Ateşin Kurbanı

By Elizabethstark1

510K 32.2K 36K

TAMAMLANDI! THE WATTYS 2020/TARİHİ KURGU KAZANANI Tarihikurgu #1 Tarih #1 Aşkın, iktidarın ve gücün savaşı! B... More

2020 Watty Ödülleri Kazananı
♦Bilgilendirme - Ülkeler♦
Bilgilendirme-Karakterler ♦
Bilgilendirme: Şahlar&Şahbanular
Bilgilendirme: Haritalar
Yeni Kitap!-2020/2021-Gazap Tanrısı'nın Çocukları♥♥♥
Resim & Şah ♦
Korkular & Altın ♦
Vekil & Düğün ♦
Zafer & Onur ♦
Işık & Hazine ♦
Uyanış ♦
Zafer Alayı & Aile ♦
Güven & Kızılcık Sopası ♦
Sarhoş & Cariye ♦
Hırçın & Tutku ♦
Sorumluluk & Değişmek ♦
Buluşma & Etkilemek ♦
Odak & Kardeşler ♦
Uyuyan Güç & Zalim, Şarap♦
Masumiyetin Sorgusu & Adaletin Vicdanı ♦
Sessizliğin İnfazı & Acıyı Kucaklamak ♦
Basit & Sıradanlık ♦
Kılıç Düellosu & İhanet ♦
Müttefik & Kelime Oyunu ♦
Güç Yolu ♦
Korku Deliliği & Zalimlik Bedeli♦
Anka Kuşu & Ejderha ♦
Merdiven & Hükümdar Eşi ♦
Kuralsız Şah♦
Nemdas'ın Ruhu ♦
Aşkın Gücü♦
1. Kısım Ateşin Kurbanı Yapay Zeka Görselleri ♦
İkinci Kısım:Ateşin Işıltısı - Karakterler ♠
Tutkuyla Sevmek ♠
Gösteriş ♠
Canavar ve Küçük Kız♠
Kara Hırs♠
Maskeyi Kırmak ♠
Sen Kimsin?♠
Kırmızı İp♠
Şımarık Kız♠
Tecrübesizlik ♠
Beklenilen Kişi ve Haber♠
Sapheda'nın Gözyaşları♠
Anka'nın Çığlıkları♠
Özgürlüğü Öğrenmek♠
Gölgelerin Oyunları♠
Ufak Tefek Sohbetler/Notlar/Duyurular
Hiçliğin Zehri ♠
Şahbanu Anjali♠
Karanlık Ateş♠
Söz♠
Suyun Kızı♠
Korku ve Felaket♠
Merhamet ve Zalimlik♠
Boğmak♠
Ayna Kırıkları♠
Anka Hırsı♠
Yıldızlarla Dans♠
Acıdan Delirmek♠
Tutkunun Ölümü♠
Derin Yaralar♠
Yaşamak ♠
Diz Çöktürmek♠
Aşk Suç Mu?♠
Zamanı Gelince & Kraliçenin Ateşi♠
2. Kısım Ateşin Işıltısı Yapay Zeka Görselleri ♠
Üçüncü Kısım:Ateşin Hükmü Karakterler❦
Masumiyetim Silahım❦
Gizli Bir Sorun❦
Canavarın Hükmü❦
Oyun❦
Kurdun Adaleti❦
Yeniden Yükseliş❦
Kristal Oyunlar❦
Işığı Bul❦
Bencillik ❦
İki Kılıç❦
Medarat Yılanı❦
Karşılıklı İhanet❦
Delinin Yıldızı❦
Kendini Öldürmek❦
Şahbanu Acısı❦
Benim Hükmüm ❦
Özgür Bırakılan Kuş ❦
Çöl Köleleri❦
Güç Savaşı ❦
Zalimlik ve Kan❦
Tufan❦
Kaderi Değiştirmek❦
Kış ve İsyan❦
Işığın Teslimiyeti❦
Siyah, Mor ve Altın❦
Çölün Kızı❦
Acı Uçurumu❦
Hükümdar Hazırlıkları❦
Ateşin ve Suyun Uyumu❦
Eskisi Gibi Olmayacak❦
Delinin Savaşı❦
Yenilginin Zaferi❦
Ejderha Tacı❦
3. Kısım Ateşin Hükmü Yapay Zeka Görselleri ❦
4. Kısım : Ateşin Çığlığı - Karakterler♣
Kalplerdeki Savaş♣
Benim♣
Morun Etkisi♣
İçe Bakmak♣️
Planlar ve Gelecek♣
Hükümdar ve Baba♣
Sevgim Yetmedi♣
Orta Yol♣️
İspatlama♣
Baba Katili & Zincirler♣
Düşmanlık İçin Dostluk♣
Ölümü Düşünmek♣
Vicdan Kafesi♣
Soğuk Kibir♣
Zayıf Noktalar♣
Karanlıktaki Fısıltılar♣
Kraliçe Taşı♣
Gücün Dikenleri♣
Elimi Tut♣
Ufak Tefek Sohbetler/Sorular🔥🥀
Dikenli Gül♣
Ateşkes♣
Hüküm Bedelleri♣
Savaşçı Kalbi♣
4. Kısım Ateşin Çığlığı Yapay Zeka Görselleri ♣
5. Kısım:Ateşin Yazgısı♥
Hükümdarlık Naibi♥
Güneş'in Kızı♥
Meydan Okumak♥
Artangallı Şahbanu♥
Güzel Bir Hata♥
Düşünceler♥
Hassas Kalp♥
Tehlikeli Delilik♥
Ejderha Ateşi♥
Güç Kaybı♥
Hükümdarın Geleceği♥
Priya Tutkusu♥
Parçalanan Hayaller♥
Bilinmeyen Sızı♥
Geç Gelen Adalet♥
Bir Şahran♥
Rezil♥
Fırtına Öncesi♥
Zaferi Müjdelemek♥
Gelecek İçin Hayaller♥
Kan Yağmuru♥
Maute'nin Nefesi♥
Sashibai'nin İyiliği♥
Kendini Kaybetmek♥
Sönmeyen Ateş♥
Buzun Kıvılcımı♥
Savaş Öncesi♥
Yanan Şahbanu♥
Krisnae'nin Düşü♥
Banuşah♥
Son Emir♥
Gölge ile Savaşçı♥
Sapheda'nın Hüznü♥
Kan Oyunu♥
Krisnae&Sapheda(FİNAL)♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-1 ♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-2 ♥
♦♣♠♥Yeni Kitap♦♣♠♥
Kapaklar♦♣♠♥
❤Ateşin Kurbanı The Wattys2020 Özel Kapağı, 2020 Sohbet❤
Gölgenin Aşkı Yayında!

