Ateşin Kurbanı

By Elizabethstark1

510K 32.2K 36K

TAMAMLANDI! THE WATTYS 2020/TARİHİ KURGU KAZANANI Tarihikurgu #1 Tarih #1 Aşkın, iktidarın ve gücün savaşı! B... More

2020 Watty Ödülleri Kazananı
♦Bilgilendirme - Ülkeler♦
Bilgilendirme-Karakterler ♦
Bilgilendirme: Şahlar&Şahbanular
Bilgilendirme: Haritalar
Yeni Kitap!-2020/2021-Gazap Tanrısı'nın Çocukları♥♥♥
Resim & Şah ♦
Korkular & Altın ♦
Vekil & Düğün ♦
Zafer & Onur ♦
Işık & Hazine ♦
Uyanış ♦
Zafer Alayı & Aile ♦
Güven & Kızılcık Sopası ♦
Cezalandırma & İçgüdü♦
Sarhoş & Cariye ♦
Hırçın & Tutku ♦
Sorumluluk & Değişmek ♦
Buluşma & Etkilemek ♦
Odak & Kardeşler ♦
Uyuyan Güç & Zalim, Şarap♦
Masumiyetin Sorgusu & Adaletin Vicdanı ♦
Sessizliğin İnfazı & Acıyı Kucaklamak ♦
Basit & Sıradanlık ♦
Kılıç Düellosu & İhanet ♦
Müttefik & Kelime Oyunu ♦
Güç Yolu ♦
Anka Kuşu & Ejderha ♦
Merdiven & Hükümdar Eşi ♦
Kuralsız Şah♦
Nemdas'ın Ruhu ♦
Aşkın Gücü♦
1. Kısım Ateşin Kurbanı Yapay Zeka Görselleri ♦
İkinci Kısım:Ateşin Işıltısı - Karakterler ♠
Tutkuyla Sevmek ♠
Gösteriş ♠
Canavar ve Küçük Kız♠
Kara Hırs♠
Maskeyi Kırmak ♠
Sen Kimsin?♠
Kırmızı İp♠
Şımarık Kız♠
Tecrübesizlik ♠
Beklenilen Kişi ve Haber♠
Sapheda'nın Gözyaşları♠
Anka'nın Çığlıkları♠
Özgürlüğü Öğrenmek♠
Gölgelerin Oyunları♠
Ufak Tefek Sohbetler/Notlar/Duyurular
Hiçliğin Zehri ♠
Şahbanu Anjali♠
Karanlık Ateş♠
Söz♠
Suyun Kızı♠
Korku ve Felaket♠
Merhamet ve Zalimlik♠
Boğmak♠
Ayna Kırıkları♠
Anka Hırsı♠
Yıldızlarla Dans♠
Acıdan Delirmek♠
Tutkunun Ölümü♠
Derin Yaralar♠
Yaşamak ♠
Diz Çöktürmek♠
Aşk Suç Mu?♠
Zamanı Gelince & Kraliçenin Ateşi♠
2. Kısım Ateşin Işıltısı Yapay Zeka Görselleri ♠
Üçüncü Kısım:Ateşin Hükmü Karakterler❦
Masumiyetim Silahım❦
Gizli Bir Sorun❦
Canavarın Hükmü❦
Oyun❦
Kurdun Adaleti❦
Yeniden Yükseliş❦
Kristal Oyunlar❦
Işığı Bul❦
Bencillik ❦
İki Kılıç❦
Medarat Yılanı❦
Karşılıklı İhanet❦
Delinin Yıldızı❦
Kendini Öldürmek❦
Şahbanu Acısı❦
Benim Hükmüm ❦
Özgür Bırakılan Kuş ❦
Çöl Köleleri❦
Güç Savaşı ❦
Zalimlik ve Kan❦
Tufan❦
Kaderi Değiştirmek❦
Kış ve İsyan❦
Işığın Teslimiyeti❦
Siyah, Mor ve Altın❦
Çölün Kızı❦
Acı Uçurumu❦
Hükümdar Hazırlıkları❦
Ateşin ve Suyun Uyumu❦
Eskisi Gibi Olmayacak❦
Delinin Savaşı❦
Yenilginin Zaferi❦
Ejderha Tacı❦
3. Kısım Ateşin Hükmü Yapay Zeka Görselleri ❦
4. Kısım : Ateşin Çığlığı - Karakterler♣
Kalplerdeki Savaş♣
Benim♣
Morun Etkisi♣
İçe Bakmak♣️
Planlar ve Gelecek♣
Hükümdar ve Baba♣
Sevgim Yetmedi♣
Orta Yol♣️
İspatlama♣
Baba Katili & Zincirler♣
Düşmanlık İçin Dostluk♣
Ölümü Düşünmek♣
Vicdan Kafesi♣
Soğuk Kibir♣
Zayıf Noktalar♣
Karanlıktaki Fısıltılar♣
Kraliçe Taşı♣
Gücün Dikenleri♣
Elimi Tut♣
Ufak Tefek Sohbetler/Sorular🔥🥀
Dikenli Gül♣
Ateşkes♣
Hüküm Bedelleri♣
Savaşçı Kalbi♣
4. Kısım Ateşin Çığlığı Yapay Zeka Görselleri ♣
5. Kısım:Ateşin Yazgısı♥
Hükümdarlık Naibi♥
Güneş'in Kızı♥
Meydan Okumak♥
Artangallı Şahbanu♥
Güzel Bir Hata♥
Düşünceler♥
Hassas Kalp♥
Tehlikeli Delilik♥
Ejderha Ateşi♥
Güç Kaybı♥
Hükümdarın Geleceği♥
Priya Tutkusu♥
Parçalanan Hayaller♥
Bilinmeyen Sızı♥
Geç Gelen Adalet♥
Bir Şahran♥
Rezil♥
Fırtına Öncesi♥
Zaferi Müjdelemek♥
Gelecek İçin Hayaller♥
Kan Yağmuru♥
Maute'nin Nefesi♥
Sashibai'nin İyiliği♥
Kendini Kaybetmek♥
Sönmeyen Ateş♥
Buzun Kıvılcımı♥
Savaş Öncesi♥
Yanan Şahbanu♥
Krisnae'nin Düşü♥
Banuşah♥
Son Emir♥
Gölge ile Savaşçı♥
Sapheda'nın Hüznü♥
Kan Oyunu♥
Krisnae&Sapheda(FİNAL)♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-1 ♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-2 ♥
♦♣♠♥Yeni Kitap♦♣♠♥
Kapaklar♦♣♠♥
❤Ateşin Kurbanı The Wattys2020 Özel Kapağı, 2020 Sohbet❤
Gölgenin Aşkı Yayında!

