Ateşin Kurbanı

By Elizabethstark1

510K 32.2K 36K

TAMAMLANDI! THE WATTYS 2020/TARİHİ KURGU KAZANANI Tarihikurgu #1 Tarih #1 Aşkın, iktidarın ve gücün savaşı! B... More

2020 Watty Ödülleri Kazananı
♦Bilgilendirme - Ülkeler♦
Bilgilendirme-Karakterler ♦
Bilgilendirme: Şahlar&Şahbanular
Bilgilendirme: Haritalar
Yeni Kitap!-2020/2021-Gazap Tanrısı'nın Çocukları♥♥♥
Resim & Şah ♦
Korkular & Altın ♦
Vekil & Düğün ♦
Zafer & Onur ♦
Işık & Hazine ♦
Uyanış ♦
Zafer Alayı & Aile ♦
Güven & Kızılcık Sopası ♦
Cezalandırma & İçgüdü♦
Sarhoş & Cariye ♦
Hırçın & Tutku ♦
Sorumluluk & Değişmek ♦
Buluşma & Etkilemek ♦
Odak & Kardeşler ♦
Uyuyan Güç & Zalim, Şarap♦
Masumiyetin Sorgusu & Adaletin Vicdanı ♦
Sessizliğin İnfazı & Acıyı Kucaklamak ♦
Basit & Sıradanlık ♦
Kılıç Düellosu & İhanet ♦
Müttefik & Kelime Oyunu ♦
Güç Yolu ♦
Korku Deliliği & Zalimlik Bedeli♦
Anka Kuşu & Ejderha ♦
Merdiven & Hükümdar Eşi ♦
Kuralsız Şah♦
Nemdas'ın Ruhu ♦
Aşkın Gücü♦
1. Kısım Ateşin Kurbanı Yapay Zeka Görselleri ♦
İkinci Kısım:Ateşin Işıltısı - Karakterler ♠
Tutkuyla Sevmek ♠
Canavar ve Küçük Kız♠
Kara Hırs♠
Maskeyi Kırmak ♠
Sen Kimsin?♠
Kırmızı İp♠
Şımarık Kız♠
Tecrübesizlik ♠
Beklenilen Kişi ve Haber♠
Sapheda'nın Gözyaşları♠
Anka'nın Çığlıkları♠
Özgürlüğü Öğrenmek♠
Gölgelerin Oyunları♠
Ufak Tefek Sohbetler/Notlar/Duyurular
Hiçliğin Zehri ♠
Şahbanu Anjali♠
Karanlık Ateş♠
Söz♠
Suyun Kızı♠
Korku ve Felaket♠
Merhamet ve Zalimlik♠
Boğmak♠
Ayna Kırıkları♠
Anka Hırsı♠
Yıldızlarla Dans♠
Acıdan Delirmek♠
Tutkunun Ölümü♠
Derin Yaralar♠
Yaşamak ♠
Diz Çöktürmek♠
Aşk Suç Mu?♠
Zamanı Gelince & Kraliçenin Ateşi♠
2. Kısım Ateşin Işıltısı Yapay Zeka Görselleri ♠
Üçüncü Kısım:Ateşin Hükmü Karakterler❦
Masumiyetim Silahım❦
Gizli Bir Sorun❦
Canavarın Hükmü❦
Oyun❦
Kurdun Adaleti❦
Yeniden Yükseliş❦
Kristal Oyunlar❦
Işığı Bul❦
Bencillik ❦
İki Kılıç❦
Medarat Yılanı❦
Karşılıklı İhanet❦
Delinin Yıldızı❦
Kendini Öldürmek❦
Şahbanu Acısı❦
Benim Hükmüm ❦
Özgür Bırakılan Kuş ❦
Çöl Köleleri❦
Güç Savaşı ❦
Zalimlik ve Kan❦
Tufan❦
Kaderi Değiştirmek❦
Kış ve İsyan❦
Işığın Teslimiyeti❦
Siyah, Mor ve Altın❦
Çölün Kızı❦
Acı Uçurumu❦
Hükümdar Hazırlıkları❦
Ateşin ve Suyun Uyumu❦
Eskisi Gibi Olmayacak❦
Delinin Savaşı❦
Yenilginin Zaferi❦
Ejderha Tacı❦
3. Kısım Ateşin Hükmü Yapay Zeka Görselleri ❦
4. Kısım : Ateşin Çığlığı - Karakterler♣
Kalplerdeki Savaş♣
Benim♣
Morun Etkisi♣
İçe Bakmak♣️
Planlar ve Gelecek♣
Hükümdar ve Baba♣
Sevgim Yetmedi♣
Orta Yol♣️
İspatlama♣
Baba Katili & Zincirler♣
Düşmanlık İçin Dostluk♣
Ölümü Düşünmek♣
Vicdan Kafesi♣
Soğuk Kibir♣
Zayıf Noktalar♣
Karanlıktaki Fısıltılar♣
Kraliçe Taşı♣
Gücün Dikenleri♣
Elimi Tut♣
Ufak Tefek Sohbetler/Sorular🔥🥀
Dikenli Gül♣
Ateşkes♣
Hüküm Bedelleri♣
Savaşçı Kalbi♣
4. Kısım Ateşin Çığlığı Yapay Zeka Görselleri ♣
5. Kısım:Ateşin Yazgısı♥
Hükümdarlık Naibi♥
Güneş'in Kızı♥
Meydan Okumak♥
Artangallı Şahbanu♥
Güzel Bir Hata♥
Düşünceler♥
Hassas Kalp♥
Tehlikeli Delilik♥
Ejderha Ateşi♥
Güç Kaybı♥
Hükümdarın Geleceği♥
Priya Tutkusu♥
Parçalanan Hayaller♥
Bilinmeyen Sızı♥
Geç Gelen Adalet♥
Bir Şahran♥
Rezil♥
Fırtına Öncesi♥
Zaferi Müjdelemek♥
Gelecek İçin Hayaller♥
Kan Yağmuru♥
Maute'nin Nefesi♥
Sashibai'nin İyiliği♥
Kendini Kaybetmek♥
Sönmeyen Ateş♥
Buzun Kıvılcımı♥
Savaş Öncesi♥
Yanan Şahbanu♥
Krisnae'nin Düşü♥
Banuşah♥
Son Emir♥
Gölge ile Savaşçı♥
Sapheda'nın Hüznü♥
Kan Oyunu♥
Krisnae&Sapheda(FİNAL)♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-1 ♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-2 ♥
♦♣♠♥Yeni Kitap♦♣♠♥
Kapaklar♦♣♠♥
❤Ateşin Kurbanı The Wattys2020 Özel Kapağı, 2020 Sohbet❤
Gölgenin Aşkı Yayında!

