Ateşin Kurbanı

By Elizabethstark1

510K 32.2K 36K

TAMAMLANDI! THE WATTYS 2020/TARİHİ KURGU KAZANANI Tarihikurgu #1 Tarih #1 Aşkın, iktidarın ve gücün savaşı! B... More

2020 Watty Ödülleri Kazananı
♦Bilgilendirme - Ülkeler♦
Bilgilendirme-Karakterler ♦
Bilgilendirme: Şahlar&Şahbanular
Bilgilendirme: Haritalar
Yeni Kitap!-2020/2021-Gazap Tanrısı'nın Çocukları♥♥♥
Resim & Şah ♦
Korkular & Altın ♦
Vekil & Düğün ♦
Zafer & Onur ♦
Işık & Hazine ♦
Uyanış ♦
Zafer Alayı & Aile ♦
Güven & Kızılcık Sopası ♦
Cezalandırma & İçgüdü♦
Sarhoş & Cariye ♦
Hırçın & Tutku ♦
Sorumluluk & Değişmek ♦
Buluşma & Etkilemek ♦
Odak & Kardeşler ♦
Uyuyan Güç & Zalim, Şarap♦
Masumiyetin Sorgusu & Adaletin Vicdanı ♦
Sessizliğin İnfazı & Acıyı Kucaklamak ♦
Basit & Sıradanlık ♦
Kılıç Düellosu & İhanet ♦
Müttefik & Kelime Oyunu ♦
Güç Yolu ♦
Korku Deliliği & Zalimlik Bedeli♦
Anka Kuşu & Ejderha ♦
Merdiven & Hükümdar Eşi ♦
Kuralsız Şah♦
Nemdas'ın Ruhu ♦
Aşkın Gücü♦
1. Kısım Ateşin Kurbanı Yapay Zeka Görselleri ♦
İkinci Kısım:Ateşin Işıltısı - Karakterler ♠
Tutkuyla Sevmek ♠
Gösteriş ♠
Canavar ve Küçük Kız♠
Kara Hırs♠
Maskeyi Kırmak ♠
Sen Kimsin?♠
Kırmızı İp♠
Şımarık Kız♠
Tecrübesizlik ♠
Beklenilen Kişi ve Haber♠
Sapheda'nın Gözyaşları♠
Özgürlüğü Öğrenmek♠
Gölgelerin Oyunları♠
Ufak Tefek Sohbetler/Notlar/Duyurular
Hiçliğin Zehri ♠
Şahbanu Anjali♠
Karanlık Ateş♠
Söz♠
Suyun Kızı♠
Korku ve Felaket♠
Merhamet ve Zalimlik♠
Boğmak♠
Ayna Kırıkları♠
Anka Hırsı♠
Yıldızlarla Dans♠
Acıdan Delirmek♠
Tutkunun Ölümü♠
Derin Yaralar♠
Yaşamak ♠
Diz Çöktürmek♠
Aşk Suç Mu?♠
Zamanı Gelince & Kraliçenin Ateşi♠
2. Kısım Ateşin Işıltısı Yapay Zeka Görselleri ♠
Üçüncü Kısım:Ateşin Hükmü Karakterler❦
Masumiyetim Silahım❦
Gizli Bir Sorun❦
Canavarın Hükmü❦
Oyun❦
Kurdun Adaleti❦
Yeniden Yükseliş❦
Kristal Oyunlar❦
Işığı Bul❦
Bencillik ❦
İki Kılıç❦
Medarat Yılanı❦
Karşılıklı İhanet❦
Delinin Yıldızı❦
Kendini Öldürmek❦
Şahbanu Acısı❦
Benim Hükmüm ❦
Özgür Bırakılan Kuş ❦
Çöl Köleleri❦
Güç Savaşı ❦
Zalimlik ve Kan❦
Tufan❦
Kaderi Değiştirmek❦
Kış ve İsyan❦
Işığın Teslimiyeti❦
Siyah, Mor ve Altın❦
Çölün Kızı❦
Acı Uçurumu❦
Hükümdar Hazırlıkları❦
Ateşin ve Suyun Uyumu❦
Eskisi Gibi Olmayacak❦
Delinin Savaşı❦
Yenilginin Zaferi❦
Ejderha Tacı❦
3. Kısım Ateşin Hükmü Yapay Zeka Görselleri ❦
4. Kısım : Ateşin Çığlığı - Karakterler♣
Kalplerdeki Savaş♣
Benim♣
Morun Etkisi♣
İçe Bakmak♣️
Planlar ve Gelecek♣
Hükümdar ve Baba♣
Sevgim Yetmedi♣
Orta Yol♣️
İspatlama♣
Baba Katili & Zincirler♣
Düşmanlık İçin Dostluk♣
Ölümü Düşünmek♣
Vicdan Kafesi♣
Soğuk Kibir♣
Zayıf Noktalar♣
Karanlıktaki Fısıltılar♣
Kraliçe Taşı♣
Gücün Dikenleri♣
Elimi Tut♣
Ufak Tefek Sohbetler/Sorular🔥🥀
Dikenli Gül♣
Ateşkes♣
Hüküm Bedelleri♣
Savaşçı Kalbi♣
4. Kısım Ateşin Çığlığı Yapay Zeka Görselleri ♣
5. Kısım:Ateşin Yazgısı♥
Hükümdarlık Naibi♥
Güneş'in Kızı♥
Meydan Okumak♥
Artangallı Şahbanu♥
Güzel Bir Hata♥
Düşünceler♥
Hassas Kalp♥
Tehlikeli Delilik♥
Ejderha Ateşi♥
Güç Kaybı♥
Hükümdarın Geleceği♥
Priya Tutkusu♥
Parçalanan Hayaller♥
Bilinmeyen Sızı♥
Geç Gelen Adalet♥
Bir Şahran♥
Rezil♥
Fırtına Öncesi♥
Zaferi Müjdelemek♥
Gelecek İçin Hayaller♥
Kan Yağmuru♥
Maute'nin Nefesi♥
Sashibai'nin İyiliği♥
Kendini Kaybetmek♥
Sönmeyen Ateş♥
Buzun Kıvılcımı♥
Savaş Öncesi♥
Yanan Şahbanu♥
Krisnae'nin Düşü♥
Banuşah♥
Son Emir♥
Gölge ile Savaşçı♥
Sapheda'nın Hüznü♥
Kan Oyunu♥
Krisnae&Sapheda(FİNAL)♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-1 ♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-2 ♥
♦♣♠♥Yeni Kitap♦♣♠♥
Kapaklar♦♣♠♥
❤Ateşin Kurbanı The Wattys2020 Özel Kapağı, 2020 Sohbet❤
Gölgenin Aşkı Yayında!

