Ateşin Kurbanı

By Elizabethstark1

510K 32.2K 36K

TAMAMLANDI! THE WATTYS 2020/TARİHİ KURGU KAZANANI Tarihikurgu #1 Tarih #1 Aşkın, iktidarın ve gücün savaşı! B... More

2020 Watty Ödülleri Kazananı
♦Bilgilendirme - Ülkeler♦
Bilgilendirme-Karakterler ♦
Bilgilendirme: Şahlar&Şahbanular
Bilgilendirme: Haritalar
Yeni Kitap!-2020/2021-Gazap Tanrısı'nın Çocukları♥♥♥
Resim & Şah ♦
Korkular & Altın ♦
Vekil & Düğün ♦
Zafer & Onur ♦
Işık & Hazine ♦
Uyanış ♦
Zafer Alayı & Aile ♦
Güven & Kızılcık Sopası ♦
Cezalandırma & İçgüdü♦
Sarhoş & Cariye ♦
Hırçın & Tutku ♦
Sorumluluk & Değişmek ♦
Buluşma & Etkilemek ♦
Odak & Kardeşler ♦
Uyuyan Güç & Zalim, Şarap♦
Masumiyetin Sorgusu & Adaletin Vicdanı ♦
Sessizliğin İnfazı & Acıyı Kucaklamak ♦
Basit & Sıradanlık ♦
Kılıç Düellosu & İhanet ♦
Müttefik & Kelime Oyunu ♦
Güç Yolu ♦
Korku Deliliği & Zalimlik Bedeli♦
Anka Kuşu & Ejderha ♦
Merdiven & Hükümdar Eşi ♦
Kuralsız Şah♦
Nemdas'ın Ruhu ♦
Aşkın Gücü♦
1. Kısım Ateşin Kurbanı Yapay Zeka Görselleri ♦
İkinci Kısım:Ateşin Işıltısı - Karakterler ♠
Gösteriş ♠
Canavar ve Küçük Kız♠
Kara Hırs♠
Maskeyi Kırmak ♠
Sen Kimsin?♠
Kırmızı İp♠
Şımarık Kız♠
Tecrübesizlik ♠
Beklenilen Kişi ve Haber♠
Sapheda'nın Gözyaşları♠
Anka'nın Çığlıkları♠
Özgürlüğü Öğrenmek♠
Gölgelerin Oyunları♠
Ufak Tefek Sohbetler/Notlar/Duyurular
Hiçliğin Zehri ♠
Şahbanu Anjali♠
Karanlık Ateş♠
Söz♠
Suyun Kızı♠
Korku ve Felaket♠
Merhamet ve Zalimlik♠
Boğmak♠
Ayna Kırıkları♠
Anka Hırsı♠
Yıldızlarla Dans♠
Acıdan Delirmek♠
Tutkunun Ölümü♠
Derin Yaralar♠
Yaşamak ♠
Diz Çöktürmek♠
Aşk Suç Mu?♠
Zamanı Gelince & Kraliçenin Ateşi♠
2. Kısım Ateşin Işıltısı Yapay Zeka Görselleri ♠
Üçüncü Kısım:Ateşin Hükmü Karakterler❦
Masumiyetim Silahım❦
Gizli Bir Sorun❦
Canavarın Hükmü❦
Oyun❦
Kurdun Adaleti❦
Yeniden Yükseliş❦
Kristal Oyunlar❦
Işığı Bul❦
Bencillik ❦
İki Kılıç❦
Medarat Yılanı❦
Karşılıklı İhanet❦
Delinin Yıldızı❦
Kendini Öldürmek❦
Şahbanu Acısı❦
Benim Hükmüm ❦
Özgür Bırakılan Kuş ❦
Çöl Köleleri❦
Güç Savaşı ❦
Zalimlik ve Kan❦
Tufan❦
Kaderi Değiştirmek❦
Kış ve İsyan❦
Işığın Teslimiyeti❦
Siyah, Mor ve Altın❦
Çölün Kızı❦
Acı Uçurumu❦
Hükümdar Hazırlıkları❦
Ateşin ve Suyun Uyumu❦
Eskisi Gibi Olmayacak❦
Delinin Savaşı❦
Yenilginin Zaferi❦
Ejderha Tacı❦
3. Kısım Ateşin Hükmü Yapay Zeka Görselleri ❦
4. Kısım : Ateşin Çığlığı - Karakterler♣
Kalplerdeki Savaş♣
Benim♣
Morun Etkisi♣
İçe Bakmak♣️
Planlar ve Gelecek♣
Hükümdar ve Baba♣
Sevgim Yetmedi♣
Orta Yol♣️
İspatlama♣
Baba Katili & Zincirler♣
Düşmanlık İçin Dostluk♣
Ölümü Düşünmek♣
Vicdan Kafesi♣
Soğuk Kibir♣
Zayıf Noktalar♣
Karanlıktaki Fısıltılar♣
Kraliçe Taşı♣
Gücün Dikenleri♣
Elimi Tut♣
Ufak Tefek Sohbetler/Sorular🔥🥀
Dikenli Gül♣
Ateşkes♣
Hüküm Bedelleri♣
Savaşçı Kalbi♣
4. Kısım Ateşin Çığlığı Yapay Zeka Görselleri ♣
5. Kısım:Ateşin Yazgısı♥
Hükümdarlık Naibi♥
Güneş'in Kızı♥
Meydan Okumak♥
Artangallı Şahbanu♥
Güzel Bir Hata♥
Düşünceler♥
Hassas Kalp♥
Tehlikeli Delilik♥
Ejderha Ateşi♥
Güç Kaybı♥
Hükümdarın Geleceği♥
Priya Tutkusu♥
Parçalanan Hayaller♥
Bilinmeyen Sızı♥
Geç Gelen Adalet♥
Bir Şahran♥
Rezil♥
Fırtına Öncesi♥
Zaferi Müjdelemek♥
Gelecek İçin Hayaller♥
Kan Yağmuru♥
Maute'nin Nefesi♥
Sashibai'nin İyiliği♥
Kendini Kaybetmek♥
Sönmeyen Ateş♥
Buzun Kıvılcımı♥
Savaş Öncesi♥
Yanan Şahbanu♥
Krisnae'nin Düşü♥
Banuşah♥
Son Emir♥
Gölge ile Savaşçı♥
Sapheda'nın Hüznü♥
Kan Oyunu♥
Krisnae&Sapheda(FİNAL)♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-1 ♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-2 ♥
♦♣♠♥Yeni Kitap♦♣♠♥
Kapaklar♦♣♠♥
❤Ateşin Kurbanı The Wattys2020 Özel Kapağı, 2020 Sohbet❤
Gölgenin Aşkı Yayında!

