Ateşin Kurbanı

By Elizabethstark1

510K 32.2K 36K

TAMAMLANDI! THE WATTYS 2020/TARİHİ KURGU KAZANANI Tarihikurgu #1 Tarih #1 Aşkın, iktidarın ve gücün savaşı! B... More

2020 Watty Ödülleri Kazananı
♦Bilgilendirme - Ülkeler♦
Bilgilendirme-Karakterler ♦
Bilgilendirme: Şahlar&Şahbanular
Bilgilendirme: Haritalar
Yeni Kitap!-2020/2021-Gazap Tanrısı'nın Çocukları♥♥♥
Resim & Şah ♦
Korkular & Altın ♦
Vekil & Düğün ♦
Zafer & Onur ♦
Işık & Hazine ♦
Uyanış ♦
Zafer Alayı & Aile ♦
Güven & Kızılcık Sopası ♦
Cezalandırma & İçgüdü♦
Sarhoş & Cariye ♦
Hırçın & Tutku ♦
Sorumluluk & Değişmek ♦
Buluşma & Etkilemek ♦
Odak & Kardeşler ♦
Uyuyan Güç & Zalim, Şarap♦
Masumiyetin Sorgusu & Adaletin Vicdanı ♦
Sessizliğin İnfazı & Acıyı Kucaklamak ♦
Basit & Sıradanlık ♦
Kılıç Düellosu & İhanet ♦
Müttefik & Kelime Oyunu ♦
Güç Yolu ♦
Korku Deliliği & Zalimlik Bedeli♦
Anka Kuşu & Ejderha ♦
Merdiven & Hükümdar Eşi ♦
Kuralsız Şah♦
Nemdas'ın Ruhu ♦
Aşkın Gücü♦
1. Kısım Ateşin Kurbanı Yapay Zeka Görselleri ♦
İkinci Kısım:Ateşin Işıltısı - Karakterler ♠
Tutkuyla Sevmek ♠
Gösteriş ♠
Canavar ve Küçük Kız♠
Kara Hırs♠
Maskeyi Kırmak ♠
Sen Kimsin?♠
Kırmızı İp♠
Şımarık Kız♠
Tecrübesizlik ♠
Beklenilen Kişi ve Haber♠
Sapheda'nın Gözyaşları♠
Anka'nın Çığlıkları♠
Özgürlüğü Öğrenmek♠
Gölgelerin Oyunları♠
Ufak Tefek Sohbetler/Notlar/Duyurular
Hiçliğin Zehri ♠
Şahbanu Anjali♠
Karanlık Ateş♠
Söz♠
Suyun Kızı♠
Korku ve Felaket♠
Merhamet ve Zalimlik♠
Boğmak♠
Ayna Kırıkları♠
Anka Hırsı♠
Yıldızlarla Dans♠
Acıdan Delirmek♠
Tutkunun Ölümü♠
Derin Yaralar♠
Yaşamak ♠
Diz Çöktürmek♠
Aşk Suç Mu?♠
Zamanı Gelince & Kraliçenin Ateşi♠
2. Kısım Ateşin Işıltısı Yapay Zeka Görselleri ♠
Üçüncü Kısım:Ateşin Hükmü Karakterler❦
Masumiyetim Silahım❦
Gizli Bir Sorun❦
Canavarın Hükmü❦
Oyun❦
Kurdun Adaleti❦
Yeniden Yükseliş❦
Kristal Oyunlar❦
Işığı Bul❦
Bencillik ❦
Medarat Yılanı❦
Karşılıklı İhanet❦
Delinin Yıldızı❦
Kendini Öldürmek❦
Şahbanu Acısı❦
Benim Hükmüm ❦
Özgür Bırakılan Kuş ❦
Çöl Köleleri❦
Güç Savaşı ❦
Zalimlik ve Kan❦
Tufan❦
Kaderi Değiştirmek❦
Kış ve İsyan❦
Işığın Teslimiyeti❦
Siyah, Mor ve Altın❦
Çölün Kızı❦
Acı Uçurumu❦
Hükümdar Hazırlıkları❦
Ateşin ve Suyun Uyumu❦
Eskisi Gibi Olmayacak❦
Delinin Savaşı❦
Yenilginin Zaferi❦
Ejderha Tacı❦
3. Kısım Ateşin Hükmü Yapay Zeka Görselleri ❦
4. Kısım : Ateşin Çığlığı - Karakterler♣
Kalplerdeki Savaş♣
Benim♣
Morun Etkisi♣
İçe Bakmak♣️
Planlar ve Gelecek♣
Hükümdar ve Baba♣
Sevgim Yetmedi♣
Orta Yol♣️
İspatlama♣
Baba Katili & Zincirler♣
Düşmanlık İçin Dostluk♣
Ölümü Düşünmek♣
Vicdan Kafesi♣
Soğuk Kibir♣
Zayıf Noktalar♣
Karanlıktaki Fısıltılar♣
Kraliçe Taşı♣
Gücün Dikenleri♣
Elimi Tut♣
Ufak Tefek Sohbetler/Sorular🔥🥀
Dikenli Gül♣
Ateşkes♣
Hüküm Bedelleri♣
Savaşçı Kalbi♣
4. Kısım Ateşin Çığlığı Yapay Zeka Görselleri ♣
5. Kısım:Ateşin Yazgısı♥
Hükümdarlık Naibi♥
Güneş'in Kızı♥
Meydan Okumak♥
Artangallı Şahbanu♥
Güzel Bir Hata♥
Düşünceler♥
Hassas Kalp♥
Tehlikeli Delilik♥
Ejderha Ateşi♥
Güç Kaybı♥
Hükümdarın Geleceği♥
Priya Tutkusu♥
Parçalanan Hayaller♥
Bilinmeyen Sızı♥
Geç Gelen Adalet♥
Bir Şahran♥
Rezil♥
Fırtına Öncesi♥
Zaferi Müjdelemek♥
Gelecek İçin Hayaller♥
Kan Yağmuru♥
Maute'nin Nefesi♥
Sashibai'nin İyiliği♥
Kendini Kaybetmek♥
Sönmeyen Ateş♥
Buzun Kıvılcımı♥
Savaş Öncesi♥
Yanan Şahbanu♥
Krisnae'nin Düşü♥
Banuşah♥
Son Emir♥
Gölge ile Savaşçı♥
Sapheda'nın Hüznü♥
Kan Oyunu♥
Krisnae&Sapheda(FİNAL)♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-1 ♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-2 ♥
♦♣♠♥Yeni Kitap♦♣♠♥
Kapaklar♦♣♠♥
❤Ateşin Kurbanı The Wattys2020 Özel Kapağı, 2020 Sohbet❤
Gölgenin Aşkı Yayında!

İki Kılıç❦

2.1K 167 378
By Elizabethstark1

Herkese Merhaba! Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı yazınız.
:) yorumlarda gelsin ama... Kendinizi belli edin lütfen. Vote/yorum bekliyorum. Bu kadar hızlı gelen bölümler bunu hakkediyor. :)

Bölüm şarkısı ile okuyunuz. :) Bölüm Şarkısı : Marina Kaye - Freeze You Out

Aşağıda Asenath, Vilraj var.

İyi okumalar!

