer verdiğim falan yok. Sadece sohbetini seviyorum."

"Umarım onun sonuda babama benzemez. Bence benzemez çünkü senin oyunlarına kanacak kadar aptal değil."

"Bak, kendin diyorsun!" dedim ve ayağa kalkıp, kucağındaki resmi önüme bıraktı.

"Anne, lütfen birisine değer veriyorsan ona zarar verme. Bu seferki yıkım çok acı olur. Seni uyarıyorum."

"Uyarının farkındayım, korkma. Ben sadece benim kanımı taşıyanlara ve kendime değer veririm. Diğer insanlar ise hayatımda göçebeciler. Gelirler, beni görürler ve benim kararıma göre giderler." dedim soğukça ve Prihan bir şey demeden kapıyı sertçe çarparak gitmişti. Sanırım bu lafım onu kızdırmıştı ama gerçek buydu. Bu hayatta değer verdiğim insanlar benim kanımı taşıyanlardı. Diğerleri ise önemsizlerdi.

Çalışma odamdan çıktım. Hareme ayrılan bölüm bomboştu ve buradaki boşluk tuhaf gelmişti.Bir zamanlar buradakilerle cıvıl cıvıl olan bu yer şimdi derin bir sessizliğe mahkum olmuştu. Hayat garipti. Bende buradaydım. Buradaki cıvıltıyı, acıyı bilenlerdendim ama şimdi bu sessizliği görmek çok tuhaf geliyordu. Tarifi olmayan bir boşluktu. Sandhya burayı kapatabilirdi ama buraya her bakanın göreceği manzarayı kaldıramazdı. Buna gücü, kudreti yetemezdi.

Yadraj ve Chamsha'yı kontrol etmeye gelmiştim. İki kardeş yan yana oturmuş, konuşuyorlardı. Sandhya Devilal'i daha fazla kendime bağlayacağımdan korktuğu için onu yanına almıştı ama boşunaydı. Devilal bana derinden bağlıydı. Onun taht hayalleri var olduğu sürece Devilal benden kopamazdı. 

Çocuklar beni görünce gülümsemişti. İkisinin ortasına oturdum. Onları seviyordum, değer veriyordum. Torunlarımdı. Saçlarından nazikçe öpmüştüm. Daha sonra onlarla sohbet etmiştim. Dersleri, günlük yaptıkları şeyi sormuştum. Onlar da sakin sakin cevap veriyorlardı.

"Anneniz ve babanız yok diye derslerinizi aksatmak yok. Zaten bunun farkında olacak kadar akıllı çocuklarsınız." dedim yumuşak bir sesle ve Chamsha kıkırdadı.

Yadraj "Evet, babaanne. Annem giderken bunu sürekli demişti. Derslerin önemli olduğunu aksatmamak gerektiğini ve en önemlisi seni üzmemek." dedi. Siyah gözleri, Sandhya'nınkiler gibiydi.

"Beni hiç üzmüyorsunuz, tatlım. Çok uslusunuz."

Chamsha "Babaanne! Annemler gittiğinden beri bir şeyi yapamıyoruz." dedi ve hafif kaşlarımı çattım. Sandhya ve Naresh'in yokluğunu hissettirmemeye çalışıyordum. Onlar varmış gibi çocukların günlük programları ilerliyordu.

"Ne canım?" dedim.

"Babam veya annem bizi Ghunda'ya götürür, gezdirirdi. Oradaki insanlarla iletişim kurardık. Onlar gittiğinden beri saraya kapandık ve bu çok sıkıcı."

Yadraj "Chamsha! Sırf yaramazlıklar yapmak için böyle konuşuyorsun." dedi kız kardeşine ama Chamsha omzunu silkti.

"Yaramazlık yapmak amacıyla istemiyorum! Saraydan sıkıldım." dedi ve Chamsha'nın saçlarını okşadım.

