Ateşin Kurbanı

By Elizabethstark1

510K 32.2K 36K

TAMAMLANDI! THE WATTYS 2020/TARİHİ KURGU KAZANANI Tarihikurgu #1 Tarih #1 Aşkın, iktidarın ve gücün savaşı! B... More

2020 Watty Ödülleri Kazananı
♦Bilgilendirme - Ülkeler♦
Bilgilendirme-Karakterler ♦
Bilgilendirme: Şahlar&Şahbanular
Bilgilendirme: Haritalar
Yeni Kitap!-2020/2021-Gazap Tanrısı'nın Çocukları♥♥♥
Korkular & Altın ♦
Vekil & Düğün ♦
Zafer & Onur ♦
Işık & Hazine ♦
Uyanış ♦
Zafer Alayı & Aile ♦
Güven & Kızılcık Sopası ♦
Cezalandırma & İçgüdü♦
Sarhoş & Cariye ♦
Hırçın & Tutku ♦
Sorumluluk & Değişmek ♦
Buluşma & Etkilemek ♦
Odak & Kardeşler ♦
Uyuyan Güç & Zalim, Şarap♦
Masumiyetin Sorgusu & Adaletin Vicdanı ♦
Sessizliğin İnfazı & Acıyı Kucaklamak ♦
Basit & Sıradanlık ♦
Kılıç Düellosu & İhanet ♦
Müttefik & Kelime Oyunu ♦
Güç Yolu ♦
Korku Deliliği & Zalimlik Bedeli♦
Anka Kuşu & Ejderha ♦
Merdiven & Hükümdar Eşi ♦
Kuralsız Şah♦
Nemdas'ın Ruhu ♦
Aşkın Gücü♦
1. Kısım Ateşin Kurbanı Yapay Zeka Görselleri ♦
İkinci Kısım:Ateşin Işıltısı - Karakterler ♠
Tutkuyla Sevmek ♠
Gösteriş ♠
Canavar ve Küçük Kız♠
Kara Hırs♠
Maskeyi Kırmak ♠
Sen Kimsin?♠
Kırmızı İp♠
Şımarık Kız♠
Tecrübesizlik ♠
Beklenilen Kişi ve Haber♠
Sapheda'nın Gözyaşları♠
Anka'nın Çığlıkları♠
Özgürlüğü Öğrenmek♠
Gölgelerin Oyunları♠
Ufak Tefek Sohbetler/Notlar/Duyurular
Hiçliğin Zehri ♠
Şahbanu Anjali♠
Karanlık Ateş♠
Söz♠
Suyun Kızı♠
Korku ve Felaket♠
Merhamet ve Zalimlik♠
Boğmak♠
Ayna Kırıkları♠
Anka Hırsı♠
Yıldızlarla Dans♠
Acıdan Delirmek♠
Tutkunun Ölümü♠
Derin Yaralar♠
Yaşamak ♠
Diz Çöktürmek♠
Aşk Suç Mu?♠
Zamanı Gelince & Kraliçenin Ateşi♠
2. Kısım Ateşin Işıltısı Yapay Zeka Görselleri ♠
Üçüncü Kısım:Ateşin Hükmü Karakterler❦
Masumiyetim Silahım❦
Gizli Bir Sorun❦
Canavarın Hükmü❦
Oyun❦
Kurdun Adaleti❦
Yeniden Yükseliş❦
Kristal Oyunlar❦
Işığı Bul❦
Bencillik ❦
İki Kılıç❦
Medarat Yılanı❦
Karşılıklı İhanet❦
Delinin Yıldızı❦
Kendini Öldürmek❦
Şahbanu Acısı❦
Benim Hükmüm ❦
Özgür Bırakılan Kuş ❦
Çöl Köleleri❦
Güç Savaşı ❦
Zalimlik ve Kan❦
Tufan❦
Kaderi Değiştirmek❦
Kış ve İsyan❦
Işığın Teslimiyeti❦
Siyah, Mor ve Altın❦
Çölün Kızı❦
Acı Uçurumu❦
Hükümdar Hazırlıkları❦
Ateşin ve Suyun Uyumu❦
Eskisi Gibi Olmayacak❦
Delinin Savaşı❦
Yenilginin Zaferi❦
Ejderha Tacı❦
3. Kısım Ateşin Hükmü Yapay Zeka Görselleri ❦
4. Kısım : Ateşin Çığlığı - Karakterler♣
Kalplerdeki Savaş♣
Benim♣
Morun Etkisi♣
İçe Bakmak♣️
Planlar ve Gelecek♣
Hükümdar ve Baba♣
Sevgim Yetmedi♣
Orta Yol♣️
İspatlama♣
Baba Katili & Zincirler♣
Düşmanlık İçin Dostluk♣
Ölümü Düşünmek♣
Vicdan Kafesi♣
Soğuk Kibir♣
Zayıf Noktalar♣
Karanlıktaki Fısıltılar♣
Kraliçe Taşı♣
Gücün Dikenleri♣
Elimi Tut♣
Ufak Tefek Sohbetler/Sorular🔥🥀
Dikenli Gül♣
Ateşkes♣
Hüküm Bedelleri♣
Savaşçı Kalbi♣
4. Kısım Ateşin Çığlığı Yapay Zeka Görselleri ♣
5. Kısım:Ateşin Yazgısı♥
Hükümdarlık Naibi♥
Güneş'in Kızı♥
Meydan Okumak♥
Artangallı Şahbanu♥
Güzel Bir Hata♥
Düşünceler♥
Hassas Kalp♥
Tehlikeli Delilik♥
Ejderha Ateşi♥
Güç Kaybı♥
Hükümdarın Geleceği♥
Priya Tutkusu♥
Parçalanan Hayaller♥
Bilinmeyen Sızı♥
Geç Gelen Adalet♥
Bir Şahran♥
Rezil♥
Fırtına Öncesi♥
Zaferi Müjdelemek♥
Gelecek İçin Hayaller♥
Kan Yağmuru♥
Maute'nin Nefesi♥
Sashibai'nin İyiliği♥
Kendini Kaybetmek♥
Sönmeyen Ateş♥
Buzun Kıvılcımı♥
Savaş Öncesi♥
Yanan Şahbanu♥
Krisnae'nin Düşü♥
Banuşah♥
Son Emir♥
Gölge ile Savaşçı♥
Sapheda'nın Hüznü♥
Kan Oyunu♥
Krisnae&Sapheda(FİNAL)♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-1 ♥
5. Kısım Ateşin Yazgısı Yapay Zeka Görselleri Part-2 ♥
♦♣♠♥Yeni Kitap♦♣♠♥
Kapaklar♦♣♠♥
❤Ateşin Kurbanı The Wattys2020 Özel Kapağı, 2020 Sohbet❤
Gölgenin Aşkı Yayında!