Anka'nın Çığlıkları♠

3.2K 239 284
By Elizabethstark1

Herkese Merhaba! Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı yazınız.
:) yorumlarda gelsin ama... Kendinizi belli edin lütfen.

Bölüm şarkısı ile okuyunuz. :)

Aşağıda Rithu, Prihan ve Lilave var.

İyi okumalar!

Yayınlanma : 26.04.2018

Sashibai Şahlığı - Başkent: Ghunda - Kılıç Sarayı

Anjali

Sabırsızdım. Sandhya gitmişti ve dönüşü için balkonumdan izliyordum. Yanımda ablam vardı. Kızılımsı incili ağla toplamıştı. Kırmızı bir elbise üstündeydi. Bana dikkatle bakıyordu. Yanımda kalmasına izin veriyordum çünkü gereksiz işlerimle o uğraşıyordu. Bunun için harika bir yardımcıydı. Fakat o, benden valilik istiyordu ama buna niyetim yoktu.

Ablam "Kanta, seninki hala gelmedi?" dedi alaycı bir sesle ve şarabını yudumladı.

"Kanta deme! Sarayda benim adım Anjali ve sen beni Kanta diye çağırıyorsun!" dedim sinirle.

"Doğum adın Kanta, hatırlarsan. Doğduğunda verilen isim Anjali değildi." dedi ve güldüm.

"Ben burada yeniden doğdum. İnsanların bana neden Altın Anka dediklerini hatırla istersen. Neyse senin bu küçük beynin bunu anlamayacağı için sana açıklamayacağım. Biraz sonra Sandhya ve ekibi gelir."

"Ajan soktun mu?" dedi ve kafamı salladım.

"Vilraj bozdu! Usha'yı kafileye almadı ama kızım orada. Eminim ki, her şeyi bana anlatacak."

"Vilraj. Sanırım sevgilisi buraya gelmiş." dedi ve yüzümü ekşittim.

"Arvind. Değişik bir adam. Kesinlikle benim tarafımda olmayacağı açık ve Vilraj'ın deliliğini dizginliyor. Usha gibi bu deliliği ateşlemiyor."

"Bu onun için iyi bir şey." diye mırıldandı.

"Bana göre değil. Vilraj ne yaptı ise, kontrol edemediği deliliği ile yaptı. Eminim ki, Vilraj da böyle düşünüyordur."

"Yine de tercihi Arvind oldu."

"Şimdilik tercihi Arvind ya bu bozulursa, ne olacak?"

"Anjali! Aklında ne var?"

"Hiç!" dedim masumca ve ablam güldü.

"Bu hiçliğin altında birçok şey yatıyor."

"Kesinlikle!" dedim ve gelen atlıları gördüm.

En önde Sandhya vardı. Atından indiği gibi hızla saraya girmişti. Prihan ve Rithu da ayrılmıştı. Arvind ve Vilraj ise atlarla ilgilenip, oradan gitmişlerdi. Gitmeden evvel Arvind'in kardeşimle şakalaştığını görmüştüm. Daha doğru cilveleşme, flörttü. Vilraj elleri ile adamın saçlarını karıştırmıştı. Şakalaşmalar vardı. Sonra Arvind kardeşimin dudaklarını öpmüştü. Kardeşim bu öpücüğü karşılık olarak onu kendisine çekmiş ve uzun bir öpücük vermişti. Uzaktan mutlu bir çift gibilerdi. Belki de Vilraj gerçekten Arvind ile mutluydu. Gerçekten hayatında bir durgunluk istiyordu.

