Ateşin Kurbanı

By Elizabethstark1

510K 32.2K 36K

TAMAMLANDI! THE WATTYS 2020/TARİHİ KURGU KAZANANI Tarihikurgu #1 Tarih #1 Aşkın, iktidarın ve gücün savaşı! B... More

2020 Watty Ödülleri Kazananı
♦Bilgilendirme - Ülkeler♦
Bilgilendirme-Karakterler ♦
Bilgilendirme: Şahlar&Şahbanular
Bilgilendirme: Haritalar
Yeni Kitap!-2020/2021-Gazap Tanrısı'nın Çocukları♥♥♥
Resim & Şah ♦
Korkular & Altın ♦
Vekil & Düğün ♦
Zafer & Onur ♦
Işık & Hazine ♦
Uyanış ♦
Zafer Alayı & Aile ♦
Güven & Kızılcık Sopası ♦
Cezalandırma & İçgüdü♦
Sarhoş & Cariye ♦
Hırçın & Tutku ♦
Sorumluluk & Değişmek ♦
Buluşma & Etkilemek ♦
Odak & Kardeşler ♦
Uyuyan Güç & Zalim, Şarap♦
Masumiyetin Sorgusu & Adaletin Vicdanı ♦
Sessizliğin İnfazı & Acıyı Kucaklamak ♦
Basit & Sıradanlık ♦
Kılıç Düellosu & İhanet ♦
Müttefik & Kelime Oyunu ♦
Güç Yolu ♦
Korku Deliliği & Zalimlik Bedeli♦
Anka Kuşu & Ejderha ♦
Merdiven & Hükümdar Eşi ♦
Kuralsız Şah♦
Nemdas'ın Ruhu ♦
Aşkın Gücü♦
1. Kısım Ateşin Kurbanı Yapay Zeka Görselleri ♦
İkinci Kısım:Ateşin Işıltısı - Karakterler ♠
Tutkuyla Sevmek ♠
Gösteriş ♠
Canavar ve Küçük Kız♠
Kara Hırs♠
Maskeyi Kırmak ♠
Sen Kimsin?♠
Kırmızı İp♠
Şımarık Kız♠
Tecrübesizlik ♠
Beklenilen Kişi ve Haber♠
Sapheda'nın Gözyaşları♠
Anka'nın Çığlıkları♠
Özgürlüğü Öğrenmek♠
Gölgelerin Oyunları♠
Ufak Tefek Sohbetler/Notlar/Duyurular
Hiçliğin Zehri ♠
Şahbanu Anjali♠
Karanlık Ateş♠
Söz♠
Suyun Kızı♠
Korku ve Felaket♠
Merhamet ve Zalimlik♠
Ayna Kırıkları♠
Anka Hırsı♠
Yıldızlarla Dans♠
Acıdan Delirmek♠
Tutkunun Ölümü♠
Derin Yaralar♠
Yaşamak ♠
Diz Çöktürmek♠
Aşk Suç Mu?♠
Zamanı Gelince & Kraliçenin Ateşi♠
2. Kısım Ateşin Işıltısı Yapay Zeka Görselleri ♠
Üçüncü Kısım:Ateşin Hükmü Karakterler❦
Masumiyetim Silahım❦
Gizli Bir Sorun❦
Canavarın Hükmü❦
Oyun❦
Kurdun Adaleti❦
Yeniden Yükseliş❦
Kristal Oyunlar❦
Işığı Bul❦
Bencillik ❦
İki Kılıç❦
Medarat Yılanı❦
Karşılıklı İhanet❦
Delinin Yıldızı❦
Kendini Öldürmek❦
Şahbanu Acısı❦
Benim Hükmüm ❦
Özgür Bırakılan Kuş ❦
Çöl Köleleri❦
Güç Savaşı ❦
Zalimlik ve Kan❦
Tufan❦
Kaderi Değiştirmek❦
Kış ve İsyan❦
Işığın Teslimiyeti❦
Siyah, Mor ve Altın❦
Çölün Kızı❦
Acı Uçurumu❦
Hükümdar Hazırlıkları❦
Ateşin ve Suyun Uyumu❦
Eskisi Gibi Olmayacak❦
Delinin Savaşı❦
Yenilginin Zaferi❦
Ejderha Tacı❦
3. Kısım Ateşin Hükmü Yapay Zeka Görselleri ❦
4. Kısım : Ateşin Çığlığı - Karakterler♣
Kalplerdeki Savaş♣
Benim♣
Morun Etkisi♣
İçe Bakmak♣️
Planlar ve Gelecek♣
Hükümdar ve Baba♣
Sevgim Yetmedi♣
Orta Yol♣️
İspatlama♣
Baba Katili & Zincirler♣
Düşmanlık İçin Dostluk♣
Ölümü Düşünmek♣
Vicdan Kafesi♣
Soğuk Kibir♣
Zayıf Noktalar♣
Karanlıktaki Fısıltılar♣
Kraliçe Taşı♣
Gücün Dikenleri♣
Elimi Tut♣
Ufak Tefek Sohbetler/Sorular🔥🥀
Dikenli Gül♣
Ateşkes♣
Hüküm Bedelleri♣
Savaşçı Kalbi♣
4. Kısım Ateşin Çığlığı Yapay Zeka Görselleri ♣
5. Kısım:Ateşin Yazgısı♥
Hükümdarlık Naibi♥
Güneş'in Kızı♥
Meydan Okumak♥
Artangallı Şahbanu♥
Güzel Bir Hata♥
Düşünceler♥
Hassas Kalp♥
Tehlikeli Delilik♥
Ejderha Ateşi♥
Güç Kaybı♥
Hükümdarın Geleceği♥
Priya Tutkusu♥
Parçalanan Hayaller♥
Bilinmeyen Sızı♥
Geç Gelen Adalet♥
Bir Şahran♥
Rezil♥
Fırtına Öncesi♥
Zaferi Müjdelemek♥
Gelecek İçin Hayaller♥
Kan Yağmuru♥
Maute'nin Nefesi♥
Sashibai'nin İyiliği♥
Kendini Kaybetmek♥
Sönmeyen Ateş♥
Buzun Kıvılcımı♥
Savaş Öncesi♥
Yanan Şahbanu♥
Krisnae'nin Düşü♥
Banuşah♥
Son Emir♥
Gölge ile Savaşçı♥
Sapheda'nın Hüznü♥
Kan Oyunu♥
Krisnae&Sapheda(FİNAL)♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-1 ♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-2 ♥
♦♣♠♥Yeni Kitap♦♣♠♥
Kapaklar♦♣♠♥
❤Ateşin Kurbanı The Wattys2020 Özel Kapağı, 2020 Sohbet❤
Gölgenin Aşkı Yayında!

Boğmak♠

3K 198 437
By Elizabethstark1

Herkese Merhaba! Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı yazınız.
:) yorumlarda gelsin ama... Kendinizi belli edin lütfen.Upuzun oldu. Önceki bölümlerden de uzun oldu. Lütfen, yorumlarınızı esirgemeyin. Düşüncelerinizi belli edin.

Bölüm şarkısı ile okuyunuz. :)

Aşağıda Parinita ve Usha var.:)

İyi okumalar!

Yayınlanma :05.06.2018

Sashibai Şahlığı - Iyeka - Avlanma Bölgesi

Vilraj

Gökyüzündeki yıldızlara bakarak içkimi içiyordum. Eğlence alanından biraz uzaktaydım. Kafamı dinlemek için çekilmiştim. Aslında şu an olmak istediğim yer, denizlerdi. Gemimdi. Fakat bilerek ve isteyerek kendimi buraya bağlamıştım. Yine de burası da eğlenceliydi. İstediğim oyunları oynamama fırsat veriyordu. Özellikle ablamla oyun oynamak çok daha eğlenceliydi. Tıpkı çocukluğumuzdaki gibiydik. Tabii şu an yetişkin oyunları oynuyorduk ve bu oyunlar acımasızdı.