Resim & Şah ♦

12.3K 580 528
By Elizabethstark1

Selaam! İşte ilk bölüm. Umarım bilgilendirmeye bakıp, gelmişsinizdir. Neyse, fazla konuşmayayım. Bölüm şarkısı ile iyi okumalar.  Yorumları bekliyorum.


Sashibai Şahlığı – Başkent: Ghunda - Kılıç Sarayı

(Naresh)

Taht odam yerine bahçemdeydim. Artangal denilen o küçük krallıktan gelen misafirlerim vardı. Benden yaşça büyük olmalarına rağmen karşımda saygıyla durmaları hoşuma gitmişti. Elbette bu şekilde duracaklardı. Sonuçta karşılarında hükümdarların hükümdarı, Sashibai Şah'ı Naresh vardı. 17 yaşımda bu tahtta çıktım ve 3 sene içinde devletimi, yüce krallığımı geliştirdim. Herkesin benden korkmasını sağlamıştım. Korku, gücümü besliyordu.

Karşımda duran iki adama oturmaları için yer gösterdim ve gösterdiğim mindere oturdular. İkisi de gergindi. Hizmetçilerimden aldıkları şarabı zorla içmişlerdi. Konuya nereden gireceklerini bilmediğim adamlardan hoşlanmıyordum.

"Neden geldiniz?" dedim keskin bir şekilde ve diğerine göre daha yaşlı olan adam gülümsedi.

Şişman adam "Şah Naresh, buraya size çok özel bir şeyi demek için geldik. Ben Geork ve yanımda oğlum Palo."

"Neymiş sizi Artangal denilen o küçük, kendini krallık olarak gören topraklardan buraya getiren?"

Palo "Adaletsizlik! Artangal Kral'ı, biricik kızını benimle değil, bir başka adamla nişanladı." dedi öfkeyle ve babası ona çatık kaşlarla baktı.

Geork "Sakin ol, oğlum."

"Buraya bana sizin oğlunuzla kızı nişanlamadıkları için mi şikâyete geldiniz? Bu ne küstahlık!" dedim sertçe.

"Efendim, kralın önceden bize sözü vardı ama prensesin nişanlısı krala daha çok altın sununca, bize olan sözünü unuttu. Bizde sorunumuzu size anlatmakta bulduk. Sonuçta siz Hükümdarlar Hükümdarı olan birisiniz. Artangal Kral'ı sizin karşınızda aciz."

"Kız, çok mu güzel?"

Palo "Evet, majesteleri! Yıldızsız bir gece gibi siyah saçları var. Gözleri de, yine gece gibi siyah. Teni ise ay ışığı gibi bembeyaz." dedi ve merakım iyice artmıştı.

"Resmi var mı?"

"Elbette, elbette! Biricik aşkımın resmini yanımdan ayırmam." dedi ve bana bir resim verdi.

