Ateşin Kurbanı

By Elizabethstark1

510K 32.2K 36K

TAMAMLANDI! THE WATTYS 2020/TARİHİ KURGU KAZANANI Tarihikurgu #1 Tarih #1 Aşkın, iktidarın ve gücün savaşı! B... More

2020 Watty Ödülleri Kazananı
♦Bilgilendirme - Ülkeler♦
Bilgilendirme-Karakterler ♦
Bilgilendirme: Şahlar&Şahbanular
Bilgilendirme: Haritalar
Yeni Kitap!-2020/2021-Gazap Tanrısı'nın Çocukları♥♥♥
Resim & Şah ♦
Korkular & Altın ♦
Vekil & Düğün ♦
Zafer & Onur ♦
Işık & Hazine ♦
Uyanış ♦
Zafer Alayı & Aile ♦
Güven & Kızılcık Sopası ♦
Cezalandırma & İçgüdü♦
Sarhoş & Cariye ♦
Hırçın & Tutku ♦
Sorumluluk & Değişmek ♦
Buluşma & Etkilemek ♦
Odak & Kardeşler ♦
Uyuyan Güç & Zalim, Şarap♦
Masumiyetin Sorgusu & Adaletin Vicdanı ♦
Sessizliğin İnfazı & Acıyı Kucaklamak ♦
Basit & Sıradanlık ♦
Kılıç Düellosu & İhanet ♦
Müttefik & Kelime Oyunu ♦
Güç Yolu ♦
Korku Deliliği & Zalimlik Bedeli♦
Anka Kuşu & Ejderha ♦
Merdiven & Hükümdar Eşi ♦
Kuralsız Şah♦
Nemdas'ın Ruhu ♦
Aşkın Gücü♦
1. Kısım Ateşin Kurbanı Yapay Zeka Görselleri ♦
İkinci Kısım:Ateşin Işıltısı - Karakterler ♠
Tutkuyla Sevmek ♠
Gösteriş ♠
Canavar ve Küçük Kız♠
Kara Hırs♠
Maskeyi Kırmak ♠
Sen Kimsin?♠
Kırmızı İp♠
Şımarık Kız♠
Tecrübesizlik ♠
Beklenilen Kişi ve Haber♠
Sapheda'nın Gözyaşları♠
Anka'nın Çığlıkları♠
Özgürlüğü Öğrenmek♠
Gölgelerin Oyunları♠
Ufak Tefek Sohbetler/Notlar/Duyurular
Hiçliğin Zehri ♠
Şahbanu Anjali♠
Karanlık Ateş♠
Söz♠
Suyun Kızı♠
Korku ve Felaket♠
Merhamet ve Zalimlik♠
Boğmak♠
Ayna Kırıkları♠
Anka Hırsı♠
Yıldızlarla Dans♠
Acıdan Delirmek♠
Tutkunun Ölümü♠
Derin Yaralar♠
Yaşamak ♠
Diz Çöktürmek♠
Aşk Suç Mu?♠
Zamanı Gelince & Kraliçenin Ateşi♠
2. Kısım Ateşin Işıltısı Yapay Zeka Görselleri ♠
Üçüncü Kısım:Ateşin Hükmü Karakterler❦
Masumiyetim Silahım❦
Gizli Bir Sorun❦
Canavarın Hükmü❦
Oyun❦
Kurdun Adaleti❦
Yeniden Yükseliş❦
Kristal Oyunlar❦
Işığı Bul❦
Bencillik ❦
İki Kılıç❦
Medarat Yılanı❦
Karşılıklı İhanet❦
Delinin Yıldızı❦
Kendini Öldürmek❦
Şahbanu Acısı❦
Benim Hükmüm ❦
Özgür Bırakılan Kuş ❦
Çöl Köleleri❦
Güç Savaşı ❦
Zalimlik ve Kan❦
Tufan❦
Kaderi Değiştirmek❦
Kış ve İsyan❦
Işığın Teslimiyeti❦
Siyah, Mor ve Altın❦
Çölün Kızı❦
Acı Uçurumu❦
Hükümdar Hazırlıkları❦
Ateşin ve Suyun Uyumu❦
Eskisi Gibi Olmayacak❦
Delinin Savaşı❦
Yenilginin Zaferi❦
3. Kısım Ateşin Hükmü Yapay Zeka Görselleri ❦
4. Kısım : Ateşin Çığlığı - Karakterler♣
Kalplerdeki Savaş♣
Benim♣
Morun Etkisi♣
İçe Bakmak♣️
Planlar ve Gelecek♣
Hükümdar ve Baba♣
Sevgim Yetmedi♣
Orta Yol♣️
İspatlama♣
Baba Katili & Zincirler♣
Düşmanlık İçin Dostluk♣
Ölümü Düşünmek♣
Vicdan Kafesi♣
Soğuk Kibir♣
Zayıf Noktalar♣
Karanlıktaki Fısıltılar♣
Kraliçe Taşı♣
Gücün Dikenleri♣
Elimi Tut♣
Ufak Tefek Sohbetler/Sorular🔥🥀
Dikenli Gül♣
Ateşkes♣
Hüküm Bedelleri♣
Savaşçı Kalbi♣
4. Kısım Ateşin Çığlığı Yapay Zeka Görselleri ♣
5. Kısım:Ateşin Yazgısı♥
Hükümdarlık Naibi♥
Güneş'in Kızı♥
Meydan Okumak♥
Artangallı Şahbanu♥
Güzel Bir Hata♥
Düşünceler♥
Hassas Kalp♥
Tehlikeli Delilik♥
Ejderha Ateşi♥
Güç Kaybı♥
Hükümdarın Geleceği♥
Priya Tutkusu♥
Parçalanan Hayaller♥
Bilinmeyen Sızı♥
Geç Gelen Adalet♥
Bir Şahran♥
Rezil♥
Fırtına Öncesi♥
Zaferi Müjdelemek♥
Gelecek İçin Hayaller♥
Kan Yağmuru♥
Maute'nin Nefesi♥
Sashibai'nin İyiliği♥
Kendini Kaybetmek♥
Sönmeyen Ateş♥
Buzun Kıvılcımı♥
Savaş Öncesi♥
Yanan Şahbanu♥
Krisnae'nin Düşü♥
Banuşah♥
Son Emir♥
Gölge ile Savaşçı♥
Sapheda'nın Hüznü♥
Kan Oyunu♥
Krisnae&Sapheda(FİNAL)♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-1 ♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-2 ♥
♦♣♠♥Yeni Kitap♦♣♠♥
Kapaklar♦♣♠♥
❤Ateşin Kurbanı The Wattys2020 Özel Kapağı, 2020 Sohbet❤
Gölgenin Aşkı Yayında!

Ejderha Tacı❦

2.2K 130 249
By Elizabethstark1

Herkese Merhaba! Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı yazınız.
:) yorumlarda gelsin ama... Kendinizi belli edin lütfen. Vote/yorum bekliyorum. Bu kadar hızlı gelen bölümler bunu hakkediyor. :)

Bölüm şarkısı ile okuyunuz. :) Billie Eilish - you should see me in a crown

Aşağıda Bahdar, Pravin, Krupa var.