Korku Deliliği & Zalimlik Bedeli♦

4K 284 152
By Elizabethstark1

Herkese merhaba! Lütfen kendinizi belli edin. Vote veya yorum. Sorulara, hikayeye atılan yorumlar gibi gelen vote da beni mutlu ediyor.

Bölüm şarkısı ile okuyunuz.

Bölümün sonunda Parinita-Alesha var.

İyi okumalar.

Yayınlanma : 31.01.2018

Sashibai Şahlığı – Başkent: Ghunda - Kılıç Sarayı

Sandhya

Yanımda benimle beraber yürüyen, Şahten'e baktım. Kumral saçları, mavi gözleri ile sevimli yüzü vardı. Beraber Eski Kılıç'a doğru yürüyorduk. Buraya gelmek istiyordum ama Naresh'in tepkisi yüzünden çekiniyordum. Onun tepkisi hoş olmazdı veya olmayabilirdi. Şimdi ise, üvey ablası ile gidiyordum.

Parinita "Benim kaç yaşımda olduğumu biliyor musun?" dedi ve kendime geldim.

"Hayır." dedim.

"26 yaşındayım."

"Daha küçük duruyorsun." dedim ve güldü.

"Teşekkür ederim! Benim toplamda 3 öz kardeşim var ve ben en küçükleriyim." dedi ve şaşırdım.

"Gerçekten mi?"

"Evet. Annem, Şahana gelesiye kadar Şah Abhay'ın en sevdiği gözdesiydi. Belki de gözdelerinden biriydi." dedi gülümseyerek.

"Kardeşlerin yaşıyor mu?" dedim sessizce.

"Eh, bir şekilde yaşıyorlar. İçlerinden bir tek ben özgürüm. Büyük abim, Şahbanu Yashila'dan olan abilerimle asıldı. Küçük abimle, ablam ise Eski Kılıç'a sürgün edildiler."

"Annene ne oldu?"

"Annem, öldürüldü tıpkı diğer gözdeler gibi. Hepsine Şahana'nın emri ile zehir içerildi." Dedi donukça.

"Kötü bir son."

"En kötüsü ne biliyor musun? Annemin bana küs ölmesi oldu. Diz çöktüğüm için, bana kızgındı. Ona göre, kardeşlerimle kaderime razı gelmeliydim. Oysa böyle bir durumda, yaşamak için diz çökmem gerekirdi ve ilk diz çöken olmam gerekirdi. Yaşamak için buna mecburdum."

"Belki annen sadece kızgındır." diye mırıldandım.

"Keşke sadece kızgın olsaydı, Sandhya ama yüzüme karşı dedi. Eğer yaşarsam, seninle ömrüm boyunca konuşmayacağım dedi. Zalime boyun eğen, zalimden sayılırmış. Bana karşı son sözü bu oldu."

"Kardeşlerinle aran nasıl?"

"Onlar, annem gibi sertçe yaklaşmıyorlar. Mecburiyetimin farkındalardı. Açıkçası onlar hiçbir şekilde Eski Kılıç'a sürgün edileceğini veya öldürüleceğini düşünmediler. Fakat Naresh herkesi şaşırttı. Öz kardeşleri dışında, hiçbir kan bağı bulunduğu kardeşine merhamet göstermedi. Çok zalimce davrandı."

"Ona kızmıyor musun?"

"Bazen kızıyorum ama sonra, onun gibi hiçbir ağabeyimin bu ülkeyi yönetemeyeceğini görüyorum. Hiçbir ağabeyim, kız kardeşlerine önemli bölgelerin valiliklerini de vermezdi. Naresh'i anlamak çok zor."

"O, sert birisi. Zalim, acımasız ama bir o kadar hassas. Sadece o hassas yanını göstermeyi sevmiyor." dedim yumuşak bir sesle ve Parinita güldü.

"Ah, tatlım! Sen, ona herkesten daha yakınsın. Naresh senden önce bile kimseye kendisini açmadı. Her daim asi, hırçın ve sert oldu. Kaç defa babamla kavga ettiklerini gördüm? Babam son yıllarda, Naresh'e sen benim sonum olacaksın derdi ve dediği oldu." dedi ve derin bir nefes aldı.

"Şahbanu Yashila ile, aran nasıldı?"

"Ah, Zarafetin Banu'su. Onunla aram iyiydi. Aslında Şahbanu Yashila, tüm üvey çocuklarını severdi. Her birimizle ilgilenirdi, sıkıntılarımızı çözerdi ve en önemlisi oğullarına asla ama asla kardeşlerinizi dışlamayın derdi. Onunda sonu kötü oldu."