Gösteriş ♠

3.7K 293 96
By Elizabethstark1

Herkese Merhaba! Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı yazınız.
Diğer bölüm 18 19 oldu ise, bu bölümde olabilir. :) yorumlarda gelsin ama... Aşağıda not var, okuyun lütfen.

Bölüm şarkısı ile okuyunuz. :)

Aşağıda Prihan var. İyi okumalar!

Yayınlanma : 24.02.2018

Sashibai Şahlığı – Başkent: Ghunda - Kılıç Sarayı

Sandhya

Büyüyen karnıma baktım. Doğuma az kalmıştı. Herkesin merakla beklediği sorunun cevabını verecektim. Bir şahran mı yoksa bir şahten mi sarayı şenlendirecekti? Bunun bir önemi  yok gibiydi. Sonuçta her ikisine de aynı tarzda kutlamalar yapılacaktı. Anjali hepsini anlatmıştı. Birçok şey, beni ve bebeğimi bekliyordu. Artangal'a göre daha gösterişliydi.

Artangal demiş iken, aklımda bastırmış olduğum düşünler vardı.  Şu an durumları nasıldı, eski hanedanı özlüyorlar mı gibi şeylerdi. Duyduğuma göre babamın dönemindeki fakirlik dönemi sona eriyordu. Sashibai yönetimi, oraya yeni yeni yatırımlar yapıyordu. Bu da insanların zenginleşmesine sebepti. Ayrıca Naresh tarafından yaptırılan, Sashibaili aileleri Artangal'a yerleştirme politikası vardı. Artangal'ı tamamen Sashibai'ye bağlamak istiyordu. Onların kültürlerini, inançlarını Sashibai'ye çevirmek istiyordu. Bunda ne kadar başarılı olacağını merak ediyordum. Çünkü Artangal insanları inatçılardı. Dinlerine düşkünlüğü nedeniyle dar bir açıdan bakıyorlar ve kendilerinden olmayanı aşağılıyordu. Belki de, en son öylelerdi. Şu an için her şey değişmiş olabilirdi.

Kapım tıklandı ve gel sesimle içeri Sahen girdi. Cüce benim yanımda olduğu için artık haremde saygı görüyordu. Anlattığına göre ilk başlarda haremde ezilen birisiydi. Şimdi ise Aryan'dan sonra en çok saygı gören Azlaki idi.

"Ne oldu, Sahen?" dedim sakince.

Sahen "Şah Naibi Anjali, seni çağırıyor."

"Neden?"

"Çünkü vali şahtenlerimiz bebek ve annesi için sandıklar dolusu hediyeler göndermiş."

"Ah, hiç gerek yoktu ki! Zaten Anjali bir ton kıyafet diktirmişti."

"Tatlı Sandhya, Sashibai halkı gösterişi sever. Bunu her fırsatta belli ederler. Farkında ol."

"Biraz gereksiz ve israf gibi geliyor." dedim suratımı ekşiterek.

"O zaman sen o Şahbanu takılarını bile takmazsın." dedi gülerek.

"Nasıllar ki?" Dedim merakla.

"Çok güzeller. Aynı zamanda çok gösterişliler."

"Benim zevkime hitap etmiyor."

"Görseydin, kesinlikle takardın. Zaten takacaksın." dedi gülerek.

"Merak ettim, acaba görebilme imkanım var mı?"

"Ne yazık ki, yok. Sarayın depo kısmında saklı tutuluyor."

"Neden? Anjali kullanamaz mı?"

