DÜŞLER AĞIDI

By zanegzo

22.4M 1.3M 2M

𝚃𝚊𝚖𝚊𝚖𝚕𝚊𝚗𝚍ı. ❝Bir düş, bin ağıt.❞ Marin Alakan çok küçük yaşlardayken doğduğu topraklardan ayrılmak... More

DÜŞLER AĞIDI
Bilgilendirme
GİRİŞ
☾ BÖLÜM 1 ☽
☾ BÖLÜM 2 ☽
☾ BÖLÜM 3 ☽
☾ BÖLÜM 4 ☽
☾ BÖLÜM 5 ☽
☾ BÖLÜM 6 ☽
☾ BÖLÜM 7 ☽
☾ BÖLÜM 8 ☽
☾ BÖLÜM 9 ☽
☾ BÖLÜM 10 ☽
☾ BÖLÜM 11 ☽
☾ BÖLÜM 12 ☽
☾ BÖLÜM 13 ☽
☾ BÖLÜM 14 ☽
☾ BÖLÜM 15 ☽
☾ BÖLÜM 16 ☽
☾ BÖLÜM 17 ☽
☾ BÖLÜM 18 ☽
☾ BÖLÜM 19 ☽
☾ BÖLÜM 20 ☽
☾ BÖLÜM 21 ☽
☾ BÖLÜM 22 ☽
☾ BÖLÜM 23 ☽
☾ BÖLÜM 24 ☽
☾ BÖLÜM 25 ☽
☾ BÖLÜM 26 ☽
☾ BÖLÜM 27 ☽
☾ BÖLÜM 28 ☽
☾ BÖLÜM 29 ☽
☾ BÖLÜM 30 ☽
☾ BÖLÜM 31 ☽
☾ BÖLÜM 32 ☽
☾ BÖLÜM 33 ☽
☾ BÖLÜM 34 ☽
☾ BÖLÜM 35 ☽
☾ BÖLÜM 36 ☽
☾ BÖLÜM 37 ☽
☾ BÖLÜM 38 ☽
☾ BÖLÜM 39 ☽
☾ BÖLÜM 40 ☽
☾ BÖLÜM 41 ☽
☾ BÖLÜM 42 ☽
☾ BÖLÜM 43 ☽
☾ BÖLÜM 44 ☽
☾ BÖLÜM 45 ☽
☾ BÖLÜM 46 ☽
☾ BÖLÜM 47 ☽
☾ BÖLÜM 48 ☽
☾ BÖLÜM 49 ☽
☾ BÖLÜM 50 ☽
☾ BÖLÜM 51 ☽
☾ BÖLÜM 52 ☽
☾ BÖLÜM 53 ☽
☾ BÖLÜM 54 ☽
☾ BÖLÜM 55 ☽
☾ BÖLÜM 56 ☽
☾ BÖLÜM 57 ☽
☾ BÖLÜM 58 ☽
☾ BÖLÜM 59 ☽
☾ BÖLÜM 60 ☽
☾ BÖLÜM 61 ☽
☾ BÖLÜM 62 ☽
☾ BÖLÜM 63 ☽
☾ BÖLÜM 64 ☽
☾ BÖLÜM 65 ☽
☾ BÖLÜM 66 ☽
☾ BÖLÜM 67 ☽
☾ BÖLÜM 68 ☽
☾ BÖLÜM 69 ☽
☾ BÖLÜM 70 ☽
☾ BÖLÜM 71 ☽
☾ BÖLÜM 72 ☽
☾ BÖLÜM 73 ☽
☾ BÖLÜM 74 ☽
☾ BÖLÜM 75 ☽
☾ BÖLÜM 76 ☽
☾ BÖLÜM 77 ☽
☾ BÖLÜM 78 ☽
☾ BÖLÜM 79 ☽
☾ BÖLÜM 80 ☽
☾ BÖLÜM 81 ☽
☾ BÖLÜM 82 ☽
☾ BÖLÜM 83 ☽
☾ BÖLÜM 84 ☽
☾ BÖLÜM 86 ☽
☾ BÖLÜM 87 ☽
☾ BÖLÜM 88 ☽
☾ BÖLÜM 89 ☽
☾ BÖLÜM 90 ☽
☾ BÖLÜM 91 ☽
☾ BÖLÜM 92 ☽
☾ BÖLÜM 93 ☽
☾ BÖLÜM 94 ☽
☾ BÖLÜM 95 ☽ ☾ FİNAL ☽
YILDÖNÜMÜ ÖZEL BÖLÜM

☾ BÖLÜM 85 ☽

175K 12.4K 19.3K
By zanegzo

85. BÖLÜM
TOPLANTI

"Kristopher!" dedim, şaşkınlıkla. Yutkunduğumda hafifçe dudaklarımı dişledim. "O Kris sen miydin? Benimde aklımda ne işkenceler geçmişti halbuki..."

"Demek eski sevgilim asistanım olacak." dedi Kris, rahat bir tavırla bakışları Karan ve benim aramda gidip gelirken Karan'ın sertçe soluyan nefesi tenimi yakacak kadar yakınımdaydı.

"Ne?" dedi Karan, afallamış halde. Çok geçmeden buradan çıkıp cenazeye katılacağımız aşikarken, içten içe Kristopher'e baş sağlığında bulundum. Çünkü Karan hiçbir şekilde eski sevgilimin bu şirkette olmasını istemeyecekti. Birazdan olacakları hayal bile edemiyordum.

