Ateşin Kurbanı

De Elizabethstark1

510K 32.2K 36K

TAMAMLANDI! THE WATTYS 2020/TARİHİ KURGU KAZANANI Tarihikurgu #1 Tarih #1 Aşkın, iktidarın ve gücün savaşı! B... Mai multe

2020 Watty Ödülleri Kazananı
♦Bilgilendirme - Ülkeler♦
Bilgilendirme-Karakterler ♦
Bilgilendirme: Şahlar&Şahbanular
Bilgilendirme: Haritalar
Yeni Kitap!-2020/2021-Gazap Tanrısı'nın Çocukları♥♥♥
Resim & Şah ♦
Korkular & Altın ♦
Vekil & Düğün ♦
Zafer & Onur ♦
Işık & Hazine ♦
Uyanış ♦
Zafer Alayı & Aile ♦
Güven & Kızılcık Sopası ♦
Cezalandırma & İçgüdü♦
Sarhoş & Cariye ♦
Hırçın & Tutku ♦
Sorumluluk & Değişmek ♦
Buluşma & Etkilemek ♦
Odak & Kardeşler ♦
Uyuyan Güç & Zalim, Şarap♦
Masumiyetin Sorgusu & Adaletin Vicdanı ♦
Sessizliğin İnfazı & Acıyı Kucaklamak ♦
Basit & Sıradanlık ♦
Kılıç Düellosu & İhanet ♦
Müttefik & Kelime Oyunu ♦
Güç Yolu ♦
Korku Deliliği & Zalimlik Bedeli♦
Anka Kuşu & Ejderha ♦
Merdiven & Hükümdar Eşi ♦
Kuralsız Şah♦
Nemdas'ın Ruhu ♦
Aşkın Gücü♦
1. Kısım Ateşin Kurbanı Yapay Zeka Görselleri ♦
İkinci Kısım:Ateşin Işıltısı - Karakterler ♠
Tutkuyla Sevmek ♠
Gösteriş ♠
Canavar ve Küçük Kız♠
Kara Hırs♠
Maskeyi Kırmak ♠
Sen Kimsin?♠
Kırmızı İp♠
Şımarık Kız♠
Tecrübesizlik ♠
Beklenilen Kişi ve Haber♠
Sapheda'nın Gözyaşları♠
Anka'nın Çığlıkları♠
Özgürlüğü Öğrenmek♠
Gölgelerin Oyunları♠
Ufak Tefek Sohbetler/Notlar/Duyurular
Hiçliğin Zehri ♠
Şahbanu Anjali♠
Karanlık Ateş♠
Söz♠
Suyun Kızı♠
Korku ve Felaket♠
Merhamet ve Zalimlik♠
Boğmak♠
Ayna Kırıkları♠
Anka Hırsı♠
Yıldızlarla Dans♠
Acıdan Delirmek♠
Tutkunun Ölümü♠
Derin Yaralar♠
Yaşamak ♠
Diz Çöktürmek♠
Aşk Suç Mu?♠
Zamanı Gelince & Kraliçenin Ateşi♠
2. Kısım Ateşin Işıltısı Yapay Zeka Görselleri ♠
Üçüncü Kısım:Ateşin Hükmü Karakterler❦
Masumiyetim Silahım❦
Gizli Bir Sorun❦
Canavarın Hükmü❦
Oyun❦
Kurdun Adaleti❦
Yeniden Yükseliş❦
Kristal Oyunlar❦
Işığı Bul❦
Bencillik ❦
İki Kılıç❦
Medarat Yılanı❦
Karşılıklı İhanet❦
Kendini Öldürmek❦
Şahbanu Acısı❦
Benim Hükmüm ❦
Özgür Bırakılan Kuş ❦
Çöl Köleleri❦
Güç Savaşı ❦
Zalimlik ve Kan❦
Tufan❦
Kaderi Değiştirmek❦
Kış ve İsyan❦
Işığın Teslimiyeti❦
Siyah, Mor ve Altın❦
Çölün Kızı❦
Acı Uçurumu❦
Hükümdar Hazırlıkları❦
Ateşin ve Suyun Uyumu❦
Eskisi Gibi Olmayacak❦
Delinin Savaşı❦
Yenilginin Zaferi❦
Ejderha Tacı❦
3. Kısım Ateşin Hükmü Yapay Zeka Görselleri ❦
4. Kısım : Ateşin Çığlığı - Karakterler♣
Kalplerdeki Savaş♣
Benim♣
Morun Etkisi♣
İçe Bakmak♣️
Planlar ve Gelecek♣
Hükümdar ve Baba♣
Sevgim Yetmedi♣
Orta Yol♣️
İspatlama♣
Baba Katili & Zincirler♣
Düşmanlık İçin Dostluk♣
Ölümü Düşünmek♣
Vicdan Kafesi♣
Soğuk Kibir♣
Zayıf Noktalar♣
Karanlıktaki Fısıltılar♣
Kraliçe Taşı♣
Gücün Dikenleri♣
Elimi Tut♣
Ufak Tefek Sohbetler/Sorular🔥🥀
Dikenli Gül♣
Ateşkes♣
Hüküm Bedelleri♣
Savaşçı Kalbi♣
4. Kısım Ateşin Çığlığı Yapay Zeka Görselleri ♣
5. Kısım:Ateşin Yazgısı♥
Hükümdarlık Naibi♥
Güneş'in Kızı♥
Meydan Okumak♥
Artangallı Şahbanu♥
Güzel Bir Hata♥
Düşünceler♥
Hassas Kalp♥
Tehlikeli Delilik♥
Ejderha Ateşi♥
Güç Kaybı♥
Hükümdarın Geleceği♥
Priya Tutkusu♥
Parçalanan Hayaller♥
Bilinmeyen Sızı♥
Geç Gelen Adalet♥
Bir Şahran♥
Rezil♥
Fırtına Öncesi♥
Zaferi Müjdelemek♥
Gelecek İçin Hayaller♥
Kan Yağmuru♥
Maute'nin Nefesi♥
Sashibai'nin İyiliği♥
Kendini Kaybetmek♥
Sönmeyen Ateş♥
Buzun Kıvılcımı♥
Savaş Öncesi♥
Yanan Şahbanu♥
Krisnae'nin Düşü♥
Banuşah♥
Son Emir♥
Gölge ile Savaşçı♥
Sapheda'nın Hüznü♥
Kan Oyunu♥
Krisnae&Sapheda(FİNAL)♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-1 ♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-2 ♥
♦♣♠♥Yeni Kitap♦♣♠♥
Kapaklar♦♣♠♥
❤Ateşin Kurbanı The Wattys2020 Özel Kapağı, 2020 Sohbet❤
Gölgenin Aşkı Yayında!

Delinin Yıldızı❦

2.3K 156 375
De Elizabethstark1

Herkese Merhaba! Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı yazınız.
:) yorumlarda gelsin ama... Kendinizi belli edin lütfen.Upuzun oldu. Lütfen, yorumlarınızı esirgemeyin. Düşüncelerinizi belli edin. Votelar da gelsin lütfen. Sırf Vilraj diye vote vermemezlik yapmayın.

Bölüm şarkısı ile okuyunuz. :)

Bölüm Şarkısı: Vega - Delinin Yıldızı. Bu şarkıyı da çok severim ve bu bölüme bol ilham verdi.

Aşağıda Arvind, Asenath ve Usha var.:)

İyi okumalar!

Yayınlanma : 05.08.2018

Sashibai Şahlığı - Ghunda- Kılıç Sarayı

Vilraj


Sashibai Şahlığı – Başkent: Ghunda- Kılıç Sarayı

Vilraj

Eğlenceli bir gecenin ardından Usha ile evimize dönmüştük. İkizler de bizimleydi. Adlarını efsanelerin deniz kızlarının hırçın kraliçesinden alan Matsyana ile Sashibai'nin en ünlü korsanından Zanay. Çocuklarıma tapıyordum. Onları odalarına Usha götürmüştü. Oldukça iyi bir anneydi. Bu konuda ona kızamazdım.

Yatak odama çekilmiştim. Usha'nın kaldığı odanın yanında ve küçük bir odaydı. Hatta Usha'nın odası ile bağlantılıydı. Çünkü çocukların bizi ayrı ayrı görmesini istememiştik. Evet, aramız sorunluydu ama bunun acı bedelini çocuklara ödetilmemeliydi.