"O bir cariye olduğu için kullanamaz. Ayrıca bu takılar bir kolesiyon. Şahbanu Nemdas'dan Şahbanu Yashila'ya kadar her şahbanu taktı ve hepsi bu koleksiyona kendi takılarını ekledi."

"Çok hoş. Keşke görebilsem." diye mırıldandım.

"Anjali sergiletmiyor. Kendisi de, o koleksiyonu bir dönem kullandı. Şu Şahbanu olma davasında iken ama sonra geri iade etti. Ayrıca kendisinin ekledikleri de çıkartıldı.Yashila o takıların hepsini yaktırdı."

"Üzücü. Galiba Yashila'nın yaktırma takıntısı var." Dedim ve Sahen güldü.

"Şöyle diyelim. Anjali'nin elinin değdiği her şeye yaktırma takıntısı vardı."

"Hoş bir şey değil."

"Yashila, çok zarif bir kadındı. Zeki miydi, belki ama çok duygusaldı. Abhay'ı seviyordu ve bi sevgiden vazgeçmedi. Vazgeçseydi, şu an yaşıyor oluyordu."

"Her şey çok farklı olurdu dediğin gibi. Naresh yaşar mıydı?"

"Kesinlikle yaşardı ve vali olarak bir bölgede yönetici olurdu. Yashila, Anjali gibi oğlunun katliam yapmasına izin vermezdi. Naresh'i zaten yetenekli görüyordu ve Şahana olarak onu vali yapardı."

"Naresh vali olurdu demek. Bende herhalde Artangal'da olurdum. Kaderimiz kesişir miydi acaba?" Dedim merakla.

"Haremde kesişme olasılığın olmazdı. Şahranların haremi  olmaz çünkü. Harem şahlara özeldir."

"Şahranlar evlenmiyor mu?"

"Şahranlar evleniyor elbette. Fakat istenilen öz ve öz Sashibali bir kız."

"Desene, karşılaşma şansımız yokmuş." dedim gülerek.

"Bence o zaman yine karşılaşırsınız. Şah yine seni yanına alırdı. Gerekirse isyan çıkarırdı."

"Ondan hiç şüphem yok! Neyse çok gevezelik ettik, Şah Anne kızacak. Hadi yanına gidelim." dedim ve son defa aynada kendime baktım.

Yağmurlu, soğuk havalar yüzünden daha kürklü, daha uzun kollu giyiniyordum. Mor bir elbise giymiştim ve kadife kol kısımlarında gümüş sarmaşık gülleri vardı. Siyah, uzun saçlarımı ise açık bırakmıştım. Saçlarım ilk defa bu kadar uzundu ve çok güzellerdi. Kapkaranlık bir geceyi andırıyordu.

"Hadi, gidelim." dedim ve odamdan ayrıldık.

Şahana'nın salon odasına gitmiştik. İçerisi Anjali'nin zevkine göre döşenmişti. Pencere önünde uzun koltuk vardı, duvarlar kılıçlar, tablolarla kaplıydı. Anjali ise her zamanki gibiydi. Asil, kudretli ve yenilmez. Giymiş olduğu bordo elbisesinin bel kısmında eskitilmiş bronz kalın bir kemer vardı. Eteğinin uç kısımlarında ise altın rengi anka kuşu kuyruk tüyleri vardı. Boynunda ise anka kuşu kolye vardı. Sarı saçlarını ise örgülü topuz yaptırmıştı. İkinci isminin anlamını veriyordu. Kesinlikle altın anka kuşuydu.

Beni görünce yanıma geldi ve sarıldı. Ardından karnımı okşadı. Gülümsüyordu.

Anjali "Misafirin gelişi, yakın." dedi neşeyle.

"Kesinlikle, Şah Anne! Bu aralar çok kıpır kıpır. Sabırsız!" dedim gülerek ve beraber koltuğa oturduk.

"İsmine karar verdin mi?"

"Erkek olursa, Devilal olacak. Kız olursa Nilam olmasını istemiyorum. Amita daha güzel bir isim."

"Amita, sonsuzluk demek. Güzel bir isim. Devilal ismi de güzel. Savaşçı birisinin ismi sonuçta. Şah Devilal. Kulağa hoş geliyor, değil mi?"

"Açıkçası niyetim varisi, büyük olan olması değil. Çocuklarım içinde hangisi en yetenekli ise o olsun. Aksi takdirde Naresh'in verdiği emek boşa gider." dedim ama Anjali kaşlarını çatar gibi oldu.

"Bu oldukça tehlikeli değil mi? Ya ilk oğlun tahtı isterse, ne olacak?"

"Kardeşlerine yol açmayı bilecek şekilde yetiştireceğim. Çocuklarım arasında iktidar savaşı vermelerine engel olacağım."

"Belki de ilk oğlun, en yetenekli oğlundur kim bilir. Ya da Naresh ilk oğluna tahtını verecektir."

"Ben Naresh'i tanıyorsam, kesinlikle benim gibi düşünüyordur." dedim kendimden emin bir şekilde.

Zaten düşünmese bile benim yüzümden düşünmek zorunda kalacaktı.

