Herkese Merhaba! Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı yazınız. :) yorumlarda gelsin ama...
Bölüm şarkısı ile okuyunuz. :)
Aşağıda Usha ve Kaptan Jagrin var. İyi okumalar!
Yayınlanma : 23.03.2018
♠
Sashibai Şahlığı - Pers Denizi Kıyıları
Vilraj - 8 yıl önce
Gün batımını izliyordum. Güneş Pers denizi ile buluşuyordu. 13 yaşından beri denizlerdeydim. Ruhumu denizlerde bulmuştum. Kendimi korsan olarak bulmuştum ve bundan memnundum. Arkamdan sarılan ellere baktım ve gülümsedim. Bu eller, benim kalbimi tutan ellerdi. Bu eller hayatımın en değerli hazinesinin elleriydi. Arkamı döndüm ve sevgilime baktım. Koyu saçları omuzlarına saçılmıştı. Kahverengi gözleri sürmeliydi, keskin yüz hatlarında dolgun dudakları ise davetkardı ve öpücüklere boğasım geliyordu. Onu kendime çektim ve ellerimi beline yerleştirdim.
"Ishata, benim güzel vahşi sevgilim." dedim ve dudaklarını öptüm.
Ishata "Ah, Vilraj. Yarın için çok heyecanlıyım." dedi cilveyle.
"Neden?" dedim umursamazca oysa cevabını adım gibi biliyordum.
"Evleniyoruz!"
"Ah, evet evet. Evleniyoruz." dedim sakince ve tek kaşını kaldırdı.
"Ne o? Yoksa sen heyecanlanmıyor musun?"
"Bilmem. Kendimi hiç evlilik adamı olarak görmedim." dedim ve Ishata kaşlarını çattı.
"Beni sinirlendirme, Vilraj! Bana evlenme teklifi eden sendin, nasıl şimdi heyecanlanmıyorsun?" dedi sinirle ve güldüm.
"Heyecanlanmıyorum çünkü bizim ruhlarımız en başından beri bağlı. Bir yemine ihtiyaç yok." dedim sırıtarak ve Ishata'nın yüzü yumuşadı.
"Sen bir ruh hastasısın, Vilraj. Bazen seni anlamak çok zor oluyor." diye mırıldandı.
"Eh, bir nevi aile mirası biliyor musun? Hepimiz ruh hastasıyız, benim dışımda benden daha hasta olan ablam var mesela."
"Hangisi Lilave mi, yoksa haremdeki olan, neydi adı, o mu?"
"Haremdeki olan ablam, Kanta veya Anjali. Kadın şu an ortalığı karıştırıyor. Tanrıçam, denizlerde olsaydı mükemmel bir korsan olurdu. Ama değil. Kendisini harem denilen yerde mahkum etti."
"Yazık olmuş."
"Yazık oldu ama ailemin kurtuluşu oldu."
"Bana göre ailenizin felaketini de getirmiş. O yangın olayı, çok korkunç!" dedi ve derin nefes aldım.
"Anjali kimi kızdırdı, bilmiyorum ama annemle babam böyle bir sonu hak etmedi." dedim üzgün bir sesle.
"Ablan iddia ettiğin gibi sana çok benziyorsa, intikamını acı bir şekilde alacaktır."
"Bunu Ghunda'nın sümüklü çocukları biliyor, Ishata. Önemli olan ablamın bunu ne zaman yapacağı?"
"Sence ne zaman?"
"Naresh hazır olduğunda. Yeğenim hatırlarsan, sana çok yetenekli zeki bir çocuk olduğunu söylemiştim. En son görüştüğümüzde ise çocuk korsan olmak için direnmişti ama Şah olması gerektiğini söyledim." dedim ve Ishata güldü.
"Vilraj! Çocuk, bırak korsan olsun."
"Olamaz, olmamalı. Sashibai'nin ona ihtiyacı varken, korsan olamaz." dedim ciddi bir şekilde.
"Sashibai'nin geleceği. O kadar karanlık ki, iyi ki hayatım denizler üstüne kurulu diyorum."
"Sevgilim, benim de hayatım denizlerde ama ailem karada. Onlar için endişeleniyorum. Anjali ne yapmalı, ne etmeli oğlunu başa geçirmeli."
"Geçirmezse, sonu kötü mü?" dedi masumca ve derin bir nefes aldım.
"Çok kötü. Başta Yashila ve Leylane, onu ve çocuklarını öldürür."