Tutkuyla Sevmek ♠

4.3K 271 178
By Elizabethstark1

Herkese Merhaba! Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı yazınız.
Diğer bölüm 18 19 oldu ise, bu bölümde olabilir. :) yorumlarda gelsin ama...

Bölüm şarkısı ile okuyunuz. :)

Aşağıda Yashila var. İyi okumalar!

Yayınlanma : 20.02.2017

Sashibai Şahlığı – Başkent: Ghunda - Kılıç Sarayı

Anjali – Yaş:32

13 yaşındaki oğlumun yüzüne bakıyordum. Hırsı, tutkusu yaşından büyüktü. Bu beni korkutuyordu. Çünkü artık çocuklukla yetişkinlik arası bir döneme giriyordu ve bu döneme girmeye başlaması, onu daha asi, daha hırçın ve en önemlisi daha karanlık yapmıştı.

Benim masum bebeğim gitmiş yerine hırslı bir şahran gelmişti. Yaşından oldukça olgun davranıyordu. Babasını sürekli eleştiriyordu ve yaptıklarından hiç memnun değildi. Babası ile çatışmaya başlamıştı. Abhay, Naresh'in bu eleştirel tavırlarından hoşlanmıyordu. Naresh ise babasının bu kadar pasif oluşuna katlanamıyordu. Büyük bir Şah Azeadin hayranı olmuştu ve babasını da onun gibi görmek istiyordu. Göremediği için babasına şiddetle karşı çıkmaya başlamıştı.

Naresh "Anne, daldın." dedi ve ona gülümsedim.

"Düşünceli olmam normal, Naresh. Nerede kalmıştık? Artangal Krallığı." dedim kitaba bakarak.

"Evet, o küçük krallık hakkında bilgi verecektim. Çok tanrılı bir inançları var. Bu inancın getirdiği sonuç olarak halk aşırı dinlerine düşkün ve kadınları geri planda. Şu anki kralın 3 oğlu ve bir kızı var."

"Peki başka ne özellikleri var?"

"Artangal Krallığı bereketli topraklara sahip. Bir nevi buğday deposu. İnsanlar geçimini ticaret ve tarımcılıkla sağlıyor."

"Evet, güzel bilgiler. Kralın çocukları hakkında bilgin var mı?"

"Hayır, o kadar ilgilenmedim."

"Bence ilgilenmelisin, Naresh. Çünkü bir krallığın geleceği, ülkesinin prensleri ve prenseslerine bağlıdır."

"O zaman Sashibai'nin iyi bir geleceği yok!" dedi hırsla.

"Konumuz bizim geleceğimiz değil, oğlum! Konuyu saptırma. Ben senin yerine duyduklarımı söyleyeyim. Büyük Prensleri Vityor veliaht ve insanların ona dair umutları büyükmüş. Diğer iki erkek kardeşi de ona destek olacak şekildeymiş."

"Benden 3 yaş büyük değil mi?"

"Evet. Fakat kral en çok kızına düşkünmüş. Neydi adı, hatırlayamadım. Her neyse, kral kızını kendi ülkesindeki kadınlara göre daha iyi yetiştiriyormuş. Kız, abilerine göre daha zekiymiş."

"Normalde de kadınların iyi bir eğitim alması hakları değil mi?"

"Oğlum, burası ile Artangal'ı bir tutma. Artangal da, kadınlara burası kadar önem verilmiyor. Sadece soyun yürüme aracı olarak görülüyor. Oysa kadınlar bir ülke için önemlidir."

"Bunun farkında olmamaları ne acı! O kıza acıyorum. Orada harcanacak."

"Dilerim ki, Parsmat kızın yüzüne güler ve harcanmaz." dedim gülerek.

"Belki Şah olduğumda, Artangal'ı fethederim ve o kızı da hareme getiririm. Nasıl olur, anne?" dedi hevesle.

"Sence bir kraliyet soylusu, bu haremde yapabilir mi?" dedim alaycı bir şekilde.