Balkondan ayrılıp, odama geçmiştik. Koltuğuma oturdum ve yanıma ablam geldi. Bana bakıyordu. Ben ise umursamaz görünmeye çalışıyordum. Fakat içten içe Sandhya'nın cezasını merak ediyordum. Küçük kızın cezası ne olursa, olsun insanların gözünde imajını sarsacaktı. Yine de o nasıl anılmak istemişti? Saf, masum mu yoksa zalim, sert mi? Bunu duymak için sabırsızdım.

Ablam "Ah, Anjali! Konuş. Ne yapacaksın?" dedi merakla.

"Bekleyeceğim." dedim sakince.

"Neden? O kızın yaptığını öğrenmek istemiyor musun?"

"İstiyorum ama bu kadar delirmiyorum. Alt tarafı ceza verecek." dedim ve güldü.

"Benim tanıdığım kardeşim, içten içe merak ediyordur."

"Abla! Meraktan delirmiş gibi Sandhya'nın kapısına yapışmayacağım. Elbette öğreneceğim ama beklemem lazım."

"Ben gidiyorum!" dedi ve gitti.

Ben ise arkasından baktım. Ablam bir kez daha aptal olduğunu kanıtlamıştı. Elbette merak ediyordum ama hemen sorarak kendimi küçültemezdim. Yine de her ne yaparsa, yapsın ben amacıma ulaşmıştım. Onun maskesini kırmıştım. Tek bir hamlemde onun masumiyetini elinden almıştım ve gerisini ona bırakmıştım. Ya beceriksiz olacaktı ya da ikiyüzlü zalim. Gerisi ona kalmıştı.

Akşam yemeğimi yedim ve kitap okumaya başladım. Bugünüm de böyle biteceğini düşünürken kapım tıklandı ve gel sesimle içeri Naresh geldi. Onu görmek, şaşırtıcıydı. Biricik aşkıyla ilgilenmesi gerekmiyor muydu? Şimdi neden buradaydı? Belki de Sandhya oğlumu yine bunaltmıştı. Kim bilirdi ki.

Yanımdaki koltuğa oturdu ve elimdeki kitaba bakıp, gülümsedi. Ünlü bilge ve stratejist olan Dahun-i Kolone'nin Entrikalar ve Stratejiler kitabını okuyordum. Kitabın ana konusu entrikaların gerektiğinde stratejilere yardımcı olduğu ile ilgiliydi. Kitabı önceden de okumuştum ama şimdi bir daha istemiştim.

Naresh "Şah Azeadin nasıl bu adamı yanında tuttu, anlamıyorum." Dedi gülerek.

"Dahun zeki birisi ve Şah için her şeyi yaptı."

"Bunun sonucu olarak mı bu kitabı yazdı?" dedi alaycı bir şekilde.

"Sen küçümseyebilirsin, oğlum fakat Dahun'dan çok ders çıkarman gerekir."

"Senin çok ders çıkardığın belli oluyor." dedi soğukça ve dondum.

"Ne demek istiyorsun?"

"Her şeyi biliyorum, anne. Her şeyi. Tabii ilk başta bunu dayım çözdü ama ona bile ihtimal vermemiş gibi yaptım. Sanki sen masummuş gibisin diye dayım Vilraj'ı susturdum oysa onun gibi bende çözdüm. Sadece emin olmak adına saf numarasına yattım. Birde Sandhya'nın vereceği ceza için şu ana kadar bir şey demedim."

"Bu dediklerinden inan ki, bir şey anlamıyorum." dedim gülümseyerek.

"Anlaman için bir şeyler demem lazım. Sandhya o hırsız kafilesinden 12 kişiyi öldürmüş ve onursuz olarak anılmaları için suçlular mezarlığına gömülmesini emretmiş. Geriye kalanları ise zor şartlarda yaşayacakları maden köyüne göndermiş. Çocuklar ise yetimhanelere dağıtmış."

"Sert olmayı seçmiş." diye mırıldandım.

"Evet, amacına ulaştın mı?" dedi sertçe.

"Benim oğlum olduğunu ne güzel kanıtladın, Naresh. Oyunumu gördün ama sen de Sandhya'nın ne yapacağını merak ettin."

"Bu yaptığında ikimizde farklı amaçlar taşıyoruz. Ben onun gerçek bir yönetici gibi davranmasını beklerken sen ise onun değerinin azalmasını istedin."

"Seninle gurur duyuyorum, Naresh."

"Anne!"

"Böyle olmasını istedim ve elde ettim. Oyunum kusursuzca ilerledi."

"Oyunun kusursuzca ilerledi, mani olmadım. Çünkü bende sonucu merak ettim." dedi ve güldüm.

"Çünkü küçük sevgilinin sana layık olup, olmadığını görmek istedin. Onun yönetim becerisini, olayları çözümleyeşini. Söylesene, dayına nasıl saf gibi davrandın?" dedim ve gülme sırası ondaydı.