Şişedeki içkim bitmişti ve bu durum beni üzmüştü. Karanlıkta bir el bana bir şişe uzatmıştı. Elin sahibi Arvind idi. Bana gülümsüyordu. Şişeyi aldım ve yanıma oturdu. Onunda elinde içki şişesi vardı. Beraber eğlence alanına bakıyorduk. Orada insanlar neşe içinde dans ediyordu. Usha da birisini bulmuştu. Dans ediyordu ve neşesini saçıyordu. Fakat gözleri arada beni arasa da, bulamıyordu. Deli kadın! Beni delirtmek istiyordu ama amacına ulaşmayacaktı.

Arvind "Iyeka'dan ne zaman ayrılırız?" dedi ve bakışlarımı dans alanında ayırdım.

"Naresh'e bağlı." dedim ve içkimi yudumladım.

"Şah'ın av tutkusu." dedi ve güldüm.

"Çocuğun fırsatı yok ki, avlansın ve eğlensin. Devlet işlerinden kafasını kaldırmıyor."

"Devletin sahibi gibi gözükebilir ama aslında kölesi."

"Evet, doğru." dedim ve aramızda bir süre sessizlik oluştu.

"Sana bir şey sorabilir  miyim?" dedi ve kafamı salladım.

"Ne istersen, sor. Sana karşı her daim samimi olduğumu biliyorsun, sevgilim."

"Usha meselesi ne olacak?" dedi hissizce ve derin bir nefes aldım.

"Olduğu gibi kalacak."

"Senden şunu istiyorum. Birbirimize her daim açık olalım, önceden olduğumuz gibi. Benden bir şey asla saklama."

"Öyleyiz zaten."

"Evet, öyleyiz. Sadece benden bir şey saklarsan, bu beni incitir. Geçmişte bana her şeyini söylemiştin. Kiminle yattığını demiştin ve ben sorun etmemiştim."

"Çünkü ertesi gün sende beni aldatıyordun. İntikam." dedim gülerek ve o da güldü.

"Sana olan sinirimin eseri oluyordu."

"Haklısın. Ben olsam, ben de aynısını yapardım."

"Bana açık ol, senden Usha konusunda istediğim bu."

"Korkma, ben her daim seninle olacağım ve sana karşı açık olacağım. Söz veriyorum. Şeref sözü!"

"Vilraj, sana güveniyorum. Duygularımıza güveniyorum ama güvenmediğim şey Usha ve onunla yaşadığın aşk. Bu aşktan korkuyorum."

"Ah, sevgilim. Korkmana gerek yok, ben her daim seninim. Buna inan." diye fısıldadım ve yanağını okşadım.

"O zaman neden Usha ile aranızda bir çekim var?" dedi acı dolu bir sesle ve derin bir nefes aldım.

"Bunu cevaplamak çok zor." diye fısıldadım.

"Neyse, ben sana güveniyorum. Söz de verdin ve birbirimize her daim açık olacağız."

"Sözüm sözdür." dedim ve şişelerimizi tokuşturduk.

"Sana güveniyorum, sevgilim. Tanrıça şahidim olsun ki,  seni sevmekten asla vazgeçmeyeceğim. Ne olursa, olsun. Kim olursa, olsun."

"Biliyorum." dedim ve nazikçe onu öptüm.

Sonra ayağa kalkmıştık. Eğlence bitmiş gibi gözüküyordu. Yanımıza Naresh ile bastonuyla gezen Sandhya çadırlarına çekiliyorlardı. İkisi de mutlu gibi gözüküyorlardı. Parinita ise arkalarından onlara bakıyordu. Bu kızda hoşuma gitmeyen bir şeyler vardı. Kendisini bir şeyler sanıyor gibiydi veya ikili oynuyordu demek daha doğru olurdu. Hem neşeli, tatlı gözüküyordu hem de sinsi lafları vardı. Ablama bu yaramaz kızı diyecektim. Ayrıca Sandhya'yı da uyarmalıydım.

Arvind'in beni dürtmesi ile Şahten'e bakmayı kestim. Beraber çadırımıza gitmiştik. Üstümdekileri çıkarmıştım. Arvind de çıkarmış ve yanıma uzanmıştı. Arkasını dönmüştü. Demek hemen uyumak istiyordu. Hemen uyumasını istemiyordum. Bende omzundaki kölelik damgasını öpücüklere boğarak bana dönmesini sağlamıştım. Ardından ona sarıldım ve güldü.

Arvind "Ben seninle ne yapacağım, Vilraj?" dedi gülerek.

"Bilmem. Benimle birçok şey yapabilirsin. Eğlenceli bir adamım." dedim.

"Benim için yaramaz bir oğlan çocuğusun, biliyor musun? Sürekli seni kontrol altında tutmam lazımmış gibi geliyor." dedi ve güldüm.

"Evet, senin bu olgun ruhunun yanında ben çocuk ruhlu kalıyorum."

"Olsun. Ben seni böyle de seviyorum."

"Biliyorum, beni sevdiğini biliyorum. Korkum, bu sevgiye karşılık verememek ve seni incitmek. Zaten hayatında incinmiş birisin, birde ben seni incitirsem ne olur?" dedim ve güldü.

"Beni incitmezsin, korkma."

"Bence de, Arvind. Benim aşkım, benim sevgilim." dedim ve onu tutkuyla öptüm.

Öpücüğün etkisi tutkuya dönüşmüştü. Onunla olmak güzeldi. Benim için güvenli bir limandı. Öpücükleri ise huzurdu. Onu seviyordum, dokunuşlarını seviyordum, öpücüklerini seviyordum. Bana hissettirdiklerini seviyordum. Hiçbir şeyin bunu bozmasını istemiyordum. Ruhlarımızın dansının bozulmasını istemiyordum. Sonuçta ben Arvind'in ruhuna aşık olmuştum. Aşk, bir ruhların uyumunun büyüsüydü. Benim ruhum ise Arvind ile uyumluydu. Belki de Usha. Belki de hiçkimse ile uyumlu değildi.

Sabah ise aşk sarhoşu olmanın verdiği keyifle kalkmıştım. Islık çalarak banyo suyumu hazırlatmıştım ve kısa bir duş almıştım. Çadıra döndüğümde ise Arvind'in saçlarını kuruttuğunu gördüm. Demek ki benden sonra o da duş almaya gitmişti.Gülümsedim. Saçlarını ellerimle bozdum  ve kaşlarını çatmıştı.

Arvind "Saçlarıma dokunmanı sevmiyorum." dedi ve güldüm.

"Dün gece böyle demiyordun." dedim gülerek ve sırıttı.

"Aşka sarhoş iken kurallarımı yıkabilirim, sevgilim." dedi ve ona arkadan sarıldım. Boynunu öpmüştüm.

"Aşka aşık olmayı seviyorum, biliyor musun? Ve sen benim aşka olan tutkumu artırıyorsun." 

"Vilraj, bende senin bu hallerini seviyorum. Aşka aşık olmanı seviyorum. İkimize ait olan bu dünyayı seviyorum." diye fısıldadı ve çadır açıldı.

İçeri gelen Usha idi.Beyaz, omuzlarını açıkta bırakan bir gömlek giymişti. Belinde siyah korse vardı. Pantolonu siyahtı. Kılıcındaki kırmızı ip ise dikkat çekiciydi. Bana olan sevgisini hatırlatıyordu. Koyu saçları açıktı ve sürmeli gözleri davetkardı. Bizi yakın görmek, hoşuna gitmemişti. Kaşlarını çatmıştı.

"Kapı çalma huyun yok mu senin?" dedim sertçe.

Usha "Çadırda kaldığını hatırlatırım!" dedi sinirle.

"O zaman neden buradasın?" dedim ve Arvind'e sarılmayı bıraktım.

Usha'nın karşısına geçmiştim. Bana meydan okurcasına ellerini beline koymuştu ve karşımda dikiliyordu. Cesurdu ve kendinden emindi. Her an benimle savaşmaya hazırdı. Kılıcımı çıkarsam, tereddüt etmeden kılıcını çıkarırdı ve benimle dövüşürdü. Geçmişte keyiften kılıç düellosu yapıyorduk. Birbirimizi yenmek için hırslanırdık. Sonuç ise aşkla dolu gülüşmelere dönerdi.

"Neden buradasın?" dedim gözlerine bakarak.

Usha "Kahvaltı için bekleniliyorsunuz." dedi cesurca.

"Senin çağırman haddin değil!"

"Unutma, bende bir korsanım." dedi ve güldüm.