Üstümdeki gömleği çıkartmıştım ve gizli kapım açıldı. Açan Usha'ydı ve beni gömleksiz görünce, ister istemez gülümsemişti. Ben ise derin bir nefes aldım. Bu kadın beni delirtiyordu. Sürekli beni kışkırtmanın bir yolunu buluyordu. Bu hiç hoş değildi. Ben ateştim, o baruttu. Onunla daha çok yanıyordum. Yanmak istemediğim kadar daha çok yanıyordum.

"Ne oldu, Usha?" dedim kollarımı kavuşturup.

Usha "Saçlarımdaki tokaları çıkarmanı ve örgüleri bozmanı isteyecektim. Sandhya kuaförüne benimde saçlarımı yaptırdı."

"Tek başına halledebilirsin."

"Tek başıma halledersem, canımı yanar. Aslında hiç topuz falan yaptırmayacaktım. Böyle şeyler bana yabancı geliyor." dedi ve derin bir nefes aldı.

"Korsan olmak her daim senin için önce olacak değil mi?"

"Kesinlikle! Hadi, Vilraj yardım et." dedi ve yanıma gelip, beni odasına sürükledi.

Aynanın karşısına oturmuştu. Ben ise arkasında ayaktaydı. Islak bir bezi almış, gözlerindeki sürmeyi çıkarmıştı. Ben ise saçıyla uğraşıyordum. Oldukça nazik davranıyordum. Canını acıtıp, acıtmadığımı ise aynaya bakarak anlamaya çalışıyordum.

Usha "Tahmin ettiğim gibi canımı acıtmıyorsun." dedi gülümseyerek.

"İstersen, acıtabilirim." dedim.

"Ben istesem bile sen benim canımı acıtamazsın ki! Bunu birçok kez yaşadık. Haklı olduğumu ikimizde biliyoruz."

"Fakat sen benim canımı acıtabiliyorsun bu büyük bir haksızlık, değil mi?"

"Vilraj hala geçmiş meselelere takılıyorsun. Geçti ve bitti! Neden düzelemiyoruz ki? Bence hala geç değil. Ayrıca senin Arvind ile beraber olmadığını da biliyorum. Dışarıdan öyle gözükebilirsiniz ama gerçekte hayır." dedi ve güldüm.

"Nasıl emin olabiliyorsun ki?"

"Çünkü sen benim canımı acıtamazsın. Kendi canını acıtırsın ama benim canımı acıtmazsın."

"Her şeyin karşılıklı olmasını istiyorum, Usha. Arvind konusuna gelince, bu konu hakkında bir şey demeyeceğim."

"Çünkü haklı olmamdan nefret ediyorsun, değil mi? Zavallı Arvind! Ona acıyorum ama bir yandan onun sana olan sevgisine güveniyorum."

"Ne?"

"En azından benimle beraber bir kişi daha senin kıçını kollar diye düşünüyorum. Bakma, öyle. Arvind de, benim kadar seni seviyor ve mutlaka korumak, kollamak ister."

"Bunu senden duymak şaşırtıcı." dedim şaşkınca.

"Vilraj, fark etti isen kırk yaşına geliyoruz. Bu bize olgunluk katmalı, değil mi? Gençliğin tatlı büyüsünden sıyrılıyoruz."

"Asla yaşlanmayacağımızı düşünmek, delilik olurdu."

"Kesinlikle! Ah, tatlı Vilraj. Biliyor musun, küçük bir kızken mezarımda genç ve güzel olmayı dilerdim. Yaşlanmak çok korkutucu geliyordu." dedi ve güldüm.

"Şimdi böyle bir korkun yok, değil mi?"

"Hayır! Çünkü yaşlanmaya değecek birisini buldum ve o da saçlarımı açan adam." dedi ve son saçı da açılmıştı.

"Buna değer olduğuma mı inanıyorsun?" dedim alaycı bir şekilde ve güldü.

"Evet! Rica etsem, elbisemin arka düğmelerini açar mısın? Bende korsemi açayım." dedi ve ayağa kalktı, önüme geldi.

Birkaç düğmeyi açmıştım. Ardından teninin sıcaklığı beni cezbetmişti. Teni, dokunuşumu bekliyordu. Yumuşaktı, güzeldi. Fakat olamazdı. Benimle nasıl evlendiği, kandırmaları engeldi. Bir aşk evliliği değildi. Usha'nın oyununun sonucu olan bir evlilikti ve gerçek bir evlilik olmaması ona cezamdı. Fakat Usha bunu umursamıyordu. Çevremde dolanıyordu ve beni kendine bağlamak için elinden geleni yapıyordu.

Korsesi çözülmüştü ve elbisesi ayaklarının dibindeydi. Ellerimi hızla çekmiştim. İlerisinin ne olacağı açıktı ve bunun için kendimi dizginlemeliydim. Usha ise bana doğru dönmüştü ve ellerini göğsüme koymuştu. Bakışlarında arzu ve aşk vardı.

Usha "Neden inat ediyorsun ki? Neden aynı odada bile birbirimize hasret kalıyoruz?" diye fısıldadı.

"Bunun nedeni açık değil mi?" dedim dudaklarına bakarken. Yutkundum ve bakışlarım güzel gözlerine yöneldi.

"Zaman kaybediyoruz, bundan pişman olmak istemiyorum."

"Zaman kaybetmiyoruz." dedim ve güldü.

"Yoksa o sürtük kraliçeni mi kızdırırsın?"

"Sürtük mü? Yoksa onu mu kıskandın?" dedim alaycı bir şekilde ve omzunu silkti.

"Senin o tarz kadınlarla işin olmayacağını biliyorum. Hoş, onun sana olan ucuz tavırları sinirime gitmiyor değil."

"Korkmana gerek yok. Kraliçe'nin aşığı olacak kadar delirmedim. Asenath bir eğlence, bir kaçamak arıyor."

"Sen ise farklı bir şey arıyorsun, değil mi? Kraliçe Asenath'ın aradığını arasaydın, çoktan olurdu ama onu oyalayarak farklı bir şeyin peşindesin."

"Kesinlikle, güzelim. Beni çok güzel tanıyorsun." dedim gülerek.

"Bana daha sonra anlatırsın neyin peşinde olduğunu, biz işimize bakalım." dedi ve dudaklarıma yönelecek iken onu durdum.

"Yavaş ol, Kaptan Usha! Her et yenilmez." dedim ve gözleri iri iri oldu.

"Arvind yüzünden dersen, inanmayacağımı biliyorsun. Onu umursamış olsaydın, Iyeka çadırında olanlar olmazdı."

"Yanılıyorsun. Onu umursamaya devam ediyorum."

"Kimsesi olmadığı için devam ediyorsun. Çünkü kendini de kimsesiz gördün. Biz korsanların tayfası, ailesidir. Arvind tayfanın başı olduğu için ailenden birisi gibi görüyorsun. Ona olan aşkını, benimle evlendiğinden beri bastırıyorsun."

"Sus!"

"Yine kaçıyorsun, Vilraj. Yine gerçeklerden kaçıyorsun. Hep yaptığın şey bu değil mi? Dışarıya oldukça güçlü gözüküyorsun ama içten içe hassassın. Bırak, ben o hassas yanına gelebileyim. Bırak, bu sefer ben seni koruyayım olamaz mı?"

"Bu konuşma hiç iyi yerlere gitmiyor. En iyisi uyumamız olacak. İyi geceler."

"İyi geceler öpücüğü almadan seni bırakacağımı kim dedi ki?" dedi ve aniden dudaklarıma yapıştı.

Kısa ama tutkulu bir öpücüktü. Dudaklarımız ayrıldığında bana çapkınca gülümseyerek bakmıştı. Gözlerinde arsız bir parıldama vardı. Ben ise kaşlarımı çatmıştım. Kendime de ona da kızıyordum. Ona direnmem gerekirdi. Bana yaptıklarından sonra aynı evde bile kalmamalıydım.

"Sen arsız bir kadınsın!" dedim sinirle ve güldü.

Usha "Biliyorum, biliyorum ben arsız bir kadınım." dedi ve odadan çıktım.

