Ateşin Kurbanı

By Elizabethstark1

510K 32.2K 36K

TAMAMLANDI! THE WATTYS 2020/TARİHİ KURGU KAZANANI Tarihikurgu #1 Tarih #1 Aşkın, iktidarın ve gücün savaşı! B... More

2020 Watty Ödülleri Kazananı
♦Bilgilendirme - Ülkeler♦
Bilgilendirme-Karakterler ♦
Bilgilendirme: Şahlar&Şahbanular
Bilgilendirme: Haritalar
Yeni Kitap!-2020/2021-Gazap Tanrısı'nın Çocukları♥♥♥
Resim & Şah ♦
Korkular & Altın ♦
Vekil & Düğün ♦
Zafer & Onur ♦
Işık & Hazine ♦
Uyanış ♦
Zafer Alayı & Aile ♦
Güven & Kızılcık Sopası ♦
Cezalandırma & İçgüdü♦
Sarhoş & Cariye ♦
Hırçın & Tutku ♦
Sorumluluk & Değişmek ♦
Buluşma & Etkilemek ♦
Odak & Kardeşler ♦
Uyuyan Güç & Zalim, Şarap♦
Masumiyetin Sorgusu & Adaletin Vicdanı ♦
Sessizliğin İnfazı & Acıyı Kucaklamak ♦
Basit & Sıradanlık ♦
Kılıç Düellosu & İhanet ♦
Müttefik & Kelime Oyunu ♦
Güç Yolu ♦
Korku Deliliği & Zalimlik Bedeli♦
Anka Kuşu & Ejderha ♦
Merdiven & Hükümdar Eşi ♦
Kuralsız Şah♦
Nemdas'ın Ruhu ♦
Aşkın Gücü♦
1. Kısım Ateşin Kurbanı Yapay Zeka Görselleri ♦
İkinci Kısım:Ateşin Işıltısı - Karakterler ♠
Tutkuyla Sevmek ♠
Gösteriş ♠
Canavar ve Küçük Kız♠
Kara Hırs♠
Maskeyi Kırmak ♠
Sen Kimsin?♠
Kırmızı İp♠
Şımarık Kız♠
Tecrübesizlik ♠
Beklenilen Kişi ve Haber♠
Sapheda'nın Gözyaşları♠
Anka'nın Çığlıkları♠
Özgürlüğü Öğrenmek♠
Gölgelerin Oyunları♠
Ufak Tefek Sohbetler/Notlar/Duyurular
Hiçliğin Zehri ♠
Şahbanu Anjali♠
Karanlık Ateş♠
Söz♠
Suyun Kızı♠
Korku ve Felaket♠
Merhamet ve Zalimlik♠
Boğmak♠
Ayna Kırıkları♠
Anka Hırsı♠
Yıldızlarla Dans♠
Acıdan Delirmek♠
Tutkunun Ölümü♠
Derin Yaralar♠
Yaşamak ♠
Diz Çöktürmek♠
Aşk Suç Mu?♠
Zamanı Gelince & Kraliçenin Ateşi♠
2. Kısım Ateşin Işıltısı Yapay Zeka Görselleri ♠
Üçüncü Kısım:Ateşin Hükmü Karakterler❦
Masumiyetim Silahım❦
Gizli Bir Sorun❦
Canavarın Hükmü❦
Oyun❦
Kurdun Adaleti❦
Yeniden Yükseliş❦
Kristal Oyunlar❦
Işığı Bul❦
Bencillik ❦
İki Kılıç❦
Medarat Yılanı❦
Karşılıklı İhanet❦
Delinin Yıldızı❦
Kendini Öldürmek❦
Şahbanu Acısı❦
Benim Hükmüm ❦
Özgür Bırakılan Kuş ❦
Çöl Köleleri❦
Güç Savaşı ❦
Zalimlik ve Kan❦
Tufan❦
Kaderi Değiştirmek❦
Kış ve İsyan❦
Işığın Teslimiyeti❦
Siyah, Mor ve Altın❦
Çölün Kızı❦
Acı Uçurumu❦
Hükümdar Hazırlıkları❦
Ateşin ve Suyun Uyumu❦
Eskisi Gibi Olmayacak❦
Delinin Savaşı❦
Yenilginin Zaferi❦
Ejderha Tacı❦
3. Kısım Ateşin Hükmü Yapay Zeka Görselleri ❦
4. Kısım : Ateşin Çığlığı - Karakterler♣
Kalplerdeki Savaş♣
Benim♣
Morun Etkisi♣
İçe Bakmak♣️
Planlar ve Gelecek♣
Sevgim Yetmedi♣
Orta Yol♣️
İspatlama♣
Baba Katili & Zincirler♣
Düşmanlık İçin Dostluk♣
Ölümü Düşünmek♣
Vicdan Kafesi♣
Soğuk Kibir♣
Zayıf Noktalar♣
Karanlıktaki Fısıltılar♣
Kraliçe Taşı♣
Gücün Dikenleri♣
Elimi Tut♣
Ufak Tefek Sohbetler/Sorular🔥🥀
Dikenli Gül♣
Ateşkes♣
Hüküm Bedelleri♣
Savaşçı Kalbi♣
4. Kısım Ateşin Çığlığı Yapay Zeka Görselleri ♣
5. Kısım:Ateşin Yazgısı♥
Hükümdarlık Naibi♥
Güneş'in Kızı♥
Meydan Okumak♥
Artangallı Şahbanu♥
Güzel Bir Hata♥
Düşünceler♥
Hassas Kalp♥
Tehlikeli Delilik♥
Ejderha Ateşi♥
Güç Kaybı♥
Hükümdarın Geleceği♥
Priya Tutkusu♥
Parçalanan Hayaller♥
Bilinmeyen Sızı♥
Geç Gelen Adalet♥
Bir Şahran♥
Rezil♥
Fırtına Öncesi♥
Zaferi Müjdelemek♥
Gelecek İçin Hayaller♥
Kan Yağmuru♥
Maute'nin Nefesi♥
Sashibai'nin İyiliği♥
Kendini Kaybetmek♥
Sönmeyen Ateş♥
Buzun Kıvılcımı♥
Savaş Öncesi♥
Yanan Şahbanu♥
Krisnae'nin Düşü♥
Banuşah♥
Son Emir♥
Gölge ile Savaşçı♥
Sapheda'nın Hüznü♥
Kan Oyunu♥
Krisnae&Sapheda(FİNAL)♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-1 ♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-2 ♥
♦♣♠♥Yeni Kitap♦♣♠♥
Kapaklar♦♣♠♥
❤Ateşin Kurbanı The Wattys2020 Özel Kapağı, 2020 Sohbet❤
Gölgenin Aşkı Yayında!

Hükümdar ve Baba♣

1.8K 125 143
By Elizabethstark1

Oy ve yorumu unutmayınız!

Aşağıda Vilraj, Makpha, Rithu var. Bölüm Şarkısı ile okuyunuz!