"Korsan mı, casus mu? Buna karar verelim istersen, Usha-i Ezdae." dedim alaycı bir şekilde.

"Her zaman yaptığını yapıyorsun! Yargısız infaz. Beni bir kerecik dinlemedin ve şu piçe inandın." dedi sinirle ve Arvind'i gösterdi.

"Diline hakim ol yoksa keserim." dedim soğukça ve güldü. Sonra dibime kadar gelmişti. Oldukça davetkardı. Kokusu ise bildiğim gibiydi. Uçsuz bucaksız okyanusların hırçın deniz kızlarının kokusuydu.

"Keser misin? Lütfen, Vilraj dilimi keser misin? Bana haddimi bildir, hadi." dedi alaycı bir cilveyle ve aramıza Arvind geldi.

Usha'yı ittirmişti ve Usha ona ters ters bakmıştı. Arvind ise soğuk duruşu ile onun karşısındaydı.

Arvind "Vilraj tereddüt edebilir ama bir gece, ansızın o küçük dilini keserim ve dışarıdaki o aç av köpeklerine yediririm Usha. Duydun mu, beni?" dedi soğuk ve karanlık bir sesle.

Usha "Sen kimsin?" dedi sinirle.

"Beni tanımana veya bilmene gerek yok. Şu cümle yeter beni tanıman için. Seni yenen adamım ve şimdi git."

"Bu iş burada bitmedi!"

"Senin olduğun ortamda sakinlik olamaz, casus."

"Tamam, tamam. Yeter! Hadi, kahvaltıya gidelim. Şah yeğenim bekletilmeyi sevmez." dedim sertçe ve ikisi susmuştu.

Sonra üçümüz çadırdan çıktık. Usha önden gitmişti. Huysuzdu. Açıkçası onu umursayacak değildim. Masadaki yerlerimizi almıştık. Sandhya'nın yanındaki 2 sandalye boştu. Küçük kız, bana gülümsemişti. Naresh ile alaycı bir şekilde bana bakıyordu. Bir an için karşımda ablamı görür gibi olmuştum. Naresh'in saçları, gülüşü Abhay olabilirdi ama ablam gibi baktığı gerçeği değişemezdi. O Anjali'nin oğluydu.

Naresh "Geç geldiniz, dayı? Neden? Ufak bir savaş mı çıktı?" dedi alaycı bir şekilde.

"Önemsizdi. Sadece Usha'ya edepli olmasını söylüyordum. Kapısız bir yere dalar gibi çadıra daldı." dedim ve tabağıma bir parça börek almıştım.

Usha "Sizde daha uslu dursaydınız!"

"İki sevgili birbirine sarılı olabilir, bundan tuhaf ne var?" dedim alaycı bir şekilde.

"İki aşık, iki sevgili. Çok iyiymiş." diye homurdandı.

Naresh "Kavga etmeyin." dedi ve ikimize baktı.

Sandhya "Naresh, bugün ben ava gelemeyeceğim. Kendimi halsiz hissediyorum ve bileğimi fazla zorlamak istemiyorum." dedi ve Naresh'in bakışları yumuşamıştı.

"Eğer ağrıyorsa, konağa dönebiliriz."

"Ah, abartma! Sadece biraz halsizim." dedi ve tabağındakilerle oynadı.

"Merak etme Naresh. Küçük hanımınla ben ilgilenirim." dedim gülerek.

Parinita "O zaman bugünkü av arkadaşın ben olurum, kardeşim. Av becerilerini bana gösterirsin." dedi tatlı bir sesle ve Naresh sevgilisine baktı.

Naresh "Tamam o zaman." dedi ve kahvaltıya sıradan sohbetlerle devam ettik.

Kahvaltıdan sonra çadırıma geri dönmüştüm. Daha sonra Naresh ve ekibi ava gitmişti. Bu ekibe Arvind de dahil olmuştu. Naresh ben gelmeyince, onu yanına almıştı. Arvind de kabul etmişti. Atları ile gitmişlerdi. Bende Naresh'e söz verdiğim gibi küçük hanıma bakıcı olacaktım. Çadırının içine girdiğimde Sandhya oğlu ile ilgileniyordu. Beni görünce gülümsemişti. Minik oğlanın ilgisi ise annesindeydi. Kime benzediğine dair bir fikrim yoktu ama gözleri bir Priya gözleri. Ateşin elasının rengini taşıyordu.

Sandalyeyi divana yakın yere getirmiş ve oturmuştum. Sandhya ise oğlunu seviyor ve şımartıyordu. Bebek ise etrafa gülücükler saçıyordu. 

Sandhya "Bak, bak büyük dayı burada!" dedi ve güldüm.

"Büyük dayı mı? Sandhya! Henüz o kadar yaşlanmadım.33 yaşındayım dikkatini çekerim." dedim ve güldü.

"Bak, Devilal! Küçük dayın burada!" dedi neşeyle ve bebek bana güldü.

"Bu yaşamın en masum varlıkları, bebekler."

"Kesinlikle!"

"Umarım bu masumiyeti her daim sürdürür."

"Bende bunu istiyorum. Çizgisini bozmadan yoluna devam etmesi." dedi ve kafasından minik oğlanı öpmüştü.

"Dışarı çıkıp, konuşmaya ne dersin? Biraz yürüyüş iyi gelebilir."

"Olur." dedi ve bebeği bakıcılara verdi.

Sonra beraber yürüyüşe çıkmıştık. Sandhya bir elinde bastonu ile yanımda yürüyordu. Bu küçük kız, bende hayranlık uyandırıyordu. Bir cesaret, bir yeniden doğuşun hikayesinin baş rolüydü. Ablam gibi bir güce kafa tutuyordu. Yine de hala saftı ve bunun bozulmayacağı açıktı. Eh, bende onun yerine saflığı bozabilirdim.

"Nasılsın bakalım?" dedim ve güldü.

Sandhya "İyidir, sen nasılsın?"

"Bende iyiyim. Ablamın mektubunda neler var?" dedim ve yüzünü ekşitti.

"Sevimsiz haberler! Usha'nın bana özel haberler mektuptaydı. Alesha ve Baruka'ya makamlarını geri vermiş. Neraja burnumun dibine girmiş. Tanrıçam! Pietr görseydi, kardeşinden utanırdı."

"Pietr kimdi?"

"Eski nişanlım." dedi kısık bir sesle.

"Ah, Sandhya. Hepsiyle uğraşırsın. Özenle ve tek tek."

"Sadece kuralları bozmam gerektiğini görüyorum, Vilraj. Alesha ve Baruka, kural dışı olarak unvanlarını aldılar ise artık haremde kuralların bozulduğunu gösterir."

"Harem leş bir yer, küçüğüm ve orası kurallarını çoktan yitirdi. Açıkçası ablam oraya düştüğü için üzülüyorum. Gençliğini, güzelliğini altın bir kafeste hapsetti ve hepsi dayımın hırsı yüzünden oldu."

"Ablanın gittiği günü hatırlıyor musun?" dedi merakla.

"Evet, yağmurlu bir sabah gitmişti. Uyandığımda yanımda değildi. Oysa birbirimize sarılıp, uyumayı severdik. Uyandığımda sarıldığım yastığı vardı. Anneme sormuştum ve gözleri yaşlı bir şekilde mutlu olacağı bir yere gitti demişti. Onun gidişiyle en yakın arkadaşımı kaybetmiş oldum. 7 yaşından korsan oluncaya kadar bir yalnızlık yaşadım."

"Gerçekten mi?"

"Bakma sen bizim kavga ettiğimize. Birbirimizi çok seviyoruz. Çocukken oyunlar oynardık ve diğer kardeşlerimizi aramıza almazdık. Onun gidişi, beni derin bir yalnızlığa sürükledi. Ona bir süre kızsam da, daha sonra affettim çünkü aç olan karnım doymaya başlamıştı."

"Anjali çocukluğunda nasıldı?"

"Kanta olacak, Sandhya. Kanta'nın çocukluğunu biliyorum, Anjali'nin değil. O, neşeli bir genç kızdı. Lilave gibi somurtkan değildi. Gecekondunun erkekleri ona deli olurlardı. Bir gülüşü, bir bakışı peşindekileri delirtirdi. Altından bir güzelliği vardı ve babam onun zengin birisiyle evlenmesini istiyordu. Ona göre bu güzellik bir gecekondu genciyle harcanmamalıydı."