Resme baktım. Resimdeki kız, güzeldi. Benim haremimde olan kızlardan kat kat güzel gözüküyordu gözüme. Siyah saçları açıktı ve dalga dalga omuzlarına dökülüyordu. Buradaki krallığım gibi saçları uzun değildi ama diğer ülkelere göre idealdi. Başında ise incili bir taç vardı. Gözleri ise masumdu. Ürkek ve masum. Dolgun dudakları ise, asilce yukarı kıvrılmıştı. Kız güzeldi, benim Şahbanu'm olabilecek kadar güzeldi. Fakat kurallar vardı. Yıkılması gereken kurallar vardı. Belki de güzel ama aptaldı. O zaman da sadece haremde yer alan basit cariye olurdu. Güzelliği kadar zekâsı da önemliydi.

Karşımdaki aptallara baktım ve gülümsedim. Buraya gelmeleri ilk başta gereksiz gibiydi ama şimdi geldikleri için memnundum. Bu aptalları serbest bırakamazdım. Niyetimi hemen krallarına söylemelerini istemiyordum. En azından kız hakkında biraz bilgi alabilirdim.

"Kaç yaşında bu kız? Küçük gibi duruyor?" dedim.

Georg "Küçük değil, efendim. 17 yaşında."

"İsmi ne?"

Palo "Larysa." dedi. Sanki bu kelime onun için kutsal bir sözdü.

"İsminin anlamı gibi ışıksal bir güzelliği var. Neler yapar peki?"

"Babasına danışmanlık yapar, şifacıdır ve dinimizin önemli figürlerinden birisi haline gelmiştir. Rahiplerimiz onu çok sever."

"İyi o zaman, bende bu ışığı almaya giderim. Askerler bu iki adamı tutuklayın!" diye bağırdım ve ikisi şaşkınca bana baktılar.

Majesteleri diyerek, yaka paça götürülmüşlerdi. Bende elimdeki küçük resimle çalışma odama çekildim. Yemek yemeden, çalışmaya başladım ama gözümün ucundaki Larysa'dan dolayı olmuyordu. Annemin benim için düzenlediği dans gecesini bile ret etmiştim. İçim içimi yiyordu. Elimde resmi bulunan Larysa ise, ürkekçe bana bakıyordu. Masumdu. İçimi eriten bir masumluğu vardı. Resmi böyle ise, gerçek hali nasıldı?

Kapım açıldı ve içeri annem geldi. Bende resmi hemen ters çevirdim. Annem ise dikkatle bana bakıyordu. Masamın karşısındaki koltuğa oturdu.

Annem "Neler oluyor, oğlum? Neden eğlenceye gelmedin? Senin için hazırladım ve yeni kızlar da vardı."

"Gelmek istemedim." dedim.

"Bir varisin olmalı, farkındasın değil mi?"

"Anne! Bu konuda beni zorlama!"

"Bak, senden önceki abilerini yenerek bu tahtta çıktın ama asıl zor olan tahttı elinde tutmak."

"Korkmana gerek yok."

"Kendine bir eş seçmek istemiyorsan bari bir oğlun olması için haremdeki kızlardan olsun."

"Anne, ben çocuğumun Şahbanu'dan olmasını istiyorum. Bir cariyeden olmasını istemiyorum." dedim ve annem gözlerini kıstı.

"Annen de bir cariyeydi. Bak, şimdi ne oldum? Cariyelikten Şahana unvanı alan tek kadın benim." dedi sinirle.

"Unuttun mu, ben babama isyan ettim ve öyle tahttı aldım. Yapmasaydım, emin ol ikimizde ölürdük."

"Geçmişe bağlı kalma, oğlum. Emin ol, sana güzel bir Şahbanu seçeceğim ve en güzel cariyeleri sana sunacağım."

"Anne, ben güzellikten öte zekaya da bakarım. Aptal bir Habiria istemem."

"Güzel kızların hepsi senin hareminde zaten."

"Anne, değil. Bir kız değil." dedim ve annemin gözleri irileşti.

"Ne diyorsun?"

"Senden Baş Habiria odasını hazırlamanı istiyorum."

"O odanın sahibini unuttun mu?" dedi ve güldüm.

"Tanrıça Parsmet'e dua et ki, sana Şahbanu Odasını hazırla demedim. Sadece Baş Habiria odasını hazırla diyorum."

"Baş Habiria Alesha'ya ne diyeceğim?"

"Başka oda bulsun. Baş Habiria artık o değil!"

"Kim?"

"Artangal Prensesi, Larysa."

"Bir prensesi haremine mi alacaksın? Zaten dünden razıyıydı." dedi alaycı bir şekilde.

"Evet, anne. Bunun için elimden geleni yapacağım. Yarın ilk ışıkla Artangal'a gideceğim ve Larysa'yı göreceğim."

"Oğlum, bir prenses bu haremde yapamaz. O zaten en üst seviyede."

"Hayır, anne. Benimle en üst seviye de olacak. Zaten şimdilik baş Habiria odasında olacak. Gerisi ona kaldı. Ya Şahbanu olacak ya da Baş Habiria odasında bile tutunamayan basit bir kız olacak. Ayrıca Artangal'ı topraklarımıza katmamız için bir sebep olmuş olur."

"Oğlum, ateşle oynuyorsun." dedi ve gülümsedim.