Anjali "Aman, boş verelim. Daha önümüzde uzun yıllar var. Doğmamış bir bebek hakkında hüküm vermemeliyiz."

"Doğru." dedim ve içeri Prihan gelmişti.

Prihan oldukça sadeydi. Sarı saçlarını annesi gibi toplamamış ve açık bırakmıştı. Koyu mavi bir elbise giymişti. Bana gülümsedi ve annesinin yanına oturdu. Onun arkasından Lilave gelmişti. Oldukça soğuk baktığım birisiydi. Kendisinden hiç hoşlanmıyordum. Anjali ondan daha sevimli geliyordu.

Anjali "Şahtenlerin hediye sandıkları getirilsin." dedi ve emri yerine getirildi.

Dolu dolu sandıklar önüme konulmuştu. Aryan hepsinin ağzını açmıştı. Bu gelen sandıkların hepsi birbirinden farklıydı. Her bölgeden farklı farklı hediyeler gelmişti. Kumaşlar, bebek giysileri, takılar vardı.

Anjali "Bana bile bu kadar dolu dolu sandıklar gelmemişti, Sandhya!" dedi gülerek.

"Gerek yoktu aslında. Bebek için aşırı derece de kıyafet var." diye mırıldandım.

Prihan "Yine de, bu sandıklar gönderilmeliydi tatlım."

"Bu fazla israf değil mi?"

Lilave "Kesinlikle değil! Sashibai gelenekleri konusunda eğitilmedin mi?" dedi huysuzca.

"Yeterince eğitildim!" dedim sertçe.

"Eğitilmiş olduğun aşırı derece de belli! O kadar belli ki, sandıkları kabul etmek istemiyorsun." dedi alaycı bir şekilde.

"Fazlasıyla gösteriş meraklısı olmadığımdan kaynaklı olabilir mi?"

Anjali "Yeter! Abla, haddinden fazla bir şekilde hareme karışır olmaya başladın. Yakında seni buradan uzaklaştırmak gerek. Sonuçta harem kadını değilsin ve burada yaşama hakkın yok." dedi ablasına ters ters bakarak. Son zamanlarda birbirlerinden daha az hoşlanır olmuşlardı.

Lilave "Ah, unutmuşum. Karşımda Sashibai'nin kudretli Şahana Anjali-i Radhanka vardı. Bir fısıltısıyla dağları silebilecek kadar güçlü olan kadın." dedi soğukça.

"Evet, öyleyim ve sende karşımda hiçbir şeysin. Hiçbir şey olarak, yerini bileceksin!" Dedi sertçe ve ortam gergin bir sessizliğe bürünmüştü.

Prihan "Hadi, sandıkların içindekilere bakalım." dedi gerginliği bozmak ister gibi. Onu desteklemeliydim.

"Evet, evet bakalım. İlk Shalin'in sandığına bakmak istiyorum!" dedim hevesle ve Anjali gülümsedi.

Anjali "Bende onun ne gönderdiğini merak ediyorum, Aryan Shalin'in sandığını öne çıkar. Şu en süslü olan, onundur." dedi ve tahmininde yanılmadı.

Sandığın içi tamamen Shalin'in zevkini yansıtıyor. Güzel ve ışıltılı. Gözleri her daim üstünde tutabilecek takılar, kumaşlar vardı. Bebekte içinde giysiler göndermişti. Yazacağım mektupta, sandığından mutlaka söz etmeliydim. Ayrıca ona özel bir jest yapmalıydım. Diğer sandıklara geçildiğinde onlar Shalin'in gösterişi yanında sönük kalıyordu ama güzellerdi. Özellikle Parinita bana özel bir ok ve yay takımı göndermişti. Bu yayı en kısa zamanda kullanmamı istediğine dair not düşmüştü. Elbette kullanacaktım hatta onun bölgesine gittiğim zamandı. Belki ondan önce atış denemesi yapabilirdim.

Sandıklara bakmıştık. Karnımı okşadım. Biraz uyumak iyi gelecekti.

"İzninizle ben odama çekilmek istiyorum, Şah Anne." dedim nazikçe.

Anjali "Elbette. Hamileliğinin son aşamalarında yorulmamalısın." dedi gülümseyerek.

Prihan "Bu arada, bugün Rithu'dan mektup aldım. Yola çıkmışlar! Şah Naresh ve Vamate esirleri geliyor." dedi sevinçle.

"Bunu bilmiyordum." dedim şaşkınca.

Anjali "Sana söylemek istemedim, Sandhya. Naresh'in gelişi seni heyecanlandırmasını istemedim."

"Yine de bilmeye hakkım vardı." dedim sinirle.

"Senin iyiliğin içindi."

"Vamate esirleri derken, kimler oluyor peki?"

Lilave "Kimler olacak? Hareme gelecek olanlar! Başka kimleri bekleyebilirsin ki?" dedi alaycı bir şekilde ve Prihan ona ters ters baktı.

Prihan "Vamate ordusunun üst düzey yöneticileri de olabilir, teyze! Eğer kız olsaydı, Rithu mutlaka bana bahsederdi."