"Unuttun mu, ben aynı zamanda Şah Abhay'ın da oğluyum. Onun gibi saf davranıp, herkesi kandırabilirim."

"Evet, olabilir." diye mırıldandım.

"Sandhya üzerinden halkı kışkırtma. Bunu sana bir uyarı olarak değil, bir tavsiye olarak söylüyorum."

"Peki."

"İnsanlar bir oyun uğruna ölümle harcayacağın kurbanlar değil, anne. Bugün bu insanları harcayan, yarın acımadan beni harcar."

"Asla! Sen benim oğlumsun, şahımsın. Nasıl seni harcarım?" dedim fısıldayarak ve Naresh soğukça bana baktı.

"Babamda seni şahın değil miydi, neden onu harcadın?" dedi ve dondum.

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Kelimeler boğazımda tıkanmıştı ve nefes aldırmıyorlardı. Karşıya baktığımda Abhay'ın soluk bir hayali gelmişti. Priya hanesine özgü koyu kahverengi saçı, ateş gibi olan ela gözleri ama saflığını belli eden gamzeli gülümsemesi. Yanında ise onun yere göğe sığdıramadığı altın cariyesi ben vardım. Ölümüne beni sevmişti. Bunu defalarca demişti. Yazdığı her şiir bana adanmıştı. Sashibai de hiçbir kadının sahip olamadığı bir aşka sahip olmuştum. Peki kıymetini bilmiş miydim? Naresh'in dediği gibi babasını arzularım ve hırslarım doğrultusunda harcamış mıydım?

Şah ol, Naresh. Annenin geleceği için, Sashibai'nin geleceği için şah ol. Zamanı geldiğinde isyan et herkese, her şeye. Kimseye eğme boynunu, kendine diz çöktür herkesi. Sonra el ele yönetelim bu şahlığı. Görsün Sashibai Anka Kuşu'nun yükselişini. Tatsınlar yeşil gözlerindeki karanlık hırs ateşini. Unutamasınlar asla bizi.

Zihnime dolan bu cümlelerle boğazımdaki baskı artmıştı. Asla konuşamıyordum. Bu sözler Naresh'i harekete geçirmişti. Bu sözler Abhay'ın ölümüne yol açmıştı. Kollarımda ölen, tek suçu karşılıksız bir aşka sahip olan Abhay.

Naresh yanağıma dokundu ve sildi. Yanağımdan süzülen yaşı usulca silmişti. Geçmişin kavurgan acısı tek bir damla ile dışarıya sızmıştı. Ona baktım.

"Ben, ben..." dedim ve parmağını dudaklarıma götürdü.

Naresh "Sus, anne. Ben cevabı gördüm. Cevap için bir damla yaş yeterli. Bir daha sakın birinin karşısında gözlerin dolmasın. Güçsüz görünmek sana yakışmıyor." dedi ve ben bir şey diyemeden odadan gitti.

Ben ise kendimle başbaşa kaldım. Yavaşça ayağa kalkıp, elimi yüzümü yıkadım. Geceliğimi giymiştim ve odaya kimseyi kabul etmediğimi söylemiştim. Ardından sandığımı açtım ve Abhay'ın bana yazmış olduğu şiirleri okudum. Tek tek, her kelimeyi yeniden duyarmış gibiydim.

Tek bir canım var,
Yollarına kurban ederim ey sevgili.

Altın saçlı sevgilim,
Ver elindeki kadehi, içeyim.

Şarap olursa, sarhoş bir divane.
Zehir olursa, uğruna ölen bir divane.

Bu şiirini uzattığım kadeh sonucu yazmıştı. Abhay harika bir şairdi. Fakat harika bir hükümdar olamamıştı. Devleti yıkama götürmüştü. Hazine boşalmıştı. Buna rağmen Abhay hep iyimserdi. Bir gün düzelecek diyordu ve dediği gibi düzelmişti. Düzelmenin şartı ise onun ölümü olmuştu. Ülkesinin düzelmesini görmek istemişti ama kaderinde yoktu. Abhay, Sashibai'nin geleceği için kurban edilmişti.

Sabah uykusuzca kalktım. Yazılan şiirlerle sarmaş dolaş, hatıraların acı verici seslerinde uyuyakalmıştım. Az uyumanın verdiği sersemlikle kalktım. Kendime güzel, bordo bir elbise seçmiştim. Omuz kenarında anka kuşu vardı. Kol kısmına kadar uzanan kuyruk kısmı vardı. Belime ise kalın bronz kemer takmıştım. Kemer sadeydi. Saçlarımı örgülerle açık bırakmıştım. Boynuma taktığım bronz anka kuşu tüyünden sonra hazırdım.

Toplantı normaldi. Günlük mevzular konuşuldu. Kimse dünkü cezadan bahsetmiyordu. Sandhya'nın destekçilerinin bile bu konuyu önemsememesi şaşırtıcıydı. Toplantının sonuna doğru dayım ile bakıştık. Anlaşılan onunda aklında aynı soru vardı.