Kapıyı kapattım. Pantolonumu çıkardım ve kendimi yatağıma bıraktım. Usha'yı umursamamalıyım diye kendime yıllarca tekrarlarken, kadının bir öpücüğü bile beni darmadağın ediyordu. Sanki ruhuma, kanıma karışan bir uyuşturucuydu ve ben ona karşı koyamıyordum. Ruhumdaki eksikliği tamamlıyordu. O olmadan devam edebiliyordum ama o olunca, daha farklı olduğumu düşünüyordum. Arvind ile olurken hissettiklerim onda yoktu. Arvind için hislerim şefkatli bir aşk iken, Usha ile olan hislerim oldukça ateşliydi. Sonuç olarak ben aşkı seviyordum, aşka aşıktım ve bunun bedelini ödüyordum.

Uyanmıştım ama istesem biraz daha uyuyabilirdim. Sonuçta bir süre toplantılara katılamayacaktım. Naresh'in güzel bir cezasıydı. Rithu ile kavga etmenin bedelini ödüyordum. Kendimi tutamamıştım, ne yapabilirdim ki? O laflar hala sinirime dokunuyordu. Madem cezalandırılacaktım, tam anlamıyla hakkedebilirdim. Birkaç yumrukla dişlerini dökebilirdim mesela. Belki de hançerimi hızla çıkarıp, dilini kesebilirdim. Ah, bu oldukça mükemmel olurdu.

Yatağımdan kalktım ve duş aldıktan sonra giyindim. Odamdan çıkıp, aşağı kattaki salona indim. Usha ve ikizler yemek odasında gülerek kahvaltılarını yapıyorlardı. Yanlarına gittim ve oturdum. Atıştıracaktım ve ikizlerimle konuşurdum. Onlarla konuşmak hoşuma gidiyordu. Tabağıma birazcık peynir, zeytin almış ve bir dilim ekmeği Usha'dan istemiştim. O da vermişti.

Matsyana "Baba, bugün annem saçımı kesecek." dedi heyecanla ve ona baktım.

"Deniz kızım, neden o güzelim saçlarına kıyıyorsun?" dedim aynı heyecanla.

"Çünkü fazla uzunlar! Taraması zor oluyor."

Usha "Benim saçlarım gibi dalgalı. Bende çocukken taramaktan nefret ederdim." dedi gülümseyerek.

"Kızımıza bunu sen demedin, değil mi?" dedim ve Usha gözlerini devirdi.

"Kesinlikle benimle alakası yok."

"Ghunda'da saç şeklini değiştirmedin. Biliyorsun ki Sashibaili kadınların saçları bellerine kadar uzun olur."

"Çünkü onlar Sashibaili kadınlar, ben ise Sashibaili bir korsanım. Hatta bende saçlarımı keseceğim." dedi ve yapmacık bir gülümseme ile bana baktı.

"İşte bunu seviyorum, tatlım."

"Sashibaili kadın olmak, bana göre değil." diye mırıldandı.

Matsyana "Bende büyüyünce annem gibi olacağım!" dedi coşkuyla.

Zanay "Bizde ikiniz gibi denizlere açılacağız değil mi, baba? Denizlere açılacak ve diyar diyar gezeceğiz."

"Evet, evlat. Siz ikiniz, bizlerden daha iyi korsan olacaksınız. Buna inanıyorum." dedim.

Usha "Sonuçta siz ikiniz, bizim çocuklarımızsınız. Sizler Ezdae-Astena'nın varislerisiniz."

"Ah, benim gitmem lazım. İşlerim vardı." dedi ve Usha bana baktı.

"Ne işin var?"

"Ghunda'da olmam lazım. Arvind ile beraber gideceğim."

"Bende eşlik edebilirim seninle."

"Hayır, sen ablamla konuş. 4-5 gündür tuhaf davranıyor. Gereksizce mutlu, anlatabiliyor muyum? Anlamsız bir mutluluğu var ve bu beni ürkütüyor."

"Ablan 4-5 gündür bana da tuhaf davranıyor ama ağzından laf almaya çalışırım."

"Nasıl tuhaf?"

"Gereksiz bir samimiyeti var."

"Ona karşı dikkat et, Usha. Ablam kendisini kaybetti." dedim ve Usha gülümsedi.

"Benim için endişelenmen oldukça, hoş hayatım. Korkmana gerek yok. O Şahana ise bende Usha'yım. Bhaegya'nın oyununu bile bozarım. Korkma sen." dedi ve derin bir nefes aldım.

"Bhaegya'nın oyunlarını ablam bozar, yetmez bir daha yazar. Uyarımı ciddiye al." dedim ve elimi tuttu.

"Korkma, aşkım. Bundan sonra senin yanındayım ve ablan bana dokunamaz. Birlikte yenemeyeceğimiz hiçbir şey yok."

"Görüşürüz." dedim ve ikizlerimi öptükten sonra gittim.

Arvind'in kendi evine gidecektim. Sarayda kalmıyordu. Ghunda'nın merkezine yakın bir yerde kendine ait küçük bir ev almıştı. Doğrusu harabe bir yer almıştı. Ardından Sandhya'nın dokunuşlarını istemiş ve güzel bir ev ortaya çıkmıştı. İstese sarayda kendine bir oda bulurdu ama o bunu istememişti. Benim evim gibi saraya yakın değildi. Arvind'e uygun bir davranıştı. O sıradanlığı, basitliği seviyordu.

Yürüyerek gelmiştim. Evinin girişinde ufak bir bahçe vardı. Çeşit çeşit çiçeklerin kokusu gelen misafiri karşılıyordu. Arvind çiçeklerine önem verdiği gibi, girişte beyaz kedisi Kardelen beni karşılamıştı. Bacaklarıma kendini sürtmüştü. Yavru bir kedi iken Arvind ile onu sokakta bulmuştuk. Cılızdı ve kötü gözüküyordu. Ardından onu Arvind sahiplenmişti ve şimdi çok güzel bir kediydi. Yabancılara ve sevmediği kişilere saldırgandı. Mesela Usha'yı birkaç kez tırmalamıştı. Beni ise seviyordu. Gülümseyerek onu okşadım.

"Acaba Arvind ne yapıyor, küçük Kardelen? O tembel uyuyor mu?" dedim ve miyavladı.

Daha sonra cebimden anahtarı çıkardım. Arvind bir yedek anahtarı bana vermişti. Benimle beraber Kardelen içeri girmişti. Arvind diye seslendim ama ses seda yoktu. Yanına hizmetçi almamıştı çünkü kendi kendimi idare edebilirim demişti. Alsaydı, içim daha rahat olurdu. Yukarı çıktım ve odasının kapısını çaldım. Arvind dedim ve cevap gelmemişti. Bende kapıyı açmıştım ve Arvind'in saçlarını düzenlediğini görmüştüm. Keyifle ıslık çalıyordu. Beni görünce sırıtmıştı. Ben ise gözlerimi devirmiştim.

Arvind "Korkuttum, değil mi?" dedi sırıtarak.

"Endişelendirdin demek daha doğru olur. Kedi bile senden daha çok yaşadığını belli ediyor." dedim sinirle.

"Ah benim tatlı kızım öyledir. Benden daha çok bu evin sahibi ve misafirlerimizi evin hanımı olarak karşılar." dedi ve karşıma geçti.

"Kahvaltını yaptın mı?"

"Yapmadı isem baş başa bir kahvaltı etme teklifi mi edeceksin?" dedi hınzırca.

"Yapmadı isen acele ile yapmanı teklif edeceğim."

"Kaptan, benim cümlelerimi çarpıtıyorsun. Tamam, evin küçük arka bahçesinde edebiliriz."

"Ben yedim."

"Doğru, yemişsindir. Sonuçta senin bir ailen var. Bir babasın ve çocuklarınla, eşinle kahvaltı etmen doğal. Ben neyim ki?" dedi alaycı bir şekilde.

"Abartıyorsun. Sadece yediğimi söyledim."

"Şaka yapıyorum, kızma. Hadi, ben kahvaltımı yapayım ve sende birazcık Kardelen'i sev. Seni benim gibi özledi." dedi ve beraber odadan çıktık.