Bölüm Şarkısı :EPIC POP | ''This Means War'' by SEE Trailer Music [feat. Daisy]

Yayınlanma :13.10.2018 (17:53)

Sashibai Şahlığı - Ghunda - Kılıç Sarayı

Naresh

Sandhya "Evet, Naresh seni dinliyorum." dedi merakla ve derin bir nefes aldım.

"Yavaş yavaş başlamak iyi olabilir. Bugün Medarat bir davet gönderdi. Bizi krallıklarına davet ediyorlar." dedim ve Sandhya bir nebze rahatlamış gibi oldu.

"Şu an hiç olamaz. Haremi kaldırıyorum ve bir ton iş var iken ziyaret olamaz. Tamam, Asenath'a bir söz verdik ama zamanı değil." dedi umursamaz bir şekilde.

"Bence erken konuşma derim. Belki gitmemiz için çok doğru bir zamandır, ışığım." dedim yumuşak bir sesle.

"Ne oldu o zaman? Açıkça konuş. Neden bu kadar gerginsin? Neden bu kadar endişeli duruyorsun? Seni böyle görmek beni korkutuyor çünkü ilk defa böyle görüyorum."

"Benim korkum, sensin. Senin tepkinden korkuyorum." dedim ve güldü.

"Beni delirtecek bir şey ne olabilir ki?" dedi gülerek ve cebimden bir rulo bir kağıt çıkardım. Daha sonra eline verdim. O ise merakla kağıda bakmıştı.

"Aç ve neden gitmemiz gerektiğini anla." dedim ve Sandhya ruloyu açıp, çizili duran erkek resmine baktı.

Ne göreceğini biliyordum. Renklendirilmiş bir erkek yüzüydü. Siyah saçlar, siyah gözler görecekti. Hafif sakallı bir yüzdü. Kendisine oldukça benzeyen yüzün altında yazacak isim ise onun bildiği isim olan Vityor Artaga olmayacaktı. Kral Sheer-Makpha'en Gale yazıyordu. Altında ise kralın özel mührü kartal vardı. Sandhya'nın işaret parmağı yüzde dolaştı. Özlemle bakıyordu ve gözleri dolmuştu. Dudakları titremiş, çaresizce resme bakıyordu. Her şey açıktı. Her şey netti. Ne diyebilirdim ki?

Sandhya "Çok kötü bir şaka anlayışın var, Şah!" dedi soğukça ve bir damla yaş resmin üstüne düştü.

"Şakayı ben yapmıyorum, abin bizzat yapıyor. Gönderdiği davetin içinden çıktı. Kral kendi resmini bize gönderdi."

"Şaka olmalı! Benim abim asla benim gibi olmaz, asla kendini değiştirmez." diye bağırdı.

"Bunun cevabını öğrenebiliriz, Medarat'a gideriz ve abinle karşılaşırız. Sandhya, bana bak. Yıllardır sana bunu ima ettim söyledim ama her seferinde ret ettin şimdi ise gerçek karşında. Kral Makpha, abin. Oraya nasıl ulaştığını merak ediyorum ve bunu öğrenmek için sabırsızım."

"Benim abim, Kral Makpha olamaz." diye fısıldadı ve elindeki kağıdı buruşturdu.

"Biliyorum, zor geliyor. Hayal kırıklığına uğradın çünkü abin senin gözünde büyük bir kahramandı. Fakat şimdi gerçeklerle yüzleştin ve bunun için sevinmelisin. Oraya gittiğimiz zaman yaşayacağın şoktan ise burada yaşaman daha iyi." dedim ve bana baktı. Gözleri yaşlı olsa bile keskin bir öfke vardı.

"Benim abim neden bunu yapsın? Neden? Beni çok seviyordu, benim bir saç telim için canını feda eder iken şimdi nasıl karşıma düşman olarak çıkar? Beni üzmek istemez!"

"Zaman değişti, insanlar değişti, mekanlar değişti sevgilim. Artık bambaşka topraklarda, bambaşka insanlar olarak yaşıyorsunuz. O Medarat'ın Bilge Kralı Makpha'en Gale, sen ise Sashibai'nin Ejderha Banusu Şahbanu Sandhya-i Sapheda'sın. Kimse Prens Vityor ve onun tatlı kız kardeşi Prenses Larysa değilsin." dedim ve yanaklarındaki yaşı sildim.

"Beni dinlemeden yargıladı o zaman, Naresh. Beni yargılamadan o kadının kollarına koştu."

"Şimdi bana inanıyor musun?"

"İnanmaktan başka yolum var mı? Abimin resmi önüme geliyor ve hala inanmamalı mıyım? Sadece içim çok acıyor. Sanırım ölü olarak onu kabullenmek benim daha kolay bir yaşammış." dedi ve acı bir tebessümle bana baktı. Yanaklarından yaşlar süzülüyordu.

"Zor olmalı ama sen güçlüsün, ışığım. Herkesten daha güçlüsün ve bunu kaldırabilecek güçtesin."

"Peki bu resim nasıl geldi?"

"Davetin gecikmesinin bahaneye gerek olmadığını, Kral Makpha'nın kız kardeşini çok özlediğini ve bir an evvel karşılaşmak, yılların hasretini sona erdirmek istediğini belirtmişler."

"Yılların hasreti öyle mi? Ben onu bekledim! Her gün bekledim, her gün benim yanıma gelmesini bekledim. Sonra beklemekten yoruldum, zaman geçiyor ve gelen yok. Yavaş yavaş ölmüş olabileceğine kendimi inandırdım, belki de doğrusu kandırdım. Şimdi ise yaşadığını öğreniyorum, beni bekliyormuş ve hasretle bekliyormuş. Ne olacak şimdi? Ne diyeceğiz birbirimize? Yaşananlar hiç yaşanmamış gibi birbirimize sarılabilir miyiz?"

"Ben buna inanmıyorum, Sandhya. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve abinin niyeti tamamen iyi olmayacaktır. Ülkesini kaybetti, ailesini kaybetti, biricik kız kardeşini elinden aldım ve o kız kardeşini değiştirdim. İntikamını bunlar besliyordur."

"Benim için buraya gelmeliydi, ne olursa olsun gelmeliydi. O, benim en sevdiğim abimdi."

"Artık ağlamak için çok geç, sevgilim. Olanlar oldu ve geri dönüşü olmayan bir yolda ilerliyoruz."

"Abim ne istiyorsa, karşılığını alacak. Kader biz ikimizi düşman olarak görmeyi tercih etti ise bu tercihe göre oynayacağız. Sonunu merak ediyorum."

"Abinle savaşabilecek misin?" diye mırıldandım ama o kararlı duruyordu.

"Buna mecburum. Belki bir mucize olur ve abim bana düşman olmaz."

"Buna inanmamanı tavsiye ederim. Ok yaydan çıktı." dedim ve güldü.