Cezalandırma & İçgüdü♦

7.5K 403 167
By Elizabethstark1

Herkese merhaba! Kendinizi biraz daha belli edin. (vote veya yorum). Bölüm şarkısı ile iyi okumalar :)

Ayrıca en aşağıda Şahbanu Yashila, Grija ve Nikol'un gifleri var. Yorumlarınız ne onlar hakkında?



Sashibai Şahlığı – Başkent: Ghunda - Kılıç Sarayı

Anjali

Sandyha baktı ve gülümsedi. Kararını vermişe benziyordu.

Sandhya "Şah annem, eğer izniniz olursa saç kesim cezasını ben uygulatmak istiyorum. Zira kendisi acemilerle konuştuğum için benimle dalga geçmişti." Dedi ve gülümsedim.

"Benim cezamı mı alıyorsun?" dedim ve kafasını salladı.

"Evet, siz daha başka bir ceza bulun."

"Tamam o zaman. Emrin derhal yerine getirilecek."

"Ayrıca Aryan'a ceza verilmesini istemiyorum." dedi ve Naresh kaşlarını çattı.

Naresh "O da ceza alacak." Dedi sertçe.

"Naresh, inan bana o kuralları uygulamakla yükümlü. Bana vurmak istemedi."

"Ceza alacak! Falakaya yatırılacak. Şunu bil Sandhya, ben seni buraya canın yansın diye getirtmedim ve canını yakanlarında canını yakarım." dedi ve elini öptü.

"Ben gitmeliyim. Dilerim ki, Sandhya akşamki yemeğe katılabilirsin." dedim ve dayımla odadan çıktık.

İkimiz beraber odadan çıktık ve benim çalışma odama geçtik. Kendime şarap doldurdum ama o istemedi. Ardından masama oturdum ve ona baktım. Yaşlanmıştı ama hırsı hala gözlerindeydi. Beni hareme bıraktığı günkü hırsı şu an bile görebiliyordum.

Dayım "Az önce gördüğüm manzara, beni geçmişe götürdü."

"Nasıl?" dedim ve şarabımı yudumladım.

"Karşımda seni ve Şah Abhay'ı gördüm." dedi ve güldüm.

"Dayı, Naresh'e sen babana benziyorsun dersen seni tekrardan Şahlığın en uç bölgesine sürgüne gönderir." dedim gülerek ama o ciddiydi.

"Oğlun o kıza âşık oluyor, farkında mısın? Öfkesi büyüktü ama kızın bir bakışı ile öfkesi bir anda şefkate dönüştü."

"Oğlumun hoşuna giden, zararsız bir kız."

"O kızın bakışlarında bir şeyler vardı. Fırtınalı bakışlardı. Bu da senin bakışların gibiydi."

"Naresh ve o kız, asla ama asla ben ve Abhay gibi bir aşk yaşayamaz! Ne Naresh o kıza aşık olur, ne de o kız Naresh'e aşık olur. Sandhya oğlumdan tiksiniyor, dayı!" dedim ve dayım güldü.

"Parsmat adına, güldürme beni! Abhay sana delicesine aşıktı ama sen o adama aşık değildi. Çünkü sen kendinden başkasına âşık olamazsın."

"Ben onu sevdim." Dedim ama sesim zayıf çıkmıştı. Sesim bile buna beni inandıramıyordu.

"Onu sevseydin, oğlunun onu öldürmesini engellerdin."

"Geç kaldım! Ben geldiğimde oğlum zaten kılıcını babasına saplamıştı. Naresh'in babasına tek merhameti, Abhay'ın kollarımın arasında ölmesine müsaade etmekti."

"Abhay için tahmin ettiğimden fazla merhametli bir ölümdü." dedi gülerek.

"Eğer Naresh'i durdurabilseydim, onu sarayın bir köşesinde yaşatmasını isteyecektim. Görüşeceği tek kişide ben olacaktım."

"Oğlun bir canavar, Kanta! Farkında mısın? Seni bile dinlemezdi. Kan içmek isteyen bir canavarı, kimse durduramaz."

"Oğlum daha da vahşileşebilir. Bu yüzden her daim kontrol altına tutmak benim görevim."

"Şunu itiraf edebilir misin? Şahbanu Yashila'nın ölümünden zevk aldın mı?" dedi ve gülümsedim.

"Birinin yanarak ölmesini, hayatta istemem ama o bunu hak etti. Bana yaptığı her şeyden dolayı hak etti." Dedim. O zamanları hatırlamak bile içimi nefretle dolduruyordu.

"İkinci bir Şahbanu Yashila vakası istemiyorum. Ailemizin geleceği için Naresh'in bir Şahbanu'su olmamalı."

"Sana katılıyorum, dayıcığım. Zaten sevgili oğlumun da bir Şahbanu hevesi yok. Gözdelerine bile sert davranan birisi ve bu gidişle daha da sert davranacak. Salak Alesha! Hala Naresh'i, Şah Abhay ve ondan önceki şahlar gibi sanıyor."

"Oğlum bu ülkeye bir düzen getirdi. Kan ve korkuyla yapsa bile başarılı bir hükümdar olacağı açık. Sana sormak istediğim bir konu var. Naresh, Prihan'ı evlendirmek istiyor."

"Kiminle?"

"Rithu!"

"Neden Prihan? Diğer ablaları da olabilirdi."

"Diğer iki kızımı vali olarak gönderdiğini unuttun mu? O adamı damadım olarak görmek istemiyorum."

"Aslında fena fikir değil. Rithu'yu kontrolün altına almış olursun ve bizimle uğraşamaz."

"Prihan benim kızım ve onun mutluluğu benim için önemli, dayı."

"Kızının geleceği, kızının mutluluğundan daha önemli olmalı. Naresh'e bu evliliğin uygun olduğunu diyeceğim. Neyse, benim gitmem lazım. Uğraşmam gereken işlerim var." dedi ve gitti.

Bardağımdan son yudum aldım ve bıraktım. Dayıma karşı karışık hisler besliyordum. Bir yanım ondan nefret ediyordu. Sonuçta beni ailemden koparmıştı ama bir yanım ise ona minnet duyuyordu. Sonuçta onun sayesinde bugün en güçlü kadın olmuştum. Şimdi ise o buradaydı ve benim için önemli bir müttefikti.