Dayım "Şah, acaba Baş Habiria'nın verdiği karar üzerine düşüncelerinizi açıklar mısınız?" Dedi ve oğlum tekinsizce gülümsedi.

Naresh "Baş Hanım oldukça doğru bir karar verdi." dedi ciddi bir sesle ve kaşlarımı çattım.

"Baş Habiria demek istedin herhalde. Baş Hanım, şahbanular için kullanılır." dedim sertçe.

"Ah, anne. Ağzımdan yanlışlıkla çıktı. Bende biliyorum." dedi bana gülumseyerek oysa adım gibi biliyordum ki, yanlışlıkla dememişti.

"Her neyse cariyen sonuçta. Kararı nasıl? Sence uygun mu?" dedim gülümseyerek ve Naresh kaşlarını çatar gibi oldu. Cariye kelimesini sevmemişti. Beni kızdırdığı gibi bende onu kızdırırdım.

"Sevgilimin kararları doğru. Bilgece verilmiş. Fakat ben bu karara ekleme yapacağım."

"Ne?"

"Köye gidenler de öldürülecek. Hırsızlığa ortak oldular, saraya zarar verdiler. Kimseye örnek olmaması adına ölümle cezalandırılacak." dedi sertçe ve gülümsedim.

"Yani sevgilinin cezasını bozuyorsun."

"Onun cezası kendi şahsına yönelikti. Benim cezam ise ülkeme yönelik."

Vilraj "Yeğenim adaleti dağıtmayı sevmeni anlıyorum ama bu ceza fazla değil mi?" dedi sakalını kaşıyarak.

Rithu "Şah ülke adına karar alır. Bunu hatırla. Kendi şahsına yönelik değil."

"Bunu senden daha iyi biliyorum. Yeğenimi bana tanıtma."

Dayım Pravin "Bana göre bu ceza daha iyi. Köye gönderilmeleri fazla merhametlilik olurdu."

Naresh "Merhamet. Lanetli bir durum. Çok tehlikeli. İnsanlar seni bununla kullanır." dedi düşünceli bir şekilde.

"Merhamet zaten tanrıçanın en az gösterdiği özellik, değil mi? Bizlere bile merhametli olmak yerine yolumuzu düzeltmek için uyarır. Merhametli olsaydı kendisi düzeltir ve bize gerek kalmazdı."

"Kimse bu karara karşı çıkmayacaktır. Toplantı bitmiştir." dedi ve odadan kendisi ilk çıktı.

Rithu ile göz göze gelmiştik. Benden hoşlanmadığı açıktı ve bende ondan hoşlanmıyordum. Kaderin oyununa bak ki, damadım olmuştu.

Rithu "Bu durun en çok senin hoşuna gitmiştir, Şahana."

"Neden?" dedim.

"Siz zalimliği seviyorsunuz."

"Dozunda seviyorum."

"Bir kadının yanarak ölmesi, dozunda bir zalimlik miydi?" dedi ve tatlı bir şekilde gülümsedim.

"Damadım, hatırlarsan Krisnae İsyanı'nın en büyük destekçisi sendin. Neden şimdi beni sorguluyorsun? O zaman Yashila'ya sahip çıkabilirdin."

"Ben ne yaptım ise, devletim için yaptım."

"Aynı şeyi bende söylüyorum. Ben ne yaptım ise, devletim için yaptım. Hiçkimse ama hiçkimse benim hükmümü, saltanatımı sorgulayamaz." dedim ve ayağa kaktım.

"Şunu bil, Şahana. Gün gelecek, senin hükmün bitecek. Saltanatın başında yıkılacak." dedi sinirle ve dışarı çıktım.

Benim hükmüm nasıl biterdi ki? Kim bitirmeye cürret edebilirdi? Ya da kim bunu başarabilirdi? Ben en dipte iken en tepeye çıkmıştım. Ghunda'nın varoş gecekondularında büyüyen küçük bir kız için kim derdi ki, Sashibai'yi yönetecek? Bunu ben başardı isem kimse beni yerimden edemezdi.

Gün boyu çalışma odamda çalışmıştım, kafamı dağıtmak amacıyla günlük planladığım işlerden daha fazlasını yapmıştım. Kapım tıklandığının bile farkında değildim. Kapının ikinci tıklanışında gel dedim ve gelen Sandhya olmuştu. Baş Habiria mor ve gümüşün uyumu ile karşımdaydı. Mor elbisesi gümüş çiçeklerle süslenmişti. Gümüş işlemeli çiçekler eteğinin uç kısmında, beline gelmeye çalışır gibi uzamışlardı. Bu çiçeklerin soluk halleri ise kol kısmındaydı. Dikkatle incelediğimde çiçeklerin ejderha çiçekleri olduğunu anlamıştım. Sashibai'ye özgülerdi ve oldukça güzel ama tehlikeli çiçeklerdi. Güzel siyah saçlarını ise, dağınık bir topuzla toplatmıştı ve ametist küpeleri vardı. Gözleri ise sürmeliydi. Gece karası gözlerini, siyah sürmeyle daha belirgin hale getirmişti.

