Ateşin Kurbanı

Av Elizabethstark1

510K 32.2K 36K

TAMAMLANDI! THE WATTYS 2020/TARİHİ KURGU KAZANANI Tarihikurgu #1 Tarih #1 Aşkın, iktidarın ve gücün savaşı! B... Mer

2020 Watty Ödülleri Kazananı
♦Bilgilendirme - Ülkeler♦
Bilgilendirme-Karakterler ♦
Bilgilendirme: Şahlar&Şahbanular
Bilgilendirme: Haritalar
Yeni Kitap!-2020/2021-Gazap Tanrısı'nın Çocukları♥♥♥
Resim & Şah ♦
Korkular & Altın ♦
Vekil & Düğün ♦
Zafer & Onur ♦
Işık & Hazine ♦
Uyanış ♦
Zafer Alayı & Aile ♦
Güven & Kızılcık Sopası ♦
Cezalandırma & İçgüdü♦
Sarhoş & Cariye ♦
Hırçın & Tutku ♦
Sorumluluk & Değişmek ♦
Buluşma & Etkilemek ♦
Odak & Kardeşler ♦
Uyuyan Güç & Zalim, Şarap♦
Masumiyetin Sorgusu & Adaletin Vicdanı ♦
Sessizliğin İnfazı & Acıyı Kucaklamak ♦
Basit & Sıradanlık ♦
Kılıç Düellosu & İhanet ♦
Müttefik & Kelime Oyunu ♦
Güç Yolu ♦
Korku Deliliği & Zalimlik Bedeli♦
Anka Kuşu & Ejderha ♦
Merdiven & Hükümdar Eşi ♦
Kuralsız Şah♦
Nemdas'ın Ruhu ♦
Aşkın Gücü♦
1. Kısım Ateşin Kurbanı Yapay Zeka Görselleri ♦
İkinci Kısım:Ateşin Işıltısı - Karakterler ♠
Tutkuyla Sevmek ♠
Gösteriş ♠
Canavar ve Küçük Kız♠
Kara Hırs♠
Maskeyi Kırmak ♠
Sen Kimsin?♠
Kırmızı İp♠
Şımarık Kız♠
Tecrübesizlik ♠
Beklenilen Kişi ve Haber♠
Sapheda'nın Gözyaşları♠
Anka'nın Çığlıkları♠
Özgürlüğü Öğrenmek♠
Gölgelerin Oyunları♠
Ufak Tefek Sohbetler/Notlar/Duyurular
Hiçliğin Zehri ♠
Şahbanu Anjali♠
Karanlık Ateş♠
Söz♠
Suyun Kızı♠
Korku ve Felaket♠
Merhamet ve Zalimlik♠
Boğmak♠
Ayna Kırıkları♠
Anka Hırsı♠
Yıldızlarla Dans♠
Acıdan Delirmek♠
Tutkunun Ölümü♠
Derin Yaralar♠
Yaşamak ♠
Diz Çöktürmek♠
Aşk Suç Mu?♠
Zamanı Gelince & Kraliçenin Ateşi♠
2. Kısım Ateşin Işıltısı Yapay Zeka Görselleri ♠
Üçüncü Kısım:Ateşin Hükmü Karakterler❦
Masumiyetim Silahım❦
Gizli Bir Sorun❦
Canavarın Hükmü❦
Oyun❦
Kurdun Adaleti❦
Yeniden Yükseliş❦
Kristal Oyunlar❦
Işığı Bul❦
Bencillik ❦
İki Kılıç❦
Medarat Yılanı❦
Karşılıklı İhanet❦
Delinin Yıldızı❦
Kendini Öldürmek❦
Şahbanu Acısı❦
Benim Hükmüm ❦
Özgür Bırakılan Kuş ❦
Çöl Köleleri❦
Zalimlik ve Kan❦
Tufan❦
Kaderi Değiştirmek❦
Kış ve İsyan❦
Işığın Teslimiyeti❦
Siyah, Mor ve Altın❦
Çölün Kızı❦
Acı Uçurumu❦
Hükümdar Hazırlıkları❦
Ateşin ve Suyun Uyumu❦
Eskisi Gibi Olmayacak❦
Delinin Savaşı❦
Yenilginin Zaferi❦
Ejderha Tacı❦
3. Kısım Ateşin Hükmü Yapay Zeka Görselleri ❦
4. Kısım : Ateşin Çığlığı - Karakterler♣
Kalplerdeki Savaş♣
Benim♣
Morun Etkisi♣
İçe Bakmak♣️
Planlar ve Gelecek♣
Hükümdar ve Baba♣
Sevgim Yetmedi♣
Orta Yol♣️
İspatlama♣
Baba Katili & Zincirler♣
Düşmanlık İçin Dostluk♣
Ölümü Düşünmek♣
Vicdan Kafesi♣
Soğuk Kibir♣
Zayıf Noktalar♣
Karanlıktaki Fısıltılar♣
Kraliçe Taşı♣
Gücün Dikenleri♣
Elimi Tut♣
Ufak Tefek Sohbetler/Sorular🔥🥀
Dikenli Gül♣
Ateşkes♣
Hüküm Bedelleri♣
Savaşçı Kalbi♣
4. Kısım Ateşin Çığlığı Yapay Zeka Görselleri ♣
5. Kısım:Ateşin Yazgısı♥
Hükümdarlık Naibi♥
Güneş'in Kızı♥
Meydan Okumak♥
Artangallı Şahbanu♥
Güzel Bir Hata♥
Düşünceler♥
Hassas Kalp♥
Tehlikeli Delilik♥
Ejderha Ateşi♥
Güç Kaybı♥
Hükümdarın Geleceği♥
Priya Tutkusu♥
Parçalanan Hayaller♥
Bilinmeyen Sızı♥
Geç Gelen Adalet♥
Bir Şahran♥
Rezil♥
Fırtına Öncesi♥
Zaferi Müjdelemek♥
Gelecek İçin Hayaller♥
Kan Yağmuru♥
Maute'nin Nefesi♥
Sashibai'nin İyiliği♥
Kendini Kaybetmek♥
Sönmeyen Ateş♥
Buzun Kıvılcımı♥
Savaş Öncesi♥
Yanan Şahbanu♥
Krisnae'nin Düşü♥
Banuşah♥
Son Emir♥
Gölge ile Savaşçı♥
Sapheda'nın Hüznü♥
Kan Oyunu♥
Krisnae&Sapheda(FİNAL)♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-1 ♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-2 ♥
♦♣♠♥Yeni Kitap♦♣♠♥
Kapaklar♦♣♠♥
❤Ateşin Kurbanı The Wattys2020 Özel Kapağı, 2020 Sohbet❤
Gölgenin Aşkı Yayında!

