Ateşin Kurbanı

Autorstwa Elizabethstark1

510K 32.2K 36K

TAMAMLANDI! THE WATTYS 2020/TARİHİ KURGU KAZANANI Tarihikurgu #1 Tarih #1 Aşkın, iktidarın ve gücün savaşı! B... Więcej

2020 Watty Ödülleri Kazananı
♦Bilgilendirme - Ülkeler♦
Bilgilendirme-Karakterler ♦
Bilgilendirme: Şahlar&Şahbanular
Bilgilendirme: Haritalar
Yeni Kitap!-2020/2021-Gazap Tanrısı'nın Çocukları♥♥♥
Resim & Şah ♦
Korkular & Altın ♦
Vekil & Düğün ♦
Zafer & Onur ♦
Işık & Hazine ♦
Uyanış ♦
Zafer Alayı & Aile ♦
Güven & Kızılcık Sopası ♦
Cezalandırma & İçgüdü♦
Sarhoş & Cariye ♦
Hırçın & Tutku ♦
Sorumluluk & Değişmek ♦
Buluşma & Etkilemek ♦
Odak & Kardeşler ♦
Uyuyan Güç & Zalim, Şarap♦
Masumiyetin Sorgusu & Adaletin Vicdanı ♦
Sessizliğin İnfazı & Acıyı Kucaklamak ♦
Basit & Sıradanlık ♦
Kılıç Düellosu & İhanet ♦
Müttefik & Kelime Oyunu ♦
Güç Yolu ♦
Korku Deliliği & Zalimlik Bedeli♦
Anka Kuşu & Ejderha ♦
Merdiven & Hükümdar Eşi ♦
Kuralsız Şah♦
Nemdas'ın Ruhu ♦
Aşkın Gücü♦
1. Kısım Ateşin Kurbanı Yapay Zeka Görselleri ♦
İkinci Kısım:Ateşin Işıltısı - Karakterler ♠
Tutkuyla Sevmek ♠
Gösteriş ♠
Canavar ve Küçük Kız♠
Kara Hırs♠
Maskeyi Kırmak ♠
Sen Kimsin?♠
Kırmızı İp♠
Şımarık Kız♠
Tecrübesizlik ♠
Beklenilen Kişi ve Haber♠
Sapheda'nın Gözyaşları♠
Anka'nın Çığlıkları♠
Özgürlüğü Öğrenmek♠
Gölgelerin Oyunları♠
Ufak Tefek Sohbetler/Notlar/Duyurular
Hiçliğin Zehri ♠
Şahbanu Anjali♠
Karanlık Ateş♠
Söz♠
Suyun Kızı♠
Korku ve Felaket♠
Merhamet ve Zalimlik♠
Boğmak♠
Ayna Kırıkları♠
Anka Hırsı♠
Yıldızlarla Dans♠
Acıdan Delirmek♠
Tutkunun Ölümü♠
Derin Yaralar♠
Yaşamak ♠
Diz Çöktürmek♠
Aşk Suç Mu?♠
Zamanı Gelince & Kraliçenin Ateşi♠
2. Kısım Ateşin Işıltısı Yapay Zeka Görselleri ♠
Üçüncü Kısım:Ateşin Hükmü Karakterler❦
Masumiyetim Silahım❦
Gizli Bir Sorun❦
Canavarın Hükmü❦
Kurdun Adaleti❦
Yeniden Yükseliş❦
Kristal Oyunlar❦
Işığı Bul❦
Bencillik ❦
İki Kılıç❦
Medarat Yılanı❦
Karşılıklı İhanet❦
Delinin Yıldızı❦
Kendini Öldürmek❦
Şahbanu Acısı❦
Benim Hükmüm ❦
Özgür Bırakılan Kuş ❦
Çöl Köleleri❦
Güç Savaşı ❦
Zalimlik ve Kan❦
Tufan❦
Kaderi Değiştirmek❦
Kış ve İsyan❦
Işığın Teslimiyeti❦
Siyah, Mor ve Altın❦
Çölün Kızı❦
Acı Uçurumu❦
Hükümdar Hazırlıkları❦
Ateşin ve Suyun Uyumu❦
Eskisi Gibi Olmayacak❦
Delinin Savaşı❦
Yenilginin Zaferi❦
Ejderha Tacı❦
3. Kısım Ateşin Hükmü Yapay Zeka Görselleri ❦
4. Kısım : Ateşin Çığlığı - Karakterler♣
Kalplerdeki Savaş♣
Benim♣
Morun Etkisi♣
İçe Bakmak♣️
Planlar ve Gelecek♣
Hükümdar ve Baba♣
Sevgim Yetmedi♣
Orta Yol♣️
İspatlama♣
Baba Katili & Zincirler♣
Düşmanlık İçin Dostluk♣
Ölümü Düşünmek♣
Vicdan Kafesi♣
Soğuk Kibir♣
Zayıf Noktalar♣
Karanlıktaki Fısıltılar♣
Kraliçe Taşı♣
Gücün Dikenleri♣
Elimi Tut♣
Ufak Tefek Sohbetler/Sorular🔥🥀
Dikenli Gül♣
Ateşkes♣
Hüküm Bedelleri♣
Savaşçı Kalbi♣
4. Kısım Ateşin Çığlığı Yapay Zeka Görselleri ♣
5. Kısım:Ateşin Yazgısı♥
Hükümdarlık Naibi♥
Güneş'in Kızı♥
Meydan Okumak♥
Artangallı Şahbanu♥
Güzel Bir Hata♥
Düşünceler♥
Hassas Kalp♥
Tehlikeli Delilik♥
Ejderha Ateşi♥
Güç Kaybı♥
Hükümdarın Geleceği♥
Priya Tutkusu♥
Parçalanan Hayaller♥
Bilinmeyen Sızı♥
Geç Gelen Adalet♥
Bir Şahran♥
Rezil♥
Fırtına Öncesi♥
Zaferi Müjdelemek♥
Gelecek İçin Hayaller♥
Kan Yağmuru♥
Maute'nin Nefesi♥
Sashibai'nin İyiliği♥
Kendini Kaybetmek♥
Sönmeyen Ateş♥
Buzun Kıvılcımı♥
Savaş Öncesi♥
Yanan Şahbanu♥
Krisnae'nin Düşü♥
Banuşah♥
Son Emir♥
Gölge ile Savaşçı♥
Sapheda'nın Hüznü♥
Kan Oyunu♥
Krisnae&Sapheda(FİNAL)♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-1 ♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-2 ♥
♦♣♠♥Yeni Kitap♦♣♠♥
Kapaklar♦♣♠♥
❤Ateşin Kurbanı The Wattys2020 Özel Kapağı, 2020 Sohbet❤
Gölgenin Aşkı Yayında!

Oyun❦

2.6K 178 313
Autorstwa Elizabethstark1

Herkese Merhaba! Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı yazınız.
:) yorumlarda gelsin ama... Kendinizi belli edin lütfen. Vote/yorum bekliyorum. Bu kadar hızlı gelen bölümler bunu hakkediyor. :)

Bölüm şarkısı ile okuyunuz. :) Bölüm şarkısı :

EPIC POP | ''Black Sea'' by Natasha Blume

Aşağıda Grija, Usha var.

İyi okumalar!

Yayınlanma : 11.07.2018 (22:52)

Sashibai Şahlığı - Ghunda- Kılıç Sarayı

Sandhya

Karşımda Grija vardı. Elinde tuttuğu tahta kılıç ile beni izliyordu. Bende elimdekini sıkıca kavramıştım. Bizi izleyenleri umursamadan tüm dikkatimi ona vermeliydim. Konsantre olmalı ve dikkatle saldırmalıydım.

Grija "Saldırmak için neyi bekliyorsun? Ölmeyi mi? Ölüler dövüşmez." dedi ve kedi gibi bana baktı.

