Ateşin Kurbanı

By Elizabethstark1

510K 32.2K 36K

TAMAMLANDI! THE WATTYS 2020/TARİHİ KURGU KAZANANI Tarihikurgu #1 Tarih #1 Aşkın, iktidarın ve gücün savaşı! B... More

2020 Watty Ödülleri Kazananı
♦Bilgilendirme - Ülkeler♦
Bilgilendirme-Karakterler ♦
Bilgilendirme: Şahlar&Şahbanular
Bilgilendirme: Haritalar
Yeni Kitap!-2020/2021-Gazap Tanrısı'nın Çocukları♥♥♥
Resim & Şah ♦
Korkular & Altın ♦
Vekil & Düğün ♦
Zafer & Onur ♦
Işık & Hazine ♦
Uyanış ♦
Zafer Alayı & Aile ♦
Güven & Kızılcık Sopası ♦
Cezalandırma & İçgüdü♦
Sarhoş & Cariye ♦
Hırçın & Tutku ♦
Sorumluluk & Değişmek ♦
Buluşma & Etkilemek ♦
Odak & Kardeşler ♦
Uyuyan Güç & Zalim, Şarap♦
Masumiyetin Sorgusu & Adaletin Vicdanı ♦
Sessizliğin İnfazı & Acıyı Kucaklamak ♦
Basit & Sıradanlık ♦
Kılıç Düellosu & İhanet ♦
Müttefik & Kelime Oyunu ♦
Güç Yolu ♦
Korku Deliliği & Zalimlik Bedeli♦
Anka Kuşu & Ejderha ♦
Merdiven & Hükümdar Eşi ♦
Kuralsız Şah♦
Nemdas'ın Ruhu ♦
Aşkın Gücü♦
1. Kısım Ateşin Kurbanı Yapay Zeka Görselleri ♦
İkinci Kısım:Ateşin Işıltısı - Karakterler ♠
Tutkuyla Sevmek ♠
Gösteriş ♠
Canavar ve Küçük Kız♠
Kara Hırs♠
Maskeyi Kırmak ♠
Sen Kimsin?♠
Kırmızı İp♠
Şımarık Kız♠
Tecrübesizlik ♠
Beklenilen Kişi ve Haber♠
Sapheda'nın Gözyaşları♠
Anka'nın Çığlıkları♠
Özgürlüğü Öğrenmek♠
Gölgelerin Oyunları♠
Ufak Tefek Sohbetler/Notlar/Duyurular
Hiçliğin Zehri ♠
Şahbanu Anjali♠
Karanlık Ateş♠
Söz♠
Suyun Kızı♠
Korku ve Felaket♠
Merhamet ve Zalimlik♠
Boğmak♠
Ayna Kırıkları♠
Anka Hırsı♠
Yıldızlarla Dans♠
Acıdan Delirmek♠
Tutkunun Ölümü♠
Derin Yaralar♠
Yaşamak ♠
Diz Çöktürmek♠
Aşk Suç Mu?♠
Zamanı Gelince & Kraliçenin Ateşi♠
2. Kısım Ateşin Işıltısı Yapay Zeka Görselleri ♠
Üçüncü Kısım:Ateşin Hükmü Karakterler❦
Masumiyetim Silahım❦
Gizli Bir Sorun❦
Canavarın Hükmü❦
Oyun❦
Kurdun Adaleti❦
Yeniden Yükseliş❦
Kristal Oyunlar❦
Işığı Bul❦
Bencillik ❦
İki Kılıç❦
Medarat Yılanı❦
Karşılıklı İhanet❦
Delinin Yıldızı❦
Kendini Öldürmek❦
Şahbanu Acısı❦
Benim Hükmüm ❦
Özgür Bırakılan Kuş ❦
Çöl Köleleri❦
Güç Savaşı ❦
Zalimlik ve Kan❦
Tufan❦
Kaderi Değiştirmek❦
Işığın Teslimiyeti❦
Siyah, Mor ve Altın❦
Çölün Kızı❦
Acı Uçurumu❦
Hükümdar Hazırlıkları❦
Ateşin ve Suyun Uyumu❦
Eskisi Gibi Olmayacak❦
Delinin Savaşı❦
Yenilginin Zaferi❦
Ejderha Tacı❦
3. Kısım Ateşin Hükmü Yapay Zeka Görselleri ❦
4. Kısım : Ateşin Çığlığı - Karakterler♣
Kalplerdeki Savaş♣
Benim♣
Morun Etkisi♣
İçe Bakmak♣️
Planlar ve Gelecek♣
Hükümdar ve Baba♣
Sevgim Yetmedi♣
Orta Yol♣️
İspatlama♣
Baba Katili & Zincirler♣
Düşmanlık İçin Dostluk♣
Ölümü Düşünmek♣
Vicdan Kafesi♣
Soğuk Kibir♣
Zayıf Noktalar♣
Karanlıktaki Fısıltılar♣
Kraliçe Taşı♣
Gücün Dikenleri♣
Elimi Tut♣
Ufak Tefek Sohbetler/Sorular🔥🥀
Dikenli Gül♣
Ateşkes♣
Hüküm Bedelleri♣
Savaşçı Kalbi♣
4. Kısım Ateşin Çığlığı Yapay Zeka Görselleri ♣
5. Kısım:Ateşin Yazgısı♥
Hükümdarlık Naibi♥
Güneş'in Kızı♥
Meydan Okumak♥
Artangallı Şahbanu♥
Güzel Bir Hata♥
Düşünceler♥
Hassas Kalp♥
Tehlikeli Delilik♥
Ejderha Ateşi♥
Güç Kaybı♥
Hükümdarın Geleceği♥
Priya Tutkusu♥
Parçalanan Hayaller♥
Bilinmeyen Sızı♥
Geç Gelen Adalet♥
Bir Şahran♥
Rezil♥
Fırtına Öncesi♥
Zaferi Müjdelemek♥
Gelecek İçin Hayaller♥
Kan Yağmuru♥
Maute'nin Nefesi♥
Sashibai'nin İyiliği♥
Kendini Kaybetmek♥
Sönmeyen Ateş♥
Buzun Kıvılcımı♥
Savaş Öncesi♥
Yanan Şahbanu♥
Krisnae'nin Düşü♥
Banuşah♥
Son Emir♥
Gölge ile Savaşçı♥
Sapheda'nın Hüznü♥
Kan Oyunu♥
Krisnae&Sapheda(FİNAL)♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-1 ♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-2 ♥
♦♣♠♥Yeni Kitap♦♣♠♥
Kapaklar♦♣♠♥
❤Ateşin Kurbanı The Wattys2020 Özel Kapağı, 2020 Sohbet❤
Gölgenin Aşkı Yayında!