"O zaman aşık olduğu vardı."

"Hayır, yoktu. Kanta asla aşık olmadı çünkü onun hayali aşk olmadı. Onun hayali bir Anka Kuşu olmaktı."

"Ve oldu."

"Evet, oldu. Onun hayatı bir başarı hikayesi. En dipten, en yukarıya çıkmanın hikayesi. Ondan ilham al. Pes edeceğin zaman ablamı aklına getir. Onun yaşadıklarını azçok biliyorsun. Yine de pes etmedi ve  zirvede yerini aldı. Hayaline kavuştu."

"Anjali güzelliğinin yanında zekasını da kullandı. Basit birisi olduğunu göstermedi."

"Kesinlikle. Hırslı, tutkulu  ve azimli."

"Şaşırıyorum. Neden ablanın yanında değilsin? Neden benim yanımda savaşıyorsun? Ablandan bahsederken ona olan hayranlığın çok açık." dedi ve güldüm.

"Çünkü Sandhya, ablam zehirlendi. Güç onu değiştirdi ve benim tatlı ablamı aldı. Birilerinin ona haddini bildirmesi gerekiyor."

"Ya yarın ileride ben zehirlenirsem, ne olacak?"

"Yanında ben varım. Ben olduğum sürece zehirlenmezsin."

"Ablana da bunu yapabilirdin."

"Ablam bu yolu yalnız yürümeyi tercih etti." 

"Ya ileride ablanla karşı karşıya gelirsen ne olacak?"

"Ablamla karşı karşıyayız zaten."

"Anlamıyorsun. Şu an hala ablanı hala sevdiğini görüyorum. Onu seviyorsun, ona hayranlık duyuyorsun. Ya bir gün keskin bir şekilde seçim yapman gerekirse, ne olacak? Bir şey olursa, hala ablanı sevmeye devam edecek misin?"

"Ablamı seveceğim ama ona karşı savaşmayı bırakmayacağım. Ah, konu ablam değildi. Nereden nereye geldik."

"Konu neydi? Ablanın mektubuydu."

"Evet, mektup. Mektupta başka neler vardı?"

"Anjali, Şah Abhay'ı anmış." dedi ve şaşırdım.

"Tanrıçam, sonumuzu getiriyor olmalısın veya Krisnae kötü bir şaka yapıyor olmalı. Tanrıça aşkına bu çok saçma! Anjali ve Abhay'ı anmak mı? Olmadı gitsin, Sapheda Rahibelerine katılsın da vicdanı daha temiz olsun." dedim alaycı bir şekilde.

"Dalga geçme, gerçekten bunu yapmış.Of, Anjali'yi bir rahibe olarak hayal edemiyorum." dedi gülerek.

"Naresh'in  tepkisi ne oldu?" dedim merakla.

"Çok kızdı. Babasından bu kadar nefret etmeye hakkı yok."

"Annesine ceza verdi mi?"

"Hayır, buna engel oldum."

"Şimdi buna iyi mi oldu yoksa kötü mü oldu desem, bilemedim."

"Vilraj, böyle hassas bir konuda Anjali'ye saldıramam. Naresh'i ona karşı dolduramam. Hayır, bu bana yakışmazdı."

"Haklısın, küçüğüm. Çok haklısın. Anjali kıymetini bilmeli. Çok asil bir düşmana sahip." dedim şefkatle ve gülümsedi.

"Arzum, adil bir savaş olması." diye mırıldandım.

"Adil bir savaş istemekte haklısın. Bu arada sana bir uyarıda bulunacağım."

"Ne?"

"Parinita. Ona dikkat etmeni istiyorum. Oldukça sinsi ve yılan. Tatlı ve samimi davranıyor ama aslında yılan."

"Parinita mı? Çok samimi!" dedi şaşkınca.

"Ah, saf Sandhya. Ben seninle ne yapacağım? Elbette samimi olacak yoksa içindeki zehri nasıl saklasın? Ona dikkat et."

"Aklımda tutacağım." diye mırıldandı.

"Krupa seni sevmiyordu ama belli ediyordu. Bu onu tehlikesiz yapıyor. Fakat Parinita sana samimi davranarak, senin hakkındaki düşüncelerini gizliyor."

"Bana karşı samimiyetine inanmak istiyorum, Vilraj. Bu kadar güzel bir yüzün, tatlı davranışların altında çirkinlik olamaz."

"Olabilir, tatlım. Olabilir. Her güzel yüzün bize iyi davranacağına inanmamalıyız. Hayat bana bunu öğretti."

"Dediklerini aklımda tutacağım." dedi sessizce.

Daha sonra başka konulardan bahsetmiştik. Sandhya kendisini iyi hissetmediği için çadır alanına geri dönmüştük. Sersem gibi olduğunu demişti ve dengesi yoktu. Birkaç defa düşer gibi olacak iken, onu ben yakalamıştım. Sağlam bir şekilde çadırına götürmüştüm. Hatta isteği üzerine ayak bileğine masaj yapmıştım. Bu onu mutlu etmişti.

Sandhya "Ay, çok iyi geldi." dedi mutlu bir şekilde.

"Naresh mi daha iyi masaj yapıyor yoksa ben mi?" dedim şakacı bir sesle.

"Üzgünüm ama Naresh." dedi gülerek.

"Ayıp ama bu yaptığın. Beni masaj için kullandın, farkında mısın?"

"Niyetim gayet masumdu. İhtiyacım vardı ve sende ihtiyaç sahibi birine yardım ettin."

"Yardımsever kalbimi kullandın."

"Vilraj!" dedi ve güldüm.

"Tamam, tamam hadi küçüğüm. Birazcık dinlen. Çadırına bitki çayı göndereceğim."

"Midemi bulandırırsa, içmem."

"İç ve rahatla. Naresh'e söz verdim ama sen bu sözü tutamam için elinden geleni yapıyorsun."

"Söz veriyorum, seni Naresh'e öve öve bitiremeyeceğim."

"Sözünü tut. Hadi, görüşürüz." dedim ve çadırdan çıktım.

Etrafta insanlar koşturuyordu. Av ekibinden kimse yoktu. Sandhya dinlenmeye çekilmişti ve kendime yeni bir iş bulmam lazımdı. Boş durmayı seven birisi değildim. Belki Arvind sandığa birkaç kitap koymuş olabilirdi. Onun can sıkıcı felsefe kitaplarını okurdum. Çadırıma gidecek iken yolumu Usha kesmişti. Sürmeli gözlerini bana dikmişti.

"Ne var?" dedim soğukça.

Usha "Konuşmamız gereken bir konu var. Yıllardır bekleyen bir konu bu."

"Ben konuşacak bir konu bilmiyorum. Çekil şimdi."

"Çekilmiyorum. Beni dinlemezsen, bağırırım ve herkes buraya bakar."

"Umurumda mı sence?" dedim ve gülümsedi.

"İyi sen istesin. Beni hafife almayacaktın."

"Göster bakalım gücünü." dedim alaycı bir şekilde.

"İmdat, yardım edin! Taciz..." diye bağırmaya başladığında ağzını kapattım.

Dediği olmuştu, insanlar bize bakıyordu. Özellikle bana sert bakıyorlardı. Ben ise bu cadının pisliğini temizleyecektim.

"Korkmayın, korkmayın böyle bir şey yok. Değil mi, Usha? Hepsi birer şakaydı." dedim ve ağzını açtım.

Usha "Evet, hepsi şakaydı. Kötü bir şaka yapılmıştı ve bedelini ödettim." dedi tatlı bir sesle ve insanlar homurdanarak işlerine devam ettiler.

"Yürü, yürü başımın belası. Hadi, konuşalım." dedim ve çadırımın içine girdik.

Üstümdeki ceketi çıkardım ve askıya astım. Sonra divana oturmuştum. Usha ise arsızca yanıma oturmuştu. Yüzünde ise baştan çıkarıcı bir gülümseme vardı. Onun bu gülümsemeleri genelde zafer kazandığında ortaya çıkardı veya beni ciddi anlamda baştan çıkarmak istediği zaman. Şu anki duruma göre ilk ihtimal daha olasıydı.