"Yaşayanlar ile ölülerin arasındaki fark bu işte. Yaşayanlar hayat karşısında dövüşür ama ölülerin o şansı yoktur. Çünkü bu şansı kaybetmişlerdir." dedim ve saldıraya geçtim.

Acele davranmamıştım, onu hazırlıksız yakalamıştım. Zamanında savunmasını yapmıştı. Ardından sadece ikimizin sopalarının sesleri duyuluyordu. Grija iyi bir askerdi, savaşçıydı. Askeri alanda, öğretmenim olmuştu. İyi ve sert bir öğretmendi. Benim öğrenciliğimden memnundu. Defalarca abime senden daha iyi bir öğrenci demişti ve abim ise umursamamıştı.

Grija'nın ani hamlesi ile yere yığılmıştım. Mavi gözlerinde zafer vardı. Erken sevinmişti ama daha bitmemişti. Ben bitti demeden bitmezdi. Karnına attığım tekme ile dengesini kaybetmiş ve düşmüştü. Kalkmasına fırsat vermeden boğazına saklı tuttuğum hançeri dayamıştım. Mavi gözleri iri iri olmuştu ve gülümseme sırası bendeydi. Oyun bitmişti.

"Ben kazandım." dedim coşkuyla ve çevremde alkış sesleri yükseldi.

İzleyenler abim, Devilal, Yadraj, Matsyana, Zanay ve Dakiah vardı. Alkışlıyorlardı ve onlara gülümsedim. Hançerimi belime koydum ve Grija'yı yerinden kaldırdım. Grija ise üstünü başını silkelemişti. Abim, eşinin yanına geldi ve onu alnından öpmüştü.

Abim "Eminim ki Grija bilerek yenildi. Sonuçta çocukların önündeydiniz." dedi bana göz kırparak.

Grija "Sen kız kardeşini küçümseye dur. Kendisi oldukça başarılıydı ve dürüst bir dövüştü."

Devilal "Benim annem asla yenilmez!" dedi coşkuyla ve Devilal'ın saçlarını okşadım.

"İlk defa Grija'yı yendim, abi. Bana öğrettiği gibi dövüştüm." dedim ve Grija sırıttı.

Grija "İtiraf etmeliydim ki, o tekmeyi beklemiyordum. Ah, Sandhya seni savaş meydanlarında görmek isterdim. Öğrendiğin, konuştuğumuz birçok şeyi uygulaman lazım."

Abim "Sandhya ve savaş mı? Tanrıça aşkına. İkisinin yan yana olması imkansız şeyler." dedi ve elimi belime koydum.

"İmkansız öyle mi? Okuduğum savaş sanatı kitaplarını görsen, ağzın açık kalırdı. Kendimi geliştiriyorum, abi."  dedim meydan okurcasına.

"Beni kılıç dövüşünde yenemezsin, ufaklık. Ben Grija gibi öğrencilerime acımam." dedi alaycı bir şekilde.

"Öyle mi? Geç karşıma ve hayatının dersini al."

Grija "Mithra, kardeşini kızdırma. Beni yendi ise, seni de rahatça yener."

Abim "Sevgilim, seni bende yendim."

"Ne zaman? Ben hatırlamıyorum." dedi sinirlenmiş bir şekilde.

"Aşkta elbette!" dedi ve Grija'nın öfkesi geçmiş, utanmıştı.

"Çocuklar var, bence dikkat edin." dedim gülerek ve yanımıza Vilraj geldi.

Oldukça keyifliydi. İkizler babalarını görünce ona sarılmıştı. Vilraj, ikizlerine tapan bir babaydı. İkizler ise babalarına bayılıyordu. Matsyana, babaya daha çok benzeyendi. Tatlı bir kızdı. Usha gibi gözleri vardı ama babasının mavi gözlerine sahipti. Zanay ise anneye benzeyendi. İkizi ile ortak yanı saçlardı. İkisinin de koyu kestane renginde saçları vardı.

Vilraj "Ah, benim güzel çocuklarım." dedi ve ikizlerini öptü.

Daha sonra bana baktı. Diyecek bir şeyi var gibiydi ve bu beni meraklandırmıştı. Vilraj, yıllardır dosttum ve akıl hocamdı. Artık birbirimizin bir bakışından ne istediğimizi anlar hale gelmemiz doğaldı.

"Ne oldu, Vilraj?" dedim merakla.

Vilraj "Özel konuşabilir miyiz?"

"Elbette. Evet, çocuklar bugünlük eğlence yeterli. Son defa binicilik çalışmalarına." dedim ve daha sonra Vilraj ile oradan ayrıldık.

Beraber sarayın yolundaydık. Kuş cıvıltıları, ağaçların yeşilliği ile Ghunda güzel yazını bizlere sunuyordu. Fakat güz gelecekti. Ağaçların yeşilliği solacak, kuşlar göç edecekti. Bizler ise bu sefer üşümemek adına daha kalın giyinecektik.

"Güz gelecek." dedim kuşların uçuşuna bakarak.

Vilraj "Güz gelmeli. Her daim yaz sıkıcı değil mi?" 

"Sıcaklığı seviyorum, Vilraj. Soğuk bana göre değil. Neyse, sen neden gelmiştin?" dedim ve sırıttı.

"Bugün olanları duymadın değil mi? Ablamsız mükemmel ötesi bir gündü. Fakat sana gelirken, kafamda kristal kadehi kırıyordu."

"Ne?" dedim şaşkınca ve Vilraj bu halimden eğlenmişti.

"Şöyle anlatayım, Naresh'e annesinin bu hatasını ispiyonlayan kişi benim. Belki de öyle görünüyordur."

"Nasıl?"

"Naresh sana bir şey anlatmadı mı? Anlaşılan şimdilik bilmeni istemiyor. Onun üstüne daha çok gitmeni tavsiye ederim."

"Tavsiyene uyacağım, merak etme. Sonra detaylı konuşuruz."

"Prihan'ın yönetimindeki harem nasıldı? Annesi dinleyeceğini sanmam ama senden de yana olacağını düşünmüyorum."

"Haklısın, dostum. Benden yana değil, hatta beni eleştiriyor ama annesinden de yana değil. O, Sashibai'nin yanındayım diyor."

"Kocasına ne demeli? Rithu bizim için dostan ziyade düşmana dönüşmeye başladı, Sandhya. Tehlike çanlarını duyuyorsun."

"Farkındayım, farkındayım. Bizi bırakacak ve karşımıza geçecek. O çok nefret ettiği kadından yana olacak olması çok acı."

"Bunu engelleyecek misin?"

"Hayır sadece benim tercih ettiğim bir zamanda bizden ayrılmasını sağlayacağım ki, kaybının bir önemi olmasın. En azından düşüncem bu."

"Sana katılıyorum. Rithu, kangrenli bir parmak ve bizim onu kesmemiz gerek. Fakat önemli olan, ne zaman kesileceği değil mi?"

"Dilerim ki, karşımızda olduğu zaman içimiz acımaz. Bu yola beraber çıktığım insanları yanımda görmek istiyorum, karşımda değil."

"İnsanlar değişir, küçüğüm. Bunu unutma." dedi ve saraya gelmiştik.

Ben harem tarafına geçmiştim. Acemi cariyelerin olduğu yerden geçerken, kızlar bir anda susmuşlardı. Bana olan korkuları ve saygıları hoştu. Onlardan farklı olduğumu, onlarda görüyor ve biliyorlardı. Zamanı gelince, onlara ne olacağını bilselerdi belki bana daha çok saygı duyarlardı veya bağlanırlardı. Zaman geliyordu ve yakındı.