Güç Savaşı ❦

2.1K 172 391
Av Elizabethstark1

Herkese Merhaba! Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı yazınız.
:) yorumlarda gelsin ama... Kendinizi belli edin lütfen.

Bölüm şarkısı ile okuyunuz. :) Red- Darkest Part

Aşağıda Harsh, Baldev var.

Kolajlara bakarsanız, değerlendirirseniz sevinirim. :)

İyi okumalar!

Yayınlanma : 20.08.2018 (00:00)

Sashibai Şahlığı - Başkent: Ghunda - Kılıç Sarayı

Anjali


Kaç gün olmuştu? Elimdeki küçük kuşun uçuşu kaç gün olmuştu? Sandhya ortada yoktu ve ciddi bir kriz demekti. Bir gece ansızın haremden kaçırılıyordu ve kimse nereye gittiğini bilmiyordu. Tanrıçam, oğlum ortada yok iken tüm sorumluluk bendeydi ve neden bu küçük, saf kızın kaybolmasına izin vermiştin ki? Kötü bir oyun oynuyordun ve ben bunu hakketmiyordum. Kötülüğüm olmamıştı ki! Oldukça iyi bir insandım. Halkımı besliyordum, doğru yolu gösteriyordum ve devletimin varlığını yüceltiyordum. Biraz kötü davranışlarım vardı ama bu sarayda kim saf ve temizdi ki, ben olabileyim? Bu yüzden ben iyiydim. Kendi çapımda iyiydim demem daha doğru olurdu.

Odamda ise Harsh ve ablam Lilave vardı. Biraz sonra Baldev ve Syon da burada olurdu. Kardeşlerimi çağırmıştım çünkü konuşmam lazımdı. Gücüme güç katmak için ihtiyacım vardı. Farklı fikirlere ihtiyacım vardı ve bunu kendi kanımla sağlayabilirdim. Onları aptal görsem bile benim kardeşlerimdi. Benim kanımdı, benim ailemdi.

Ablamın kızılımsı saçları toplanmış ve inci ağla kaplanmıştı. Zümrüt yeşili kadife elbisesi içinde merakla bana bakıyordu. Harsh ise oldukça sakindi. Bana casuslarımızın raporlarını vermişti. Hiçbir şekilde Sandhya'nın ve oğlumun nerede olduğuna bilgi yoktu. Bu sinir bozucuydu. Sinirle kağıtları bıraktım. Harsh dikkatle bana baktı ve sırıttı.

Harsh "Oldukça sinir bozucu, değil mi?"

"Evet!" dedim.

"Genelde istediğimi elde edemeyeceğince bu işin ardından kim çıkıyor biliyor musun? Vilraj!" dedi ve ablam güldü.

Ablam "Vilraj'a ağır hasta diyorlar, zaten günlerdir ortalıkta yok. Bununla mı uğraşsın?"

"Asıl tuhaf olan bu değil mi? Benim tanıdığım Vilraj hastalıktan ölüyor olsa bile benimle uğraşmaktan vazgeçmezdi. Bunca süre kaybolması iyiye işaret değil. Evine adamlarımı gönderdim ama geri çevrildim." dedim.

"Acaba öldü de, haberimiz mi olmadı?"

Harsh "Ölseydi emin ol haberimiz olurdu, abla. Ben düşüncemi söyledim. Şah ve senin şu küçük kızından haber alamama sebebimiz Vilraj. Haklı çıkacağımı göreceksin." dedi ve önündeki masadan bir kurabiyeyi alıp, ağzına attı.

"Sandhya'nın kaçması veya kaçırılması iyi olmadı. Naresh bugün dönerse, ne diyeceğim?" dedim hırsla.

Ablam "Sandhya ile bu kadar ilgili olman şaşırtıcı!" dedi alaycı bir şekilde ve gülümsedim.

"Onunla kavgam, güç kavgası. O, benim zamanında başaramadığım şeye göz dikti ve ben bu yüzden onunla savaşıyorum. Onun dışında bir sorunumuz yok. Takdir edilesi bir genç kadın. İyi bir anne, Naresh'e iyi bir eş ama sınırlarını bilmiyor. Bende bir anne olarak onu terbiye ediyorum."

"Ben kızı hiç sevmiyorsun sanıyordum, oysa gizli bir hayranlığın var." dedi şaşkınca.

"Evet, doğru. Sonuçta yabancı topraklardan geldi ve buraya uyum sağladı, yetmedi bana kafa tuttu. Bu bende hayranlık ve sevgi uyandırıyor."

Harsh "Sevgini çok güzel gösteriyorsun, Anjali." dedi alaycı bir şekilde ve gözlerimi kıstım.

"Bunu kendisi istedi! Bana meydan okudu, Harsh! Bana meydan okudu, inanabiliyor musunuz? Ben ne yapacaktım? Alkışlayacak mıydım? Elbette cevabını verecektim. Dua etsin ki Leylane'nin bana davrandığı gibi ona davranmıyorum. Onu ve çocuklarını aşağılamıyorum, görmezlikten gelmiyorum."

"Sen çok merhametli kadınsın, kalbin bir pamuktan bile yumuşak!" dedi gülerek ve umursamazca omzumu silktim. Kalbimin pamuktan olduğunu iddia etmiyordum sadece ufak bir merhamet gösterdiğimi diyordum fakat karşımdakiler bunu anlamıyorsa, bu onların sorunuydu.

Ablam "Ben şeyi çok merak ediyorum, Lepika meselesini. Gerçekten o kızı şahbanu yapacak mısın? Kızın halasını yaktın ama o senin yanında. Bundan korkmuyor musun?"

"Lepika, kukla bir şahbanu olacak ve birkaç yıl sonra ölecek. Onun için planım bu. Rithu bana kızın oldukça itaatkar olduğunu söyledi ve ben bu yüzden kabul ettim. Drahi ailesinin desteğini kullanmam lazımdı. Hoş, onlar hala Yashila'nın kinini güdüyorlar ama söz konusu ülke ise duygularını bir kenara atıyorlar." dedim.