Oturması için karşımdaki koltuğu gösterdim. İkimizde sessizdik. O, ellerine parmağındaki yüzüğüne bakıyordu. Gergindi ama bir yandan cesaretli olmaya çalışıyordu. Sanki karşımda ezilmemek için güç topluyordu. Bu sessizliği bozmalıydım.

"Neden geldin, Sandhya? Haremde bir sıkıntı mı var?" dedim ve kafasını salladı.

Sandhya "Hayır, yok." dedi sessizce.

"O zaman neden buradasın?" dedim merakla ve kendine güvenen bir şekilde bana baktı.

"Buradayım çünkü konuşmak istediğim bir konu var."

"Konuş o zaman. Seni dinliyorum."

"Bildiğiniz gibi Şah Anne, ben hırsızlara cezamı verdim."

"Evet, kan dökmüşssün."

"Basit bir kan dökme değildi. Dün ilk defa kılıç kullanarak birilerini öldürdüm ve o his tarifsizdi."

"İlk ve son olmasını istiyorsundur ama hayır, burada yaşadığın süre boyunca ilk öldürdüğün kişi o aptal hırsızlar olmayacak."

"Biliyorum, her şeyi biliyorum. Aslında her şeyi çözdüm. Bunu dün gece düşündüm, Naresh yanıma gelmeden önce."

"Anlat."

"Beni adım adım bu kaosa sürükleyen, benim iyiliğimi düşündüğündüğünü iddia eden Şahana yaptı. Bana bunu verdiniz çünkü ne yapacağımı merak ettin. O köy halkı ayarladınız sonra bana dedin ki, bunlarla ilgilen. Bende safça kabul ettim. Ardından gelen olayları biliyorsundur. Tahminimce ölmemi de istemedin, değil mi?"

"Neden ölmeni isteyeyim ki? Kalbim sert değil, Sandhya."

"Kalbinin sertliği kişiden kişiye değişir. Ölmemi isteseydin, o köylüleri saklardın. Bunu biliyorum. Amacın insanlar üzerinde imajımı sarsmak. Masumiyetin efsunlu büyüsünü bozmak istedin. Tebrik ederim, başardın. İnsanlar benim saf olarak görmüyordur." dedi ve gülümsedim.

"Tamda benim gelinim olmaya layıksın, biliyor musun? Bunu az önce bana kanıtladın. Düşündüğüm gibi zekisin. Keşke sınırlarını bilmiş olsan. Sınırlarını bilseydin, mükemmel bir gelin kayınvalide uyumu sergilerdik." dedim alaycı bir şekilde.

"Bence yine harika gelin kayınvalide uyumu sergiliyoruz."

"Tam gelinim değilsin ne yazık ki. Oğlumun cariyesi olduğunu hatırla. Hatırlamazsan, çok güzel bir şekilde sana hatırlatırım." dedim ve yüz ifadesi bozuldu.

"Yerimi ve sınırlarımı biliyorum, korkma Şah Anne. Sen içten içe benim zayıf davranmamı istedin. Böylelikle insanlar benim yönetimde beceriksiz olduğumu düşünecekti fakat öyle olmadı." dedi sertçe.

"Evet, olmadı. Senden beklemeyeceğim şekilde davrandın. Zalim oldun." dedi ve güldü.

"Yönetici olarak güçlü durdum. Neden biliyor musun? Çünkü benim damarlarımdaki kanda  yönetmenin büyüsü var."

"Nasıl?"

"Geldiğim yeri hatırlasan, Şahana her şey çok güzel olacak ki. Ben sarayda büyümüş birisiyim. Bir elim yağda, diğer elim baldaydı. Babamın biricik kızıydım. Evet, ülkemde kadınların değeri yoktu ama babam beni her daim yanında tutardı ve ben bir yöneticinin nasıl davranacağını öğrendim. Asil kanımın verdiği güçle yönetme sanatına hakim oldum. Senin gibi sonradan görme değilim. Varoş bir mahalleden gelen birisi gibi hırs ve bencillik üzerine bir ülke yönetim anlayışım yok. Sen ne yapıyorsan, hırsın ve bencilliğin için yapıyorsun. Bununla ülke yönetilmez, halk bu duygularla harcanamaz. Gerçek bir yönetici olmak istiyorsan, öncelikle halkın en değerli varlığın olduğunu aklından çıkarmamalısın. Onu şımartmayacaksın ama fazla ceza vermeyeceksin. Bir çocuk gibi göreceksin. Fakat sen Anjali, halkı baskılıyorsun. Sanki üvey çocuğunla ilgileniyorsun. Bu zamana kadar yaptığın şey bu. Yaramazlık yapmamaları için sürekli sert davranmış ve bunu gerçek bir yönetici edasıyla yapmışsın. Oysa yanlış! Sen gerçek bir hükümdar değilsin." dedi ciddiyetle ve ona gözlerim sinirden iri iri olmuş bir şekilde baktım.