Yayınlanma : 27.07.2018 (23:25)

Sashibai Şahlığı - Başkent : Ghunda- Kılıç Sarayı

Sandhya

Dışarı bakıyordum ve parmağımla bir saçımla oynuyordum. Son günlerde olanları düşünüyordum. Naresh ile tartışmam, Asenath'ın gelişi ve Asenath'ın küçük kızının bakışlarında kendi bakışlarımı görmem. Beynimin içinde dolanıp, duruyorlardı. Bu düşüncelerle zehirlilerdi ve beni çürütüyordu.

Dün gece Naresh ile beraber uyumuştuk ve sabah bir şey konuşmamıştık. Kahvaltı da ise benden istediği gibi uyumlu bir eş olmuştum ama içten içe ona kırgınlığımı saklamak, benim için işkenceydi. Cam kırıkları vardı ve Naresh'e baktıkça aynı anda kalbime saplanıyor gibi olmuşlardı. Bu çok acı vericiydi. Kendimi uyuşturmaya çalışsam bile olmuyordu. Naresh'i seviyordum ve bunun bedeli ağırdı.

Kahvaltıdan sonra Naresh Asenath'ı kendi toplantısına davet etmişti ve annesinin de olmasını istemişti. Anjali toplantıya katılacağını duyduğunda gözlerinde zafer pırıltısı görülmeye değerdi. Tekrardan iktidardaydı ve bundan hoşnuttu. Eminim ki bu sefer daha dikkatli olacaktı. Elindekilerin kıymetini bilecekti. Bu onu daha tehlikeli bir düşman eline getiriyordu. Hoş, şu an beni düşman olarak görüyor muydu emin bile değildim. Oğluyla aramızın bozuk olduğunu biliyordur diye düşünüyordum ve bundan dolayı beni ciddiye alması mümkün değildi.

Kapım tıklandı ve gel sesimle içeri Usha girdi. Onu görmek, şaşırtıcıydı. Üstelik tehlikeli bile olmaya başlayabilirdi. Korsan,  bordo renkli bir elbise giymişti ve belinde siyah deri korsesi vardı. Koyu kestane saçları dalga dalga omuzlarına dökülüyordu. Sürmeli gözleri vardı. Beraber koltuğuma oturduk ve ona baktım. O ise bana bakıyordu.

"Neden buradasın, Usha? Artık bu oda senin için tehlikeli olmaya başladı." dedim ve gülümsedi.

Usha "Tehlikeyi sevdiğimi, aşık olduğum adamdan hala anlamadın mı?" dedi alaycı bir şekilde.

"Bak, Usha zaten canım yeterince sıkkın seninle uğraşacak halde değilim." dedim sertçe.

"Hey, sakin ol. Buraya Rithu için geldim."

"Ne?" dedim şaşkınca.

"Benim sana çalıştığımı öğrendi ve sonra beni sorguya çekti. Bu durumu kimlerin bildiğini sordu ve benden Vilraj dedim. Bunu dediğimi duyduğunda çok sinirlendi."

"Rithu güvenilirliğini yitirdiği için böyle bir karar almıştık." dedim ve kafamı salladım.

"Uğraşacağın bir kişi daha çıktı."

"Yorulmamam lazım değil mi? Yorulmadan savaşmalıyım ama şu sıralar kendimi tükenmiş hissediyorum. Yaptıklarımı düşünüyorum, bana yapılanları düşünüyorum ve her iki şey beni boğuyor." dedim ve Usha üzgünce bana baktı.

"Sandhya, sen güçlü ve yenilmezsin. Hiçbir güç seni durduramaz, hiçbir güç seni ezemez. Sen ejderhasın, Nemdas'ın dönmüş halisin. Bunları bil ve kendini yorgun hissetme." dedi samimi bir sesle.

"Bilmiyorum, Usha. Son günlerde yaşadığım her şey çok fazla geliyor. Boğuluyorum gibi hissediyorum ve yalnızım. Bu beni çok üzüyor."

"Şah senin yanında." dedi ve aklıma Naresh'in sözleri ve onu kırdığım cümleler sonucundaki gözleri gelmişti.

"Bence de benim yanımda olmalı. Çünkü benim onun dışında sahip olduğum bir şey yok." diye fısıldadım ve gözümden bir damla yaş düştü.

"Hey, ağlıyorsun. Ne oldu, Sandhya? Bir sorun mu var?" dedi ve  yanaklarım ıslandı.

"Ben Naresh'i çok seviyorum ama onun kalbini kırdım. İstemeden o sözleri söyledim." dedim ağlayarak ve dudaklarımı ısırdım.

"Olur böyle şeyler. İlişkilerde olur bu."

"Ama bu sefer çok farklı, Usha. Çok kötü tartıştık. Ona demek istemeyeceğim şeyler söyledim ama o beni çok kırmıştı, öfkelendirmişti. Bir an için benim kadar canı acısın istedim. Galiba o haklı. Ben bencilleştim." dedim ve iç çektim.

"Aşklarda kavgalar yemek sonundaki enfes tatlının sosu gibidir. Bunu bil, tatlım."

"Beni anlayacağını ummuştum, biliyor musun? Beni kolları ile saracaktı ve beni avutacaktı. O ne yaptı, peki? Beni suçladı! Yalanlarımla onu kandırdığımı söyledi. Beni bencillikle suçladı." dedim ve Usha güldü.

"Ah, tatlım. Dayı yeğen olarak birbirlerine benziyorlar. İkisinin de kendilerinden bir şey saklanmasına tahammülleri yok." dedi şakacı bir şekilde ve istemsizce güldüm. Ağlarken gülmek çok tuhaftı.

"Oysa ben bunun ikimiz için iyi olacağını düşündüğüm için yaptım ama Naresh beni anlamadı."

"Belki de yaptığımız hatayı yapmamalıyız. Sevdiğimiz erkekleri korumak istiyoruz ve onlardan bazı şeyler saklıyor, yalanlar diyoruz. Erkekler bunları anlayamaz, onlar basit düşünen yaratıklar." dedi tırnaklarına bakarak.

"Bilemiyorum. Beni sürekli suçlar durumda. Sen şunu  yaptın, sen bunu yaptın. Beni annesine benzetti! Ben Anjali değilim, Sandhya'yım! Ona annesine benzemediğimi inandırmak istiyorum." dedim ve Usha şaşkınca baktı.

"Gerçekten bunu dedi mi?"

"Evet." dedim ağlayarak.

"Ah, bu biraz kırıcı bir durum.  Kötü bir olayda, annesine benzetmesi hiç iyi olmamış." diye mırıldandı.

"Kendisinin babası olamayacağını söyledi. Tanrıçam! Naresh güçsüz olmaktan korkuyor ve bu korkusunun hıncını benden alıyor bana göre. Tamam, yalan söylemek iyi bir şey değil. Fakat neden bunu yaptığımı anlamalıydı veya direk bencilliği yüzüme vurmamalıydı." dedim ve elimi omzuma koydu.

"Sandhya, ben Vilraj'a derim ve o biraz Naresh ile konuşur. Buna ne dersin? Belli ki ikinizin arasında ufak sorunlar var ama siz inat ediyorsunuz. Büyükler araya girerse, bu iş çözülür."

"Ah, bunu Vilraj'a deme ters tepebilir. Naresh özel sorunlarımızın dışarıya yansımasını sevmez. Ona göre ikimiz çözemiyorsak, başkaları asla çözemez. Lütfen, Vilraj'a deme."