"Yine de o kızda hoşuma gitmeyen bir şey var." diye mırıldandı.

"Ne?"

"Her şeyi kurallarına göre oynuyor oysa burası kuralların olmadığı bir saray. Bunu nasıl yapabiliyor?"

Harsh "Lepika, halasının ölümünü göz önünde tutmalı ve ablamın yanında olmalı. Eğer yanmak istiyorsa, bu onun sorunu."

"Ablama katılıyorum. Lepika'da bir şeyler var. Yashila'nın itaatkarlığını taşımıyor, sinsi bir itaatkarlığı var. Günü gelince dişlerini gösterecek ama o zamana kadar ben dişlerini sökmüş olacağım." dedim yavaşça.

Daha sonra kapım çaldı ve gel sesimle Syon ile Baldev geldi. İkisi de askeri kıyafetleri içindeydiler. Baldev'in iri yarı görüntüsü ile Syon yanında biraz çelimsiz kalıyordu. Syon Neraja'nın ölümünden sonra kendisini daha çok orduya vermişti. Küçük kızı ile ilgileniyordu elbette ama ordudaki askerleri onun için daha çok önemli olmuştu. Neraja'yı gerçekten sevmiş miydi, bilmiyordum. Bildiğim şey Neraja'nın onu mutlu ettiğiydi ve Neraja'nın bu nankörce davranışı onu duygulardan soğutmuştu.

Baldev ise her zamanki gibi. Ordu içinde yükselmişti ama o hep fazlasına gözünü dikiyordu. Bu hırsı yüzünden evlenmemişti. Aptal! Hırslı ve aptal birisine tahammülüm olmadığı için onu kendimden uzak tutmaya çalışsam bile işim olduğunda çağırıyordum ve o da menfaat uğruna dediklerimi eksiksiz yapıyordu.

Baldev "Tatlı ablam tüm kardeşlerimizi toplamış ama bir eksiğimiz var. Korsanımız, biriciğimiz eksik."

"Hasta olduğu için gelemedi." dedim ve Syon kendisi ile Baldev'e çaylarını koymuştu.

"Buna inanmak için aptal olmak gerekmez mi?" dedi ve bir kurabiyeyi ağzını atıp, bana baktı.

"Evet, senin gibi olmak gerekirdi Baldev. Bunu düşünmediğimi mi sanıyorsun? Düşündüm, elbette!" dedim sinirle.

Syon "Baldev aptal aptal şeyler deyip, ablamın sinirini bozma." dedi gülerek ve Harsh sırıttı.

Harsh "Sonra neden beni uzak tutuyor diyorsun işte bu aptalca konuşmaların yüzünden. Baldev, senin uzmanlık alanın askerlik sadece askerlik. Biz altı kardeş içinde içimizde en saf olan sensin."

Baldev "Buna katılmıyorum." diye homurdandı.

"Yeter! Buraya tartışalım, kardeş kavgası çıksın diye çağırmadım. Zor zamanlardan geçiyoruz ve birlik olmaya ihtiyacımız var. Sashibai'nin üstünde kara bulutlar dolaşıyor. Zor zamanlardan geçiyoruz. Harsh'ın getirdiği raporlara göre halk huzursuz. Şahbanu kavgaları, Naresh'in ortdan kaybolması onları tedirgin ediyor ve haklılar." dedim.

"Şahbanu kavgasını sen başlattın, abla."

"Buna mecburdum ama asıl sorumlusu Sandhya. İnsanlar yabancı ve haremden bir kadının şahbanu olmasını istemeiyor. Haklılar. Bizi, bizim kanımızdan olmayan birisi mi yönetecek? Parsmet'in lanetine uğrarız! Şimdi önerilerinizi dinliyorum."

Ablam "Halkı yatıştırmak için acaba sahte bir şah mı ortaya soksak, ne dersin? Uzaktan bir görünüşü olsa, insanlar ona baksa ve yatışsa nasıl olur?"

Harsh "Koca Ghunda'da Naresh'e benzeyen bir insan evladı var mı, sence? Bu imkansız!"

Syon "Şah'ın ağzından sahte bir konuşma olsa nasıl olur? Onun mektubunu yazarsın ve sen okursun, abla. Oğlunun kelimelerini biliyorsun."

"Bende Şah'ın el yazısını taklit edebilirim, boşuna casusbaşın olmadım." dedi kurnazca.

Baldev "Şah'ın mührünü kullanırız ve ilan olarak asarız, böylece insanlar oyalanmış olur. Ayrıca istersen bende Naresh'i aramak için Ghunda dışına çıkarım."

"Fena fikirler değil. Mektubu yazarken Lepika'yı da şahbanu olacağını ilan ederiz ve mührü basarım."

Ablam "Mühür sende mi?" dedi ve sırıttım.

"Evet, yedek mührü bendedir. Çok çok önemli kararlarda basmam için verdi. Kendi mührümle beraber basıyorum."

Harsh "Şah döndüğü zaman sana Lepika yüzünden kızacaktır."

"Hayır, kızmayacak! Köşeye sıkışacak ve benim tatlı oğlum dediğimi yapacak." dedim ve çayımı yudumladım.

Baldev "Sandhya konusunda ne yapacaksın?" dedi ve bakıştık.

"Arıyorum ama sonuç yok. Korkum Naresh'in o kızdan önce dönmesi. Naresh onu bulamazsa, çok ciddi kavga ederiz ve saray yıkılır." dedim düşünceli bir sesle.

"Acaba Şah kızı yanına almış olamaz mı?" diye mırıldandı ve ablam güldü.

Ablam "Bunu neden gizlice yapsın? Madem ortadan kaybolacaktı, kızı da yanına alırdı. Hoş, Naresh en son o kızla kavga edip gitmiş. Kavga ettiği bir kadını neden yanına alsın ki?"

"Çünkü aşık! Naresh Sandhya ile ne kadar kavga etse bile onu sevmekten geri kalmıyor. Babası gibi işte. Kızsa bile çok seviyor ve bu sevgi için canını bile verir." dedim hissizce. Aklıma Abhay ve onun kor gibi ela gözleri gelmişti. Bana olan ilk bakışı ve son bakışı. Bu iki bakışta dağlar kadar fark var mıydı? Bilmiyordum. Şimdi Naresh babasına adım adım dönüşüyordu. Nefret ile andığı babası ile arasındaki fark neydi ki?