"Korkunç. Ablan nasıl dayanıyor?"
"Şah'ın aşkı sayesinde. Şah ölürse ne olacak? Onu kim koruyacak?"
"Zor, çok zor."
"Yine de ablama güveniyorum. O ne yapar, ne eder o çıkmazdan çıkar."
"Bir gün, ablanla tanışır mıyım?" dedi hevesle ve gülümsedim.
"Elbette! Benim seni sevdiğim gibi o da sevecektir. Zaten geri kalanının sevmesine gerek yok." dedim umursamazca ve birbirimize sarıldık.
Akşam yemeğini güverte de yemiştik. Tayfamla beraberdim. Onlarla iç içe olmak, beni mutlu ediyordu. Düğünden önce bu yemek güzeldi. Romlar içiliyor, danslar ediliyordu. Düğün öncesi bir kutlamaydı. Tabii kutlamanın nedeni sadece düğündü. Tayfam ailem gibiydi ve mutluluğumu istiyordu. Ama Ishata'yı sevmiyorlardı. Onun yaptığı onca şeyi kabullenememişlerdi ama benim için susuluyordu. Aksi takdirde ölenler için Ishata cezalandırılırdı.
Eğlenceden sonra her şeyi kontrol ettim ve yatak odama geçtim. Ishata beni bekliyordu. Üstümdekileri çıkardıktan sonra onu kollarımın arasına aldım.
"Ah, benim güzel deniz kızım. Sen bana denizlerden gelen hediyesin." diye mırıldandım saçlarını oynarken.
Ishata "Sende benim için öylesin. İyiki beni gemine kabul ettin, Kaptan yoksa birbirimizin nasıl olacaktık ki?" dedi cilveyle.
"İlk başta sana çok karşı çıkıldı, biliyorsun." diye mırıldandım.
"Evet, o yardımcı kaptanın sevimsiz Arvind. Hoş, hala benden hoşlanmıyor ve bende ondan hoşlanmıyorum. Nedenini biliyorsun!" dedi huysuzca ve güldüm.
"Ah, güzelim. İkinizde beni paylaşamıyorsunuz."
"O adama katlanamıyorum, Vilraj. Beni sinir ediyor."
"O da sana bayılmıyordu."
"Beni bu gemiye almamak için çok direnmişti, hatırlarsan."
"Arvind herkese karşı şüpheyle yaklaşır, sevgilim. Biliyorsun, düşmanımız çok tehlikeli."
"Acaba hala sana karşı bir şeyler..."
"Sus, Ishata! Geçmişteki olayları, ilişkileri geleceğe taşımaya gerek yok." dedim sertçe.
"Tamam, tamam ama keşke onu da diğerlerine yaptığım gibi yapsaydım diyorum. Sana aşık olan herkesten nefret ediyorum!" dedi kıskanç bir sesle ve bu beni eğlendirmişti.
"Benim küçük, kıskanç sevgilim. Sana söz veriyorum ki, ben ölünceye dek yalnız ama yalnız seni seveceğim. Tanrıça Parsmat şahidim olsun ki, kalbim senin en değerli hazinendir." dedim ve gülümsedi.
"Vilraj, sen benim bu sefil hayatımdaki en güzel şeysin. İyi ki seni tanıdım, iyi ki seni sevdim." dedi ve bana daha çok sarıldı.
"Yarın çok güzel bir gün olacak. Yarın bambaşka bir gün olacak." dedim ve beraber uyuduk.
Güneş doğmadan kalkmıştım. Ishata ise uyuyordu. Gülümsedim. Karadakiler gibi güneş doğmadan kalkma zorunluluğmuz yoktu. Bu yüzden onu uyandırmadım. Giyindim ve ayaküstü bir şeyler atıştırdım. Odadan çıktım ve güverteye geldim. Dışarıda gececiler vardı. Onlarda uykuluydu. Dümenin başına geçtim ve geminin kontrolünü aldım. Limana yanaşmıştık. Düğün burada olacak. Sahil kenarında evlenecektik. Hayalimizde olduğu gibi olacaktı.
Düğün hazırlıkları başlamıştı. Ishata da uyanmıştı ve hazırlanıyordu. Ben ise hazırdım. Sakallarımı bile bir düzene sokmuştum. Her şeyimle tamdım. Sağ parmağımdaki ipe baktım ve gülümsedim. Bu ip, bizim birbirimize söz ipimizdi. Onun parmağında da vardı. Evlenme teklifini bu şekilde etmiştim. Şimdi sıra yüzüklere geliyordu.