"Naresh dayısını çok sever, onun sözünü dinler diye düşündüm. Yine de biraz derim. Sadece Sandhya'yı biraz mutsuz gördüm, herhalde Naresh ile limoniler derim ve o da Naresh ile konuşur. Sonra sizde barışırsınız!"

"Bu inatla bize ne olacağını Parsmet bilemez ve Bhagya gülemez." dedim homurdanarak ve kapım tıklandı.

Gel sesimle içeri Sahen girdi. Cüce beni ağlamış görünce, şaşırmış ve endişelenmişti. Gözleri Usha'da idi. Ona karşı şüpheliydi ve hoşnutsuzdu. Bunu bana da diyordu. Usha'yı korsan olduğu için sevmiyor ve güvenilir bulmuyordu. Anjali'yi satanın, yarın beni de satabileceğini diyordu ama bende ona Usha'ya sırlarımı vermiyorum diyordum. Yine de Sahen ikna olmuyordu.

Sahen "Korsan, benim hanımıma ne yaptın?" dedi sertçe ve Usha sertçe Sahen'e baktı.

Usha "Hadım cüce, tavırlarına dikkat et derim yoksa dilini ansızın keserim." dedi sinirle.

"Sahen, endişelenecek bir şey yok. Usha ile biraz dertleştim ve ağladım." dedim ve Sahen üzgünce bana baktı.

Sahen "Bugünlerde yaptığın en çok şey, ağlamak farkında mısın Sandhya? Bu hiç iyi değil. Odana kapanıyor ve ağlıyorsun. Şah'a diyeceğim ve o da kızacak."

"Şah'a falan demek yok! Hem desen bile umursamaz." dedim sertçe.

"Umursamaz mı? Biricik ışığının odasına kapanıp, ağladığını diyeceğim ve Şah umursamayacak. Komik misin?" dedi alaycı bir şekilde.

Usha "Hanımını dinle, cüce. Sen neden buradasın?"

"Şahana Sandhya'nın hazırlanmasını istedi. Kraliçe Asenath ile sohbet edecekmiş ve Sandhya'nın da orada olmasını istedi. Sarayın gül bahçelerinde bulunacaksın ve hazırlanmalısın. Usha, sanırım sende bu bahçe sohbetine katılacaksın. Aryan seni arıyordu eminim ki seni burada görmesinden mutlu olmazsın."

"Tamam, tamam hazırlanırım. Çocukları da hazırlat, onlarla beraber gitmek istiyorum Sahen."

"Emrini yerine getireceğim." dedi ve başını eğip, odadan çıktı.

Usha "Bende gideyim yoksa her an yakalanacakmışım hissine kapılıyorum. Görüşüz, Sandhya. Sakın ağlayıp, canını sıkma. Elbette aranız düzelecek." dedi yanağımdaki yaşı silerek.

"Bende buna inanmak istiyorum. Görüşürüz." dedim ve odadan çıktı.

Emrimle banyo suyumu hazırlatmıştım. Suyun içine girmiş ve rahatlamıştım. Tüm zehirli düşüncelerimi bu suya bırakmak istiyordum. Naresh'in bana dediklerini, benim ona dediklerimi buraya bırakmak istiyordum. Ben onu seviyordum, bana yaptıklarına rağmen, onu çok seviyordum. Fakat bir an için kontrolümü kaybetmiştim. Onu kırmıştım. Oysa, kırmamalıydım. O beni kırsa bile ben onu kırmamalıydım. Çünkü o hassastı. Benden bile hassastı. Sadece bunu göstermeyi sevmiyordu ve bastırıyordu. Onun bu halini gördüğüm an, ona aşık olmuştum. Gerçek Naresh benim için oydu. Hassastı, sevgi istiyordu. Hükümdar Naresh ise acımasızdı, kimseyi tanımazdı. Hükümdar Naresh, hassas olanı ezmişti ve yok etmişti. Böylece kimse göremiyordu. Bu bir yandan güzeldi çünkü hassas yanı sadece benimdi. Bana aitti.

Suyun içinden çıkmıştım. Şimdi süslenme zamanıydı. Kraliçe'nin karşısında en güzel halimle olmalıydım. İçim acırken, mutluluk gülücükleri saçmam beklenecekti. Elbisemi seçmiştim. Lilaydı. Kalın askıları vardı. V dekoltesi mevcuttu. Askılarında ejderha çiçekleri vardı ve göğüslerime kadar iniyordu. Belimde ise kumaştan kalın kemer vardı. Kemerde de çiçeğin motifleri dikilmişti.Eteği ise uçuş uçuştu ve sadeydi. Bu elbise çok güzeldi. Prihan'ın 24. yaş günü hediyemdi ve giymek için fırsatım olamamıştı. Aramız iyi değildi ama bu elbiseyi giyerek gönlünü almak istiyordum.

Makyaj masama oturduğum da, hemen başlamışlardı. Kurutulan saçlarım, bukle bukle yapılmıştı. Ardından minik bir topuz yapılmış ve elbisemdeki mavi ejderha çiçekleri tokaları yerleştirmişlerdi. Yüzüme ise saçlarım yapılırken, gözlerimdeki şişlik için buz konulmuştu. Ağlamanın etkisi, gözlerimin şişmesiydi. Buz bir miktar işe yaramıştı ve hafiflemişti şişlik. Özenle sürme çekilmişti. Daha sonra dudağımı renklendirmek istemiştim. Doğal bir pembe seçmiş ve kağıdı dudaklarıma bastırmıştım. İşte makyajım bitmişti. Kulağıma küpelerimi takmış ve parmağıma da birkaç yüzük takmıştım. Böylece hazırdım.

Odamdan çıktım ve çocuklarıma baktım. Hepsi hazırlardı. Onlarla beraber gitmiştim. Anjali çadırvanın altında oturmuştu. Beyaz ipekler uçuşuyordu ve Anjali kusursuzdu. Altın rengi saçlarını açık bırakmıştı. Koyu kırmızı bir elbise giymişti. Altından işlemelerinde her zamanki gibi anka kuşu motifleri vardı. Tepeden tırnağa ben ihtişamım, kudretim diyordu.

Bizi görünce, tebessüm etmişti. Beni yanına oturtmuştu ve sonra torunlarını sevmişti. Onları ise ayrı bir köşeye aldırmıştı. Bana dönmüş ve incelemişti.

Anjali "Daha gösterişli bir şeyler giyebilirdin, bu elbise çok sade kalmamış mı? Prihan'ın zevksizliği ile karşı karşıyayım gibi hissettim." dedi ve derin bir nefes aldım.

"Şah Anne, bu elbiseyi bana Prihan hediye etmişti ve bende bugün giydim." dedim ve Prihan oğlu ile geldi.

Anjali kızını benim yanıma oturtmuştu. Oğlu ise benim çocuklarımın yanına gitmişti. Prihan oldukça sakindi. Elbiseyi üstümde gördüğünde ise gülümsemişti ve yakışmış demişti. Sonunda ise Kraliçe Asenath ile kızı gelmişti. Kraliçe yine farklı giyinmişti. Göğüslerini altın bir kapatıyordu. Buz mavisi bir kumaş üçgenleşerek göbeğini kapatsa bile yan tarafları açıktı. Altından bir kemeri vardı ve göbeğini kapatan kumaşı tutuyordu. Eteği ise yırtmaçlıydı. Elbisesinin askılarından tutturulmuş, buz mavisi pelerini eteği gibi dalgalanıyordu. Sağ ve sol kollarında ise yılan figürlü bilezikleri vardı. Sanki kollarını sarmış gibilerdi. Kuzguni saçlarının uçları ise altından boncuklar vardı. Dünkü gibi gösterişli bir taç yerine, altından zincirli bir halka tercih etmişti. Yüzü her zamanki gibi makyajlıydı.