"Anjali, iyi misin? Yüzünde acı çeken bir ifade var?" dedi merakla ve ablama baktım. Kendimi toparlamalıydım. Her daim güçlü görünmeliydim, en zayıf anımı kimse görmemeliydi.

"İyiyim, abla. Sadece aklıma başka bir şey geldi." dedim ve gülümsedim.

Syon "Abhay mı seni düşündürttü? Abla, o adam öldü ve sen yaşıyorsun. Önüne bakmaya devam etmelisin ve lütfen artık o zavallı, biçare şaha acımayı kes. Bence senin acımanı bile hakketmiyor. Başına ne geldi ise o adam yüzünden geldi. Seni kimseye karşı koruyamadı ve yalnızlaştırdı."

Baldev "Syon, bu ablamız için çok zor." dedi ve kapım açıldı.

Aryan gelmişti. Yüzü bembeyazdı ve donuktu. Ellerini sıkıyordu ve bana bakamıyordu. Onu böyle görmek beni şaşırtmıştı. Hiç bu halde görmemiştim. Bu hali tavrı neydi? Kötü bir haber mi almıştı? Bu hal neydi?

"Aryan neden geldin?" dedim.

Aryan "Bir ulak bana not getirdi. Şah Naresh gelecekmiş ve sizi sarayın giriş bahçesinde istiyor, hanımım. Kardeşlerinizle oraya gitmenizi tavsiye ederim zira tek başınıza karşılamanız uygun olmaz." dedi ruhsuzca.

"Kötü bir şey mi oldu, Aryan? Naresh'ime kötü bir şey mi oldu?" dedim bağırarak ve irkildi. Boşluğa bakarak kafasını iki yana salladı.

"Hayır, hayır Şah çok iyi ama siz dediğimi mutlaka yapın. Beni tanıyorsanız, neden böyle dediğimi anlayacaksınız."

"Naresh'e bir şey olmadı ise neden böylesin? Sende benimle gel madem tek karşılamamı istemiyorsun. Sana kardeşlerimden daha çok değer veriyorum."

"Üzgünüm, ben başka bir emir aldım ve onu yerine getireceğim. Hanımım benim gitmem lazım." dedi ve gitti.

Ablam "Bu hadıma ne olmuş böyle? Rengi bembeyaz. Hayalet falan görmüş olmalı."

"Bende anlasam, neyse hadi hep birlikte oğlumun yanına gidelim. Madem Aryan tek olmamı istemedi onu dinlemeliyim." dedim ve ayağa kalktım.

"Bir hadım lafını ciddiye mi alacaksın?" dedi alaycı şekilde.

"Abla, Aryan beni buradaki herkesten çok iyi tanır. O bunu diyorsa, mutlaka ciddi bir şeyle karşı karşıyayım demektir. Hadi, gidelim." dedim ve odadan çıktık.

Sarayın giriş bahçesine gelmiştik. Kara bulutlar üstümüdeydi. Her an yağmaya hazırlardı. Uğursuz bir rüzgar esiyordu ve sarı saçlarımı savuruyordu. Üşür gibi olmuş ve titremiştim. En önde ben, arkamda kardeşlerim vardı. Sonunda Naresh ile bir grup gelmişti. Naresh'in yanında Vilraj vardı. Beni şaşırtmamıştı. Günlerdir ortada yoktu ve nedeni buydu. Eh, en azından oğlum tek başına kaybolmamıştı. Yanında güveneceğim birisinin olması beni rahatlatmıştı. Arkada ise bir at arabası vardı. Naresh atından inmiş ve at arabasının yanına gitmişti. Kapıyı açtığında ise içinden mor pelerinli Sandhya çıkmıştı. Baldev'in dediği gibi oğlum kızı yanına almıştı. Uzaktan oldukça mutlulardı.

Sonunda bu küçük grup karşıma gelmişti. Usha, Vilraj, Sandhya ve Naresh. Fakat benim ilgimi çeken en çok Sandhya olmuştu. Mor kadife pelerini bir cariyeye göre oldukça gösterişliydi. Sağ tarafından ejderha çiçekleri ile süslenmiş bir ejderha var iken solda ise ateşler içinde anka kuşu vardı. Anka kuşu hanedan sembolüydü ve bir cariyede ne işi vardı? Siyah saçları açıktı ama tepesinde bir örgü sarmalı vardı. Bunda bile gösterişli bir zincir vardı. Mor ametistler gümüş zincirdeydiler ve çok güzellerdi. Bu zinciri eskiden görmüştüm. Şahbanu takılarında vardı. Kimin zinciri olduğunu hatırlamıyordum ama vardı. İçimin donduğunu hissetsem bile Naresh'in bu kadar delirmiş olabileceğini aklımdan geçirmiyordum. Onlara yaklaştım ve onlarda bana doğru geldi. İki grubun ortasında buluşmuştuk.

Naresh "Anne, gözlerini Sandhya'dan ayırmadığına göre beni hiç özlememişsin." dedi alaycı şekilde ve sağ elindeki işaret parmağında evlilik yüzüğünü gördüm. Şaka mıydı yoksa kabus mu? Belki de ölmüştüm ve haberim yoktu.

"Sandhya ellerini göster!" dedim soğukça ve Sandhya Naresh'e baktı. Naresh ise kafasını salladı. Daha sonra Sandhya bana soğukça baktı. Yüzünde kibirli bir gülümseme vardı. Zaferi ise gözlerindeki pırıltıdaydı. Ellerini gösterdiğinde onunda evlilik ve Şahbanu yüzüğünü gördüm. İstemsizce güldüm. Sinirlerim bozulmuştu. Oğlum karşımda babası olarak yeniden vardı. O da onun gibi imkansızca kendi aşkını imkansız bir makama getirmeye çalışmıştı.

"Şah Abhay saraya hoş geldiniz!" dedim alaycı bir şekilde ve Naresh'in gülümsemesi yüzünden silindi.

Naresh "Anne!" dedi sertçe.

"Shahbaanu Sandhya-i. Öyle mi? Buna kim inanır? Sen delirdin mi?" dedim hırsla.

Sandhya "Gerçek burada, karşılarında olacak." dedi ve ona baktım.

"Sen sus, küçük yılan! Asla buna müsaadem yoktur. Sen bu sarayın hanımı değilsin. Bir cariye olarak geldin ve bir cariye olarak gideceksin."