"Unuttun mu, Şahana? Ben ateşle oynamıyorum. Ateşin kendisiyim." dedim ve elimdeki resme baktım.

Benim ateşimi dizginleyecek olan su ise, şimdilik Artangal topraklarındaydı. Şimdilik orada yaşadığını düşünüyordu. Oysa hayatına ben girdiğim vakit, hiçbir şeyi eskisi gibi olmayacaktı. Kader ikimiz içinde bambaşka bir sayfa açacaktı.

Artangal – Başkent: Sersan – Baş Saray

(Larysa)

Heyecanlıydım. İçim içimi yiyordu. Bugün rahibelerin gözlemleyeceği, doğa tanrılarını selamlayacağım bir ayinim vardı. Bu ayinin amacı, kraliyetin evliliklerini onaylayan bir kutsamaydı. Bu zamana kadar hep kutsanmıştık. Şimdi de kutsanacaktık. Ben ve benim tatlı nişanlım, Pietr. O beni, uzaktan izleyecekti. Sonuçta bu ayini hem ona hem de tanrılarımıza yapıyordum.

Hizmetkarlarım beni hazırlamıştı. Kraliyetin tek prensesi olmanın avantajı, çevremdekilerin beni şımartmasıydı. Bende bunu seve seve kullanmakta sakınca görmüyordum. İlk önce beyaz iç elbisemi giymiştim. Ardından beyaz, kolları geniş kaftanımı giydirmişlerdi. Belime ise siyah kalın bir kurdele ile sarmışlardı. Uçuş uçuştu. Bunu sevmiştim. Tanrıları kızdırmamak için olabildiğince sade giyiniyordum. Saçıma ise arkadan minik bir örgü yapıldı ve arkadan birleştirildi. Sonra siyah beyaz kurdeleler saçlarıma yerleştirildi. Kulağıma ise inci küpe taktım. İşte olmuştu.

Odadan yetiştirilen çaylak rahibelerle çıktım. Saray tapınağının avlusunda olacaktı. Avluya gelmiştim. Avlu benimle uyumluydu. Beyaz sarmaşık çiçekleri, her yere yayılmıştı. Yavaşça adımlarla ilerledim ve rahibelere eğilerek selamladım. Ardından gelen ritmik, mistik ezgilerle dans ayinime başladım. Benimle beraber arkamdaki çaylak rahibelerde dans ediyordu. Bir öne, bir geriye geliyordum ve kalçamı nazikçe sallıyordum. Çevremde ise rüzgârı hissedecek kadar dönmüştüm. Flüt sesi çaldığını duyduğum anda ateş kaselerini aldım. İşin en zor kısmı buradaydı. Kaderi bu kaseler belirliyordu. Dansın sonuna kadar düşmezlerse veya sönmezlerse, tanrılarımız bunu onaylıyordu. Aksisi olursa, lanetlenmiş demektik.

Kaseleri dikkatle tuttum ve döndüm. Bir iki defa eğilip, kalktıktan sonra bir elimi aşağı, diğerini yukarı yaptım. Bu şekilde selamlamış oluyordum. Çevremdeki dansçı çemberinde döndükten sonra kendi etrafımda dönüyordum. Son ezgi çaldı ve durdum. Sonra bir anda bir rüzgâr esti kaselerden birisini elimden düşürdüm. Tanrılar aşkına! Neler oluyordu? Dansın sonunda ne demekti?

Yukarıdaki teras oturan Pietr ve abilerime baktım. Onlar da benim gibi şaşkındı. Rahibelerin ise kaşları çatıktı. Baş rahibe öne geldi. Beyazlar içindeydi. Elleri ve yüzü dışında hiçbiri gözükmüyordu.

Baş Rahibe "Hanım Su, Ana Toprak, Baba Hava ve bu arada en şiddetli karşı çıkan, senin de daha çok bağlı olman gereken Efendi Ateş bu evliliği kesinlikle istemiyor. Özellikle Efendi Ateş sizi bu konuda lanetlemiş durumunda." dedi donukça.

"Nasıl? 150 yıldır bu törende sıkıntı yaşanmadı." dedim itiraz ederek.

"Evet, küçük hanım. Yaşanmadı ve bu 150 yıl boyunca kutsanmış bir şekilde geçirdik."

"Şimdi neden oluyor?"

"Efendilerimizin neden karşı çıktığını bilemeyiz. Karşı çıkıyorlarsa, bunu nazikçe kabul etmeliyiz. Hanım Su gibi itaatkâr olmalıyız."

"Kabul etmezsem, ne olur?" dedim ve rahibenin gözleri irice açıldı.

"Kabul edilmemesi bile teklif edilemez!"

"Ama Pietr ile evlenmek istiyorum. Buna mecburum, babamın asillerle uzlaşması için olması gerekiyor."

"Pietr ile evlenirseniz, Efendi Ateş bu krallığı yıkacak." dedi ve güldüm.