Saniyeler dakikaları kovalarken Karan neye uğradığını şaşırmış gibiydi. Sertçe yutkunduğunda adem elması hareket ederken gözlerinin bembeyazlığı kor almaya başlamış kızıllaşmıştı. Açık olan dudaklarını kapattığında bakışları eski erkek arkadaşımla benim aramda gidip gelmişti. Şaşkındı. Dakikalar sonra soğuk bir rüzgar üçümüz arasında gezip dururken Karan sıyrıldığı şaşkınlığının arasında, "Siz tanışıyor musunuz?" diye sordu.

"Evet," dedi Kris, benim yerime konuşurken bakışları benim üzerimde oyalanıyordu. Benden aldığı koyu bakışlarını kocama çevirirken konuşmasına devam etti. "Marin benim üniversiteden arkadaşımdı. Aynı sınıftaydık."

Benim sessizliğim alaşağı olmak üzereyken Karan tamamen bana doğru döndü. "Marin?" dedi soğuk bir tavırla. "Sanırım sadece arkadaşın değildi?"

Derin bir nefes alıp verdiğimde, "Değildi." dedim kısık bir mırıldanmayla. "Eski erkek arkadaşım." dedim, Kris çoktan söylediği için ona söylememem için hiçbir nedenim yoktu. "Hayatımın bir döneminde vardı, artık yok. Uzun bir zamandır da yok."

Kris gülümsediğinde, yüzünde samimi bir gülümseme belirdi. Ona o kadar garip bir ifadeyle bakıyordum ki, aradaki oluşmaya başlayan soğukluğu bertaraf etmek istiyor gibiydi. "Asistanım sen olacaksın demek ki." dedi Kris, sıcak bir tavırla.

Karan beni çevik bir hareketle kollarının arasında aldığında iri elleri hızlıca bedenimi sarmıştı. "Asistanın falan değil!" dedi hiddetle. Sesindeki kıskançlık barizdi. "Kendisi karım olur, Kris." dedi kelimelerinin ağırlığında bastıra bastıra konuştu. "Marin, benim karım." Bedenimi saran elleri beni ısıtmak istiyor gibiydi çünkü aniden buz kesmiştim. Hiç bulunmak istemediğim bir ortamdı. "Bahsetmiştim sana da."

Karan'ın elaya vurgun gözleri Kris'e öldürücü bakışlar atarken parmakları elime dolandı. Ellerimizi birbirine kenetlediğinde tehditkarvari bakışları bir an olsun hız kesmedi. "Senin de patronun oluyor." dediğinde sesinde gurur vardı.

"Ne?" dedi Kris, şaşkınlıkla. Dudakları yuvarlak şeklini alırken sanırım beni burada görmesinden çok evlendiğim onu bozguna uğratmıştı. "Evlendin mi?"

Bakışları elimdeki yüzüğe sonra aydınlanma yaşamış gibi karnımda duran ellerimden göbeğimi buldu. "Sence Kristopher?" dedim sorar gibi.

Havaya tırmanan kaşları normal haline döndüğünde, "Görmeyeli kilo aldın sanmıştım." dedi Kris. "İnanasım gelmiyor! Hadi canım!"

"Başlatma canına!" diye gürledi Karan. İçinden aniden aslan çıksa çok az şaşırırdım. Altında gerçekten bir aslan yatıyordu.

Karan'ın tavrından korkan Kris bir adım geriledi. "Yani şaşırdım sadece." dedi Kris, ılımlı bir sesle. Onunla geçirdiğim süre boyunca her zaman nazik bir insan olmuştu. Hiç kimseye bağırdığını çağırdığını duymamıştım. Naif bir adamdı. Kolay kolay sinirlenmezdi. "Kendisi evliliğe pek sıcak bakmıyordu."

"Beni görene kadardı." dedi Karan, sert tavırları sesine de yansıyordu. "Seninle bakmıyormuş."

"Anladım." dedi Kris, kafasını olumlu anlamda salladı. Koyu bakışları beni bulduğunda, "Çok değişmişsin Marin." dedi gülümseyerek. Ona dişlerimi göstermeyecek şekilde gülümsedim. "İyi gördüm seni." derken bakışlarını benden alamıyordu. Hamile olmamı ya da evli olmamı beklemediğini belli etmişti. "Umarım iyisindir."

"İyiyim sağ ol, umarım sen de iyisindir." dedim, ona aynı şekilde saygıyla karşılık verirken ilişkimiz güzel bir şekilde sorun çıkarılmadan noktalanmıştı. "Kocam biraz yoğun günler geçiriyordu. Kris yoruyor dediler, saçını başını yolmaya gelmiştim kim o Kris diye şansa bak ki senmişsin. Kocamla derdin ve neden onu yoruyorsun!" diye çıkıştım bir anda. Aslında yoran bendim ama suçu ben hariç herkese atabilirdim, çünkü neden olmasın.

"Tanışıyormuşsunuz zaten, tanıştırmama gerek kalmadı." dedi Karan, beni iyice kendine çektiğinde Kris'ten uzaklaştırdı. "Kristopher'in de sunumu vardı." derken tehlike sinyalleri hâlâ çalıyordu. "Güzel karım sen odana geç, dinlen. Ben toplantı bitince gelirim."

Bana doğru yüzünü eğdiğinde kulağıma sadece benim duyabileceğim bir tonda fısıldadı. "Yoksa sikeceğim ben bunun belasını." dedi, öfke içerisinde. Elini karnıma koyduğunda, yavaşça okşayıp varlığını belli etti. "Bebeklerimiz babalarının şiddet uyguladığını görmesin, sakin bir adam olmaya çalışıyorum."