Arka bahçesi ana caddeye bakmıyordu. Duvarlarla çevrilmişti. Duvarlarda sarmaşık gülleri olduğu gibi Ajiat çiçeklerini de görmek mümkündü. Bir masa ve 4 sandalye vardı. Sıcak bir ortamı vardı. Sandalyeye oturduğum gibi Kardelen kucağıma atlamıştı ve mırlamıştı. Bende nazikçe onu okşuyordum. Arvind ise elinde bir tepsi ile gelmişti. Karşıma oturmuştu.

Arvind "Evet, Kaptan. Bugün ne yapacağız?" dedi bana bakarak.

"Denizlerden gelen haberlere odaklanacağız. Oradan gelecek ganimet önemli." dedim.

"Tayfamız, biz olmadan da iyi ilerliyor."

"Katılıyorum. Zamanı gelince Matsyana ve Zanay'ı oraya göndereceğim. Tahminimce 13 14 yaşlarında gitmeleri uygun olur."

"Onlar çocuk ve çok erken değil mi?"

"Ben 13 yaşında korsanlığa başladı isem onlarında 13 yaşında başlamama gibi bir nedenleri yok." dedim ve güldü.

"Onlar Şah ile kuzenler. Sen ise sıradan bir çocuktun."

"Şah ile kuzen olmaları, buna bir engel değil. Ayrıca Şah ile kuzeniz derlerse, daha erken gönderirim."

"Usha ne düşünüyor?"

"Benimle aynı görüşte."

"Siz ikiniz manyaksınız!" dedi ve meyve suyunu içti.

"Eğitilmeleri ve denizde yürümenin ne olduğunu bilmeleri lazım. Tayfaya girecekler ve korsanlığı tadacaklar."

"Eğer yapamazlarsa ne yapacaksın?"

"O zaman Şah ile kuzen olmanın avantajını kullanırlar." dedim alaycı bir şekilde.

"Parsmet'ten dileğim, çocuklarının kaderlerinin parlak olması Vilraj. Zor bir hayatları olmamalı."

"Pasrmet duysun ve Bhaegya gülsün." diye mırıldandım.

"Kraliçe Asenath ile görüşecek misin?" dedi alaycı bir şekilde ve güldüm.

"Ne oldu, kıskandın mı?"

"Heyecan arayan arsız bir fahişeyi kıskanmam."

"Arsız deyince, aklıma Usha geliyor."

"Pardon, pardon. Arsız kelimesini unut. Kraliçe Asenath, heyecan arayan yüzsüz bir fahişe. Bu nasıl oldu?"

"Bu daha iyi. Arsız kelimesinin Usha'ya özel olması kulağa daha güzel geliyor." dedim ve Arvind güldü.

"Kraliçe'ye istediğini vermezsin, değil mi? Beni geçtim, Usha buna hayatta müsaade etmez. Tanrıçam, Usha'nın Asenath'ın boğazını kesmesini izlemek isterdim."

"Usha, onu kıskanmıyor çünkü durumu biliyor. Kraliçe oldukça ateşli ve cazibeli bir kadın ama onda beni rahatsız eden bir şey var, Arvind. Yüzüne baktıkça, bize yalanlar söylediğini görüyorum. Tamam bunu yapsın ama o bir şeyler saklıyor. Büyük bir sırrı var ve burada kaldıkça kendini dizginliyor." dedim düşünceli bir sesle.

"Konuşturursan, sırrını öğrenmiş olursun ve bu sırla istediğin ne varsa yaptırırsın. Sırlar da altınlar, mücevherler kadar değerlidir."

"Sırrı, kendi devletiyle alakalı değil daha farklı. Kendi devleti ile alakalı olsa, bu kadar iyi oyunculuk yapmazdı." dedim ve Kardelen'e baktım. Kucağımda gayet mutluydu.

"Konuştur. Cazibeni kullan." dedi ve güldüm.

"Kullanmadım mı sanıyorsun? Ağzını açmadı ama biraz daha zorlayabilirim. Yarın kendisi gidiyor ve bu sırla gitmemeli."

"Bu sırrı öğrenmek için Kraliçe ile sevişmeyeceksin, değil mi?" dedi kuşkulu bir yüzle ve gözlerimi devirdim.

"Delirdin mi? Kraliçe ile sevişirsem, kendimi bir çıkmazda bulmuş olurum. Üstelik ben her önüme gelenle beraber olmam." dedim ve güldü.

"Biliyorum, biliyorum oldukça seçicisin. Seçtiğin kişiler kendine has oluyor. Kahvaltım bitti. Ben mutfağa bırakayım sonra beraber gidelim." dedi ve tepsiyi alıp, gitti.

Ben ise Kardelen'i nazikçe yere bıraktım. Kedi bana mırladıktan sonra Arvind'in sesini duyup, gitmişti. Ben ise ayağa kalkmış ve mutfağa geçmiştim. Arvind kediye sütünü vermişti ve bana bakmıştı. Gözlerindeki merhameti seviyordum. Olgunluğunu seviyordum. Bende olmayan ne varsa, onda vardı. Bunu seviyordum. Beni toparlayacak olan nadir insanlardan birisiydi. Usha gibi kışkırtmıyordu. O, benim dağınıklığımı topluyordu ve düzenliyordu. Belki bu yüzden birbirimizden kopamamıştık.

"Evin hanımını da beslediğimize göre artık işlerimize halledebiliriz." dedim ve Arvind güldü.

Arvind "Kardelen gerçek bir hanımdır, onu hafife alma."

"Evet, evet Usha'yı tırmaladığı zaman bunu kanıtladı."

"Hayvan bile anlıyor, Vilraj." dedi alaycı bir şekilde ve gözlerimi devirdim.

"Seninle bunu tartışmayı bıraktığımı hatırlamanı isterim."

"Nedeni çocukların değil mi ama bu bir bahane. Kendi duygularından ne zamana kadar kaçacaksın, merak ediyorum. O kadın senin aşkını hakketmiyor."

"Hadi, hadi. Çok konuştun, Arvind. Çok iş, az çene olması lazım. Parsmet neden insanlarına güneş doğmadan önce kalkın demiş? Çünkü çalışmamız için ama biz tembellik ediyoruz. Tanrıça tembelleri sevmez."

"Kesinlikle önceki hayatında tembelin tekiydin."

"Senden daha tembel olmadığım kesindir."

"Her işine koşturan benim, sen değilsin Kaptan."

"Benimle ağız dalaşına gireceğine şu evden çıkalım." dedim ve evinden çıkmıştık.

Yürüyerek gitmiştik. Başkent her zamanki gibi kalabalıktı. Satıcıların gürültüsü, insanların bağırtısı, ağlayan çocuk sesleri hepsi birbirine karışıyordu. Halkın tepkilerini dinlemek için Arvind ile boş boş dolaşmıştık. Bazılarına sorular soruyordum ve cevaplar alıyordum. Kimileri beni tanıyordu, kimileri ise tanımıyordu. Tanımamaları daha iyiydi ve böylece daha samimi cümleler alıyordum. İnsanların Sandhya hakkında konuşmasını merak ediyordum. Bir kısmı onu başarılı bulurken, bir kısmı kötülüyordu. Hakaret edici sözler karşısında kendimi tutuyordum. Özellikle Rithu ve ailesinin söylentilerini duydukça çıldırmamak elimizde değildi. Mesela onlara göre Sandhya Yashila'ya saygı duymamış ve onun hakkında ileri geri konuşmuş olarak biliyorlardı. Bu yanlıştı ama insanlara bunu anlatmak mümkün değildi.

Dyase ile buluşacağımız lokantaya geçmiştik. Dyase, başarılı bir kızdı. Arvind yetiştirmişti. Kimsesiz olarak bize sığınmıştı ve Arvind ondan bir korsan yaratmıştı. Prihan ile yaşıttı. Tayfayı, gemileri idare ediyordu. Bizden hemen sonra gelmişti. Kısacık saçları vardı. Bu onu çelimsiz bir oğlan çocuğuna benzetiyordu. Yüzündeki ifade ise heyecanlıydı. Bana sarılmıştı sonra Arvind ile tokalaşmıştı. Karşımıza oturdu ve bende içkilerimizi sipariş etmiştim. İçkilerimiz eşliğinde Dyase her şeyi rapor etmişti. Paralar, ganimetler çoktu. Tayfa payını almıştı ama geri kalana ne olacaktı?