Kendi odama girdiğimde hızla duşa girdim. Daha sonra ise basit bir elbise giymiştim. Saçlarımı ise toplatmıştım. Akşam yemeğini ise Naresh ile baş başa yemiştik. Yemek boyunca yapacağı şeyleri anlatmıştı ve onu dinlemiştim. Hevesliydi, heyecanlıydı. Ben ise hafif bir tebessümle onun bu heyecanını dinliyordum.

Gece ise balkonumuzda ayın dolunay halinin manzarasının tadını çıkarıyorduk. Naresh'e yaslanmıştım ve şarap içiyorduk. Şarabın tadı, keskin ve ağırdı. Yine de içmeye değerdi. 

Naresh "Evet, ablamın yönetiminde harem nasıldı?" dedi saçlarımı parmakları ile oynarken.

"İlk gün sorunsuzdu. Ablan annenin çalışma odasına, salonuna el koymuş." dedim ve şarabımı yudumladım.

"Ablamdan dengeli bir yönetim bekliyorum."

"Annen ise odasından hiç çıkmadı, biliyor musun? Bu beni oldukça şaşırttı çünkü ablanın yanından  ayrılmaz sanıyordum."

"Annem,  daha sonra benim odama geldi. Aşırı öfkeliydi."

"Dayın anlattı. Kadeh fırlatmış." diye mırıldandım.

"Aşırı kızgındı, ışığım."

"Dayından bunun intikamını alacaktır. Gerçekten dayın mı dedi bunu? Bu benim kafamı çok kurcaladı. Vilraj bunu yapar ama ilk önce ablasını tehdit eder. Onu tanıdı isem, bu kozu kullanırdı. Daha karmaşık yollarla söylerdi." dedim ve saçlarımdan öptü.

"İşte bu huyunu seviyorum. Görünmeyen şeyleri görüyorsun ve beni şaşırttın. Dayımı tanımışsın."

"Gerçeği diyecek misin, Şah?" dedim sabırsızca.

"Annemi diyen kişi, Usha oldu. Dayımla beraber yanıma geldiler ve Usha her şeyi anlattı." dedi sakin bir sesle ve şaşırdım.

"Usha, annenle ile iyi anlaşıyordu. Bunu demesi, oldukça tuhaf olmamış mı?"

"Bende senin gibi düşündüm ve ona sorduğum kendisinin bir korsan olduğunu, hizmetkar olmadığını dedi. Sanırım anneme kızmış."

"Peki neden Vilraj Usha'nın yaptığını ben yaptım dedi?"

"Hem ben istedim, hem de dayımın kendisi istedi. Annemin bir süre bu gerçekle oyalanması gerektiğine inandı ve Usha'yı korumak istedi."

"Dayın Usha'yı seviyor." dedim yumuşak bir sesle.

"Fakat ona karşı çok kırgın, Sandhya. Bu kırgınlıkları aşmaları lazım. Fırsat bulacaklar ama Arvind bu fırsatı vermiyor."

"Sence Arvind ile dayının ilişkisi sağ kol olmanın ötesinde midir?" dedim kuşkuyla.

"Bilmiyorum. Savaş zamanı yakınlardı, yıllardır yakınlar." dedi umursamazca.

"Usha'ya üzülüyorum, sevgilim. Zor olmalı."

"Fakat kendisini o zor duruma soktu, Sandhya. Dayımın peşinden o koştu, dayım değil." dedi ve Naresh'e baktım.

"Dikkatini çekerim ki, dayın da onun çadırında bir gece geçirdi. Onunla birlikte oldu. Bu da dayının onun peşinden koştuğu anlamına gelir. Eğer dayın Usha'yı umursamasaydı, Usha'nın yatağına hevesle atlamazdı." dedim sertçe.

"Işığım, ikisinin de suçlu olduğu yönler var ve biz bunlar yüzüne tartışamayız." dedi ve şarabını içti. Daha sonra  kendisine bir bardak daha doldurmuştu.

"Bence de." dedim huysuzca ve Naresh bardağıma şarap takviyesi yapmıştı.

"Biliyor musun, Asenath bizi ülkesine çağırıyor. Doğrusu eşi en son mektubunda davet etti. Ne kadar dostça değil mi?" dedi alaycı bir şekilde.

"Gezileri severim. Bence gidebiliriz ve yeni bir ülke görürüz." dedim neşeyle.

"Asenath'ı ilk ben burada tanımak istiyorum, sevgilim. O yüzden ilk önce buraya gelmesini istedim."

"Kraliçe gelir mi?" dedim merakla. Bana göre gelmezdi ama Naresh'in düşüncesini merak ediyordum.

"Düşmanını düşmanının evinde tanımanın merakı ile gelecektir, diye düşünüyorum." dedi ve omzunu silkti.

"Kendisini merak ediyorum açıkçası. Neyse, sevgilim. Kızlara masal okumalıyım." dedim ve içeri geçtim.

Naresh peşimden gelmişti ve beni kavramıştı. Arkamdan sarılmıştı. Boynumu öpmüştü ve gözlerimi kapattım. Öpüşündeki sıcaklık, tenimi kavurmuştu ama bunu hissetmek çok hoştu. Bedenim erimişti.

Naresh "Bence bu gece kızlar masal dinlemeden uyuyabilir. Hem çoktan uyumuşlardır." diye fısıldadı.

"Naresh!" diye fısıldadım.

"Gecenin bu vaktinde annelerini beklemezler." dedi ve hareket etmeme imkan bırakmamıştı.

"Onlara masal okumam lazım."

"Korkma, ben onlara masal okuyacak birisini buldum. Sahen oldukça başarılı olacaktır." dedi çapkınca.

"Sen çok fenasın." dedim gülerek ve ona döndüm.

Yanağına dokundum ve Naresh yanağındaki elimin içini öptü. Daha sonra ise dudaklarına yöneldim. Sonrası ise bilindiği gibiydi. Aşkın içinde kaybolmaktı. Tanıdık kolların arasında huzurla uyumaktı. Korkunç düşüncelerden, kabus dolu fikirlerden uzak durmaktı. 

Zamanında uyanmıştım. Kahvaltıdan sonra giyinmiştim. Gül kurusu, omuzlarımı açıkta bırakan bir elbise tercih etmiştim. Kalın, bronz kemer tercih etmiştim. Siyah saçlarım ise dalga dalga belime iniyordu.Ufak bir örgü topuzu ile daha güzel durmuştu. Gözlerime de sürme çekince tamamdım. Şimdi sıra oğullarımla dersti.

Ben geldiğimde beni bekliyorlardı. Önlerinde defterleri ve kalemleri vardı. Ben ise önümdeki tarih kitabını açtım ve okumaya başladım. Onlara soru soracağımı da bilmelerini istemiştim. Okudukça Yadraj merakla dinlerken, Devilal'ın ise kağıda resim çizdiğini görmüştüm. Naresh görse, kızardı. Onun bir şahran olduğunu ve iyi eğitilmesi gerektiğini söylerdi. Fakat o bir çocuktu ve bu yaşlarda şahranlığı umursayacağını düşünmüyordum. Oynamak için daha fazla süre isteyecekti. Oysa Devilal'ın unuttuğu bir şey vardı. O, Şah Naresh'in oğluydu. Taht için potansiyel bir şahtı ve bunun sorumlulukları vardı.

Kitabı kapattım ve Devilal kalemi bırakıp, bana baktı. Sonra ise sanki en başından beri dinliyormuş gibi bana gülümsemişti. Yadraj ise abisine sessizce gülmüştü. O, en başından beri dinlemişti ve meraklıydı.

"Şimdi soruyorum. İlk şah ve şahbanu kimdir? Hakkında kısaca bilgi verin." dedim ikisine bakarak.

Devilal "İlk şah Azeadin-i Mahaen Priya ve ilk şahbanu Nemdas-i Ajager Priya." dedi çocuksu sesiyle.