Ayrıca  Auralorina  'nın güzel bir Sandhya kolajı var. Ona da her şeyi için teşekkür ederim.

İyi okumalar!

Yayınlanma :16.09.2018 (20:20)

Sashibai Şahlığı - Ghunda- Kılıç Sarayı

Sandhya

Toplantıya girmeden önce aynada son kez kendime bakıyordum. Oldukça güçlü, kudretli olmak zorundaydım. Yapacağım iş çok hassastı. Sarayın dengelerini değiştiriyordum. Kendi düzenimi kuruyordum. Üstelik bu düzen, gelecekteki varlığım için çok güzel olacaktı. Düşmanlarım olmayacaktı ve evlatlarım için iyi bir ülke bırakabilecektim. Onların yöneteceği bir devlet bırakmak, en büyük arzumdu. İçlerinden birisi hükümdar olacaktı ve diğerleri onu destekleyecekti.

Şahbanu tokamı düzelttim. Sahi, artık ben bir şahbanuydum. Şah Naresh'in Şahbanu Sandhya'sı olmuştum. Çabuk uyum sağlamıştım. Bu beni şaşırtmıştı. Sanki en başından beri buna hazırdım. Ruhum hükümdar olmak için var gibiydi. Artangal Prensesi iken kraliçelik eğitimi almamıştım. Normal eğitimimin üstüne birkaç şey eklenmişti. Çünkü kral babam beni abim Vityor'un yardımcısı olmamı istiyordu. Şimdi ise o kral olamamıştı ve ben Artangal'dan daha büyük bir ülkenin hükümdarı olmuştu. Bağnaz kabuğumdan çıkmıştım. Kanatlarımı açtım ve hükmetmek için gökyüzüne uçmuştum.

Düşünüyorum da, Prenses Larysa ne kadar saftı! Tertemizdi. Küçük krallığının kırlarında koşan, kelebekleri kovalayan bir kızdı. Tek arzusu ailesini ve ülkesini mutlu etmekti. Asla iktidarı arzulamıyordu. Asla kanlı, entrikalara bulaşmak istemiyordu. Onun için kitapları ve çizimleri yeterliydi. Ah, birde abisi Vityor ile şakalaşmak! Nereden bilebilecekti ülkesinin bir gün Efendi Ateş tarafında yıkılacağını? Bilmezdi. Bilemezdi. Ona göre o küçük krallığında yaşayacaktı ve asla kendi topraklarından koparılmayacaktı. Kendi bağnazlığı ile yaşayacak, mutlu edecekti. Onun geleceğe dair planı buydu. Oysa kader daha farklı yapmıştı. Tanımadığı, bilmediği ve hatta aşağıladığı ülkenin hükümdarı onu istemişti. Ret cevabı ile binlerce insanın ölümüne sebep olmuştu. Savaşılmış ve ailesini, insanlarını kaybetmişti. Böyle bir felaketin üstüne onurunu korumak adına çevresindeki kadınlara kendinizi öldürün demişti. Sonuç ne olmuştu? O kadınlar ölmüştü ve o yaşamıştı. Kendini öldürmeyi becerememişti. O aptal hançer, kalbini ıskalamıştı. Ölseydi ve ailesine kavuşabilseydi. Fakat kaderin ona farklı bir hikaye yazdığını nereden bilecekti? Hanım Su'dan Parsmet'e döneceğini kim derdi ki?

Omuzlarıma dokunan el ile titremiştim. Elin sahibi aynamdan yansıyordu. Koyu kahverengi saçlı, yeşil gözlü ve gamzeli gülümsemesiyle kalbimin ateşi Naresh idi. Boynumdan öpmüş ve gözlerini yummuştu. Daha sonra belimden sarılmıştı.

Naresh "Kokunu değiştirmişsin! Lavanta kokum gitmiş ve yerine ejderha çiçeklerinin kokusu gelmiş." diye mırıldandı.

"Lavanta Baş Habiria'nın kokusuydu. Ben artık Şahbanu'yum ve kokum farklı olmalı, ateşim. Ne oldu, sevmedin mi?"

"Hayır, sevdim. Doğal kokunu güçlendirmişsin. Bu arada söylemeden edemeyeceğim, güzelliğin baharı getirmiş." dedi ve güldüm.

"Naresh!" dedim utanarak. Onun böyle iltifatları beni utandırıyordu.

"Ne var? Eşime gerçeklerimi demeyeceksem, başka kime diyebilirim? Utanma, bak bak yanakların nasıl kızardı? Ah, Sandhya asla büyüme tamam mı? Her daim böyle karşımda utanan küçük bir kız çocuğu ol."

"Zaman zaman büyümediğimden şikayetçisin şimdi ise büyüme diyorsun! Şah karar ver."

"Ah, Sandhya. Sen benim için her şeysin. Eşim, sevgilim, yoldaşım, sırdaşım, dostum, kadınım, küçük kızım, annem. Birçok kimliksin benim için. Bu bedenin bir kabuk, sevgilim. Ben senin ruhunla ilgileniyorum."

"Naresh! Bende seni çok ama çok seviyorum. Beni asla bırakma, olur mu?"

"Söz veriyorum. Seni asla bırakmayacağım." dedi ve boynumdan öptü.

"Hadi, toplantıya gidelim. Pravin ve çetesi tutuklansın. Bu saray tamamen bizim olsun, aşkım. Herkes bize boyun eğsin. Herkes ateşin ve suyun hükmünü görsün istiyorum."

"Görecekler, ışığım görecekler." dedi ve gülümsedik.

Beraber odadan çıkmış ve toplantı salonuna geçmiştik. İçeri girdiğimizde herkes saygıyla selamlamıştı. Anjali ise hissizdi. Ruhsuzca bakıyordu. Dün canını acıtmıştım, ona zarar vermiştim ve bu benim hoşuma gitmişti. Nedendi? Çünkü yılların getirdiği acı vardı. Ezilmenin, küçük görülmenin acısı vardı. Şimdi ise bunun için pişman ediyordum. Benimle iyi geçinmemenin bedelini ödetecektim. Daha iyi günlerdi. Amacım onun hükmünü kesmekti. Artık benim devrimdi ve Anjali tarihin tozlu sayfalarında yok olmaya mahkumdu.

Toplantı bittiğinde ayağa kalkmışlardı. Daha sonra Naresh herkesin oturmasını istemişti. Son bir konu kaldığını belirtince insanlar şaşırmışlardı. Vilraj ile göz göze gelmiş ve gülümsemiştim. Ardından yüksek sesle önümdeki rüşvet listesini okudum. İçeridekilerin yarısından birkaç kişi fazlaydı. Son isim olarak bilerek Pravin-i Garjane'yi demiştim. Okuduklarım merakla sabırsızlanıyordu. Pravin ise gözlerini kısmış bana bakıyordu.

"Bu okuduğum isimler, başta Pravin-i Garjane olmak üzere rüşvet ve yolsuzluktan dolayı tutuklanmıştır." dedim sertçe ve Pravin yeğeni Anjali'ye baktı. O ise gözlerini kapatmış ve arkasına yaslanmıştı.

Pravin "Şahbanu nasıl olur? İçeridekilerin yarısını tutuklatırsanız, devletin hali ne olur bilmiyor musunuz? Delilik bu yaptığınız!" dedi öfkeyle.