"Dyase, anlattıklarından oldukça memnun kaldım." dedim ve Dyase'nin kahverengi gözleri bendeydi.

Dyase "Neden bu kadar düşüncelisiniz, Kaptan? Yanlış bir şey olmadığını düşünüyorum. Sashibai'nin onuruna yağmalıyoruz, denizlerde hükmümüz geçiyor." dedi heyecanla.

Arvind "Aklında ne var, Vilraj? Böyle sessizleştiğin zaman bir planının olduğunu anlıyorum."

"Geriye kalan ganimeti düşünüyorum. Bunu doğru kullanmak niyetindeyim, Arvind." dedim.

"Nasıl?"

"Sandhya için kullanmak istiyorum. Ablamın yaptığı gibi paralarla, mücevherlerle insan satın almamız lazım. Düşmanımızı yenmek için bazen ona benzememiz lazım."

Dyase "Baş Habiria buna izin verecek mi? Üstelik bu parayla ne yapabilirsiniz ki?"

"Daha fazla insan satın almalıyız. Paralı asker veya casus fark etmez. Daha fazla olmalı. Şu an çevremizde ablam gibi düşünen insanlar daha çok. Şahbanu olmasına engel bu insanlar. Eğer düşündüğümü yaparsak, ablamın bir desteği kırılmış olur."

Arvind "Sadece Ghunda ile sınırlı kalamayız. Birçok yere harcanmalı bu paralar. Olay, sadece insan satın alma olmamalı Vilraj. Bu para ile halkın gerçek kalbini kazanacak birçok olay yapılsın ayrıca. Şu an Sandhya'nın maddi gücü buna yetmiyor ama bu para ile yetebilir."

"Bunu da sevdim. O zaman paranın nasıl harcanacağı belli oldu. Ben kendi hakkımdan vazgeçiyorum. Arvind sen alacağını al ve sonra bunları hesaplayalım."

"Benimde almama gerek yok. Yeterince altınım var."

"Almalısın! Senin tek gelir kaynağın benim. Sarayla bağlantın yok." dedim ve omzunu silkti.

"O zaman şunu yapalım. Ben sana borç verdim, oldu mu? Zamanı gelince, alırım." dedi ciddi bir sesle.

Dyase "Baş Habiria sizin gibi iki adam sahip olduğu için çok şanslı. Kaptan Vilraj, keşke denizlere dönebilseniz ama buranın ihtiyacı daha fazla gibi." dedi ve gülümsedi.

"Evet, küçüğüm. Ghunda'nın bana ihtiyacı büyük. Hem sen benim yokluğumu hissettirmiyorsundur." dedim ve Dyase utandı.

"İşte bu beni utandırdı, Kaptan Baba." dedi utangaç bir şekilde.

Arvind "Kıskandım, Dyase. Seni ben yetiştirdim ama bu leş adama iltifatlar ediyorsun." dedi ve Dyase'nin gözleri iri iri oldu.

"Siz benim hocamsınız, sizin yeriniz apayrı. Kaptan Vilraj bana tayfasında yer açtı ve sizde bana öğretmenlik yaptınız. Daha ne isteyebilirim ki?" dedi naif bir sesle.

"Arvind, kızı ağlatacaksın. Üstüne gitme." dedim gülerek.

Arvind "Tamam, tamam. Dyase şimdi git ve o paraları buraya ulaştır. Daha sonra yine denizlere açılmaya devam tamam mı?"

Dyase "Elbette! Yeni elemanlar almamız lazım ama bunu nasıl yapmalıyım? Korsan barlarından adam toplayabilirim ama Ezdaeler de bizimle olmak istiyor."

"Barlardan topla ve Ezdaeleri uzak tut. Hiçbir Ezdae gemime ayak basmayacak. Bunda emrim kesindir. Çiğnenirse, bedeli ağır olur." dedim sertçe ve kız başını eğdi.

"Emrinizi gerçekleştireceğim, Kaptan."

Arvind "Dyase hızla git ve hızla gel. Ayrıca bu seçtiklerini bizimle en azından benimle tanıştır. Haini gözünden anlarım, bilirsin.

"Elbette, elbette."

"Uç bakalım, Küçük Kaptan. Git ve kokuşmuşları seç." dedim gülerek ve daha sonra üçümüz ayrıldık.

Arvind ile beraber biraz daha pazarları dolaştıktan sonra sarayın yolunu tutmuştuk. Saray, bizim kafesimizdi ve yaşam için mücadele etmeliydik. Denizlere benzemiyordu. Herkes bireyseldi. Ama denizler öyle değildi. Tayfan vardı ve tayfanı korumak zorundaydın. Onlarla her şeyini paylaşmalıydın. Savaşta onları gururlandırmalıydın ve onların kaptanı olduğunu kanıtlamalıydın. Ben bunu defalarca kanıtlamıştım. Bu yüzden içim rahattı.

Saray, hareketliydi. İnsanlar koşuşturuyordu. Hatta Aryan bile telaşlıydı. Sağa sola ablamın emirlerini yağdırıyordu. Bir hadıma göre yükselebilecek en iyi konumdaydı. Azlaki gibi davranmıyordu, daha çok sağ koldu. Bunu hayal edebileceğini sanmıyordum. Bunu hakkettiğini düşünüyordum çünkü her şeye rağmen ablamın yanındaydı. İsteseydi, ablamdan daha güçlülerle olabilirdi ama o ablamı seçmişti. Onu korumuş, savunmuştu ve yalnız bırakmamıştı. Şimdi ise ödülünü alıyordu.

"Arvind, git ve Rithu'yu takip et. Daha sonra Sandhya ile buluş. Tabii bunu yapmadan önce Usha ile görüş." dedim ve Arvind gözlerini kıstı.

Arvind "Usha ile buluşma kısmını sevmedim." dedi sessizce.

"O da artık bizimle. Bunu kendi isteğiyle yapıyor ve onu küstürmemeliyiz, değil mi? Hadi, yakışıklı. Git ve arsız Usha ile arkadaş ol."

"Evet, evet tam bana göre bir arkadaş."

"İkinizi aynı savaş uğruna çalışırken görmek, güzel olacak."

"Bakalım, bakalım. Sen nerede olacaksın?"

"Ah, aşkımı ikinizden daha çok hakkeden birisi var ve onunla ilgilenmem lazım. Bakarsın, ani bir karar ile onunla giderim." dedim ve Arvind kahkaha attı.

"Bunu yapacak kadar deli olduğuna inanıyorum, sevgilim ama dikkat et seni zehirlemesin. Onun gibi yılanların zehrinin ilacı yoktur."

"Korkma, korkma. Hadi görüşürüz." dedim ve yanından ayrıldım.

Kraliçe Asenath'ın odasını biliyordum. Parsmet'e şükürler olsun ki, ablam harem bölümünden ayarlamamıştı. Aksi takdirde giremezdim. Sarayın sakin bir kısmındaydı. Kapıyı tıklattım ve açtım. Kraliçe içeride hizmetkarları ile sohbet ediyordu. Beni görünce, tek kaşı kalkmıştı. Medarat dilinde hizmetçilerini göndermişti. Hizmetkarları gülerek gitmişti. Daha sonra Kraliçe yanına oturmamı istemişti ve oturmuştum. Kendisi ise iki kadeh şarap doldurmuştu ve bana vermişti. Ben ise gülümsemiştim.

Kraliçe "Neden buradasın?"

"Gelemez miyim, Kraliçe?" dedim ve şaraptan bir yudum aldım.

"Kraliçe deme, Asenath dersen daha çok sevinirim. Ayrıca odamın kapısı bu sarayda sadece sana tamamen açık." dedi bana bakarak. Makyajlı gözleri oldukça ateşliydi. Çöl ateşini yansıtıyordu.

"Çöl ateşisin, Asenath. İnsanlar gözlerine baktıkça, kavruluyor."

"Bunu biliyorum." dedi yumuşak bir sesle ve kendimi biraz daha geriye yasladım.

"Sashibai'yi sevdin mi?"

"Evet, sevdim. Oldukça misafirperver bir yer. Birçok şey aldım ve hepsini ülkemde göstermek için sabırsızım."