Bakışlarımı ona kaldırdığımda gözlerinin içine bakıp kedi bakışları attım. "Karan, lütfen bir şey yapma." dedim, kısık bir tonda.

Karan kafasını benim gibi yana yatırdı. "Ayıp ediyorsun ama güzelim." dedi yalancı bir sesle. "Mağara adamı mıyım ben?"

"Değilsin, değilsin tabii sevgilim." dedim, öyle olduğunu bilmeme rağmen aksini iddia ettim. Çünkü biliyordum ki Karan ilk fırsatta Kris'e kafa atacaktı. Kocam önüne gelene kafa atıyordu.

"Benimle tanıştığın gün doğmadın Marin," dediğinde kaşlarım havaya tırmanmış yüzümde şaşkınlık belirmişti. "Bana öyle söylemiştin değil mi? Öncesinde de bir hayatın vardı. Olabilir, her neyse eski de kaldı. Şimdi benimlesin, gerisinin bir önemi yok güzel karım."

Yüzüne birkaç saniye şaşkınlıkla baktığımda Kris'in varlığını ve onun meraklı bakışlarını umursamadan kocamın yüz ifadesini inceledim. Karan'dan böyle bir tepki beklemiyordum. Beni kelimenin tam anlamıyla afallatmıştı.

"Ateşin falan mı var acaba?" dedim, şaşkınlığım sesime de yansıdı. Elimi yüzüne yerleştirip parmaklarımı teninde gezdirirken vücut sıcaklığını ölçmeye çalıştım. "Bakayım... Yokmuş." derken iyi olduğundan emin olmak istiyordum. "Hasta hissetmiyorsun değil mi kendini?"

"Hayır..." dedi Karan, bu tavrımı beklemiyordu. "Neden?"

"Sen gerçekten mağara adamı değilsin." dediğimde uzanıp yanağını öptüm. Ben direkt Kris'e saldıracak sanıyordum. Belki de Karan'ı bu konuda yanlış tanımıştım. İçim rahatlarken Kris biraz ileri geri konuşsa da Karan sorun çıkarmamıştı. Hamile olduğum için stres altında kalmamı, beni bu haldeyken telaşa sokmak istemiyordu.

"Marin de katılsaydı toplantıya?" dedi Kris, amacının kötü olduğunu düşünmüyordum. En azından tanıdığım kadarıyla iyi bir insandı, bana karşı hiçbir yanlışı olmamıştı. "İkimizde hukuk okuduk. Onunda uzmanlık alanı, hem senden daha bilgili olduğuna eminim. Değerlendirmeyi o yapabilir bence sonuç olarak o da patronummuş."

"Bir süredir şirketten uzağım Kristopher." dedim onun aksine soğuk bir tonda mesafeli konuşuyordum. "Güncel durum hakkında en iyi bilgiyi sana Karan ve Mert Bey aktarır."

"İstiyorsanız kalabilirsiniz Marin Hanım." dedi Karan, ciddi hale büründüğünde şirkette olduğumuz için iş insanı sıfatına evrilmişti. Gözlerine baktığımda, sesindeki imayla söyledikleri ters düşüyordu.

Kafamı iki yana salladım. Her ne kadar şu an bir şirkette olsak da, iş amaçlı bir arada olsak da ben Karan'ın eski sevgilisiyle aynı ortamda olmasını istemezdim. Kıskanç birisiydim, kocam da öyleydi. Ben istemeyeceğim gibi Karan'a da bunu yapamazdım. Kafamı iki yana sallayıp, "Ben odamda olacağım en son bıraktığımdan bu yana neler olmuş kontrol etmem lazım, sonraki süreç hakkında bilgilendirirsiniz Karan Bey." dedim.

Arkama dönüp gitmek üzereyken Karan beni tuttu. "Kendini yorma." dedi kısık bir sesle. "Toplantı bitince odana gelirim." Ona kafamı sallayıp kapıya doğru ilerledim.

"Şanslı adamsın." dedi Kris, arkamdan.

"Kris," dedim onu gördüğümden beri ilk kez adını kısaltarak söylüyordum. "Her ne diyeceksen benim hakkımda bir şey deme. Lütfen ne olduysa oldu ve bitti. Birbirimizi kötü hatırlamayalım. Kocamın çok hoşlandığı şeyler değil aynı şekilde benimde eminim kendini zor tutuyordur."

"Hayır hayır, bırak konuşsun." dedi Karan, tehlikeli bir tonda. "Neden Kris? Neden şanslıyım?" diye sordu Karan, sabrının son demlerindeyken ses tonu hiç hayra alamet değildi. Fırtına öncesi bir sessizlik vardı.

"Marin gibi bir kadına sahip olduğun için." dedi Kris.

Karan'ın tek kaşı havaya kalktığında, "Sahip olmak?" diye sordu.

"Benimle olduğu için şanslıyım evet ama bu ona sahip olduğum anlamına gelmez." dedi Karan, ılımlı bir tonda. "Hayatlarımızı birleştirdik, güzel bir evliliğimiz var. Yakında çocuklarımız olacak. Ellerinden öperler." derken bakışları karnımda geziyordu. Dudakları kenara kıvrıldığında, "Ya da kırarlar mı bilmiyorum." diye tamamladı cümlesi. "Annesi, babası, amcası, halası, teyzesi çok normal insanlar değil çünkü."