Dayımın gelişi üzere bir akşam yemeği verilmişti. Gözdelerin katılmadığı bir yemekti. Sandhya, bacaklarındaki ağrılar yüzünden katılamamıştı ve Naresh'in keyfi yoktu. Yine de sohbet ediyordu. Dayımla devlet üzerine sohbet ediyorlardı ve arada bende katılıyordum. Rithu ise o kaba yüzünde ifadesizce duruyordu. Prihan ise kardeşine mesafeliydi ve Rithu'nun yüzüne bakmıyordu.

Naresh ilk önce Rithu'ya ve sonra ablasına baktı. Ardından dayıma gülümsedi.

Naresh "Dayı, Komutan Rithu ile ablamı evlendirme kararı aldım. Ama annem bunu istemiyor. Senin düşüncelerin ne?" dedi ve şarabını yudumladı.

Dayım "Ben bu evliliği duyunca, çok sevindim sonuçta ülkemize çok yararlı olduğu açık. Komutan Rithu, zamanında benim ulaşamadığım Hanedan Damadı unvanını alacak." dedi ve Rithu sertçe baktı.

"Anlaşılan bu sarayda benimle aynı şekilde düşünen birisi var. Bende evlenmelerini istiyorum ve evlenecekler."

Prihan "Naresh, ben evlenmeyeceğim!" dedi sertçe ve kardeşine öfkeyle baktı.

"Ablacığım, evleneceksin ve bunu emrediyorum. Şah'a karşı mı geliyorsun? Şunu burada herkese hatırlatırım ki, ben babam ve ondan öncekiler gibi değilim. Benim hükmüm, kararım kesindir."

"Bu kararı gözden geçir, oğlum." dedim ama o beni umursamadı.

"Anne, kararım kesin ve sende düğün hazırlıklarına başla."

Prihan "Afiyet olsun. Ben devam edemeyeceğim." dedi ve gözleri dolu bir şekilde masadan kalktı.

Naresh ise umursamazca tatlısını yiyordu. Göz göze geldiğimizde omzunu silkti. Kararından dönmeyecekti. Zavallı kızım ise kaderine razı gelecekti.

Odama gitmeden evvel Aryan'a Alesha'nın cezasını sordum ve uyguladığını söyledi. Ardından odama geçtim. Güzel bir banyo sonrası yatağıma yattım ve gözlerimi kapadım. Geçmişe gitmiştim.

Burada bulunanı 6 ay falan olmuştu. Dayımın iddia ettiği gibi Şah'ı hemen görememiştim. Bir acemi cariye olarak eğitim alıyordum. Açıkçası zaten Şah beni göremezdi ki! Birçok güzel kız vardı. Birçok güzel Habiria'sı vardı. Beni nasıl görecekti? Acaba Şah Anne'den beni bir askerle evlendirmesini mi isteseydim? En azından ailemin refah seviyesi yükselirdi.

Şu an görevim ise, Şahbanu Yashila'nın nedimesiydim. Saraya geldiğim ilk hafta acemi kızlar benimle dalga geçmişti ve o beni savunmuştu. Ardından hizmetine aldırmıştı. Benden 4 yaş büyüktü. Koyu renk saçları, iri, kahverengi gözleri vardı. Zarif yüz hatlarına sahipti ve her daim gözüne sürme çekerdi. Şah ile araları ise iyi değildi ama o, herkese iyi numarası yapardı. Şahana Leylane'ye bile Şah Abhay'ın kendisini sevdiğini derdi. Oysa gerçeği ben ve o biliyordu. Şah Abhay'a aşıktı ve karşılıksızdı.

Bahçede oturuyordu ve bende yanındaydım. Şerbetini doldurdum ve o da gülümseyerek içti.

Yashila "Biliyor musun, Pari? Bazen aşk için bu katlandıklarım ne zaman bitecek diyorum." dedi ve kendime geldim. Pari ismini bana kendisi vermişti ama ben Kanta'yı kullanmakta ısrarcıydım.

"Hanımım, ben aşktan anlamam ki!" dedim ve beni yanına oturttu.

"Hiç âşık olmadın mı?"

"Hayır." diye mırıldandım.

"Bir kerede olsa, âşık olmanı isterim. Aşk, hayatımıza gelen mucizevi bir duygu ve herkese verilmiyor. Belki de aşık olmak da bir yetenek işi."

"Belki Şah da sizi seviyordur. Oğlunuz için aldığı hediyeyi unuttunuz mu?" dedim hevesle ama o bana acı bir şekilde gülümsedi.

"Küçük oğlum doğduğunda hediye ettiği köşkü diyorsun. Tatlım, orası nerede biliyor musun? Ülkenin en tehlikeli sınırında. Adam resmen beni ve 3 oğlumu, başından def etmek istiyor." dedi hüzünle.

"Fakat varisleri, sizin oğullarınız!"

"Bunu herkes biliyor ama Şah bilmiyor. Tek korkum, gözdelerinden birisine âşık olması."

"Şah Abhay neden bu kadar delice davranıyor ki?"

"Çünkü beni istemiyor. Ben onun için bir yüküm. Canımı acıtmak için, her geceyi başka bir kadınla geçiriyor."

"Hanımım, bakın. Şah Abhay geliyor." dedim ve yerimden kalktım.

Yashila da kalktı. Şah Abhay gelmişti. Sertçe Yashila'ya bakıyordu. Koyu saçları vardı. Ela gözlüydü. Başımı eğmiştim ama çaktırmadan bakıyordum.

Şah "Beni anneme şikâyet etmekten vazgeç, Yashila!" dedi öfkeyle.

Yashila "Şahım, ben şikâyet etmedim ki! Sadece az vakit geçirdiğimizi söyledim." dedi masumca ama Şah buna inanmamıştı.

"Yalancı! Sırf aileni ön planda tutmak için benimle evlendin."

"Ailem olmasaydı, Şah olamazdın. Bunu nasıl unutursun? Nankör olma!"

"Ben, senin ailen olmasa bile tahtta olurdum!"

"Seni bugünlere getiren, benim ben! Sana deli gibi âşık olanda benim! Neden kıymetimi bilmiyorsun?" diye bağırdı ve Şah Yashila'nın üstüne yürüdü.