"Umarım köle olarak insan satın almamışsındır."

"Korkma, yeterince kölem var." dedi gülerek.

"Beni onlarla tanıştırmanı tavsiye etmem yoksa onları özgürleştiririm."

"Arvind'e yaptığın gibi mi yaparsın?" dedi ve kadehinden bir yudum aldı.

"Kesinlikle!"

"Yine de seni ülkeme bekliyorum. Belki fikrin değişir." diye mırıldandı ve yanıma biraz daha yaklaştı.

"Bana neden geçmişinden bahsetmiyorsun? Çok gizlisin ve bu benim hiç hoşuma gitmiyor, tatlım." dedim ve güldü.

"Peki, anlatayım. Annemin öldürüldüğü biliyorsundur. Prenses iken, öldürüldü. Ben bu sırada küçüktüm. Hayatımda mücadale etmeyi asla pes etmedim."

"Gerisini biliyorum. Eşinle nasıl tanıştın?"

"Sır!"

"Çok kötüsün, Asenath." dedim ve kadehimi bitirmiştim.

"Bir kadeh daha içer misin?"

"Hayır, sarhoş olmayı artık sevmiyorum."

"Neden? Sarhoşluk çok güzel, değil mi? Kendini tüy gibi hafif hissediyorsun ve bu çok özel bir an oluyor."

"Sonra istemediğim, kontrol edemediğim davranışlar yapıyorsun." dedim düşünceli bir şekilde.

"Hayır, buna katılmıyorum." dedi ve kadehi yere atmıştı. Daha sonra kucağıma cüretkarca oturmuştu. Beni biraz daha koltuğa yaslamıştı. Bakışları, duruşu baştan çıkarıcıydı. Bana gülümsüyordu. Şimdilik oyalanması lazımdı bu yüzden itiraz etmeyecektim.

"Ne düşünüyorsun peki?"

"Bence sarhoş iken, bastırdığımız olayları gerçekleştirme cesareti buluyoruz. O an kendimizi kontrol edebiliriz ama sarhoşluğun cesaretiyle kontrol etmek istemiyoruz."

"Sarhoş oldun mu?" dedim ve küçük bir kız gibi kıkırdadı.

"Evet, oldum. Defalarca oldum üstelik."

"Pişman oldun mu?" dedim ve omzunu silkti.

"Asla olmadım. Kendimi sarhoşluğa bırakmışsam, mutlaka yapmak istediğim şeyler vardır." dedi umursamazca.

"Asenath, en son sarhoş olduğum zaman yapmak istemediğim bir şey yaptım. Bedeli ise ağır oldu. Birçok kalbi kırdım ve bunun yükü çok ağır." dedim düşünceli bir sesle ve bakışlarında bir merhamet ifadesi belirdi.

"Yapmak istediğin için sarhoş olup, yaptın sevgilim. Kendini bu şekilde kandırma. Kırdığın kalpler içinde kendini suçlama. Azıcık kendi kalbini düşün, Vilraj. Başka kalpleri umursama. Asla sevdiğin kalbe geç kalma. Sen yönünü arıyorsan, o senin yıldızın olup sana yönünü gösterir." dedi yumuşak bir sesle.

"Benim gibi bir delinin yıldızı olmak zordur. Ayrıca bu cümleleri senden duymak, ilginç geliyor.

"Ben sürprizlerle doluyumdur, emin ol benim kalbimi asla kırmazsın." dedi gülerek.

"Kalbin kimseye ait olmadığı için mi?" dedim alaycı bir şekilde.

"Benim kalbim, eşime ait. Onu çok seviyorum ama tek bir erkeğe sadık kalacak kadar sadakatim yok. Eh, biz Medarat halkının kendine özgü özelliklerinden birisi değil mi?" dedi umursamazca.

"Birkaç güney ülkesinde de çok eşlilik var. Gittiğim yerlerde gördüm."

"Olsun. Biz Medaratlılar daha yüceyiz."

"Eşin güneyli olmalı. Senin bu davranışlarını kabul ettiğine göre aklıma bu geliyor."

"Onunla ben zıtlığın uyumuyuz. Yine de uyumluyuz. Bence seninle de uyumluyuz, Vilraj."

"Benimle uyumlu, değilsin."

"Emin misin?"

"Bunu kanıtlamanı istesem, ne yapardın?"

"Seve seve derim." dedi ve dudaklarıma yöneldi.

Öpüşü, sıcaktı. Beni istediğini kanıtlıyordu. Onu konuşturmam lazımdı. Amacım buydu. Bu sadece onu avutmanın, kandırmanın yoluydu. Basitçe ona karşılık veriyordum. Hatta inandırıcı olabilmek için biraz daha kendime çekmiştim. Halinden oldukça memnundu. Dudaklarımız ayrıldığında, bir elimi yüzüne koydum ve yanağını okşadım. O ise gözleri kapalıydı ve okşamanın verdiği hissin tadını çıkarıyordu. Şu an aklı dağınıktı ve sorularımı sorabilirdim.

"Benim küçük çöl yılanımın eşini bilmek isterim. Sana sahip olan adamı tanımak istiyorum. Nereden geldi, nasıl birisi?" dedim ve güldü.

Asenath "Toprakları aşarak bana geldi. Gece gibi bir adam, Vilraj. O bir gece, ben ise onun ateşiyim." diye mırıldandı ve bir elimi göğsüne koydu.

"Şanslı bir adam."

"Onun asıl şansı, benim gibi bir kadına sahip olması. Ona istediği her şeyi ben verdim, aşkım. Bana mecbur ve ben de ona mecburum. O, benim ölümcül sırrım." dedi ve boynuma bir öpücük kondurdu.

"Ah güzel, tatlı Asenath. Bana daha çok açık olabilirsin." dedim ve Asenath umursamazca dudaklarıma yöneldi.

Elleri saçlarımdaydı. Öpüşü derindi. Bir hamle ile koltuğa yatmıştı. Altımdaydı ve kontrolü ele almak istiyor gibiydi. Beni kendisine çekiyordu. Öpüşmeyi kesmiştim ve ona baktım. Gözleri gözlerimdeydi. Çöl gibiydi. Kurak ve seraplarla doluydu. İnsanı susuzluktan, sıcaktan öldürürdü.

"Kraliçe, sırrını açıklarsan istediğini alabileceğimi demiştim." dedim ve boynunu nazikçe öpmüştüm.

Asenath "Beni konuşturmak için, rüşvetini gerçekleştiriyorsun." dedi gülerek.

"Sadece bir önden ödeme diyebilirim."

"Beni kandırabilen nadir insanlardansın. Seni tebrik etmeliyim."

"Yine de güzel bilgiler verdin."

"Onlarla bir şey elde edemezsin! Önemsiz detaylar. Bence ya kaldığımız yerden devam edelim ya da odamdan git. Birisi bizi böyle görse, ne olur?"

"Benim için sıkıntı olmaz, Asenath. Fakat sen bana istediğimi vermiyorsun ve o yüzden olmaz." dedim ve koltuktan kalktım. Üstümü düzeltmiştim. Asenath ise dudaklarını ısırarak bana bakmıştı.

"Seninle flörtleşmek, oldukça zevkli. Gittiğim yerlerde hiçbir erkek beni etkilemiyor ama sen farklısın. Sen oldukça beni kendine çekiyorsun."

"Görüşürüz, Kraliçe Asenath." dedim ve odadan çıktım.

Asenath'ı çok konuşturamamıştım ama önemli olabilecek şeyler demişti. Bunun üstüne düşmeliydim çünkü hislerim bu yönde ilerlememi diyordu. Kafamı karıştırıyordu. Acaba Dyase'den bu adam hakkında bilgi toplatmasını mı isteseydim? Belki de hiç bu işlere kalkışmamalıydım. Ya geç kalırsam, ne olurdu? Geç kalırsam, sevdiklerime zarar gelirdi.

Düşünceli bir şekilde dışarı çıktım ve Rithu ile çarpıştım. Bana bakıyordu. Birbirimizden uzak duruyorduk.

"Çarpacağın adama dikkat et, ölümün olmasın Rithu." dedim soğukça ve güldü.