"Yanarak bir insan, ölmemeli. Merhametli bir ölümü olabilirdi."

"Anjali ve merhamet mi? Çok gülerim. Anjali'nin merhametli olduğu tek konu var. Sashibai halkı! Onlara karşı aşırı merhametlidir, cömerttir ama diğerlerine acımasızdır. Buna kendi çocukları da, dahil."

"O, çok acımasız bir kadın."

"Ayrıca çokta güçlü bir kadın. Keşke annemde onun gibi olsaydı, diyorum." dedi ve Eski Kılıç'a geldik.

Askerler üzerimizi kontrol etmişti. Herhangi bir kesici aletin olmasını istemiyorlardı. İçeriye girdiğimizde içimi bir ürperti kaplamıştı. Buranın ünü, hiç iyi değildi. Sürgündeki kraliyet üyelerinin, ölüm korkusu yüzüne delirdiklerini söylüyorlardı ve delirenlerde vardı. Gelen çığlıklar vardı. Bağırtılar, gülüşler fazlaydı. Bahçede bir adamı kendine göre konuşurken ve gülerken görmüştüm. Ürkmüştüm.

Parinita ise, her şey normalmiş gibi davranıyordu. Yüzü donuktu. İçeri girdiğimizde ise, oturanlar vardı. Ardından bizi gördükleri vakit susmuşlardı. Yukarıdan gelen sesler ise, hala vardı. Yüzlerde korku ifadesi hakimdi. Ölüm korkusu vardı. Parinita ise gülümsemişti.

Parinita "Ne kadar da korkaklar gördün mü?" dedi sessizce.

"Korkunç bir şey olmalı! Her gün ölüm korkusuyla yaşıyorlar." dedim dehşet içinde.

"Gel, üst katlara çıkalım."

"İzin verirler mi?"

"Elbette, çıkabiliriz. Şu an bizden korkuyorlar ve korkularından asla bize karşı çıkamazlar."

"Çok kötü!" diye mırıldandım.

"Bunların hepsinin sorumlusu Naresh. Bu insanları, o delirtti. Sırf kendisine rakip olmaması için, kaç defa cellatları bu sarayda tuttu? Hepsinin gözü önünde cellatlar buradaydı ve cellatlar onlara bakıyordu. Baskı altında, bir insan ne kadar sağlam kalabilir ki?" dedi ve beraber merdivenleri çıktık.

Koridorlardan geçtiğimizde her odanın kapısı açıktı ve içeride odanın sahipleri vardı. Kimileri normal kitap okurken, kimileri delice hareketler yapıyordu. Bazıları ise Parinita ile beni korkutmaya çalışıyordu. Korktuğum an, yüzlerde oluşan delice gülümseme ile bu insanların durumlarının ciddiyetini görüyordum. Naresh özenle hepsini delirtmişe benziyordu. Onun zalim yanının eserleriydi bunlar.

En sonunda bir odaya girmiştik. İki kişi vardı. Bir kız ve bir oğlan. Oğlan beni görünce, bağırarak odanın en köşesine gitmiş ve elleri ile kulaklarını tıkamıştı. Gelme cellat, gelme diye bağırıyordu. Kız ise, bir bize birde duvarın köşesine sinmiş olan şahrana baktı. Ardından yanımıza geldi. Ela gözleri, koyu kahve saçları vardı. Parinita ile ortak yanları mevcuttu. Diğer şahran da, ela gözlü ve Parinita gibi kumral saçları vardı.

Parinita "Ablacığım karşında Baş Habiria Sandhya-i Naresvati var. Sandhya, karşında sürgündeki şahtenlerden ablam Azide var. Duvarın köşesinde delice korkan ise, abim Dasyan var." dedi gülümseyerek.

Azide "Tanıştığımıza memnun oldum, Baş Habiria. Keşke başka bir yerde tanışabilseydik." dedi nazikçe.

"Bende memnun oldum." dedim ve şahrana baktım. Korku dolu, bize bakıyordu. Gözleri iri iriydi.

Parinita "Abi, bak ben geldim. Parinita! Özlemedin mi?" dedi sevgi dolu bir sesle ve abisinin bulunduğu köşeye gitti.

Abisi ile aynı seviyeye gelecek şekilde, çömeldi ve onun elini tuttu. Abisi ise, korkarak ona bakıyordu. Dehşet içindeydi. Yanımdaki Azide ise, hüzünle gülümsüyordu. Benim ise içim acımıştı. Burada yaşananlar beni üzüyordu. Tek suçları hanedan kanı taşımalarıydı ve bedelini ağır bir şekilde ödüyorlardı. Ömürlerinin sonuna kadar burada hapsedilmek, ağır bir bedel değil miydi? Her an ölüm korkusu, her an celladın gelme ihtimali sağlıklı bir şekilde burada yaşatır mıydı? Kim isterdi ki, hayatının her daim korku dolu geçmesini?

Azide "İkizim, kısa sürede aklını yitiren şahranlar arasında. Naresh'in zalimliğinin eseri bu." dedi sessizce bana bakarak.

"Diyecek bir kelime bulamıyorum, Şahten." dedim üzgün bir sesle.

"Böyle olmak zorunda değildi. Kardeşim gibi, diğer şahranların sonu bu olmamalıydı." dedi ve Parinita abisi ile koltuğa oturdu.

Azide ile karşılarına gittik. Abisinin korku dolu bakışları benim üzerimdeydi. Ne diyeceğimi bilemiyordum.

Parinita "Karşındaki, abi benim arkadaşım Sandhya." dedi yumuşak sesiyle.