Yadjar "Mahaen eski dilde anlamı büyük, ulu anlamı var. Ajager'in anlamı ise ejder, ejderha. Halk bu isimleri vermiştir çünkü ikisi de oldukça başarılılardı." dedi heyecanla.

"Azeadin 25, Nemdas ise 17 yıl tahta kaldı." dedi çekingen bir sesle ve tek kaşımı kaldırdım.

"Emin misin, Devilal?" dedim soğuk bir sesle ve Devilal tedirgin oldu.

"Değilim, anne." dedi çekingen bir sesle ve Yadraj'a baktım. O kendisine daha çok güveniyordu.

Yadraj "Abim doğru söylüyor, anne. Azeadin 25 yıl kaldı, Nemdas ise 17 yıl. Aslında bazı tarihçilere göre Azeadin'de 17 yıl denilebilir. Kayıtlara göre eşinin ölümünden sonra yönetimi oğluna devretmiş ve yönetimi bırakmış." dedi kendinden emin bir şekilde.

"Evet, Azeadin 25 yıl hüküm sürdü. Nemdas ise 17 yıl. Aferin, Yadraj." dedim ve Yadraj'ın gözleri bilmenin verdiği sevinçle parladı. Devilal ise kaşlarını çatmış, kardeşine bakıyordu.

Devilal "Bunu ben de bildim ama neden ona aferin dedin ki?" dedi huysuzca.

"Çünkü bilgine sahip çıkamadın, Devilal. Eğer kendine güvenseydin, aferin derdim. Kendine güvenmedin ve bildiğini göstermedin."

"Anne, yine de ben bildim."

"Sesin çok çekingendi ve rakibin bunu kullanmasını bildi. Bu da bir derstir. Doğru bildiğini her daim savun, onun için çabala ve savaş." dedim ve Yadraj gülümsedi.

"Bunu aklımda tutacağım." diye mırıldandı yere bakarak.

"Devilal, üzülme hemen öyle. Hadi, bilgi yarışması yapalım. Nasıl olur?" dedim yumuşak bir sesle ve Devilal bana baktı. Ela gözleri, üzgündü.

Yadraj "Yapalım!" dedi heyecanla. Abisini umursamıyordu, tek derdi kazanmak olduğu açıktı.

"Evet, Devilal. Sende istiyor musun?"

Devilal "Tamam, yapalım." dedi omzunu silkerek.

Yadraj "Ödül ne olacak?" dedi hevesle.

"Ödül ne olsun? Çok güzel bir soru. Tahtadan bir kılıç olacak. Gerçek kılıç kullanamayacak kadar küçüksünüz." dedim.

"Başlayalım, anne!" dedi ve sorulara başladım.

Sashibai tarihinden sorular soruyordum. Bilene birer boncuk veriyordum. Devilal çekingen davranmıyordu ama temkinliydi. Yadraj ise coşkuluydu. Doğru da olsa, yanlış da olsa coşkusunu heyecanını kaybetmiyordu. Acaba ileride de böyle olur muydu? Heyecanlı, coşkulu ve bildiğinden vazgeçmeyen. Bu sorunun cevabını öğrenmek istiyordum fakat zamanı değildi. Naresh'e sorsam, cevabı açık olurdu. Yine de sormayacaktım. Oğulları üzerinden karar vermesinin zamanı değildi, şimdilik sakin olmalıydı. Hassas bir dengeydi.

Son soruya geldiğimde ikisine de baktım. Beraberlerdi. Son soru ile kazanan belli olacaktı. Yadraj bana odaklanmış iken Devilal önündeki boncuklara bakıyordu. Daha sonra ela gözleri bana dönmüştü. Derin bir nefes aldı ve hazır olduğunu gösterircesine baktı.

"Son sorum. Sashibai tarihinde en uzun tahtta kalan şah kimdir ve kaç yıl kalmıştır?" dedim.

Yadraj "Şah Lahar-i Chedei ve 45 yıl kalmıştır." dedi ve bakışlarım Devilal'deydi.

"Evet, Devilal. Yadraj'a katılıyor musun?" dedim sakin bir sesle ve Devilal hayır anlamında kafasını salladı.

Devilal "Hayır, katılmıyorum. Yadraj yanlış biliyor."

"Cevabın ne?"

Yadraj "Hayır, doğruyu söylüyorum." dedi ve Devilal ona sertçe baktı.

Devilal "Yanlış! En uzun tahtta kalan kişi Şah Salmar-i Pagel ve 60 yıl tahtta kaldı. Yaşlılığından dolayı tahttan çekilmiştir hatta. Eğer çekilmeseydi, 5 yıl daha kalırdı." dedi sinirle.

"Tartışmanın zamanı değil. Kazanan Devilal oluyor." dedim ve bir boncuk verdim.

Yadraj "Tebrik ederim, abi!" dedi ve abisine sarıldı. Devilal ise gülümsemişti.

"Aferin Devilal, tebrik ederim. Şimdi akşamüstüne kadar boşsunuz, oyun oynayabilirsiniz daha sonra dayınızla çalışacaksınız." dedim gülümseyerek.

Yadraj bana gülümsemiş ve daha sonra hızla koşarak gitmişti. Oyun oynamak, onun için daha önemliydi. Devilal ise hala mutsuzdu. Onu böyle gördükçe üzülüyordum. Elime tahta kılıcı aldım ve oğlumun yanına oturdum. Elimi onun yüzüne koydum ve bana baktı. Ela gözlerinde hassaslık, narinlik vardı. Babasının güçlü bakışları onda yoktu. Yadraj ise babası gibi bakıyordu. Bunun farkında olan sadece ben miydim yoksa başkaları var mıydı? Acaba büyüdüğü zaman bu hassaslığını bırakacak mıydı? Eğer bırakmazsa, onu ileride kullanırlardı. Sashibai, hassaslara acıması yoktu. Burada yaşamanın ilk ve son kuralı, güçlü olmaktı. Aksi takdirde ruhlar ezilirdi.

"Devilal, neden mutsuzsun? Bak, sen kazandın." dedim yumuşak bir sesle.

Devilal "Çünkü Yadraj'a ilk aferin dedin."

"Oğlum, sana da dedim. Bak, sen onu yendin ama mutsuzsun. Böyle olmaman gerekir."

"Ben onu yendim, değil mi?" dedi ve yanağından bir damla yaş süzüldü.

"Evet, yendin. Kendine güvenerek yaptın bunu, oğlum. Sana da aferin dediğimi biliyorsun ve ödülün var. Senden tek isteğim kendine güvenmen, anlıyor musun? Doğru bildiklerin üzerine savaşmalısın ve bu da bir derstir. Bunu aklından sakın çıkarma."

"Peki." dedi ve bana sarıldı.

"Seni çok seviyorum, Devilal. Bunu bil, tamam mı? Asla aklından çıkarma. Sana kızsam da, seni üzsem de asla bunu unutma." dedim sırtını okşarken.

"Bende seni seviyorum, anneciğim." dedi ve onu öptüm.

Yaşlarını silince, bana gülümsemişti. Ardından eline tahta kılıcı aldı. Onu inceliyordu ve beğenmişti. Sonunda onu mutlu edebilmiştim. Benim küçük Devilal'ım mutlu olmuştu. Kılıcı kavradı ve bana baktı.

Devilal "Anne, babama bugünü anlatacak mısın?" dedi ve şaşırdım.

"Neden sordun ki?" dedim şaşkınca.

"Hiç, merak ettim." dedi yere bakarak.

"Hadi, git ve yeni kılıcınla oyna." dedim gülümseyerek ve bana baktı. 