"Benim zümrüt gözlüm ister de, ben yapmaz mıyım? Yarın Ghunda'ya gidebiliriz. Hatta dava izlemeye ne dersiniz? Ardından yemek dağıttırdığım çadırları ziyaret ederiz, insanları denetleriz. Böylece geleceğe yönelik hazırlanırsınız. Tanrıçam, böyle konularda nasıl sizi ihmal ettim anlamıyorum." dedim ve Chamsha çok mutlu olmuştu.

Yadraj "Babaanne, hükümdar naibisin. Devletimizin sorumluluğu üstünde iken bizler ikinci planda kalabiliriz." dedi ve şaşırdım. Devilal'e göre her daim Yadraj daha olgundu ve bu olgunluğun bu kadar büyük olabilmesi beni şaşırtmıştı.

"Dün geçti, bugünü zaten yaşıyoruz ama gelecek ise bugün yaptıklarımızla şekillenir. Sizler bu sarayın geleceğisiniz, çocuklarım. Sizlere yapılan yatırım, geleceğe yapılan yatırımdır." dedim yumuşak bir sesle.

Chamsha "Yarın silahların satıldığı yerlere de bakalım, olur mu?"

"Kumaşçılara da bakabiliriz." dedim ama Chamsha kafasını salladı.

"Hayır, hayır. Silahlara bakmak istiyorum.Kumaşlar, elmaslar ablama göre ama benim seçimim kılıçlar, yaylar. Onlar daha hoş geliyor." 

"İstediğin şeylere bakarız o zaman."

Yadraj "Sadece biz olalım, babaanne. Kuzenlerimi seviyorum ama onlar taht için hazırlanmıyorlar. Bizler ise taht ve devlet için hazırlanıyoruz." dedi ciddi bir şekilde ve sesindeki gizli kibir bana Naresh'i anımsatmıştı.

Chamsha "Kuzenlerimiz zaten eğitiliyorlar, bizim onlardan farkımız devleti de yönetecek olmamız. Onlar ise bize yardımcı olacaklar." dedi ve daha da şaşırdım. Ne diyeceğimi bilemiyordum.

"Kuzenleriniz de Priya kanı taşıyor." dedim yumuşak bir sesle.

Yadraj "Fakat Priya soyuna geçirilmediler, babaanne. Taht hakları yok ve bu yüzden bizden farklı bir şekilde eğitim almalılar. Ayrıca hükümdar olan kişinin çocukları tahta çıkmalı, hükümdarın kardeşlerinin çocukları değil. Hükümdarın çocuğu olmak ile hükümdarın kardeşinin çocuğu olmak aynı şey değil."

"Evet aynı şey değil ama aynı kanı taşıdığın insanlarla savaşını sürdürürsün. Onlarla göklere çıkabilirsin." dedim ve bana gülümsedi.

"Onlarla yerin dibine bile girebilirim, babaanne. Ben bu hayatta kardeşlerime güveniyorum, anneme, babama ve sana güveniyorum. Halalarımda güvenilir ama geri kalan herkes şüpheli olmak zorunda." 

"Yaşamadan bilemezsin, Yadraj. Ah, neyse! Akşam yemeği için güzelce hazırlanın, hükümdar çocukları olduğunuzu gösterin. Halanız Parinita geldi ve onun onuruna bir yemek düzenliyorum." 

Chamsha "Hazırlanacağız, babaanneciğim." dedi ve ayağa kalktım.

"Yemekte görüşürüz! Benim gibi iyi bir ev sahibi olun." dedim ve odadan çıktım.

Yadraj'ın soğuk kibri beni ürpertmişti. Bu kadar kibirli olması, bu kibrini saklaması beni şaşırtmıştı. Naresh bile çocuk iken bu kadar kibirlendiğini hatırlamıyordum. Yadraj ise kibirleniyordu. Hatta neredeyse kuzenlerinin Priya kanı taşımadığını bile düşünebilirdi. Ah, Sandhya! Oğlundaki bu kibrin farkında değil misin? Bu kibrin zararlı olduğunun farkında olmadın mı? Taht için bu oğlunu mu düşünüyordun? Devilal kibirli değildi, daha yumuşaktı. Yönetimden anlayan, soğuk ve kibirli bir şahtan ziyade sıcak, ona göre daha az yönetimden anlayanı tercih ederdim. Böylece ileride kendi akrabalarını küstürmezdim.