"Neden olmasın? Benim gibi yakışıklı, zeki ve güçlü birisinden daha iyisini mi bulacak?" dedi şımarık bir şekilde ve elimle saçlarını karıştırdım.

"Kaç yaşındasın da hareme kız almayı düşünüyorsun!" dedim gülerek.

"Anne! Saçlarımı bozma." dedi ve elimi çektim.

"Sende saçma saçma konuşma. Üstelik veliaht şahran değilsin." dedim ve gözlerini devirdi.

"Babam neden o beceriksiz abimi seçiyor ki? Yönetimden zerre anlamıyor, savaşma kabiliyeti sıfır olan birisine ülke nasıl verilir?" dedi hırsla. Yeşil gözlerinde ise karanlık bir ışıltı vardı.

"Naresh! Babana ben diyorum ama sakın sen deme. Az kalsın seni sürgüne gönderiyordu. Lütfen yapma bunu! Seni kaybedemem." dedim yalvarır bir sesle ama beni umursamışa benzemiyordu.

"Anne, bak ben sabrediyorum sırf senin için. Sırf zamanı gelince hakkımı alacağımı bildiğim için. Bu yüzden için rahat olsun." dedi ve derin bir nefes aldım.

"Sana güvenim sonsuz, Naresh'im." diye fısıldadım ve kapım açıldı.

İçeri Abhay girmişti. Geçen zaman içerisinde bir şey değişmemişti. Sadece daha melankolikti. Devletin işleri ona ağır geliyordu ve o bundan bunalıyordu. Çaresi ise bendim. Ona yönetimde yardım ediyordum. Tabii kimileri bu duruma bozulsa da, bir Şahbanu gibi davranmaktan geri kalamazdım.

Abhay yanımıza bir sandalye çekti ve ikimize baktı. Yüzünde bir gülümseme oluşmuştu.

Abhay "Naresh, hala annenle çalışmaktan vazgeçmedin mi? Sashibai'nin en iyi hocaları seninle."

Naresh "Annemle yeni yeni bilgiler keşfetmek, daha çok hoşuma gidiyor efendim." dedi saygılı bir sesle.

"Naresh o hocaları beğenmemiş, Abhay. Ona öğretilen şeyleri, zaten bildiğini söylüyor." Dedim yumuşak bir sesle ve Abhay güldü.

Abhay "Yani abilerini eğiten bu hocaların bilgisiz olduğunu mu söylüyorsun?"

Naresh "Evet, baba. Bu hocalar bir şahranı eğitecek kadar bilgili değil."

"Sorun senin her şeyi erkenden ögrenme olmasın, oğlum? Abilerinden bile daha çok şey biliyorsun."

"Efendim bir hanedan üyesi bana göre kendisini her konuda yetiştirmelidir. Sürekli bilgiye aç olmalı ve öğrenme tutkusunu içinde taşımalıdır.

Yoksa bir devleti nasıl idare edecek ki? Cahil bir hükümdar, devletini sona sürükler." dedi ve Abhay çenesini kaşıdı.

"Doğru söylüyorsun, Naresh. Keşke veliahttım senin gibi düşünse."

"Yanlış kişinin veliaht olduğunu farkındasın, baba ama neden bu yanlışı düzeltmiyorsun? Hala geç değil." dedi ve kaşlarımı çattım.

"Naresh! Biz az önce ne konuşmuştuk?" dedim ama Naresh omzunu silkti.

"Gerçeğin ne olduğunu biliyorum, anne. Devletimin ayyaş bir adamın ve oğlunun ellerinde yok olmasına izin veremem!" dedi hırsla ve babası yumruğunu masaya vurdu.

Abhay "Kim o ayyaş adam, Şahran Naresh?" dedi sinirle ve Naresh'in yeşil gözleri babasına asi bir havayla baktı.

"Sen baba ve büyük abim Nehmat! İkinizde kadın koynundan çıkmayan, şaraba boğulan rezillersiniz. İnsanlar sizin yüzünüzden sefalet içinde. Bu durum değişmeli." dedi karanlık bir sesle.

"Naresh! İleri gidiyorsun. Karşında babandan da öte Şah'ın var!" dedim uyarıcı bir sesle ama oğlum bunu umursamadı.

"Anne, zaten karşımda Şah Baba'm olduğu için bu sözleri diyorum. Beceriksiz bir yönetici olduğunu bilmesi lazım. Diğerleri gibi sessiz kalamam."

Abhay "Bırak Anjali! Yetiştirdiğin çocuğun asiliği ortada. Sen Naresh, sana dair umudum büyük ama sen kendinden büyüklere meydan okuyorsun. Varisim olman için bana yaranman lazım iken sen bana sesini yükseltiyorsun. Sen benim varisim olamazsın!" dedi öfkeyle ve Naresh gülümsedi.

"Ben ölürüm de, kimseye yalvarmam. Güç için kimsenin eteğini öpmem, Şah Baba! Kendi gücümü kendim yaratırım."

"Hadsiz oğlan! Sen kimsin de, benim yaptıklarımı sorgulama hakkına sahip oluyorsun? Sen nesin?"

"Ben Şahran Naresh-i Priya'yım. Şah Abhay'ın en küçük oğlu olabilirim ama oğulları içinde en çok geleceği görebilenim. Benim dışımda hangi abim insanlarla ilgilenme lütfunu bulundu? Hangileri kılıç kullanma da veya avcılıkta başarılı? Onlardan daha çok şah olmayı hakkediyorum!" dedi hırsla ve Abhay güldü.