Ona zarar vermesine izin veremezdim. Şahbanu, beni bu haremde korumuştu. Aralarına girdim ve Şah'ı ittirdim. Şah'ın öfkeli ela gözleri, benim yeşil ona sertçe bakan gözlerimi bulmuştu. Beni şu an burada öldürebilirdi ama umurumda değildi. Ben sevdiklerimi korurdum. Bu sahneyi daha önce annemle ve babamla yaşamıştım. Sonunda ne olduğunu biliyordum. Babam, annemi dövüyordu. Şimdi aynısını burada mı yaşayacaktım? Asla!

"Ona dokunma!" dedim öfkeyle ve Şah bir şey demedi. Derin bir sessizlik oluşmuştu. Bana uzun uzun baktı ve gitti.

Ardından yere çöktüm ve derin derin nefes aldım. Yanıma Yashila geldi. Şaşkındı. Ne diyeceğini bilmiyor gibiydi.

Yashila "İyi misin?" dedi heyecanla ve kafamı salladım.

"Evet, Hanımım çok iyiyim. Yıllardır yapmak istediğim bir şey vardı, onu yaptım." dedim.

"O bana zarar vermeyecekti ki! Şahlar asla Şahbanularına el kaldıramaz, bunu bilmiyor musun?" dedi ve kafamı salladım.

"Kurallar umurumda değil, ben sevdiklerimi korurum ve sizde korumak istediklerimden birisiniz. Sizin beni koruduğunuz gibi, bende sizi koruyacağım." dedi ve gülümsedi.

"Bende o zaman seni ölen kız kardeşim yerine koyacağım, Kanta." dedi ve bana sarıldı.

Bende ona sarıldım. Bundan sonra o benim ablamdı. Dayımın o senin en büyük rakip dediği kişi, şimdi benim ablam olmuştu. Kader bana daha ne gösterebilirdi ki?

Gözlerimi açtım. Korkunç bir anı! Abhay ile tanışmam ve Yashila'yı abla olarak benimsediğim ilk zamanlardı. Neden bunu görmüştüm ki? Bu anıyı neden tekrar tekrar yaşıyordum? Yashila'ya ihanet etmediğime bu kadar inanıyor iken, neden? Kahretsin! Belki de Yashila'nın ruhu huzur içinde değildi. Belki de yeniden doğacaktı ve beni bu şekilde tehdit ediyordu. Oysa bana artık ulaşamazdı.

Koyu gri elbisemi giydim ve belime kalın gümüş kemer taktım. Saçlarım açıktı. Kahvaltıdan sonra hazine kayıtlarını inceledim. Borçlar ödenmişti ve vergiler gelecekti. Güzel haberdi. Gelen altınlarla, bir aşevi daha yaptırmayı düşünüyordum. Böylece herkesin karnı doyacaktı. Ülkemdeki her çocuğun karnı tok uyumasını istiyordum. Benim gibi bir çocukluk geçirmemeleri en büyük hayalimdi.

Acemilerin dersi bitince, Sandhya'nın odasına uğradım. Yanındaki kıvırcık saçlı kız, ona merhem sürüyordu. Zavallı kızın bacakları morarmıştı. İz kalmazdı elbet ama uzun bir süre acısını çekecekti. Yashila zamanında bana da aynı cezayı uyguladığı için biliyordum.

Sadhya beni görünce ayağa kalkmak istedi ama elimi oturması için kaldırdım. O ise, mahcup bir ifade ile bana baktı. Kıvırcık saçlı kız ise ayağa kalkmıştı ve reverans vermişti. Ardından işine devam etmişti. Yatağının yanındaki sandalyeye oturdum.

"Nasılsın, tatlım? Ağrın var mı?" dedim.

Sandhya "Düne göre ağrım az. Hekimlerinizin verdiği merhemler, ağrımı alıyor."

"Eğer kendini iyi hissediyorsan, Alesha'ya cezasını verelim diyorum." dedi ve gülümsedi.

"Aslında niyetim Baş Habiria unvanını kullanmak değil ama bunu mecburen yapıyorum. Çünkü birisi Alesha'ya hak ettiği dersi vermeli. Benimle uğraşmaması gerektiğini anlamalı."

"Ah, benim güzel kızım! Daha bu haremdeki yolunun o kadar başındasın ki, hiçbir şey bilmiyorsun. Burası öyle bir yer ki, asla yapmam dediğin şeyleri sana yaptırır ve sende bundan pişman olmamayı öğrenirsin."

"Sizin de oldu mu?"

"Evet, oldu. Mesela ilk gözdelik zamanlarımda keşke Şahbanu Yashila'nın nedimesi olmasaydım diyorum ama artık pişman değilim. Sonuçta olan oldu ve ikimizde farklı yerlerdeyiz. Onun hayalini kurduğu yerde ben varım ve o kül oldu."

"Geçmişi merak ediyorum."

"Benimde bir yanım hep geçmişe tutsak. Sana anlatmam gereken o kadar çok şey var ki! Hepsi zor yıllardı ama ben galip geldim. Düşmanlarımın hepsini tek tek yok ettim ve pişmanlığım yok."

"Peki Şahbanu Yashila'yı hep Zarafet'in Banusu diye duydum. Gerçekten de öyle miydi?"

"Evet, öyleydi. Yürüyüşü, bakışı, konuşması ve kahkahası o kadar zarifti hiç kimse onun kadar olamazdı."

"Sizin içinde hep gerçek bir Şahbanu diye duydum. Sashibai'nin ilk dönemlerindeki Şahbanuları gibiymişsiniz. Halkın bu yüzden size karşı büyük bir güveni oluşmuş."

"Sashibai'nin ilk dönemlerindeki Şahbanular, Şahlar ile aynı yetkiye sahiplerdi. Hatta zaman zaman Şah'a bile emir veriyorlar. Şahlar savaşa gittiği zaman ülkenin yönetimi Şahbanular da. Hatta kimi Şahbanular savaşa gitti ve ülkeyi Şahlar yönetti. Bu sistem güzelce işledi. Ardından bu sistem Naresh'in büyük büyük büyük dedesi Şah Salmar tarafından bozuldu. Kendisi savaşa çıkmadı ve zevk alemine daldı. Eşi Şahbanu Ariti'nin de yetkilerini kısıtladı ve onun savaşa gitmesini önledi. Ariti devleti toparlamak istese de, kocasının yeteneksizliği yüzünden canından oldu. Salmar'ı takip eden Şahlar, aynı şekilde Şahbanularına kötü davrandı ve onları geri plana attılar. Şah Abhay döneminde halkın eskiye özlemi büyüktü ve beni bir nevi eski Şahbanuların beden bulmuş hali olarak gördüler." dedim ve hayran hayran bana bakıyordu.