Yatak odama girdiğimde akşam yemeği için hazırlandım. Boyundan bağlamalı, koyu kırmızı bir elbisemi giydim. Belime kalın altın kemer takılmıştı. Elbisemdeki anka işlemeleri ile kemer uyumlu olacaktı. Sarı saçlarımı toplatmış, yakut küpeler takmıştım. Gül kokumu sürmüştüm ve hazırdım. Hala güzeldim, hala etkileyiciydim. Şarap gibi kadındım. Yıllandıkça daha güzelleşiyordum.

Beyazlaşan saçlarıma son defa baktıktan sonra odamdan çıkmıştım. Sarayın bahçesine geldiğimde herkes buradaydı. Ah, ben kendime biraz özenir iken onları bekletmiştim ama olsundu. Böylesine gösterişli bir hükümdarı görmek için beklemeleri gerekliydi. Zaten beni gördükleri zaman ayağa kalkmışlardı. Kibirle, bir kuğu gibi süzülerek en baş köşeye geçmiştim.

Daha sonra el hareketimle yemeğe başlanmıştı. Solumda Parinita oturuyordu. İncilerden askısı olan beyaz bir elbise giymiş, kahverengi saçları dağınık toplanmıştı. Mavi gözlerinde sahte bir samimiyet vardı. Sağımda ise Prihan vardı. Sarı saçlarını tepeden toplatmış, yeşil bir elbise giymişti. Yanında Rithu vardı. Çocuklar ise onlara ayrılan masadaydı. Parinita'nın yanında ise Shalin vardı, onun yanında ise Krupa vardı. Yemek sohbeti güzeldi. Tatlıydı.

Parinita "Ah, Kılıç sarayı! Benim evim, yuvam. Buradaki her şeyi özlüyorum." dedi ve Prihan ile bakıştık.

"Ani ziyaretin şaşırttı, tatlım." dedim ve tatlımdan bir parça aldım. Sandhya'nın en sevdiklerinden birisiydi. Vişne soslu keklere bayılırdı.

"Ailemi özlemiş olamaz mıyım?" dedi gülümseyerek ve güldüm. Onun ailesini özlese bile burada olmayacağını biliyordum. Kimi kandırdığını sanıyordu?

Shalin "Ailece bir arada değiliz, ne yazık ki. Şah kardeşim ve Şahbanu krallık ziyaretindeler. Ailemizin reisleri eksik, Parinita. Onlar geldiğinde de burada olur musun?"

"Sizler burada olursanız bende olurum." dedi ve Iyeka şarabını yudumladı. Iyeka şarabı tıpkı Parinita gibiydi. İlk yudumda tatlı gelirdi daha sonra ise içten yakardı, ekşimsi bir tatla sarhoş ederdi. Dirençli olanlar içebilirdi.

"Bizlerin burada olmaya hakkı var. Şahbanu biliyor ama seninkisi habersiz bir ziyarete benziyor."

Krupa "Üstüne daha fazla gelmeyin, yazık. Gelmek istemiş, gelmiş. Evimizde iyi misafir edelim." dedi kibirle. Parinita ise kızıma gözlerini kısarak bakmıştı.

Parinita "Ben sizleri öz kardeşim olarak görüyorum, Krupa ama sen kibrinle aramıza ulaşılması güç dağlar koyuyorsun."

"Ne yapayım, canım? Seninle aynı seviyede olmamı mı istiyorsun? Birazcık geçmişi hatırlarsan, beni zamanında nasıl ağlattığını unutamadım. Elbisemi parçaladığın, saçlarımı kestiğin anlar hafızamda! Sırf Naresh'i kardeş olarak gördün. Beni, Shalin'i ve Prihan'ı ise rakip olarak belledin. Şimdi abla kardeş olduk." dedi ve şarabını yudumladı.