"Rahibe Anne, lütfen. Efendi Ateş'in bu krallığı yıkacağını nasıl anladınız ki? Saçmalık!"

"17 yaşındaki bir kızda olmayan bilgelikle anladım. Bu dansta krallığı siz temsil ediyordunuz ve elinizde ateş düştü. Demektir Efendi Ateş bu krallığı bu sebeple yıkacak. Üstelik Efendi Ateş'in karakterine bürünen birisi yıkacak. Sevdiğiniz herkesi Efendi Ateş'in alevi ile yakmak istemezsiniz, değil mi?"

"Rahibe Anne! Lütfen ama lütfen, bu evliliği onaylayın."

"Benim onay vermem, durumu çözümleyemez. Şımarıkça davranmayı bırakın. Hiçbir şekilde Hanım Su ve Anne Toprak gibi değilsiniz."

"Bu dansı tekrarlasam, olabilir mi?" dedim ve kafasını hayır anlamında salladı.

"Efendi Ateş, kararını verdi mi dönmesi zor olur. Bunu biliyor olman lazım. Kutsal kitaplarımızda çalıştığımızı hatırlıyorum."

"Evet, hatırlıyorum." diye mırıldandım ve yanımıza heyecanlı Pietr geldi.

Pietr sarışındı ve mavi gözleri vardı. Yakışıklı mıydı, emin değildim yine de bana göre davranışları oldukça iyiydi.

Pietr "Rahibe Anne, sevgili Larysa ile evlenebiliyorum. Doğru değil mi?" dedi heyecanla.

Rahibe "Üzgünüm ama Efendi Ateş'in rızası bu evlilikte yoktur. Eğer bizi dinleyecekseniz, bu evliliği gerçekleştirmeyin. Yoksa krallığın yıkımından prenses sorumlu olacaktır."

"Biz bu evliliği gerçekleştireceğiz, Rahibe Anne!" dedim ve Pietr'nın elinden tuttum.

Pietr "Tanrılar buna karışamaz."

Rahibe "Lanetleneceksiniz! Efendi Ateş'i kızdırıyorsunuz. Onun ateşinde yanmak mı istiyorsunuz?"

"Tanrılar bu sefer umurumda değil. Larysa ile evleneceğiz ve hiçbir şey buna engel olamaz." dedi ve beni kolumdan sürükleyip, götürdü.

Beraber sarayın bana ayrılmış olan bahçesine gittik. Banka oturduk. Pietr'a baktığımda gözlerinde kararlılık vardı. Bu ayini umursamışa benzemiyordu. Oysa dinimiz, bizim krallığımızda önemliydi ve kesinlikle umursanması gereken bir şeydi.

Pietr "Baş rahibe bunamış olmalı." dedi sinirle.

"Pietr, neler söylüyorsun?" dedim şaşkınlıkla.

"Geçen günlerde sana büyük bir saltanatın seni beklediğini dememiş miydi?"

"Evet."

"Sen de bunu veliaht abin Vityor'un saltanatında yükseleceğine yorumlamıştım ve rahibe onaylamıştı."

"Doğru."

"O zaman neden şimdi krallık yıkılacak diyor."

"Bilmiyorum. Kader, her daim değişkendir. İşledikçe şekil alır."

"Saçmalık! Larysa, ben seni seviyorum ve seninle evlenmek istiyorum. Hiçbir şey, hiçbir tanrı bunu durduramaz. Tanrıları si..." dedi ve ağzını kapattım.

"Küfretme! Hanım Su'ya dua et ve ağzın temizlensin. Baba Hava'dan da birazcık bilgelik dilemelisin. Böylece küfretmemeyi öğrenmiş olursun." dedim ve ağzını açtım.

"Yoksa sen, benimle evlenmek istemiyor musun?"

"İstiyorum! Elbette istiyorum. Rahibeler istediklerini desin, umurumda değil ama Efendi Ateş beni korkutuyor."

"Korkma, bu kehanet veya her neyse gerçekleşmeyecek. Biz evleneceğiz." dedi ve ellerimi öptü.

"Babam da bizim kadar rahibeleri umursamazsa, evleneceğiz."dedim gülerek.

"Ah, tatlı sevgilim. Hiçbir şey bizi bozamaz." dedi ve konumuz değişti.

Uzun bir süre sohbet ettikten sonra ben odama çekildim. Tören kıyafetlerimde kurtulup, düz beyaz bir elbise giymiştim. Birazcık kitap okuyabilirdim. Elime Krallıklar Tarihi adlı kitabı aldım. Burada her krallık vardı. Her bir krallığı okumuştum. Bu kitabı ünlü gezgin Zronav yazmıştı. 60 yaşına kadar gezmişti ve 65 yaşına kadar da bu kitabı yazmıştı. Yazarla da tanışma fırsatı bulmuştum. Bana gezdiği krallıklarda gördüğü en güzel kız olduğumu söyleyerek utandırmıştı. Bildiğim kadarıyla şu an evindeydi ve yeni bir kitap yazıyordu. Bu sefer krallıklarda yaşayan insanların dış görünüşleri üzerineydi.