Kapım tıklandı ve gel sesimle içeri Arvind girdi. Arvind, kıvırcık siyah saçları olan sakalı çıkmayan birisiydi. Benimle yaşıttı ve bir zamanlar oldukça yakındık. Bu yakınlığın bozulma sebebi Ishata olmuştu, gönlüm ona kaymıştı ve Arvind bunu anlayışla karşılamıştı. En azından dost kalabilmiştik. Şimdi ise benim yardımcı kaptanımdı. İşlerime sonuna dek güvenerek emanet edeceğim tek kişiydi.
"Ne var, Arvind?" dedim aynada kendime bakarken ve aynadaki yansımasında dolgun dudaklarında bir gülümseme meydana geldi.
Arvind "Boşuna hazırlanıyorsun, Kaptan. Bu düğün olmayacak." dedi keskin bir sesle ve ona döndüm.
"Neden? Olması için birçok sebep var ama olmaması için bir sebep göremiyorum." dedim ve bir adım yaklaştı.
"Tek bir sebep bu evliliği bozar. Üstelik elimde kanıtımda var. Bunu ondan aldım."
"Söyle bakalım." dedim ve Arvind derin bir nefes aldı.
"Ishata bir Ezdae Korsanı, Vilraj. O aramızda casus. Aslında Kaptan Jagrin'in tek kızı Usha-i Ezdae." dedi ve Arvind'i yakasından tuttuğumdaki duvara yapıştırdım.
"Ne diyorsun sen?" diye bağırdım öfkeyle.
"Vilraj, ben ciddiyim. Zaten ona en başından beri güvenmedim ama şimdi neden güvenmediğim ortaya çıktı. O, buraya gönderilmiş bir casus Vilraj. Seni kandıran bir sürtük."
"Yalan!"
"Şu bulduğum kağıt parçalarına ne diyeceksin?" dedi ve yakasını bıraktım.
Bana kağıt parçaları vermişti. Hepsi Jagrin'den gelmeydi ve Ishata'dan rapor alıyordu. Birkaç yerde benden aptal aşık diye bahsedilmişti ve Jagrin kızının benden aptal aşık diye bahsetmesinden mutlu olduğunu yazmıştı. Aptal aşık! Aptal! Evet, aptal aşıktım. Evet öyleydim. Elimdeki mektubu sıktım.
Arvind "Ne oldu? Gördün işte kahpenin yüzünü. Ardından neler demiş, sırlarını ifşa etmiş ve seni küçük düşürmüş." dedi sertçe.
"Bitti! Bu iş bitti. İnanmıştım ona, evlenecektim oysa şimdi her şeyin ne kadar yalan olduğunu görüyorum. Aptal aşık demişler bana baba kız, şimdi onlara göstereceğim aptal aşığın ne demek olduğunu." dedim sinirle ve Arvind zafer kazanmış gibi gülümsedi.
Elini omzuma koydu ve koyu gözlerinde zaferinin sevinci vardı.
"Biliyor musun, zaten o kadının seni asla sevmediğini anlamıştım. Çünkü bakışlarında aşk yoktu." diye fısıldadı.
"Ben ona inandım, onu sevdim ve onunla evlenmek istedim. Şimdi ona dersini vereceğim. O küçük, şımarık Ezdae kızına dersini vereceğim."
"Yanındayım, Vilraj. Her daim ve her zaman yanındayım." dedi ve gülümsedim.
"Ne zaman yanımdan ayrıldın ki? Benim için zaman zaman rollerin değişti ama hep yanımda oldun. Değişik sıfatlarla, değişik rollerde. Şimdi bir dost olarak yanımdasın." dedim yanağını okşayarak.
"İstediğin zaman kaldı..." dedi ve parmağımı dudaklarına götürdüm.
"Bugünden itibaren kimseyle olamam, Arvind. Buna sende dahilsin. Lanet olsun ki, kalbim ölene dek Ishata'yı sevecek." diye fısıldadım ve kapım tıklandı.
Gel sesimle içeri tayfamın içindeki kadınlardan birisi girdi. Beni ve Arvind'i böyle yakın görünce, şaşkındı. Aklında neler neler geçiyordu ama umurumda değildi. Şu an aklımda alacağım intikam vardı. Düğünü falan umursamıyordum. Hepsi boştu. Gerçek olan tek şey içimdeki yanan intikam ateşi ve aşkımın acısıydı.
"Ne var?" dedim sertçe.