Naresh "Dayı, bırakalım da gençlerin önü açılsın değil mi? Hepiniz bu koltukları çürüttünüz. Beni Şah Salmar ve sonrasındaki şahlar gibi sandınız. Rüşvete göz yumabilir miyim? Asla! Bakın bu kanıtlarla hepiniz suçlusunuz." dedi ve Pravin güldü.

"Artangallı Cariye'nin lafıyla bunu yapıyorsun, Şah! Aslında oynadığı oyun açık. Yönetimi kendi adamlarıyla doldurmak istiyor. Anjali, uyan ve durdur bu kızın yaptıklarını yoksa senin de bu kız sonun olacak!" dedi ve Anjali umursamadı.

"Askerler, bu hainleri tutuklayın!" diye bağırdım ve içeriye askerler girdi. Büyük bir gürültü eşliğinde rüşvetçiler götürülmüştü. En son Pravin gitmişti. Bana bakışındaki nefrete gülümsedim.

Naresh "Umarım kalan herkese bugünkü olaylar ders olmuştur. Tek bir ihanette acımam ve cezalandırırım." dedi ve odadan çıktı.

Bende odadan çıkacak iken Anjali kolumu tutmuştu. Yeşil gözleri bir kedininkisi gibiydi. Avı için sabırsızlanan bir avcı! Kolumu çekmiştim.

"Ne oldu?" dedim sertçe.

Anjali "Ben sözümü tuttum şimdi sıra sende, Sandhya. Krupa'yı oradan çıkar." dedi sertçe.

"Korkma, bende sözlerimi tutarım. Krupa o delikten çıkacak, sabırsızlanma."

"Bir an evvel çıksın! Hemen!"

"Kızın için çok fedakarsın. Baksana, artık kaybettin. Bak, bu koltuklardaki insanların gitti. Kadını, erkeği tutuklandı."

"Ben daha son sözümü söylemedim. Kendini hazırla, küçük kız."

"Ben her daim beklerim ve savaşa hazırım." Dedim ve gülümseyerek yanından ayrıldım.

Kendi çalışma odama geçtiğimde hizmetkarlarımdan gül çayı istemiştim. Daha sonra çayım gelmiş ve önümdeki defterleri incelemeye başlamıştım. Ekonomi üzerine birkaç çalışmam vardı. Tarımı yükseltmek istiyordum. Üreten bir halk, yenilmezdi. Sashi insanları önceden göçebe insanlardı. Topraklarda bir şeyler üretmek, onlara göre değildi. Hayvancılık yapıyorlardı. Her neyse üretmeye teşvik edilmesi lazımdı. Üretim oldukça ülke kalkınırdı. Tembel bir halkın, ülkeye faydası var mıydı? Yoktu! Üretmeyen halk, yok olmaya mahkumdu. Sürekli devletin eline bakılamazdı. Devletin gücüyle, devletle iş birliği ile çalışılacak ve diğer medeniyetlerin önüne geçilecekti. Tarih, kazananların dediğini yazardı.

Kapım tıklanmış ve gel sesimle içeri Parinita ile Krupa'nın eşi Bahdar girmişti. İkisini yan yana görmek şaşırtıcı olmuştu. Bahdar, Krupa tutuklandığından beri benim kapımda yalvaran birisi olmuştu. Eşini kurtarmam için yalvarmıştı. Şahana'ya güvenmediğini ve kendini korumak adına kızını harcayabileceğini düşündüğünü demişti. Buna katılmadığımı belirtmiştim. Şimdi ben haklı çıkmıştım. Bahdar ve Parinita karşıma geçmiş ve oturmuşlardı. Parinita bana gülümsüyordu.

"Sizleri görmek şaşırtıcı oldu." dedim ve kalemimi bıraktım. Bahdar gülümsemişti. Kahverengi gözleri minnettardı.

Bahdar "Şahbanu, size ne kadar teşekkür etsem az. Size karşı olan isyanı desteklediğim için çok pişmanım inanın." dedi ve gülümsedim.

"Olanlar oldu."

Parinita "Bundan sonra yapılması gereken borcunuzu bilmeniz aksi takdirde kurtuluşunuz olmaz. Sandhya'nın Krupa'yı kurtarması büyük bir şans. Bu arada Krupa vali olarak devam edecek mi? Edemezse, bölgesi kimin olacak?"

"Krupa görevine dönecek, Şahten. Aksisi mümkün değil. Tebras halkı onu seviyor ve Krupa Tebras halkını seviyor."

Bahdar "Tebras'ı ancak Krupa gibi bir yönetici yönetebilir." dedi sertçe ve Parinita gülümsedi.

Parinita "Tebras insanlarının huysuz, kibirli ve soğuk olduklarını duymuştum. Krupa'da böyle bir kızdı çocukken. Haklısın, Krupa Tebras için harika bir yönetici." dedi alaycı bir şekilde ve Bahdar güldü.

"Şahten, acaba siz sevgili eşimi kıskanıyor olabilir misiniz? Hepimiz biliyoruz ki, Tebras Iyeka'dan daha büyük bir yer. Ticaretin göz bebeği olan bir liman şehri. Iyeka ise çorak topraklar! İnsanların geçimi ise avcılık. Sizde haklısınız. Kim Tebras'ı yönetmek istemez ki?" dedi alaycı bir şekilde ve Parinita'nın yüzü donuklaştı.

"Iyeka'dan memnunum. İnsanlarımı seviyorum, topraklarımı seviyorum."

"Bence de sevmelisin, Parinita. Iyeka'da başarılısın. Şahtenlerin yerini oynatılmayacak. Valilikten alınan şahtenlerin yerine kimler geleceğini ise Naresh ile belirleyeceğim." dedim.

"Başarılı tercihler yapmanızı isterim, Sandhya."

Bahdar "Şahbanu ve Şah, en doğru insanları seçeceklerdir. Ardından ülkemiz güçlenecek."

"Güçlenmek zorundayız. Güneyimizde Medarat var. İleride onlarla karşılaşacağız. En güçlü halimiz olmak zorunda. Aksi takdirde ölürüz." Dedim.

Parinita "O ülke korkunç bir yer! Kölelik var, çok eşlilik var. Çok korkunç!" dedi ve titredi.

Bahdar "Öyle bir yerin sonu, biz olacağız. Sashibai'nin gücüyle, o yılan yuvası dağılacak."

"Yenilirsek, ne olur? Bunu düşündünüz mü?"

"Yenilmek mi? Parinita sen ne diyorsun? Sashibai asla yenilmez. Ateşten gelen, ateşe döner ve yeniden doğar. Biz yenilmeyiz!" dedi inançla.

"Rakibimizi küçümsememeli ve her türlü şeyi düşünmeliyiz, diyorum. Elbette bizim inancımızda bu var ama her şeye hazırlıklı olmalıyız."

"Ateşten gelen, ateşe döner ve yeniden doğar. Bizim tek planımız bu, Parinita." Dedim ve derin bir nefes aldım. Yenilginin ne demek olduğunu çok iyi biliyordum ve bu içime karartıyordu. Ya yenilirsek, ne olurdu? Medarat kölesi mi olacaktım? Asla! Bu sefer kesinlikle kendimi öldürürdüm.