"Medarat beni bekliyor, abim beni bekliyor ama zaman hiç uygun değil. Harem sorununu çözmeliyim. Kendi sorunlarımdan daha önce bunu çözmeliyim." dedi ve derin bir nefes aldım.

"Seni bu konuda destekliyorum." dedim ve bana baktı.

"Elbette destekleyeceksin, başka seçeneğin var mı? Ayrıca karışmak isteseydin asla bu müsaade etmezdim." dedi küstahça ve tekrardan derin bir nefes aldım. Birazcık anlayışlı olmalıydım ve bu küstah sözleri sindirmeliydim. Bu zordu ama Sandhya'yı da anlamak istiyordum. Sinirleri oldukça bozuktu ve ne dediğini bilmiyordu.

"Neden melisa çayı içmiyorsun? Bozulan sinirlerine iyi gelir ve rahatlarsın. Zira ne dediğini bilmiyorsun, Sandhya. Biz birbirimizi desteklemek zorundayız, aynı zamanda birbirimizin yanlışlarını uyarmalıyız değil mi? Ben seni destekliyorum ama sen bunu görmüyor gibisin."

"Desteklemelisin diyorum, bunda yanlış anlayacak ne var?"

"Yanlış yok, sorun senin ukala ve küstah tavrın hayatım. Belli bir yere kadar tolere edebilirim ama daha fazlasını benden bekleme."

"Tolere etmek, öyle mi? Ben yanlış bir tavırda olduğumu düşünmüyorum. Küstahlık veya ukalalıkla alakası yok. Elbette beni destekleyeceksin, başka ne olabilirdi? Yoksa karşı mı çıkacaksın?" dedi ve kuşkuyla gözleri kısıldı.

"Karşı çıksaydım en başında karşı çıkardım. Ne sanıyorsun? Haremi kaldırmayıp, oradaki cariyelerle olacağımı mı?" dedim alaycı bir şekilde.

"Öyle bir şeye cesaret et, bak bakalım ne yapıyorum Şah!" dedi öfkeyle.

"Saçmalıyorsun, Sandhya!" dedim sinirle.

"Saçmalamak mı? Ben kendimi savunuyorum, anlıyor musun beni? Ben bir cariye değilim. Uysalca sana boyun eğmemi mi bekliyorsun?"

"Seni sen yapan kişi kim? Geldiğin yeri ne çabuk unutuyorsun, Sandhya? Orada herkese bağlı olan bir kukla değil miydin? Sırf krallığım için diyerek sevmediğin bir adamla evleniyordun! Şimdi ise kendi kararlarını alabilen birisi oldun ve bunda benim katkım büyük."

"Bakıyorum da, sende benim geldiğim yeri aşağılamaya ne kadar meraklıymışsın. Sende sana boyun eğmemek için intihar ettiğimi unutuyorsun!" dedi sinirle. Kara gözleri irileşmişti.

"Ölmedin ve yaşıyorsun. İstediğin her şeye sahipsin! Daha  ne isteyebilirsin ki?" diye bağırdım ve Sandhya biraz ürktü. Yine de bu ürkme sinirinin geçmesine engel olmamıştı.

"İlk önce elimdeki her şeyi almadın mı, Şah Krisnae? Beni kendine bağlamak için bu yolu izlemedin mi?" dedi sakince.

"Evet, yaptım. Büyük bir bencillik belki ama yaptım. Zaten  ben kusursuz bir adamım demiyorum ki, ben tüm kusurlarımla sana geldim Sandhya. Tüm kusurlarımla bunu yaptım. Evet, sende kusursuz değilsin. Bunu görüyorum. Biz birbirimizi tüm kusurlarımızla sarıyoruz." dedim yumuşak bir sesle ve yanağından bir damla yaş süzüldü.

"Kusursuz olsaydık, hayat sıkıcı olurdu zaten. Seninle tartışmak beni çok yordu. Uyumak istiyorum."

"Erken değil mi?"

"Değil!" dedi sertçe ve güldüm. Bakışları kızgındı. Kaşlarını çatmıştı.

"Kızgın halin beni eğlendiriyor, Sandhya. Seninle tartışmak, aşırı zevkli oluyor."

"Ben hiç eğlenmiyor, Şah! Bencillikte resmen zirvedesin. Beni kızdırıyorsun,  deli deli konuşuyorsun sonra ise gülüyorsun. Neyim ben? Soytarın mı?" dedi öfkeyle.

"Bence ben senin soytarınım." dedim alaycı bir şekilde ve Sandhya ayağa kalktı.

"Ben senin eğlencen değilim. En başından beri öyle olmadım!" dedi öfkeyle ve ayağa kalktım. O yatağa yönelirken tuttum ve kendime çektim.

"Son söz sana ait olacaktı, öyle mi? Buna izin verebilir miyim sence?" dedim hırsla.

"İzin ver, verme umurumda değil!"

"Umurunda!" dedim onun sesini taklit ederek. Sandhya buna daha da kızmıştı. Onu belinden kavramıştım ve kurtulmasına imkan yoktu.

"Bırak beni, seni kaba barbar adam!"

"Barbar öyle mi? Bu barbara aşık olduğunu, bu barbarın sana aşık olduğunu unutuyorsun."

"Aşk zaten bir kelepçe!" dedi öfkeyle ve dudaklarına yaklaştım.

"Öfkeli iken bambaşka oluyorsun, çok güzelsin sevgilim. Öfkende, hüznünde, mutluluğunda, şaşkınlığında bambaşka güzelliklerini görüyorum ve her seferinde beni kendine aşık ediyorsun." dedim ve uysallaşmıştı.  Bir yandan hırçınlığına devam etmek istiyordu.

"Beni bu baldan tatlı ama zehirli sözlerle kandıracağını sanıyorsan, yanılıyorsun Şah. Hala sana  karşı sinirliyim!"

"Bu sinir bir mum alevi kadar zayıf."

"Bir mum alevini küçümsüyorsun ama o mum alevi çevresinde dönen pervaneleri unutuyorsun. Gördüğün gibi bir mum alevinin bile gücü var."

"Sapheda'm konuştu." diye fısıldadım ve dudaklarına yöneldim.

Sandhya ise bana karşı koyamamıştı ve o hırçın, dalgalı denize benzeyen öfkesi tutkuya dönüşmüştü. Şehvetin derin sularında, onunla beraber kaybolmuştum. Öfkemizin, sinirimizin tutkuya dönüşmesi ise keyifliydi. Sonuçta yıllardır beraberdik. Tartışmalarımız olacaktı ama sonunda yine birbirimize dönecektik.

Uyanmıştım ve Sandhya göğsümde yatıyordu. Tenini yavaşça okşuyordum. Nazik ve hassas bir tendi. Uyanmış ve bana bakıp, gülümsemişti. Nazik bir öpücükten sonra birbirimize gülümsemiştik.

Sandhya "Şu an o kadar huzurluyum ki, sana bunu anlatamam." dedi yavaşça.