"Şahbanular savaşa gidebiliyor mu?" dedi şaşkınca.

"Evet, savaşa gidebilir. Toprak kazanmak, bir erkek işi değildir. Bir kadın isterse her yeri alır."

"Bir kadın nasıl savaşabilir ki? Ben yapamam herhalde." dedi ve güldüm.

"Savaşamam diyorsun, ama birazdan Alesha'ya ceza vereceksin. Bu da bir savaş, Sandyha. Bak, savaşabiliyormuşsun."

"Ben hiç ata binmedim. Ok atmayı veya kılıç kullanmayı da bilmiyorum." diye mırıldandı.

"Gerçekten mi? Bir kadın bunları bilmeden nasıl yaşar?" dedim şaşkınca.

"Benim krallığımda kadınlar, savaşmaz. Çocuklarına bakmak, yemekleri pişirmek, evin gelir ve giderlerini düzenlemekle görevlidir. Bende bunları öğrendim, aynı zamanda babam bunlara ek olarak bana diller, hitabet, yazarlık öğrettirdi. Ayrıca kendi isteğimle mimarlık eğitimi de aldım."

"Çok kör kalmışsın. Bir kadın ev işlerini bilebilir ama aynı zamanda savaş sanatlarını da bilmeli ki, bir erkeğe muhtaç olmamalı. Mesela ben ustaca ata binebiliyorum. Ok atmada fena değilimdir ama kısa kılıç kullanmada gayet başarılıyımdır."

"Ben, sizi kılıç kullanırken hayal edemiyorum."

"Bir gün, seninle bir kılıç düellosu yapalım ama senin öğrenmen lazım. Naresh bunun için bir çözüm bulur."

"Ben yapamam. Gerçekten beceremem. Bana barbarca geliyor."

"Artık barbarca gelmesin, Sandhya. Çünkü senin için artık barbar olarak gördüğün her şey hayatının parçası. Hadi, şu ceza işini halledelim." dedim ve ayağa kalktım.

Sandhya da ayağa kalktı. Bacakları sargılıydı ve eteğinin altından gözükmüyordu. İkimiz beraber acemilerin bulunduğu ortak alana geldik. Yanlarda oturan acemiler ayağa kalktı ve başlarını eğdi. Aryan ve Sandhya'nın cüce Azlaki'si Sahen ile beraber Alesha getirilmişti. Alesha öfkeyle bakıyordu. Nefretle Sandhya'ya bakarken, Sandhya ise soğuk bir ifadeyle bakıyordu. Soğuk bir ateş gözlerindeydi ve Alesha'yı yakıyordu. Ben ve Yashila gibi. Yashila, Alesha'ydı ve ben ise Sandhya idi. Tabii ben, onun saçlarına asla dokunmamıştım ama bakışlar birebirdi.

En son gelenler ise Baruka ve Azusa olmuştu. Saygıyla başlarını eğmişlerdi ve bizim arkamıza geçmişlerdi. Sonunda tamamlanmıştık.

"Dün burada büyük bir saygısızlık oldu ve siz acemiler buna şahitlik ettiniz. Baş Habiria Sandhya, kendini bilmez ikinci Habiria Alesha tarafından cezalandırılmaya kalkıştı. Bugünde yine siz acemilerin şahitliğinde Alesha'nın cezaları verilecek." dedim ve herkes merakla bakıyordu.

Alesha "Cezalar mı?" dedi ve Sandhya soğukça gülümsedi.

Sandhya "Evet cezalar. Şah annem Anjali ve benim, sana uygun gördüğümüz cezalar Alesha. Haddini bilmedin." dedi soğukça.

"Sen Baş Habiria unvanını mı kullanacaksın?" dedi alaycı bir şekilde.

"Evet. Bana verilen bu unvanı, sonuna kadar kullanacağım."

"O unvan benim, kaltak!" dedi öfkeyle ve Aryan onu tuttu.

"Yeter! Alesha haddini bilmedin. Seni İkinci Habiria unvanını alıyorum ve Dördüncü Habiria yapıyorum. Yetkilerinin kısıtlanması, aklını başına getirir." dedim ve Alesha'nın gözleri doldu.

"Yapamazsınız, ne olur yapmayın! Ben, Azusa'dan sonra gelemem!" dedi üzgün bir şekilde ama hükmüm kesindi.

"Diğer cezanı ise, Sandhya verecek." dedim ve ona baktım.

Sandhya "Dün hatırlarsan, acemilerle konuştuğum için beni küçümsemiştin. Şimdi sana verdiğim ceza, bu sözlerine çok uyacak. Öğrendiğime göre, buradaki her kadının saçı uzun olmak zorundaymış. Asalet belirtisi olsa gerek. Sadece acemilerin saçları kısa olurmuş, o da omuzlarına kadar. Fakat ben o güzel, beline kadar gelen saçlarını omuzlarının üstünde kısacık olmasını istiyorum. Böylece dünkü davranışınla ne kadar alçalmış olduğunu anlamış olursun." dedi ve herkesi şaşkınlığa uğrattı.

Bende şaşkındım. Omuzlarına kadar kısalması yeterli olacaktı ama şimdi omuzlarının üstünde olacaktı. Bir acemi kızdan bile daha kısa saçlar, Alesha için küçük düşürücü bir durumdu. Alesha öfkeyle bağırıyordu. Aryan ise onu sımsıkı tutmuştu ama Alesha'nın havadaki tekmeleri önleyememişti. Sandhya ise, ona acır gibi bakıyordu.

"Yeter! Karar verildi ve bende onaylıyorum. Kesin saçlarını!" dedim ve Alesha durdu.

Yalvarır gibi bakıyordu. Bu cezayı bir tek ben bozabilirdim ama bozmayacaktım. Saçları kesilirken ağlıyordu. Sessizce ağlıyordu. Yere düşen her bukle, yaşlarını artırıyordu. Diğer iki gözdeye baktığımda olanlar karşısında korktuklarını görmüştüm. Sandhya ise donuktu. Umursamazdı. Yine de bu olaydan bir ders almıştım. Sandhya gücü bilmiyordu ama gücün nasıl kullandığını iyi biliyordu. İleride daha çok güçlenirse, yapacakları tahmin edilemezdi ve durdurulamazdı. Onu kontrol etmem şart olmuştu.