Asenath, Anjali'nin yanına oturmuştu. Sohbet başlamış olmuştu. Küçük kızı ise onunlaydı ve bakışları ara ara bendeydi. Annesi gibi bronz tenliydi, siyah saçları vardı ama gözleri etkileyici siyahlıktaydı. Kendi gözlerime benzetiyordum ama ne alaka diyordum. Basit bir göz rengi benzerliği, bu küçük kızla aramda bir bağ kurmuştu. Asenath ise kızıyla bakışmalarımızı görmüş ve gülümsemişti.

Asenath "Tamrea Sandhya'yı sevdi. Dün uyumadan önce senden çok bahsetti, Sandhya." dedi o naif sesiyle ve Asenath'a baktım.

"Bende onu çok sevdim. Şu an için hangi dilleri biliyor? Ortak dili öğrenebildi mi?" dedim merakla.

"Ortak dili ve Medarat dilini biliyor."

"O zaman çocuklarla oynayabilir." dedim çocukları gösterirken.

"Elbette! Biraz çekingen. İlk defa sarayımızdan ayrılıyor." dedi ve kızını öptü.

"Tamrea, yeni arkadaşlar edinebilirsin bence. Kızlarım küçük gelebilir ama oğullarımla anlaşabilirsin." dedim gülümseyerek.

Elimi uzattığımda, minik el elimi tutmuştu. Bana doğru gelince, gülümsemişti. Bakışlarında ve gülümsemesinde abim Vityor'u görmüştüm. Bana gülümsüyor gibi hissetmiştim ve donmuştum. Anjali'nin dürtmesiyle kendime gelmiştim ve küçük Tamrea'ya sarılmıştım. Daha sonra ise Tamrea çocukların yanına gitmişti. Devilal, onu yanına oturtmuştu ve hep birlikte konuşuyorlardı.

Asenath "Ne oldu, Sandhya? Bir an yüzünde bir ürkme gördüm." dedi merakla ve ona baktım.

"Çok sevdiğim birisini anımsadım ve şaşırdım, Kraliçe." dedim ve Anjali derin bir nefes aldı.

Anjali "Sandhya'nın garipliği için kusura bakmayın. Son günlerde pek kendine olduğu denilemez." dedi ve beni uyarırcasına baktı.

Asenath "Olur öyle, insanlık halidir." dedi ve çocuklara baktı.

Prihan "Ne güzel anlaştılar!" dedi gülümseyerek.

"Veliaht kim?" dedi merakla.

Anjali "Kim olacak, Şahran Devilal." dedi gururla ve Devilal babaannesine bakmış, gülümsemişti. Dediğini duymuştu ve bunun gururunu yaşıyordu.

"Hayır, Şah Anne'm. Büyük diye Devilal şah olacak değil, yetenekli olan başa geçecek." dedim ve Anjali hoşnutsuzca bana baktı.

"Şah bunu biliyor mu?" dedi ve gülümsedim.

"İkimiz bu kararı aldık ve bunda oldukça kararlıyız."

Asenath "En doğru olan bu bence. Büyük devletleriz ve şimdiyi yönettiğimiz gibi geleceği de belirlemeliyiz." dedi düşünceli bir sesle.

"Bize neden eşinizden bahsetmiyorsunuz, Kraliçe." dedim merakla. Konuyu değiştirmezsem, Anjali ile tartışırdım ve bu Asenath gibi güçlü bir hükümdarın önünde hoş olmazdı.

Prihan "Evet, eşinizi bahsedin." dedi ve göz göze geldik. Asenath ise sinsi bir gülümseme ile bana baktı.

Asenath "Onu özetlemem gerekirse, senin gibi Sandhya. Eşim Makpha, senin gibi." dedi gülümseyerek.

Anjali "Şakacısınız, Kraliçe." dedi tuhafça Asenath'a bakarak ama Asenath onu umursamadı.

"Hikayeleri benziyor, Şahana. İkisi de iki güçlü hükümdarın kalbimini tutuyor, ikisi de bambaşka topraklarda doğdular."

"Eşinizle tanışmak isterdim, beni anlayacağını düşünüyorum." dedim.

"O da, seni merak ediyor Sandhya. Kim bu Sandhya-i Naresvati diyor? Güzelliği için savaşılan bir kadını tanımak istiyor. Yabancı topraklarda, kendisi gibi tutunma mücadelesi veren bu savaşçıyı tanımak istiyor."

"Eşinizin ülkesi neresi? Yabancı olduğunu duymuştum."

"Ülkeyi diyemem çünkü bize ters. Kraliçelerin evlendikleri yabancı kökenli ise, eş tamamen Medaratlı olacak şekilde eğitilir ve kökeni kayıtlardan silinir. Gelince, kendisine sorarsın."

"Kendisini çok merak ediyorum." dedim ve güldü.

"Canım, bir an evvel Medarat'a gel. Hatta benimle birlikte gel." dedi ve Anjali'nin kaşları çatıldı.

Anjali "O bir cariye ve Şah'ı ile birlikte gelebilir." dedi soğukça.

"Bir gün ülkenize geleceğim, Kraliçe. İlk işim ise eşinize bu soruyu sormak olacak. Benim gibi olan bu adamı merak ediyorum. O, bana göre daha şanslı açıkçası. Nedenlerini daha sonra konuşuruz." dedim ve Asenath gülümsedi.

Asenath "Neden yarın bana Ghunda'yı gezdirmiyorsun, Sandhya? Baş başa kalmış oluruz." dedi sevecen bir sesle.

Anjali "Bende gelebilirim veya kızım Prihan da eşlik edebilir. Bizler Sashibailiyiz, Sandhya ise bir devşirme." dedi ve derin bir nefes aldım.

"Şah Anne, bende artık Sashibailiyim. Burada doğmadım ama köklerimi saldım. 4 evlat verdim ve bu beni Sashibaili yapar." dedim sertçe ve Anjali ile bakıştık.

"İstediğin kadar çocuğun olsun ama gerçekler bu, güzelim. Sen Artangallı Larysa olarak buraya geldin ve devşirildin, Sandhya ismini aldın. Ömrün boyunca bu olacak." dedi tatlı bir sesle ve derin bir nefes aldım.

Prihan "Anne, Kraliçe'nin isteğine saygı duyalım istersen. O, Sandhya'yı istedi ve biz buna saygı duymalıyız." dedi sertçe ve Anjali küçümsercesine kızına baktı.

"İyi, o zaman."

Asenath "Neden size getirdiğim hediyelere bakmıyoruz? Sandıklar dolusu hediye getirdim, umarım seversiniz." dedi ve emriyle sandıklar getirildi.