"Ah, ben üzmek istemedim. Sadece gerçekçi olalım istiyorum."

Bahdar "Bazen çok boş konuşuyorsunuz, Şahten. Şahbanum, emin olun biz kazanacağız. Sashibai sizlerle güçlü olacak ve herkes bizlere diz çökecek." dedi ve Bahdar'a gülümsedim.

"Hadi, Eski Kılıç'a gidelim ve Sessiz Şahten sevdiklerine kavuşsun." dedim.

Parinita "Bende diğer kardeşlerime haber vereyim o zaman. Görüşürüz!" dedi ve odadan çıktı.

Ben ise Bahdar ile odamdan çıkmıştım. Eski Kılıç'ın yolundaydık. Bahdar, eşini seviyordu. Hoş Krupa gibi kibirli bir insanda onu seviyordu. İkisi birbirine uyuyordu. Shalin ve eşi Yasvir gibi neşeli bir çift olmak yerine asil ve soğuk olmayı tercih ediyorlardı. Zaten yönettikleri bölge Shalin gibi bir çifti kaldırmazdı.

"Bahdar, senden bir söz istiyorum. Bundan sonra Krupa'yı dizginleyecek olan sensin. Annesi ile olan görüşmelerinden mutlaka haberdar ol. Anjali tekin birisi değil. Bak, az daha kızının ölümüne neden oluyordu." dedim.

Bahdar "Katılıyorum. Tebras'da iken Krupa'ya şiddetle karşı çıktım. Bu isyana karışmamasını ve tarafsız olmasını istedim. Seni desteklemiyorsa, bunu yapabilirdi ama o beni dinlemedi. Annesine destek verdi ve şimdi sonuç ortada. Dediğim gibi oldu."

"Onu kurtaranın kim olduğunu da daima hatırlat. Eğer bir daha bana ihanet ederse, acımam Bahdar. Cezası neyse o olur. Naresh'e göre bu hatasından dolayı sürünmeliydi ama benim merhametimle yaşıyor."

"Farkındayım, Şahbanu. Size söz veriyorum, Krupa ve ben bunun farkında olacağız. En azından ben size olan can borcumun farkında olacağım. Muskelpe ailesi, sizinle." dedi ve gülümsedim.

"Sözünüzü tutun."

"Ben sözümü tutarım. Şahana'ya da lafım var. Bir daha kızını kendi savaşına bulaştırmasın." dedi sinirle.

"Korkmayın, onun gücü kırıldı. Bundan sonra onun sözü bu topraklarda geçmeyecek. O devir bitti." dedim sertçe ve Eski Kılıç'ın önüne gelmiştik.

Bahdar'a burada beklemesini demiş ve içeri girmiştim. Hapis altındaki şahtenler ve şahranlar benden uzak duruyorlardı. Ürkerek bakıyorlardı. Onlara acıyordum. İleride kendi evlatlarımın bu çukura düşmesini istemiyordum. Ölümden beter bir durumdu. Her gün ölüm korkusu vardı. Yaşamları bir çift söze bakıyordu. Yavaş yavaş delirtiyordu. İçten içe kendini kaybediyordun. Tanrıçam! Ne olur benim evlatlarımı buradan uzak tut. Sonları asla burası olmasın.

Merdivenlerden yukarı çıktım ve sağ koridora yöneldim. Koridorun en sondaki odaya gelmiştim. Kapıyı açmaya çalıştım ama kilitliydi. Sonra kapıya vurdum ve Sandhya olduğumu dedim. Ardından kapı hafifçe aralanmış ve ela gözler görmüştüm. Benden emin olunca kapı tamamen açılmıştı. Bende içeri girmiştim.

İçerisi bir şahten için oldukça sadeydi. Duvarlar gül kurusu rengiydi. Yatak ortadaydı ve çift kişilikti. Dolap kapının hemen yanındaydı. Duvarlarda ise kitaplar vardı. En azından canı sıkılmazdı. Kilitli balkonunun önünde ise bir kanepesi vardı. Banyo kapısının yan tarafında ise çift kişilik bir masa vardı. Onun üstünde de birkaç kitap duruyordu.

Kanepeye oturdum ve Krupa kapıyı kilitledi. Düz, beyaz bir elbise içindeydi. Koyu kahverengi saçlarını tek örgü yapmıştı. Priya olduğunu haykıran ela gözleri ise uykusuzdu ama yine de soğuk güzelliği onunlaydı. Yanıma oturdu ve bana baktı.

"Uykusuzsun ve kapıyı kilitliyorsun." dedim ve güldü.

Krupa "Her an öldürülme korkusu yaşasaydın, sende uyumazdın. Kapıma her an cellat gelecek ve beni boğacak diye korkuyorum."

"Ölümü cesaretle karşılayamıyorsun."

"Sen karşıladın mı?" dedi alaycı bir şekilde ve derin bir nefes aldım. Burada kalmak, kibrini yok etmemişti.

"Evet. Kardeşin Artangal'ı aldığında kalbime hançer sapladım. İzi hala duruyor." Dedim ve elim yara izine gitti.

"Ah, doğru. Unutmuşum. Bunu nasıl yapabildin?"

"Çarem var mıydı, çıkış yolum var mıydı? O zamanki ben, aşağılanmaktan ise gururumla ölürüm dedi."

"Sonuç ortada, Sandhya. Ölmedin, yaşıyorsun ve çok güzel yaşıyorsun. Kardeşim ülkeyi sana verdi. Artangal dahil tüm Sashibai topraklarının hükümdarı oldun."

"17 yaşındaki saf bir kıza bunu anlat, bakalım. Sana gülerdi. Krupa, benim en başından beri iktidar arzum olmadı. Tek isteğim çevremdeki insanları mutlu etmekti. Buraya geldiğimde de iktidarı istemedim ama bu istemem gerektiğini acı bir şekilde öğrettiler."

"Garipsin, biliyor musun?"

"Ben asla buradakiler gibi değilim ve bu beni garip gösteriyor, haklısın. Fakat ben küçük şeylerle mutlu olabilen, yaşayabilen bir insanım Krupa."

"Neden buraya geldin? Alay etmek için mi? Annem bile yanıma gelemez iken seni burada görmek şaşırttı. Aslında şaşırmamalıyım, değil mi? Sonuçta sen Şahbanu Sandhya'sın. Şahana'yı bile ezdin, geçtin."

"Krupa burada kalmak, aklını başına getirmedi mi? Benimle iyi geçinmen gerekiyor yoksa Bahdar çok üzülecek."

"Bahdar. Onu çok özledim, Sandhya. Lütfen, beni onunla görüştürür müsün?" dedi ve gülümsedim.

"Gel, benimle o zaman. Bahdar seni bekliyor."

"Ne?" dedi şaşkınca.

"Evet, dışarı çıkıyorsun. Artık özgürsün ve bunun kıymetini bil." dedim ve yüzü aydınlandı.

"Annem beni çıkardı, başardı!" dedi mutlulukla ve gülümsedim.

"Seni kurtaranın kim olduğunu Bahdar'a sorarsın, hadi gidelim." dedim ve ayağa kalktık. Krupa kilidi açtı ve son kez odasına baktıktan sonra odadan çıkmıştık.