Kadın "Eşiniz sizi bekliyor, Kaptan." dedi çekingen bir sesle ve güldüm.
"Topla tayfayı, kadın. Gemi ve gemilerim kalkıyor!"
"Ne?"
"Duydun gemiler kalkıyor, tayfayı toplayacaksın."
"Düğün ne olacak, Kaptan? Güzel eşiniz sizi bekliyor."
"Güzel eşimmiş. O, burada kalacak anlıyor musun? Şu an nerede?"
"Gelin odasında."
"İyi, kapısını kilitleyin biz gidene kadar sorun çıkarmasın. Hadi, ne duruyorsun! Yürü, koş." diye bağırdım ve kadın gitti.
Arvind ise bana sırıttı. Adama fırsat versem, eski günlerdeki gibi olacaktık ama hayır olamazdı. Usha veya benim Ishata'mdan sonra hiçbir kadınla veya erkekle aşk yaşayamazdım. Kalbimdeki acı bir ömür yeterdi beni aşktan uzak tutmaya. Eğer canım bir yatak arkadaşı isterse, o zaman Arvind'i düşünebilirdim.
Arvind "Şimdi Kaptan, hazırlan. Onlara Fırtına'nın Oğlu olduğunu gösterme zamanı! Ezdae sahilleri ile aradaki mesafe az. Gece vakti baskın yapılır." dedi ve şaşkınca ona baktım.
"Nasıl anladın?" dedim ve güldü.
"Kaç yıldır yanındayım, elbette anlarım aklındaki planı. Zamanında aynı yatağı bile paylaşmışken, senin düşüncelerini çözmek benim için doğal."
"Şimdi git ve planımı uygulamam için bana yardımcı ol. Beni aydınlattığın için teşekkür ederim." dedim ve Arvind gülümseyerek gitti.
Bende hızla üstümdekileri çıkardım ve kıyafetlerimi giydim. Belime kılıcımı yerleştirdikten sonra damatlığıma baktım. Onlar artık birer çöptü. Değersizdi. Bu gemide tıpkı Ishata gibi yer almaması lazımdı. Onları aldım ve gemiden aşağı attım. Suyla buluşan kıyafetler sahile vuracaktı. Eh, Ishata o zaman görecekti.
Tayfam toplanmıştı ve donanmayı harekete geçirmiştim. Ezdae kıyılarına ani bir baskın yapacaktım. Var gücümle, yok olma pahasına Ezdae ailesinin kökünü kazayacaktım. Onları yok edecek ve denizlerin hâkimi olacaktım. Böylece küçük Usha'ya kimin aptal olduğunu gösterecektim. Tayfamın arasında dolaşırken düşündüğüm tek şey, intikamdı.
"Rüzgarı takip edin, denizin ruhuyla bütünleşin! Bu geceden itibaren her şeyin değişeceğini unutmayın!" diye bağırdım tayfama.
Tanrıça sanki intikamımı destekler gibi hiçbir zorluk çıkarmamıştı. Bugün benden yanaydı ve bu büyük bir alametti. Bu her daim olmalıydı. Geceye kadar beklemiştim. Gecenin ruhunda, intikamımın ateşinin parlamasını istiyordum. Böylece gece koyu bir kızıllıkta aydınlanacaktı. Yapabilirsem deniz Ezdae kanı ile kızıla boyanacaktı. İçimdeki nefreti, öfkeyi bastırmanın tek yolu buydu.
Dürbünümle sahile baktım. Kaptan Jagrin ve oğulları, keyifle etrafta dans eden kadınları izliyordu. İşte bu iyiydi. Zayıflardı. Alkolün etkisiyle yeterince sağlam hareket edemeyeceklerdi. Gülümsedim ve yanımdaki Arvind'e baktım.
Arvind "Kaptan, emriniz nedir?" dedi hevesle.
"Ateş oklarını salın! Kaçmalarını engellemek için gemilerine molotoflar atılsın. Dış gemiler planıma uysun ve dışarıdan yardımı engellemek adına zincir kursunlar. Ateşlerle başlayan saldırımız karadan devam edecek." dedim sertçe.
"Her şey emrettiğiniz gibi olacak!" dedi yanımdan ayrıldı.
Arvind haklı çıkmıştı ve emrettiğim gibi olmuştu. Ateş okları sahile yağmıştı. Molotoflar ufak mancıklarla gemilere atılmıştı. Atılan ateşlerle insanlar dağılmıştı. Ne oluyor demişlerdi? Onlara ölümlerinin geldiğini demek isterdim ama onun yerine saldırın diye bağırdım. Sahile yanaşan gemimle karaya çıkmıştım.