"Evet, istediğini aldın." dedim ve güldü.

Usha "İstediğimi alsaydım şu an öpüşüyor olurduk." dedi gülerek.

"Edepsizleşme!" dedim sertçe.

"Sanki sen benden daha edeplisin."

"Evet, ben sana bir hanımefendi muamelesi yapıyorum ama sen edepsiz, arsız bir fahişe gibi davranıyorsun."

"Lütfen, kalbimi kırıyorsun." diye mırıldandı.

"Sende kalp olsaydı, yıllarca önce benim kalbimi kırmazdın." dedim ve iri gözlerinde hüzün belirdi.

"Sende benimkisini kırdın." dedi yavaşça.

"Evet, konumuz kalp kırmak değil. Ne istiyorsun?"

"Konuşmak istiyorum."

"Konuşalım. Konuşursak, istediğini elde edecek misin?" dedim ve yüzünde tekrardan yaramaz bir ifade belirdi.

"Bilemem bence konuşmadan da elde edebilirim." dedi kulağıma yaklaşarak ve onu nazikçe ittim.

"Bence sadece konuşalım. Bu daha mutlu oluruz."

"İyi o zaman. İkimizde biliyoruz ki, beni nikah günümüzde terk ettin ve Ezdae ailesini darmadağın ettin."

"Bunu hakkettin. Az bile yapıp, yapmadığımı düşünmüyor değilim. Acaba seninde dilini oracıkta kesse miydim?"

"Acımasız olduğunu biliyorum ve bundan korkmuyorum. Dilimi kesseydin yine peşini bırakmazdım."

"Daha sessiz olacağın kesindi." diye homurdandım ve güldü.

"Vilraj, neden beni o gün dinlemedin ki?"

"Çünkü hakketmedin. İhanetin kanıtı için o mektuplarda yazılanlar yeterliydi." dedim sinirle.

"Değildi. Beni dinlemedin, Vilraj. Beni dinlemedin ve düğünü bozdun." dedi acı bir sesle.

"Hala beni suçluyorsun, farkında mısın? Sanki yüzümden oldu. İhanet eden ben değilim, sensin. Beni kendine aşık ettin ve kullandın. Şimdi ise karşıma geçmiş beni dinlemedin diyorsun." dedim öfkeyle.

"Bende sana aşık oldum. Aşık olmasaydım, yıllardır peşinden koşmazdım. Aşık olmasaydım, Ezdae Korsanları'nın Kaptan'ı Usha-i Ezdae olarak mutlu olurdum. Oysa şu an karşında Usha olarak buradayım. Yine Usha olarak ben sevdiğim adamı istiyorum. Hatalar yapsam da, bana geri döneceğini biliyorum. Beni sevdiğini biliyorum. Neden aramızdaki engelleri kaldırmıyorsun?"

"Ben seni sevmiyorum!" dedim ama bunun kocaman bir yalan olduğunu onun inanmamış gözlerinde görmek mümkündü.

"Hayır, sen beni seviyorsun. Ben seni seviyorum. Sadece ben çok büyük yanlışlar yaptım ve sende beni sertçe cezalandırdın."

"Bu olay çok basit değil, Usha. Bu olay çok basit değil."

"Neden? İkimizde bedelini ödedik işte. Neden hala uzatıyorsun ki?"

"İlk aşkımın bir erkek olduğunu biliyor muydun? Anlatmış mıydım?" dedim bıkkın bir sesle.

"Hayır. Hatırlarsan, birbirlerimizin eski sevgililerini kıskanıyorduk ve bahsetmiyorduk."

"Onunla çok mutluydum. Çocukça bir şeyler yaşıyorduk ama adı üstünde aşktı. Sonunda ne oldu biliyor musun?"

"Ne?"

"Beni kullandı. Kaptanıma benden daha yakın oldu ve terfi aldı. Ardından yükselişimi önlemek için ölüm emrimi verdi. İhanet etti. Ah, sonunu unutamam."

"Sonunda ne oldu?" dedi merakla.

"Öldürdüm. Kendi ellerimle ağlaya ağlaya onu boğdum ve leşini denize attım. İhanetinin bedelini böyle ödedi." diye fısıldadım ve Usha yutkundu.

"O zaman ben şanslıyım." diye mırıldandı.

"Gördüğün gibi bana ihanet eden ilk sevgilim değilsin. Senin ondan ne farkın vardı, biliyor musun? Çünkü sen bensin, Ishata. Bunu gördüğüm için sana dokunamamıştım fakat çevreni öldürmek istemiştim." dedim ve eline almış olduğu kırmızı ipe güldüm.

"Sen bensin, ben senim. Bugünden ölüme dek." dedik aynı anda ve güldük.

Usha "Görüyorsun, Vilraj. Biz hala aynıyız." dedi masumca.

"Değiliz. Hem benim hayatımda Arvind var." dedim ve güldü.

"Tanrıça aşkına! Ben ilk geldiğim zamanlarda da o vardı ve kolayca ilişkiniz bitmişti. Şu adamda ne buluyorsun, anlamıyorum." dedi gözlerini devirerek.

"O benim naif yanım. Benim olgun yanım."

"Senin sinsi yanın değil mi?" dedi ve güldüm.

"Evet, sinsi."

"Açığımı buldu ve beni harcadı. Yapmasaydı şu an çok mutlu olurduk."

"Koca bir yalan!" dedim gülerek.

"Yalanmış." dedi ve küfretti sessizce.

"Sıkılırdık, kabul et."

"Sıkılacağımızı sanmıyorum. Ben bir ömür boyu o mavi gözlerine bakmak istiyorum. Senin deniz kızın olmak istiyorum. Siren olup, sadece sana şarkılar söylemek istiyorum."

"Sirenler denizcileri şarkıları ile öldürür." dedim ve bana yaklaştı.

"Ben seni öldürmezdim."

"Öldürdün işte. Kabul et." dedim ve ona baktım.

"Asıl sen beni öldürdün." dedi ve yüzü yüzüme yaklaştı.

Gözlerimi kapattım ve o tanıdık kokusu beni esir aldı. Deniz kızımdı. Benim asi, hırçın ve vazgeçemediğim deniz kızımdı. Beni kendisine esir etmişti. Ona duyduğum aşk, tutku hiçbir şekilde tarif edilemezdi. Dudakları dudağıma değecek iken parmağımı koydum.

"Git, Usha. Daha fazlasını beklemen ne yazık ki, büyük bir hayalcilik. Sen ve ben, hiçbir zaman biraraya gelemeyiz. İhanet, bu hayatta affedemeyeceğim en zor şey. Seni boğmam için beni zorlama." diye fısıldadım.

Usha ise bir şey demeden kalkmıştı. Çadırdan çıkacağı sırada Arvind ile çarpışmıştı. Sonra hızla gitmişti. Arvind ise onu görmekten hoşlanmamıştı ve kaşlarını çatmıştı. Bana baktı ve omzumu silktim.

Arvind "Ne oldu?" dedi soğukça.

"Bir şey olduğu yok. Eski defterleri açtık." dedim ve yanıma oturdu.

"Eski defterler mi?"

"Evet, ihanetle bir kez daha yüzleştim. İçim bir kez daha acıdı." dedim ve derin bir nefes aldım. Arvind ise, elini omzuma koydu.

"Korkma, yanında ben varım ve hep olacağım. Ben sana her daim sadığım." dedi ve ona baktım.

"İşte bu yüzden beni bırakmanı istemiyorum." dedim ve onu dudağından öptüm. Nazik ama derin. Anlamlı ve aşk dolu  bir öpücüktü.

"Söz veriyorum, seni asla bırakmayacağım." diye fısıldadı ve gülümsedik.

Arvind bana tüm günü anlatmıştı. Naresh'in avcılıkta yeteneğini öve öve bitirememişti. Parinita ise oldukça usluydu. Buna inanmak istemiyordum. O kız bir yılandı ve ne zaman sokacağı belli olamazdı. Gözüm o kızın üstündeydi.

Akşam yemeği için hazırlanmıştık. Bu gecede eğlence olacaktı. İnsanlar dans edecek, av ateşi canlı bir şekilde yanacak ve böylece bugünkü av ganimetleri için Parsmat'e şükranlarımızı sunacaktık.