Rithu "Serseri bir korsandan korkacak değilim. Bir Drahi olarak savaşçılığımı her daim gösteririm."

"Sen kurallı dövüşürsün ama ben serseri bir korsan olarak kuralsızım. Bu yüzden ölümün olmasın diyorum. Dostça bir uyarı."

"Bundan sonra dost olmadığımızı biliyorsun."

"Yazık, acıyorum sana. Bir insan kendini bu kadar ne kadar alçatabilir, anlamıyorum."

"Vilraj, beni kışkırtma."

"Tamam, tamam sustum. Ben sadece düşüncelerimi diyorum. Görüşürüz." dedim ve yanından ayrıldım.

Sandhya ile buluşma noktamıza gelmiştim. Banka oturmuş ve uçan kuşlara baktım. Düşüncelerle doluydum. Birçok şey vardı. Fakat aklıma en çok takılan delinin yıldızı oluyordu. Asenath'ın bu tarifi hoşuma gitmişti. Benim yıldızım belliydi ama ben kaçıyordum. İstemiyordum ama bu kimin umurundaydı ki? Acaba kendimi mi kandırıyordum? Eskisi kadar Usha'ya kızmıyordum, kızamıyordum. Kahretsin ki, ona aşıktım. Ondan vazgeçemiyordum.

Omzuma dokunan bir el ile irkildim. Gelen Usha ile Sandhya idi. İkisine gülümsedim daha sonra Sandhya'nın elini alıp, nazikçe öptüm. Birkaç iltifatla utanmıştı. Onu utandırmak, beni eğlendiriyordu.

"Evet, güzel hanımlar. Bugün ne yaptınız?" dedim ve Usha kaşlarını çatarak boynuma baktı.

Usha "Bence sen bize ne yaptığını söylemelisin. Boynunda altın renkli bir öpücük var." dedi sinirle ve gülerek elimi boynuma götürdüm.

"Ah, bir savaştaydım. Onun yara izi."

"Savaşından baya zevk almış olmalısın, Kaptan."

"Evet, aşırı zevkliydi. Hani bir daha olsa, bir daha yapardım."

"Beni kışkırtma!"

Sandhya "Gerçekten yapmış olamazsın, Vilraj!" dedi sorgulayıcı bir şekilde bakarak.

"Delirdiniz mi? Aklımı henüz Kraliçe ile sevişecek kadar kaçırmadım. Sadece onu konuşturmak istedim ve birazcık oyaladım." dedim.

Usha "Bu hoş değil!"

"Korkma, korkma güzelim. Şu anlık rakibin Arvind."

"O rakibim bile değil." dedi umursamazca ve yanımıza Arvind geldi. Oldukça sakin ve düşünceliydi.

"Bak, Arvind duydun mu? Usha seni rakip olarak görmüyor."

Sandhya "Kıskançlığı daha sonra tartışın." dedi sıkılgan bir sesle.

Usha "O zaman ilk haberi ben vereyim, Rithu Anjali'nin tarafında. Anjali bunu bugün bizzat dedi. Yani Vilraj ablanın anlamsız mutluluğunun sebebi bu."

"Bunu bekliyordum ama zerre umurumda değil."

Arvind "Anjali sırlarımızı da kendi tarafına çekti." dedi düşünceli bir şekilde.

"Ne?" dedi safça.

"Rithu her şeyi ona anlatmıştır, Sandhya. Kendisini kanıtlaması lazım, sadakatini sunması lazım. Bunun en güzel yolu ise bizi satmasıdır." dedim sakalımı kaşıyarak.

"Bu kadar adi olamaz."

Usha "Sandhya, o zaman bende adiyim."

"Usha, Rithu gururuna önem veren bir adam. Sen öyle bir kadın mısın?" dedi ve Usha bana baktı.

"Gururlu olsaydım, aşkımın peşinde koşmazdım. Haklısın."

"Seni üzmek istemiyorum ama durum bu."

Arvind "Rithu, gururundan daha çok önem verdiği şeyler var. Ülke, millet kavramları. Bunlar onu kendinden uzaklaştıracak kadar güçlü."

"Bunu yaptı mı, yapmadı mı öğrenmemiz lazım." dedim.

"Rithu sırları sattı ise, Usha sen tehlikedesin." dedi ve Usha irkildi.

Sandhya "Arvind haklı. Rithu bunu yaptı ise Usha seni de mutlaka demiştir. Anjali ihaneti affetmez."

Usha "Öyle bir şey olsaydı, şu an ölü olurdum."

"Buna katılıyorum ama eminde değilim. Ablam bu, ne yapacağını belli olmaz." dedim sessizce.

Arvind "Bunu öğrenmemiz lazım, güzel bir planla öğrenebiliriz."

Sandhya "Nasıl?" dedi ve Arvind ona üzgünce baktı.

"Buna izin verecek misin, benim küçük dostum? Bu planda en çok senin iznin önemli."

"Kazanmamız lazım, Arvind. Artık istediğim şeye çok yakınım ve elimden geleni yapmalıyım. İçim acısa bile bu zorunlu olan bir şey."

"Bu planda kendine zarar vermeyeceksin değil mi?" dedim sertçe ve Arvind güldü.

Arvind "Korkma, sevgilim. Kendime zarar vermiyorum." dedi ve yanağımı öptü. Usha ise gözlerini kısmıştı.

Usha "Planını açıkla." dedi sinirle ve Arvind güldü.

"Arsız, seni korumak için yapıyorum ve sen nankörlük yapıyorsun. Senden beklenildiği gibi davranıyorsun."

"Tartışmayın, tartışmayın. Planını anlat, Arvind." dedim ve Arvind her şeyi anlattı.

Planı oldukça mantıklıydı. Fakat tehlikesi de fazlaydı. Bir yanım olmasını istemiyordu ama Sandhya'nın dediği gibi mecburduk. Kazanmaya bir adım kalmıştı. Usha'nın korunması lazımdı ve bunun için Arvind'in planı oldukça iyiydi. Üstelik mantıklı bir hamleydi. Sandhya da benim gibi düşünmüştü. Üzülse de onaylamıştı. Aralarındaki dostluk, büyüleyiciydi. Bazen Sandhya'nın Arvind'i ölen abisinin yerine koyduğunu düşünüyordum. Arvind de onu kız kardeşi gibi görüyordu ve her daim ona sadık olacağını söylüyordu.

Plandan sonra Sandhya'ya gelen paraları ve yapacaklarımı anlattım. Beklediğim gibi ret etmişti ama Arvind'in tatlı dili ile zar zor ikna olmuştu. Zamanı gelince ödeyeceğim diyordu. Onu ciddiye almıyordum. Ben elimdeki zenginliğin faydalı bir şekilde harcanmasını istiyordum. Son adım için elimden geleni yapmalıydım.

Dağılmıştık. Kraliçe'nin veda yemeğine hazırlanmamız lazımdı. Ben her zamanki gibi giyinmiştim. Usha ise uzun bir bordo etek, siyah deri korse altına beyaz gömlek tercih etmişti. Saçları açıktı. Omuzlarının altına geliyordu. Birazcık kısalmışlardı. Gözlerine sürmesini çekmişti.

"Saçların her zamanki gibi güzel." dedim ve ayağa kalkıp, karşıma geldi.

Usha "Kestiğimi fark ettiğine göre gerçek bir kadının bedenini inceliyorsun." dedi gülümseyerek.

"Gerçek bir kadın mı?"

"Evet, kadın görünümlü yılanlar var ortalıkta şekerim. Dikkat et." dedi ve güldüm.

"Gerçek kadınları severim, öpüşleri güzel olur."

"Hadi, gidelim. Daha fazla geç kalamayız, Kaptan." diye fısıldadı ve odadan çıktık.

İkizlerle beraber saraya gelmiştik. Onlar hemen yanımızdan ayrılmışlardı. Biz ise yemek masasına gelmiştik. Usha karşıma oturmuştu. Yemek oldukça güzeldi. Asenath'ın tavsiyesine uyarak, sarhoş olmuştum. Madem sarhoşluk, cesaretlikti bu gece cesur olmalıydım. Yapmak istediklerimi görmeliydim. Bununla yüzleşmeliydim. Her şeyden kaçarak, nereye varabilirdim ki?