Sinirden ne diyeceğimi bilmiyordum. Beni küçümsemişti ve hükümdarlığımı sorgulamıştı. İçimden bir ses onu derhal hapse atmamı ve orada boğarak öldürmemi söylüyordu. Böylece kimin gücü elinde tuttuğunu anlayacaktı. Derin bir nefes aldım ve öfkemi kontrol altına aldım. Sonra güldüm. Sinirden kahkaha atmıştım. Sandhya ise tüm ciddiyeti ile bana bakıyordu.

"Ben hükümdar değilim ama sen öylesin. Öyle mi?" dedim gülerek.

Sandhya "Şimdilik hükümdar değilim ama neden ileride olmasın ki?" dedi ve gözlerimi kıstım.

"Buna izin vereceğimi mi sanıyorsun?"

"Eh, biraz eğlenmiş oluruz." dedi alaycı bir gülümsemeyle ve bende gülümsedim.

"Ben eğleneceğim, sen değil. Sana gerçek bir hükümdarın nasıl olacağını göstereceğim. Sende böylelikle benim gerçek bir hükümdar olduğumu göreceksin."

"Bende şunu vaad ediyorum. Gerçek bir hükümdarın nasıl olacağını göreceksin."

"Sashibai'nin bir kuralı şudur. Asla gerçekleştiremeyeceğin sözler verme!"

"Artangal da ise, eğer bir kişi bir söz veriyorsa gerçekleşeceği içindir. Oradaki inanca göre tanrılar asla kişinin tutamayacağını sözler verdirmez."

"Hala eski inancını mı güdüyorsun?"

"Hayır. Sadece eski kökümü unutmuyorum." dedi ve kapım açıldı.

Gelen Aryan idi. Telaşlı ve üzgündü. Yüz ifadesi beni korkutmuştu. İçimin karardığını hissetmiştim. Ayağa kalktım ve Aryan'ın karşısına dikildim.

"Ne oldu, Aryan?" dedim sertçe ve Aryan bakışlarını benden kaçırdı.

Yüzüme bakamıyordu, benden çekiniyor gibiydi. Dostum en son en zaman böyle görmüştüm? Hatırlamıyordum. Sadece aklımda şu vardı. O benden çekiniyorsa, kesinlikle kötü bir haber geliyordu.

"Aryan, ne oldu dedim?" diye bağırdım ve bana üzgünce baktı.

Aryan "Şahana, Şahten Prihan kendini zehirlemiş." diye fısıldadı ve bir an dengemi kaybettim.

Dengemi kaybederken, koluma Sandhya girmişti. Böylece düşmemiştim. Sadece geriye doğru sendelemiştim. Tanrıçam, az önce ne duymuştum? Prihan kendini mi zehirlemişti? Neden yapardı? Mutsuz muydu? Mutsuz olsa, bana demez miydi? Ben onun annesiydim ve yakındım. Onun duygusal olduğunun farkındaydım ve bu yüzden onu yanımda tutmuştum. O, benim ilk bebeğimdi nasıl benden ayrılırdı ki?

Kafamı salladım ve derin bir nefes aldım. Konuşmak istiyordum ama kelimeler düğüm düğümdü.

Sandhya "Aryan, ne olduğunu anlat." dedi telaşla.

Aryan "Şahten gebeliğini sonlandırmak için kendisini zehirlemiş."

"Hamile miydi? Durumları nasıl?" diye fısıldadım.

"İkisi de yaşıyor, Şahana. Hüzünlü Şahten aradan kısa bir süre sonra dayanamamış, hekimlere söylemiş. İkisinin de durumu iyi. At arabanız hazır. Hemen gitmeniz için hazırladım."

"Gidelim, hemen gidelim. Kızımı görmek istiyorum!" dedim acı içinde.

Sandhya "Bende sizinle geleyim, Şah Anne'm." dedi sıkıntıyla. Yüzündeki ifade acı doluydu.

"Gelebilirsin, kızım seni seviyor. Tanrıçam, bunu bana nasıl demedi?"

"Ben biliyordum." dedi sessizce.

"Ne? Biliyordun, öyle mi?" dedim öfkeyle.

"Kızmanın zamanı değil. Hemen gitmemiz gerekiyor. Başka bir zaman tartışırız." dedi sertçe ve güldüm.

"Haklısın. Başka bir zaman bunun hesabını soracağım. Hadi, git odana ve pelerinini al. Sonra gidelim." dedi ve yanımdan ayrıldı.

Ben ise hızla kırmızı pelerinimi aldım ve dışarı çıktım. At arabamın önünde Sandhya beni bekliyordu. Beraber arabaya bindik. Arabacıya hızlı olması gerektiğini bağırarak söyledim. Kısa sürede gelmiştik. Arabadan indim ve hızla küçük sarayın içine girdim. Kimseye aldırış etmeden kızımın odasına gelmiştim. Onu uyanık görünce ferahlamıştım. Yanında Rithu ve Naresh vardı. Rithu elini tutuyordu ve saçlarını okşuyordu. Gözlerinde keder vardı. Naresh ise diğer tarafta oturmuştu ve düşünceliydi.