"Çocukluk hataları olabilir, Krupa." dedi soğukça.

"Açıkçası 17 yaşında nasıl bir çocukluk hatası olabilir, bilemiyorum."

"Yeter! Geçmiş, geçmişte kaldı." dedim sertçe ve her ikisi de susmuştu.

Rithu "Şah ve Şahbanu ne zaman dönecek, bilginiz var mı?"

"Bilmiyorum, ne oldu? Onlar olmadan ülkenin iyi bir yönetime sahip olmadığına mı inanıyorsun?" dedim ve kaba yüzündeki gözleri irileşti.

"Elbette hayır! Yönetiminiz, naipliğin harika. Şah ve eşinin boşluğunu aratmıyorsun, ben sadece yeğenim için bazı düşüncelerim vardı." dedi ve tek kaşımı kaldırdım. Prihan ise kocasına huysuzca bakmıştı.

Prihan "Rithu! Saçma düşüncelerini anneme dememeni öneririm hayatım." dedi sertçe ama Rithu onu umursamadı.

"Düşüncelerini merak ettim."

Rithu "Lepika'nın evlenmesini istiyorum, Hükümdarlık Naibi. Evleneceği kişi ise kardeşiniz Syon olabilir. Böylece Astena-Drahi soyları birleşir." dedi ve içtiğim şarap boğazımda durmuştu. Öksürürken şaşkın şaşkın Rithu'ya bakıyordum. Parsmat az önce duyduklarım gerçek miydi? Bir zamanlar benden ölümüne nefret eden adam şimdi soylarımızın birleşmesinden bahsediyordu. Kahkaha atasım geliyordu. Hayatın garip oyunları karşısında kahkaha atmak, en iyi cevaptı.

"Rithu, kafana taş falan düştü sanırım. Hatırlarsan bir zamanlar benden ve ailemden ölümüne nefret eder iken şimdi soylarımızı birleştirmeliyiz diyorsun." dedim şaşkınca.

Prihan "Ayrıca bu denilen şeyi Lepika asla kabul etmez. Aralarında 10 yaş var, dayımın kızına Lepika annelik yapabilir mi gibi birçok cevabı belirsiz soru var." dedi sertçe ve Rithu'ya sinirle baktı.

Shalin "Bence Lepika'nın fikri alınmasından ziyade evliliğini kendisi belirlemeli. Kendi seçtiği ile özgürce evlenmeli." dedi ve Rithu alaycı bir gülümse ile Shalin'e baktı.

Rithu "Şahten sizde kendi makamınıza uygun olmayan birisiyle evlendiniz değil mi? Soyu önemli olmayan bir yazar ile evlendiniz, anneniz ile aranız açıldı."

"Farkında iseniz, Komutan şu an annemle aynı masadayım. Onunla konuşuyorum. Ayrıca mutlu bir evliliğim var. Kocamın bir yazar olması, soyunun olmaması en azından soylu olup, aptal olmasından daha iyi değil midir?" dedi sinirle ve Rithu öfkeyle kızıma baktı.

"Şahten Shalin! Kendinize gelin."

"Asıl sen kendine gel! Hanedan damadı olmak ile hanedandan olmak arasında derin bir fark var. Bana karışacak en son kişi olmak, bunların en başında geliyor. Ayrıca yeğenin Lepika'nın isteği dışında bir adamla evlenmesine şiddetle karşıyım. Naresh'e de diyeceğim." dedi ve Rithu derin bir nefes aldı. Shalin ile kimsenin baş edemeyeceğini daha yeni yeni anlıyordu.

"Syon ve Lepika birbirine uygun mu, inan bende emin olamıyorum. Birde istenmeyen bir evlilik olmasına da gönlüm el vermez." dedim ve Prihan'a baktım. Onun bakışları ise kristal kadehindeydi. Kendisinin Rithu ile evliliğine de başkaları karar vermişti. Hatta ben izin vermiştim. Şimdi bunları demem onun canını sıkıyor olabilirdi. Kızımı tanıyorsam dediğim gibi düşünüyor olmalıydı.