Bardağımdaki şarabı yudumlarken, Asenath beni izliyordu. Ona gülümsedim ve kadehi ona kaldırdım. Onun onuruna yapmıştım. Bu kadın, bana bir şeyler öğretmişti ve saygımı kazanmıştı.

"Kraliçe onurunuza bu kadehi kaldırıyorum." dedim ve Naresh güldü.

Naresh "Dayı, sarhoş olmak mı istiyorsun? Yavaş ol." dedi ve o da kadehini yudumladı.

Asenath "Şah, Kaptan sarhoş olmak istiyor ve buna hakkı var. Bırakalım, olsun."

"Ah, Kraliçe. Beni unutmamanızı istiyorum zira ben sizi unutmayacağım. Bana birçok şey öğrettiniz, bunlardan birisi sarhoşluktan korkmamayı." dedim.

Ablam "Acaba bunu nasıl öğrendin, merak ediyorum. Kraliçe'ye karşı bir taşkınlığın olmadı değil mi?" dedi sertçe.

Asenath "Şahana, kardeşiniz oldukça nazik birisi. Saygısızlığı olmadı. Sohbet sırasında konuştuk, hepsi bu."

"O bir deli ve ne yapacağı belli olmaz."

"Delinin yıldızı." diye mırıldandım ve güldüm. Usha ise tuhafça bana bakmıştı.

Asenath "Ah, Kaptan. Benimle gelin, ne olur." dedi ve kafamı salladım.

"Gelemem, ben buraya ait bir adamım. Çöller beni kavurur." dedim.

"Sizin gibi bir adamı unutmayacağımı bilin, her daim sarayımın kapısı açık olacaktır."

Usha "Bir gün ziyarete geliriz, ekselansları. Medarat'ı bol bol yağmalamıştım, zenginliklerini biliyorum." dedi gülümseyerek. Gülümsemesi tehditkardı. Asenath ise umursamamıştı.

"Gelin, sizde gelin. Sonuçta Vilraj'ın eşiydiniz, değil mi?"

"Evet, ne sandınız?"

Naresh "Bence bu gece kavga ile noktalanmasın, değil mi? Başka bir konudan konuşalım." dedi ve konu değişti.

Usha ile evimize gelmiştik. İkimizde gülüyorduk. Sarhoşluğun verdiği etkiydi. Yan yanaydık. Hatta merdivenlerden düşecek olan Usha'yı kendime daha yakın çekmiştim. Yatak odamıza girmiştik. Usha karşımdaydı. Elimi yanağına götürdüm ve irkildi. Gözleri iri iri olmuştu ve bana bakıyordu. Nazikçe okşadım. Gerçek bir hisle yapıyordum. Asenath'ı kandırırken, oldukça sakindim ama şimdi kanımda ateşlerin aktığını hissediyordum. Bunu özlemiştim, kendimi kandırmayı bırakmalı ve bu anın tadını çıkarmalıydım.

"Çok güzelsin, deniz kızım." dedim yavaşça ve Usha geri çekildi.

Usha "Pişman olacağın şeyler yapma sonra beni suçluyorsun." dedi ve bu beni şaşırttı.

"Hayır, hayır pişman olmayacağım. Bu sefer yapmak istiyorum, cesaret ediyorum Usha." dedim ve onu kendime çektim.

"Yarın beni suçlayacaksın ve kalbim acıyacak."

"Usha, sevgilim. Bu sefer kendimi bırakıyorum. Kaçmıyorum, yüzleşiyorum."

"Sen bir delisin, Vilraj!"

"Sende delinin yıldızısın." dedim gülerek ve tuhafça bana baktı.

"Anlamadım."

"Sen bana yönümü gösteriyorsun. Delinin yıldızısın. Yönümü seninle buluyorum. Arvind beni toparlıyor ama yön vermiyor. Sen ise yön veriyorsun. Bu yüzden senden kopamıyorum." dedim ve gülümsedi.

"Aşkım, benim. İşte gerçek Vilraj konuştu."

"Bundan sonra kaçmak yok." dedim ve Usha'nın dudaklarını usulca öptüm.

O ise kollarını boynuma dolamıştı ve bana karşılık vermişti. Daha sonra birbirimizde kaybolmuştuk. Bedenlerimizin birbirine olan hasreti büyüktü ve bizi yakıyordu. Tutkunun, şehvetin ve aşkın dansı vardı. Usha'nın sıcaklığı güzeldi. Susatmıyordu, yakmıyordu. Güzel deniz kızım diyerek öpücüklerime boğuyordum ve Usha memnuniyetle kabul ediyordu. Beni bir daha bırakmayacağını defalarca demişti.

Sarmaş dolaş bir şekilde uyanmıştım. Usha'nın kafası göğsümdeydi. Uyuyordu. Ben ise tüy kadar hafiftim. Herhangi bir pişmanlık belirtisi yoktu. Oldukça sakindim. Iyeka'da olduğu gibi suçluluktan gebermiyordum. Bunu istemiş ve yapmıştım. Usha'yı istemiştim, onun aşkını istemiştim, kendi aşkımı özgür bırakmıştım ve olmuştu. Arvind bu sefer bir şey demeyecekti, yapmayacaktı. Bundan emindim. Belki de bu sefer kendimi kandırıyordum.

Usha kafasını kaldırdı ve bana baktı. Gülümsemişti ve sonra dudağımı öpmüştü. Ben ise yanağını okşamıştım.

"Günaydın, sevgilim!" dedim ve güldü.

Usha "Tanrıçam, bu bir rüya değil. Gerçek ve çok güzel bir gerçek."

"İstemiyorsan, Asenath ile gidebilirim."

"Hayır!" dedi sertçe ve güldüm.

"Deniz kızım, bunlar gerçek. Biz gerçeğiz, sen gerçeksin, aşkımız gerçek."

"Bunun bozulmasından o kadar çok korkuyorum ki." Diye fısıldadı.

"Korkma, artık biz yeniden biriz."

"Ah, aşkım. Bütün gün yanından ayrılasım yok. Neden burada kalmıyoruz?" dedi cilveyle.

"Olamaz çünkü bizi bekleyen olaylar, insanlar var. Hadi, kalkalım ve Asenath'ı ülkesine gönderelim. Sonra ise sarayı karıştıralım."

"Haklısın." dedi ve güldük.

Huzurluydum. Kendimi tamamlanmış, rahatlamış hissediyordum. Tüy gibi hafiftim. Peki Arvind ne olacaktı? Buna ne diyecekti? Bu beni üzüyordu. Arvind'i üzmek istemiyordum ama aşka karşı koymak mümkün değildi. Aşka aşıktım, Usha'ya aşkım Arvind'e olandan daha fazlaydı. Arvind yine de benimle olacaktı, biliyordum. İçindeki umuda sarılacak ve benimle olacaktı.

Asenath

Usha

Arvind

Sizce Usha-Vilraj ilişkisi doğru mu? Vilraj doğru bir karar mı verdi?

❦Arvind'in tepkisi ne olur sizce? Umursar mı yoksa umursamaz mı?

Arvind'in planı ne olabilir? Başarılı olur mu?

Sizce Vilraj Medarat Kralı meselesini çözebilir mi? Üstüne gider mi yoksa umursamaz mı?

❦Sizce Vilraj ve Asenath, aşk yaşayabilir miydi? Yoksa Usha veya Arvind ile gayet iyi mi?

Bir dahaki bölüm Anjali olacak. Bizi ne bekliyor acaba?

Continuă lectura

O să-ți placă și

241K 20.6K 52
Özgür(Toprak) sadece toprak ve kum zeminde görünebilen bir gençtir. Hayatın ona verdiği bu farklı özelliğe alışmaya çalışır. Farklı bir hayat çoğu in...
15.5K 1.6K 16
Bedenim tir tir titremeye başlamıştı. Gözlerim dolmuş neredeyse ağlayacaktım. Etrafta yeni yeni fark ettiğim geçmişe ait şeyler vardı. Tabelalar, ara...
27.1K 1K 33
Algonsuz hayat hayat mıdır lov -Segiii
13.8K 767 31
Osman bey Alaeddine vazife vermişdir. Ama bu vazife onların planladığı gibi olmaz ve başka kötü şeyler olur