Sarayın sakinlerine aldırmadan dışarı çıkmıştık. Bahdar eşini görünce, yüzünde şefkatli bir gülümseme belirmişti. Krupa ise koşarak sevgilisine sarılmıştı. Bahdar onu çevrelerinde döndürmüş, aşk sözleri mırıldanmıştı. Krupa'yı böylesine aşık görmek mucize olmalıydı. O soğuk yapısı altında tutkulu bir kadın vardı.

Krupa "Seni öyle çok özledim ki!" dedi ve Bahdar ona sarıldı.

Bahdar "Korkma, artık hepsi bitti. Bunun için Şahbanu'ya teşekkür etmelisin." dedi ve Krupa hayal kırıklığına uğramış bir şekilde bana baktı. Annesinin onu kurtarmasını çok istiyordu ve bir evlat olarak haklıydı.

"Ben, ben annem sanmıştım." diye mırıldandı.

"Annen mi? Annen bir hayal kırıklığı! Senin ölüm nedenin oluyordu, Krupa. Artık bundan sonra onun pis işlerine bulaşmayacaksın. Şahbanu'yu sevmesen bile saygı duymanı istiyorum. Ona bir can borcu var."

"Teşekkür ederim, Sandhya." dedi soğukça.

"Önemli değil. Kendini toparla çünkü hala bir valisin. Tebras senin yönetimini bekliyor. Şimdi görüşürüz, uğraşmam gereken başka şeyler var." dedim ve yanlarından ayrıldım.

Bir sorunu daha çözmüştüm. Krupa artık bir engel değildi. İstediği gibi annesini destekleyemez, ona yardım edemezdi. Bana borçlu olduğunu her daim hissedecekti veya eşi Bahdar onu uyaracaktı. Eğer yine de bana karşı hamlede bulunursa, bu sefer acımazdım.

Devilal'in kılıç antrenmanı için geldiğimde Anjali'yi de orada görmüştüm. Büyük bir keyifle oğlumu izliyordu. Yeşil gözleri ışıl ışıldı. İçimi huzursuzluk kaplamıştı. Lepika'nın dün Anjali'nin oğlumu alıp götürmesinden bahsetmesi beni kuşkulandırmıştı. Tamam, torunlarını seviyordu ama bu sevgi onların üzerinden oyunlar oynamasına engel değildi. O kanlı ellerini evlatlarımın üzerinde gezdirmesini istemiyordum. Çocuklarım, kirli oyunlara bulaşmayacaktı.

Yanına gittim ve ona gülümsedim. Anjali ise sinsi bir gülümseme yüzüne yerleştirmişti. Oldukça mutluydu. Arvind nasıl bu kadının mutsuz olduğunu düşünebilirdi ki? Bu kadına nasıl merhamet duyabilirdi? Saçmaydı. Anjali, kendi yalnızlığında mutluydu. Arvind'in sürekli dediği gibi yalnızlığından bıkmış ve mutsuzluğundan dolayı bunları yapıyor gibi gözükmüyordu.

"Şah Anne, seni burada görmek şaşırtıcı." dedim soğukça.

Anjali "Neden, torunumun kılıç öğrenmesini izleyemez miyim?" dedi gülümseyerek.

"İzleyebilirsin, elbette ama sadece Devilal neden? Yadraj'ın da eğitimi var ama sen Devilal'i seçmişsin."

"Artaga Prensi yerine Priya Şahranı'nı tercih ederim. Yadraj, senin gibi değil mi? Fakat Devilal gerçek bir Priya. Sakın, ayrım yaptığımı düşünme. Hem Devilal nasıl başarılı, baksana! Bir Priya gibi kullanıyor."

"Naresh ile ikimiz oğullarımızı izlediğimizde Yadraj'ın daha iyi olduğunu düşünüyoruz. Hoş, daha çocuklar ve eğitimin başındalar. Yani senin tabirinle bir Priya gibi kullanan Yadraj."

"Yadraj mı? Size katılmıyorum." dedi umursamazca ve derin bir nefes aldım. Onun bu tavrı, çileden çıkartıcıydı.

"Anjali, çocuklarım üzerinden ellerini çek! İktidar tutkun için onlardan birini feda edemem." dedim sertçe ve yeşil gözleri nefretle baktı. Yeşil bir ateş, gözlerinde yanıyordu ve asla sönmeye niyeti yoktu.

"Ne dediğini bilmiyorsun, Sandhya. Her şeyde beni suçlamaya çok alışmışsın. Ah, yaşının gençliğine veriyorum." dedi alaycı bir şekilde.

"Ne dediğimi iyi biliyorum!" dedim ve Devilal yanımıza geldi.

İlk önce sonra Anjali'ye sarıldı. Ela gözlerinde, babaannesine olan hayranlıkla karışık sevgi ürkütücüydü. Bunun önüne geçmeliydim aksi takdirde Devilal'i kaybetme riskim çok yüksekti. Anjali onu baldan tatlı ama yılandan daha zehirli sözleriyle kandırabilirdi. İçim içimi yiyordu. Anjali hiç iyi niyetli değildi. Tanrıçam, sesimi duy ve Anjali'yi evladımdan uzak tut. Kaderini Anjali'ye teslim etme, sana yalvarırım. O daha saf bir ruh ve karşısındaki kötülük ateşini göremeyecek kadar kör. Benim sözümden çıkmamasını sağla.

Devilal'i Anjali'den almış ve onunla beraber saraya dönmüştüm. Biraz sohbet etmiş ve onunla gurur duyduğumu dediğimde yüzü ışıl ışıldı. Akşam yemeğini ben, Naresh ve çocuklarımızla geçirmiştik. Günlük konular üzerinde konuşmuştuk. Daha sonra şahtenler ve eşlerinin de katıldığı bir tiyatro gösterisi izlemiştik. Komikti ve gülmüştük. Shalin'in eşi Yasvir yazmıştı ve oyun bittiğinde oyuncularla beraber alkışlamıştık.

Sohbetten sonra odamıza çekilebilmiştik. Geceliğimi giymiş ve takılarımdan kurtulunca rahatlamıştım. Yatağıma uzandığımda Naresh'de yanıma geldi. Alnımdan öpmüştü. Ona gülümsedim ve kollarının arasına girdim.

Naresh "Yarın idam var, Sandhya." dedi ve şaşkınca ona baktım.

"Bu kadar çabuk mu? Yargılandılar mı?" dedim şaşkınca ve güldü.

"Evet, yargılandılar. Elimizde yeterince kanıt var iken sorgulanmasını istemedim. Akşamüstü halk meydanında rüşvetçilerin yarısı idam edilecek ayrıca bir ablamı da öldüreceğim." dedi soğukça. Bunu rahatça demesi beni ürkütmüştü.

"Ablan mı?" diye mırıldandım.

"Evet, herkese ders olması lazım. Kimsenin bana isyan etmemesi lazım. Bu yüzden isyancıları besleyen, çevre şehirlere isyancı asker gönderen eski Zazada valisi Leahya idam edilecek. Ardından dayım Pravin ve adamları."

"En azından tek bir Şahten ölecek. Bu da bir şey."