"Acaba ikinci adını kibir budalası olan Abhimaan mı versem? Senin şansın yok, Naresh. Anla bunu. Sen istediğin kadar abilerini beğenme ama onlardan birisi şah olacak."

"Eğer sen şah olmayı becerebilseydin baba, beni çoktan varisin yapardın!"

"Sus, Naresh sus! Yaşından büyük lafları yeterince söyledin. Terbiyesizliğin boyundan büyük. Seni cezalandırmamı mı istiyorsun?" dedi sinirle.

"Şahbanu'nun çocukları en büyük bir şeyde cezalandırmıyorsun ama söz konusu ben olunca, beni cezalandırmaktan geri kalmıyorsun. Neden onları cezalandırmadığını biliyorum. Sonuçta onlar senin gibi olacaklar. Pasif, beceriksiz! Ben ise sizden farklıyım."

"Git, defol! Senin bu isyankâr tavırlarını daha fazla görmek istemiyorum. Ne yaparsan, yap sen benim varisim olamayacaksın." dedi ve Naresh ayağa kalktı.

"Bu sözlerine seni pişman olacaksın, Şah Baba'm! Göreceksin, seni bu laflarına pişman edeceğim." dedi ve öfkeyle gitti.

Ben ise arkasından endişeyle baktım. Abhay ise öfkeliydi. Ela gözlerinde, öfke kıvılcımları vardı. Onu rahatlatmak için bir bardak şarap koydum ve önüne koydum. O ise, bir dikişte bitirmişti. Bende bir daha koymuştum. O ise, hemen bitirmemişti.

"Abhay, o daha çocuk. Onu ciddiye alma." dedim sessizce ve bana baktı.

Abhay "Bu çocuk benim sonum olacak, Anjali. Evet, o doğmadan evvel belki Sashibai'nin kurtuluşu olur dedim ama hanedanı yakmasını istemedim. Naresh de, her şeyi yakacak bir güç var. Yeşil gözlerinde yeşil bir ateş görüyorum!" dedi öfkeyle.

"Zamanla kontrol altına alınır, emin ol." dedim yatıştırıcı bir şekilde ve güldü.

"Şaka yapıyorsun herhalde. Bu çocuğu ne sen kontrol edebilirsin, ne de ben! Bir canavar o, Anjali. Seni, beni ve bu saraydaki herkesi yiyecek olan bir canavar. Gözlerindeki karanlık hırsı görmüyor musun?"

"Biliyorum, biliyorum ama kontrol edebileceğime inanıyorum."

"Ona ikinci isim olarak, Krisnae denilmeli. Karanlık, siyah, kara hırs anlamına geliyor ve Naresh'e çok uyuyor." dedi ve şarabını yudumladı.

"Krisnae, Parsmat'ın şeytanlarından, ruhlarından birisi. İnsanın kötücül, karanlık yanını ortaya çıkaran bir ruhun ismini nasıl oğlumuza uygun görürsün?" dedim ve güldü.

"Oğlumuzdaki bu karanlık hırs, bana Krisnae'yi anımsatıyor. Krisnae hırsından dolayı aşkını kazandı ve yine aynı hırs aşkı olan aydınlığın ruhunu Sapheda'yı kaybettirdi. Bir daha bir araya gelemediler ve o zamandan sonra insanın içindeki aydınlık ve karanlık asla kavuşamadı."

"Krisnae ve Sapheda hikayesinin uzun hali nerede?" dedim merakla. En azından konu değişirdi.

"Sarayın kütüphanesinde bulabilirsin, sevgilim. Benim altın saçlı aşkım." dedi ve yanağımı okşadı.

"Abhay! Bazen keşke bambaşka bir ortamda karşılaşsaydık diyorum."

"Neden?"

"Çünkü saray, çok zehirli bir ortam."

"Bu yüzden mi bana hiç seni seviyorum demedin?" dedi ve şaşkınca ona baktım. Bu nereden çıkmıştı şimdi?

"Abhay..."

"Sus, Anjali! Kaç yıldır beraberiz. Bir keresinde bile bana seni seviyorum demedin, ağzından bu lafı duymaya nasıl hasretim bir bilsen aklın şaşardı."

"Üzgünüm, çok üzgünüm. Sana bu cümleyi kuramadığım için beni affet diyemem ama olmuyor, Abhay. Diyemiyorum. Boğazımda bir şey düğümleniyor ve buna engel oluyor." Dedim üzgün bir sesle ve Abhay iç çekti.

"Belki bir gün duyarım. Eğer bunu duymazsam, gözüm açık gidecek."

"Belki de, bir dahaki hayatımızda ruhlarımız tekrardan karşılaşacak ve o zaman diyeceğim. Söz veriyorum."

"Bu sözünü hatırlatırım!" dedi alaycı bir şekilde gülerek.

"Abhay belki de, ben seni hakketmiyorum." Diye fısıldadım ve ela gözleri iri iri bana baktı.

"Ne diyorsun? Delirme, Anjali!" dedi şaşkınca.

"Senin hassas bir kalbin var. Aşka aşık, aşka tutsak bir kalp. O kalbe gereken aşkı, veremiyorum ve bu seni acılara sürüklüyor." dedim ve Abhay acı bir şekilde gülümsedi.

"Ey benim zalim sevgilim!

Aşkının deli divane kölesiyim.