Dasyan "Bir cellada benzemiyor. Sarayda ne işi var?" diye mırıldandı.

Azide "Seni ziyaret etmek istemiş, olamaz mı?" dedi ve Dasyan güldü.

"Üstündeki bir saraylı kıyafet onun basit birisi olmadığını gösteriyor. Henüz saray kurallarını unutacak delirmedim! Hadi, söyle bana gerçek kimliğini Sandhya." dedi ve sonra üstümde bir şey görmüş gibi kıkırdadı.

Azide ve Parinita'ya baktım. İkisi de, söyleyebilirsin der gibilerdi fakat ben Dasyan'ın tepkisinden emin değildim.

"Ben, Şah'ın baş gözdesiyim." dedim Dasyan'ın gözlerine bakarak.

Dasyan "Babam öldü, salak kız. Deli Naresh ise henüz Şah olmadı." dedi gülerek ve Parinita derin bir nefes aldı.

Parinita "Abi, hatırlarsan şu anki hükümdar Naresh. Babamız öleli 3 yıl oldu." dedi üzgün bir sesle.

Azide "Karşıda Şah Naresh'in gözdesi var, ikizim." dedi sessizce ve Dasyan'ın gözlerindeki korku tekrardan deliliğine hâkim olmuştu.

Dasyan "Beni öldürecek mi? Ben bir şey yapmadım! Aklımdan tahtı almak bile geçmedi." dedi korku dolu bir sesle ve kafasını eğdi.

Dizlerimin üstüne oturdum ve Dasyan'ın ellerini tuttum. Korku dolu ela gözleri, bana baktı. Yaşadığı korkuyu, saf korkuyu gözlerinden görebiliyordum. Masumiyeti de, görebiliyordum. İçim acısa da, elimden bir şey gelemiyordu. Onu iyileştiremezdim çünkü o çoktan deliliğine ve korkularına hapsolmuştu.

"Biliyorum, biliyorum. Sen masumsun, Şahran Dasyan." dedim şefkatle.

Dasyan "Ben artık Şahran değilim ki, Şah Naresh öyle demişti." dedi sessizce.

"Benim için şahransın."

"Bunu sakın Şah'a deme! Yoksa o seni de, beni de öldürür!" dedi korku dolu fısıldayarak.

"Korkmaktan vazgeç. Naresh sana dokunmayacak." dedim ve güldü.

"Korkuyorum ve her daim korkacağım. Sende korkmalısın, Sandhya. Çünkü Naresh bir canavar. Bir canavarın eşi olsan bile, o canavar sana da zarar verecektir. Seni de öldürecektir. Seni de kendisi için kurban edecektir." dedi ciddi bir şekilde.

"Hayır, olmayacak."

"O bir canavar ve herkesi öldürür! Babamı öldürdüğü gibi, annemi öldürdüğü gibi, Yashila annemi öldürdüğü gibi ve abilerimle kardeşlerimi öldürdüğü gibi. O, ölümlerin Şah'ı." dedi ve ellerini ellerimden çekti.

Bende ayağa kalktım. Derin bir nefes aldım ve Parinita'ya baktım. O ise, bana baktıktan sonra abisinin yanağını okşadı.

Parinita "Artık gitmem lazım, Şah fazla oyalanmayın demişti."

Azide "Çok az kaldın, Pari. Biraz daha kalın."

"Üzgünüm, abla. Çok üzgünüm." dedi ağlamaklı bir sesle ve Azide acı bir şekilde gülümsedi.

"En azından içimizden birinin dışarıda, özgür olduğunu bilmek güzel." dedi ve iki kız kardeş birbirine sarıldı.

Ardından aralarına Dasyan'ı almışlardı. Üç kardeş vedalaşmıştı ve Parinita ile yanlarından ayrıldık. Bu sefer koridor bana korkutucu gelmiyordu. Beni korkutmaya çalışanlara, laf atanlara umursamıyordum. İçimdeki acıma duygusu şu an yoğundu. Buradaki insanların hali, içler acısıydı. Hepsi korku doluydu. Hepsinde ölüm korkusu vardı. En acısı hepsinde, bir daha özgürlüğü kucaklamayacaklardı. Naresh, onları deliliğe mahkûm etmişti ve kendisinin bir bedel olarak ne ödediğini çok merak ediyordum? Bu kadar acıya, kana ve her gün yaşanılan korkuya değer mi diye düşünüyordum.

Eski Kılıç Saray'ından çıkmıştık. Parinita üzgündü. Kendisi özgür iken, kardeşleri değildi. Bu onun için zor olmalıydı. Kısıtlı imkanlarla görüşüyordu. Acaba diz çöktüğü için pişman oluyor muydu?

Parinita "Sandhya, yemin ederim ki bundan sonra seni destekleyeceğim." dedi sessizce ve düşüncelerimden sıyrıldım.

"Ne?" dedim şaşkınca.

"Parsmat şahidim olsun ki, seni destekleyeceğim. Sırf bir daha bu ülkede kan dökülmemesi ve masum olanların özgürlüğünün ellerinden alınmaması için." dedi gözleri dolu dolu bir şekilde.

"Şahten, ben..."

"Biliyorum, Sandhya. Gözlerinde güce karşı olan hırsını görüyorum. Eğer ulaşırsan da, Anjali veya Naresh gibi sert bir zalim olmayacağını da görüyorum. İşte bu yüzden seni destekleyeceğim."

"Teşekkür ederim." diye mırıldandım.