Konuyu değiştiren Parinita olmuştu ve yemek güzel sonlanmıştı. Odalarımıza çekilir iken Shalin yanımdaydı. Koluma girmişti. Bu gece Lepika konusundan sonra Rithu'yu bile bile sinir etmişti. Shalin zaten asla kocasının aşağılanmasına dayanamıyordu ve Rithu ise her zaman bunu yapıyordu. Bu da Shalin'in ona karşı kin tutmasına sebepti. Shalin tatlı gözükürdü ama aşırı derece kinci bir yapısı vardı. Ona yapılanları unutmazdı ve zamanı gelince bedelini acı bir şekilde ödetirdi.

Yatak odama girdiğimde ise yorgunluğumu hissetmiştim. Geceliğimi giymiş ve takılarımdan arınmıştım. Saçlarımı ise açmıştım. Yatağıma girdiğimde ise çabucak uykum gelmişti. Tanrıçam, çok yoruluyordum ama bu yorgunluğa hükmetmek bedel olabilirdi. Hükmün gücünü seviyordum. Üstelik bu sefer daha güçlüydüm. Şah ve Şahbanu'nun naipliğini yaptığım için hükümdarlık naipliği unvanım vardı. Şahbanu olsaydım ilgileneceğim konularla şimdi ilgileniyordum. Hayatın bana küçük hediyeleri olarak görüyordum.

Güneş doğmadan enerjik bir şekilde kalkmıştım. Aryan'ın bana getirdiği ballı suyumu içmiştim. Böylece yorgunluğum olmayacaktı. Kendimi gün boyu iyi hissedecektim. Yaşlandıkça böyle şeylere ihtiyaç duyuyordum. Eh, zor bir hayatım vardı. Hangi kadın bir ülkeyi yönetiyordu ki? Şu an ülkenin en güçlü insanı bendim. Benim de belli bir takviyelere ihtiyacım vardı.

Kahvaltımdan sonra giyinmiştim. Gül pembesi, incilerle işlenmiş bir elbise giymiştim. Saçlarım açıktı ve belime kadar geliyordu. Pembe inci kolyemi takmıştım. Ah, bu da Naresh'imin hediyesiydi. En nadide incileri sırf benim için aratmış ve kolye yaptırmıştı. Çok zevkli bir hediyeydi. Bunu bana ne zaman almıştı ki? Hatırlayamıyordum aman neyse. Almıştı ve şimdi takıyordum.

Toplantı odasına giderken, Krupa ile karşılaşmıştım. O ve Shalin'de toplantılara katılıyordu. Madem saraydalardı, boş boş durmamaları lazımdı. Kızım beni süzmüştü ve kolyemi görünce buruk bir gülümseme ile bakmıştı.

"Ne oldu, Krupa?" dedim.

Krupa "Babamın senin 37. yaşının doğum günü hediyesini takmışsın ve bu beni hüzünlendirdi, anne." dedi ve gözlerimi kıstım.

"Ne dediğinin farkında mısın? Baban bana inci kolye hediye etmedi. Naresh'in hediyesi." dedim ve ela gözlerinde şaşkınlık vardı.

"Hayır, anne! Karıştırıyor olmalısın. Babam sana pembe inci kolyeyi verdi. Bİliyorum çünkü babam ilk bana göstermişti. Annen bunu sever mi dedi ve bende bayılır demiştim. Hatta sen kolyeyi çok sevmiştin."

"Gerçekten mi?" diye mırıldandım.

"Evet! Naresh'in sana hediye ettiği şey siyah inci kolyeydi. Karıştırdın sanırım." dedi ve koşyeme dokundum. Hediyeyi alma anım aklıma gelmişti. Abhay'a gülümsediğim zaman bana olan aşk dolu bakışını nasıl unutabilmiştim?

"Ah, evet! Haklısın. Bunu nasıl unuturum?" dedim ve kızım şefkatle gülümsedi. Eliyle omzumu okşadı.