Yanağımı öpmüş ve gitmişti. Ben ise ardından bakmıştım. Devilal, hassas bir çocuktu. Her an içine kapanabilirdi ve bunu önlemeliydim. Ayrıca bu hassaslık devam ederse, kullanacak olan kötü kalpli insanlar da vardı. Geleceğini yazamazdım ama yönlendirmeye çalışabilirdim. Onun da bu devlete faydalı olacağını, babasına gösterebilirdim. Hassas ve kırılgan olsa bile iktidar yükünü taşıyacağına inanıyordum. Sadece benim inanmam yetmezdi. Naresh'in de inanması lazımdı. Erkendi, erkendi. Bu tarz düşünceler için erkendi. Şu an ikisi çocuktu ve rakip değillerdi. Kardeşlerdi. Kardeş. Kutsal bir bağdı. En azından ben Artangal'da bu şekilde öğrenmiştim ama Sashibai'de kardeşlik bağı önemli değildi. En büyük rakipti. Fakat ben çocuklarımı bu şekilde yetiştirmeyecektim ve kardeşliğin kutsal bir bağ olduğunu aşılayacaktım.

Odadan çıktım ve kızların oyun odasına baktım. Onlar kendi halinde oynuyorlardı. Chamsha beni görünce, gülümsemiş ve en-ne diye bana koşarak gelip, sarılmıştı. Ben onu öpmüştüm. Saorah ise ışıl ışıl gülümsemişti. Ona baktıkça, Anjali'ye bakıyor hissine kapılmıyor değildim. Kızım, babaannesine ürkütücü derece de benziyordu. Altın sarısı saçlar, kendini bilen, gücünü bilen o gülümseme. Davranışları da benzerse, ülkenin ikinci bir Anjali'yi kaldıracağına dair şüphelerim vardı. 

Kızlarımla oyun oynarken, kapı tıklandı ve gel sesimle içeri cüce azlakim Sahen ve Aryan girdi. Sahen beni kızlarla oynarken görünce, gülmüştü. Aryan ise şefkatle bakmıştı. Ben ise karşılarında dudaklarımı ısırmıştım. Utanmak ile utanmamak arasındaydım. Kızlarımla oyun oynayabilirdim, sonuçta anneleriydim. Fakat yetişkin bir kadının oyun oynaması ne kadar mantıklıydı ki? Elimdeki oyuncak bebeği bıraktım ve ayağa kalkıp, karşılarına dikildim. Bir şey olmamış gibi onlara bakınca, karşımda ciddileşmişlerdi.

"Evet, ne oldu?" dedim sakin bir sesle.

Aryan "Harem yöneticisi Şahten Prihan sizi görmek istiyor, Baş Habiria."

"Aryan, sen Şah Anne'nin hizmetinde değil miydi? Şimdi Prihan'ın yanındasın." dedim ve güldü.

"Hanımım, Şahten benim engin tecrübelerimden yararlanmak istedi. Benim dışımda kimden yardım alabilirdi ki?" dedi ve Sahen gözlerini devirdi.

Sahen "Sen şuna senin dışında kim Şahana'ya rapor verirdi desene." dedi ve Aryan Sahen'e sertçe baktı.

"Tamam, tamam kavgaya gerek yok. Geliyorum. Sahen, kızlarla ilgilen." dedim ve odadan çıktım.

Aryan ile birlikte gelmiştim. Prihan, beni Şahana salonunda bekliyordu. Burası şahananın kabul odası gibi bir yerdi. Haremdeki kızların sorunu ile burada ilgilenir, burada görüşmeler yapardı. Geniş ve ferah bir odaydı. Oda, Anjali'nin zevkini yansıtıyordu. Altın gösterişi her yerdeydi. Prihan ise beni ayakta bekliyordu. Koyu mavi bir elbise giymişti. Kalın askıları vardı. Belinde ise korse vardı. Gümüş renkli iple çiçek işlemeleri vardı. Çiçekleri tanımıştım. Unutmabeni çiçekleriydi. Bu çiçekleri toka olarak, sarı saçlarında da görmüştüm.  Yüzünde uysal bir ifade vardı. 

Yanına geldiğimde bana dostça sarılmıştı. Daha sonra ise oturmuştuk. Hizmetkarlardan ise bizim için bitki çayı istemişti ve çaylar gelmişti. Çayımı yudumlarken, ona baktım. Oldukça sakindi. Hareketlerinde zariflik vardı. Bakışları yumuşaktı.

Prihan "Nasılsın, Sandhya?" dedi gülümseyerek.

"İyiyim." dedim ve çayımı yudumladıktan sonra kurabiyeden bir tane aldım.

"Haremi yönetmek, oldukça değişik biliyor musun? Bana göre değilmiş."

"Neden böyle düşünüyorsun? Şu ana kadar her şey mükemmel gidiyor." dedim ve gülümsedi.

"Harem, kaynayan bir kazan ve taşmamasını önlemek benim elimde.  Taşarsa, suçlusu da ben olacağım."

"Harem oldukça zor bir yer. Artangal'da iken haremi duydukça, korkardım. Sonuçta buradakiler yükselmek istiyorlar ve bunun için her şeyi yapabilecek durumdalar."

"Ellerindeki güç ise zekaları ve güzellikleri. Eh, biraz şansında etkisi var. Artangal'ı özlüyor musun, Sandhya?" dedi ve elimdeki fincana baktım.

"Artangallı Larysa'yı ve Artangal'ı özlüyorum." dedim yavaşça.

"Artangallı Larysa'dan farklı mısın ki?" dedi ve buruk bir gülümseme ile ona baktım.

"Artangallı Larysa olarak kalsaydım, emin ol şu an ölüydüm Prihan. Naresh'in aşkı bile beni burada korumaya yetmezdi."

"Şeyi de çok düşünüyorum. Eğer Naresh yenilseydi, ne olurdu?"

"Naresh yenilseydi, oracıkta ölürdü ve büyük abimin kral olma yolu hızlanırdı. Sonuçta büyük bir savaş kazanıldı ve abimin etkisi büyük olmuştur. Abim Vityor hızla Ghunda'ya gelirdi ve kendisini burada kral ilan ederdi."

"Peki bize ne olurdu?" dedi merakla.

"Onu bilemiyorum. Abim en son sadece Efendi Ateş'e inandığını söylüyordu. Onun yolundan giderse, sizi esir alır ve Efendi Ateş tapınağına sunardı. Orada esir hayatı yaşardınız. Hoş, oradaki rahipler ve rahibeler sizi Efendi Ateş'e kurban etmek adına öldürebilirlerdi." dedim ve ürperdi.

"O zaman iyi ki Naresh kazandı. Sen buraya geldin ve bana arkadaş, kardeş oldun." dedi neşeyle.

"Bakış açısı. Peki neden bugün unutmabeni çiçekleri ile süslüsün? Bunu bana der misin?" dedim ve Prihan'ın gözlerinde neşe soldu.

"Çünkü bugün ilk eşimin ölüm yıldönümü. Aşık olduğum, delicesine sevdiğim adamın babam tarafından öldürüldü. Ona rağmen babamdan nefret etmedim, biliyor musun? Ona kızsam da, nefret edemedim." dedi ve gözleri dolmuştu.

"İlk eşini çok sevmiş miydin?" dedim ve kafasını salladı.

"Onu çok sevdim ve severek evlendim. O da beni seviyordu, en azından öyle olduğuna inanıyorum."

"Şimdi ise mazide solan bir çiçek senin için."

"Benim için o unutmabeni çiçeği. Buketler hediye ederdi, saçlarımı süslerdi. Şimdi ise o ölü ve ben yaşamam derken, yaşıyorum. Evliyim ve bir oğlum var. Hayat çok tuhaf." dedi ve yanağından yaşlar süzüldü.

"Belki bir sonraki hayatınızda yarım kalan hikayeniz tamamlanır, Prihan." diye fısıldadım.