Kılıcımı çıkardım ve önüme çıkanları öldürmeye başladım. Asıl hedefime ulaşasıya kadar kimseye acımak yoktu. İnsanların kimilerinin karnına kılıcımı sokmuştum, kimilerinin ise boğazını yarmıştım. Akan kanlar vücuduma bulaşmıştı. En sonunda ise Kaptan Kara Jagrin karşımdaydı. Acımasızlığından dolayı kara lakabını almıştı yoksa kumral bir adamdı. Mavi gözleri vardı. Çok sevdiğini duyduğum kara şapkası ise başındaydı. Beni görünce pis pis sırıttı.
Jagrin "Kimleri görüyorum, kimleri? Senin düğün gecen değil mi?" dedi sırıtarak ve gülümsedim.
"Bu gece düğün gecem mi? Ah, doğru. Benim gelinim kim biliyor musun?" dedim.
"Kızım Usha ya da senin bildiğin isimle Ishata."
"Hayır! Tüm Ezdae ailesi benim gelinim. Hepinizi ölümle evlendirtiyorum. Aa, o zaman ben damat değilim ki! Yine de hepinizi becermek benim için zevk olacak!" dedim nefretle ve kılıcımla hamle yaptım.
İhtiyar adam, düşündüğümden daha çevikti. Hemen kendisini korumuştu. Bize karışmak isteyen oğullarına da git demişti.
Jagrin "Dikkat et, ben seni becermeyeyim. Üstelik ortalıkta erkeklerle yaşadığın ilişkiler meşhur iken, yabancılık çekmezsin." dedi alaycı bir şekilde.
"Evet kimin kimi becerdiğini ölünce göreceksin, ihtiyar. Aşk hayatım seni ilgilendirmez."
"Kızımı ilgilendirdi. Ah, zavallı kızım. Onu nasıl kandırdım haberin var mı?"
"Nasıl?"
"Eğer senin yanına yerleşip, bana casusluk yaparsa ailenin başına geçeceksin dedim ve inandı." dedi soğukça ve gözlerimi kıstım.
"Sen pisliğin tekisin ve ölmeyi hak ettin!" dedim ve saldırıya geçtim.
İhtiyar saldırımlarımda iyiydi ayrıca ben ona dikkat ediyordum. Çünkü kılıcı zehirliydi ve bunu bilmeyen korsan olamazdı. En sonunda onu ufak ufak yaralamaya karar verdim. Her yaraladığımda güçten düşüyordu. En sonunda karnını kestim ve dizlerinin üstüne düştü. Bana baktı.
Jagrin "Seni düşündüğümden daha çok hafife almışım, Vilraj." dedi nefes nefese.
"Bana kızını göndermeseydin, şu an yaşıyor olacaktın." dedim soğukça.
"Pişman değilim."
"Şimdi gördün, ihtiyar. Senin devrini kapatıyorum ve denizlerde Vilraj-i Astena devrini başlatıyorum. Bundan sonra kimse benden habersiz denizlerde dolaşamayacak. Ne senin sülalen ne de başkası!" dedim ve güldü.
"Hakkettin."
"İyi uykular, Yaşlı Jagrin!" dedim ve boynunu kestim.
Şah damarından yüzüme kan fışkırmıştı. Bir devrin sonu ve bir devrin başıydı. Bundan sonra ne olacaktı? Çevreme baktığımda ateşin geceyi aydınlattığını gördüm. İnsanların çığlıkları ise denizin sesini bastırıyordu. Bunu ben istemiştim. Böyle olmasını, insanların korkmasını ve ateşin her yerde olmasını istemiştim.
Yanıma Arvind gelmişti ve Jagrin'in oğullarını tutukladığını demişti. Onlara ne yapacağını sormuştu.
"Ses! Ses çok fazla, Arvind. Şu sesleri bastırın! İnsanların dillerini kesin. Kadınların ve çocukların kesilmesin, yazık olur. Kadınların saçları kazıtılabilir, çocuklarıyla beraber. Ama erkeklerin dilleri kesilsin. Bak sana, her yerde adam sesleri var." dedim ve başını eğdi.
Arvind "Nasıl emredersen, Vilraj."