"Şu an belki samimi olmadığımı düşünüyor olabilirsin ama inan bana, samimiyim. Kardeşlerimi gördün, diğerlerini de gördün. Hepsi korkularına hapsoldu. Kimileri bunu ileriye taşıdı ve korkularının deliliğine mahkûm oldu. Ben buna dayanamıyorum, Sandhya. İçim acıyor."

"Ben onları özgür bırakamam." dedim ve güldü.

"Zaten onlarda artık özgür kalmak istemiyorlar ki! Özgürlüğü unuttular ve akıllarında bir tek korku var."

"Bunu gördüm."

"Gördüğün şeyi her daim hatırla o zaman. Ona göre kendini geliştir, güçlendir. Zayıf kalırsan, yarın veya ileri de senin çocuklarında orada olur."

"Asla!" dedim öfkeyle.

"İşte bu yüzden güçlü olmak zorundasın. Naresh'e karşı, Anjali'ye karşı, herkese karşı güçlü olmak zorundasın! Benim annem de, senin gibi başka bir ülkenin sarayındandı. Sadece gayri meşru olduğu için, buraya verildi."

"Ne?" dedim şaşkınlıkla.

"Evet, Sandhya. Annem Masdetna ülkesinin kralının gayrimeşru kızı. Saraylıların etkisi ile, dedem annemi buraya göndermek zorunda kalıyor ve sonuç ortada."

"O krallıkla görüşüyor musun?"

"Neden görüşmeliyim? Annemi bir köle gibi sattılar, annem öldürülürken kardeşi sahip çıkmadı. Şimdi neden görüşmeliyim ki?" dedi kinle.

"Bu çok ama çok üzücü. Masdetna krallığının, gayrimeşru çocukları kabul etmediğini biliyordum ama yine de o kralın kızı. Bir prenses."

"Onlar bunu umursamadı! Annem buraya geldiğinde hiçbir şey bilmiyormuş. Ne konuştukları dili anlayabilmiş ne de başka bir şey."

"Tarifsiz bir durum."

"Evet. Sandhya, senin de annemin akıbetine uğramaman lazım. İnsanların sen benimsemesi gerekiyor. Güçlü ol, annem gibi aynı hataya düşme ve ezilme. Ben seni kendi bölgemdeki insanlara anlatacağım. Seni, oradaki insanlara sevdireceğim."

"Teşekkür ederim. Sana söz veriyorum, ben asla ezilmeyeceğim."

"Sakın yüzümü kara çıkarma. Sen güçlü oldukça, buradaki masumların intikamı alınmış olacaktır. Bu sefer masumiyet, zalimliğe boyun eğmeyecek." dedi keskin bir sesle ve gülümsedim.

Odama gittiğimde içim rahattı. Bir insanın desteğini daha kazanmıştım. Ayrıca Eski Kılıç'ın içler acısı halini görmüştüm. Oradaki hanedan üyelerini kurtaramazdım çünkü onlar kısa süre içinde kendilerini kaybetmişlerdi. Belki kendimden sonrakileri etkilerdim. Bir daha o saraya sürgün edilmezlerdi.

Ertesi gün ise oldukça sakindi. Naresh'i dün gece görememiştim. Sevgilim, çalışıyordu. Yasma ise gömülmüştü. Elimde ise sarı düğme vardı. İntiharı düşünüyordum ve bu sarı düğmenin sahibini. İçim içimi yiyordu. Adım kadar emindim ki, Yasma öldürülmüştü. Zorla kızı asmışlardı.

Kapı tıklandı ve gel sesimle içeri Aryan girdi. Ondan istediğim kumaşları getirtmişti. Ona baktığımda ise bir şey dikkatimi çekmişti. Siyah gömleğinin üstünde, sarı düğmeleri vardı. O da, Anjali gibi gösterişli olmayı seviyordu. Bu sarı düğmeler dikkat çekiciydi. Elimdeki düğmeye baktım ve aynısı olduğunu fark ettim. Gözlerim iri iri olmuştu. Aryan ise, hiçbir şey olmamış gibi kumaşları sandığa doldurtuyordu. Ayağa kalktım ve karşısına geçtim. Düğmenin birebir aynı olduğundan emindim artık. Gözlerimi kıstım.

"Sende göründüğün kadar merhametli değilmişsin, Aryan." dedim soğukça ve Aryan şaşkınca bana baktı.

Aryan "Efendim, hanımım?" dedi şaşkınca.

"Her şey açık değil mi? Ne dediğimi anlamış olman lazım." dedim sertçe.

"Bir şey olduğunu sanmıyorum." dedi ve elimdeki düğmeyi gösterdim. Yüzü bir anda donmuştu.

"Bunu nerede buldum, biliyor musun? Yasma'nın zindanında! O intihar gecesinde düşmüş olmalı. Söyle bana, senin orada işin neydi?"

"Baş Habiria, şunu asla unutmayın. Şahana da mutlaka demiştir. İhanetin küçüğü veya büyüğü olmaz. İhanet, ihanettir ve ağır bir cezası olmalıdır."

"O zaman yeminim olsun ki, sende bu yaptığının bedelini ödeyeceksin. Bu yaptığını unutmayacağım."

"Unutun diyen yok, hanımım. Şimdi gitmem lazım." dedi ve başını eğerek gitti.

Ben ise, öfkeyle arkasından bakmıştım. Benim bir an evvel hamile kalmam lazımdı. Bir an evvel güçlenmem gerekiyordu. Bir an evvel Şahbanu olmam lazımdı. Böylece düşmanlarımı kendi korkularına hapsedip, delirtirdim.

Naresh

Gece toplantısından sonra Sandhya'yı yatak odama çağırttım. Güzel yüzlü sevgilimi, dünden beri göremiyordum ve bunun hasreti içimde yangın gibiydi. Savaşlara gittiğim zaman, onun hasretine nasıl dayanacaktım?