En son kaldığım yer Sashibai Şahlığı idi. Aslında bu ülkeyi atlayabilirdim. Barbar bir ülkeyi okumak istemiyordum. Savaşlardan hoşlanan, etten başka bir şey yemeyen ve saldırgan bir ülke benim gözümde hiçti. En azından eski dönemlerinde savaşçı bir şahlıktı ardından duraklama dönemine girmişlerdi. Şimdi ise yeniden bu barbarların savaş çığlıkları tüm topraklarda, her krallıkta duyuluyordu ve korkuluyordu. Başlarındaki baba katili olan Şah Naresh ile tekrardan onlara göre şanlı Sashibai ama bize göre korkunç döneme dönmek için sabırsızlardı. Ufak bir sebep bile Naresh için savaşma sebebiydi. Savaşsız bir toplumun olamayacağı inancındaydılar ve bu yanlıştı. Tıpkı inandıkları o sapkın dinleri gibi. İyi ki o ülkede olmadığım için dua ediyordum. Orada olsaydım, kesinlikle yaşayamazdım.

Kitaba dalmıştım ve kapımın açıldığını duymadım. Gelen hizmetkar babamın beni çağırdığını söylemişti. Babamın çalışma odasına gittim. Burası dev bir kütüphaneydi ve sarayın en sevdiğim bölümüydü. Her duvar kitaplarla doluydu. Babam kitap kurduydu ve beni de o şekilde yetiştirmişti. Abilerim içinde en çok kitap okumayı seven ben olmuştum. Bu yüzden bu oda bana miras kalacaktı.

Babamın gösterdiği yere oturdum. Yüzünde sıkıntılı bir şey vardı. Acaba tören mi canını sıkıyordu? Yoksa başka bir şey mi?

"Babacığım, neyin var? Bugünkü töreni mi duydun?" dedim ve bana kederle baktı.

Babam "Evet, onu duydum." dedi sıkıntıyla ama derdinin o olmadığı çok açıktı.

"Rahibeleri umursamamak zorundayız bunu biliyorsun. Krallığımız için, Pietr ile evlenmeliyim. Bu evliliğin bana lanet getireceğini dediler ama buna inanmıyorum. Efendi Ateş, Hanım Su'yun kızını cezalandırmaz."

"Efendi Ateş, her daim sert birisi olmuştur. Bir tek Hanım Su için o sertliğini dizginlemek ister ama bu da başarısızdır. Onun sertliği herkes için geçerlidir."

"Baba, bu sefer yaratıcılarımızın isteklerine boyun eğmememiz lazım. Yoksa biz yok oluruz."

"Farkındayım, bu yüzden senin evlenmene onay verdim. Rahipleri ve rahibeleri umursamadım. En son bir kısmı ölüm orucuna başlayacaklardı."

"Neden?" dedim şaşkınlıkla.

"Evliliği istemiyorlar ama umurumda değil. Bu sefer onların dediği olmayacak."

"O zaman senin canını sıkan ne?"

"Sashibai Şah'ı Naresh'in buraya geliyor olması."

"Gelebilir, sonuçta iki hükümdarsınız ve birbirinizle temaslarınız olmalı." dedim ve benim elimi tuttu.

"Seni görmek için geliyor, kızım. Seni duymuş, merak etmiş ve görmek istemiş. Bu yüzden hızla geliyormuş. Bana yazdığı mektup buydu."

"Baba! Ben onunla görüşemem, unuttun mu? Dinimize göre nişanlı kızlar, yabancı erkeklerle yüz yüze görüşemez. Üstelik dinimizden bile değil! Bırak yüzümü görmeyi, aynı ortamda bile bulunamam!" dedim sinirle.

"Biliyorum ama Şah buraya geliyor. Üstelik kabul etmeliyim ki, bizden kat be kat güçlü bir hükümdar. Hayır dersem, olacakları düşün."

"Beni duyup, buraya gelmesi bir keresinde saçmalık! Barbar bir adamın burada olması, hanemizi kirletecek."

"Larysa, azıcık hoşgörülü ol."

"Üzgünüm, baba. Barbarlara ve bizim dinimizden olmayanlara karşı toleransım yok."

"Yarın burada olur, büyük ihtimalle." dedi sıkıntıyla sonra ona gülümsedim. Aklıma bir fikir gelmişti.

"Buldum! Baba, barbarla görüşeceğim ama özel şartlarım olduğunu söylersin. Birincisi gece olacak, ikincisi ise beni şeffaf bir tülün ardında görecek." dedim heyecanla.

"Sence bunu kabul eder mi?"

"Etmezse, eli boş döner. Madem beni görmek istiyor. Benim de şartım bu."

"Başımız büyük dertte. Tanrılar yardımcımız olsun." dedi ve derin bir nefes aldı.

"Belki krallığımızın boşalan hazinesi için bir anlaşma yaparsın?"