Dediği gibi sandıklar dolusu hediyeler getirmişti. Çeşit çeşit  kumaşlar, değerli taşlar, elbiseler, sandaletler gibi şeylerdi. Birde kılıçlar ve hançerleri unutmamak gerekirdi. Hepsi için teşekkür etmiştim. Cariye olmama rağmen, bana getirilen hediyeler Prihan'a gelenler kadardı ve bu onur vericiydi. Şahbanu olsaydım, Anjali kadar gelirdi diye düşünüyordum.

Daha sonra dağılmıştık. Asenath, Naresh ile olan dövüşü için giyinmesi gerektiğini demişti. Kendi odama geçmiştim. Dövüş için kıyafetimi bende değiştirecektim. Bu şekilde gitmek abartılı olurdu. Makyajımı silmiş ve saçlarımı bozmuştum. Elbisemi de çıkarmıştım. Omuzlarımı açıkta bırakan beyaz bir gömlek giymiştim. Siyah pantolonumu giymiştim. Belime kalın koyu kırmızı kumaş sarmıştım. Sonra kılıcımı almıştım. Siyah saçlarımı ise at kuyruğu yaptırmıştım.

Belime kılıcımı aldığımda odamdan çıktım. Dövüş alanına gelmiştim. Kalabalıktı ama önlerden yerimi almıştım. Vilraj beni yanına çekmişti. Onun yanında Anjali vardı. Sonra Prihan, Rithu diye sıralanmıştık. Şah'ın sevdikleri olarak en öndeydik. Benim yanıma ise Arvind gelmişti. Acaba Usha nerede diye düşünürken, onu arkamda görmüştüm.  Karşı tarafımızda ise Asenath taraftarı olanlar vardı. Kalabalık merakla iki hükümdarı bekliyordu. Vilraj koluma dokununca ona baktım.

"Ne oldu?" dedim merakla.

Vilraj "Şah'ına şans öpücüğü verdin mi, merak ettim." dedi hınzırca.

"Onun benim öpücüğüme ihtiyacı olacağını düşünmüyorum." dedim huysuzca.

"Öyle deme, küçüğüm." dedi ve iki hükümdar geldi.

Naresh, Asenath'ın elini hafif yukarı kaldırmış tutarak getiriyordu. İkisi de asil ve soğuktular. Asenath bir dövüş için çok açık giyinmişti. Eskitilmiş bronz bir göğüslük giymişti. Göbek kısmı ise altınlı simlerle parlatılmıştı. Altında ise şeffaf, siyah bir etek vardı. Yırtmaçlıydı ve bacaklarının tamamı gözüküyordu. Siyah saçları ise açıktı ve omuzlarının altına geliyordu. Birkaç altın boncuk takılmıştı. Kollarında ise bileğinden dirseğine kadar uzanan eskitilmiş bronzdan kelepçe bileziği vardı. Onun üstünde ise yılan motifleri vardı. Makyajı azdı. Dudağı altın rengiydi ve gözleri siyah sürmeliydi. Savaşçı ve korkusuz gözüküyordu.

Naresh ise kollarını kapatmayan koyu bir zırh tercih etmişti. Zırhın üstünde ise  anka kuşu kabartması vardı. İki kolunda bileğinden dirseğine kadar ise deri bir kolluk  vardı. Sırtında 2 kılıcı vardı. O da savaşçı ve korkusuzdu. Sert ve güçlü gözüküyordu. Asenath ne kadar kırılgan dursa da, Naresh onun zıttıydı.

Asenath elinde uzun mızrağı ile Naresh'in karşısına geçti. İki hükümdar birbirine bakıyorlardı. Burası bir savaş meydanı değildi ama aralarındaki soğukluk bunu hissettiriyordu. Bir an için onları savaş meydanında hayal etmiştim. Ne korkunç bir manzaraydı!

Naresh "Bugün buraya iki dost hükümdar olarak geldik. Tanrıça Parsmet üzerine yemin ederim ki,  burada bugün kan dökülmeyecek." dedi gür bir sesle.

Asenath "Bugün buraya iki dost hükümdar olarak geldik. Tanrıça Ancakhmona üzerine yemin ederim ki, burada bugün kan dökülmeyecek." dedi bağırarak ve savaş poziyonunu aldı.

Naresh ise sırtından iki kılıcını çıkarmıştı. Aseanth ise mızrağını sıkıca kavramıştı. Bir kedi gibi gergindi. Avcı bir kedi gibiydi. İlk hamleyi ise Asenath yapmıştı. Naresh ise iki kılıcını kullanarak karşılık vermişti. Dans eder gibi dövüşmeye başlamışlardı. İkisi de birbirine  hırsla saldırıyorlardı. Hatta ufak ufak yaralanmalar oluşmuştu. Yine de pes eden yoktu. Asenath yere düşüyor, Naresh yere düşüyor ama kazanan yoktu. Bu dövüş beni iyice germeye başlamıştı. Dostluk için değil de, ölüm için yapılan bir dövüş gibiydi. Meydanı ise savaş meydanı sanıyorlardı. Hırsları ise, yakıcı ve kavurucuydu.

Gerekenden uzun sürmüştü ama onlar vazgeçmemişlerdi. Hırsla dövüşüyorlardı. Ufak yaralarını bile umursamıyordu. Anka Kuşu ve Kanatlı Aslan dövüşüyordu. Bir savaş gibiydi. Savaşları öncesi hazırlıktı.

"Bu dövüş durmalı, birbirlerini öldürecekler Vilraj." diye fısıldadım.

Vilraj "Evet, birbirlerini öldürecek gibi dövüşüyorlar. Kendimi savaş meydanında gibi hissediyorum." dedi huzursuzca.

"Dostluk için olmasından çıktı bu dövüş. Eğer şu an burada ikisinden birine bir şey olursa, savaş sebebi!"

"Nasıl durduracaksın? Meydana inersen, orada avlanırsın Sandhya. Delirme." dedi ve güldüm.

"Ah, Vilraj! Sandhya olduğumdan beri kanıma delilik karıştı. Bu dövüşü durduracağım ve berabere ilan edeceğim."

"Seni oracıkta öldürürler. Kanatlı Aslan ve Anka Kuşu'ndaki öldürme arzusunu görmüyor musun? Kimi dinleyecekler, seni mi?" dedi alaycı bir şekilde ve Asenath'ın bağırarak Naresh'e doğru koştuğunu gördüm.

Naresh son anda kendisini geri çekmişti ve içine mızrağın girmesini önlemişti. Bunun sonucu Naresh  Asenath'a saldıraya geçmişti ve Kraliçe'yi sıkıştırmıştı. Yine de yenecek hamleyi yapamamıştı. Asenath bir tekmeyle kurtulmuştu.

"Vilraj, bana kılıcını ver." dedim ve bana şaşkınca baktı.

Vilraj "Sandhya, saçmalama. Kendi kılıcın belinde, durduracaksan onunla durdur."

"Bu kılıç sadece birisini durdurur ama iki kılıçla ikisini dururum."

"Sandhya! İki kılıçla oraya çıkmanın anlamı ne olur, bilmiyorsun."

"Anlamı basit, iki hükümdarı durduran bir cariye. Başka ne anlama gelir ki?"

"Sashibai'de iki kılıçla ile dövüşmek, sadece hükümdarlara özgüdür. Şah ve Şahbanu iki kılıç ile dövüşür. Bu iki kılıç, ikisini temsil eder. Eğer oraya iki kılıç ile çıkarsan, kendini şahbanu ilan etmiş olursun."