Sandhya gelmişti. Ona sarıldım ve uzun uzun öptüm. Hasretimi dindirmek istiyordum. Işığımla beraber koltuğa oturduk. Onun yanağını okşarken, o da bana bakıyordu. Kara gözlerinde, bir hüzün vardı.

"Ne oldu, neden üzgünsün?" dedim.

Sandhya "Hiç. Sana insanların bu acımasızlığı beni üzüyor." dedi masumca.

"Ah, ışığım! Buna hala alışamadın mı? Sashibai Şahlığı, diğer ülkeler gibi değil. Burası kurtlar sofrası ve herkes acımasız olmak zorunda."

"Naresh! Bu acımasızlık yüzünden masumlar eziliyor. Günahları olmayanlar yok oluyor."

"Sevgilim, seninle bu konuyu kaç defa tartıştık? Parsmat'in kanunu bu! Güçlü olan yaşar, zayıf olan ölür." dedim bıkkın bir sesle.

"Evet, evet haklısın ama hala bu kurala alışamıyorum."

"Anlat bakalım, Eski Kılıç nasıldı?" dedim gülerek.

"Korkunçtu!" diye fısıldadı.

"Neden?"

"Oradakiler özgürlüğü unutmuşlar, Naresh! Kendi korkularının eseri olmuşlar ve bunun sonucunu kaldıramayıp, kimileri delirmiş!" dedi dehşete düşmüş bir şekilde.

"Zayıf olmanın bedelini ödüyorlar."

"Yine de, içim acıyor. Gözlerindeki korkunun esareti, deliliğin saflığı ile birleşince içler acısı bir manzara ortaya çıkıyor." dedi ve derin bir nefes aldım.

"Benden nasıl bahsediyorlar?" dedim soğukça.

"Hepsiyle konuşmadım. Sadece Azide ve ikiziyle konuştum. Aslında bu bile yetti benim için. Daryan, seni bir canavar olarak görüyor. Azide ise, bir zalim." dedi ve güldüm.

"Bunu biliyorum. Ben bir canavarım. Kan dökerek, içimdeki zalimliği besliyorum." dedim soğukça.

"Nereye kadar Naresh? O zavallıların kanı da, ellerinde olmayacak mı? Ya yarın ileride kendi evlatlarımızı oraya hapsedersen, ne olacak? Nasıl olacaksın? Vicdanın rahat olacak mı?"

"Vicdanım ölü, Sandhya. Babamı, Şahbanu Yashila'yı, abilerimi öldürdüğüm zamanlarda vicdanımı da öldürdüm."

"Hayır, sevgilim. Ölmedi, ben buna inanmıyorum."

"İstediğine inanmakta özgürsün. Bu benim canavarlığımı engellemez. Ben bedelimi zaten ödedim." dedim alaycı bir şekilde ve elini yanağıma koydu.

"Ne olursan, ol seni seviyorum. İleride bu canavar bana zarar mı verecek? Versin. Umurumda olmaz. Tek korkum, yarın ileride kendini kaybetmen Naresh."

"Sen var oldukça, ben kendimi asla kaybetmem." diye fısıldadım ve gülümsedi.

"Bende sevgilim." dedi ve avucunun içini öptüm.

"Sen, benim ve Alesha'nın bir kızı olduğunu biliyor muydun?" dedim yavaşça ve içimdeki acıyı bastırarak.

"Ne?" dedi ve elini çekti. Gözleri iri iriydi ve öfke görüyordum.

"Hey, hemen kızma."

"Bunu bilmiyordum ve bilseydim, asla ama asla yatağına girmezdim, şu an girmeyeceğim gibi!" dedi öfkeyle ve ayağa kalkacakken sertçe oturttum.

"Ölü bir kızım oldu, Sandhya." dedim sertçe ve bu sefer öfkenin yerini şaşkınlık almıştı.

"En başından anlatır mısın?" dedi şaşkınca.

"Saltanatımın ilk yılıydı. Alesha bildiğin gibi benim ilk gözdem oldu, en azından Şah olduğum zaman."

"Şahranlık döneminde başkaları var mıydı?" dedi kıskanç sesiyle ve azıcık da olsa, içimdeki acıya rağmen güldüm.

"Ah, benim kıskanç sevgilim! Sarayın dışına çıktığım zaman ufak yaramazlıklarım oldu. Harem sadece babama aitti. Her neyse, konumuz bu değil. Alesha, hemen hamile kaldı. Onu sevmesem de, bebeği seviyordum. Annem benden daha mutluydu sonunda hanedanın varisi olacaktı. Sonunda Alesha doğumunu yaptı ve bir kız bebek saraya gözlerini açtı. İsmini Daya koyuldu. İsmi gibi kızım, baharı müjdeleyen olacaktı."

"Sonra ne oldu?"

"Daya çok güzel bir bebekti. Onunla ilgilenmek aşırı hoşuma gidiyordu. Onunla olunca, her şeyi unutuyordum, tüm yaşadıklarım Daya'nın yanında uçuyordu. Sonra Daya bir yaşına basmadan, ateşli bir hastalığa yakalandı. İlk başta normaldir denildi ama normal olmadığını kızımın kara gözlerinde görüyordum, ışığım. Kızımın her acı dolu ağlayışı ile içimden bir şeyler kopuyordu. Hastalığı sürece sürekli başında bulundum. Gece ve gündüz, her daim yanında olmaya çalıştım. Annesi de, bende çaresizdik. En sonunda bir sabah, o minik bedeni cansız bir şekilde buldum." dedim kederle.