Kış ve İsyan❦

1.9K 149 367
By Elizabethstark1

Herkese Merhaba! Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı yazınız.
:) yorumlarda gelsin ama... Kendinizi belli edin lütfen.

Bölüm şarkısı ile okuyunuz. :)

Aşağıda Asenath kolajı var. sseliinaaa yaptı, çok teşekkür ederim ♥ Ayrıca Vilraj ve Rithu var.

İyi okumalar!

Yayınlanma : 28.08.2018 (23:55)

Sashibai Şahlığı - Başkent: Ghunda - Kılıç Sarayı

Anjali

Abhay'ın mezarının başındaydım. Hafif karla kaplanmıştı. Bu kış ilk defa Ghunda'ya kar yağmıştı. Kışın şiddeti ortadaydı. Kış, kendisini hissettiriyordu. Soğuk her tarafı sarmıştı. İsyanlar bile bu soğuk kışı ısıtmaya yetmiyordu. Kış ve isyan, ülkemi zorluyordu. İsyan her yere yayılmıştı. Ghunda olarak kalmamıştı ve bu beni çok sevindirmişti. Haklı olduğumu biliyordum, insanlarımı biliyordum. Bu topraklara hükmedecek kişiler belliydi. Asla bir yabancı olamazdı.

Yanımdaki Aryan'a baktım. Zavallı Sandhya'nın elinden çok çekiyordu. Hapse atılmalar, falakaya yatırılması gibi cezalar alıyordu. Çünkü asla boyun eğmemişti. Sandhya ise onu bezdirmek ve kendi azlakisini öne çıkarmak adına küçük düşürtüyordu. Bedelini ise acı acı ödetecektim. Bunda son derece kararlıydım. Ben Anjali isem, ben kendimi tanıyorsam Sandhya acı çekecekti. Bu sarayda ona en büyük acıyı ben verecektim ve ölmek için bana yalvaracak hale gelecekti.

"Abhay yaşasaydı, şu an 57 yaşında olurdu. Acaba bugünleri görseydi, ne derdi?" dedim yavaşça.

Aryan "Şah Abhay bugünleri görseydi, kesinlikle hoşuna gitmezdi. Şah Naresh'in delilik yaptığını, kendisinden daha deli olduğunu söylerdi."

"Bugünleri görseydi, çok gülerdi. Hatırlıyorum da, Naresh asla babama benzemeyeceğim diyordu. Fakat söz konusu aşk olunca babasından bir farkı kalmamış."

"Şah Abhay sizi çok sevdi, hanımım."

"Ben onu sevemedim, Aryan. Nefret de edemedim. Garip bir şekilde kaldım. Fakat beni uzaktan görenler, içindeki fırtınaları görmeyenler onu harcadığımı düşünüyorlar."

"Bırakın arkanızdan konuşsunlar, hanımım. Gerçeği sizi tanıyanlar biliyor."

"Artık umursamıyorum. Sadece oğlum beni hayal kırıklığına uğrattı. Elimi bıraktı, beni bıraktı. Artık yüzüme bile bakmıyor. Nankör!" dedim ve derin bir nefes aldım. Canımı acıtan bu durumu dile getirmek beni üzüyordu.

"Hanımım, böyle düşünmeyin. Oğlunuz sizi seviyor."

"Seviyor mu? Yanıma gelmiyor, karşılaştığımızda küs duruyoruz ve konuşmuyoruz. Eğer odalarıma geldi ise kavga ediyoruz. Sence bu ne demektir? Babasını umursamayan adam beni mi umursayacak?"

"Anne ve oğul olarak kopamazsınız." diye mırıldandı.

"Söz konusu iktidar, güç olunca anne ve oğul bile birbirini tanımaz. Ben oğlumu tanıyorum, Şah Naresh'i değil. Kucağıma yatıp, saçlarını okşadığım şahranı biliyorum yanlış yollara sapan zalim şahı değil."

"Ne olacak peki? Ne yapacaksınız? İsyan başarısız olursa, ne yapacağınızı biliyor musunuz?"

"Mucize oldu ve isyan başarısız olmadı. O zaman ne yapacağımı biliyorum. Zamanla işleyeceğim bir planım olacak. Şah Naresh'i ve Şahbanu Sandhya'nın pişman olacağı bir plan." dedim soğukça ve gülümsedim.