"Anladım." dedi Kris, yüzünde gülümseme belirmişti. "Beklemiyordum sadece şaşırdım. Biliyorsun Mardin'li sevgilim vardı diye anlatmıştım geçen toplantı sonunda..." Bakışlarım hızlıca Kris'e döndüğünde benden bahsetmiş olması beni bozguna uğratmıştı. Yani umarım ben değilimdir ama Kris'in çevresinde başka Mardin'li bir olabileceğini düşünemiyordum.

"Haaaa," dedi Karan bir anda, aydınlanma yaşarken. "Doğru." dedi sert çıkan bir sesle. "Anlata anlata bitirememiştin." Benim öylece ayakta dikilmem dikkatini çekmiş olacak ki, kapıdan çıkıp çıkmama konusunda kararsız kalmıştım. "Ayakta kalmasana sevgilim." dedi Karan, normalde şirkette kolay kolay insan içinde sevgi sözcükleri kullanmazdı. Bunu daha çok kendini sakinleştirmek için söylüyor gibiydi. "Otur sen."

"Ben çıkıyorum." dedim, yutkunduğumda Karan'ın boynunda beliren damarları iyi sinyaller vermiyordu. "Size iyi toplantılar." Kapıdan çıktığımda arkamdan kısa sürede kapıyı kapatmıştım. Kapının kapanmasıyla birlikte kilit sesi işitirken hızlıca arkamı dönmüştüm. Elim kapının kulpunu bulurken çok geçmeden açmış ama kilitlenmiş olduğuyla karşılaşmıştım.

"PUŞT!" diye Karan'ın kükreyişini işittim. "SEN BANA BENİM KARIMI MI ANLATIYORDUN!'' diye inletecek şekilde bağırdı. Katta olan herkes bir anda buraya dönmüş sonrasında Karan bağırdığı için işlerine bir şey olmamış gibi devam etmişlerdi. ''BİR DE BALLANDIRA BALLANDIRA ANLATTIN BEN DE İNŞALLAH BİRLEŞİRSİNİZ DEDİM AĞZIM KIRILSAYMIŞ DA DEMESEYMİŞİM LAN!"

"Anlatılmayacak biri değil." dedi Kris, kırılma sesleri işitirken bunun masa sandalye olmasını ummuştum. "Kendimi keşfetmemde çok yardımcı ol-"

"O ne demek lan!" dedi Karan, öfkeyle. Acılı inleme sesleri gelirken bu ses sadece Kris'e aitti. Kapıyı ne kadar uğraşsam da açamıyordum. Etraftaki çalışanlar bir anda ortadan yok olmuştu. "Puşt!" dedi hiddeti büyük ihtimalle gözünü kör etmişti. "Elimden kimse alamayacak seni!"

"Karan!" diye bağırdım beni duyabilmesi için. "Karan kapıyı ne çabuk kilitledin!" Elimi yumruk yapıp vururken beni duyabildiğinden emin değildim. "Benden mi öğreniyorsun kapı kilitlemeyi?"

"Yenge?" diyen Mert'in sesini işitirken, hızlıca ona doğru döndüğümde bakışlarımı buluşturdum. Açık renkli bakışları bana alayla bakarken, "Toplantı başladı mı?" diye sordu.

"Başladı başladı, geç bile kaldın Mert." dedim sinirle. Kapıya tekrar dönüp elimle vururken Karan küfürler edip duruyordu. "Mert açtırın şu kapıyı!" derken karnım kasılıyordu. Sıcak basmıştı bir anda. "Karan, Kris'i dövüyor!"

"Karan sonunda dövüyor," dedi Mert, alay dolu bir sesle. "Hayır o dövmese ben dövecektim en sonunda." derken Kris'den bıkmış olduğu belli oluyordu. Telefonda bile bahsederken canından bezmiş gibi konuşuyordu. "Bir haftanın hıncını alsın biraz!"

"Mert! Kris benim eski sevgilimdi!" diye durumu ona açıkladığımda Mert'in yüz ifadesi değişmişti. "Ondan dövüyor, başka neyden dövebilir iş için dövecek hali yok ya, mantıklı düşün biraz!"

"Hadi be!" dedi Mert, inanamaz bir halde. "Sakın bana Mardin'li sevgilim var diye ballandıra ballandıra anlattığı kadının sen olduğunu söyleme!"

Ona perişan bir halde baktığımda bunu yapmamış olmasını umdum. Yoksa diğer türlü Karan onu sağ çıkarmaz en az on kırıkla oradan çıkartırdı. "Umarım ben değilimdir yoksa Karan'ın elinden asla kurtulamaz!" dediğimde Kris'in neden böyle bir şey yaptığını anlamamıştım. Uzun zamandır konuşmuyorduk en son ayrıldığımızda konuşmuştuk. Aynı sınıfta olmamıza rağmen aramızda şehirler var gibi mesafe koymuştuk.

"Bana balı sevdiren onun gözleriydi demişti." dedi Mert, kahkaha attığında koridorda sesi yankılandı. "Karan'la dalga geçmiştik baya. Ayı bu galiba diye!" dediğinde derince aldığım nefesimi dışarıya savurdum. "Senden başkası olamaz yengeciğim!"

"Offf!" dedim, nefesimi seslice verirken kaçıncı oflayışımdı bilmiyordum. "Doğuruyorum şakası yapsam bırakır mı?"