"Bilmiyorum derim ve olay biter. Kılıcını ver yoksa bu iki deli birbirini öldürecek." dedim sertçe.

"Kellemi ve senin kelleni seviyorum. Uslu bir kız ol ve izle." dedi ve Naresh'in o sırada Asenath'ın bacağını kanattığını gördüm. Bunun sonucu Asenath öfkelenmiş ve Medarat dilinde küfrederek, Naresh'i yaralamıştı. Basit bir yaraydı ama öldürücü olmaması için neden yoktu.

"İşler çığrından çıkıyor! Anka Kuşu ve Kanatlı Aslan, Ejderha'yı dinleyecekler." dedim ve Vilraj'ın kılıcını aldım.

Kendi kılıcımı da çıkarmış ve elimdeki kılıçlarla sahaya çıktım. Oldukça kararlıydım. Sağ elimdeki kılıcı iyi kullanıyordum ama solumdan emin değildim. Deli cesareti ile gelmiştim ve mutlaka kullanacaktım. Başka çarem yoktu.

Koşarak ilerledim, sanki havada süzülürmüşüm gibiydim ve Naresh'i mızrağın ucundan kurtardım. İki kılıcı kullanarak yapmıştım. Ortalarından fırtına gibi esmiştim. Buna sevincimi sonraya saklamalıydım. İkisine baktığımda Naresh'in iri iri gözlerini gördüm. Ne yapıyorsun der gibiydi, bende ona bakışlarımla bitmesi gerek diyordum. Sonra ise gözlerimi Asenath'a çevirdim. O ise öfkeyle bana bakıyordu. Kendine gelmiş gibi değildi. Hırsla bana saldırdı ve kılıçları önüme çapraz yaparak onu durdurmuştum. Bana saldırmasından hoşlanmamıştım. Kanatlı Aslan olabilirdi ama beni ezemezdi. Grija'nın dedikleri beynimdeydi. Bana bağırıyordu. Zihnimdeki Grija'yı delirtmeden bir şeyler bulmam lazımdı.

Rakibinin en zayıf noktasını bul ve ona saldır. Toparlanmasına izin vermeden, son hamleni yap.

Gözlerim ise açıkta olan karnına takılmıştı. Asenath göbeğini kapatmayarak, zayıf nokta yaratmıştı ve şu an orayı korumak için bir şey yapmıyordu. Kılıçlar şu an kalkanımdı ama bedenim değildi. Üstelik bize doğru gelen Naresh vardı. Onu da savuşturmalıydım. Naresh bu alanda şu an müttefiğim değildi, durdurmam gereken diğer dövüşçüydü. Nasıl olacağını bulmuştum. Asenath'ı biraz ittirmiş ve Naresh ile hizalamıştım. Sonra ise sağlam bir tekmeyi karnına atmıştım. Dengesini kaybecek ve Naresh'e yığılacaktı. Planım buydu ve işlemişti. Asenath dengeyi kaybetmiş ve Naresh'e yığılacak gibi olmuştu. Naresh'in kaçmasıyla, Asenath mızrağıyla yere yığılmıştı. Kalkmasına fırsat vermeden, Naresh'i ittim ve Asenath'ın mızrağa uzanan eline hafifçe bastım. Sağ kılıcımı ona doğrulttum. Boğazına geliyordu ve sürmeli gözleri şok içinde  bana baktı. Adımı seslenen Naresh'in boynuna ise sol kılıcımı geçirmiştim. Sol elim titrese de, kendimden emindim. Naresh ise şoktaydı. Ağzı açık kalmış, bana bakıyordu.

"Kılıçlarını bırak, Şah Naresh!" dedim bağırarak ve  kılıçlarını yere düşürdü.

Çevreme bakındığımda ise, herkes ayaktaydı. Anjali'yi öfkeden delirmiş görüyordum. Onu tutan ise kardeşi Syon idi. Diğerleri ise şaşkındı. Şimdi bu durumu toparlamalıydım yoksa aleyhime kullanacaklardı. İki hükümdara kılıç dayamak, isyan hareketiydi. Aslında iki kılıçla sahaya inmem, suçtu. Şahbanu değildim ve iki kılıç kullanarak dövüş alanına inmiştim. Başımı belaya sokmuştum. Kurtarmak yine benim elimdeydi. Akıl ve dil, tüm silahlardan daha keskindir. Babamın bu sözünü uygulayacaktım.

"Evet, saygıdeğer Sashibaililer ve Medaratlılar! Sahaya indim ve bu iki hükümdarın düvüşünü böldüm. Çünkü bitmek bilmeyen bir döngüye girmişti. Şah saldırıyor, Kraliçe savunuyor veya Kraliçe saldırıyor, Şah savunuyordu. Berabere biten bir dövüş olduğu açıktı. İki dost ülkenin böyle anlamsız bir dövüşü izlemesi, anlamsızdı. Şah Naresh'in eşi olarak bu maçı bitiriyorum. Ah, bu arada iki kılıçla saha daldım çünkü iki güçlü hükümdarı bu şekilde durdurabildim." dedim heyecanla ve iki kılıcı önüme attım.

Derin bir sessizlik sonrası Arvind ve Vilraj ayağa kalkıp, alkışlamaya başladı. Onlardan sonra herkes alkışlamaya başlamıştı. Medarat tarafı bile alkışlıyordu. Bende ayağımı Asenath'ın bileğinden çekmiş ve mahcup bir gülümseme ile ona bakmıştım. Elimi uzatmış ve ayağa kaldırmıştım. Yüzü soğuktu. Alkışlardan sonra Naresh söz almak için elini kaldırdı.

Naresh "Bugün bu dövüş burada sonlanıyor ve beraberliği kabul ediyorum. Sonsuza dek sürecek bir dövüşü istemiyorum." dedi ve Asenath'a baktı.

Asenath "Bende beraberliği kabul ediyorum, Şah Naresh. Aynı zamanda bunun bir karşılığı olmasını istiyorum ve o da gözdeniz Sandhya ile olacak. Benim ülkemde olacak ve kimsenin bölmeyeceği bir dövüş." dedi soğukça ve bana baktı.

"Kabul ediyorum, Kraliçe Asenath." dedim ve bu sözler hoşuna gitmiş gibi gülümsedi.

"Merakla o günü bekliyorum, karnıma sağlam bir tekme yedim ve bunun bir karşılığı olmalı." dedi neşeyle sonra gitti.

Ben ise Naresh'e baktım. Kılıçlarını almıştı ve gitmişti. Ben ise kendi kılıcımı almış, peşinden gitmiştim. Şah yatak odasına girmişti. Kapığı kapatmıştım. Kılıçlarını  fırlatmıştı. Endişeyle yanına geldim ve çiziklere baktım. Hepsini temizlemem lazımdı. Hafiflerdi ama mikrop kaparlarsa, iğrençleşebilirlerdi. Naresh'e baktığımda ise alaycı bir gülüş vardı.

Naresh "Ne oldu, küçük hanım? Korktun mu?" dedi alaycı bir şekilde.

"Korkmadım!" dedim sertçe.

"Evet, aşırı cesurdun. İki kılıç ile dövüş alanına inmenin ne anlama geldiğini biliyor musun? Herkese ben şahbanuyum dedin ve bu çok hoşuma gitti." dedi ve kapı açıldı.