"Beni düşündürtüyorsunuz."

"Geleceği yazacağım, Aryan. Kaderleri yazacağım ve herkes seçtiğim rolü oynayacak. Sonu ise çok güzel olacak. Ben kazanacağım ve onlar kaybedecekler."

"Haklısınız, hanımım. Siz kazandınız ve yine kazanacaksınız."

"Evet, ben kazanacağım. Kural bu. Ah, neyse çok üşüdüm. Saraya, evime dönelim."

"Elbette, hanımım." dedi ve kürklü pelerinime sarınarak, mezarlıktan ayrıldım.

Saraya döndüğümde sıcaklığın beni sarması hoşuma gitmişti. Donmuş yüzümü ısıtıyordu. Ateşler içinde yanan ruhumu için bir şey değildi. Haremdeki cariyeler saygıyla başlarını eğerken onlara gülümsedim. Sonuçta haremin yöneticisi bendim. Sandhya haremin yönetimine karışamazdı.

Çalışma odama geçtiğimde pelerinimi çıkarmıştım. Masama oturmuştum ve kapım tıklandı. Gel sesimle içeri öfkeli bir halde olan kardeşim Vilraj girmişti. Acaba neye öfkelenmişti? Öfkesinin sebebi ben olsaydım odanın içine bağıra çağıra girerdi. Alaycılığını da ekleyerek beni delirtirdi ama bu sefer daha farklıydı. Hıncını çıkaramıyordu. Bu kesinlikle ona göre değildi. Karşıma oturmuş ve bana bakmıştı.

"Neden buradasın ve neden öfkelisin?" dedim.

Vilraj "Çünkü beni benden daha iyi anlayacak birisini arıyordum ve seni seçtim. Sonuçta ikimizde kardeşiz, değil mi?"

"Bilmem hala kardeş miyiz? Son zamanlarda seni gören şahbanunun kardeşi sanır." dedim ve güldü.

"Ah, ablam benim nasıl da hemen zehirli zehirli laflar söylermiş. Kıskanma, kıskanma benim biricik ablam sensin."

"Vilraj! Ciddi ol."

"Şakayı kaldırabilsen keşke ama yapmazsın sen. Eski ablam olsaydın, gülerdin."

"Ben değişmedim, aynıyım. Eğer odama dalga geçmek için geldi isen defol! Git, saçma şakalarını o küçük kıza yap. Hoş, isyanlardan dolayı çok çalışıyormuş sana zaman ayırır mı bilmiyorum." dedim sertçe.

"Abla, benim tatlı ablam, sakin ol. Biliyorum, gerginsin ama birazcık gülmeye zaman ayır. İnan bana, daha mutlu olursun. Dışarıdan seni görenler nasıl görüyor biliyor musun? Soğuk bir kibir hükümdarı. Gülmeyen, baktığında çevresindeki herkesi donduran birisi."

"Belki de o şekilde görünmem daha iyidir. Herkese sıcak olursam, ihanet etmeyeceklerinin garantisini verebilir misin? Bırakayım da samimi olduklarıma sıcak olayım." dedim ve kafasını salladı.

"Düşününce haklı olduğunu görüyorum, abla. Yine de kibrinden ölmene değer mi, emin değilim."

"İnsanların ne dediğine takarak yaşasaydım, şu an ölmüş olurdum kardeşim. Bu yüzden umursamamak daha iyi. Şimdi bunu geç, bana neden öfkelendiğini anlat." dedim ve merakla ona baktım. O ise kelimelerini düşünüyordu. Oldukça dikkatli davranacak olduğu açıktı. Kelimelerini seçerek konuşması, durumun hassasiyetini gösterirdi.

"Nereden başlasam, bilmiyorum. En güzeli bir soru ile başlayım. Kraliçe Asenath sence nasıl bir kadın?" dedi ve gülümsedim.

"Ne oldu, aşk mektubu mu aldın? Kraliçe'ye gitmeye mi karar verdin?" dedim alaycı bir şekilde ve derin bir nefes aldı.

"Abla! Ciddi bir soru sordum."

"Peki, peki cevaplıyorum. Güçlü birisi. Kendini biliyor gücünü, potansiyelini ve tehlikesini. O tatlı yüzünün altında büyük bir yılan var ve kurbanını avlamak için bekliyor."

"Sana katılıyorum, ablacığım. Haklı olduğunu gösterdin."

"Şimdi derdin ne?"

"Kraliçe'den bir mesaj aldım. Görmekten haz etmeyeceğin bir mesaj." dedi ve yüzünü buruşturdu.

"Okumak istemeyeceğim bir mesaj olmasın demek istedin herhalde."

"Hayır, hayır doğru söyledim. Görmek istemeyeceğin bir mesaj aldım. Kraliçe yaratıcı birisi ve zavallı korsanımı mahvetmiş."

"Neden? Vilraj her şeyi açık konuşmuyorsun."

"Tamam. Sonuçta bu konu Sandhya ile alakalı değil, ülkeminizin geleceği ile alakalı. Açık konuşabilirim."

"Evet, konuş." dedim sıkılgan bir sesle.

"Kraliçe'nin çok kıymetli bir sırrı var, fark ettin mi bilmiyorum. Bunu saklamak için elinden geleni yaptı ve bende bu sırrın peşine düştüm. Diyeceksin ki, sana ne Vilraj ama bana ne olamadı. çünkü Kraliçe'nin sırrının ülkeyi ilgilendirdiği gibi bir izlenime kapıldım. Davranışlarında bunu fark ettim. Konuşması, davranışları hep bu sırra yönelikti."