Yemek oldukça neşeliydi. Usha ise oldukça dikkatimi çekiyordu. Omuzlarını açıkta bırakan, bir elbise giymişti. Elbisesi dekolteliydi ve gözlerim geçen olduğu gibi göğüslerine gidiyordu. O ise benim ona baktığımı gördükçe, dudaklarını ısırıyordu.  Naresh öksürmüştü ve ona baktım.

Naresh "Kendimi burada kaybetmiş gibi hissediyorum." dedi ve Sandhya güldü.

Sandhya "Neden?"

"Çünkü avlanıyorum. Özgürce yapıyorum ve bu çok hoşuma gidiyor."

"İleride çocuklarımızla da yaparsın."

"Aile saadeti!" dedim sırıtarak.

Parinita "O zamanda Iyeka'nın kapısı sizlere açık olacak."

"Evi zaten. Neden kapısının açılıp, açılmaması için izin alsın ki?" dedim ve içkimi yudumladım. Şahten ise hoşnutsuzca bana baktı.

"Lafın gelişiydi." dedi sinirle.

"Her lafınızda bir damla zehir var, Şahten."

Naresh "Her neyse. Bu arada dayı sana teşekkür ederim, Sandhya'ya iyi bakmışsın."

"Benim için büyük bir şereftir."

Arvind "Şah, sizin abarttığı kadar iyi ilgilenememiştir. Gözdeniz de bana bu konuda katılıyordur." dedi ve bana göz kırptı.

Sandhya "Ah, Arvind haklı. Hiç memnun değildim ama sevgilimin dayısı olunca göz yumdum." dedi şakacı bir şekilde.

"Küçüğüm bu yaptığın  büyük terbiyesizlik." dedim.

Usha "Küçük bir çocuktan birisine bakıcılık yapmasını istemek, oldukça hatalı bir şey." dedi ve göz göze geldik.

"Sana sorulduğunu duymadım. Her şeye burnunu sokmaktan vazgeçsen, iyi olur!" dedim sertçe ve güldü.

"Ah, Vilraj. Hala öğrenemedin mi? Sen nerede isen, ben oradayım." dedi ve Arvind güldü.

Arvind "Dikkat et, bana çarpmayasın Usha. Sandığın kadar yakın değilsindir." dedi soğukça ve Usha'nın yüzü asıldı.

Parinita "Ah, kardeşim bugün bir mektup geldi. Shalin bir an evvel seni görmek istiyormuş ve sizi kısa sürede gönderecekmişim." dedi ve Naresh güldü.

Naresh "Bu kızın sabırsızlığı beni güldürüyor."

"Birçok hazırlık yapmış ama bende yaptım. Yoksa sıkıldın mı?"

"Ah, kesinlikle hayır. Ablam Krupa'dan daha eğlenceli bir yerdeyiz. Orası bunaltıcı, kasvetli bir yer ama ablam çok mutlu."

Sandhya "Çünkü Tabras ile uyuşan bir yapısı var."

"Kibir budalılığı." dedim ve şarabımı yudumladım.

Naresh "Dayı, ablam duyarsa sana kızar."

"Annesi de çok kızıyor ama umursamıyorum. Bu şekilde düşünürse, kızmaz."

Parinita "Ben, şehrimle uyuşuyor muyum Kaptan?" dedi ve ona baktım.

"Kesinlikle hayır." dedim ve bana tuhafça baktı. Beklediği cevap bu değil gibiydi.

"Nedenmiş?"

"Çünkü sizin bu şehre ait olduğunuza inanmıyorum. Siz hiçbir toprağa ait olamayacak kadar aykırı birisiniz. Sizi belirli bir kalıba sokamayız, Şahten." dedim ciddi bir sesle ve kızın yüzündeki donuk ifade bir gülümsemeye döndü.

"Bunu bir iltifat olarak kabul ediyorum."

"İltifat olarak kabul etmeniz, gerçekleri değiştirmez."

Naresh "Abla, dayımın kendi has iltifatları vardır. Alınmadın değil mi?"

Parinita "Alınmadım, bunu aklımda tutacağım." dedi bana bakarak ve bana kadeh kaldırdı.

Bende ona kadehimi kaldırdım ve içkimizi yudumladık. Gece eğlenceliydi. Yorulmuştum. Çadıra geldiğimde Arvind ile gülüyorduk. Çünkü askerlerden birisi kendisini rezil etmişti ve bu oldukça komikti. Üstümdekileri çıkarmıştım. Yattım. Arvind de yanıma uzanmıştı.

Arvind "Asker için kötü bir durumdu."

"Hakketti biraz." dedim gülerek.

"Arsız Usha bu gece neden yoktu?"

"Bilmem. İlgilenmiyorum."

"Acaba konuştuklarınız yüzünden mi eğlenceye katılmadı?"

"Sence Usha beni ne zaman dinledi ki, bugün dinlesin? Her daim bildiğini okudu." diye homurdandım.

"Senin dediğini yapsaydı, şu an burada olmazdı." dedi sinirle.

"Ah, sevgilim. O arsızı boş ver."

"Boş vermekle olmuyor, çevremizde bir tehlike ve ben bu tehlikeyi yok etmek istiyorum." dedi hırsla.

"Bize zararı yok." dedim onu yatıştırmak için ama yatışmaya niyetli gözükmüyordu.

"Zararı yok mu? Tanrıça aşkına, nasıl bunu diyebilirsin? Kadın her daim çevrende dönüyor! Onu öldürmeliydik."

"İhanetinin bedelini ödediğine inanıyorum. Bu ceza ona ömür boyu yetecek."

"Sana katılmıyorum. Bu kadının ölmesi gerektiğini düşünüyorum."

"Ölmesine gerek yok. Bak, ben buradayım. Senin yanındayım. Bu bize yeter." dedim ve  beni öpmüştü.

"Haklısın. Biz bize yeteriz aramıza hiçbir şey giremez." dedi ve gülümsedim.

"İşte Arvind'imden duymak istediğim şey buydu. Uyuyalım ve yarın güzel bir gün olsun." dedim ve birbirimize sarıldık.

Sabah yüzüme gelen suyla uyanıvermiştim. Yerimden sıçramama sebep olmuştu. Sonra ise karşımda gülen Arvind vardı. Tanrıça aşkına! Bunu neden yapmıştı? Neden? Ona olan bakışlarımdan eğleniyordu.

"Siktir git, Arvind!" dedim sinirle ve yastık fırlattım.

Arvind "Kızmana gerek yok. Bunu daha önce de yapmıştım." dedi gülerek.

"Yaptın ve tepkini almıştın." dedim. En son yaptığında yüzüne güzel bir yumruk yemişti.

"Biliyorum." dedi ve ayağa kalktım.

Karşısına dikildim. Hesap sormaya niyetliydim ama  o yaramaz bir çocuk gibi bana bakınca, yumuşamıştım. Kollarını boynuma dolamıştı.

"Neden bunu yaptın?" dedim.

Arvind "Nedeni yoktu. Sadece eski günlerdeki gibi olalım istedim." dedi yumuşak bir sesle.

"Beni kızdırarak mı?"

"Evet." dedi hınzırca.

"Birde ben çocuk ruhlu oluyorum. Bunu birisine anlatsam, inanmazdı."

"Aramızdaki fark bu." dedi gülerek.

Üstümü giyinmiştim. Kahvaltı için hazırdım. Dışarı çıktık ve kahvaltı alanına Arvind ile yürüdük. Kahvaltı da herkes vardı ve en son biz gelmiştik. Kahvaltının ardından ava çıkalacaktı. Bu sefer bende olacaktım. Birkaç ceylanın peşinde koşmak fena fikir değildi.  Üstelik keyfimde yerindeydi. Kendimi hafiflemiş gibi hissediyordum ve bu his mükemmeldi.

Av alanına gelmiştik. Naresh, ben ve Sandhya üçlü bir ekip olmuştuk. Arvind yoktu çünkü gelmek istememişti. Sonuçta dün avlanmıştı. Naresh Sandhya'ya hava atmak için bir ceylanı avlamıştı. Sandhya ise altta kalmamış, o da bir ceylanı vurmuştu. Daha sonra ise  bir yaban domuzu avlamıştı.

"Naresh, Sandhya iyi bir avcı olacak." dedim ve Naresh güldü.