"Denemekte fayda var." dedi Mert, yalandan kapıyı açıyormuş gibi yapmıştı ama istese çok rahatlıkla açardı. Benim gücüm yetmiyordu, tek de kapıyı kıracak gücü hayli hayli vardı. "Açılmıyor hiçbir şekilde."

"Karan olsa şimdiye kapıyı yedi kere sökmüştü! Hiç mi arkadaşından bir şey öğrenemedin!" diye sinirle çıkıştığımda onu omzundan itip kenara çekilmesini sağladım. Kapıya iyice yaklaştığımda, "Karan aç kapıyı!" diye seslendim.

Son konuşmamın üzerinden dakikalar geçmemişti ki, odanın kapısının kilidi yavaşça açıldı. Karan açtığı kapıda benimle karşı karşıya geldiğinde bakışları bakışlarıma tırmandı. Elaya vurgun gözleri beni odağına alırken sert çehresi aniden değişmişti.

"Toplantı bitmiştir." dedi, üzerindeki ceketini düzelttiğinde yanımdan geçip dışarıya çıktı. "Geç kaldınız Mert Bey, Zahir Bey nerede?" diye sorarken hiçbir şey olmamış gibi davranmıştı. Mert gülmemek için zor dururken içeriye geçip Kris'in masanın üzerinde olan bedenine gitmişti. Kris yüzünü tutarken etrafta kanların olduğunu görebiliyordum. "İki saat sonra sizinle de toplantı yapacağım. Bütün kurulu toplayın."

Burnumdan solur bir halde Karan'a bakarken elimde belimdeydi. "Gel biz odana gidelim." dedi Karan, az önce iki kamyon dayak atan o değilmiş gibi bana bakıyordu.

"Karan!" dedim, sesime öfke sinmişken gözlerimde bundan nasibini almıştı. "Hani mağara adamı değildin sen?" diye sordum. Kris benden önce ne demişti bilmiyordum ama sonuç olarak evlendiğimden haberi yoktu. Yine hareketlerini kötüye yormak istemesem de rahatsız eden birkaç kelimesi olmuştu. Karan şiddete başvurmasa bile tepkisini göstermekte haklıydı.

"Öyleymişim." dedi Karan, etrafta hiçbir çalışan yokken tavırlarını rahat bir şekilde sergiliyordu. "Kimse benim karımı ağzına laf yapamaz!"

"Ayakta durma," derken bana asansörü işaret etti. İki de bir bunu deme nedeni ayaklarım zaman zaman gün içerisinde şişip duruyordu. Normal giydiğim ayakkabıların bir beden büyüğünü almıştım rahat olabilmek için. "Seni herkesin içinde kucağımda götürmemi istemiyorsan kendin yürü Marin."

Ona bir şey demeden ilerlediğimde asansöre doğru yürüdüm. Asansörün düğmesine basıp bulunduğumuz kata gelmesini beklerken Karan arkamda sinirle soluyup kendine gelmeye çalışıyordu.

"Puşt!" dedi sinirle. Ağzının içerisinde homurdanıp duruyordu. Açılan asansörde içeriye geçerken aynanın önüne geçtim. Bakışlarımı aynadan ona odaklarken kravatını biraz bollaştırmıştı. "Şerefsiz!"

"Gözlerin yine kan çanağına dönmüş!" dedim, elaları tamamen kor renge bürünmüştü. Zaten çok yorgundu. Hem benimle uğraşmaktan hem de kendi dertleriyle uğraşmaktan bir türlü dinlenemiyordu. "Dinleneceğin yere şu yaptıklarına bak Karan!"

Karan umursamaz bir tavırla omuz silkti. "Heyeti toplayıp seni kovduracağım!" dedim sinirle. Neye sinirliydim onu da bilmiyordum. Bütün dengem alt üst olmuştu. Hormonlardan dolayı iyice dengesizleşmiştim. "Hem çalışanına şiddet uyguladığın için hem de..."

"Hem de ne?" dedi, aynadan bana bakarken.

"Bulurum bir şeyler." diye mırıldandım. "Şiddet başlı başlına kovulman için bir neden zaten!"

"Çalışanım değil Marin." dedi Karan, büyük bir rahatlılıkla. "Deneme sürecindeydi. İstanbul'daki eski pozisyonuna geri dönebilir."

"Biliyordum ben zaten kocamı tanımıyor muyum ki!" dediğimde olanlara inanamıyordum. "Normal değildi bu davranışların!" Başta ılımlı yaklaşmış ben odadan çıkana kadar kendini zorlukla tutmuştu.

"İyi bir adam olmanın bir faydasını görmedim!" dedi Karan, bana bağırdığında aslında bana değil kendi kendine bağırıyordu. "Kendin görmedin mi ılımlı yaklaşmaya çalıştım, inadına inadına konuşuyor sanki!" derken sinirleri iyice tepesine çıkmıştı. "Üstelik önceki söyledikleri bunun yanında hiçbir şey! Puşta bak ya! Dövdüysem bana seni anlatmasından dövdüm!"

"Bağırma bana!" diye bağırdım, asansörün içerisinde sadece ikimiz varken düğmeye basmadığımız için aynı katta duruyordu. Uzanıp gideceğimiz katın düğmesine bastım ve hareket etmesini sağladım.

"Sen bağırıyorsun!" dedi Karan. O da benim hormonlarımdan çok fazla etkileniyordu. Mesela geçen ben kusarken o da benimle birlikte kusmuştu. Kocam da hamile olabilir miydi?