"Bir içgüdüyle hareket ettin."

"Abla, korsanların içgüdüleri kuvvetlidir çünkü kara yerine denizde yaşamayı tercih ediyoruz. Bu yüzden bir korsanın içgüdülerini hafife almamanı tavsiye ederim."

"Devam et."

"Her neyse, Kraliçe burada kaldığı sürece bu sırrı öğrenmek için her şeyi yaptım. Vahşi cazibemi bile kullandım ama olmadı, sadece ipucular verdi. Bu ipucular çok düşünüdürücü açıkçası ama sana demeyeceğim."

"Ah, aptallık etme. İpucuları söyle ve beraber çözelim. Seninle benim çözemeyeceğimiz bir şey yok."

"Haklısın! Kraliçe'nin sırrı, eşi çünkü hiç ondan bahsetmedi. İpucularında ise birbirlerine muhtaç olduklarından bahsediyordu. Onu geceye benzetmişti."

"Gece mi? Bunu Naresh sık sık Sandhya'ya kullanıyor. Gece gibi saçlar, gece gibi gözler ve bembeyaz ay ışığı gibi bir ten. İşte sana bir Artaga!"dedim alaycı bir şekilde ve gözlerini kıstı. Daha sonra ise kaşlarını çatmıştı. Bir şeyler çözüyor gibi görünmüştü ama sonra bana bakıp, gülümsemişti.

"Gece ve ateş. Bu iki kelimeyi aklımda tutacağım, ablacığım sayende bir şeyler gözüme daha net görünmeye başladı."

"Kraliçe casusuna ne yaptı? Öldürdü mü?" dedim sıkılgan bir sesle.

"Öldürmedi sırf ona ne yaptığını görebilmem için bunu yapmış olmalı. Gözlerini kızgın demirle kör etmiş ve bir iki parmağını kesmiş! Vücudundaki çeşitli yılan ısırıklarından bahsetmiyorum. En sonunda ise zavallıyı bana gönderdi."

"Kraliçe'yi kızdırmışsın. Casusunu öldürmekten beter etmiş. Zaten ondan da bunu beklerdim. Basit bir kafa kesme olayı ona yakışmazdı."

"Zavallının aklını kaçırtmış, abla. Delirmiş! Üstüne bulduğum notta ise bir daha aynı şeyi tekrarlarsam, ansızın bir gece öleceğim yazıyordu. Bunu bana kral yazmış."

"Kral Makpha elbette bir gün tanışacağız ve o gün gelesiye kadar sabredelim. Buna ne dersin?"

"Abla, o kral sıradan bir adam değil. Ülkemize zarar vermek isteyen birisi diye düşünüyorum yoksa kendisini bu kadar saklamaz."

"Kraliçe de bu ülkeyi istiyor ve kendini saklamadı."

"Kraliçe'den daha çok istediği için kendini sakladı. Bu kral çok farklı bir adam ve aklıma birçok soruyu getiriyor."

"Sorularını söyler misin?" dedim ve kapım tıklandı.

"Diyemem!" dedi ve gel sesimle içeri Arvind girdi. Saygıyla bana başını eğerken, nefretle Vilraj'a bakmıştı. Yine de bu bakışlar Arvind'e güvenmem için bir sebep değildi. Bu adamın kardeşime olan hastalıklı sevgisini biliyordum, Vilraj uğruna neler yapacağını biliyordum. Bir anda kardeşimden vazgeçemez ve benim yanımda yer alamazdı. Bu yüzden asla ona güvenmeyecektim sadece kullanacaktım. Zamanı gelince ise bir çöp gibi bir kenara savrulacaktı.

"Ne oldu, Arvind?" dedim Arvind'e bakarak.

Arvind "Şahana bugün şehri gezecektiniz ve bunu beraber yapacaktık. İsyanın etkilerini görmeliyiz."

Vilraj "Bende geliyorum!" dedi hevesle.

"Ah, doğru. Unutmuşum, Arvind. Kardeşim gelmeye bu kadar çok hevesli misin? İsyanın sonuçlarını görmeye kalbin dayanabilir mi?"

"Korkma, abla ben senin gibi kendimi yalanlarla avutan bir adam değilim."

"Yalanlar mı? Sandhya'nın bu ülkeye verdiği zarar açık değil mi? Halkım isyanlar yüzünden sefillik içinde."

"Kışın etkisi de fazla. Kış, bu yıl çok yoğun. Kar yağmayan şehre bile kar yağdı. Naresh yanlış bir zamanda evlenmeyi tercih etti."

Arvind "Belki de evliliğin kendisi hatadır, Kaptan. Bir kadın uğruna halkıyla burun buruna gelen bir hükümdar var." dedi soğukça.

"Bak, mantıklı düşünen birisi. Neyse, at arabamla ineceğim. Ben hazırlanırken, sizde sarayın çıkışında bulunun." dedim ve ayağa kalkıp, odadan çıktım.

Kendi odama geldiğimde ise hızla üstümdekilerden kurtulmuştum. Daha sonra beni sıcak tutacak, örgü kırmızı tunik ve deri pantolon giymiştim. Deri çizmelerim ise dizlerime kadar geliyordu. Sarı saçlarımı açık bırakmayı tercih etmiştim. Belime kısa bir kılıç aldıktan sonra kürklü pelerinimi almıştım. Bu kadar kalın giyinmeyi sevmiyordum ama üşümemem lazımdı.