Sandhya

Cezadan sonra odama çekilmiştim. Bundan sonra bana bulaşılacağını düşünmüyordum. Bulaşsalar bile, başlarına ne geleceği açıktı. Açıkçası ben bile kendime şaşırmıştım. Normalde omuzlarında olmasını düşündüğüm saçlarını omuzlarından da kısa olmasını emretmiştim. Bunu nasıl yapmıştım? Anjali'nin dediği gibi pişman olmayacaktım. Bunu öğrenmeliydim.

Öğretmenin istediği kitapta özetler çıkarırken, kapım tıklandı ve gel sesimle Azusa 'yı gördüm. Sarı bir elbise giymişti. Kahverengi saçı tek örgüyle, örülmüştü. Sarı, şeffaf bir kumaş saçlarındaydı. Onu görmek, şaşırtıcıydı. Gözdelerin en sessiz olanı oydu.

Koltuğa beraber oturduk ve ona baktım. Sürmeli gözleri ile bana baktı ve masumca gülümsedi.

"Ne var?" dedim.

Azusa "Konuşmaya geldim. İnan bana, kötü bir niyetim yok!" dedi naif sesiyle.

"Nasıl anlayabilirim ki? Alesha'nın yaptıkları ortada, Baruka desen arkamdan konuşuyor. Senin de onlar gibi olmayacağını nereden bilebilirim?"

"Gerçekten onlar gibi değilim. Ben buraya arkadaş olabilmek adına geldim."

"Buradaki insanlar hiç arkadaşça yaklaşmıyor. Dün bile konuştuğum acemiler beni sattı ve seslerini çıkarmadılar."

"Haremde öğrenmen gereken ilk kural, her aceminin senin yerine göz diktiğidir Sandhya. Onlar senin konumunun hayalini kurarlar ve iki Habiria'yı birbirine düşürmek için ellerinden geleni yapar."

"Bunu acı bir şekilde öğrendim." Dedim ve sızlayan bacaklarıma dokundum.

"Hem bence artık o kızlar için bir gözde olmak, hayal."

"Neden ki?"

"Naresh'in sana olan bakışlarından! Seninle ilk karşılaşmamızda, sana olan bakışlarındaki farklılığı gördüm. Ne bana ne Baruka'ya ne de ilk gözdesi Alesha'ya öyle baktı."

"Naresh'in gözünde, sizinle aynıyımdır." diye mırıldandım.

"Böyle diyerek kendini kandırma."

"Ben bunları istemiyorum! İnan bana."

"Bugün seni izlerken, hiç istemiyor gibi değildin."

"Bugün olması gerekenler oldu."

"Artık kabullen, Sandhya. Sen Baş Habiria'sın ve her daim tetikte olmalısın. Kendine müttefikler bul yoksa seni yok etmeye kalkışırlar."

"Kimsenin korumasına ihtiyacım yok!" dedim sinirli bir şekilde.

"Olmalı! Açıkçası ben sana şimdiden yardımcı oldum. Komutan Rithu'ya benden daha çok seni desteklemesini söyledim." dedi ve şaşkınca ona baktım.

"Ne?"

"Gerçekten yaptım bunu ve ona bugün olanları da anlattım. O güçlü duruşunu, Şahana Anjali'nin sana olan dikkatli bakışlarını her şeyi anlatınca ikna oldu. Benden ziyade seni destekleyecek."

"Hayır, hayır! Beni desteklememeli. Ben burada yapamayacağımı düşünürken, güç oyunlarına giremem. Ayrıca sende bir gözdesin." dedim ve güldü.

"Sandhya, ben kayıtlarda gözde diye geçiyorum."

"Anlamadım."

"Naresh ile ben, beraber olmadık. O gece hep konuştuk." Diye fısıldadı ve gözlerim irice açıldı.

"O zaman neden Habiria diye anılıyorsun?"

"Naresh emretti ve kimseye bu gerçeği söylemedi. Ben onun, dertlerini dinliyorum. Fikirlerini dinliyorum. Söz konusu edebiyat olunca, ikimizde fikirlerimizi yarıştırıyoruz." dedi ve utangaç bir şekilde gülümsedi.

"Rithu biliyor mu?"

"Hayır. Bilmesine gerek yok. Lütfen, sende kimseye deme."

"Demem, bana ne hem Naresh ile arandaki ilişkinin ne olduğu." dedim omzumu silkerek.

"O yüzden yakında Komutan Rithu seninle iletişime geçecektir. Lütfen, onunla konuş." dedi ve içeri Sahen girdi.

Sahen, Azusa'yı görünce şaşırmıştı ama onu umursamadan bana baktı.

Sahen "Hanımım, Şah sizi askeri eğitim alanında bekliyor."

"Gidelim o zaman." dedim ve Sahen güldü.

"Üstünüzdeki elbiseyi değiştirecek ve daha rahat kıyafetler giyeceksiniz. Pantolon, deri çizme ve rahat bir gömlek. Üstünüze de ceket veya pelerin alabilirsiniz ama hava sıcak olduğu için almanıza gerek bile yok."

"Ben hayatım boyunca o tarz şeyler giymedim." diye mırıldandım.

Azusa "Artık alış o zaman, Sandhra. Ben gideyim. Dediklerimi düşün." dedi ve gitti.

"Yasma, Şah'ın isteği gibi giyinmeme yardımcı olur musun?" dedim ve Yasma itaatkarca dediğimi yaptı.

Aynadaki sonuç şaşırtıcıydı. Siyah bir pantolon giymiştim ve dizlerime kadar siyah çizmem uyuyordu. Beyaz bir gömlek giymiştim. Omuzlarımdan düşen bir gömlekti. Saçlarımı ise açık bırakmakla beraber Yasma'nın ısrarı ile siyah sürme çekmiştik. Farklı bir ben vardı.

Sahen ile beraber odamdan ayrıldık.

Sahen "Şah sana bayılacak. Gözü senin dışında kimseyi görmeyecek." dedi neşeyle.

"Şah'ın bana bayılmasına sana ne oluyor?" dedim ve güldü.

"Azlakiler arasında itibar kazanacağım. Aryan'ın bile yerini tehdit edeceğimi."

"Bir Habiria ile Azlaki birbirine bağımlı mıdır?"

"Elbette. Habiria ne kadar yükselir ise Azlakisi de yükselir. En güzel örnek, Aryan. En başından beri Anjali'nin yanında oldu ve şimdi konumu nerede?"

"Sende yükselmek için mi beni seçtin?"

"Hayır, gerçekten hizmet etmek için. Bunun ödülü olarak yükseleceğim. Bir cücenin ne kadar güçlü olacağını görmüş olacaklar."