"Anne devleti yönetiyorsun ve yoruluyorsun. Biraz dinlen." dedi ve güldüm.

"Ölüm döşeğinde olsam bile devletin yönetimi durmamalı. Hadi, toplantıya geç kalmayalım." dedim ve Krupa ile beraber gittik.

Toplantılar sonrası çalışma odama geçmiştim. Bugünkü kararları tekrar inceleyecektim, yeni teklifler hazırlayacaktım. Yine çok şey vardı ama hepsini zevkle yapardım. Devletim için her şeyi yapardım. Onu yönetmek, onu iyiye taşımak için kendimden bile vazgeçerdim. Ben Hükümdarlık Naibi Anjali idim ve yönetmek benim en büyük tutkumdu. Ben yönettikçe anlamlıydım. Hüküm, benim anlamımdı. Varlığıma anlam katıyordu. Devlet, Anjali içindi. Anjali, devlet içindi. İkisi ayrılmaz bir  bütündü.

İşlerimle meşgul iken kapım tıklanmış ve gel sesimle Parinita gelmişti. Açık gri bir elbise giymişti. İnce askıları vardı ve ipekti. Vücudunu sarıyordu ve göğüslerini daha dolgun gösteriyordu. Karşımdaki koltuğa oturmuş ve bana bakıyordu. Mavi gözlerinde bir hesap vardı. Kalemimi bıraktım ve ona baktım.

"Ne oldu, Parinita?" dedim.

Parinita "Konuşmak için geldim." dedi.

"Çok vaktim yok, torunlarımla beraber Ghunda'yı denetlemek istiyorum. Bir hükümdarın yeri sadece sarayı değildir."

"Torunlarınızla mı?" dedi şaşkınca.

"Naresh'in çocukları Yadraj ve Chamsha ile denetleyeceğim." dedim ve dudaklarını büktü.

"Prihan'ın çocukları ile olmayacak mı?" dedi ve bu sorusu beni sinirlendirmişti. Her işe o küçük burnunu sokmak zorunda mıydı?

"Sana ne!" dedim sertçe ve Parinita irkildi.

"Masum bir soruydu, emin olun."

"Masum veya değil. Her işe burnunu sokma yoksa o burnu yerinden koparırlar!" dedim sinirle.

"Tamam, tamam sakin olun. Buraya dostça konuşmak için geldim, burnumun yerinden koparılması için değil."

"Anlat!"

"Aslında ben buraya gelecek için geldim, Şah Anne. Sashibai'nin geleceği için şu an buradayım. Saraya olan ziyaretimin nedeni de bu." dedi ve öfkem bir anda şaşkınlığa dönüşmüştü.

"Gelecek mi?"

"Evet, gelecek için. Ayrıca çok iyi bir gelecek için buradayım. Lafı dolandırmayacağın, bundan hoşlanmadığını Ghunda'daki kundaktaki bebekler bile bilir. Devilal'i şah olarak hazırladığın, herkesin dilinde. Geleceği parlak olan bu çocuğu bende desteklemek istiyorum." dedi ve mavi gözleri heyecanla parıldadı. Arkama yaslanmıştım.

"Devilal elbette geleceğin hükümdarı ama neden sana ihtiyacı olsun?"

"Çünkü ben öz halalarından ona daha yakınım. Öz halaları onu desteklemez, Naresh'i destekler ama ben onu desteklerim."

"Neden sende Şah Krisnae'yi desteklemiyorsun?"

"Çünkü ben sadece sana diz çöktüm, Naresh'e değil. Ona diz çökebilmem için kardeşlerimin Eski Kılıç'a sürgün etmemesi gerekirdi. Fakat sen farklısın, Şah Anne. Beni kurtardığın günü unutamam, diz çöktüm ve hayatımı bağışladın. Beni vali yaptın. Iyeka valisi oldu isem sayendedir. Bunun için sana minnet duyuyorum."

"Bedel olarakta Devilal'i destekleme kararı aldın." dedim sessizce. Bu kızın samimi olup, olmadığını ölçmeye çalışıyordum.