"Ah, hayır!" diye fısıldadı.

"Koskoca şahtım, hükümdarların hükümdarı Şah Naresh-i Krisnae idim. Bir cümlem, bir kelimemle devletler yıkar ve alırdım. Oysa, o zaman çok çaresiz olduğumu gördüm. Ölümü yenememiştim ve Daya'yı kaybetmiştim." dedim acı dolu bir sesle.

"Alesha nasıl öğrendi?"

"Beni, beşiğin başında ilk o buldu. Kucağımda ölü kızımızla görünce, çığlık attı ve ona sus kızımın uykusunu bozuyorsun diye bağırdım."

"Naresh, ben bunu bilmiyordum." dedi sessizce.

"Kızımı hanedan mezarlığına gömdüm. O zamandan beri yaptığım bu zalimliğin, canavarlığın bedeli olarak Parsmat'in kızımı benden aldığını düşünüyorum."

"Bu olamaz!"

"Oldu, aşkım. Parsmat beni bu şekilde cezalandırdı. Beni bu acıyla lanetledi. O zamandan sonra, kendimi sadece devletime adamaya karar verdim. Alesha ise eskisinden daha huysuz birisine dönüştü."

"Acılar sizi değiştirmiş."

"Acı, bizi farklı bir noktaya getirdi. Şimdi de korkuyorum. Senden olacak çocuklarımın geleceği beni endişelendiriyor." dedim ve elimi alıp, karnına bastırdı.

"Sakın endişelenme! Göreceksin, bizim birçok çocuğumuz olacak. Hanedanı yeniden derin köklerine salacağız. Şahranlarımız ve şahtenlerimiz ile çok güzel bir hayat süreceğiz." dedi gülerek.

"Yemin ederim ki, kimse seni ve evlatlarımızı benden alamayacak. Hiçbir güce müsaade etmeyeceğim."

"Sen benimsin, bende senin. Hiçbir kuvvet bunu bozamaz, aşkım." dedi ve onu kendime çektim.

Dudakları, dudaklarımı buldu. Öpüşündeki ve dokunuşlarında tutkuyu, aşkı, ihtirası ve şefkati hissediyordum. Bu hisleri başka hiçbir kadında hissetmemiştim ve hissetmeyecektim. Sandhya benim için, güvenli bir limandı. Her daim sığınacağım ve kimseye göstermediğim acılarımı anlatacağım bir liman. Dışarısı beni sert, zalim ve canavar görebilirdi ama asıl beni sadece Sandhya görecekti.

Kollarımın arasında uyuyan güzelliğimi öperek uyandırdım ve o da bana gülümsedi. Yüzündeki saf ifade hiç değişmiyordu. Resmindeki o saflık ile şu anki saflık hiç değişmemişti. Hala aynıydı ve bu saflığın bozulmayacağına emindim. Yavaş yavaş sinsice onu gıdıklamaya başladım ve o da gülerek karşılık verdi.

Sandhya "Naresh yapma!" dedi kıkırdayarak.

"Neden yapmayayım ki? Sen çok yaramazsın!" dedim gülerek.

"Ben ne yaptım ki?" dedi gülerek.

"Hiçbir zaman sana doyamıyorum, var mı bundan ötesi?"

"Ah, Naresh! Bu bir yaramazlık değil."

"Yaramazlık, hem de büyük bir yaramazlık. Koskoca Şah'ı tek bir resmiyle kendine bağladın. Bunun bir cezası olmayacak mı?" dedim alaycı bir şekilde ve Sandhya ellerimi tuttu.

"Cezamı çekmiyor muyum? Sana aşık olarak, cezamı çekmiyor muyum?" dedi cilveli bir şekilde. Kara gözleri ile baştan çıkarıcı bir ifade vardı.

"Eh, yetersiz bir ceza. Sana cezanı vermek isterim, küçük hanım."

"Cezaymış! Çokta umurumda." Dedi alaycı bir şekilde ve dudaklarını tutkuyla öptüm. Zorla olsa da, ayrılmıştım.

"Ah, ışığım. Sana doyamıyorum ama sorumluluklarımız var. Olmasaydı, hiç buradan çıkmak istemezdim ya."

"Geceler bizim, günler bizim." dedi ve ikimizde güldük.

Güzel bir banyo sonrası kahvaltımızı Sandhya ile etmiştik. Ardından o, hareme dönmüştü ve bende toplantı odasına geldim. En son gelmiştim ve annem çatık kaşlarla bana bakıyordu. Ona aşka sarhoş oldum desem, beni anlar mıydı? Sanmıyordum. O yüzden gülümsedim ve her zamanki yerime oturdum. Toplantıyı yönetiyordum ve bir yandan insanları inceliyordum. Mesela dikkatimi en çok şey, dayım Pravin idi. Zindanlardan kurtulmuştu ve dayım Vilraj'a eskisinden daha çok kinle bakıyordu. Rithu da, Vilraj ile tartışıyordu ama bir yandan ikisinin de baş parmağı sarılıydı. Bunlar ilgi çekici detaylardı.

Toplantı bittiğinde geriye ben, annem, Vilraj ve Rithu kalmıştı. Çok tehlikeli bir masaydı.

Annem "Oğlum, yarın biliyorsun Neraja ile küçük dayın Syon evleniyor. Sence bir kutlama ve veda yemeği yapalım mı? Şahtenler gidecek ve veda yemeği olmadan gitmesinler." dedi bana bakarak.

Vilraj "Harika olur!" dedi neşeyle.

"Senin onayını soran olmadı, Vilraj!" dedi sertçe.