"Asıl sen bağırıyorsun!"

"Susalım." dedi bana doğru yaklaştığında yüzümü avuçladı. Alnını alnıma yasladığında gözlerini kapattı. "Susalım..." derken sesi daha kısık çıkıyordu. "Bebeklerimiz etkilenmesin." Nefesi tenime dökülürken beni iyice kendine doğru çekti. Çenemden tutup kaldırırken burunlarımız birbirine değiyordu. "Boş gereksiz kavgamız yüzünden canları sıkılmasın. Bir daha bebeklerimizin yanında kavga etmeyelim."

"Etmeyelim." dedim sıcak bir şekilde. Bana dokunmasıyla bütün sinirim bir anda çekilmişti. Açık olan gözlerimle onun ifadesini izlerken dudaklarım kenara kıvrılmıştı. "Edeceğim zaman Mert'e falan veririm taşır Karan! Olur mu?" dediğimde şu an kavga ettiğimiz için hamile halimle bile kavga etmek istemiyordu.

"Seni susturayım ben en iyisi..." dediğinde dudaklarını dudaklarıma bastırdığında yüzümdeki elleri belime doğru inmişti. Yoğun bir sıcaklık dudaklarından bana aktığında dillerimiz çok geçmeden birbirini bulmuştu. Alt dudağımı kendine hapsettiğinde, beni yoğun bir tutkuyla öpüyordu.

Nefes nefese geriye çekildiğimizde dudaklarımda yer edinen gülümseme daha çok genişlemişti. "Anlamadım ben bir daha sustursana." derken Karan'ın elaları koyulaşmaya başlamıştı. Sırtım asansörün duvarına değerken üzerime iyice eğilmişti. Dudaklarımız tekrar buluşurken dişinin arasına alt dudağımı alıp hafifçe ısırdı.

"Isırma Karan!" dediğimde, acı içerisinde inlemiştim. Karan verdiği acıyı geçirmek için beni tekrar öpmeye başlamıştı.

"Hayır ne zaman beni fark edersiniz diye duruyorum ama sesimi çıkarmasam beni fark edeceğiniz yok!" dedi yabancı bir ses. Bu ses Zahir'den başkasına ait değildi. Karan'ı hızlıca ittiğimde elimin tersiyle ıslak dudaklarımı sildim.

"Zahir?" dedi Karan, şaşkınlıkla. "Senin ne işin var?"

"Bilmem abi, katlar arası şirketin asansörünü kullanmam için bir yere falan mı başvurmam gerekiyordu?" dedi Zahir, onunda sinirleri tepesindeyken çok geçmeden atlamıştı.

"Lan madem asansörde biz varız niye biniyorsun!" dedi Karan, hiddetle. Bakışlarım yerdeyken Zahir'e öpüşürken yakalandığımız için aşırı derece utanç duyuyordum.

"Aile şirketi diye geldik olana bak!" dedi Zahir, elindeki dosyalarla kendine hava yapıyordu. Kafanı iki yanına salladı. "Aile diye bir şey kalmamış." derken dilini damağına vurup onaylamayan sesler çıkartıyordu. "Yazık yazık."

"Kes sesini Zahir." dedi Karan, siniri tam geçmişti ki tekrardan gün yüzüne çıkmıştı. "Git Kris'e bak, çıkışını verdirin. Öğlen ki toplantı da onu görmeyeceğim."

Karan elimden tutup beni asansörden ışık hızıyla indirirken, "Bu Zahir'le Elfida bizi sürekli basmak zorunda mı?" diye sordum. Sürekli olarak Elfida'ya yakalanıyorduk. Elfida'nın olmadığı zamanlar ise Zahir'e yakalanıyorduk.

"Al birini vur ötekine." dedi Karan. Benim odama girip kapıyı açtığında geçmem için bekledi. İçeriye girdiğimde tozlu raflar burnuma dolarken içerisi oldukça havasızdı. Benden sonra odayı kimse kullanmamıştı.

"Neden benim odama geldik?" diye sorduğumda ileriye gidip pencereleri kumandasıyla açtım ve içeriye hava dolmasını sağladım.

"Kimse gelmeyecektir buraya." dedi Karan, yorgun bir sesle. "Benim odam yol gelen hanı olduğu için patavatsız çok. Biraz kafamı dinleyeceğim arada kullanıyorum odanı Marin hanım sorun mu vardı?"

Uzun üçlü koltuğa geçip oturduğumda ayaklarımı kendime çekip rahat bir pozisyon aldım. "Sana hâlâ sinirliyim." dedim, kızgınlıkla.

"Alırım ben senin sinirini." dediğinde koltuğun arkasından gelip kollarını boynuna doladı. Yanağımdan beni öperken dudakları boynuma doğru yol alıyordu.

"Karan!" dedim durması için.

"Ne Marin ne?" dedi Karan, benim aksime sıcak bir tavırla. Arkamdan geçip yanıma geldiğinde boynundaki kıravatını tamamen çözdü. "Kıskanıyorum kızım seni." derken bakışlarını bakışlarıma taşıdı. "Var mı bundan ötesi? Dua etsin iki üç dayakla kurtuldu.''

Ceketini çıkarttığında koltuğun üstüne attı. "Benim sevgim, benim sevgilim birinin ağzına laf olamaz. O ağzı kırarım. Sen diller de değil, benim gönlümdesin. Benim gönlümdeysen bir başkasının dilinde olamazsın. Dilimden düşsen kalbimden düşer misin hiç?"