Gül yüzünü görebilmek için,

Kapının önünde eğilerek beklerim." Dedi ve gülümsedim.

"Abhay!" dedim gülerek.

"Bak, aşkından nasıl şiirler yazdım? Sana yarın bir sürprizim var. Naresh'i gururlandıracak ve babasının pasif bir adam olmadığını görecek."

"Ne yapacaksın?" dedim merakla.

"Sürpriz, bir tanem. Çok mutlu edeceğim seni." dedi ve bana sımsıkı sarıldı.

Ertesi sabah Abhay'ın kolları arasında uyanmıştım. Hamile kalamasam bile, Yashila'nın verdiği zehirlerle olmuştu, Abhay benden vazgeçmiyordu. Beni seviyordu, her daim sevecekti. Bu sevgiyi seviyordum. Beni taparcasına sevmesine, benim için  her şeyi göze alabilecek olmasını seviyordum. Peki ben onu seviyor muydum? Benim hislerim ona karşı neydi? 18 sene içinde ona karşı içimde bir şeyler oluşmalıydı  ama neden ortaya çıkmıyordu? Ortaya çıkmaması onu sevmediğim anlamına mı gelirdi? O zaman bir kadın sevmediği bir adamla neden beraber olurdu ve ona çocuklar verirdi? Güç ve iktidar arzusu buna sebep olarak gösterilebilir miydi? Kafamdaki bu zehirli sorulara cevap bulacaktım elbette ama ne zaman bilmiyordum.

Abhay sarı saçlarımı oynarken, uyandığını anlamıştım.

Abhay "Günaydın zümrüt gözlüm."  dedi ve saçlarımdan öptü.

"Günaydın Şah'ım." dedim cilveli bir sesle.

"Sanırım annem bugünkü toplantıya bensiz devam edebilir. Geç kalmaktansa hiç gitmemek daha iyidir."

"Sorumsuzca davranmaz mısın? Devletine karşı sorumluluğun var." dedim ve derin bir nefes aldı.

"Ah, Anjali. Bu sarayda kimse beni anlamıyor veya anlamak istemiyor. Ben şah olmak için yaratılmadım. Tanrıça biliyor ya, hiçbir zamanda şah olmak istemedim. Benim ruhum, naif ve bu sorumluluk altında eziliyor." dedi kederle.

"İstemesen de, şah oldun." diye mırıldandım.

"Hepsi annemin o iktidar hırsı yüzünden oldu. Kolayca yöneteceği ben vardım. Bu yüzden büyük abimin ölümüne yumdu. Babamı ise tahttan indirtti ve beni başa geçirtti. Şimdi ise devleti rüşvetle yönetiyor."

"Buna dur demelisin. Annen gibiler yüzünden bu devlet çöktü. Hazine bomboş, halk fakirlik içinde."

"Nasıl diyebilirim ki? Yapamam, Anjali."

"Naresh'i varisin yaparsan, buna dur diyebilirsin." Diye mırıldandım ve Abhay güldü.

"O çocukta benden ve öncekilerden daha mükemmel bir hükümdar olma potansiyeli var. Bunu inkâr edemem ama sevgilim, Naresh bir hükümdar için fazla tutkulu. Durmak bilmeyen bir yanı var. Bu da onu devlet için tehlikeli yapıyor. O yüzden onu varisim yapamam."

"Tutkusunu kontrol edecektir." dedim inatçı bir şekilde.

"Onun tutkusunu sen kontrol edemezsin. Onun tutkusunu, ancak ya kendisi kontrol edecek ya da tutkuyla istediği birisi."

"Nasıl yani?" dedim merakla.

"Aşkım. Nasıl ben seni tutkuyla seviyorsam ve her kelimen benim için bir emir ise, Naresh de zamanı gelince öyle olacak. Priya erkeklerin yapısında var. Tutkuyla sevmek!"

"Naresh'in birini tutkuyla seveceğini sanmıyorum." diye mırıldandım.

"Neden? Bence sevebilir. Kontrolsüz yangını, bir su kontrol altına alabilir." Dedi ve güldüm.

"Abhay! Naresh çok farklı. Yönetmeyi deli gibi isteyen birisi, aşka nasıl vakit ayırsın ki?"

"Anjali, aşık olmak bir yetenek meselesi ve oğlumuz babasının aşık olma yeteneğini sonuna dek almış." 

"Naresh'in aşık olacağına inanmıyorum." dedim umursamazca.

"İster inan, ister inanma ama göreceksin. Oğlumuz tutkuyla seveceği bir kız bulacak ve Sashibai'yi bu aşkla yakacak."

"Olmayacak, göreceksin." dedim neşeyle.

"Neden birazcık daha sana olan açlığımı bastırmıyorum? Bugün yapacaklarım için güç alabilirim." dedi çapkınca.

"Annen bana çok kızacak. Seni bırakmadığımdan dolayı çok kızacak."

"Annemi umursayan kim ki?" dedi ve dudaklarımı tutkuyla öptü.

"Annen benden ölümüne nefret ediyor. Bu umursanması gereken bir durum." Dedim sessizce.

"Onun nefret ettiği kadar benim de sana aşkım var."

"Benim Şah'ım, benim aşığım." diye fısıldadım ve beni öpücüklere boğdu.