"Benim içinde aynısı geçerli, sevgilim. Hayal ettiğim her şeye sahip olmanın verdiği huzurla uyanıyorum. Senin gibi güzel bir kadınla güne başlıyorum, devletimi yönetiyorum ve birbirinden kıymetli çocuklarımla vakit geçiriyorum. Sence bundan ötesi var mı?"

"Yok, elbette! Bu arada dünkü tartışmada ben haksızdım ve özür dilerim. Haklısın, küstahlıkta sınır tanımadım." dedi ve onu iyice kendime çekip, saçlarından öptüm.

"Çamurlu bir suydu ve aktı, geçti. Önemli olan bu tartışmalarda birbirimizi yaralamamız ve ilişkimize zarar vermemesi."

"Aşkım benim. Seni çok seviyorum, Naresh. Her şeyden, herkesten çok seviyorum. Sen ve çocuklarım için her şeyden vazgeçerim."

"Benim güzel Sandhya'm, güzeller güzeli ışığım." dedim gülerek. Sözlerindeki samimiyet beni mutlu ediyordu. Onun yanında bir şey düşünmemek, sadece aşka yoğunlaşmak sanırım ruhuma bir ilaçtı.

"Farkında mısın, her tartışmamızda birbirimizi kırmak için elimizden geleni yapıyoruz."

"Çünkü birimiz kırgın iken ötekimizin gayet sağlam olmasını hazmedemiyoruz."

"Bencillik." dedi neşeyle.

"Hemde fazlasıyla bencillik. Neyse bitti ve gitti. Artık bunu unutalım, sevgilim. Ayrıca yatağımızdan çıkmamız lazım yoksa insanlar dedikodular yapar."

"Hemen yeni bir  bebek haberi yayarlar." dedi homurdanarak ve güldüm.

"Bebekler tatlı canlılar, değil mi? Belki de yeni bir bebek zamanı gelmiştir." diye mırıldandım.

"Elimizdekilerle idare etmeyi öğren, tatlım. Şu an için yeni bir bebeğe hazır olduğumu düşünmüyorum."

"6 çocuk annesi oldun ve bir bebeğe hazır değilim diyorsun."

"Evet, 6 çocuk annesiyim ve şu an bir yenisine hazır değilim."

"3. bir kızımız olsa, fena olmaz mı? Bu sefer bana benzesin istiyorum. Saorah annem gibi, Chamsha ise saçları siyah. Tamam yüz hatları bana benziyor ama sana da benziyor. Bu sefer bana benzesin. İyi olmaz mı?"

"Ah, Naresh. Heykel sipariş ettiriyorsun, sanırım. Şöyle olsun, böyle olsun. Seçme imkanın var mı? Ayrıca Chamsha ve Saorah buraya yetiyor. Sarayın canını okuyorlar."

"Aferin kızlarıma!" dedim gülerek.

"Onların bu halini seviyorum. Yaramazlıklarına kızıyor gibi görünsem bile hoşuma gidiyor. Ah, hadi kalkalım artık. Cidden geç kalacağız." dedi ve yataktan kalktı.

Güzel bir banyo sonrası Sandhya ile beraber kahvaltımızı yapmıştık. Toplantıya ise tam zamanında gelmiştik. Şah ve Şahbanu koltuklarına oturmuştuk. Bizden sonra ise annem gelmişti. Oldukça gösterişliydi. Yaşlandıkça kudretini giyimine daha da çok yansıtıyordu. Bordo bir elbise giymişti. Omuzlarından kollarına kadar altın rengi iple işlenmiş Anka kuşu figürü vardı. Belini saran kalın bir kemer seçmişti. Etek kısmı ise öncekilere nazaran daha uzun ve kabarık gibiydi. Sarı saçları dağınık bir topuz yapılmış ve altın rengi, yakutlarla bezeli güllerle süslenmişti. Neden böyle yaptığını anlıyordum. Yanımdaki Şahbanu'nun görkemini bastırmak istiyordu. Bunda başarılı değildi. Çünkü Sandhya'da giyiminde özenliydi. Şahbanu  takılarını oldukça fazla kullanıyordu ve dikkat çekiyordu. Mesela bugün siyah saçlarında taktığı gümüş ağ zincirindeki ametist taşlar ona farklı bir hava katmıştı. İlahi bir güzellikti.

Toplantının sonuna doğru ise Medarat meselesini açmıştım. Gelen daveti, Kral Makpha'nın asıl kimliğini açıklarken insanlar suskundu. En sonunda ise derin bir sessizlik oluşmuştu. Kral Makpha'nın Sandhya'nın abisi olması insanları şaşırtmıştı. Anneme baktığımda ise şaşkın gibi görünse bile bunu bir silah olarak kullanıp, kullanamayacağına karar vermeye çalışıyor gibiydi. Sandhya ile aralarındaki savaşta artık birbirlerini tanımıyorlardı. Ellerine geçen her şeyle birbirlerine saldırıyordu ve oldukça acımasızlardı.

Annem "Demek Kral biricik kardeşini özlemiş öyle mi? Neden bu zaman kadar ortaya çıkmamış ve hain bir kraliçeye sığınmış?" dedi soğuk bir sesle ve Sandhya ona baktı. Ona kahvaltı sırasında abisini açıklayacağımı demiştim ve o olgunlukla tamam demişti. Annemin bununla canını acıtacağını biliyordu ama o yine de açıklanmasını istemişti.

"Bunu bende merak ediyorum ama cevabı basit. İntikam!" dedim.

Rithu "Hain kanınından ne beklenirdi ki? Medarat'ı seçerek, ölümünü seçmiş oldu. Şahbanu Sapheda'nın abisi olması, onun ölmeyeceği anlamına gelmez." dedi sertçe ve suçlarcasına bakışlarını Sandhya'ya yöneltti. Sandhya ise onu umursamıyordu.

Dayım Vilraj "Kral Makpha seçimini yaptı ise bize sorgulamak düşmez. Bence erkenden gidilmeli ve bu sorun çözülmeli. Ne kadar kaçarsanız, o kadar çok o pislik size bulaşır." 

Sandhya "Şu an olmaz, haremi kaldırıyorum ve yapılması gereken düzenlemeler var." dedi hissizce.

Annem "Neden? Haremin kalkması bekleyebilir, Sandhya. Acelesi yok." dedi alaycı bir şekilde.

"Şah Anne, ne zaman başladığım işi yarıda bıraktığım görüldü?"

"Abiciğini özlemedin mi? O çok sevdiğin abin bir düşman olarak karşına çıkıyor, tehlikenin farkında mısın?"

"Açıkçası anne, ben tehlike olarak görmüyorum. Karşımda hangi hükümdar durdu ki, Kral Makpha ve Kraliçe Asenath duracak. Şanslıyım ki, şanıma yakışır düşmanlarım oldu. Her hükümdara böyle bir şans verilmez." dedim.