"Hayır, ben artık özgür bir kadınım ve bu devletin şahbanusuyum. Karşında Şah Anne, Sandhya-i Sapheda Priya var."

"Bunu kabul etmiyorum! Naresh ateşle oynuyorsun ve yanacaksın. Baban bile bunu başaramadı, sen mi başaracaksın? Tanrıça aşkına delirdin mi?" dedim öfkeyle.

Naresh "Anne! Ben babam değilim."

"Öylesin. Babansın, Naresh! İstediğim kadar ben ondan güçlüyüm de ama aşk karşısında çaresiz bir deliye dönüşüyorsun."

"Babam olmadığımı sana ispat ettim ve edeceğim! Ben ondan daha güçlüyüm, daha zalimim. Onun gibi pısırık, rezil bir adam değilim." dedi ve güldüm.

"O da beni şahbanu ilan etmişti ama sonuç ne oldu? Geri çekildi. Sende geri çekileceksin!"

"Ben güçlüyüm!"

"Gücünü halkına karşı mı göstereceksin? Halkını kendinle mi küstüreceksin? Üstelik bu kadın için mi yapacaksın bunu? Değer mi, Naresh? Her şeyini kaybetmene değer mi?" dedim bağırarak.

Sandhya "Kaybetmeyecek." dedi ve ona baktım. Her şeyin sorumlusu olan kıza baktım. Oğlumu yolumdan çıkarmıştı. Oğlum bunun yüzünden kendisini kaybetmişti.

"Sen sus! Sana konuşma hakkı vermiyorum!"

"Bundan sonra daha sık biraraya geleceğimizi unuttun mu? Düğün hazırlıklarım olacak, yardım etmeyecek misin?"

Naresh "Evet, anne! Sen düğünleri planlamayı seversin."

"Bu düğün olmayacak, bu evlilik geçerli değil. Binlerce kişi bunun için ölecek ve sen Sandhya şahbanu olamayacaksın. Bu hikayeyi yaşadım. Tarih tekrar edecekse eğer, sonu bu şekilde olacak."

"O zaman şunu bil, ben tarihi yazıyorum. İnsanlar kabul etmezse, onlara yanıtım zalimlik olacaktır. Hadi, sevgilim gidelim." dedi ve elele tutuşup, gittiler.

Ben ise olduğum yerde kalmıştım. Sinirimden kendimi kasıyordum. Karşımda bana gülümseyen Vilraj'ı gördüm. Bakışlarında ben kazandım havası vardı. Karşıma gelmişti ve yüzüne tokat attım. O ise yanağını okşamıştı. Sonra alaycı bakışları bendeydi.

"Sen sebep oldun, onun aklına bunu sen soktun değil mi? Yoksa Naresh bunu yapmazdı." dedim hırsla.

Vilraj "Oğlun bunu planladı ve beni yanına aldı. Neden onun kafasına bunu sokayım ki? O çocuk değil, abla. Oğlun büyüdü ve evlendi. Gelinin sana çok yakışıyor."

"Sus, sus! O kız benim gelinim olamaz. Buna izin vermeyeceğim."

Usha "Geç kaldın, Anjali. Her şey oldu ve bitti. Artık onları kimse ayıramaz. Eski dönem şahlarının ve şahbanuların evliliklerini gerçekleştirdiler. Krisnae ve Sapheda rahipleri ve rahibeleri nikahlarını kıydı. Anlayacağın bu evlilik bozulamayacak kadar kutsal." dedi ve dengemi kaybettim.

Beni Vilraj tutmuştu. Derin derin nefes alıyordum ve gökyüzündeki kara bulutlara baktım. Sanki hepsi üstüme geliyorlardı. Vilraj bir şeyler diyordu ama anlamıyordum. Ne diyordu ki? Anlamıyordum. Anlamak istemiyordum. Daha sonra kardeşlerim başıma gelmişlerdi. Hepsi bir şeyler diyordu ama dedikleri karmaşıktı. Gökyüzüne baktım ve bir kar tanesi yüzüme düştü. O zaman gözlerimi kapadım ve içimdeki buzullara teslim oldum.

Uyandığımda yatak odamdaydım. Yanımda Aryan ve ablam vardı. Geceliğim giydirilmişti. Kendimi bitkin hissediyordum ve doğruldum.

"Ne oldu?" diye fısıldadım.

Ablam "Bayıldın, Anjali. Saray hekimleri aşırı yorgunluğa bağladılar ve dinlenmeni tavsiye ettiler." dedi şefkatle. Onu bu kadar şefkatli gördüğüme göre durumum ciddiydi.

Aryan "Hanımım günlerdir çok az uyuyorsunuz, bedeniniz buna dayanamadı."

"Gerçekten mi? O zaman nasıl bu kadar iyi görünüyorsun?" dedi şaşkınca.

"Bitkisel takviyeler alıyorum. Günde birkaç saat uyku yetiyordu." dedim ve gülümsedim.

Aryan "Kaptan Vilraj kapının önünde bekliyor, çağırmamı ister misiniz? Sizin için çok endişelendi." dedi ve güldüm.

"Yeni şahbanusu ile ilgilenmesini söyle. Ayrıca ben gayet iyiyim, onun ilgisine muhtaç değilim."

Ablam "Anjali, akşamı dinlenerek geçir yalvarırım. Sağlığın önemli."

"Ben iyiyim, basit bir baygınlıktan ölecek değilim." dedim ve yatağımdan kalktım.

O sırada kapım açıldı ve içeri Naresh girdi. Ablama ve Aryan'a bakmış ve ikisi gitmişti. Ben ise kolları birleştirerek ona baktım. Oldukça soğuktum. Yaptığı delilik aklıma geldikçe kendimi kontrol etmekte zorlanıyordum. Sakin kalmalıydım ve sakince konuşmalıydım.

Naresh "İyi misin, merak ettim. Hekimler yorgunluğa bağlı dediler ve haklılar. Ansızın gittiğimden beri tüm devlet yükü senin omzuna yüklendi ve kendini yıprattın. Gözlerinden görüyorum yorgunluğunu ama artık yorulmayacaksın. Sen, ben ve Sandhya çok iyi yöneteceğiz. Özellikle Sandhya senin yükünü hafifletecek. Sonuçta benimle eşit." dedi yumuşak bir sesle ve derin bir nefes aldım.