"Olur, anne. Hem küçük dayım içinde bir nevi düğün olur. Kendisi düğün istemedi ama o kızın isteyeceğini biliyorum." dedim.

Annem "O kız, seni hayal ediyordu ama Sandhya bir sarmaşık gibi sardığı için istediğini alamadı."

Rithu "Almasına gerek yok, Anjali! Şah'ın aşk sarhoşluğunu görmüyor musun?"

Dayım "Sen nereden biliyorsun yoksa aynı sarhoşluğu yeğenim Prihan ile mi yaşıyorsun?" dedi alaycı bir şekilde.

"Hadsiz!" dedi öfkeyle.

Annem "Vilraj, dengesiz laflar etme! Oğlum her şeyden önce bir Şah. Rithu ise, bir komutan. Aralarında dağlar kadar fark var."

Dayım "Gerçeği söylemek, nedense bu sarayda suç sayılıyor. İşte ben bu yüzden denizleri tercih ediyorum."

"Neden o çok sevdiğin denizlerine dönmüyorsun ki? Sende rahatlarsın, sarayda."

"Ah, abla! Sonra sen bu sarayda kiminle uğraşacaksın? Şu meymenetsiz damadın Rithu ile mi yoksa saf salak olan Sandhya ile mi?" dedi ve annem gözlerini kıstı.

"Senden daha az yorucu olacakları kesin."

"İşte, azıcık yorulman lazım. Yoksa bu enerji nereye gidecek?"

Rithu "Siz savaşta iken, naip kim olacak?" dedi annemle dayımın atışmasını umursamayarak.

"Annem olacak, Rithu. Her zamanki gibi." dedim ve annem zafer kazanmış gibi gülümsedi.

Annem "Başka kim olabilirdi ki? Elbette ben olacağım." dedi kibirle.

Dayım "Ah, abla! Ya bir Şahbanu karşına dikilirse ne olacak? O zaman düşündün mü?" dedi ve Rithu ile ikisi bakışmışlardı.

"Kardeşim, aptal olma! Oğlumun gözü, özgür bir Sashibai kızında değil ki! Olsaydı, düşünürdüm."

Rithu "O işlere, hiç belli olmaz. Bakarsın, karşında bir Şahbanu oluverir."

"Damadımın da, aynı körlükte olması ne acı! Şah oğlum, senin bir şahbanun olmayacak değil mi? Zaten elinde Sandhya var. Yazık olur, kıza." dedi ukalaca.

"Belli olmaz, anne. Hiç belli olmaz. Bakarsın, ansızın karşına bir Şahbanu dikerim." dedim soğukça ve annemin kibirli ifadesi bozuldu.

O zaman yeşil gözlerinde hırsı gördüm. Bu ülkeyi yönetme hırsı alev alevdi. Yeşil bir ateş, gözlerinde yanıyordu. Bu hayatta en çok istediği şeye ulaşamamış biri olarak, kimseyi o makama ulaşmış görmek istemiyordu.

Annem "Karşıma getir, görelim oğlum. Bakalım o makama ulaşan, sahiplenen kadın benim karşımda olabilecek mi?" dedi soğukça.

"Eğer ben o makama oturttu isem, emin ol senin karşında durabilecek birisi olduğu içindir." Dedim aynı soğuklukta.

Dayım "Anne oğul, ne kadar iyi anlaşıyorsunuz! Olmayan Şahbanu konusunda, şimdiden aranızda buzlar oluşuyor." dedi sırıtarak.

Annemle ise göz göze geldik. İkimizde hırslıydık. İkimizde tutkuluyduk. İkimizde zalimdik. En önemlisi ikimizde gücü biliyor ve yönetiyorduk. Fakat şu an aramızdaki farkları görebiliyordum. Ben onun kadar bencil değildim. O ise, bencildi. Hep benim dediğim olsun istiyordu ve bunun için elinden gelen her şeyi yapıyordu. İlerisi için bu durumu bir tehditti. Yapacağım şeyler için büyük bir tehditti. Bu yüzden ikimizde birbirimize karşı olacaktık. Bu savaşı kimin kazanacağı merak ediyordum ve olmaması için başka bir çarem yoktu.

Parinita

Alesha

Sizce Parinita samimi miydi? Sandhya'ya yardım eder mi?

Sizce Naresh'in Eski Kılıç Sarayındakilere yaptıkları doğru mu?  Zalimce mi davrandı yoksa gerektiği gibi mi?

Naresh, ileride Sandhya'ya zarar verir mi?  Yoksa Sandhya onu dizginleştirir mi?

Anjali ve Naresh, karşı karşıya gelir mi? Gelirse neler olur?

Continue Reading

You'll Also Like

1.3K 94 13
"... Verdiğim son nefese kadar ellerim ellerinde, gözlerim gözlerinde ve sevgin tam kalbimin üzerinde olacak. Seni seviyorum sevgili kahvelerinin mav...
12.8K 668 21
Genç bir kız, hayatındaki tek önemli insanın erkek arkadaşı olduğunu düşünüyordu. Onun yanında mutlu ve güvenilir hissediyordu, ve sırf onunla birlik...
109K 8.6K 190
''Boşanmayı kabul ediyorum.'' Sovieshu yarı rahatlamış, yarı pişman bir ifadeyle bana baktı. Maskaralık mı yapıyordu, yoksa samimi miydi? Şu ana kada...
430K 27K 60
⭐️ Wattys 2019 "Genç Yetişkin" kategorisi kazananı! ⭐️ • "Çünkü bazı hataları unutamıyorum." Mırıltısı tenimi yalayıp geçerken tüylerim ürperdi. "Hiç...