Odamdan çıktım ve sarayın dışına çıktım. At arabama geldiğimde kardeşimle Arvind'in sessizce beklediğini gördüm. Beni görünce ikisi de gülümsemişti. Daha sonra at arabama binmiştik. Yol boyunca yavaştık. Pencereden dışarı baktığımda yıkımı görüyordum ve içim sızlıyordu.

"Güzel Ghunda'yı bu halde görmek çok acı." dedim ve karşımdaki iki adama baktım.

Arvind "Kış ve isyan, şehri mahvediyor Şahana."

Vilraj "Eğer isyanı körüklemeseydin, abla bu halde görmezdin."

"İsyanı körükleme yetkisini aldığımı sana kaçıncı defa hatırlatacağım, kardeşim." dedim alaycı bir şekilde.

"Naresh'in meydan okumasından yararlandın. Eğer ona uymasaydın, bu isyan daha küçük olurdu. Şimdi ülkenin her yeri isyan ateşinde yanıyor. Valiler ikiye bölündü."

"Doğruyu gören valiler var, göremeyenler de var. Mesela Shalin!"

Arvind "Şahten Shalin'in bu şekilde davranmasını bekliyordunuz, size en son kızgındı."

"Benimle yarışmaya çalıştı. Aptal kız!" diye homurdandım.

Vilraj "Beni asıl şaşırtan üvey kızlarının desteğini alabiliyor olman. Zavallıları nasıl kandırdın?" dedi ve gülümsedim.

"Ben onlara yaşamı teklif ettim, Naresh ise ölümü gösterdi. Yaşam her daim kıymetlidir, kardeşim. İnsanlar yaşamak ve yaşatmak ister, ölümü bile yaşam için kullanırlar."

"Bu isyan biterse, Naresh sözünü tutacaktır. İsyana destek veren şahtenleri ve kardeşlerine ölümün nefesini getirecektir."

"İşte bu yüzden bu isyan bitmemeli!" dedim gülümseyerek ve araba durdu.

Kardeşim ve Arvind indikten sonra ben inmiştim. Şehrin merkezindeydik. Darmadağındı. Zaferlerin ilan edildiği yerde çok ama çok kötüydü. Parsmet heykelinin dibinde oturan insanlar vardı. Beni görünce bir şey dememişlerdi. Onları desteklediğimi biliyorlardı.

"Hadi, pazarları dolaşalım." dedim ve oradan ayrıldık. Arabacıya burada kalmasını demiştik.

İşlek sokaklar çok kötüydü. Zararlar vardı. Naresh bu zararları bastırmaya çalışsa bile faydası azdı. O tamir ettikçe, yeniden bozuluyordu. Tanrıçam! Şahana olup, ülkemi iyileştirmiştim. Şimdi ise kurduğum düzen eskiye dönüyordu. Hepsi deli oğlum ve aşkı yüzündendi. Yaşadığım müddetçe Sashibai asla sefil olmayacak diye kendime söz vermiştim ve şimdi bu sözü tutamamak beni üzüyordu. Güç delisi değildim. Öyle olsaydım Leylane gibi davranırdım. Onun geçmişte yaptığı her şey çirkinlikle doluydu. Güç deliliği uğruna ülkeyi düzeltebilecek bir şahrandan vazgeçmiş ve oğlu Abhay'ı tahta çıkarmıştı. Ardından kendisi yönetmişti. Ben bunu istemiyordum. Ülkeyi yönetecektim ve bu doğru kişiyle olacaktı. Sonra ülkem huzur içinde olacaktı.

Yemek çadırına gitmiştim. Burada yemek alanlar vardı. yemek dağıtımın başına gittim ve kase kase çorba dağıtmaya başladım. Bunu yapmak hoşuma gidiyordu. İnsanlara gülümseyerek hizmet ediyordum. Devlet, halka hizmet etmeliydi. Bu anlayışla Azeadin devletini kurmuştu ve mirasçıları olarak devam ettirmeliydik.

"Vilraj, Arvind! Şuradaki kasadaki ekmekleri alın ve dağıtın. Boş durmayın. Parsmet insanlarını çalışırken görmeyi daha çok sever." dedim ve yaşlı kadının tabağına çorbayı koyup, gülümsedim.

İkisi dediklerimi yapmışlardı. Kasa kasa ekmekleri dağıtıyorlardı. Bu Vilraj için özel olmalıydı. Gün gün onunla yemek çadırlarına gelir ve sıraya girerek yemeklerimizi alırdık. Yemekler bol bol konulmazdı, tek veya 2 çeşit yemek verilirdi fakat verilen şeyler ikimizi mutlu ederdi. Bazen kendi hakkımı ona veriyordum ve gözlerindeki mutluluk beni mutlu ediyordu. Acaba bu ekmekleri dağıtır iken aklına bu gelmiş miydi? Benim gibi geçmişteki anılarını düşünüyor muydu? Bunu ona soracaktım.

Yemek dağıtımından ayrıldığımızda insanlar bana karşı güleryüzlü ve minnet dolulardı. İyi niyetli dualar ediliyordu. Beni her daim bu ülkenin başında görmek istediklerini söylüyorlardı. Buna karşılık gülümsüyordum. Onlardan birisi olduğumu her daim bileceklerdi. Benim onları yönetmek için var olduğumu bileceklerdi.