Rithu "Umarım Şahbanu Sapheda bizlerle aynı düşüncelerdedir." dedi ve Sandhya ona baktı.

Sandhya "Komutan, keşke bazı şeyleri sindirebilseniz ve görüşünüz netleşse değil mi?" dedi alaycı bir şekilde ve Rithu yüzünü ekşitti. Dayım ise eğlenmişti.

Dayım "Onların ikisi kardeş diye neden Şahbanu'yu hain gözüyle bakmaya çalışıyorsun, Komutan Rithu? Herkes seçimini yapabilir ve Kral Makpha seçimini yapmış. Bu durumda saygı duy ve öyle düşman ol."

Rithu "Saygı duymak mı? Ben bunda saygı duyulacak bir şey görmüyorum. Benim gördüğüm süslenmiş bir yalan değil, gerçeğin kendisi."

Annem "Rithu'ya katılıyorum. Kral Makpha'nın Sandhya'nın abisi olması, Sandhya'yı yanlışlara sürükleyebilir. En sevdiği abisiyle savaşmaya hazır olduğunu düşünmüyorum." dedi ve Sandhya ellerini yumruk yapmıştı.

"Daha abisiyle karşı karşıya gelmedi ve unuttuğunuz bir şey var, Sandhya bu toprakların hükümdarı ve hükümdarlar topraklarını herkese karşı korurlar." dedim.

Sandhya "Ben bu toprakların hükümdarı olduğuma göre elbette ülkemden yana olacağım. Ben ve hainlik çok uzak kavramlar."

Annem "Bunu diyen kişi, bu topraklardan mı sormak isterim? Devşirme birisi nasıl bu toprakları savunur kendi kanından bir düşmana karşı?" dedi alaycı bir şekilde.

"Bu topraklarda doğmadım ama köklerimi saldım! 6 evlat verdim ve bu beni buraya bağlar." dedi öfkeyle. Bakışları annem ve Rithu üzerinde gidip, geliyordu.

"Bugünkü toplantı burada bitmiştir. Herkes hakkettiği cevabı aldı." dedim ve salondan dağıldık.

Ben kendi çalışma odama geçmiştim. Bu son olanları düşünmeliydim. Makpha Vityor denklemi vardı. En kısa sürede oraya gitmemiz lazımdı. Açıkçası içten içe Makpha'yı merak ediyordum. Nasıl bir adamdı? Sandhya'nın ona hayrandı ve bu hayranlığı hakkediyor muydu? Sandhya abisinin Efendi Ateş'e inandığını ve karakterini ona göre şekillendirdiğinden bahsetmişti. Efendi Ateş savaşçı ve zalim bir tanrıydı. Buna göre Makpha'da böyle bir adamdı. Savaşçı ve zalimdi. Zalimliğinin sınırları nereye kadar olabilirdi? Kendi kardeşine karşı acımadan savaşabilmek, zor olabilirdi. Çünkü aralarındaki bağ kuvvetliydi. Bu benim ve Asenath için zayıf bir yandı. Makpha ve Sandhya birbirlerine tamamen düşman olmalılardı ki, bu savaş olabilsindi. Ufak bir merhamet herkesin sonunu getireceği açıktı.

Önümdeki kağıdı karalar iken kapım aniden açılmış ve içeri öfkeli Rithu ve onun bu öfkesinden eğlenen dayım Vilraj girmişti. Rithu karşıma geçmiş ve dayım koltuğa rahatça oturmuştu.

"Ne oldu? Öfkeyle odama dalmana sebep olan şey ne?" dedim.

Rithu "Şahbanu sınırlarını aştı. Üstelik bunu kendi kanımdan, yeğenim Lepika ile beraber  yaptı." dedi sinirle ve dayım güldü.

Dayım "Ah, zavallı Rithu! Neden öteki yeğenini ret ediyorsun? Nerede bu aile aşkı? Tek damla Drahi kanı taşıyanı bağrına basan sen, nasıl onu ret edersin?" dedi alaycı bir şekilde.

"O, bu aileden değil!" dedi bağırarak.

"Kim?" dedim merakla ve dayımın mavi gözleri bana döndü.

Dayım "Kim mi? Sandhya'nın Azlakisi Sahen!" dedi neşeyle ve şaşırdım.

"Ne? Sahen bir Drahi miydi? Neden bu zamana kadar sustu? Çok ilginç." dedim şaşkınlıkla.

Rithu "O bir piç ve ben onu Drahi olarak görmüyorum. Şah, Sahen ablamın gayri meşru oğludur. Babam onu ret etti ve bizimle bağı kesildi. Şimdi ise Şahbanu Sandhya onu bizim aramıza sokmaya çalışıyor." dedi hiddetle.

Dayım "Harem dağıldı ve herkese bir yer ayarlanıyor, Rithu. Sahen ise ailesine dönüyor. Böylesine zeki bir adamı ret etmen üzücü açıkçası. Hoş, Drahi soyunu yürütemeyecek ama her şeyin bir bedeli vardır. Dur, yoksa Sahen hadım diye mı onu ret ediyorsun? Aa! Çok ayıp."

"Sen konuşma, Korsan! Yoksa tüm öfkemi senden çıkarırım."

"Denesene, lütfen. Çok merak ettim nasıl yapacaksın?" dedi alaycı bir şekilde.

"Kavga etmeyin! Açıkçası Rithu kan her şeyden önemlidir ve Sahen Drahi kanı taşıyor. Şahbanu'nun kararı doğrudur ve ben bunu bozamam." dedim ve Rithu öfkeden kızardı. Kaba yüzünde gözleri iri iri olmuştu.

Rithu "Şah, lütfen o kadının yaptığı yanlışları gör ve düzelt. O kadın, bir yılan ve seni uyutmuş. Sahen, bizim ailemizi dağıtmak adına geldi. Tanrıça aşkına! Lepika nasıl kör olabilir? Nasıl bir piçi ailemize getirir? Bunu bozacak tek kişi sensin, Naresh. Lütfen bunu boz."

"Yani bana diyorsun ki, şahsi menfaatlerim için Sahen'i öldür. Sence ben neyim? Senin şahsi meselelerin için kullanacağın bir kılıç mı? Şah benim, Rithu. Emir verecek olan kişi benim!" dedim sertçe.

"Şah, burada mantıksız bir durum var."

"Mantıksız olan herhangi bir  şey yok! Sahen bir Drahi gayri meşru veya meşru. Kimsesi olmadığı ve gidecek bir yeri yok ise en doğru karar verilmiş. Senin yapman gereken ise Sahen'e sahip çıkmak."

"Ben bunu yapamam, hayır! Şahbanu'nun oyununa gelemem." dedi ve öfkeyle odadan çıktı.