"Bedenim yorgun olsa bile ruhum, aklım ve kalbim yorgun değil Naresh. Yüce Sashibai'ye hizmet etmek için varım ve kimseye ihtiyacım yok!" dedim sertçe ve oğlum gülümsedi. Abhay'ı anımsatmıştı. Belki de beynim oyunlar oynuyordu.

"Anne, ben gittiğimden beri çok az uyurmuşsun. Bunu Aryan söyledi ve inan bana çok şaşırdım. Senden bunu beklemiyordum."

"Ansızın ortadan kayboldun, Naresh. Bir gece vakti çıktın ve beni bu koca sarayda tek başıma bıraktın. Sence bu sıradan bir naiplik olayı mıydı? Değildi!"

"Tamam, suçluyum. Sana haber vermem gerekirdi ama o zaman beni asla göndermezdin."

"Bunu bilseydim seni direk zindana kapatırdım." dedim sinirle.

"Yine kaçardım ki!" dedi alaycı şekilde ve aramızda sessizlik oluştu. Yeşil gözlerinde bana duyduğu sevgiyi görüyordum. Aynı zamanda onay almak istiyordu. En sevdiği insanın desteğini görmek istiyordu. Yaptığı her işte, aldığı her kararda arkasında olan annesinin onayı onun için kıymetliydi ama bu sefer olmayacaktım. Hayır, yapamazdım. Tanrıça beni affetsin ama bu sefer bencil davranmak zorundaydım.

"Söylesene, küçük kız nerede?"

"Şahbanu odalarıyla ilgileniyor, eşyalarını taşıtmakla meşgul. Ayrıca miras kalan şahbanu takılarını inceliyor. Hayran kaldı, biliyor musun?"

"Zaman kaybetmemiş. Yarın da ilan edersin, artık şahbanu olduğunu değil mi? Hatta toplantılara yarından itibaren katılır."

"Kesinlikle. O hanedan üyesi ve devletimden sorumlu." dedi ve kıkırdadım. Sinirlerim iyice kontrolümden çıkıyordu. Ben bu cümleyi duymuştum! Abhay karşıma geçmiş ve bunu demişti. Yashila'nın saraya döndükten sonraki cümlesi bu olmuştu. Sesi kulaklarımda yankılanıyordu.

"Yashila zaman kaybetmemiş, karşıma yine çıkıyor Naresh. Tekrardan şahbanu oldu, inanabiliyor musun? Baban beni koruyamadı. Baban beni şahbanu yapamadı, yine o kazandı. Göreceksin, ben kazanacağım Yashila ise kaybedecek. Sonunda ise yanacak." dedim gülerek ve Naresh endişeyle bana baktı. İki eliyle yüzümü kavradı.

"Anne, iyi misin? Şahbanu Yashila öldü, babam öldü ve biz buradayız. Ah, hiç iyi değilsin. Beni korkutuyorsun." dedi endişeyle ve gözlerimi kapattım. Derin bir nefes aldım.

"Ben, ben iyiyim. Delirmedim."

"Az önce dediklerin neydi?"

"Sinirlerim bozuldu, bir an kendimi kaybettim ama korkma. Delirmedim."

"Son zamanlar seni çok yıprattı veya yıllarca yıprandın, şimdi bu ortaya çıkıyor." dedi ve ellerini çekti.

"Ben iyiyim! Beni bu hale sen getirdin. Ansızın kayboldun, aniden ortaya çıktın ve yanında bir şahbanu var. Sence normal mi karşılayacaktım? Alkışlayacak mıydım seni? Asıl deliren sensin." dedim sinirle ve güldü.

"İşte normal olduğunu kanıtladın. Anne, oldu ve bitti. Ben evlendim ve Sandhya benim şahbanum oldu. Bunu herkes kabul edeceği gibi sende kabul edeceksin."

"Etmeyeceğiz! O yabancıyı kabul etmeyeceğiz. Sashibai'yi Sashibaili yönetir." dedim sertçe.

"Ne yapacaksın ki? İnsanları bana mı kışkırtacaksın? Tamam, yap. O zaman bende zalimliğimi gösteririm." Dedi bağırarak.

"Bir kadın uğruna koca ülkeyi mi yakacaksın? Önünde bir örnek var iken bunu mu yapacaksın?"

"Ben buna güzellik uğruna savaşmak diyorum." dedi kibirle.

"Benden onay bekliyorsan, onayım yok! Çıkan her isyanı da destekleyeceğimi bil." dedim ve öfkeyle bana baktı.

"Elinden geleni yap, o zaman. Sana bu yetkiyi veriyorum. Söz veriyorum, cezalandırmayacağım. Göreceksin, ben kazanacağım." dedi hırsla. Gözlerindeki ateşi görüyordum ama korkmuyordum.

"Aptal, aptal, aptal! Her şey daha farklı olabilirdi. Seninle beraber bu ülkeyi çok güzel yönetebilirdik. Seninle ben bu ülkeye yeterdik." diye bağırdım.

"Yetmiyoruz, anne!"

"Senin babandan bir farkın yok, Naresh. Sen babanın oğlusun. Sen de onun gibisin!"

"Ben babama benzemiyorum!" dedi sinirle ve yüzüne tokat attım.

"Defol!" dedim gözlerimi kısarak.

Naresh ise öfkeyle odadan çıkmış ve kapıyı sertçe kapatmıştı. Makyaj masamdaki kutuları devirdim öfkeyle. Bir şeyler yapmalıydım. Hemen bir şeyler yapmalıydım. Boş boş durarak zaman kaybediyordum. Sabahlığımı giydim ve odamdan çıktım. Aryan'a hemen Harsh'ı çağırmasını söylemiştim. Bu gece ben uyumuyorsam, kimse uyumayacaktı. Çalışma odama geçtiğimde hızla bildirimi yazmıştım. Bu yazı tüm saraya, tüm Ghunda'ya ve tüm Sashibai'ye yayılacaktı.

Parsmet'in çocukları, Azeadin'in Ulu Halkı!

Şah Naresh, bir delilik yapmıştır ve bu ülkemizi kaosa sürükleyeceği açıktır. Böyle bir zor dönemde yapmamız gereken ise birlik olmak ve sesimizi Şah'a duyurmaktır. Bunun yolu ise isyandır! Çünkü kutsal bir kural çiğnenmiştir ve isyan hakkı verilmiştir. Yabancı bir kadın bu topraklara asla hükümdar olamaz. Özgür olmayan bir kadın asla Azeadin'in ve Nemdas'ın hükmünü uygulayamaz. Bizi bizden olmayan yönetemez. Bu böyledir.