''Asma suratını hemen.'' dediğinde yanağımı avuçlayıp sıcaklığını hissettirdi. ''Gıdıklayayım mı illa seni onu mu istiyorsun? Hem arabadayken gıdıklayacağımı söylemiştim.''

"Beni boş ver," dediğimde kollarımı ona doladım. "Karan dün gece uyumadan zaten sushi arayacağım diye, biraz uyusan sevgilim?" diye sorduğumda ona yalvaran bakışlar atıyordum. Yorgun olduğunun farkındaydım ve sadece fiziksel anlamda da değildi. "Seni böyle görünce kendimi çok kötü hissediyorum. Bak uykusuzluktan sinir bozukluğu yaşıyorsun şiddete eğilimlisin."

"Bunun lafını bile yapma Marin," diye konuştuğunda üzerime doğru eğildi. Sırtım koltukla buluşurken başımın altında çevik bir hareketle yastık yerleştirmişti. "Birkaç saat uykusuz kalmışım çok mu? Sen çoğu gece rahatsız olup uyanıyorsun ben uykuma devam ediyorum. Sancıların oluyor ikide bir tuvalete kalkıyorsun. İstediğin pozisyonda uyuyamıyorsun iyice hareketlerin kısıtlandı. Uyuduğun en fazla dört beş saat, o da zorla, yarım uykuyla. Bir gece mi sana ayırdım, sen iste her gece uykusuz kalırım."

"Ama o kadar aldın yiyemedim bile." diye mırıldanırken yüzüm iyice düşmüştü.

"Yeme, getirdim diye zorunda değildin." derken dudaklarını çeneme bastırdı ve küçük küçük buseler kondurdu. "Ben zaten yemeyeceğini biliyordum. Senin damak zevkine uygun değildi. Canın çekmiş aldım. Bir daha lafını bile etme. Ben her dakika canın bir şey istiyor mu acaba diye düşünürken eğer benden gizlerken gerçekten sana çok kızarım bebeğim. Senden ben yedi hafta ayrı kaldım, benden yedi kere sushi işte yedisini de yeme. Hakkındır güzel karım."

Gözlerimin dolduğunu hissederken derin bir nefes alıp verdim. Bakışlarımı ondan kaçırıp kirpiklerimi indirdiğimde, "Uyu biraz o zaman." diye fısıldadım. "Kırma beni, öğlen toplantın varmış ben de katılırım sana destek olurum. O zamana kadar dinlenirsin hem."

"Beraber uyuyacaksak olur." dedi Karan, istekle. Kafamı salladığımda onunla şimdi uyuyacağımı belirttim.

"Benim uykum yok ama senin uyuman için uyurum." dediğimde boynumdaki kollarımı iyice sarıp göğsüme yatmasını sağladım. Uzandığım koltuk çok geniş değildi. Karan neredeyse üstümde duruyordu. Şakağına dudaklarımı bastırdığımda, "Koca bebeğim benim." diye fısıldadım.

Karan göğsümden aşağıya inip kafasını karnıma koyarken uzun koltukta biraz daha kenara çekildi. Dudaklarını iki kere karnıma bastırırken bebeklerime iyi uykular öpücüğü vermişti. "Babası bebekleriyle uyusun," derken Karan'ın saçlarına ellerimi yerleştirip okşamaya başladım. "Dinlensin." dediğim sırada Karan gözlerini kapatmış uyku haline geçmişti. Kolları karnıma iyice sardığında sıcak nefesi karnımı oradan bebeklerimizi ısıtıyordu. "Onlar için çok çabaladığını görüyorum Karan, iyi ki benim kocamsın."

Saniyeler dakikaları kovalamış neredeyse bir saat kadar olmuştu. Karan benim odamda koltuğun üzerine karnıma sarılı bir halde uyurken kesintisiz bir şekilde uyumuştu. Derinde aldığı nefeslerle daha uykusunun olduğu belli olurken tuvaletimin gelmesiyle aynı pozisyonda durmak beni zorluyordu. Kendimi bu şekilde ne kadar tutmuştum bilmiyordum ama en sonda dayanamayacağımı anlamıştım. Onu da uyandırmak istemiyordum çünkü daha uykusu vardı. Hiç kaldırmasam iki gün uyurdu.

"Marin..." dedi fısıltılı bir sesle. Dudağını boynuma bastırmıştı. Boğuk bir sesle konuşurken geriye doğru çekildi. Elini karnıma yerleştirip baskı uyguladı. "Bebeğimin bebekleri."

"Söyle aşkım."

"Güzelim ben seni çok özledim." dediğinde bunun ne anlamda dediğini anlamıştım. Bakışları bir anda karnıma düştüğünde sesi daha yüksek çıkarak, "Sizi de çok özledim." dedi bebeklerime doğru. Gülümseme neden olurken onlar alınmasın diye bana ne derse onlara da diyordu.

Bakışlarını bana kaldırınca, "Bir şey diyeceğim bunlar bizi duyuyor mu?" diye sordu kısık bir sesle.

"Duyuyorlar bence." dedim, kendimden emin bir şekilde. "Masal okurken tekmeliyorlar, duymasalar hiç tepki vermezlerdi."

"Deniz." diye seslendi Karan. Sesi öyle büyülü çıkmıştı ki, çocuklarımızın adı dudağına çok yakışıyordu. Artık hep isimleriyle hitap ediyordu. Karnımda minik tekmeler hissederken duvarlara çarpan minik ayaklar vardı. Karan'ın eli de karnımda gezerken o da minik tekmeleri hissetmişti. "Duyuyorlarmış."