Ben ise ofladım ve arkama yaslandım. Sandhya boş durmamıştı. Sahen'i hem gerçek ailesine kavuşması için oraya yerleştirmiş hem de kendisi adına oraya yerleştirdiği açıktı. Drahilerden hoşlanmıyordu çünkü zamanında ona karşı gelmişlerdi. Biraz kinci bir yapısı vardı. Onları kendine bağlamak için doğru insanlar seçmişti. Lepika ve Sahen, oldukça doğruydu. Lepika'nın babası Mahavir oldukça tarafsızdı. Aile ve ülke çıkarlarına göre hareket ediyordu ve zaman zaman Sandhya ile zıt düşüyordu. Bu yüzden Sandhya Lepika'yı seçmişti. Başarılı olabilir miydi, bilmiyordum. Drahiler inatçılardı ama Sandhya daha inatçıydı.

Dayımın öksürmesi ile ona baktım. Çenesinin altındaki sakalını kaşıyarak bana bakıyordu. Düşünceli ve meraklıydı.

"Ne oldu, dayı? Aklında ne geçiyor?" dedim.

Dayım "Sarayımız gün geçmiyor ki, oldukça sakin kalamıyor. Medarat sorunu, haremin kaldırılması, Rithu ve Drahilerin Sandhya'ya karşı tavır alması ve yetmezmiş gibi tatlı ablamın zehirli sözleri ile oğulların arasındaki rekabet. Son dediğim bana göre en tehlikeli olan sorun. Benim merak ettiğim senin düşüncelerin." dedi merakla.

"Açıkçası düşüncelerim belli. Medarat sorunu bence bir sorun değil. Zaten yıllardır bunun üzerine ikimizde kafa yormuş ve bu sonucu görmüştük. Sandhya bu konuda hassas ama belli etmiyor. Yapması gereken şeyi biliyor. Drahiler ise bir sorun mu, bilmiyorum. Bunu zaman gösterecektir. Annem ve Devilal konusu ise gerçek bir tehlike, gerçek bir sorun."

"Annen ateşle oynuyor, Naresh ve bu sefer yanacağının farkında değil."

"Çünkü ateşle oynamaya alışkın. Her şeyi eskisi gibi sanıyor ama değil. Mekan aynı olsa bile zamanlar, koşullar değişti. Annem ise bunun farkında değil."

"Annen neyin farkında ki? Kendini düşünüyor." dedi ve haklıydı. Bu benim için içten içe, kalbimi derin bir sızı veren yaraydı. Annem benim çok kıymetliydi ama ben onun gözünde değerimi yitirmiştim. Evet, 30 küsür yaşındaydım ama içimde hala annemin sevgisine aç bir çocuk vardı.

"Annem beni gözden çıkardı, dayı. Sandhya'yı şahbanu ilan ettiğimden beri aramızdaki bağlar koptu. Onun gözündeki iktidar hırsı, benimle arasındaki bağları tek tek kesti. Şimdi ona göre sadece Şah Krisnae'yim. Nadiren bana Naresh diyor."

"Onun gözünde Naresh öldü ve Krisnae oldun. Bu yüzden o da kendi Naresh'i olabilecek birisini seçti ve bu oğlun oldu."

"Devilal asla benim gibi olamaz. Onda bunu göremiyorum." dedim ve dayım güldü.

"Annen daha uysal bir Naresh istedi. Devilal ise oldukça uysal bir çocuk. Ona göre Devilal şah olacak."

"Sanki bu mümkünmüş gibi. Ben evlatlarım içinde en yetenekli olana hükümdarlığımı devreceğim. Sandhya ile planımız bu."

"Evlatların içinde diyorsun ve bu aklıma birçok şeyi getiriyor. Naresh, Sandhya ve senin nasıl planlarını merak ediyorum." dedi ve güldüm.

"Zamanı gelince öğreneceksin."

"Çok ayıp! Sana hiç yakıştıramadım."

"Dayı, inan bana bu planlar bir süre gizli kalması lazım. Çok hassas bir şey."

"Aklıma gelen şey ise, dikkatli olmanı öneririm." dedi ve kapım tıklandı. Gel sesimle içeri bir hizmetkar aceleyle girmişti. Ardından şahranların kavgasını söylemişti. Hızla odamdan ayrılmıştım. Yadraj ve Devilal'ın bu durumu beni derin derin düşündürüyordu.

Kavga ettikleri kılıç talim alanına gelmiştim. Bu sefer ikisi de berbat gözüküyordu. Kirlenmişlerdi. Saçları darmadağınıktı. Birkaç tırnak izi yüzlerindeydi. Başlarını yere eğmiş ve suçlu suçlu duruyorlardı. Yanlarında ise Chamsha, Saorah, ablam Prihan'ın oğlu Dakiah, dayımın ikizleri Matysana ve Zanay vardı. Onlar ise oldukça şaşkınlardı. Benden sonra yanıma Sandhya gelmişti. Telaşlı ve panikti. Oğullarımıza baktı ve derin bir nefes aldı.

Sandhya "Ne oluyor burada? Yine mi kavga ettiniz?"

Devilal "Yadraj bana saygısızca davrandı, anne!" dedi yüksek sesle. Ela gözleri parlıyordu.

Yadraj "Asıl suçlu olan, sensin!" dedi sinirle. Bakışlarında abisine karşı saf bir öfke vardı.

"Saygısızsın! Haddini bilmiyorsun ve şımarıkça davranıyorsun. Kendini benden üstün görüyorsun ama değilsin. Üstün olan benim, anlıyor musun? Kardeşlerimiz içinde üstün olan benim çünkü ben en büyüğüm." dedi hırsla ve Saorah gözlerini kısarak Devilal'e baktı. Duruşunda, bakışında bu sözlerden hoşlanmadığı çok netti.

Saorah "Aptal mısın yoksa salak mı? Hepimiz eşitiz ve sen hala üstün benim diyorsun." dedi sertçe. Devilal ise kız kardeşine baktı. Küçümser gibiydi.

"Sence eşit miyiz? O zaman neden Sashibai'nin bir kadın hükümdarı yok, tatlı kardeşim? Sen ve Chamsha devleti yönetebilirsiniz ama sıfatınız Şahten olacak. O yüzden kendini benimle bir tutma."

"Geçmişte olmadı ise şimdi olamaz anlamına gelir mi? Sen nasıl benim abimsin, anlamıyorum!" dedi sertçe. 9 yaşındaki bir kız çocuğuna göre oldukça büyük laflar ediyordu. 

"Yeter! Tartışmayın ve olayın ne olduğunu anlatın. Ayrıca Devilal kız kardeşini aşağılayamazsın. Ona özür dilemelisin. Saorah, sende abine aptal dediğin için özür dilemelisin." dedim sertçe ve ikisi bana baktı.

Saorah "Özür dilerim, abi. Aptal veya salak değilsin."

Devilal "Özür dilerim, Saorah." dedi kendini sıkarak.

Sandhya "Şimdi olayı anlatın!" dedi ve kollarını kavuşturdu. Yadraj bir adım öne çıkmıştı.