Banyodan sonra odama geçmiştim. Keyifli bir kahvaltıdan sonra kitap okumuştum. Ardından odama Yashila gelmişti. Kırmızılar içindeydi ve öfkeyle gözleri parıldıyordu. Sürmeli gözlerindeki  öfkeyi  ilk defa bu kadar şiddetli görmüştüm. Ayağa kalktığım anda, yüzüme tokat atmıştı. Sert bir tokattı. Şahbanu olduğu için hürmet ve saygı göstermek zorundaydım. Bu yüzden karşı gelemez, bağırmaya cüret edemezdim.

"Ne var, Şahbanu?" dedim soğukça.

Yashila "Seni kaltak! Seni hain fahişe!" diye tiz bir sesle bağırdı.

"Yine ne yaptım? Yine sana ne kötülük ettim?" dedim kinle.

"Seni ben kız kardeşim belledim ama sen benim kocamı, aşkımı çaldın!" dedi öfkeyle.

"Ben bu hareme bir cariye olarak getirildim. Yani elbet bir gün kocanın karşısına çıkacaktım. Ne sanıyorsun,  bu haremde güzelliğimin gençliğimin çürümesi mi?" Dedim alaycı bir şekilde.

"Küstahsın! Eğer biraz daha bekleseydin, seni akrabalarımla evlendirir ve aileni kurtarırdın."

"Sen benim ailemi yakarak öldürdün! Bunu yapan birisi nasıl ailemin refahı ile ilgilenir?"

"Bunun sorumlusu sensin, Kanta. Sen bana meydan okudun. Şahbanu'ya meydan okuyanların sonu bu olur." dedi ve gözlerimi kıstım.

"Senin sorunun benimle, kendi fakir yaşamlarında mutluluk kırıntıları arayan insanlarda değil." diye fısıldadım.

"Beni buna sen zorladın!"

"Sen zavallısın, Yashila. Şunu bil ki, benim nasıl o gece kalbim yandı ise sende yanacaksın. Tanrıçaya yemin ettim ve ben yeminlerimi gerçekleştiririm."

"O yüzden mi kocam beni boşadığını söyledi! Bu yemin için mi?" Diye bağırdı ve şok içinde ona baktım.

"Ne?" dedim şaşkınlıkla. Ne diyordu bu şimdi?

"Abhay yanıma geldi ve benden ayrılmak istediğini söyledi. Hayır dediğimde, ise boşadığını şiddetle bağırarak söyledi. Ardından da seninle evleneceği yüzüme haykırdı."

"Parsmat aşkına!" diye mırıldandım.

"Sen onun aklına girdin, sen istedin. Yoksa Abhay hayatta böyle bir şeye kalkışmazdı. Onda bu cesaret yok!" dedi sinirle.

"Ben bir şey demedim. Tamam, Şahbanu olmak istiyorum ama inan bana Abhay git Yashila'yı boşa demedim." dedim sakince ama o buna inanmışa benzemiyordu.

"Sana inanmıyorum, yalancı yılan. Sen bir pisliksin!"

"Sana tavsiyem o zaman Yashila, bir an evvel odamı boşaltman." dedim gülümseyerek.

O ise elini kaldırmıştı ama tuttum. Bu sefer tokat atmasına izin veremezdim. Ona sertçe baktım. Gözlerimiz arasında kinimizin savaşı vardı.

Yashila "Bu ne cüret! Sen kim oluyorsun da benim odamı boşaltmamı emrediyorsun?" dedi öfkeyle.

"Ben Altın Habiria Anjali'yim. Sen ise, Şah Abhay'ın ayrıldığı boşadığı  Şahbanusu. Şimdi kim üstün?" dedim ukalaca.

"Seni kim kabul edecek? Haremden gelme bir kadını, kim Şahbanu diye saygı duyar?"

"Abhay beni Şahbanu yapacak ve biz kuralları yıkacağız."

"Büyük bir hayal görüyorsun. Seni kimse kabul etmeyecek, Anjali. Bu halk seni asla Şahbanu yapmayacak. Her daim Abhay'ın Şahbanusu ben olacağım."

"İnsanlar beni seviyor. Bende onlardan geldim. Aynı fakirliği bende çektim! Onlara yardım elimi her daim uzattım."

"Yanılıyorsun. İnsanlar bunu umursamaz. İnsanlar her daim kendi çıkarlarını düşünür. Tıpkı senin gibi."

"Ben artık Şahbanu'yum. Abhay senden ayrıldığına göre benimle evlenecektir. İnsanları anlamak zor geliyor ama baş edebilirim."

"Gör bakalım, Anjali. Bende sana o makamın tadını çıkartacak mıyım? İsyanları hemen başlatacağım ve sen o ünvanı bırakmak zorunda kalacaksın."

"Ölürüm de bırakmam. Cümle aleme küçük fakir kızın Şahbanu olma hikayesini anlatıracağım." dedim hırsla ve Yashila bir şey diyemeden gitti.

Ben ise olduğum yere çöktüm. Tanrıçam! Yıllardır istediğim, arzuladığım şey gerçekleşiyordu. Üstelik benim dememe gerek kalmamıştı. Tamam, Abhay'ın başını bu konuda çok ağrıtıyordum. Gerçek Şahbanu'nun ben olduğuma dair çok söylemlerim vardı ama şimdi farklıydı. Bana olan aşkını ispatlamıştı ve benimle evlenecekti. Gerçekten evlenecekti. Bir cariye Şah evliliği olmayacaktı, özgür bir kadın ve Şah'ın evliliği olacaktı.