"Herkes bu hayatta hakkettiğini yaşaar. Bunu dayım Pravin'e de söyledim o ise benim sonumu merak ettiğini söyledi. Ona göre sonum kanlı olacakmış."

"Neden?"

"Kanla başa gelen, kanla gidermiş." Dedi hissizce.

"Naresh, sen bu devlete hizmet ediyorsun. İktidarı bu halk için istedin, onun gibi bencil arzularınla hareket etmedin."

"Umurumda değil." dedi ve göğsümdeki hançer yara izine baktı.

"Neden oraya baktın?"

"Her daim savaşımın anısını taşıyorsun, bu yüzden baktım. Aklımda hala nasıl intihara cesaret edebildin gibi sorular var. Bunu beklemiyordum." Dedi şaşkınca ve güldüm.

"İntihar bir cesaret işidir, Şah. Her yürek bunu yapamaz, her akıl bunu kabul edemez. Kim bile bile ölüme yürür ki?" dedim ve o çiziğe dokundum.

"Hayranlık uyandırıcı."

"Tek üzüntüm, binlerce kadının ölmesi ve benim yaşamam oldu. Hey, sakın kızma! Bugünlerimi tahmin edemediğimi biliyorsun."

"Neden yaptın peki?"

"Yıllardır bunu sormadın ve bu gece mi sorasın geldi?"

"Evet." dedi merakla.

"Hanım Su'dan esinlendim. Efendi Ateş ile olan hikayesi yolumu göstermişti. Onun gibi bende canımı kıymaya karar verdim." dedim ve daha da meraklanmıştı.

"Bana ne zamandır onların hikayesini anlatacağım diyordun, anlatmıyordun. Anlatsana!" dedi hevesle.

"Kötü bir hikaye, hoşlanmayacaksın." Diye mırıldandım.

"Yaratıcıların efsaneleri, Sandhya. Belki onlar bu kötü şeyleri yaşadıkları için bizi sınıyorlardır. Hadi, anlat."

"Artangal inancına göre Baba Hava, Anne Toprak, Hanım Su ve Efendi Ateş önceden insanlarla yaşarmış veya insanlar onlara ulaşabiliyormuş. Her şey çok güzel ve bereketliymiş. Yalnız ufak bir detay varmış. Baba Hava, Efendi Ateş ve Hanım Su'yun birbirini yok edebilecek güçte olduğu için birbirinden uzak tutmuş. İkisi de birbirini görmemişler."

"Baba Hava, bilgelikti değil mi?"

"Evet, bilgelik ve yaratıcıların lideridir. Her neyse bir gün Hanım Su insanlarla çalışırken, Efendi Ateş onu görüyor ve o da Efendi Ateş'i görüyor. O sırada zaman onlar için durmuş, depremler meydana gelmiş, yıldırımlar gökyüzünde belirmiş. İnsanlar korkmuş ama onlar birbirine aşık olmuşlar. Aşk, güçlüdür ve kuralsızdır. Hanım Su ve Efendi Ateş'te kural tanımıyorlar ve denge bozuluyor. Sular sıcak oluyor, ateşler insanları ısıtmıyor. Baba Hava ve Anne Toprak'a şikayetler geliyor. Onların ikisi aşıkları uyarsa bile aşıklar umursamıyor, Baba Hava'yı kızdırıyorlar. En sonunda ise insanlar Efendi Ateş'e savaş açıyorlar. Baba Hava insanlara destek veriyor ve Efendi Ateş bu savaşa karşılık veriyor."

"Sonra ne oluyor peki?"

"Baba Hava ve insanlarla olan savaşında Efendi Ateş'i ilk başta durduramıyorlar. Hanım Su ise endişeyle bekliyor. Ardından Baba Hava hile yapıyor ve Efendi Ateş'i su ile yeniyor. Baba Hava bildiğin gibi liderleri ve zor anlarda bu 4 gücü kullanabilir. Efendi Ateş'i su ile durduruyor ve Efendi Ateş ölüyor. Bunu hisseden Hanım Su ise alevden bir hançer ile Efendi Ateş'in bedeninin yanında öldürüyor."

"Neden?"

"Ölümüyle meydan okudu. Teslim olmaktan ise ölümü tercih etti."

"Güçlü bir duruş. Saygı duyulası ve Efendi Ateş'in eşi olmasına yakışır bir duruş. Peki sonra ne oldu?"

"Anne Toprak, her şeyi düzeltti. Çünkü denge bozulunca, yaşam kalmamıştı. Toprak, korur ve sarmalar. Yaşamın özüdür. Efendi Ateş'in ve Hanım Su'yun sevgilerinin gücüyle onları geri döndürdü ve insanlarla yaratıcıların bağını kopardı. Eşi olan Baba Hava'yı cezalandırdı."

"Nasıl?"

"Toprak ve gökyüzü hiç birbirine karıştı mı?"

"Evet!" dedi heyecanla.

"Efendi Ateş ve Hanım Su'da geri yaşamlarına dönünce, denge bozulmaması adına bir daha asla yan yana gelmediler ve birbirlerini uzaktan izlemeye mahkum oldular. İşte bu da böyle bir efsane."

"Birbirlerine kavuşmalarını isterdim. Zıt olsalar bile aşklarını yaşamalılardı. Yine de Efendi Ateş'in cesaretine hayranım. Sevdiği için herkese karşı gelmesi, ona uyuyor." Dedi ve güldüm.

"Biliyor musun, insanlarımız seni Efendi Ateş gibi görmüşlerdi. Ben ise Hanım Su olarak anılıyordum. Bakarsın, biz bu efsaneyi yaşayan ikili olurmuşuz." dedim alaycı bir şekilde ve Naresh kaşlarını çattı.

"Hayır, Sandhya. Böyle korkunç bir sonu hakketmiyoruz. Biz Sandhya ve Naresh'iz, Krisnae Sapheda veya Efendi Ateş Hanım Su değiliz. Bizim sonumuz, mutlu olacak."

"Bende buna inanıyorum."

"Hanım Su'yun intiharı umarım bir kez daha sana ilham olmaz." Dedi ve saçlarımdan öptü.

"Bende istemiyorum. Sapheda gibi gözyaşları dökmeyi veya Hanım Su gibi intihar etmeyi istemiyorum. Ben seninle mutlu olmak istiyorum."

"Korkma, korkma. Ben seninleyim."

"Bende." dedim ve bir damla yaş yanağımdan süzüldü. İçimdeki huzursuz dürtü, aklıma Naresh'in cansız bedenini getirmişti. Çok korkunçtu.

Birbirimize sarılarak uyumuştuk. Sevgilimin kollarında huzurluydum. Güneş doğar doğmaz uyanmıştık. Keyifle kahvaltımızı ettikten sonra giyinmiştik. Ülke yönetimi beklemezdi. Toplantıda salonun yarısı boştu. Buna rağmen oldukça iyi kararlar alınabiliyordu. Anjali ise durgundu. Hissizdi. Hoş, artık onun bu ülkede önemi kalmış mıydı? Başarısız isyan desteğinden sonra insanlar onu ciddiye alırlar mıydı? Toplantıdan sonra Naresh ile ben yeni üyeleri tartışıyorduk. Vilraj'ın bize sunduğu araştırma raporlarına göre karar veriyorduk. Bir süre sonra üçümüzün tartışmasının sonunda kapı çaldı ve içeri Anjali girdi. Sinirliydi ama kendisini kontrol ediyordu. Yeşil gözleri direk oğlundaydı.