"Boş hayaller!"

"İleride bir oğlun olduğunda sana bu laflarını hatırlatacağım!" dedi ve gözlerim irileşti.

"Asla olmayacak! Asla ama asla!" dedim öfkeyle.

"Göreceğiz. Ateş ile barut, daha ne kadar uzaktan dans edebilir ki?" dedi ve gelmiştik.

Naresh ile Komutan Rithu konuşuyordu. İkisi de benim gibi giyinmişlerdi. Naresh beni görünce sırıtmıştı. Yanıma geldi ve ellerimi tuttu. Bu sefer çekmedim. Ona baktım. Yeşil gözlerindeki saf mutluluk beni imrendirmişti.

Naresh "Çok güzel olmuşsun." dedi ve gülümsedim.

"Ben aynıyım." diye mırıldandım ve o yanağımı okşadı.

"O zaman hep aynı kal." Diye fısıldadı ve geri çekildim.

"Beni neden çağırdın?"

"Çünkü seni eğitmek istiyorum. Binicilik, ok atma ve kılıç kullanma da eksik olduğunu duydum."

"Annen söyledi, değil mi?"

"Evet ama zaten bunu tahmin ediyordum." dedi ve yanımıza Rithu geldi.

Riithu "Sandhya'yı hep sen eğitemezsin, Şah."

Naresh "Benim dışımda seni eğitecek kişiyi tanımak ister misin?"

"Ben kılıç kullanmak veya ata binmek istemiyorum. Yapamam, Naresh." dedim ama o beni umursamadı.

"Göreceksin, çok iyi yapacaksın. Hadi, benimle gel." dedi ve beraber yürüdük.

Daire içine alınmış, kumdan bir dövüş alanına gelmiştik. Burada sarı saçlı bir kadın ile bir çocuk kılıç talimi yapıyordu. Kadının saldırıları karşısında asker direniyordu ama en sonunda düştü. Naresh alkışlayınca ikisi de bize baktı. Ağzım açık kalmıştı. Karşımda Nikol vardı. Saçları kesilmişti ve bir Sashibai askeri olarak giydirilmişti. Yine de bana olan sevgi dolu bakışları değişmemişti.

"Abi!" dedim ve bana gülümsedi.

Yanıma geldi ve gülümsedi. Onu görmek beni aşırı rahatlatmıştı. Ailemden birisi yaşıyordu ve yanımdaydı. Onun ölümüne sebep olmamıştım.

Abim "La-Sandhya! Nasılsın?"

"Seni görünce, daha iyi oldum abi."

"Bende kardeşim, bende." dedi ve yanımıza sarışın kadınla beraber Naresh ve Rithu geldi.

Naresh "Grija, karşında Mithra'nın kız kardeşi ve benim Baş Habiria'm Sandhya var. Sandhya, karşında hem abinin hem de zaman zaman senin eğitmenin olacak başarılı komutanım Grija var." Dedi ve Grija'nın mavi gözleri merakla bana baktı.

Grija "Tanıştığımıza memnun oldum. Umarım sende abin gibi ukala değilsindir." dedi ve abime öfkeyle baktı.

Abim "Dikkatini çekerim, şu anki acemi birlikten en yeteneklisi benim!" dedi ve dil çıkardı.

"Yetenekli olsan bile dövüş esnasında rakibinin kolunun kırmaman gerekirdi. Sırf hava atacağım, her şeyi ben biliyorum diye zavallı bir çocuğun kolunu kırdın."

"O çocuk zavallı falan değildi! Hem bildiğimle neden övünmeyeyim ki?"

"Bildiğini savaş meydanlarında göstereceksin, Mithra!" dedi ve Naresh bu tartışmayı gülerek böldü.

Naresh "Yeter! Mithra anlamını biliyor musun, Mithra?" dedi ve abim hayır anlamında kafasını salladı.

Rithu "Her şeyi bilen demek. Bence Grija'ya bu isim için teşekkür et."

Abim "Onu sırtıma sırtıma vurduğu sopaları unutmadan teşekkür etmem."

Grija "Bende sanki senin teşekkür etmene meraklıydım, nankör!"

Naresh "Grija, emin ol Sandhya böyle birisi değil. Abisi kadar seni uğraştırmaz." dedi ve mavi gözler tekrardan beni buldu.

"Hiç eline kılıç aldın mı?"

"Hayır." dedim.

"Güzel. Bu iş abine göre kolay olacak."

Nikol "Senin gibi bir yabaniden öğrenmesinden ise ben öğretirim."

Grija "O benim öğrencim ve sende benim öğrencimsin. İkinizle ayrı ayrı ilgileneceğim."

Naresh "Neden at biniciliği ile başlamıyoruz? Bugün böyle bir tanışma olsun."

"Nasıl isterseniz, Şah." dedi ve beraber yürüdük.

Naresh'in emriyle atlar getirilmişti. Benim önüme ise beyaz bir at getirilmişti. Ona merakla dokundum ve gülümsedim.

Naresh "Sevdin mi?" dedi merakla.

"Evet!" dedim neşeyle.

"Sashibai'nin yazılı olmayan bir kuralı vardır. Eğer bir at sahipleniyorsan, ona ad vermek zorundasın."

"Dolunay demek istiyorum. Çünkü ay ışığı gibi bembeyaz." dedim yelelerine dokunurken.

"Ona binebilirsin."

"Nasıl kontrol edeceğimi bilmiyorum ki?"

"O sana öğretecek, Sandhya. İçgüdülerinin sesini dinle."

"Naresh, ben yapabilir miyim?" dedim ve gülümsedi.

Ardından atıma binmeme yardımcı olmuştu. Dizginleri sımsıkı tuttum. Naresh'in harekete geç demesiyle, harekete geçtim. Dolunay hızla gidiyordu. Müthiş bir histi. Bir at pistinde, ata bineceğimi hayal edemezdim. Ah, bu harikaydı! Artangal da yapmadığım bir şeyi burada yapmak, harikaydı. Kim demişti acaba bir kadın ata binemez diye? Neden Artangal da bu yasaktı ki? Neden böyle bir zevkten kadınlar mahrumdu?

Saçlarım arkaya doğru uçuşuyordu ve yanımda kimse yoktu. Arkamdaki bağırtıları umursamıyordum. Şu anın tadını çıkarıyordum. Sanki hiçbir acıyı yaşamamış gibiydim. Ailem ölmemişti, krallığım ölmemişti, Pietr ölmemişti ve binlerce kadın benim yüzümden intihar etmemişti. Ben prenses değildim ve bir gezgindim. Bu hayal bile içimi huzurla dolduruyordu. Keşke bir araştırmacı gezgin olsaydım. Atımla beraber her yeri dolaşırdım. Belki yanımda beni koruyacak birisi olurdu.