"Buna inanmak istiyorum ama hayat fazlasıyla canımı acıttığı için umut nedir, nasıl bir şeydir bilmek istemiyorum. Şimdiki hayatıma odaklanmalıyım. Çok sevdiğim oğlum ve beni üzmekten çekinen, saçımın bir teli için savaşacak olan kocam var. Bunların kıymetini bilmeliyim." dedi ve yaşlarını sildi.

"Rithu ile olan evliliğin iyi değil mi?"

"Evet, evet iyi. Dediğim gibi beni üzmekten korkuyor, bana karşı oldukça nazik. O kaba sesli, kaba yüzlü adamın karşımda yumuşadığını görmek beni iyi hissettiriyor." dedi gülümseyerek.

"Asla ilk eşinin yerini alamaz ama bir şekilde seni mutlu etmesine sevindim."

"Rithu'da benim gibi ilk eşini kaybeden birisi. Hatta benim gibi evlenmeme yemini etmiş ama kader bizi bir araya getiridi. Evlendik ve bir çocuğumuz oldu. Hayat çok tuhaf."

"Evet." diye mırıldandım.

"Rithu benim çocukluğumu gördü, büyüdüğümü gördü. Ona kaç defa karşı geldim, biliyor musun? Kaç defa tartıştım ama kaba suratla? Ona bir keresinde şey demiştim. Tanrıça bana senden daha yakışıklı ve daha nazik bir koca verecek. Evet, yüzüne dedim bunu. O da gülmüş ve Parsmet'in benim gibi şımarık kızı onun gibi kaba bir adamla cezalandıracağını demişti. İkimizde yanıldık aslında. Ben yakışıklı bir adamla evlendim ama sonra Rithu ile evlendim."

"Belki de Parsmet ikinizle oyun oynadı."  dedim ve güldük.

"Şimdi eşim Rithu ve ben onu kaybetmek istemiyorum, Sandhya. Aklının karıştığını görüyorum, doğru bildiği yoldan sapacakmış gibi bir hali var. Eğer bu olursa, sonu iyi olmayacak." dedi ve bana baktı.

"Ne demek istiyorsun?"

"Rithu'yu yanında tutman lazım yoksa sonu kötü olacak. Onu uyarıyorum. Başladığın işi bitirmek zorundasın diyorum ama beni umursamamaya başladı."

"Bunun için ben ne yapabilirim ki?"

"Bilmiyorum, ikna edebilirsin. Eğer sana ihanet ederse, kendi sonunun başlangıcı olur."

"Bunu nasıl anladın?"

"Naresh'in sana olan aşkını herkes biliyor. Kardeşim sayesinde yoluna kim çıkarsa, çıksın onu ezeceğini anlamamak aptallık olur. Üstelik geleceğin şahının da annesi sensin. Evlenmeseniz bile annem gibi şahana olman yüksek ihtimal. Rithu böyle güçlü birisine kafa tutarsa, ezilir."

"Sen onun ezilmesini istemiyorsun. Çünkü ikinci defa aynı şeyi yaşayacağını düşünüyorsun. İkinci defa olursa, daha kötü olacağını düşünüyorsun." dedim ve kafasını yavaşça salladı.

"Evet, Sandhya düşündüğümden daha zeki birisin. Haklısın. Ben ikinci defa bu acıları yaşamak istemiyorum. Ucundanda olsa, mutluluğu yakaladım. Bu bozulursa, kendimi kaybetmekten korkuyorum. Bana yardım et, lütfen."

"Beni dinleyebilir mi, emin değilim. Prihan, Rithu'nun kafasında değişik düşünceler var. Yıkılması zor olan düşünceler. Ben bunları yıkabileceğime inanmıyorum."

"Denemelisin. Onu kaybetme, Sandhya."

"Ben, ben bilmiyorum." dedim ve gözlerimi ondan kaçırdım.

"Annemin yanına geçerse, işin zorlaşır. Bunun da farkındasındır. Rithu, düşmanına karşı acımasızdır."

"Prihan, ben daha fazla bu konuyu konuşmak istemiyorum."

"Dediklerimi iyi düşün. Lütfen, iyi düşün. Onu yanında tut ve ölüme çekilmesine engel olmaya çalış." dedi ve ayağa kalktım.

"Bilemiyorum, Rithu'ya bağlı. Eğer akıl olarak benden değil ise, artık onu yanımda tutmam zor demektir."

"Dengeyi sağlamak lazım yoksa yok oluruz." dedi bana bakarak.

"İzninle gidebilir miyim?"

"Elbette. Bir sıkıntın olursa, gel. Haremin yöneticisi olarak kapım açık ve ben annem gibi seni hemen falakaya yatırmam."

"Teşekkür ederim." dedim nazikçe ve gittim.

Odadan çıkarken, içimin ezildiğini hissetmiştim. Dün Vilraj ile konuşmam aklıma gelmişti. Kangrenli parmak kesilmeli demiştik ama şimdi Prihan vardı. Rithu'ya bir şey olursa, kötü olacağını görmüştüm. İlk eşinde kendisini toparlamıştı ama şimdi toparlayamazmış gibi bir hali vardı. Rithu'ya aşkla olmasa da, bağlanmıştı ve doğal olarak kaybetmekte istemiyordu. Ne yapmalıydım? Rithu'yu yanımda tuttukça, bana zarar vermeye başlayabilirdi. Karşımda olursa, yine zarar verirdi ama kaçınılmaz bir son olarak ölecekti. Anjali kadar güçlü değildi ve ölmesi daha kolay olurdu. Eğer benim yüzümden ölürse, Prihan karşımda olurdu. Tanrıçam, işlerin  karışması zorunda mıydı? Hedefime bir adım kalmış iken, neden sorun çıkıyordu ki?

Odama girdiğimde kafamı dağıtmak için kitap okumaya başlamıştım. Daha sonra kitabı kapattım. Hemen üstümü değiştirdim. Tunik ve pantolon giymiştim. Siyah saçlarımı ise at kuyruğu yapmıştım. Vilraj ile konuştuktan sonra okçuluk atışı yapacaktım. Böylece kafamdaki Rithu sorunu çözülecekti. Belki onunla beraber bir çözüm bulurdum. Belki de onunla bu konuyu konuşmak için erkendi.

Vilraj'ı ararken, Arvind'e rastlamıştım. Bana gülümsemişti ve bende ona gülümsedim. Vilraj'ı sorduğumda bana nerede olduğunu bildiğini demişti. Kıvırcık saçları dağınıktı ve biraz sakalı çıkmış gibiydi. Acaba neden bu kadar özensizdi? Berbat görünüyordu. Onun koluna girdim ve beraber yürümeye başladık.

"Arvind neyin var? Berbat gözüküyorsun." dedim endişeyle.

Arvind "Dünden beri berbat bir baş ağrısına sahibim. Sanki kafamın içi deşiliyor ve tek isteğim bir parça karanlıkla beraber huzur." dedi bitkin bir sesle.

"Dinlenseydin. Neden ayaktasın ki?"

"Ayaktayım çünkü yılanlar etrafta zehirlerini saçmakla meşguller."

"İstersen, sarayın hekimlerinden birisini ayarlarım ve ilaç verir. Berbat bir halin var."

"Senin bu dostluğunu seviyorum, güzelim. Şah senin gibi bir kadına sahip olduğu için şanslı. Şefkatli ve ilgili." dedi ve güldüm.

"Hasta olsan bile iltifatlarını esirgemiyorsun."

"Huyum kurusun." dedi ve gelmiştik.