Rithu beni görünce ayağa kalkmıştı. Karşıma dikilmişti. Ona tokat attım. Öfkeli ve üzgündüm. Kızımın kendisini ve bebeğini zehirleme nedeni karşımdaydı. Rithu ise donukça bana baktı.

"Seni aşağılık pislik! Nasıl masum bir bebeği istemezsin? Nasıl kızımı üzersin?" diye bağırdım öfkeyle.

Rithu "Her şeyde ben suçluyum, değil mi? Haberim yoktu! Haberim olsaydı, izin verir miydim sence?" diye bağırdı.

"O zaman neden? Mantıklı bir sebep var mı?" dedim sinirle.

Prihan "Anne, Rithu masum. Her şeyin sorumlusu benim. Bebeğin varlığını şimdi öğrendi." dedi bitkin bir sesle.

Naresh "Ablam doğru söylüyor, anne. Rithu şimdi öğrendi. Ablam bebeği istemediği için düşürmek istedi." dedi üzgünce.

"Gidin, Prihan ile beni baş başa bırakın." dedim ve odadaki herkes çıktı.

Kızımın yatağına oturdum. Solgundu, bitkindi ama gözlerinde inançlı bir ifade vardı. Onun yüzünü okşadım. Yanaklarımdan yaşlar süzülse de, gülümsüyordum. Prihan ise mahcuptu. Utanıyordu. 

Prihan "Özür dilerim." diye fısıldadı.

"Kimden özür diliyorsun? Benden mi, bebekten mi?" dedim ve dudaklarını ısırdı.

"İkinizden de."

"Neden, Prihan? Neden?"

"Çünkü ben emin olamadım. Ona sevgimi veremem diye düşündüm fakat öyle değilmiş. Zehri içtiğimde anladım. Ben ona sevgimi veremem diye düşünürken, bebeğim bana sevgisini vermiş." dedi ve ağlamamak için kendisini tuttu.

"O senden bir parça, kızım. Senden bir can var. Onu kollarının arasına aldığında canın canı olduğunu anlayacaksın. Ben seni ilk kollarıma aldığımda böyle düşündüm. Parsmat bana canımdan can vermişti. O anki hislerim tarifsizdi."

"Ben onu istiyorum. Neden fikrim değişti, bilmiyorum ama istiyorum. Ayrıca gördüm ki, korktuğum başıma gelmedi. Rithu da istiyor."

"Elbette isteyecek! Babası." dedim sinirle ve güldü.

"Anne, lütfen. Rithu benden bile daha çok sevecek. Bunu gözlerinde gördüm. O, harika bir baba olacak."

"O zaman sende harika bir anne ol. Tamam mı? Bir daha böyle hareketlerde bulunma. Söz mü?"

"Parsmat adına yemin ederim ki, bende harika bir anne olacağım. Asla ama asla bebeğimi bırakmayacağım. Tıpkı senin beni bırakmadığın gibi bende onu bırakmayacağım."

"İşte benim kızıma yakışan cevap buydu." dedim ve birbirimize sarıldık.

Ben onun güzel sarı saçlarını okşadım. Kokusunu içime çektim. Birçok şey yaşamıştım. Fakat önceliğim çocuklarım olmuştu. Onlara iyi imkanlar sunmak için savaşmıştım. İçimdeki acı çığlıklarını bastırmış ve onlara duyurmamıştım.  Onları üzmemek ve düşmanlarımı sevindirmemek içindi. Şahana olduğum zaman bu biter diyordum ama bitmemişti. Yine acı çığlıklarım vardı. Yine bastırıyordum. Fakat aradaki fark şuydu. Ben çığlıklarıma alışmıştım ve onları bastırmak artık daha kolaydı.

Prihan

Rithu

Lilave

♠Naresh'in Sandhya'yı denemesi hakkında ne düşünüyorsunuz?  Sizce doğru mu, yanlış mı?

Naresh'in cezası hakkında düşünceleriniz neler? Sandhya'nın tepkisi ne olacak?

♠Anjali sizce Şah Abhay'ı harcadı mı? Bu konu hakkında düşünceniz neler?

♠Anjali ve Sandhya tartışmasında iki tarafın sözleri hakkında düşünceleriniz neler? Kim haklı?

Sorularım bu kadardı. Lütfen cevaplayın ve bölümü yorumlayın. Bölümün erken gelmesi çok güzel oldu. :))

Continue Reading

You'll Also Like

2.3K 188 5
M. Ö. 209 – Esik, Orta Asya Mete Han, Çin'e karşı baskısını sürdürmektedir. Boy beylerini bir araya toplayarak son darbeyi indirmeyi planlamaktadır...
12.8K 668 21
Genç bir kız, hayatındaki tek önemli insanın erkek arkadaşı olduğunu düşünüyordu. Onun yanında mutlu ve güvenilir hissediyordu, ve sırf onunla birlik...
180K 4.2K 14
Gizem Gerilim #3 Yaşanmışlıklar keskin bir kılıca büründü, ruhum ortadan ikiye bölündü ve ortaya ağlak bir tablo çıktı. Melek SÖZERİ.
986 125 6
"Jungkook ile tanışmış mıydın?"