"Her koşulda destekleyeceğim. İsyan ederse ilk katılan ben olacağım." dedi rahatça ve bacak bacak üstüne attı.

"Devilal isyansız başa geçebilir." dedim ve güldü.

"Sence küçük kızın Naresh'in kulağına Devilal'in şah olması gerektiğini fısıldıyor mudur? Şahbanu Sandhya kesinlikle Devilal'i şah yapmaz. Bence Yadraj'ı yapar. Artangal soyuna benzeyen birisini tahta çıkmasını ister."

"Sandhya'nın öyle yapacağını sanmıyorum. Sürekli devlet için kim iyi ise o diyor." dedim ve bana inanmamış gibi baktı.

"Masumiyet maskesi ile bunları der ama sinsiliği ile bu dediğimi yapar. Ben önerimi sundum, kabul edip etmemek elinde." dedi ve kapım çaldı. Aryan bana torunlarımla yapacağım geziyi hatırlatmış ve gitmişti.  Ayağa kalktım ve Parinita'ya baktım.

"Düşüneceğim, tatlım. Sende kararıma kadar bana kendini kanıtla." dedim ve odadan çıktım.

Üstümü değiştirdikten sonra Yadraj ve Chamsha ile şehrin merkezine inmiştik. Bir davayı izleme imkanımız olmuştu. Kafam düşünceli iken Yadraj'ı incelemiştim. Yadraj, zeki bir çocuktu. Davayı çözüvermişti ve bu kadar hızlı bir şekilde Devilal yapamazdı. Yönetme kabileyeti yüksek bir çocuktu. Acaba Sandhya içten içe Yadraj'ı mı şah yapmak istiyordu? Parinita haklı ise Yadraj yüksek ihtimalle şah olurdu. Tabii Devilal'in benim dışımda müttefikleri olmaz ise kaderi bu olurdu. Parinita olursa işler değişebilirdi. Daha güçlü, daha büyük bir isyan ile Devilal tahta çıkardı. Yadraj ise harcanmadan vali yaptırırdım. Evet, Yadraj'ın harcanmaması lazımdı. Soğuk kibrine rağmen yönetme yeteneğini harcayamazdım. Kafam bu konuda çok karışıktı. Parinita benim kafamı karıştırmıştı ve bu beni huzursuz ediyordu.

Yemek çadırının dönüşünde Chamsha'nın arzusuyla silahlar pazarına gelmiştik. Etraf kalabalıktı. İnsanlar müşteri çekmek için bağırıyordu. Chamsha ise çok mutluydu. Saorah nasıl kumaşları görünce mutlu oluyorsa, Chamsha da silahları görünce mutlu oluyordu. Kendisine gümüş kabzalı bir hançer almıştı. Ayrıca ona kısa bir kılıç hediye etmiştim. Buna çok sevinmiş ve yanağımdan öpmüştü. Ah, torunlarımı seviyordum. Onlarda ayrım yapmamak için çabalıyordum ama söz konusu güç olunca Devilal'ı çok seviyormuş gibi gözüküyordum.

Chamsha "Babamlar geldiğinde kılıcımla, hançerimi göstereceğim." dedi ve yeni kılıcını beline yerleştirdi.

Yadraj "Birçok kılıcın oldu, Chamsha! Orduya yetecek kadar kılıcın var."

"Kıskanma, abi. Bak, babaannem bana kılıç aldı diye bu kadar kıskanman fazla."

"Çok komiksin, değil mi? Neden Saorah gibi davranmıyorsun?"

"Saorah gibi olmamı bekleme." dedi ve dil çıkardı. Onlara gülerken o sırada karşımızdan gelen kara pelerinlilerin kılıçlarını çıkarıp, üstümüze gelişlerini fark etmem ile çocukları korumak için savurmam bir olmuştu.