Kapım açıldı ve içeri kızlarım girdi. Her biri ayrı güzelliklerdi. Prihan'ın hüzünlü güzelliği, Shalin'in davetkar bakışlı olan çekici güzelliği ve Krupa'nın Priya kadınlarına özgü kibirli, soğuk güzelliği. Onları çok seviyordum. Canımdan candılar. Onlara sarıldım ve öptüm. Ardından yanıma oturmuşlardı.

Prihan "Anne, sarayda ne oluyor? Ne bu karmaşa?" dedi merakla.

Shalin "Yer yerinden oynuyor ve sen bu odadan çıkmıyorsun." dedi heyecanla.

Krupa "Evet, anne. Harem savaş alanına dönmüş. Herkes babamızın çılgınlığını konuşuyor. Babannem öfkeden deliye dönmüş durumda."

"Babanız Yashila'yı boşadı! Ayrıldılar!" dedim  sevinçle ve üçünün yüzünde bir şaşkınlık oluştu.

Shalin "Nasıl? Şah ve Şahbanu boşanamaz. Inanca ters bir durum." dedi şaşkınlıkla ve güldüm.

"Babanın umurunda mı inanç? Yapmış deliliğini ve boşamış." dedim gülerek.

Prihan "Anne, bu durum senin için çok güzel olabilir ama hayır. Olmamalı."

"Neden? Annenin mutluluğunu istemiyor musun, Prihan?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Sırf mutluluğun için diyorum. Babam seni resmi eşi yapmak isteyebilir ama bunu insanlar kabul etmez. Kan dökülür ve sen daha fazla kan dökülmemesi için bunu bırakmak zorunda kalırsın."

Krupa "Abla, annemiz hakkettiği makama kavuşacak. Bence ona destek olmalıyız."

"Ben gerçekçi konuşuyorum, Krupa."

Shalin "Bence insanlar babamın aşkı uğruna yaptıklarına hayran kalmalılar." dedi sessizce.

"Hayran olurlar elbette ama sadece aşk yetmiyor, kardeşim. Annem haremde olan bir kadın. Şahbanu olmak için saf Sashibai kanı taşıması ve özgür olması gerekiyor."

"Bu koşulların farkındayım ama kurallar yıkılabilir. Halkın desteğini de alırım. Sonuçta ben onlar için eski dönem Şahbanuları gibi değil miyim? Destek vereceklerdir." dedim ciddi bir şekilde ama Prihan bana üzgünce bakıyordu.

"Annem, kalbin bu sefer daha çok kırılacak. Senin bu haremde ne çektiğini biliyoruz. Lütfen sonunda üzüleceğin işlere girişme."

"Hayır, hayır. Bu sefer üzülmeyeceğim. Bu sefer kırılmayacağım. Onca zamandır beklediğim ünvanı alırken nasıl geri çekilebilirim ki?" dedim gülerek.

Shalin "Belki düşündüğün gibi olmaz, abla. İnsanlar annemi destekler ve annem Sashibai tarihinin ilk haremden gelen Şahbanusu olur."

Krupa "Anneme en çok yakışan şey buydu. Bir şahbanu olmak, onun ruhunda var."

Prihan "Bana kalırsa ülkenin ve annemin huzuru için birileri babama dur demeli." dedi inatçı bir şekilde.

"Prihan! Halkım beni seviyor, insanlarım beni seviyor ve ben Şahbanu olacağım. Kimse beni bu yoldan döndüremez." dedim sertçe ve kapım tıklandı.

Gel sesimle içeri Aryan girdi. Beni Şahana'nın çağırdığını söylemişti. Kızlarımda benimle beraber gelmek istedi ve hep beraber gittik.

İçeri girdiğimde Şahana, Yashila ile konuşuyordu. Beni her zamanki gibi görmezlikten gelmişti. Bıkmadan usanmadan beni bir süre ayakta bekletmekten zevk alıyordu. Ona boyun eğmemek adına bazen sinir edici bir ıslık çalıyordum ve o zaman öfkeyle bana bakıyordu. Bende bu öfkeden zevk alıyordum. 

Yine ıslık çalmaya başladım. O zamanda öfkeyle Şahana bana baktı. Yashila da nefretle bana bakıyordu.

Şahana "Kaç yıldır haremdesin, bir türlü o varoşluğun gitmedi." dedi kinle.

"Şah Anne, demeyin böyle. Alınıyorum." dedim yapmacık bir sesle.

"Seni zehirli yılan! Nasıl karşımda saygısızca duruyorsun?"

Yashila "O zehirli diliyle, Abhay'ın beynini yıkadı. Onu bir deliliğe sürükledi." dedi sinirle.

"Ben ne fena bir kadınmışım. Bu saraydaki tüm kötülüklerin sebebi ben olamam herhalde." dedim.

Şahana "Sus, uğursuz! Senin yüzünden saray bir kaosta. Oğlum kimsenin yapmadığı bir şeye kalkıştı ve yer yerinden oynadı. Sebebi ne peki? Sen!"

"Oğlunuz böyle bir şeye kalkıştığı için onunla gurur duymalısınız."

"Gurur mu? Neyin gururu? Bir cariyeyi, sonradan görmeyi en başa oturtmak mı gurur?"

Yashila "Abhay bendem istediği kadar ayrılsın ama gerçek değişmeyecek. Sashibai Şahbanusu benim ve sen bir cariye olarak kalacaksın."