"Kaptan Jagrin'i ise şu direğe asın ve cesedi kargalar tarafından tartaklansın. Belki Usha erken gelir ve babasını kurtarır. Oğlanları ise zincirleyin. Ne duruyorsun? Emrimi yerine getir." dedim ve emrim yerine getirildi.
Ceset sallandırıldı, aile esir altına alındı. Diller ise kesildi, saçlar kazıtıldı. Ben ise oturduğum yerden izledim. Üstümdeki kanı silmemiştim çünkü kendimi bu şekilde huzurlu hissediyordum. Fakat hala eksik olan bir şey vardı. İntikamım hala bitmemişti. Bitmesi için Usha'nın gelmesi lazımdı.
Böyle düşünürken sandalla iki geldi. Bir tane iri yarı adam, bir pelerinli kadın. Kadın pelerinini hemen çıkarmıştı. Gelen Usha'ydı. Yüzü çökmüştü. Ağlamaktan iki sürmesi akmıştı. Koyu kahverengi saçları ise, iki yandan omuzlarına dökülüyordu. Üstünde ise gelinliği vardı. Bembeyaz bir elbiseydi. Omuzları açıkta bırakıyordu. Belinde ise siyah korse vardı. Ne kadar güzel bir gelin olmuştu. Benim gelinim olacaktı ama olamadı. Çünkü beni kandırmıştı.
Gördüğü manzara karşısında dehşete düşmüş ve çığlık atmıştı. Ardından gözleri iri iri bana bakmıştı. Ben ise ona gülümsedim ve ayağa kalkıp, yanına geldim.
"Hoş geldin, sevgilim. Düğün hediyemi beğendin mi?" dedim ve yüzüme tokat attı.
Usha "Zalim! Neden, neden yaptın?" diye bağırdı ve yanağımı okşadım.
"Çünkü beni kandıranların sonunu gösterdim. Sen beni kandırdın! Sen beni kullandın! Şimdi sana yardım ediyorum. Dinleyin beni, duyun beni! Bundan sonra bu ailenin başı, kaptanı Usha-i Ezdae olacaktır. Bu benim emrimdir. Eğer kabul edilmezse, geriye kalanlarınızı öldürmekten çekinmem. Sana gelelim, Usha. Sende bunu kabul edeceksin ama bir daha asla karşıma çıkmayacaksın."
"Vilraj! Ben seni istiyorum." dedi yalvarır bir sesle.
"Ben seni istemiyorum. Keşke karşıma Usha-i Ezdae olarak çıksaydın. O zaman düşman bile olsak, seninle olurdum."
"Vilraj, ne olur bırakma beni. Sensiz bunların anlamı yok." dedi ağlayarak.
"Sen benim yanıma gelme amacına ulaştın. Ya bu aileyi yönetirsin, ya da ben bu aileyi öldürürüm."
"Ben seni seviyorum." dedi ve derin bir nefes aldım.
Ardından parmağımdaki kırmızı ipi çözdüm. Usha'nın eline verdim. O ise boş bakışlarla bana bakıyordu. Duyduklarına inanmıyor gibiydi.
Usha "Yapamazsın, beni terk edemezsin. Seni seviyorum, Vilraj. Aileme yaptıkların umurumda bile değil. Babam beni kullanmak istedi zaten."
"Umurumda değil. Şimdi ben gidiyorum ve sende Ezdae ailesini yönet. Bir daha karşıma çıkma. Tayfa, toplanın gidiyoruz!" dedim ve omzuna çarparak gittim.
Gemiye geldim ve sahile baktım. Yanan ateşler vardı. Kan sahile akıyordu. Dilsizlerin boğuk sesleri, kadınların ağıtları vardı. Bunun hepsi benim intikamımın sonucu olmuştu. Şu an ise bitmişti. Usha veya Ishata defteri benim için kapanmıştı. Söz yüzüğümü, kırmızı ipi bırakmıştım. Artık Usha onunla ne yaparsa, yapsındı. Ben artık yoluma gidecektim. Sonuçta en büyük rakibimi yenmiştim. Yolumda ne olabilirdi ki? Beni daha neler bekliyordu ki?
Usha
Kaptan Kara Jagrin
♠
♠ Sizce Vilraj ve Usha arasındaki meselede kim haklı? Siz nasıl davranırdınız?
♠Arvind'i ileriki bölümlerde görür müyüz? Görürsek etkileri ne olur?
♠Usha ve Vilraj barışır mı? Barışmaları için ne lazım? Kim adım atmalı?
Bir dahaki bölüm görüşmek üzere!