"Bakıyorum, kocanla pek sıkı fıkısın. Hiç annenin kızı değilsin, Prihan. Annenin kızı olsan, o adama yüz bile vermezdin."

"Rithu ile aramda belirli sınırlar var, bundan emin olabilirsin teyze! Ben senin gibi kocama sadakatsizlik yapıp, onu zehirlemem!" dedi öfkeyle ve Lilave güldü.

Anjali "İşte Prihan laflarıyla benim kızım olduğunu kanıtlıyor, ablacığım. Şimdi o zehirli dilini tut. Sende Sandhya, gönlünü ferah tut. Eğer oğlum öyle bir şey yaparsa, emin ol o kızları ilk gönderen ben olurum. Hareme kimin gelip, kimin gelmeyeceğine dair yetkim var ve Naresh buna karışamaz."

"Bende Naresh'e güveniyorum ama insanların sözleri canımı acıtıyor." dedim üzgünce ve Anjali sırtımı sıvazladı.

"Zamanla bu sarayda canının acımamasını öğreneceksin, kırılmamayı öğreneceksin kızım. Hadi git, dinlen." dedi ve ayağa kalktım.

Acemi cariyelerin oturma alanından geçerken yolumu Alesha ile Baruka kesmişti. İkisinden de hoşlanmıyordum ve onlardan kurtulmak istiyordum. Gebeliğimde bana az sıkıntı yaratmamışlardı. Şimdi neden karşımdalardı?

"Çekilin karşımdan." dedim sertçe.

Alesha "Duydun mu, bilmem ama Naresh yeni kızlarla geliyormuş." dedi kibirle.

Baruka "Pabucun dama atıldı, Sandhya." dedi neşeyle ve derin bir nefes aldım.

"Siz nereden duydunuz?" dedim.

"Sarayda her şey hızlı duyulur. Bunu öğrenemedin mi?" dedi alaycı bir şekilde.

Alesha "Sende şimdi bizim gibi oldun. Hatırlarsan, sende bir savaş esiri olarak buraya getirildin. Şimdi aynı şekilde başkaları gelecek."

"Yazık oldu." dedi gülerek.

"Benim sonum sizin gibi olmayacak! Kimse beni bir kenera atamaz ve benden sonra bir kadınla beraber olamaz!" dedim öfkeyle.

Alesha "Neden? Senin bizden farkın ne?"

"Ben sizin gibi buraya hediye edilmedim veya gayri meşru olduğum için verilmedim."

Baruka "Önemli olan neden değil, sonuç! Bak, sende buradasın bizde buradayız. Sende Şah'ın gözdesisin, bizde gözdesiyiz hatta o çok sevdiğin Azusa da Şah'ın gözdesi!"

Alesha "Senden önceler olduğu gibi, senden sonralar da olacaktır. Sashibai kanunu bu, güzel Sandhya. Bizde istemezdik ama kuralları yıkamadık." dedi alaycı bir tebessümle.

"Ne oldu? Neden sustun? Gerçekleri duymak zoruna mı gitti?"

"Ben, sizden farklıyım. Sıradan bir gözde değilim!" dedim öfkeyle.

"Evet, canım değilsin ama sonuçta bir gözdesin. Sonuca odaklan."

"Şimdilik bir gözdeyim. Şunu bilin ki, gün gelecek bu dediklerinizin karşılığını fazla fazla alacaksınız!" dedim öfkeyle ve Alesha'ya omuz atıp, gittim.

Öfkeyle odama girdim ve koltuğa oturdum. Sinirliydim.O ikisi beni sinirden deli etmişlerdi. Nasıl kendileri ile bir görebilirlerdi ki? Onlar kimdi? Benim gibi asil bir kan taşımıyorlardı ve karşıma geçmiş konuşuyorlardı. Sinirlenmemeliydim, sinirlerime hâkim olmalıydım yoksa istediklerine ulaşırlardı.

Yemeğimi yemiş ve geceliğimi giymiştim. Yatağıma yatmıştım. Karnımda biraz kıpırdanma vardı. Ufak ufak bir ağrı yayılıyordu. Bende karnıma sarılarak uyumaya başlamıştım. Sancı arttıkça, daha da yerimde duramaz olmuştum. En sonunda bir ıslaklık hissetmiştim. Doğruldum ve yorganımı açtım. Yatağım ıslanmıştı. Hayır, hayır olamazdı! Erkendi, beklenilen zamandan 3 hafta falan erkendi. Tanrıçam! Korkuyordum. Bebeğim için korkuyordum.

"Sahen! Sahen! Yetişin!" diye bağırdım ve yastığa doğru düştüm.

Kapım açıldı ve içeri Sahen girdi. Beni kıvranırken görmüştü. Ardından yataktaki ıslaklığı gördü ve anlamıştı.

Sahen "Hemen, hanımımızı doğum odasına alın ve Şahana'ya haber verin! Hemen!" diye bağırdı.

Ne olduğunu anlayamadan, nasıl gittiğimi bilemeden beni götürmüşlerdi. Ebeler, hekimler başımdaydı. Ben acı içinde kıvranıyordum. Sancılarım, ağrılarım keskin ve şiddetlilerdi. Tavandan sarkıtılan beyaz kumaşlar önüme gelmişti.