"Kızım, Sashibai ile hiçbir anlaşma yapmam. Barbarların anladığı dil, kılıçtır ve ben kılıçlarla konuşmayı sevmiyorum."

"Babacığım, emin ol bu Şah bize bela olmayacak ve hiçbir şey olmadan gidecek."

"Buna inanmaktan başka çarem yok." dedi ve birbirimize sarıldık.

Babamın korkusu anlıyordum ama bu kadar korkmaya gerek yok diye düşünüyordum. Karşımızda korkutucu birisi vardı ama biz yolumuza devam edecektik. Buna inanmak istiyordum. Hem bir hükümdar ne kadar korkutucu olabilirdi ki?

Sabah olduğunda ise sarayda büyük bir koşuşturmaca vardı. Koşuşturmacanın sebebi gelecek olan kral veya onların deyimiyle şah içindi. Ben ise bunun dışındaydım. Şah beni merak edip, geliyordu ama ben etmiyordum. Üstelik şu an bu yaptığı saçmaydı. Merakını gidermesine kendimce izin verecektim. Ardından o ülkesine dönecek ve bende bu krallığın iyiliği için Pietr ile düğünüme odaklanacaktım.

Aynada kendime baktım. Eteği soluk lila olan bir iç elbise giymiştim. Üstüme ise kolları geniş kaftanım vardı. Belime ise eteğimin renginde kuşak bağlanmıştı. Kol kısmımda soluk altın rengi iple işlemeler vardı. Bu işlemleri kuşağımda ve üst kısmımda görmek mümkündü. Siyah saçlarıma ise arkadan minik örgü ile toplanmıştı. Minik çiçekli bir taç, o örgülü kısma eklenmişti. İşte olmuştu.

Evli veya nişanlı saray hanımları, önemli karşılama törenlerinde bir paravan arkasında bulunarak katılırdı. Bunun nedeni aynı dinden mensup olmayan erkeklerin, bizi görmemesi içindi. Bekarlar ise istedikleri yerde durabiliyorlardı. Eğer gelecek kafile kadın ağırlıklı ise, bu sefer hükümdar hariç diğer saray erkekleri paravanın arkasında bulunuyordu. Bu paravan sadece siluetlerimizi belli ediyordu ama biz karşımızdaki kişiyi net bir şekilde görüyorduk. Tabii bu misafirlerimize bu durum tuhaf geliyordu ama yapacak bir şey yoktu. Eşlerimiz yanımızda olduğu sürece karşılarına çıkabilirdik.

Paravanın arkasına son gelen ben olmuştum ve en öndeki yerime oturdum. Yan tarafta ise kalabalık vardı. Babam en öndeydi ve gergindi. Yine de bir kral gibi güçlü ve korkusuz durmaya çalışıyordu. Yanında ise büyük abim Vityor vardı. O babama göre daha az gergindi hatta daha cesurdu. Benim gibi siyah gözleri ise sabitti. Babamın diğer yanında ise Pietr ile sohbet eden abim Zakhar vardı. İçlerinde en neşelisi oydu. Umursamazdı ve Pietr ile konuşurken gülüyordu. Mavi gözleri neşeliydi. En küçük abim Nikol ise sıkılgandı. Beni gördüğünde ise göz kırptı ve ona gülümsedim.

Geliyorlar diye bir ses gelmişti. İşte konuğumuz buradaydı. En önden Sashibai askerleri girmişti. Bu askerler Sashibai bayrağını taşıyorlardı. Kırmızıydı ve üzerinde altın rengi bir Anka Kuşu vardı. Ardından ise siyah atlı bir adamdı. Şah'ın kendisi olduğu belliydi. Atının üstünde kibirle duruyordu. Atının üstünden indi ve babama gülümsedi. Üzerinde Sashibai'ye özgü zırhı vardı. Saçları koyu kahverengiydi ve hemen hemen omuzlarına değiyordu. Gözleri yeşildi. Ayrıca Pietr gibi sakalsız değildi. Ayrıca bana göre uzun boyluydu ve savaşçılıklarından dolayı kaslı bir vücuda sahipti.

Babam elini uzattı ama o elini yumruk yapıp, göğsüne vurmayı tercih etmişti. Gözlerimi devirdim, durduk yere babamın eli havada kalmıştı. Bu kendi geleneklerine göre bir selamlamaydı keşke babamın elini sıkıp, öyle selamlasaydı. Yanımdaki saray hanımları bu duruma kıkırdamıştı ve onlara çatık kaşlarla baktığımda susmuşlardı.

Babam "Sashibai Şahı Naresh, ülkemize gelerek büyük bir şeref verdiniz." dedi ve Naresh gülümsedi.

Naresh "Ülkeler savaş dışında da yan yana olabilir." dedi ve gözleri bir şeyi arıyor gibiydi.

Ardından gözleri paravana takılmıştı. Bir an göz göze gelir gibi olmuştuk. Sanki gözleri paravanın arkasını delmişti ve ben bir şey yapamıyordum.

Babam "Yorgunusunuzdur, isterseniz..." dedi ve Naresh elini kaldırdı.