"Değişti. Abhay kendi gerçeğini yazıyor." dedim gülümseyerek.

Şahana "O gerçek, başını yesin." dedi öfkeyle.

"İster kabul edin, ister etmeyin ama artık ben Abhay'ın resmi eşi oluyorum. Ya bana diz çökersiniz yada karşımda ölürsünüz. Hoş zaten Yashila ölecek ama Şahana için bir şeyler yaparım."  dedim ukalaca ve Leylane ayağa kalktı.

Tam karşıma gelecek iken, kızlarım araya girmişti. Beni korumaları beni gururlandırmıştı. Resmen benim kızlarım olduklarını haykırıyorlardı.

Prihan "Karşında basit bir cariye yok, babanne. Karşında Altın Habiria Anjali var. Onu ezmeye çalışamazsın." dedi sertçe.

Shalin "Priya hanesinin şahtenleri olarak, onu koruyoruz." dedi ve Şahana güldü.

Şahana "Güzelim torunlarımın da aklını zehirlemişsin. Kendi korumak için onları kullanmana gerek yoktu!"

"Kızlarım gerçeği görüyor. Annelerini savunmaları kadar doğal bir şey olamaz." dedim gülümseyerek.

"Pis yılan! Göreceksin, o Şahbanu ünvanına ulaşamayacaksın. İnsanlar sana karşı çıkacak ve bende keyifle izleyeceğim."

"Elinizden geleni yapın. Ben Şahbanu Anjali olacağım ve sizde bu saraydan yok olacaksınız." dedim soğukça ve arkamı dönüp, çıktım.

Kızlarımda peşimden gelmişlerdi. Onlara sarılmış ve teşekkür etmiştim. Bir kez daha gurur duyduğumu belirtmiştim ve mutlu olmuşlardı. Ben odama geçmiştim.

Akşam yemeğini yemiştim. Abhay ise yoktu. İlerleyen zamanlarda Abhay'ı  beklerken,  hizmetçi kızlar gelmişti. Beyaz bir elbise getirmişlerdi. Ne bu dediğim de, sesleri çıkmıyordu. Beyaz elbise çok güzeldi. Altın rengi anka kuşları her yerdeydi. Kızlar beni hazırlamışlardı ve beyaz bir tül ile tacı kafama yerleştirmişlerdi. Sonra ise odadan ayrılmış ve rahibelerin bulunduğu tapınağa gelmişdik.

Abhay karşımdaydı ve yanına gittim. Bana sarılmıştı.

Abhay "Çok güzelsin." diye fısıldadı.

"Ne oluyor, Abhay?" dedim merakla.

"Evleniyoruz, zümrüt gözlüm."

"Ne? Bu kadar çabuk mu?" dedim şaşkınca.

"Yashila ile ayrıldığım ilk gün seninle evlenmeyi kafama koymuştum. Şimdi gerçekleşiyor."

"Abhay!" dedim mutlulukla.

"Gönlüm bir düğün olsun isterdi ama şartlar el vermiyor. Yine de, Şahbanu olarak halkı selamlayacaksın." dedi gülerek.

"Şimdi evlendiğimiz gibi Şahbanu mu oluyorum?" dedim heyecanla.

"Evet, güzelim."

"Hep bu anı bekledim."

"Her gece seninle evlenme hayali kurdum."

"Parsmat'e teşekkürlerimi sunuyorum. İyi ki, seninleyim."

"Şimdi tören başlasın ve yarın güzel bir güne uyanalım." dedi ve tören başladı.

Oldukça sakin bir ortamda evlenmiştik. Evliliğimizin derecesi yükselmişti ve ben Şahbanu olmuştum. Hayalini kurduğum taç, benimdi. Geleceğim parlaktı. Kendimi bir anka kuşu gibi yanıyor hissediyordum. Ateşim ile en yüksekte duracaktım. Kimse beni yerimden edemezdi. Herkes cariyelikten Şahbanu olan ilk kadın olarak beni söyleyecekti. Tarih beni böyle yazacaktı.

Yashila

♠Abhay'ın düşünceleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

♠Karakterlerin geçmişteki hali hakkında ne düşünüyorsunuz? Naresh, Anjali ?

♠Anjali'nin yerinde olsaydınız ne yapardınız?

Arada böyle geçmiş bölümleri gelecek. Sevgilerle! Hata olabilir çünkü telefondan yazdım :)

Continue Reading

You'll Also Like

5.1K 1.1K 26
"Git." Dedim omuzlarından itiklerden. "Defol! Git buradan! Gitsene! Git dedim sana git! Defol!" Kollarımdan tutup kendisine çekti beni. İzin verdim...
VAZİFE By ALGON

Historical Fiction

13.1K 739 30
Osman bey Alaeddine vazife vermişdir. Ama bu vazife onların planladığı gibi olmaz ve başka kötü şeyler olur
146K 9.9K 47
| Düzenleniyor... | Kimberly Lamar, adı çıkmış bir leydi. Erkeklerin gözde sevgilisi. Onunla olmak için sıraya giren insanlar onları piyon olarak kul...
AŞIK CİNİM By Gece....

Historical Fiction

56K 2.5K 32
Nefret ettiği bir insanoğluna aşık olmuş bir cin aşık bir cini olan kız Peki sizce bu aşka ne olacak başlamadan bitecekmi yoksa büyük bir yasak a...