Ebe "Hanımım, bu kumaşlara asılın ve ıkının. Zorlu bir doğum olacak, bebek erken geldi." dedi aceleyle ve önümdeki kumaşlara asıldım.

Çığlıklarımla ortalığı inletsem de, bir türlü bebeğim gelmiyordu. Başımdaki kızlar terlerimi siliyor, kuruyan dudaklarımı ıslak bezle nemlendiriyorlardı. Ölecektim herhalde. Bunun başka bir açıklaması olamazdı. Neden bu kadar zordu ki? Neden normal bir zamanda gelmemişti ki?

Hekim "Gücünüzü toplayın, Baş Habiria. Son defa ıkının, bebek geliyor." dedi ve dediğini yaptım.

Sonrası boşluk gibiydi. Onca acı, ağrı gitmiş ve yerine boşlukta kalma hissi gelmişti. Sanki bedenim yeniden bir bütün oluyordu. Ardından odada bir tiz çığlık sesi yükseldi. Tatlı, melodik bir ağlamaydı. En güzel sesti diyebilirdim. Tüm acıya değdiği içindi, benden bir parça olduğu içindi. Ruhumdan ruh oluşmuştu.

Ebeler bir erkek demişti. Erkek. Oğlum. Benim tatlı bebeğim doğmuştu. Bir oğlandı yani ismi Devilal olacaktı. Kucağıma almadan bayılmıştım. Gözlerimi açtığımda odamdaydım. Saçlarım örülmüştü, beyaz gecelik giydirilmişti. Birçok kişi vardı. Anjali ise kumaşlar içinde bebeğim vardı. Bana nazikçe uzatmıştı.

Tombul, bembeyaz tenli bir bebekti. Tanrıçam! Ne kadar güzeldi. Yavaşça alnından öptüm. Benim bebeğimdi. Sadece benimdi. Naresh ve benim, güzel parçamızdı.

Anjali "Sağlıklı bir bebek, erken doğmasına rağmen. Süt anne, karnını güzelce doyurdu." dedi ve kaşlarımı çattım.

"Oğlumu bir tek, ben emziririm!" dedim sertçe ve Anjali şaşırdı.

"Sandhya, sarayda bir kuraldır."

"O kuralları umursamıyorum! Bebeğimi ben emzireceğim ve benim sütümle büyüyecek!" dedim öfkeyle.

Lilave "Neden?"

"Çünkü ben onun annesiyim! O sadece benim ve kimseyle paylaşamaya niyetli değilim."

Anjali "Sandhya, kuralı bozamayız."

"Benim için bozacaksınız! Devilal asla başka bir kadın tarafından emzirilmeyecek. Benim sütüm, ona yeter." dedim öfkeyle.

Prihan "Anne, istersen Sandhya'nın dediği olsun. Onu daha fazla üzmeyelim." dedi ama Anjali onu ciddiye almışa benzemiyordu.

Anjali "Her istediği olacak değil, Prihan." dedi sinirle. İşte eski Anjali geri dönmüştü.

"Bebek, benim bebeğim! Bırakın da, istediğime karar vereyim." dedim öfkeyle.

"O sıradan bir bebek değil, o bir Şahran! Onun hakkında tek başına hüküm veremezsin. Buna hakkın yok." dedi ve gözlerimi kıstım.

"O her şeyden önce benim, oğlum. Eğer direnirseniz süt anne konusunda, bende Naresh'e söylerim." dedim kibirle.

"İyi o zaman. Naresh, bakalım kimin tarafını tutacak?" dedi soğukça.

"Göreceğiz!" dedim öfkeyle.

"O zaman sen dinlen. Yarın birçok şey olacak. İsim töreni, kutsanma gibi bir ton şey. Odana giyeceklerini gönderirim." dedi ve Lilave ile gitti

Ben ise derin bir nefes aldım. Anjali tekrardan eski haline dönmüştü. Bencilliğini göstermişti. Oysa hamileliğimde çok iyi anlaşıyorduk. Belki de anlaşmaya çalışıyorduk. Şimdi ise eski halimize dönmüştük. Belki de, böyle olmak zorundaydık.

Bebeğime baktım. Ona bakınca sinirim gitmişti. Yanıma Prihan oturmuştu. Bebeğin kafasını okşamıştı.

Prihan "Haremde, sarayda, kentte ve ülkede büyük bir kutlama var. Herkes çok mutlu." dedi neşeyle.

"Oğlan dogurduğum için mi?" Dedim ve Prihan'ın gözleri iri iri oldu.

"Hayır, kesinlikle hayır. Sashibai de, bebekler kutsaldır ve her doğuş kutlanır. Cinsiyet bizim için önemli değil."

"Artangal da, erkek bebekler daha önemliydi." diye mırıldandım.

"Ne kadar korkunç!" dedi hayretler içinde ve gülümsedim.

"Ben öyle bir yerde büyüdüm, Prihan. Sana tuhaf gelenler, bana normal geliyor."

"Yine de, kulağa korkunç geliyor."

"Şimdi ne olacak? Neler yapılıyor?" dedim merakla.