Bu kuralı bozan Şah'a ve onu kışkırtan kadına ceza ise isyandır. İsyan ederek Şah yanlış yoldan dönebilir. Bu bizim en kutsal hakkımızdır. Sizlerden isteğim kutsal hakkımızla isyan ederek Şah'ı yanlış yolundan döndürmektir.

Altın Habiria, Yükselen Banu

Şahana Anjali-i Radhanka Priya

Yazım güzel olmuştu. İçime sinmişti. Odama giren Harsh ise gergince bana bakıyordu. Gözlerinde yorgunluk vardı. Ona yazıyı verdiğimde incelemiş ve şaşırtmıştı.

Harsh "İsyana teşvik ediyorsun!" dedi şaşkınca.

"Şah Naresh bana bu yetkiyi verdi. Sen bu yazıyı hemen çoğaltıyorsun ve her yere asıyorsun. Herkes o küçük kızın şahbanu olduğunu duydu, değil mi?" dedim.

"Evet, duydular."

"İyi, bu yazıyla beraber isyana geçeceklerdir. Ayrıca bu yazıyı saraylılara da dağıt ve yarından itibaren toplantıya kimse katılmayacağını söyle. Katılan olursa, sonlarını getirmiş olacaklarını belirt."

"Anjali, oğlunla savaşacaksın farkında mısın? Güç savaşına giriyorsun."

"Bunu kendisi istedi." dedim hırsla.

"Peki, peki ben gidiyorum. Sende yat, dinlen."

"Evet, dinleceğim. Güzelleşeceğim. Kaybetmemek için dinleneceğim." dedim ve Harsh odadan çıktı.

Ben ise derin bir nefes aldım. Harem bildirisi yazacaktım. Bundan sonra kimsenin Sandhya'ya hizmet etmemesini emredecektim. Haremin yönetimi bendeydi ve bunu sağlardım. Hizmet etmekte ısrarcı olanların ise paralarının verilmeyeceğini, saray dışına çıkamayacağı ve haremin zindanlarında kalacağını yazmıştım. Bunu da Aryan'a vermiştim. Emrimi ilan edecekti.

Aryan "Hanımım, gidin ve uyuyun. Hekimler kendinizi yormamanız gerektiğini dedi." dedi merhametler ve gülümsedim.

"Aryan, bana duyduğun merhameti seviyorum. Dediğini yapacağım." dedim ve odadan çıktım.

Yatak odama geldiğimde ise dağılan sandıklara baktım. Birbirinden değerli takılarım ortalığa saçılmıştı. Yarın düzenlenirlerdi. Yatağıma uzandığımda şahbanu odalarını düşündüm. Şah odalarına benzer yapılmıştı. Bunda bile şah ve şahbanunun eşitliği vurgulanıyordu. İkisi eşitlerdi ve ülke yönetilirdi. Mükemmel bir uyumla yönetirlerdi. Eski dönem şahları ve Şahbanularında örnekler vardı.

Güneş doğmadan kalkmıştım. Kendimi dinlenmiş hissediyordum ve yatağımdan çıktım. Hizmetkarlarım dinlenmem gerektiğini deseler bile umursamamıştım. Bugün önemli bir gündü. Güçlü gözükmeliydim. Yıkılmamadığımı herkese haykırmalıydım. Bunu yapmazsam, ne olurdu? Kaybetmiş olurdum ve ben asla kaybeden olamazdım.

Kahvaltımdan sonra giyinmiştim. Ateş kırmızısı bir elbise seçtim. Altından işlemeleri vardı. Sarı saçlarımı ise örgüyle açık bırakmıştım. Altından tarak tokamı takmış ve yakutlar saçlarımda kan damlası gibi durmuşlardı. Şahana olarak çok güzeldim. Gerçek gücün sahibi olarak buradaydım ve kimse bunu benden alamazdı.

Odamdan çıktım ve şahbanu odalarına gittim. İçeride Sandhya'yı bulmuştum. Hazırlanmıştı. Mor elbisesinin sağ ve sol omzunda gümüş ejderha figürü vardı.Boynunda gümüş bir gerdanlık vardı. Simsiyah saçları ise açıtkı. Saçlarında gümüş bir ağ vardı. Zincirleri sarkıyordu ve uçlarında en nadide inciler vardı. Bu bir şahbanu takısıydı, elbette kullanacaktı. Habiria haline göre oldukça gösterişli giyinmeliydi.

Sandhya "Şahana, geçmiş olsun dileğimi sunacaktım ama fırsat olmadı." dedi ve gülümsedim.

"Kazandığını düşünüyorsun, değil mi? Her şey sence bu kadar kolay bitecek mi?" dedim.

"Hayır, daha yeni başlıyorum bunun farkındayım. Saltanatım zorlu olacak ama ben yorulmayacağım."

"Saltanatın mı? Senin saltanatın başlamadan bitti, küçük kız. Çok yanlış hayale kapılmışsın." dedi ve bana yüzüklü elini gösterdi.

"Bu yüzükleri görüyorsun, değil mi? Birisi evlilik diğeri şahbanu yüzüğüm. Benim saltanatımın simgesi olan yüzükler. Ben artık Sandhya-i Sapheda Priya'yım. Sen kimsin ki?"

"Haklısın, sen beni bilmiyorsun. Gücümün derinliklerini bilmiyorsun, sınırlarını bilmiyorsun ama öğreteceğim. Öyle bir öğreteceğim ki, her gün yanacaksın. Ölmek için bana yalvarır hale geleceksin. Yashila tek seferde yanıp, kurtulmuştu ama sen öyle olmayacaksın. Sen öyle bir yanacaksın ki, beni gördüğün güne lanet okuyacaksın."

"Ateşten korkmuyorum, korksaydım önceden ona inanan bir dinden olmazdım. Üstelik artık yanma sırası sende, Anjali. Karşında Yashila yok!" dedi ve elimi kaldırıp, tokat atacak iken elimi yakaladı. Bakıştık. Gözlerindeki kini görüyordum.