İçeri öfkeyle gelmiş olan Anjali vardı. Öfkeliydi ve öfkesinin nedenini tahmin etmemek zor değildi. Kurallardan birisini çiğnemiştim. Şahbanu gibi davranmıştım ve bu konuda Anjali cezalandırılmamı isteyecekti. Haklı mıydı? Elbette değildi. Bazı kuralları çiğniyordum, bu iki kılıç kuralını mı çiğnemeyecektim?

Anjali elini bana doğru havaya kaldırmıştı ve tam tokat atacak iken Naresh annesini kolunu tutmuştu. Anjali'nin öfkeli yeşil gözleri, Naresh'in soğuk yeşil gözlerini bulmuştu. 

Naresh "Bir daha bunu görmeyeyim, anne!" dedi sertçe ve tuttuğu kolu bıraktı.

Anjali "Bu kız haddini aştı, Naresh! O kim ki, iki kılıçla dövüşmeye kalkışır?" dedi bağırarak.

"Anne! Onu Asenath'a tanıtırken, eşim diyerek tanıttım. Bu cümle senin içinde geçerli. O, benim eşim ve istediği gibi iki kılıçla dövüşür."

"O kız şahbanu değil!" dedi en tiz sesiyle. İrkilmiştim.

"Olacak ve sende bir şey yapamayacaksın, anladın mı?" dedi umursamazca.

"Felaketini hazırlıyorsun, Naresh! Bu kızı şahbanu yapmaya çalışırsan, oturduğun bu taht başına yıkılır. Oğullarını umursamadan, o deli şahranları başa geçirirler."

"Devlet, benim. Taht, benim ve kimse bana karışamaz. Sandhya, benim şahbanum ve bunu ilk önce sen kabul edeceksin." dedi sertçe ve Anjali bana baktı.

"Sandhya, sen oğlumu kör etmiş olabilirsin ama ben değilim. Sen asla bu saraya şahbanu olamayacaksın." dedi öfkeyle sonra odadan çıktı.

Ben ise Naresh'e baktım. Beni annesine karşı korumuştu, savunmuştu. İçimde kelebeklerin uçtuğunu hissediyordum ama hemen böyle yumuşamamalıydım. Beni savunmuş olsa bile ettiği laflar vardı. İçimi hala yakan, kavuran sözleri. Bencil ve yalancıydım. Annesi ile aynıydım. Bu sözler beni kırıyordu.

"Hadi, yaralarını temizleyelim." dedim soğukça ve banyodan bir tas su ile bez alıp, içeri geldim.

Naresh ise üstündeki zırhı ve pantolonu çıkarmıştı. Kolluklarını da ben geldiğimde bir kenara fırlatmıştı. Şimdi karşımda iç çamaşırıyla kalmıştı. Bacaklarına da baktığımda yüzümü ekşittim. Bacaklarında da çizikler vardı. Eh, Asenath da çizikler içinde olduğuna göre gerçekten berabere kalmışlardı. Derin bir nefes aldım ve suyla yaraları temizlemeye başladım.

Naresh "Biliyor musun, beni bugün çok etkiledin. Cesaretin, takdir edilesiydi. İki hükümdarla başa çıktın." dedi alaycı bir şekilde.

"Bitecek gibi değildiniz." dedim soğukça.

"Bence de. O dövüşün bitmesi için Asenath'ın ölmesi gerekiyordu."

"Çok misafirperversin." dedim ve güldü.

"Evet, öyleyim."

"Kan dökülmeyecek dediniz ama birbirinizi yaralamaktan zevk aldınız."

"Bu savaşlarımızın öncesindeki bir alıştırmaydı. Biz er yada geç savaşacağız, Sandhya. Asenath  benim karşıma gelecek ve o güçlü bir rakip. Bugün dövüşte gördün, gözü kimseyi görmüyor."

"Beni bile tanımadı ve rakip olarak gördü."

"Sende güzel karşılık verdin. Karnına attığın tekme ile tüm savunması çöktü." dedi gülerek.

"Grija'nın dediğini uyguladım." dedim ve bacaklarını silmem bitmişti.

Yüzünü silecek iken Naresh beni kucağına çekmişti. Yüzünde çizik yoktu sadece ter ve toz vardı. Yüzünü silerken, elimi tutmuştu ve birbirimize baktık. Onun yanında ne kadar savunmasız ve küçüktüm. Bir yanım ona kızarken, bir yanım onun aşkına sığınmak istiyordu. Dudakları, dudaklarıma değince kendimi onu öperken bulmuştum. Direnememiştim. Aşkını, tutkusunu özlemiştim ve beni sarmalamasını arzuluyordum. Ardından beynimde Naresh'in beni kırdığı sözler gelmişti. Dudaklarımı ayırmıştım ve ona baktım.

"Özür dilemeden olmaz." dedim sessizce.

Naresh "Kim dileyecek ikimizde bu kadar inatçı iken?"

"Canımı acıttın! Kalbimi kırdın, Şah. Kalbimin kırıklığı beni boğuyor."

"Benimde senden bir farkım var mı, sence? Dışarıdan ne kadar iyi olsam bile, içten içe kırıklarımla boğuştuğumu bir tek sen görebilirsin."

"Beni suçladın! Beni anlamak istemedin!" dedim ve güldü.

"Yine mi başa dönüyoruz?" dedi alaycı bir şekilde.

"Evet!" dedim sertçe.

"Öyleyse bir daha diyeyim. Bencilsin, Sandhya. Bencilliğin yüzünden yalanlarını kendine sakladın ve beni kullandın. Sana göre bu beni ve ilişkimizi korumak ama öyle değil. Bu hastalıklı bir durum."

"Ben kötü bir şey yapmadım!"

"Biz bu inatla ölene dek küs kalırız." diye homurdandı ve kucağından kalktım.

"Evet, Şah! Ben gidiyorum, merhemlerini kendin sürersin. Bencil bir kadına ihtiyacın yok." dedim sinirle ve odadan çıktım.

Çıkmasaydım, yine kavga edecektik. Öfkelenecektik ve bu hiç hoş olmayacaktı. Sıkılmıştım. Bu kavgaları yapmaktan sıkılmıştım. Ardından gelen ağlama isteği ve ağlama krizlerinden ise yorulmuştum. Ağlamak içim rahatlatıyordu ama tüm gün ağlayarak geçiremezdim. Asenath gibi bir kraliçe burada iken, Naresh ile aramdaki sorunları durdurmalıydım. O kadında bir şeyler vardı ve bunu çözmeliydim. Asenath bana güven vermiyordu.

Akşam yemeği sıradandı. Kraliçe için özel bir dans gösterisi hazırlanmıştı ve Asenath beğenmişti. Bana olan davranışları ise tatlıydı. Dövüş esnasındaki o vahşi bakışlardan eser yoktu. Bu kadın çok tuhaftı. Egzotik bir yanı olduğu gibi zehirliydi. Zaten Medarat insanları böyle oluyordu. Peki yabancı eşi nasıl bu kadına katlanıyordu? Bir yılanla yaşamak gibiydi. Yılanlar evcilleştirilemezlerdi. Zamanı gelince zehirlerini akıtırlardı. Hoş, Kraliçe kocasına çok aşık gözüküyordu. Ondan bahsederken, özlemini görüyordum.