Sarayın bahçesiydi. Vilraj tek değildi. Tartıştığı eşi Usha vardı. İkisi oldukça ateşlilerdi. Usha Vilraj'a meydan okurcasına bakıyordu ve bu Vilraj'ın dikkatini dağıttığı kesindi. Çünkü ikide bir Usha'nın dudaklarına bakıyordu. Ona kırgın olmasa, mutlu bir evlilikleri olacaktı. Fakat olmamıştı. Engelleyen bir şeyler vardı. Arvind'e baktığımda ise gerildiğini görmüştüm. Anlaşılan baş ağrısının sebebi karşımızdaydı.

Yanlarına geldiğimizde tartışmaları kesilmişti ve Usha gözlerini kısarak yanımdaki Arvind'e baktı. Ondan hoşlanmıyordu. Vilraj'ın sevgilisi olarak görüyordu ve bu onu daha da deli ediyordu. Vilraj ise Arvind ve beni görünce, derin bir nefes almıştı.

"Usha, lütfen burada kalır mısın? Biliyorum, Arvind ile aynı ortama gelmemek tercihin ama konuşmamız gereken konular var." dedim ve Usha ilk önce Arvind'de baktı sonra bana baktı.

Usha "Peki, Sandhya. Senin güzel hatrın için kocamın aşığına katlanacağım." dedi sinirle.

Vilraj "Usha! O zehirli dilini tut." dedi sertçe Usha'ya bakarak.

"Ne, sevgilin değil mi? Hala onunla beraber değil misin?" dedi nefretle Arvind'de bakarken.

Arvind "Bunu hakkediyorsun, Usha. Yazık, sana acıyorum." dedi ve Usha Arvind'in üstüne yürüyecek iken Vilraj koluyla onu kendisine çekmişti.

Vilraj "Güçlü bir kadın olduğunu biliyorum, erkeklerle dövüştüğünü de biliyorum ama bunu göstermenin zamanı değil." dedi alaycı bir şekilde.

"Sormam gereken bir şey vardı. Usha sana soracaktım." dedim ve bana baktı.

Usha "Sor."

"Neden Anjali'yi ispiyonladın? Neden Dalhade olayını açığa kavuşturdun? Nasıl oldu bu?" dedim merakla ve Usha gülümsedi.

Arvind "Neden olacak sırf Vilraj'ın gözüne girebilmek adına yaptı bunu." dedi alaycı bir şekilde ve Usha gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı.

Usha "Aptal! Ben öyle senin gibi basit basit oyunlar yapan birisi değilim. Vilraj için daha farklı şeyler denerim." dedi kibirle.

"Neden yaptın?" dedim ve Usha gülümsedi.

"İlk sebep beni kızdırdı, beni ona itaat eden köpeklerle bir tuttu. İkincisi ise ülkenin iyiliği içindi. Bu ülke batarsa, gemimi nasıl yüzdüreceğim? Sashibai korsanıyım, Mederat korsanı değilim." dedi omzunu silkerek.

Vilraj "Bir kere itaatsizlik yapman, ona itaat eden köpeklerden olmadığın anlamına gelmez." dedi ve Usha sertçe ona baktı.

"Ben kimseye boyun eğmedim, eğmem! Huyum değildir, bunu en iyi sen bilirsin. Boyun eğecek olsaydım, ilk babama boyun eğerdim. Üstelik ben her şeyi göze almıştım. Beni korumak adına, herkese ben söyledim dememeliydin."

"Hey, kavga etmeyin. Vilraj sen gerçekten Usha'yı korumak adına mı yaptın?" dedim ve Vilraj bana baktı.

Arvind "Klasik Vilraj işte. Usha'yı sevmez ama onu korumaktan çekinmez." dedi iğneleyici bir sesle.

Vilraj "Arvind yine başlama, inan bana seninle geceden beri tartışmaktan usandım. Evet, Usha'yı korumak istedim çünkü ablam tek hamlede Usha'yı yutar. Fakat benimle uğraşsa bile yenemez. Sonuçta karşısında ben varım, onun diğer yanı. İnsan kendisini yenebilir mi?" dedi umursamazca.

"Gerçekten kapıdan bir şeyler duymuş muydun?" dedim.

"Evet ama tam anlamadım. Usha, Naresh'in yanına gittiği zaman her şey çözüldü. Üstelik Naresh de bunu destekledi ve Usha'dan annesinin yanında kalmasını ve kendisi için casusluk yapmasını istedi." dedi ve Usha'ya baktım.

Usha "Bende çıkarlarıma uyduğu sürece yaparım dedim."

Arvind "Çıkarların daha önemli zaten." dedi ve Usha ona nefretle baktı.

"Senin gibi sinsi değilim, dobrayım. Başıma ne geliyorsa, dobralığımdan geliyor."

"Usha, senden Naresh'e ne dersen bana da demeni istesem yapar mısın? Çıkarlarına uygun düşerse, yapmanı isterim. Sonuçta Sashibai'de oyunlardaki çıkarlar önemli." dedim ve Vilraj tuhaf bir ifadeyle bana baktı.

Vilraj "Kızım kimden yardım istediğine dikkat et. Bu kadın yarın seni Anjali'ye satar." dedi ama omzumu silktim.

"Benim kaybedecek bir şeyim yok. Bu bir oyun ve kuralı yok, Vilraj. En yakın adamım düşmanım olma yolunda ilerlerken, düşmanımın yanındakiler dosta dönüşebilir." dedim ve Usha sırıttı.

Usha "Açıksözlü birisin ama dikkat et, dilini kesmesinler Sandhya."

Arvind "Vilraj haklı. Bu kadından bize yarar gelmez. Bu kadın girdiği yere sadece bela getirdi." dedi soğukça fakat bakışlarım Usha'daydı.

"Evet, Usha. Ben yeterince açık davrandım, cevabını duymak istiyorum." dedim.

Usha "Ne desem, bilemedim. Sana yakın olursam, kendi isteğimle olmak isterim. Sadece Vilraj için değil, bir gelecek gördüğüm için yakın olurum. Vilraj bu işin sadece tatlı kısmı olur."

"Anjali ile Vilraj için yakındın."

Vilraj "Bu yeterince açıktı." diye mırıldandı.

Usha "Şimdilik düşüneceğim, Sandhya. Sonuçta tehlikeli bir işe kalkışıyorum. Yakalanırsam, senin kaybedeceğin bir şey olmaz ama benim çok olur. Canımdan çok sevdiğim evlatlarım, bana kırgın olsa da aşık kocam var. Gördüğün gibi riskler fazla."

"Seni anlıyorum ve düşünmen için süre veriyorum." dedim kararlı bir sesle ve Usha gülümsedi.

Vilraj "Ah, Sandhya. Bir konu daha vardı. Ablam hazır düşmüş iken, daha da düşürecek miyiz?" dedi sinsi bir gülümsemeyle ve ofladım.

"Yılan kafese konuldu ve ezilmesi lazım. Of, her şey üst üste geliyor ve beni boğuyor." dedim gözlerimi devirerek.

"Eline muazzam bir fırsat geçti, farkındasındır. Ablamı bir daha ne zaman bu şekilde görürüz ki?"

Arvind "Vilraj haklı." dedi bitkin bir sesle.

"Bilmiyorum, bilmiyorum. Bu konu üstünde düşünmem lazım. Bu durum karşısında ne yapmalıyım, ne etmeliyim? Adımlarımı hesaplayarak gitmeliyim." dedim bıkkın bir sesle.

Usha "Belki de yılanı kafesinden çıkarman daha çok işine gelecek. Sonuçta şu an Prihan yönetiyor ve onun yönetiminde onun nasıl davranacağını bilemezsin, onu kontrol edemezsin. Fakat Anjali'nin yönetimini bilirsin ve kontrol edebilirsin." dedi sakin bir sesle ve Arvind ona baktı.

Arvind "Aptalca! Anjali köşeye sıkışmış iken kafası iyice ezilmeli. Onu tekrardan güçlendirmek delilik olur." dedi alaycı bir şekilde.