Naresh "O paravanda kimler var ve Prenses nerede?" dedi soğuk bir sesle.

O sırada Pietr babamın yanına geldi ve Naresh'e sertçe baktı. Az önceki bakışmayı görmüş olmalıydı ve büyük ihtimalle Naresh'in gelme amacını da biliyordu. Bu Naresh'ten hoşlanmaması için en büyük nedendi.

Pietr "Saygılarımı sunarım, Şah Naresh. Ben hanedan damadı Pietr Lyorran. O paravanın ardından nişanlı ve evli olan saray hanımlarımız bulunmaktadır. Dinimizce yabancı erkeklerle yüz yüze görüşmesi yasaktır. Prenses'e yani benim tatlı nişanlımın burada olup, olmadığı bu sebeple sizi ilgilendirmez. Zira kendisi nişanlı bir hanım ve ben onu sizin önüne çıkarmak istemediğim sürece burada yüzünü dahil göremezsiniz." dedi keskin bir sesle ve Şah'ın bakışları sertleşti.

Naresh "Burada senin gibi hanedan damatlarını dinleyecek değilim, Pietr Lyorran. Benim muhatabım Artangal Kral'ı Vicente'dir. Ayrıca dininizin o kuralları umurumda değildir." dedi sertçe.

"Barbarlar dinin saflığından ve kutsallığından ne anlar ki?" dedi alaycı bir şekilde.

"Biz sizin gibi birçok ucubeye tapmıyoruz. Biz savaşçı ve koruyucu, adaletin ve intikamın, karanlığın ve aydınlığın birleşimi Tanrıça Parsmet'e inanırız. O bize böyle kurallar koymaz."

Babam "Şah Naresh, prensesin burada olup olmadığını size söyleyemeyiz. Umarım anlayışlı olursunuz." dedi yumuşak bir sesle.

"Keşke en başında bunu siz deseydiniz, o zaman daha iyi olurdu. Onunla bugün tanışmak istiyorum."

"Yalnız kızım bazı şartlar öne sürdü."

"Ne?"

"Dolunay ışığında, beyaz bir tülün ardından görebileceksiniz. Normalde bu isteğiniz yasak ama sizin gibi bir hükümdarın isteği için böyle bir çözüm ürettik." dedi ve Naresh alaycı bir şekilde güldü.

"Şeffaf, Sashibai ipeğinden bir tül olsun o zaman. Yüz yüze görmem madem dini kurallarınız var, prensesin istediği gibi olsun. Umarım beni duyuyordur. Bu gece karşıma en güzel haliyle gelmesini yürekten arzuluyorum." dedi ve paravan tarafına baktı.

Pietr "Sesinizi duyurmak için belki de aşırı bağırmalısınız, Kral Naresh, pardon, Şah Naresh!" dedi ve Naresh ona baktı.

"Şah diyeceksiniz, Şah!"

Babam "Neden saraya geçmiyoruz? Hem yol yorgunluğunuzu atarsınız." dedi ve son bir defa paravanın arkasına bakıp, babama gülümsedi.

"Elbette, elbette." dedi ve babamın gösterdiği sağ taraftan kalabalık gitti.

Paravanın dışına ilk çıkan ben olmuştum. Benim burada olduğumu anlamış mıydı? Galiba. Naresh göründüğünden daha zeki bir adama benziyordu. Ayrıca güçlü olduğunu buradaki herkese kanıtlamıştı. Bu gece karşısına çıkacaktım. İçim huzursuzdu. Ya bu güçlü adam, benden daha fazla bir şey isterse ne yapacaktım? Ya bir gecelik görme ona yetmezse, ne olacaktı? Dudaklarımı ısırdım ve korkularımı bastırdım. Cesur olmalıydım ve kendimi coşkun bir nehir gibi akan kadere bırakmalıydım.


İlk bölüm olduğu için soru sormuyorum. Sadece Yorumlar gelsin. Sevgilerle :)

Continue Reading

You'll Also Like

1.4K 94 13
"... Verdiğim son nefese kadar ellerim ellerinde, gözlerim gözlerinde ve sevgin tam kalbimin üzerinde olacak. Seni seviyorum sevgili kahvelerinin mav...
336K 3.9K 4
-TAMAMLANDI- Çocukluktan beridir sevdiği amcasının oğlu Ali ile evlenen Süreyya, düğün bittikten sonra hayallerini kurduğu eve eşi ile birlikte girer...
AlGon🌼🤍 By okuyanladyy

Historical Fiction

55.9K 2.9K 49
"Aklına pek güvenme yani Alaeddin, bir güzelin gülüşüne bakar yitirmen" Diyen Orhan'a baktı Alaeddin... Etrafı kasıp kavuran Moğol, gözünü bu defa da...
147K 9.9K 47
| Düzenleniyor... | Kimberly Lamar, adı çıkmış bir leydi. Erkeklerin gözde sevgilisi. Onunla olmak için sıraya giren insanlar onları piyon olarak kul...