Naresh "Beni geçemeyen iyi bir avcı." dedi ve Sandhya gözlerini kıstı.

Sandhya "Kabul et, ilk defa ava çıkan birisine göre bu zamana kadar başarılıydım. Açıkçası kendimden bunu beklemezdim."

"Ah, tatlı Sandhya. İçinde bir şeyler gizli kalmış ama sen bunu görememişsin." dedim ve gözüme bir geyik kestirmiştim.

Naresh "Dayım, haklı ışığım. Saklı bir cevherin ortaya çıktı."

"Cevherlerini ortaya çıkarmaktan asla korkma. Bırak, ışıltın karanlığı dağıtsın ve aydınlatsın." dedim ve okumla yayımı gerdim. Geyiği ürkütmek

Naresh "Dayım anlaşılan şuradaki erkek geyiği vuracak. Bu zamana kadar boynuzlu geyik avlanmadı. Hadi ama dayı. Zaten birkaç ceylanı avladın. Neden erkek geyiği istiyorsun?"

"Çünkü yeğenim, ben her daim en değerli şeyi isterim ve alırım." dedim yavaşça.

Konsantrem geyikteydi. Gerili yayımla onu avlayacaktım ve Naresh'i geçecektim. Bir kadın çığlığı  dikkatimi bozdu ve ok elimden kaydı. Çığlığın sesi ile geyikte kaçmıştı. Çığlık kesilmemişti.

"Bu sesi tanıyorum!" dedim ve telaşla sese doğru gittim. Arkamdan Naresh ile Sandhya vardı.

Ses bize yakındı. Karşımda Usha vardı. Yere düşmüştü ve el bileğini tutuyordu. Korktuğu şey ise bir yılandı. Yılan oldukça saldırgan gözüküyordu. Usha'yı ısırmış olması muhtemeldi çünkü el bileğini tutuyordu. Yılan ikinci saldıraya geçmeden hızla okla onu vurmuştum. Ölmesini garantilemek için birkaç ok daha atmıştım. Daha sonra Usha'nın yanına geldim. Canının acıdığı herhalinden belliydi. El bileğini tutuyordu. Tutmak istesem de, ilk başta direnmişti ama sonra vermişti. Yılanın ısırığı belli oluyordu.

Usha "Bırak bileğimi!" dedi hırçın bir sesle ama onu dinlemeyecektim.

"Sus!" dedim sertçe ve bileğini ağzıma götürdüm.

Kanı emdim ve tükürdüm. Emdim ve tükürdüm. Böylece zehri varsa, bile gitmişti. Zehirsiz olması daha muhtemeldi ama işimi şansa bırakmak istemiyordum.

"Nasıl oldu bu?" dedim ve cebimdeki mendili çıkardım.

Usha "Tek başımaydım. İlk başta atımı ürküttü ve düştüm. Sonra ise bana saldırdı, ısırdı." dedi ve bileğini bağlamıştım.

Naresh ise yılana bakıyordu. Kaşları çatıktı ve oldukça dikkatliydi. Sandhya da bakmıştı.

Sandhya "Zehirsiz." dedi ve ona baktım.

"Nasıl anladın?" dedim.

"Artangal da, şifacılık hakkında dersler alırken yılan zehirlerini inceleme fırsatım olmuştu. Bunun dişleri, zehirli olanlarından daha farklı." dedi ve yanımıza geldi.

Daha sonra ısırığa bakmış ve emin olmuştuk. Zehirsizdi. Ben neden korkmuş ve zehirli gibi emmiştim? Salaklıktı bu yaptığım. Usha'ya karşı yaptığım bir salaklıktı. Usha ise bana gülümsüyordu.

Usha "Hala beni önemsemen, çok hoş." diye mırıldandı.

"Sus ve kamp alanına gidelim." dedim sertçe.

"Yürüyecek kadar kendimi iyi hissetmiyorum." dedi ama yürüyebileceğini adım gibi biliyordum.

"Bela mısın? Oldukça iyisin. Yaran derin değil."

Naresh "Dayı, iyi gözükmüyor." dedi alaycı bir sesle.

"Sende mi?"

Sandhya "Yılan ısırığı zehirli veya zehirsiz olsa da, ciddidir. Hafife alınmamalı."

Naresh "Duydun!" dedi alaycı bir şekilde.

"Şaka mısınız?"

Usha "Azıcık centilmen olabilirsin."

"İyi o zaman." dedim ve yürümesine fırsat vermeden kucağıma aldım.

O ise gülümsemişti. Gözlerindeki ifade tamamen saf mutluluktu. Az önce acıdan kıvranan kadın gitmişti ve yerine bildiğim Usha gelmişti. Bilerek kollarını boynuma dolamıştı. İri gözleri bendeydi ve oldukça küçük bir kız çocuğu gibiydi. Başını omzuma yaslamıştı. Sanırım şu an ondan mutlusu yoktu.

Naresh "Dayı, centilmenlikte seni örnek alacağım." dedi alaycı bir şekilde.

"Evet, evet bende annene bu çocuk neden böyle oldu diyeceğim?" dedim sinirle ve güldü.

"Ah, dayı. Kibarlıkta bir numarasın." dedi gülerek ve somurttum.

Usha ile aynı atın üzerinde gelmiştik. Bizi karşılamışlardı ve Naresh'in emri ile hekim hemen Usha ile ilgilenmişti. Onu hekimin çadırında bırakmıştım. Kendi çadırıma girdiğimde ise karşımda sinirli Arvind vardı. Ah, birde şimdi onunla mı uğraşacaktım? Beni Usha ile görmüştü ve görünene göre bu onu deli etmişti.

Arvind "Ne oldu?" dedi soğukça.

"Bir şey olduğu yok. Yılan ısırığı." dedim soğukça.

"Yılanı yılan ısırır mı?" dedi sinirle.

"Isırırmış!"

"Kim buldu?"

"Ben buldum."

"Buldun ve onunla ilgilendin. Çok iyi. Çok güzel." dedi gülerek. Sinirden gülmüştü.

"Benim bir suçum yok! İyilik yaptım." dedim ve karşıma dikildi.

"O senin hiçbir iyiliğini hakketmiyor, anlıyor musun? O, sana layık değil. O, senin nefretini sonuna kadar hakkediyor." dedi öfkeyle.

"Evet hakkediyor." dedim sinirle.

"O zaman bırak, ne hali varsa görsün." dedi ve ona baktım.

Yanağını okşamıştım ve bu onu sakinleştirmişti. Onu anlıyordum. Çok iyi anlıyordum. Korkuyordu. Beni kaybetmekten korkuyordu. Bu hayatta sahip olduğu tek şey, yegane şey bendim. Hayat ona asla gülmemişti. Hayat, ona acıları sunmuştu ve verdiği tek ödül bendim.

"Korkma, ben seninle mutluyum. Sen benim için en iyi olansın." diye fısıldadım.

Arvind "Korkuyorum." dedi sessizce.

"Korkma, sevgilim. Korkma. Sadece karmaşık bir şeyler var ve onu tek çözecek kişi benim. Ben düğümün çözümünü senden yana kullanıyorum."

"Bunu sakın bozma o zaman." dedi ve dudakları dudaklarımı buldu.

Onu kendime çekmiştim. Nazik ve masumdu. Her zamanki gibiydi. Dudaklarımız ayrıldığında ise birbirimize gülümsedik. İşte fırtına bitmişti ve güneş kendisini göstermişti. Onun kırık kalbini düzelttiğim için mutluydum.

Akşam yemeği için üstümü değiştirmiştim. Arvind ise gelemeyecekti. Çünkü başı ağrıyordu. Karanlık bir ortamda uyumaya ihtiyacı vardı. Havalardan veya sinirden dolayı başı çok kötü ağrırdı. Sanırım bu sefer sinirdendi. Birazcık bir şeyler atıştırmıştı. Daha sonra yatağımızda yatıyordu. Elimi alnına koydum. Eh, en azından ateşi yoktu.

"İstersen, yanında kalabilirim." dedim.

Arvind "Ah, hayır. Git ve eğlen. Uyku iyi gelecektir. Karanlığa ihtiyacım var." dedi ve gülümsedi.

"Bir şey olursa, mutlaka beni çağır."