Anjali "Bu da ne demek oluyor, Naresh? Neden bende bu özel toplantıda yokum?" dedi soğukça.

Naresh "Olman için bir sebep var mı?" dedi aynı soğuklukta.

Vilraj "Ben göremedim ama tatlı ablam görmüş olmalı, yeğenim." dedi alaycı bir şekilde.

Anjali "Şahanayım, unuttun mu? Devleti yönetenlerden birisiyim." dedi kendini sıkarak ve Naresh gülümsedi.

"Farkındayım, farkındayım ama sana şunu sorarım. Şah ve Şahbanu kadar önemli bir hükmün var mı? Yoksa onlardan sonra mı geliyorsun?"

"Onlardan sonrayım."

"O zaman neden çağırmadığımın farkında olmuşsundur, anne. Gördüğün gibi ben ve Sandhya yeterince iyiyiz. Sana ihtiyacımız yok. Sen git, halkın beslenmesiyle ilgilen." dedi umursamazca.

Vilraj "Yoksa ablam yeni örümceklerini mi yerleştirecekti?"

"Buna iznim yok, Vilraj. Seçtiğimiz insanlar geleceği parlak olanlar ve artık bir yenilik gerekiyordu." Dedim ve Anjali'ye baktım. Onun tek kaşı kalkmıştı.

Anjali "Bence Sandhya kendi örümceklerini yerleştiriyor." Dedi sinirle.

"Neyse, Naresh benim gitmem lazım. Başka birisiyle görüşeceğim. Bugünlük toplantı burada bitsin." dedim ve Naresh gülümsedi.

Naresh "Sen nasıl istersen, sevgilim." Dedi ve yanağından öptüm.

Daha sonra odadan çıktım. Gideceğim yeri biliyordum. Zindanlardı! Görüşmem ve vedalaşmam gereken birisi vardı. Pravin! İdamdan önce onunla konuşmazsam, olmazdı. Bedelini ödeyecekti. O çirkef ruh, buradan defolacaktı. Bana meydan okumayacaktı, beni ezmeyecekti. Bunu hakkediyordu. Ölümü hakkediyordu.

Zindanlar karanlıktı. Loş bir ışıkla aydınlanıyordu. Pravin'in bulunduğu yere geldim. Yaşlı adam samanların üstüne oturmuş ve düşünüyordu. Beyaz giysileri içinde, idamı bekliyordu. Kendisiyle hesaplaşma yapıyor gibiydi. Beni gördüğünde ise hiç oturuşunu bozmamıştı. Yalvarma, yakarma yoktu. İdamdan memnun gibiydi. Yüzünde alaycı bir gülümseme oluşmuştu.

Pravin "Tebrik ederim, Cariye. Beni yendin ve durmayacaksın. Bu ülkenin yükselişi olduğun gibi, bu ülkenin çöküşü olacaksın." dedi ve öksürdü.

"Bedel ödüyorsun, masum bir kıza yaptıklarının bedelini ödüyorsun." Dedim soğukça.

"Neden buradasın? Benliğini okşatmak için mi? Yalvardığımı görerek kendini mi mutlu edeceksin? Yazık, istediğini alamayacaksın."

"Soysuzluğun hala seninle, Pravin biliyor musun? Böyle bir beklenti sana yakışırdı. Buraya sadece bu halini görmek için geldim."

"O zaman gidebilirsin." dedi ve güldüm.

"Neden? Son konuşmayı benimle yapmak hoşuna gitmedi mi? Hep söylemek istediğim bir cümle vardı. Bu yüzden seni yaşatmıştım."

"Ne?"

"Bak, ben Şahbanu tacı içinde gördün ve sen bu tacın gücüyle ölüyorsun. Sen ve senin pisliklerini bu saraydan temizleyeceğim Pravin. O çok sevdiğin ailenin hükmü, bitti. Tek tek temizleyeceğim. İçlerinden sadece Vilraj'a dokunmayacağım, o benim için çok kıymetli. Syon için kararsızım. Baldev'i ise zaman gösterecek. Fakat kesin olan Anjali! Onun sonunu da getireceğim. Öldürmesem bile gücü, hükmü olmayacak. O artık bu ülke için zararlı." Dedim ve acı bir kahkaha attı.

"Anjali'yi kaç defa uyardım, bu kız senin sonun olacak dedim ama o sana anne şefkati gösterdi. Acıdı. Fakat burada bir söz vardır. Nankör yetim her daim üvey annesini öldürür. Sen bir nankör olarak seni büyüten kadını öldürüyorsun."

"Nankörlük değil. Ben sadece herkesin hakkettiğini yaşamasını istiyorum."

"Dilerim ki, o çirkef bedenini kendi öldürerek yok edersin. Naresh'in ölümü senin yüzünden olsun ve sende kendi ölümün ol. Benim aptal yeğenim Anjali ise yaşasın."

"Bunlar olmayacak. Naresh ile ben, hükmedeceğiz. Mutlu bir yaşam olacak." dedim gergin bir şekilde.

"Buna inanıyor musun? Krisnae ve Sapheda hikayesini bile bile Sapheda ismini kabul ettin. Krisnae ve Sapheda rahibeleri nikahınızı kıydı. Böyle bir çift, mutlu sonla mı hatırlanacak? Yalan!"

"Biz Naresh ve Sandhya'yız! Krisnae ve Sapheda değiliz. Bana karşı son sözün bu mu?"

"Sana karşı son sözüm şu. O taktığın taç, kanla seni boğacak. Ben bunu Parsmet'in Diyar'ında keyifle izleyeceğim."

"İyi o zaman. Bende idamını izleyeceğim. Dilerim ki cellat tek hamlede boynunu gövdenden ayırır." Dedim sertçe ve oradan ayrıldım.

Sinirle odama çekildim. Pravin dedikleri beni ürkütüyordu. Dedikleri gerçekten olabilir miydi? Naresh ve ülke, benim yüzümden ölebilir miydi? Daha önce bir krallığın sonu olmuştum. Artangal insanları benim lanetli olduğumu daha Naresh savaş açmadan demişlerdi. Aynı lanet Şahbanu Sandhya'da da olabilir miydi? Ah, hayır! Olmasın. Lütfen, olmasın. Bir ülkenin daha sonu olursam, nasıl yaşardım? Nasıl rahat nefes alırdım? Ölürdüm. Bu ülkenin yıkıldığını görmekten ise ölmeyi tercih ederdim. Bu sefer hançeri tam kalbime batırırdım.

Çizim defterimi karalar iken odamın kapısı açıldı ve içeri Arvind girdi. Kıvırcık saçları, keyifli gözleriyle bana bakıyordu. Bende ona baktım ve gülümsedim.

Arvind "İdamları kaçırmak mı istiyorsun? Düşmanlarından birisi halk meydanında ölecek ve sen burada çizim yapıyorsun. Neyin var?" dedi merakla. Beni hep kız kardeşi gibi görüyordu ve benim için endişeleniyordu. Onun bu huyunu seviyordum ve ara ara abim Vityor'a benzetiyordum.