Yadraj "Kılıç talimi yapıyorduk, anne. Abim bana bir düello teklif etti ve diğerleri bizi izledi. Ben onu yenecek iken hile yaptı. Yenilmiş gibi yapıp, beni yere ittirdi. Kuralları bozdu. En başından kurallara uyacağız demiştik." dedi ve öfkeyle abisine baktı. Devilal ise onu umursamıyordu.

Devilal "Babamın dediği gibi savaşların kuralları olmaz. Düşmanımızı yenmek için her şeyi yapabiliriz."

"Babam sözlerini tutar, hile yapmaz! Ayrıca yetmezmiş gibi veliaht ile dövüştüğüm için gurur duymam gerektiğini söyledi. Bende dayanmadım ve dövüştük." dedi ve yere baktı. Abisiyle dövüşmekten pişman değildi. Yine olsa, yine yapar gibi bir hali vardı. Sandhya ile birbirimize baktık. Çok hassas bir dengeydi. Ne söylersek iki taraftan birisi üzülecekti.

"Savaşın kuralları olmaz ama rakibimize verdiğimiz sözleri tutmamız gerekir, değil mi? Bu konuyu bu şekilde çalışmamış mıydık?" dedim yavaşça.

Devilal "Şah Baba'm Yadraj abartıyor! Hem suçlu hem güçlü."

Saorah "Abartmıyor!" dedi ve Devilal ona öfkeyle baktı.

"Sen sussana! Her şeye o küçük burnunu sokmak zorunda mısın?"

"Haklının yanında olurum, abi ve bu konuda haksız olan sensin."

Sandhya "Saorah! Sen abilerin arasındaki kavgayı kızıştırma." dedi sertçe ve Saorah başını eğdi.

"Devilal, benimle gel ve beraber biraz konuşalım. Annen ile Yadraj konuşsun. Nasıl olur?" dedim.

Devilal "Peki." diye mırıldandı. Ona kızmamdan çekiniyor gibi bir hali vardı.

"Korkma, kızmayacağım. Sadece baba oğul konuşacağız. Tamam mı? Hadi, gel. Beraber odana gidelim, oğlum." dedim ve Devilal yanıma geldi.

Daha sonra oradan ayrılmıştık. Sakince odasına gelmiştik. Bu oda önceden hatırladığım kadarıyla Şahbanu Yashila'nın ikinci oğlunun odasıydı. Çift kişilik bir yatak, çalışma masası, kitaplarla dolu raflar vardı. Pencerenin önündeki koltuğa oturmuştuk.Devilal bana bakıyordu ve gülümseyerek saçlarını ellerimle karıştırdım. Biraz gevşesin istiyordum ve başarmıştım. Bana gülümsemişti. Saf, masum bir gülüştü.

"İşte böyle ol. Karşımda rahat olmalısın, Devilal. Ben senin babanım, unuttun mu?" dedim.

Devilal "Babamsın, biliyorum ama aynı zamanda hükümdarımsın. Babaannem her daim seni ilk önce hükümdar sonra baba olarak görmemi söyledi." dedi çocuksu bir saflıkla ve derin bir nefes aldım.

"Babaannen yanlış biliyor. Ben senin ilk önce babanım sonra hükümdarınım. Çocuklarıma karşı böyle olmalıyım."

"Her daim mi?"

"Evet, oğlum. Ben senin babanım ve sende benim oğlumsun. Bizim aramızdaki ilişki budur. Bir Şah ile Şahran ilişkisinin ötesinde olmalı. Şimdi neden Yadraj'a böyle davrandın?"

"Çünkü kazanmak istedim, baba."

"Fakat rakibine saygı duymayarak bunu yapmışsın. Tamam, kuralsız ol ama rakibine saygı duymayı bil." dedim ve yere baktı. Derin bir nefes almıştı.

"Haklısın, baba. Yanlış davrandım ama kazanmak çok istedim. Kazanırsam, her şey çok farklı olabilecekmiş gibi gözüktü. Farkında olmadan kardeşlerimi incittim ve onlara özür borçluyum."

"Evet, özür borçlusun ama eminim ki Yadraj'ın da sana karşı bir özür borcu vardır. O da senin kadar hatalı. Sen hile yaptın ve o da bu hileyi yumruklarla çözmeyi tercih etti. İkinizde hatalısınız. Devilal, bak. Sen ve Yadraj, benim için aynı değerdesiniz. Tıpkı diğer kardeşlerin gibi, anlıyor musun? Birinizin diğerinden üstünlüğü yok. Hepinizi çok seviyorum ve elimden geldiğince iyi bir baba olmaya çalışıyorum. Zira baba sevgisinin yokluğunu bilmeyerek büyüdüm. Deden Şah Abhay'ın varlığı ve yokluğu benim için aynıydı."

"Dedem seni sevmiyor muydu?" dedi merakla ve buruk bir gülümseme ile ona baktım. Oğluma yaşadıklarımı, babamla olan ilişkimi anlatmak doğru muydu bilmiyordum. Annem anlatmamıştı ve şaşırtıcıydı. Acaba benim anlatmamı mı istemişti yoksa babamı Devilal'in gözünde daha iyi birisi mi yapmak istemişti, muammaydı.

"Deden hakkında ne biliyorsun?" dedim yavaşça.

"Babaannem onun çok güzel şiirler yazdığını, seni çok sevdiğini ama aciz bir hükümdar olduğu için bu sevgisini gösteremediğini söylerdi. Sevgisini sadece seni çok iyi eğiterek gösterebilmiş." dedi safça. Aklıma babamın isyanımdan önceki gece beni  sürgünü, saraydakilerin beni öldürtmek istediği aklıma gelmişti ve bu canımı acıtmıştı. Bazı yaralar asla kapanmaz ve iyileşmezdi. Sessizce orada durur ve ansızın kendilerini belli ederlerdi. Babamın hatıraları ise benim için böyleydi. Gizlide kalmış, iyileşmeyen bir yaraydı.

"Deden elbette bir şahranı eğitmekle sorumluydu. Ona en iyi öğretmenleri sunmalı, en iyi savaşçılardan dersler aldırmalı. Deden bunları benim için harika bir şekilde yaptı." 

"Seni sevmiştir bence, baba. Babalar evlatlarını her daim sever, değil mi? Onları üzmek istemez, onlarla her daim gurur duyar ve onlara sahip çıkar."

"Evlatlarda babalarını gururlandırır, babalarını mutlu eder ve babalarını sever." dedim yavaşça.

"Baba, ben seni çok seviyorum ve seni gururlandırmak istiyorum."

"Devilal, sen ne yaparsan yap ben her daim seninle gurur duyacağım ve seni seveceğim. Bundan emin olabilirsin. Biz asla kötü bir baba oğul olmayacağız. Anladın mı? Lütfen, kendi yolunda ilerle ve başkalarının fısıltılarına kulaklarını tıka." dedim ve gözleri ışıl ışıldı. Gözleri dolmuştu.