"Şu an haremde şerbet ve tatlı dağıtılıyor. Sarayda ve sarayın önünde, belirli noktalarda ise çorba, etli yemek, pilav, tatlı ve şerbet dağıtılıyor. Bu 40 gün 40 gece devam edecek. Ayrıca kıyafetler dağıtılıyor."

"Çok güzel!"

"Yarın sabah isim töreni ve kutsanma töreni olacak. Bebeğin ismini ben koyacağım."

"Nasıl? İsmi Devilal olmayacak mı?"

"Olacak. Sadece ismi kulağına ben fısıldayacağım. Bu bir kural, gelenek. Yeni doğan bebeğin ismini kulağına, aileden bir kadın fısıldar. Bu kadın o an için Parsmat gibidir. Bebeğe isim fısıldar ve anneye de bir hediye verir. Bebeğin annesinden sonra, onun ikinci annesi isim annesi olur."

"Ya, çok ilginç geliyor. Neden annen olmadı?"

"O olmak istedi ama ben önce davrandım."

"Törenden sonra ne olacak?"

"İnsanlar bebeği görecekler ve iyi dileklerde bulunacaklar. Ertesi günde saray içinde bir iyi dilek töreni olacak. Ayrıca haremdekiler de bunu yapacak."

"Desene iş, bebeği doğurmak ile bitmiyor." dedim gözlerimi devirerek ve güldü.

"Dediğim gibi bebekler bizde kutsaldır. Saf ruhlar olarak görülür ve geçmiş hayattaki dersini alması için dualar edilir."

"Keşke Naresh yanımda olsaydı." dedim üzgünce ve Prihan hüzünle bana baktı.

"Diğer bebeklerinizde yanında olacaktır. Onun içinde zor geçiyor. Hem söyle bakalım. Ne seni üzdü ve Devilal erken doğdu? Hekimler sinir, üzüntüden dolayı erken doğumun gerçekleştiğini belirtti. " dedi merakla.

"Alesha ve Baruka. Beni kendileri ile bir görüyorlar ve buraya Vamate kızlarının geleceğini söylüyorlar." diye fısıldadım.

"Tatlım, sen onlarla bir değilsin ki! Ayrıca Naresh hareme asla o kızları getirmez."

"Bir değilim, Naresh sonuçta her daim benimle. Fakat şunu da unutmamalıyız ki, Alesha ve Baruka da bu sarayda."

"Ona bir çare yok."

"Şimdilik yok, Prihan. Zamanı gelince çok güzel olacak." Dedim hırsla ve Prihan gözlerini benden kaçırdı.

"Beni korkutuyorsun."

"Neden ki?"

"Bir an için karşımda annemi gördüm ve sonrası geldi aklıma. Hoş zamanlar değildi." dedi ve gülümsedim.

"Korkma, benim içimde annen gibi amansız bir hırs yok. Benim hırsım,  kontrollü ve amacına uygun."

"Umarım hep aynı kalır ve bu hırs seni zehirlemez. Çünkü bazen annemi hırsın zehirlediğini düşünüyorum. Zehirledi ve annem  Sashibai'nin kaderini değiştirdi."

"Nasıl?" dedi ve gülümsedi.

"Uzun hikaye. Özetlersem, Naresh'in ateşini daha da çok harladı."

"Bir gün dinlemek isterim."

"Ben de anlatırım. Neyse, sen dinlen. Yarından itibaren çok yorulacaksın." dedi ve gitti.

Bende kucağımdaki oğluma baktım. Devilal çok masumdu. Alnını öptüm. Ardından onu emzirdim. Benim sütümle büyüyecekti. Bu benim en doğal hakkımdı.

Ertesi gün ise erkenden uyandırılmıştım. Tören için özenle  hazırlanmıştım. Bembeyaz bir elbise giymiştim. İşlemeliydi ve bu soğuk kış havası için bedenimi  sıcak tutacak, beyaz kürkleri vardı. Siyah saçlarım ise açık bırakılmış ve halka şeklinde inci taç başıma takıldı. Oğlum ise beyaz kürkler, kumaşlar içindeydi. Kucağıma verilmişti. Aryan odaya gelmiş ve beni tören alanına götürmüştü.

İçerisi çok farklıydı. Lavanta ve adaçayı tütsüleri, girişte hemen karşılıyordu. Bu koku içime huzur vermişti. Mermerden sütunlar vardı. Tavanla birleşen kısımları, çiçeklere benziyordu. Ayrıca tavanda süslemeler vardı. Kristal parçaları sarkıyordu.

Uzun bir yoldan geçiyordum ve iki yanımda sıra sıra oturan insanlar vardı. En sonunda orta alana gelmiştim. Anjali vardı. Tamamen Sashibai renklerindeydi. Ateş kırmızısı ve altın sarısı. Ateş kırmızı elbisesi içindeydi. Altın rengi işlemelerinde ise büyük bir Anka kuşu vardı. Sarı saçları açıktı ve altından bir halka başındaydı. Arkasında ise iki koltuk vardı. Beni görünce gülümsedi ve yanıma geldi. Bebeği kucağına aldı ve beni yanına çekti. Güçlü, kudretli gözüküyordu ve insanlar ona hayran hayran bakıyordu. Bende böyle olmak istiyordum. Bulunduğum ortamda kudretli, güçlü ve asil olmak istiyordum. Tek bir bakışımla insanları kendime bağlı kılmak istiyordum.