"Tamamen güçlendirmeyeceksin. Belirli bir miktarla ve böylece dizginlerin kimde olduğunu göstermiş olacak. Tabii bu benim şahsi fikrim. Hoş, senin gibi basitlerin yapacağı ilk iş zaten yılanın kafasını ezmek olur." dedi Arvind'i küçümseyerek bakarak. Vilraj ise sakalını kaşırken, Usha'ya bakıyordu. Ona hak veriyor gibiydi ama eminde olamıyordu.

Vilraj "Karar senin, Sandhya."

"Bunu da düşüneceğim. Bir konu içinde konuşmamız lazımdı ama boşver. Ben şimdi dövüş alanına gidiyorum. Kafamdakileri boşaltmam lazım ve bunun için Grija'nın sağlamca beni tahta sopayla dövmesi gerek." dedim ve Vilraj güldü.

"Dayak yediğin zaman mı rahatlıyorsun?"

"Eh, öyle denilebilir." dedim omzumu silkerek.

"O zamanküçüğüm gel benimle dövüş."

Usha "Hayır, benimle dövüş Sandhya. Grija'nın tekniklerine alışmışsındır ama ben farklı bir rakibim."

"Peki, Usha. Seni seçtim. Hadi, gidelim. Beyler izlemek isterseniz, gelin." dedim.

Vilraj "Ben izlerim. Canım sıkılıyordu."

Arvind "Ben uyumak isterdim ama bende izleyeceğim." dedi ve Usha kıkırdadı.

Usha "Arvind, ödlek tavuğun tekisin. Kocamla aynı ortamda kalabilirim, biliyorsun değil mi?" dedi gülerek.

"Seninle alakası yok! Sadece izlemek istiyorum."

"Bu sefil fare halinde izlemek istiyorsun ya, ona çok gülüyorum. Yazık, acıyorum sana." dedi eğlenmiş bir şekilde.

"O zaman gidelim." dedim ve dövüş alanına gittik.

Usha  eline tahta kılıcı aldı ve kavradı. Bende aldım ve ona  baktım. Bakışları kurnazdı. Grija gibi sert değildi. Ayrıca seyirci olarak bize Grija katılmıştı. Usha ile dövüşürken, heyecanla bağırdığını duyuyordum. Usha ise zorlu ve sinsi bir rakipti. Beni oldukça zorluyordu ve acıması, merhameti yoktu. Hırslıydı ve kazanmak için her şeyi yapıyordu. Ona odaklanarak kafamdaki birçok düşünceyi uzaklaştırmıştım. Çocuklar, Rithu, Anjali. Hepsi benden uzaktı. Ben şu an yenmek için dövüşüyordum ve bunun için hırslıydım. Karşımdaki kim olursa, olsun yenecektim. Yenemez isem, ölürdüm.

Sonunda Usha'nın  sırtına yumruk attım ve çelme takarak düşürdüm. Hareket etmesine fırsat vermeden kılıcımı şah damarına getirdim ve o da hançerini karnıma getirmişti. Ne zaman o hançeri çıkarmıştı, anlamamıştım. Şaşkınca bakarken, o bana gülümsüyordu. Sırtım, her yerim ağrıdan zonkluyordu. Kazanmak için, canımın acımasına göz yummuşken şimdi berabere bitmişti. Bunun hayal kırıklığı vardı.

Ardından bir alkış sesi yükseldi ve yan tarafa bakınca, beni gülümseyerek izleyen Naresh ve yanında kaba yüzüyle Rithu'yu gördüm. Usha'dan kılıcımı çektim. O da hançerini çekmişti.

Usha "Tebrik ederim, Sandhya. Düşündüğümden daha iyi dövüşüyorsun. Kendini iyi geliştirmişsin."

"Asıl ben tebrik ederim. Harika bir dövüşçüyle dövüşme şansı bulduğum için." dedim ve Naresh yanımıza geldi.

Naresh "Sevgilim, çok güzel dövüşüyordun." dedi ve bana sarıldı.

"Ah, çok terledim. Bana sarılman iyi olmayacak." dedim gülerek.

"Umurumda değil. Beraber banyo keyfi yapmak için bahanemiz olur." dedi çapkınca gülümseyerek ve dudaklarımı ısırdım. Usha ise yanımızda kıkırdamıştı.

"Çok ayıp, Şah. İnsanlar içinde denilmez bu. Beni utandırdın." diye mırıldandım cilveli bir sesle.

"Sen utanınca, sana daha çok aşık oluyorum ışığım." dedi ve yanağımı öptü.

"O zaman odamıza gidelim ve banyo keyfi yapalım. Ne dersin?" dedim ve Naresh gülümsedi.

"Bana böyle tekliflerle gel, küçük hanım. O zaman akşam yemeğinde buradaki herkes davetlidir. O zamana kadar görüşürüz." dedi ve beni kucağına aldığı gibi sarayımıza gittik.

Kafamı onun omzuna yasladım. Birçok düşüncem beni yine bulmuştu. Zehirlilerdi. Çözülmeyi bekliyorlardı. Çocuklarımın geleceği, Rithu'nun geleceği, Anjali'nin geleceği. Bunlar beni ürkütüyordu. Hepsiyle yüzleşmem gerekiyordu. Cesur olmalıydım. Aynı zamanda bilgelikle kararlar almam lazımdı. Sonuçta bu bir oyundu. Kurallar yoktu. Tek kural, herkesin kendi kuralı ile ilerlemsiydi. Bende bu oyunu iyi oynamalıydım. Sonuçta yaşam ve ölüm gibi ince sonuçları olan bir oyundu.

Bu oyun kızlarımla oynadığım bebek oyunlarına benzemiyordu. Kazanırsam, zirvede olacaktım. Kaybedersem, ateşlerin içine düşecektim. Bu yüzden benim kazanmam lazımdı. Bedeli ne olursa, olsun kazanmam lazımdı. Kuralına göre oynayacak ve kazanacaktım. Başka yolum yoktu.

Grija

Usha

Sandhya'nın çocukları üzerindeki düşüncelerine katılıyor musunuz?  Çocukları ile ilişkisi nasıl?

Sizce Sandhya ne yapmalı? Prihan'ın dediğini mi yoksa kendi düşündüğünü mü ?

Usha düşüncelerinde samimi miydi? Sizce Sandhya'ya yardım eder mi?

Anjali gerçeği öğrendiğinde, Usha'ya ne yapabilir? Ne yapmasını istersiniz. :d

Sizce Sandhya Anjali'yi ezmeli mi yoksa Anjali'nin yetkilerini kazanması için yardım mı etmeli? Hangisi daha doğru olur?

Bir dahaki bölüm ne olur, bilemedim. Geçmiş bölümü olacak gibi düşünüyorum. Genç Naresh isteyen var mı? 15 yaşlarında bir Naresh? Ne dersiniz?

Czytaj Dalej

To Też Polubisz

4.1K 409 12
Biraz daha yasasaydi Hazreti Fatih Ne Venedik kalacakti, ne Floransa... Ya sonra ? Fatih hayranı genç bir tarih öğrencisi kendini 2. Mehmet'in devrin...
882K 7.1K 68
YENİ BÖLÜMLER EKLENİYOR. EN GÜZEL HİKAYELER... KİŞİSEL GÖRÜŞLERE GÖRE SEÇİLİR KİTAPLAR!!!!! Y...
22.1K 787 58
arkadaşlar hikaye tamamen benim kurgum ve benim fikrimi
23.5K 794 19
Ceylin kendisini hep siyah olarak tanımlardı. Ilgaz ise bembeyazdı onun için. Bir bakımdan; Ceylin gece, Ilgaz ise gündüzdü. Şimdi ise gece ve gündü...