Onları sola  doğru çekmiştim ve üçümüz düşmüştük. Askerler ise hemen önümüze geçmişlerdi ve  etten duvar örerek bize kalkan olmuşlardı. Ben ise kendimi çocuklara siper etmiştim. Bağrışlar sonucunda saldırganların bir kısmı yaralanmış, bir kısmı kaçmıştı. İnsanlar endişeyle bize bakarken, ben Chamsha ile Yadraj'ı kontrol ediyordum. Chamsha korkmuştu, yeşil gözleri iri iriydi ve her an ağlayacak gibiydi. Yadraj ise öfkeyle  sağa sola bakıyordu.

"İyi misiniz, bir şeyiniz var mı?" dedim endişeyle.

Yadraj "Ben iyiyim, babaanne. Sen iyi misin? Başın kanıyor." dedi ve askerlere baktım.

"Hemen o adileri yakalayın! Priya hanesinin canına kast eden o soysuz köpekleri bulun!" diye bağırdım ve Chamsha'ya baktım.

Chamsha "Bizi öldürmek istediler, bizi öldürmek istediler." dedi şoka girmiş bir şekilde. Küçük bir kız çocuğuydu ve bunları kaldıramayacak kadar küçüktü. Yaramazlığı, deli doluluğu altında elbette ürkeklik olacaktı. Ona sarıldım ve bozulan siyah saçlarını okşadım. O da bana sarılmıştı.

"Korkma, zümrüt gözlü kızım korkma. Ben yanındayım. Ben sizleri korurum. Duydun mu beni? Ben sizleri korurum." dedim ve Chamsha hıçkırıklara boğuldu. Ben ise küçük kızın saçlarını öptüm ve okşadım.

Ölümle bir kez daha burun buruna gelmiştim. Üstelik yanımda değer verdiklerim vardı. Hayatım boyunca yapmış olduğum en iyi şeyi yapmış ve sevdiklerimi bir kez daha korumuştum. Kendimi siper etmiştim. Benim hayatım buydu işte. Güç, hüküm ve korumak. Sürekli bu üçü arasında gidip, geliyordum. Ömrümün sonuna kadar da bu olacaktı.

Krupa

Shalin

Prihan

Parinita

Sizce Anjali'ye kızları içinden hangisi ona benziyor?

♣Yadraj'ı bu bölüm nasıl buldunuz? Anjali'ye dedikleri hakkında ne düşünüyorsunuz?  İleride kibirli, soğuk birisi mi olur?

♣Rithu'nun evlilik planlaması hakkında düşünceleriniz ne? Sizce olabilecek bir durum mu? Doğru mu yanlış mı?

♣Sizce Parinita dediklerinde samimi miydi? Amacı Devilal'e yardım teklifi amacıyla mı geldi? Anjali bunu kabul eder mi?

♣Sizce Sandhya Yadraj'ı mı Şah yapmak ister? Sinsice bunu mu planlıyor?

♣Sizce saldırı olayının etkileri nasıl olur? Anjali suikastçilere nasıl davranır? Ayrıca Naresh&Sandhya'nın tepkileri ne olur?

Anjali'yi özlemiştim! Siz özlediniz mi? Neyse bir dahaki bölümde görüşmek üzere! :3

Continue Reading

You'll Also Like

802K 32.5K 38
"Sen ..." dedi adam boğazındaki acı tortuyu bastırmaya çalışarak; "Sen benim en karanlık odalarıma girip, hiç sevilmemiş saçlarıma dokundun." Sigaras...
23.5K 794 19
Ceylin kendisini hep siyah olarak tanımlardı. Ilgaz ise bembeyazdı onun için. Bir bakımdan; Ceylin gece, Ilgaz ise gündüzdü. Şimdi ise gece ve gündü...
15.5K 1.6K 16
Bedenim tir tir titremeye başlamıştı. Gözlerim dolmuş neredeyse ağlayacaktım. Etrafta yeni yeni fark ettiğim geçmişe ait şeyler vardı. Tabelalar, ara...
VAZİFE By ALGON

Historical Fiction

13.8K 766 31
Osman bey Alaeddine vazife vermişdir. Ama bu vazife onların planladığı gibi olmaz ve başka kötü şeyler olur