Sokak soğuktu ve hafif bir yağış mevcuttu. Evsizler için şanssız bir gece daha olacaktı. Saraya döndüğümde ilk işim çadır kurdurmak olacaktı. İçine ise battaniyeler ve yastıklarla dolduracaktım. Sonra içerisi ısıtılacaktı. Ghundalı evsizlere kucak açacaktım. Kış günlerini dışarıda geçirmeyeceklerdi.

Vilraj "Kış çok soğuk ve bundan hoşlanmadım." dedi memnuniyetsizce.

"En azından akşam olduğunda dışarıda olmayacaksın, sıcak evinde oturuyor olacaksın ama bu insanlara ne olacak? Sefillik, yoksulluk içindeki insanlar ısınmak için ne yapacaklar? Bugün yemek isteyen insanları gördün. Acaba hepsinin evi var mı? Bunu hiç düşündün mü?" dedim ve dilenen bir kadına parmağımdaki altın yüzüğü çıkartarak verdim. Kadın mutlu olmuştu.

Dilenci "Parsmet sizi kutsasın, Ulu Hanımım." dedi mutlulukla.

"Git ve o yüzüğü bozdur, sat. Eminim sana yetecektir." dedim ve yürümeye devam ettik.

İsyanların olduğu sokağı geçtikten sonra zafer meydanına gelmiştik. At arabası az ilerideydi. İnsanların bağırışlarından uzaktaydı. İnsanlar bağırıyordu. Sokaklara yayılanlar da vardı ama ana grup buradaydı. Sarayın önüne ne zaman gelirlerdi, bilmiyordum. Naresh kazığa kafalar oturttuğundan beri ürküyorlardı. Naresh'in şu sıralar lakabı Kazıkçı Şah idi. Kafaları uzun süre tutmuştu ve sonunda Sandhya kaldırmıştı.

Önümüze kucağında bir çocukla kadın çıkmıştı. Kadın sefil haldeydi. İsyancılardan birisi olduğu açıktı çünkü başında siyah kurdele sarılıydı. İsyancıların sembolü bu olmuştu. Vilraj ve Arvind hemen önüme geçmişlerdi ve koruyucu bir şekilde elleri kılıçlarına gitmişti. Kadın ise ürkerek ikisine bakmıştı.

"Çekilin önümden! Bana zarar vermeyeceği ortada." dedim sertçe ve çekildiler.

Kadın "Yardım edin, ne olur yardım edin. Çocuğum yaralandı! Askerler yaraladılar onu ve yarası iltihaplandı." dedi ağlayarak ve kucağındaki çocuğa baktım.

"Askerler mi yaptı?"

"Evet! Oysa oğlumun tek derdi beni korumaktı." dedi ağlayarak.

"Hemen saraya gidiyoruz, benimle gel."

Vilraj "Abla, oğlun..." dedi ve ona sertçe baktım.

"O devletini yıksın ben arkasını toparlayayım, Vilraj! Hanımına aynen bunu dersin. Bugün gördüğün bu manzara Naresh ile Sandhya'nın eseri." dedim öfkeyle ve Vilraj başını eğdi. Konuşmaya hakkı olmadığını biliyordu.

Arabaya binmiştik ve hızlı olmalarını demiştim. Ellerinden geldiğince hızlılardı ama kaygan zemin yüzünden dikkatli olmak zorundaydık. Kadın sefil bir halde oğluna bir şeyler mırıldanırken yanımda oturan Vilraj kadına üzgünce bakıyordu. Daha sonra Arvind ile bakışmışlardı. Düşüncelerini merak etmiştim. Yanımda oldukları zaman görmezlikten geliyorlardı ama şimdi ne olmuştu da bu olmuştu?

Saraya geldiğimizde ise hızla kadınla beraber sarayın hastane bölümüne gelmiştim. Hekimlere emirler vermiş ve kadınla çocuğuna bakmışlardı. Çocuk iyileşesiye kadar burada olacaklarına dair emir vermiştim. Emrime uyacaklardı. Bu kadın isyancı bile olsa oğlu bir masumdu. Devlete ihaneti yoktu.

Kıyafetlerimi değiştirmiş ve kimsesizler için çadır kurulmasını emrini vermiştim. Aryan bu işi takip edecekti. Çalışma odama girdiğimde ise Prihan ile Rithu'yu gördüm. Prihan hamileydi ve karnı belirgindi. Bu sefer mutlu bir gebelik dönemi geçiriyordu. İsyanlara üzülüyordu ve bundan dolayı beni suçluyordu. Ayrıca kocasına da kızıyordu. Hoş, Rithu bu konuda asla onu umursamıyordu. Rithu isyanları körüklemek için her şeyi yapıyordu. Masama geçtiğimde ise oturmuşlardı.

Prihan "Anne, bu soğuk havada ve isyanlar içinde nasıl şehre inebilirsin?" dedi sertçe.

"İnsanların benimle bir derdi yok. Sandhya bunu yapamaz ama ben özgürce yapabilirim. Acaba hangimiz özgür bir kadın? Kendisi beni cariye kökenli Şahana diye aşağılıyor ama o özgür bir kadın olarak Ghunda'da gezemiyor." dedim alaycı bir şekilde.

"İnsanlar öfkeli. Kendilerini destekleyenlere bile zarar verebilirler."

"İnsanlar beni seviyor. Asla dokunmazlar. Tanrıçam! Prihan nasıl böyle sessiz kalabiliyorsun? İnsanlar tekrardan sefil günlerine dönüyorlar. Kış ve isyan, fakirleştiriyor."