"Tanrıça'ya yemin olsun ki, seni asla yalnız bırakmayacağım. Her daim karşında olacağım, küçük kız." dedim ve elimi çektim.

"Ol, istediğin kadar ol. Şahbanu olarak buradayım ve oyun yeni başladı. Ben artık özgür bir kadınım ama sen cariye kökenli bir şahanasın. Bu bile aramızdaki farkı göstermeye yetmez mi? Elinden geleni yap, ben buradayım." dedi sertçe ve odadan öfkeyle çıktım.

Çalışma odama gittiğimde sakinleşmek adına melisa çayı istemiştim. Sinirlerim bozulmuştu. Sandhya küstahlaşmıştı. Şahbanu olunca, bana kükremişti ama bedeli olacaktı. Ölmekten beter yapacaktım. Kimse bunu durduramazdı. Beni yenemezdi. Anka kuşuna kimse hükmedemezdi. Ateşimle yakacaktım onu. Bana yalvaracak hale sokacaktım.

Gün içinde çalışma odamdaydım. Gündelik işlerle ilgilenirken, haberler gelmişti. Arvind halkın isyana başladığını odama girer, girmez demişti. Üstelik insanlar benim bildirimi bağıra bağıra okuya okuya taşkınlıklara başlamışlardı. Sarayın ilan ettiği şahbanu bildirileri yırtılıyor, kurulan yemek çadırlarını bozuyorlardı. Sandhya'nın yaptığı her şeyi yakıyorlardı. Ghunda isyan halindeydi ve isyan ateşini ben yakmıştım.

Arvind ile olaylar hakkında konuşurken Rithu sinirle karşıma dikilmişti. Öfkeliydi. Drahilerin hepsinin öfkeli olduğunu ve halk isyanlarına destek verdiğini biliyordum. Daha önce de bunu yapmışlardı. Yashila için açlık nöbetlerine girmişlerdi ve bu dün gibi aklımdaydı.

Rithu "Anjali Naresh çok öfkeli, az önce onunla o kahpe yabancı kadının yanında tartıştım. Adını bile anmaya tenezzül etmediğim kadının yanında." dedi öfkeyle.

"Seni dinleyecek mi sence?" dedim ve arkama yaslandım.

"Ona yaptığının yanlış olduğunu dedim ama dinlemiyor. Bana neden toplantıya katılmadığımı soruyor. Nedeni yanındaki kaltak dedim ve delirdi."

Arvind "Şah, Sandhya'yı çok seviyor. Onun için tüm ülkeyi yakacak."

"Binlerce adamı bu uğurda öldürmeye kararlı ama bunu izin vermeyeceğim. İsyanlarla baş edemeyecek ve bırakacak bu inadı." dedim.

"Bırakmaz ise ne olacak?"

"Ülkeyi yıkacak, daha başka ne olacak ki? Naresh Sashibai'ye savaş açtı ve bu savaşta kaybetmeye mahkum bunu anlamalı."

Rithu "Drahi ailesi olarak isyanları destekleyeceğiz ve ölmekten korkmuyoruz. Yabancı bir kadın bu topraklara hükümdar olamaz." dedi kibirle.

Arvind "Sandhya'nın yerinde olmak istemezdim. Zavallı kimbilir şu an ne düşünüyordur? Onun hassas kalbi bu isyanlara dayanabilecek mi?" dedi alaycı bir şekilde.

"Ölmekten beter olacak." dedim.

"Peki ileride o da Şahbanu Yashila gibi yanar mı?"

"Onu her gün yakacağım, Arvind. Bu savaşa girdiğinden pişman olacak. Ejderha saltanatını süremeyecek." dedim gülümseyerek ve ayağa kalkıp, dışarı baktım.

Güzel Ghunda yine isyan ateşiyle yanıyordu. Dumanlar yükseliyor, şehrim yanıyordu. Bu sefer isyan sebebi değildim, teşvik edendim. Binlerce insan ölecekti. Sandhya bunun sebebi olarak lanetlenecekti. Buna pişman olacaktı. Arzuladığı saltanat başlamadan bitmiş olacaktı. Zavallı küçük kız, bunu hayal ettiğine bile pişman olacaktı. Acaba isyan sonucu ölse miydi? Fena fikir değildi.

Gökyüzüne baktığımda ise bulutların üstünde savaşan mor ejderhayı ve ateşler içinde yanan anka kuşunu gördüm. İkisi de karşı karşıyaydı ve savaşmak için bekliyorlardı. İki mutlak güç hazırdı ve güç savaşında kimin kazanacağını görmek için sabırsızdım. Anka kazanacaktı ve ejderha düşecekti.


Harsh

Baldev

Anjali'nin tepkisi nasıldı? Yaptıkları doğru muydu?

Sizce Naresh annesini durdurabilecek mi? Anjali isyan için neler yapabilir?

Sandhya ve Anjali'nin arası bundan sonra nasıl olur? Sandhya, Anjali'ye nasıl davranır?

İsyan hakkında ne düşünüyorsunuz? İnsanlar doğru mu düşünüyor? Süresi ne kadar olur?

Naresh isyanı  bastırır mı? Nasıl bastırır?

Sıradaki bölüm Naresh'den olacak. Onu yazmayı özledim, onun bakışı için sabırsızım. Sizce nasıl olur?

Fortsett å les

You'll Also Like

241K 20.6K 52
Özgür(Toprak) sadece toprak ve kum zeminde görünebilen bir gençtir. Hayatın ona verdiği bu farklı özelliğe alışmaya çalışır. Farklı bir hayat çoğu in...
AŞIK CİNİM Av Gece....

Historisk fiksjon

59.9K 2.7K 32
Nefret ettiği bir insanoğluna aşık olmuş bir cin aşık bir cini olan kız Peki sizce bu aşka ne olacak başlamadan bitecekmi yoksa büyük bir yasak a...
8.4K 736 27
23.12.14 Bir Akıl Hastanesi! Günler geçtikçe benliğinin yok olduğunu farkeden ve gölge gibi peşinde gezen geçmişini araştıran biri ; "Holly" ve onunl...
43.9K 2.6K 19
HERKESİN TANIDIĞI AMA ASLA YÜZÜNÜ GÖRMEDİĞİ BİRİNE İLK GÖRÜŞTE VURULUP DAHA SONRA YARALANIRCASINA AŞIK OLSANIZ NE YAPARDINIZ? Büyük iş adamlarının gö...