Ertesi gün ise Asenath'a Ghunda'yı gezdirmiştim. Birçok alışveriş yapmıştı. Kocası, kızları ve kendi için birçok şey almıştı. Hepsini özenle seçmişti. Hatta bana bile seçtirmişti. Bu tuhaftı. Sonuçta ben onları tanımıyordum ama Asenath bunu umursamamıştı. Deli doluydu. Saraya dönüşte ise yürümeyi tercih etmiştik. İkimizde sıradan kıyafetler içindeydik. Ben saraylı bir hanım olurdum, o ise bir tacirdi. Bilerek tanınmamayı tercih etmiştik. İnsanlarla uğraşmak zor olurdu.

Asenath "Biliyor musun, buraya gelirken eşimle tartışmıştım." dedi ve ona baktım.

"Ne?" dedim.

"Evet, buraya gelmeden önce Makpha ile tartıştım. O beni tek başına göndermek istemedi, güvenliğimden endişelendi."

"Kraliçesin ve korkmaması gerekir."

"Ah, tatlım. Makpha beni çok seviyor ve endişelenmesi doğal. Ona endişelenmemesi için kızdım ve bu kızmam çok saçma konulara çekildi. İkimizde birbirimizi kırdık."

"Sonra ne oldu? İnat mı ettiniz?" dedim merakla ve güldü.

"İnat etseydim, şu an burada huzursuz olurdum. Hayır, ben özür diledim ve şu an buradayım. İkimizde birbirimizi anladık, Sandhya." dedi gülümseyerek ve gülümsedim.

"Çok güzel. Birbirinizi anlamanız çok iyi. Bu her çiftte olmuyor." dedim ve derin bir nefes aldım.

"Naresh ile aranızda ne varsa, bunu çözmek senin elinde. İlk adımı sen atarsan, geri gelir. Sadece ilk adımı atmayı bilen sen ol." dedi masum bir sesle ve şaşırdım.

"Efendim, ne demek istediğinizi anlamadım." dedim şaşkınca.

"Bal gibi anladın. Geldiğimden beri aranızda mükemmel bir aşk var ama bakışlarınızda kırgınlıklar var. Bu kırgınlıklar aranızda bir soruna işaret ediyor. Sorun her ne ise, çözümü senin elinde. Biz kadınlar, birçok soruna çözümüzdür. Bunu bil."

"Kraliçe,  göründüğünüzden daha fazlasınız." diye mırıldandım ve güldü.

"Kraliçe olabilirim ama bende bir kadınım, anneyim. Birbirimizi anlayabiliriz, Sandhya. Erkekler, oldukça eğlenceliler. Bulmaca gibi ve çözmek, bizim elimizde." dedi muzip bir sesle.

"Naresh, kesinlikle çözülmesi zor biri." diye mırıldandım.

"Makpha'da öyle. Ah, onunla tanışman için sabırsızım."

"Nasıl bir adam? Siz oldukça neşeli ve deli dolu birisiniz." dedim ve güldü.

"Biliyor musun? Makpha da benim için aynı şeyi diyor. Neşeli ve deli dolu. O ise sadece deli dolu. Zor ve kötü şeyler yaşadığı için hayat ondan neşeyi almış."

"Zor ve kötü şeyler mi?" dedim merakla ve kafasını salladı.

"Evet, hayat bazılarımıza acımasız davranıyor gördüğün gibi. Neyse, boşver bunları. Sana ülkemi anlatayım, seveceksin." dedi ve başka konuya geçmiştik.

Saraya geldiğimizde Asenath'ın dediklerini düşünüyordum. İlk adımı benim atmamı demişti. Gerisinin geleceğini belirtmişti. İnadı bırakmalıydım. Düşününce, sonunda istemsizce hatalı olduğumu da görüyordum. Naresh beni incitmişti ama bende onu incitecek şeyler yapmıştım. Yalanlardan hoşlanmadığını bile bile yalanlar söylemiştim. Bencil olurdum.

Naresh'i çalışma odasında bulmuştum ve acil olduğunu, yatak odasında konuşmamız gerektiğini demiştim. O ise benimle gelmişti. Rithu ile beraberlerdi ve Rithu beni görünce soğuk davranmıştı. Şu an konum Naresh idi. Bu yüzden Kaba'yı umursamayacaktım.

Odaya girdiğimizde ise, kapıyı kilitledim ve Naresh'in karşısına geçtim. O ise bana soğukça bakıyordu. Dünden beri konuşmamıştık. Tartışmamak içindi ama bu soğukluk bizi donduruyordu. İlişkimizi yıpratıyordu.

"Naresh, şimdi beni dinle. Ben, ben özür dilerim! Seni kırmak, üzmek hayatta istemem. Fakat istemeden oldu. Bir an beni sinirlendirdin, canımı acıttın ve bende öyle olmanı istedim. Benim  gibi üzülmeni istedim. Haklısın, bencilim. Haklısın, yalancıyım. Fakat bunu istemedim. Şimdi senden özür diliyorum, aşkım. Sana söz veriyorum, yalanlar söylesem bile gerçekleri hep sen bileceksin." dedim masum bir sesle ve Naresh bana gülümsedi.

Naresh "Küçük hanımın inadı kırılmış." dedi gülümseyerek.

"Evet, kırıldı."

"Ah, ışığım. Seni çok seviyorum." dedi ve bana sarıldı.

"Işığımı kaybettim mi?"

"Hayır, kaybetmedin. Bir ara bulutlandın ama şimdi o bulutlar dağıldı. Işığınla ülkemi ve beni aydınlatacaksın, sevgilim."

"Biliyorum." dedim ve dudaklarına yöneldim.

O da bana karşılık vermişti. Aşkın zaman ve mekan tanımadığını görmüştüm. Kollarımı boynuna doladığımda, onun elleri ise belimdeydi. Beni aşkıyla sarmıştı ve bende ona olan aşkımla onu sarmıştım. İnadımı kırmış ve hatamı kabullenmiştim. İçimi aydınlanmış hissetmiştim. Işığımı, tekrardan bulmuştum.

Asenath

Vilraj

❦Asenath, sizce Sandhya'ya gerçeği açıklamalı mı?

❦Sizce Sandhya'nın dövüşü bozması mantıklı bir hareket miydi? Sonuçta bir kuralı çiğnedi ve kendini şahbanu olarak gösterdi.

❦Naresh ve Asenath dövüşü beklediğiniz gibi miydi? 

Sandhya, Asenath'a güvenmeli mi sizce? İkisi arkadaş olabilir mi?

Bir dahaki bölüm Asenath bölümü olacak. Bakalım o neler anlatacak. Sizce o ne düşünüyordur?

Continue Reading

You'll Also Like

2.6M 140K 63
Dünyada minimuma inen insan sayısı beş vampir krallığını büyük bir kriz ve kuraklığa sürüklemiştir. Artık krallar daha vahşi ve kontrol edilemez duru...
Algon By defnetheshipper

Historical Fiction

51.6K 1.8K 23
Kuruluş Osman - Alaeddin ve Gonca Alaeddin Gonca'nın ihanetini öğrendikten 3 yıl sonrası
1.6M 417 2
İtalya'nın yakışıklı milyarderi ile güzel sanatlar fakültesinde okuyan bir kızın nefes kesici hikayesi... Sıradan yaşantısını değiştirecek partiye g...
algon By algon

Historical Fiction

27.1K 1K 33
Algonsuz hayat hayat mıdır lov -Segiii