Anjali öksürdü ve kendime geldim. Ona hayranlığım gitmişti. Yerine törene uygun ciddiyet kalmıştı.

Anjali "Yüce Sashibai'nin, iyi insanları!

Bugün burada Priya hanedanının en genç üyesinin isim törenine şahit olacaksınız. Bugün kutlu bir gün. Bugün kutsal bir gün. Bugün bir zafer günü.

Halkım, Anka'nın özgür çocukları! Bu bebek, bize zafer getirmiştir. Oğlum, oğlunun şerefine Vamate'yi topraklarımıza kattı. Şimdi zafer alayı için yolda ve ganimetlerle geliyor.

Şimdi bu bebeği isim annesine veriyorum. İsminin anlamı gibi peri kızı olan, ikinci isminin anlamı gibi bilge olan Prihan-i Rasvati'yi rahibelerle çağırıyorum." Dedi ve Prihan ile arkasında tütsülü rahibeler geldi.

Prihan buz mavisi elbisesi içindeydi. Buz mavisi kurdeleler ile saçları süslenmişti. Bebeğimi özenle almıştı. Sonra insanlara baktı.

Prihan "Ben Prihan-i Rasvati Priya-Drahi. Bugün burada Sashibai Şahten'i değilim. Bugün burada bu masum bebeğin isim annesiyim. Bu bebeğin adı ışığın ve karanlığın, suyun ve ateşin, adaletin ve zalimliğin, savaşın ve barışın  tanrıçası olan Parsmat'in  savaşçı oğlu Devilal olsun. Hanemizde savaşın ve galibiyetin ruhunu her daim tut." Dedi ve bebeğimin alnından öpüp, havaya kaldırdı. 

İnsanlar Devilal diye bağırmaya başladılar. Ben ise gülümsedim. İnsanların coşkusu beni mutlu etmişti. Rahibeler ise dört bir yandan dua ediyorlardı. Devilal'ın önceki hayatındaki hataları yapmaması ve dersini alması için dua ediliyordu. Devilal ise isim annesinin kucağındaydı.Anjali ise yanımdaydı.

Anjali "Naresh'in oğlunun isim töreni. Tanrıçam! Çok mutluyum." dedi bana gülümseyerek.

"Babaanne oldun, Anjali." dedim yumuşakça.

"Evet, yaşlanıyorum. Yine de kendimi hala genç hissediyorum."

"Bu gençlikle beni bile gömersin o zaman." dedim gülerek.

"Ah, tatlım ölmek için ikimizde çok gençiz. Hadi halka açık törene geçelim." dedi ve dediği oldu.

Halka açık törende ise ilgi daha yoğundu. Devilal'ın ismi bağırmıştı. Ardından benim ismim bağrılmıştı. Sandhya Nemdas'ın Ruhu demişlerdi. Anjali bu duruma hoş bakmamıştı ama umursamıyordum. Sonuçta bu olaylar bir çeşit gösterişti ve ben bu gösterişi sevmeye başlamıştım. Gösterişin de bir çeşit silah olduğunu ve bu yüzden şahbanuların gösterişli olmayı sevdiklerini anlamıştım.

Prihan

Sizce Naresh isyan etmeseydi, her şey çok mu farklı olur?

Anjali'nin hırsı ile Sandhya'nın hırsı aynı mı? Bu hırs Sandhya'yı zehirler mi?

♠ Sizce veliaht seçimi nasıl olacak?

♠ Zafer alayından beklentileriniz neler? Bir dahaki bölüm Naresh'in bölümü olacak. Özledim deli Şah'ı hshshs

Şimdi ufak bir not düşersem, fark etti iseniz bölüm sembolü değişti. Bu da demek oluyor ki, ikinci kitaba geçmiş bulunuyorum. İsmi Ateşin Işıltısı sanırım. İsmin ilhamı, bir-çok konunun yardımcısı  seni öpüyorum Auralorina

Continue Reading

You'll Also Like

1.4K 94 13
"... Verdiğim son nefese kadar ellerim ellerinde, gözlerim gözlerinde ve sevgin tam kalbimin üzerinde olacak. Seni seviyorum sevgili kahvelerinin mav...
7.9K 951 21
Yavaş yavaş ölüyorum. Bunu biliyorum. Kimilerine göre bu bir intihar. Ama ben yüzlerce kişi ölmesin diye kendimi "FEDA" ediyorum.
2.1M 92.6K 81
Bu kitap Nemesis Yayınevi tarafından kitaplaştırıldığı için bölümler kaldırılmıştır. *** Ve bir gün susmayı öğrendim, kimse farkına varmadı. Söyleme...
5.1K 1.1K 26
"Git." Dedim omuzlarından itiklerden. "Defol! Git buradan! Gitsene! Git dedim sana git! Defol!" Kollarımdan tutup kendisine çekti beni. İzin verdim...