"Evet, anladım." dedi ve birbirimize sarıldık. Devilal, benim hassas oğlumdu. Tek derdi benden aferin alabilmekti. Bunun için gözü karaydı. Elinden gelen her şeyi yapardı.

Birbirimize sarılmayı bırakmıştık. Devilal yanımdan kalkmış ve çalışma masasından bir defter getirmişti. Bana verdiğinde ise defteri açtım. İçinde birçok şiir vardı. Çok güzellerdi. Kelimeler ustaca dans ettirilmiş, duyguların coşkusu yürekten hissediliyordu.

"Çok başarılı! Hepsini sen mi yazdın?" dedim ve hevesle Devilal kafasını salladı.

Devilal "Evet, baba! Nasıllar? İlk defa sana gösteriyorum, annemin haberi yok. Babaannem biliyor aslında."

"Çok güzeller. Şiirlerin dedenle yarışır. Eh, zaten beklenilirdi." dedim gülerek.

"Şiir yazmayı, yazı yazmayı seviyorum baba. Yazdıkça rahatlıyorum." dedi ve kapı çaldı. İçeri gelenler ise Sandhya ile Yadraj olmuştu. Devilal bana bakmış ve işaretimle ayağa kalkıp, kardeşinin karşısına geçmişti.

İkisi birbirine mahcup bir ifadeyle bakıyordu. Daha sonra ile Devilal özür dilemiş sonra Yadraj dilemişti. Birbirlerine sarılmışlardı Böylece bir sorun daha çözülmüştü. Sandhya ile göz göze geldiğimizde, sevgilim bana gülümsemişti.

Daha sonra dağılmıştık. Akşam yemeğini beraber yemiştik. Çocuklarım ve Sandhya ile mutlu bir aile tablosu gibiydik. Rüyalarımdaki gibiydi. Yanımda sevdiğim kadın ve ondan olma çocuklarımızla mutluyduk. Farklı farklı sohbetlerimiz oluyor, ufak yaramazlıklara gülüyorduk. Sonunda dağılmak zorunda kalmıştık çünkü çalışmam gereken askeri konular vardı. Devleti erteleyemezdim.

Çalışma odama geçtiğimde ise yanıma dayım Baldev'i çağırmış ve onunla çalışmaya başlamıştım. Yeni yeni saldırı taktikleri geliştirmek istiyordum. Düşmanlarımızı yenmek için kendimizi geliştirmek zorundaydık. Aksi takdire bizler yenilirdik. İç meselelere odaklandığım gibi dışa da bakmalıydım. Bunun dengesini kurabildiğimi düşünüyordum.

Kapım tıklanmış ve içeri kızlarım Chamsha ve Saorah girmişti. Şaşkındım çünkü gecenin bu vaktinde uyumaları lazımdı. Fakat buradalardı. Ayrıca Saorah bakışları ile dayıma git der gibiydi. Dayım ise bana bakmıştı ve bende gitmesini söylemiştim. Dayım gidince, Saorah ona tatlı bir şekilde gülümsemişti. Gülümsemesi sanki karşısındaki kişi için bir ödüldü.

Kızlarımla beraber koltuğa oturdum. Bir yanımda Chamsha bir yanımda Saorah vardı. Güneş ve Ay. İkisi mükemmel bir şekilde isimlerinin anlamını taşıyorlardı.

"Şimdi neden gecenin bu vaktinde buradasınız, tatlı şahtenlerim? Kabus mu gördünüz?" dedim.

Chamsha "Hayır, baba! Aklımıza bir soru takıldı." dedi ve yeşil gözleri ile bana baktı.

"Neymiş o?"

Saorah "Neden kadın bir Şah yok? Abim haklı mı? Şahtenler, Şah olamaz mı?" dedi ve ne diyeceğim konusunda dikkatli olmam gerektiğini ela gözlerinden anladım. Saorah, vereceğim cevaplar için kız kardeşine göre daha sabırsızdı.

Chamsha "Şahtenlerin tek görevi devleti yönetmek mi? Şah ile beraber yönetecek ama sıfatı Şahten olmak mı?"

"Eğer böyle ise çok saçma! Şahtenler, Şah olabilir  ve o aptal şahranlardan daha iyi hükümdar olabilirler." dedi hırsla. Buna olan inancı sonsuzdu ve açıkçası benim inancımda sonsuzdu.

"Sizlere bir şey itiraf edeyim mi? Baba kız sırrı olacak."

"Evet." dedi heyecanla.

"Bence de şahtenlerden şah olur, hem de çok güzel olur." dedim yavaşça ve kızlarıma gülümsedim.

Gelecek sorunlarla örülüydü ve çözümleri bizlerde gizliydi. Hükümdar olmak zordu ama hem baba, hem hükümdar olmak daha zordu. Evlatlar için daha dikkatli olmam lazımdı. Onları incitmeden devleti yönetmeliydim ve varisimi belirlemeliydim. Bunu başarabilir miydim, bilemiyordum. Bunu zaman gösterecekti.

Rithu

Makpha

Vilraj

♣Makpha'nın kendini açık etmesini bekliyor muydunuz? Sizce neden bunu yaptı? Sandhya ve Naresh'in tepkisi doğru muydu? Sandhya abisine karşı nasıl olacaktır?

♣Sandhya ve Naresh'in tartışmasında kim haklıydı sizce?

♣Rithu'nun tepkisi doğru muydu?  Sizce ne yapacaktır? Sahen nasıl ikna olmuştur? Sandhya'nın bu hamlesi doğru mu?

♣Devilal ve çocukların ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

♣Devilal ve Naresh konuşması nasıldı? Naresh nasıl bir baba sizce?

♣Saorah-Chamsha ve Naresh'in konuşması hakkında düşünceniz ne? Sizce  ileride Naresh'in bu dediği gerçekleşebilir mi? Bu mümkün olabilecek bir şey mi?

Geç geldi farkındayım ama uzun. Yeni bölümde görüşmek üzere!

Continue Reading

You'll Also Like

143K 10.1K 39
Arkeolojik çalışma yaptığı sırada geçmişe giden bir kadın tarihi değiştirebilir miydi? [Tamamen hayal ürünüdür.] #Tarihi 1
882K 7.1K 68
YENİ BÖLÜMLER EKLENİYOR. EN GÜZEL HİKAYELER... KİŞİSEL GÖRÜŞLERE GÖRE SEÇİLİR KİTAPLAR!!!!! Y...
AŞIK CİNİM By Gece....

Historical Fiction

57.9K 2.6K 32
Nefret ettiği bir insanoğluna aşık olmuş bir cin aşık bir cini olan kız Peki sizce bu aşka ne olacak başlamadan bitecekmi yoksa büyük bir yasak a...
5.1K 1.1K 26
"Git." Dedim omuzlarından itiklerden. "Defol! Git buradan! Gitsene! Git dedim sana git! Defol!" Kollarımdan tutup kendisine çekti beni. İzin verdim...