"Hiç, iyiyim. Sanırım bu kapalı hava, ruhuma yansıdı." Diye mırıldandım ve defterime çizdiğim minik ejderha figürüne baktım.

"Neşelen! Bugün senin zaferlerinden birisi daha yaşanıyor. Herkese Şahbanu Sandhya Sapheda'nın gücünü gösteriyorsun."

"Şahbanu Sandhya Sapheda. Ne kadar güzel bir isim değil mi? Işığın Banusu, Nemdas'ın Ruhu, Yabancı Şahbanu, Kuzeyli Banu gibi birçok lakabı var. Nefret edenler için Artangallı Cariye, Sonradan Görme."

"İnsanlar seni yeni yeni tanıyor. Emin ol, daha çok unvan ve iyi lakap gelecektir. Sen güzel bir şahbanusun. İnsanlarını düşünen, onlar için çalışan birisin."

"Felaketleri olmam, değil mi?" dedim gözlerine bakarak ve şaşırdı.

"Ne dediğinin farkında mısın? Sen insanlara ışığı vaat ettin. Işık asla bu topraklara felaketi getirmez. Sandhya, kendine gel." Dedi ve kalemimi bıraktım.

"Tamam, tamam iyiyim. Hadi, idam yerine gidelim."

"Evet, gidelim. Naresh zaten gitti beni ise seni almam için gönderdi." Dedi ve ayağa kalkıp, pelerinimi aldım. Kadife dokusu hoşuma gitmişti.

"Güzel bir şahbanuya eşlik ettiğim için çok şanslıyım." Dedi ve güldüm.

"Asıl şanslı olan benim. Senin gibi iyi yürekli, cesur bir korsanla dostum." Dedim ve odadan çıktık.

At arabasıyla idamların olacağı yere gelmiştik. Naresh beni karşılamıştı. Oldukça donuktu. Kalabalık halkı, gülümseyerek selamlamıştım. İçimde fırtınalar kopsa bile onlara her daim güçlü gözükmek vazifemdi. Naresh'in yanında yerimi almıştım. Daha sonra anonslarla mahkumlar getirilmişti. Halk yuh sesleriyle, mahkumlara tepkilerini belirtiyordu. İlk önce şahten dar ağacına çıkartılmış ve öldürülmüştü. Zavallının son sözleri olmamıştı. Sallanan bedeni, insanları susturmuştu. Ben ise derin bir nefes almıştım. Bu manzara korkunç olsa bile ölmeyi hakketmişti diye kendimi avutuyordum. Naresh gibi umursamaz olmak istiyordum ama olmuyordu.

Şimdi sıra rüşvetçilere gelmişti. En başta Pravin vardı. Dizlerinin üstünde oturuyordu. Yanındaki insanların aksine o cesurdu. Hepsine tek tek son sözleri sorulmuş ve yaşam demişlerdi. Sıra Pravin'e gelmişti. Pravin halka bakmış sonra gözleri bizde olmuştu.

Pravin "Sashibai İnsanları! Bugün buraya kana susamışlığınızı gidermek için idamları izlemeye geldiniz. Ben ise ölümüme kavuşmak için buradayım. Bir an evvel ölmeyi arzuluyorum. Çünkü Parsmet'in yanında beni bekleyen biricik Şahten'ime kavuşmak en arzum. Maute dilerim ki, beni Parsmet'e götürür. Ölüm için korkmuyorum ve bu şekilde ölmek beni üzmüyor. Üzen tek konu Sashibai'nin benden sonraki geleceğinin Karanlığa ve Aydınlığın bozulmuş dengesine teslim olması. Bu bozulmuş denge sonunuz olacak. Kan ve vahşet bu toprakları bozacak. Kendi kanınızda boğulacaksınız! Bunu bilin ve buna göre hareket edin. Son sözlerim bunlar." dedi ve Naresh'in işaretiyle infaz başladı.

Pravin gözlerini kapamış ve celladın kılıcı boynunu tek hamlede ayırmıştı. Cansız bedeni, kanlar içinde yığılmış ve gözleri kapalı kafası yuvarlanmıştı. İşte ölmüştü. Zaferin tadını yeni yeni hissediyordum. Zafer, çok tatlıydı. Ruhumda bambaşka bir etki bırakmıştı. Prenses Larysa'nın korktuğu, Şahbanu Sandhya'nın ise sevdiği bir şeydi. Pravin'in dedikleri beni korkutmuyordu. Arvind haklıydı. Ben bu insanlara ışığı vaat etmiştim. Işığın olduğu yerde kan ve vahşet olmazdı. Tacımın ışığıyla hükmedecek, insanlara diz çöktürecektim. Düşmanlarım ise kendi kanlarında boğulacaktı. Artık Ejderha Banu'nun dönemi başlıyordu.

Bahdar

Krupa

Pravin

Pravin'in bu bölümdeki konuşmaları hakkında düşünceniz ne?

❦Efendi Ateş ve Hanım Su efsanesini mitini nasıl buldunuz? Krisnae-Sapheda mı yoksa Efendi Ateş - Hanım Su mu?

❦Sizce Krupa uslu durur mu? Sandhya onu vali olarak bırakması doğru bir hareket miydi?

❦Sizce Naresh'in annesine olan tavrı doğru mu?

❦Peki sizce efsaneler Sandhya Naresh çiftini etkiler mi?

Ateşin Hükmü kısmı bitmiş bulunmaktadır. 4. Kısıma geçeceğiz. 5 yıl gibi bir zaman atlaması olacak. Sizce ne olur?

♧Sandhya 3. Kısım da nasıldı sizce? 5 yıllık zaman atlamasında ne bekliyorsunuz?

♧Naresh 3. Kısımda nasıldı ve zaman atlamasından ne bekliyorsunuz?

♧Anjali 3. Kısımda nasıldı ve zaman atlamasından ne bekliyorsunuz?

♧3. Kısımda diğer karakterler nasıldı ve zaman atlamasından beklentiniz ne? 

Görüşmek üzere! Acaba bir dahaki bölüm kimden olacak? :)

Continue Reading

You'll Also Like

111K 8.6K 190
''Boşanmayı kabul ediyorum.'' Sovieshu yarı rahatlamış, yarı pişman bir ifadeyle bana baktı. Maskaralık mı yapıyordu, yoksa samimi miydi? Şu ana kada...
12.8K 668 21
Genç bir kız, hayatındaki tek önemli insanın erkek arkadaşı olduğunu düşünüyordu. Onun yanında mutlu ve güvenilir hissediyordu, ve sırf onunla birlik...
AlGon🌼🤍 By okuyanladyy

Historical Fiction

55.8K 2.9K 49
"Aklına pek güvenme yani Alaeddin, bir güzelin gülüşüne bakar yitirmen" Diyen Orhan'a baktı Alaeddin... Etrafı kasıp kavuran Moğol, gözünü bu defa da...
VAZİFE By ALGON

Historical Fiction

13.4K 745 30
Osman bey Alaeddine vazife vermişdir. Ama bu vazife onların planladığı gibi olmaz ve başka kötü şeyler olur