Rithu "İsyan olmasaydı, bunlar olmazdı. O yabancı kadın yüzünden oldu. Bu topraklara lanet getirdi." dedi sinirle ve Prihan buz gibi baktı.

Prihan "Suç Sandhya'nın değil, Rithu."

"Evet, onda! Şah'ın aklına girdi ve yıkılmaz bir kuralı yıktı. Sonra ne oldu? Parsmet bizi cezalandırdı. Kış sert ve uzun geçiyor. Topraklarımızın bereketi yok. İnsanlarımızı nasıl besleyeceğiz?"

"Suç Sandhya'nın, Prihan. Rithu haklı. Bencilce arzuları yüzünden halkımız sefalet çekiyor. Kar yağmayan şehrimize kar yağıyor. Bunun bedelini ödemeli." dedim ve Prihan alaycı bir şekilde gülümsedi.

Prihan "İsyanı desteklemeseydiniz, Naresh bastırırdı ama olmadı."

"Aptal! Bu isyan haklı sebeplerden dolayı var."

"Naresh'i halkıyla küstüreceksin!"

Rithu "O da aklını başına alsın ve Sandhya'yı şahbanu yapmasın. Sandhya bedel ödeyecek diyordun Anjali, değil mi? Neden Artangal'a giden yardımları kesmiyoruz? Madem Sandhya yüzünden Sashibaililer açlık çekecek, bırakalım Sandhya'nın insanları sefalet çeksin." dedi kinle ve gözlerim iri iri oldu.

"Rithu! Seni tanıyamıyorum. Benim eşim olan adam nerede? Bana nazik davranan adam ile şu an bu çirkin düşünceleri olan adam arasında dağlar kadar farklar var! Oradaki insanlara ne olacak? Ghunda bile kışı zor geçiyor ise kuzeyde olan Artangal ne olacak? Orası kimbilir nasıl olmuştur?" dedi dehşete düşmüş bir şekilde.

"Prihan önemli olan, Sashibai insanlarıdır."

"Anne, bir şey de lütfen." diye fısıldadı.

"Bu çok acımasızca ama Sandhya'nın yılması için harika bir fırsat. Acaba Sandhya Artangal'ı mı tercih edecek yoksa Sashibai'yi mi? Bu yazdığımı herkese göster. Adamlarını örgütle ve Artangal'a yardımları kes ve o yardımlar Ghunda başta olmak üzere tüm Sashibai'ye yayılacak." dedim ve hızla Rithu'nun dediğini yazıp, mührümü bastım. Prihan ise ayağa kalktı. Eli şişkin karnındaydı. Gözlerinde ise hayal kırıklığı vardı.

"Ben daha fazla kalpleri kararmış insanlar arasında kalamam. Acımasızsınız! Hırslarınız uğruna insanları felaketlere sürüklüyorsunuz." dedi ve sinirle çıktı. Onu umursamadım. Babası gibiydi. Hassastı ve kalbi bunları kaldıramıyordu. Gittiği iyi olmuştu. Daha fazla mızmızlanmasını çekemezdim.

Rithu ile biraz daha konuştuktan sonra bitmişti. Tek başıma yemeğimi yemiş ve Sashibai'nin geçmişini okumuştum. Daha sonra ise Aryan'ın çadır kuruldu, evsizler toplandı demesiyle keyfim yerine gelmişti. İsyancı kadın ve çocuğunu kontrol etmiş sonra uyumuştum. Rahattım.

Sabah ise erkenden kalkmıştım. Toplantılara katılmadığım gibi kimseye de katılmasını izin vermiyordum. Zaman zaman kendim onları topluyordum. Devlet yönetilmeye devam edilmeliydi. Gerçek hükümdar bendim. Sandhya olamazdı.

Çalışma odamın kapısı açıldı ve içeri Sandhya'nın hadımı Sahen geldi. Beni Naresh ve Sandhya'nın beklediğini demişti ve bende onlar ayaklarıma gelecek demiştim. Kısa süre sonra ise Naresh öfkeyle içeri girmişti. Peşinde ise Sandhya vardı. Oğlum öfkeyle bana bakıyordu. Ayağa kalktım ve karşısına geçtim.

Naresh "Sen ne yapıyorsun?" diye bağırdı.

"Ne yapmışım?" dedim soğukça.

"Soruyor musun? İnsanları yaşatmak için diğer insanları öldürüyorsun! Bunu kendi menfaatin için yapıyorsun. Yetmiyor, isyancılara sarayı açıyorsun!" dedi ve birkaç adım üstüme yürüdü. Arkasındaki Sandhya elini omzuna koyunca, durmuştu. Kızın bakışlarında endişe ve hüzün vardı.

Sandhya "Naresh sakin ol, yalvarırım. İnsanlarınla yeterince karşı karşıya geldin, annenle gelme!"

"O kadın, beni bu hale soktu. Arkamda durması gerekirken karşıma geçti. Benim karşıma geçti, benim!" dedi sinirle.

"Sende beni bu küçük kız yüzüne bıraktın. Beni bıraktın. Anneni bıraktın." dedim sertçe.

"Bunun cezası bu mu olacaktı? Sandhya'dan ölümüne nefret et ama Artangal insanlarını bu nefretle cezalandırma. Onların hükümdarıyım ve korumak zorundayım."

"Beni bu isyanda serbest bıraktın." dedim alaycı bir şekilde.

"Bu kadar zalim düşüneceğini bilemedim, anne. İnsanları açlıkla cezalandıracağını bilemedim."