"Tamam."  dedi ve çadırdan çıktım.

Akşam yemeği oldukça güzeldi. Usha, kendi çadırında kalmayı tercih etmişti çünkü dinlenmesi lazımdı. Aslında benim tanıdığım Usha dinlenmezdi. Hasta olsa bile her daim etrafta olurdu. Şu an burada olmaması çok tuhaftı. Onun sessizliği nedense tuhaftı.

Gece ise içkiyi haddinden fazla kaçırmıştım. Sarhoş olmaya yakındım. Eğlencenin içinde kendimi kaybetmiştim. Gece dağıldığında ise kendimi Usha'nın çadırının önünde bulmuştum. Sahi, buraya neden gelmiştim ki? Ah, şimdi hatırlamıştım. Nasıl olduğunu soracaktım. Evet, evet. Bunun için gelmiştim.

İçeri girdiğimde Usha masasında bir şeyler yazıyordu. Beni görünce şaşırmıştı ve hızla yazdığını kitabının arasına koymuştu. Sonra ayağa kalkmış ve karşımdaydı. Sadece uzun, beyaz gömleği vardı. Bileğindeki yara ise benim mendilimle sarılıydı. Anlaşılan iyiydi. Şimdi gidebilirdim. Oysa o buna izin verecek gibi değildi.

Usha "Ne oldu?" dedi.

"Hiç, merak ettim." dedim sessizce.

"Sarhoş halinle mi merak ediyorsun ? Ayık olarak gelmeni tercih ederim."  dedi ve güldüm.

"Ayık olduğumu düşünüyorum."

"Eh, kendini kandır." diye mırıldandı.

"Ah, birde senden şey isteyecektim. Benden uzak dur. Bu seni son uyarım."

"Sence seni umursuyor muyum? Ah, Vilraj. Sırf o Arvind için beni uyarıyorsun, farkında mısın? Sana kalsa, ben her daim çevrende olmalıyım." dedi ve güldüm.

"Seni çevremde istemiyorum, anlasana! Ne biçim inat var sende. Ne kadar arsız, gurursuz bir şeysin."

"Beni istiyorsun. Beni hala seviyorsun. Beni hala önemsiyorsun. Sadece kırgınsın. Bırak, benimle iyileş." dedi ve bir adım bana yaklaştı.

"Uzak dur, benden. Uzak! Seni istemiyorum. Seni sevmiyorum."

"Yalancısın! Vilraj, anla şunu. Biz birbirimiz için yaratılmışız."

"Yalancısın!" dedim alaycı bir şekilde.

"İkimizin uyumunu unuttun mu? İkimizin nasıl hükmettiğini unuttun mu?" dedi ve aklıma unutamadığım ihaneti geldi.

"Sen bir hainsin ve benim hainlere tahammülüm yok!" dedim öfkeyle.

"O zaman öldür beni. O ilk aşkını öldürdüğün gibi, taparcasına sevdiğin kadını öldür." dedi kışkırtıcı bir şekilde.

"Seni öldürmedim çünkü seni sevdim." dedim soğukça.

"Bende seni sevdim. Seviyorum. Şimdi ise senin için ölümü istiyorum. Daha iyi bir hayat için."

"Sus! Daha fazla konuşma. Beni  zorlama." dedim ve kahkaha attı.

"Neden? Bu gece benim bu çadırdan ölüm çıkmalı, Vilraj. Sonuçta ben bir hainim ve cezamı vermelisin. Baksana, bana verdiğin ceza yetmemiş gibi peşinde dolanıyorum. Ölümümü istiyorum."

"Usha!" dedim bağırarak ama beni ciddiye almıyordu.

"Hadi, beni şimdi öldür. Boğarak öldür ve kurtulalım. Sende rahatla, bende rahatlayım ve Arvind. O da rahatlasın zira bu hikaye de en çok mutlu sonu hakkeden o." dedi alaycı bir şekilde.

"Delirdin mi? Beni zorluyorsun. İstenmeyecek şeyler olacak."

"Ama ben sana ihanet ettim! Seni kandırdım. Seni güç için kullandım. Babamın yerini almak için bir basamak olarak kullandım. Senin aşkını kullandım. Bundan asla pişman olmadım." dedi soğukça ve o an kendimi kaybettim.

Sarhoşluğun verdiği deli cesareti ile hızla boğazına yapışmıştım. Öfkem, sinirim ve yılların biriktirdiği kin ile onu öldürmek istiyordum. Yattığı yatağa yapıştırmıştım. Üstündeydim ve bana asla karşı koyamazdı. Zaten o da bana karşı direnmiyordu. Sadece elleri ellerimin üstündeydi. Her zaman öyle olmuştu. Bir şey olduğunda, elini elimin üstüne koyardı. Üzüntüm de, sevincim de, öfkem de. Bunu yapardı. O an, boğazındaki ellerim gevşemişti. Öksürüyordu. Gözleri ise gözlerimleydi. Öksürüğü kesilmişti. Bana bakmıştı ve bir şey diyemeden beni öpmüştü. Özlemle, aşkla tutkuyla beni öpüyordu. O an, ona karşı koyamadım. O an, ben bir şey yapmadım. Kendimi duygulara sürüklemiştim.

Öpüşmemiz durduramamıştı. Kontrolümü kaybetmiştim. Üstümdekiler çıkmıştı. Ben boynuna öpücüklerimi bırakırken, az önce sıktığım narin boynu öperken ikimizin el birliği ile üstümdekiler çıkmıştı. Usha da gömleğini çıkarmıştı. Artık hiçbir şey umurumuzda değildi.

Usha "Durmak yok, Vilraj." dedi tutkunun verdiği sarhoşlukla.

"Kesinlikle, durmayı sevmem." dedim ve onu kendime çektim. Onu hissetmek, ona doymak istiyordum.

Dokunuşlarımızda, öpücüklerimiz de kaybolmuştuk. Birbirimizi özlemiştik. Birbirimizin olmayı özlemiştik. Sarhoşluğun verdiği cesaretle onunla sevişiyordum. Onun tutkusunda, ona duyduğum aşkta boğuluyordum. Yarın ne olacaktı? Aklım yerine geldiğinde, ne olacaktı? Arvind'e ne diyecektim? Tanrıçam, beni affet. Masum kalplerin canını yaktığım için beni affet. En  önemlisi bu geceden pişman olmamamı sağla.

Parinita

Usha

Vilraj'ı nasıl buldunuz? Onun iç dünyası nasıl? Hisleri, duyguları?

Sizce Anjali ile araları açılır mı? Birbirlerine benziyorlar mı? İleri de ne olur?

♠Arvind ile ilişkisini nasıl buldunuz? Biraz daha yakından gördük sonuçta. Birbirlerinden koparlar mı yoksa devam mı ederler?

♠Usha-Vilraj hakkında ne düşünüyorsunuz?

♠Sizce Arvind bu durum karşısında ne tepki verir? Ne tepki vermeli?

Sorularım bu kadardı. Umarım bölümü sevmişsinizdir. Bir dahaki bölümü demeyeceğim. :)) Görüşmek üzere.

Bu bölüm sana gelsin! :) Umarım deli Vilraj seni şaşırtmıştır. Auralorina

Continue Reading

You'll Also Like

VAZİFE By ALGON

Historical Fiction

13.2K 741 30
Osman bey Alaeddine vazife vermişdir. Ama bu vazife onların planladığı gibi olmaz ve başka kötü şeyler olur
Piyanist-XIII- By carmenella0

Mystery / Thriller

4.4K 693 32
Her şey ölümle başladı, aşkla varoldu. Kardan kalbini kordan bir adama teslim etti. Adam sadece intikam istedi. Kadın aşk istedi. Adam sadece ölüm...
180K 4.2K 14
Gizem Gerilim #3 Yaşanmışlıklar keskin bir kılıca büründü, ruhum ortadan ikiye bölündü ve ortaya ağlak bir tablo çıktı. Melek SÖZERİ.
AŞIK CİNİM By Gece....

Historical Fiction

56.2K 2.5K 32
Nefret ettiği bir insanoğluna aşık olmuş bir cin aşık bir cini olan kız Peki sizce bu aşka ne olacak başlamadan bitecekmi yoksa büyük bir yasak a...