Arkamdakilerden fazla uzaklaştığım için atımı durdurmaya çalıştım ama olmadı. Dolunay yavaşladı ama durmak istemiyordu. Sanırım benim gibi o da coşkuya kapılmıştı.

"Hadi, kızım. Dur." dedim ama Dolunay benim sözümü dinlemedi.

Şaha kalktı ve beni nazikçe yere attı. Yere olabildiğince nazik bir şekilde düşmeme rağmen yerden kalkamadım. Dolunay ise birkaç adım mesafemde durmuş ve yerdeki çimleri yiyordu. Hızla gelen birisi vardı ve indi. Karşımda Naresh'in endişeli yüzü vardı. Ona aptalca sırıttım.

"Sakın ama sakın kızma! İçgüdülerini dinle diyen sendin ve bende içgüdülerimin sesini dinledim." dedim ve Naresh sinirini kontrol etmek için derin bir nefes aldı.

Naresh "İçgüdülerin sana belini sakatla diyorsa, git sakatla demedim!" dedi sinirle.

"Naresh, kızma lütfen. Pişman değilim." dedim çocuksu bir neşeyle ve beni yattığım yerden kaldırdı.

Acıyan yerlerim vardı ama şu an için umurumda değildi. Güzelce eğlenmiştim. Gerçeklikten sıyrılmıştım ve bu his her şeye bedeldi.

Naresh "Canın çok acıyor mu?" dedi ve hayır anlamında kafamı salladım.

"Acıyor ama çok değil. Sakın Dolunay'a kızma." dedim.

"Dolunay, çok evcil aslına bakarsan. Şaha kalkıp, sürücüsünü atmayacak şekilde terbiye edildi ama demek ki, hayvanın sınırlarını zorladın ve o da senden bu şekilde kurtulmak istedi."

"Belki de bir kısmı hala vahşi kaldı." diye mırıldandım.

"Belki de bir kısmının hala vahşi kalması iyidir." dedi ve bir adımla yanıma yaklaştı.

"Biliyor musun? Rüzgarla bir bütün olurken, aklımda bir hayal canlandı. Ben bir gezgindim ve atımla diyar diyar dolaşıyordum."

"Tek mi?"

"Yanımda belki beni koruyacak birisi olurdu."

"Kim?" dedi ve alınlarımız birbirine değerken, ben yere bakıyordum.

"Bilmem ki, onu düşünmedim." dedim sessizce ve gözlerimiz buluştu.

Onun yeşil gözlerinde meraklıydı. O koruyucunun kendisi olduğunu duymak istiyordu. Benim gözlerimde bunun cevabı netti. Ya da net olmalıydı. Kendimi geri çekemiyordum çünkü belimden beni tutmuştu. Bu kadar yakın olmamız iyi değildi. Ateşle barut uzaktan dans etmek zorundaydı.

Naresh "Ben cevabımı aldım, Sandhya." dedi gülerek ve beni bıraktı.

"Neymiş?" dedim ama o ukalaca sırıttı.

"Neden söyleyeyim?"

"Hayal kırıklığını kendini kandırarak bastırman, çok üzücü."

"Belki de sen gerçekleri kabullenmemen üzücü."

"Naresh, sakın ama sakın hayal kurma! Üzülen sen olursun."

"Eğer bir hayal kuruyorsam, gerçekleşmesi için kurarım ve bu zamana kadar hep gerçekleşti."

"O zaman bir ilk yaşamaya hazır ol."

"Evet, canım, evet evet." dedi çocuk sustururmuş gibi.

"Naresh! Beni ciddiye al!" dedim sinirle.

"Alıyorum. Hadi benim atımla gidelim."

"Ben kendi atımla giderim."

"Atının kontrolsüzlüğü ortada iken seni ona bindirmem. Benimle geliyorsun, küçük hanım."

"Naresh!"

"Hadi, hadi. Korkma, askerler atını alır." dedi ve beni kendi atına bindirdi.

Arkamdaki nefesini hissetmek tuhaftı. Naresh ile bu kadar yakın temas halinde olmak istemiyordum. O ise, halinden memnun gibiydi. Arada kaçamak öpücükleri saçlarımdaydı. Ona karşı çıksam da, umursamıyor ve anın tadını çıkıyordu. Eline geçen her fırsatı, mükemmel kullanan birisiydi.

Geldiğimizde ise Rithu, Grija ve abim endişeyle bize bakıyordu. İşte gerçeğe dönmüştüm. Hayal dünyasından gerçek hayatıma geri gelmiştim. Bu hayat, daha zorluydu. Kimin dost kimin düşman olduğunu bilmiyordum. Yapmak istemediğim şeyler vardı. İstemediğim bir güç, bana yavaş yavaş yapışıyordu. Ayrıca Rithu ile bakıştıkça, daha onunla konuşmam gereken bir konu vardı. Bunun için ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Belki de, Naresh'in dediği gibi içgüdülerimi dinlemeliydim.

Şahbanu Yashila

Grija

Nikol

♦Anjali'nin geçmişine dair nasıl tahminleriniz var? Geçmişte neler yapmış olabilir ve kim haklı olabilir? Yashila mı, Anjali mi?

♦Rithu ve Sandhya görüşmesi nasıl olur? Sizce Rithu onu destekler mi? Neden?

♦Sandhya'nın verdiği ceza yeterli miydi? :)

Yorumlar gelsin!

Continue Reading

You'll Also Like

2.1M 92.6K 81
Bu kitap Nemesis Yayınevi tarafından kitaplaştırıldığı için bölümler kaldırılmıştır. *** Ve bir gün susmayı öğrendim, kimse farkına varmadı. Söyleme...
180K 4.2K 14
Gizem Gerilim #3 Yaşanmışlıklar keskin bir kılıca büründü, ruhum ortadan ikiye bölündü ve ortaya ağlak bir tablo çıktı. Melek SÖZERİ.
336K 3.9K 4
-TAMAMLANDI- Çocukluktan beridir sevdiği amcasının oğlu Ali ile evlenen Süreyya, düğün bittikten sonra hayallerini kurduğu eve eşi ile birlikte girer...
986 125 6
"Jungkook ile tanışmış mıydın?"