"Asıl aç olanlar Sashibaililer! Ghunda'ya baktın mı hiç? İnsanlar sefalet içinde. Kış ve isyan, onları kötü etkiledi. Sen Sashibailisin."

Sandhya "Artangal da Sashibai topraklarında ve onlar da Sashibaili, Şahana. Siz kuzeyin soğuğunu bilmiyorsunuz. Ghunda bile bu kadar soğuk ise, Artangal buzlarla kaplanmıştır. Lütfen, bu emri geri çekin. O insanlar benim yüzümden açlıkla cezalandırılamaz." dedi ve derin bir nefes aldı. Tahmin ettiğim gibi bu durum küçük kızı etkilemişti.

Naresh "Sandhya haklı! Senden daha mantıklı düşünüyor. Ayrıca o isyancı anneyi ve çocuğu da sarayda istemiyorum. Devletime, hükmüme hainlik eden burada olamaz."

"Hayır, onlar burada kalacak Naresh!" dedi ve Naresh şaşkınca baktı.

"O kadın seni istemiyor ve sen ona merhamet mi besliyorsun? Şaka gibisin Sandhya."

"İnsanlar acı çekiyor ve bunun tek suçu benim, ben! Acı çekmemeliler, Naresh. Seni halkına küstüremem."

"Bunun suçlusu sen değilsin, o!" dedi sertçe ve beni gösterdi.

"Ben mi? Sandhya suçlu. Taht arzusuyla halkı fakirleştirdi." dedim.

"Anne! Saçmalamayı kes artık. Emrini geri çek."

"Çekmiyorum! Eğer emrimi bozmaya kalkarsan, eğer bunu yaparsan ülkede iç savaş çıkar haberin olsun. Bu da o küçük sürtük Asenath'a yarar." dedim ukalaca.

"Asenath ile savaşırım, seninle de! Kimseden korkmadım, korkmam!"

Sandhya "İç savaş çıkmamalı. Naresh, sakin ol. Bir çözümünü bulacağız, sevgilim." dedi ama oğlum onu umursamadı.

"Elinden geleni yap, Şahana. Madem canın iç savaş istiyor, istediğini alacaksın. Benim kimseden korkum yok!" dedi öfkeyle ve omzuma çarpıp, gitti.

Gülümseyerek Sandhya'ya baktım. Bakışlarında acı çeker gibi bir ifade vardı. Onu anlıyordum. Her şeyin sorumlusuydu ve bu berbat bir histi.

"Seni anlıyorum, küçüğüm. Berbat bir his. Her felaketin sorumlusu sensin. Halk, ben, saray Naresh ile küs. Halk sefillik içinde ve şimdi doğduğun topraklar da aynı kaderi paylaşacak hatta daha beteri olacak. Yazık, sana acıyorum." dedim ve Sandhya'nın gözleri doldu.

Sandhya "Sen korkunç bir kadınsın."

"Sana bunun bedeli olacak demiştim. İnsanların mı yoksa şahbanuluk mu? Tercihin ne olacak? Tek bir tercih ile insanlarını kurtarabilirsin." dedim ve Sandhya gözyaşları içinde odamdan gitti.

Arkasından baktığımda güldüm. Leylane beni oğlumla sınamıştı ve ben onu Artangal ile sınıyordum. Sandhya'nın zayıf noktası buydu. İnsanlar! Geçmişindeki olayların izi hala tazeydi ve kanatmıştım. Bu kanla Sandhya önümden çekilecekti. Kendimi oldukça iyi hissediyordum. Kışın soğukluğuna karşın içimdeki ateş beni koruyordu. Asla üşümeyecektim. Çünkü ben ateştim.

Rithu

Vilraj


Asenath'ın mesajını nasıl buldunuz? Beklediğiniz gibi miydi?

Sizce Vilraj bir şeyler çözmüş olabilir mi?

Anjali'nin insanlarla iletişimini nasıl buluyorsunuz? Halkı üzerinde etkisi nasıl? Sizce iyi bir yönetici mi?

Sizce Artangal Olayı nasıl çözülecek? Anjali'den böyle bir hamle bekler miydiniz? İç savaş çıkar  mı? Naresh ve Sandhya nasıl çözecek?

Şah Abhay yaşasaydı, ne düşünürdü isyan hakkında?

Bir dahaki bölüm, Sandhya bölümü olsun mu? Zavallının hislerini azçok tahmin ediyorsunuzdur bence. Yazık, zor bir durumda kaldı. Kendi insanları mı yoksa şahbanuluk makamı mı? :/

Continue Reading

You'll Also Like

2.3K 188 5
M. Ö. 209 – Esik, Orta Asya Mete Han, Çin'e karşı baskısını sürdürmektedir. Boy beylerini bir araya toplayarak son darbeyi indirmeyi planlamaktadır...
109K 8.6K 190
''Boşanmayı kabul ediyorum.'' Sovieshu yarı rahatlamış, yarı pişman bir ifadeyle bana baktı. Maskaralık mı yapıyordu, yoksa samimi miydi? Şu ana kada...
VAZİFE By ALGON

Historical Fiction

13.1K 737 30
Osman bey Alaeddine vazife vermişdir. Ama bu vazife onların planladığı gibi olmaz ve başka kötü şeyler olur
12.8K 668 21
Genç bir kız, hayatındaki tek önemli insanın erkek arkadaşı olduğunu düşünüyordu. Onun yanında mutlu ve güvenilir hissediyordu, ve sırf onunla birlik...