"Neden ki?" diye sorduğumda bunu bir anda niye sorduğunu anlamamıştım.

"Söylemeyeyim şimdi." dedi Karan. Ondaki bu değişim gözlerimi dolduruyordu.

"Karan!" dedim, merakla. "Ne diyecektin?"

"Deniz'im," dedi Karan, tekrar bir tekme hissederken bu sefer, "Okyanus'um." diye seslendi. Okyanus ikizine göre daha sessizdi. Tepkisizdi, bunu fırtına öncesi sessizlik diyordumz Doğunca kesin Okyanus çok hareketli, Deniz çok durgun bir çocuk olacaktı. "Kulaklarınızı kapatın iki dakika annenize bir şey diyeceğim." dedi Karan, eğlenir gibi. "Kapattınız mı?" diye sorduktan sonra, "Deniz?" dedi yüksek bir sesle. Bebeklerim babalarıyla o kadar iyi anlaşıyorlardı ki, daha doğmadan babalarının sözlerini dinliyorlardı. Karnımda tek bir tekme hissetmezken harelerim irileşmişti. "Tamam kapatmışlar." dedi Karan, emin bir şekilde.

"Pes!" dedim şaşkınlıkla. "Daha doğmadan babacı oldu bunlar!"

"Benim canım tatlı istedi." dedi Karan, bir anda. Hareleri yoğunlaşırken yutkunmasıyla adem elması sertçe hareket etmişti. Karnımdaki parmakları kalçama doğru ıstıraplı bir tınıyla yol alıyordu.

"Sen tatlı sevmezsin."

"Evet," dedi Karan, yüzüme daha çok yaklaştığında nefesi tenime dökülüyordu. "Yediğim tek tatlı sensin." Burnunu burnuma sürttüğünde hafifçe geriye çekilip ucundan öpmüştü. "Seni istiyorum." dediğinde açık bir şekilde konuştu. Beni özlediğini bakışlarından rahatlıkla görebiliyordum. "Nasıl hissediyorsun kendini?" diye sorduğunda sesi yumuşak çıkmıştı. "Seni yesem biraz sorun olur mu bebeğim?"

"Hoşuma bile gider, Karan Milan." diye tutkuyla mırıldandığımda ben sanırım ondan daha çok istiyordum. "Seni ne kadar çok istediğimi biliyorsun." dedim, elimi saçlarına yerleştirdiğimde ensesinde parmaklarım dolaştı. "Bir şey olacak diye yapmayan sensin." derken bakışlarım dudaklarına düşmüştü. Uzanıp dudağına öpücükler bırakırken Karan kendini bana daha çok bastırmıştı. "Eve geçebiliriz sevgilim. Doktor sorun olmayacağını söylemişti."

"Ev mi?" dedi, dehşet verici bir ifadeyle. "Oraya kadar dayanabileceğimi sanmıyorum."

"Ofiste mi Karan?" diye sordum, hayret verici bir ifade takındığımda onun gibi davranmıştım.

"Daha önce hiç yapmamışız gibi..." diye muzip bir ifadeyle mırıldanırken dudakları kenara kıvrılmıştı.

"Hatırlayamadım ben." derken ciddi durmaya çalıştım. "Hafızam silindi galiba." dedim çenesine dudaklarımı bastırıp boynuna doğru ilerledim. Kulağına doğru fısıldayıp, "Hatırlatsana nasıldı..." dedim arsızca. Karan'ın bedeni kaskatı kasılmıştı.

"Sen," dediğinde Karan, tekrar yutkunmuştu. "Ne fena bir şeysin Marin." Parmakları iyice aşağıya indiğinde üzerimdeki elbisemin etek ucuna varmıştı. Çıplak tenimde parmakları gezerken basenimi avucunun arasına alıp sıktı. "Zaten yine çok güzel giyinmişsin." dedi yoğun bir duyguyla. "Patronunu çıldırtmak mı istiyorsun?"

"Patronum hep çıldırıyor." dedim emin bir ifadeyle. "Bir şey yapmama gerek bile yok."

"Patronunu çok kızdırdın ama." derken üzerimden kalmıştı. Sırtını koltuğa yasladığında onunla beraber ben de kalktım. Elleri bel oyuntumu bulurken beni tutup kendine doğru çekti. Eteğim yukarıya doğru sıyrıldığında kucağına geçip oturmuştum.

"Nasıl kızdırmışım?" diye sordum. Elleri kalçamda gezerken elbisemin altından çıplak tenime sızmıştı. Tırnağını tenime sürerken sıcaklığı tenimi ısıtıyordu. Alt bölgemde ağrı belirirken ona iştahla baktım. Bedenim onu istiyordu. Kollarımı boynuna dolayıp yüzlerimi yakın mesafeye getirdim. "Belgelerin fotoğrafını atacağım diye yoksa yanlışlıkla kendi fotoğrafımı mı atmışım?"

"Bunu yapmıştın gerçekten de!" dedi Karan, kızgınlıkla. Bunu çok önceden yapmıştım. Hiç düşünmeden, Karan'a karşı büyük bir koz vardı elimde. Bendim! Kendimi kullanmıştım.

"Evet..." diye mırıldanırken ona pişmanmışım gibi baktım. "Yaptıklarım için pişman değilim."

"Senin yüzünden o zaman ihaleyi kaybetmiştim." dediğinde boynuma öpücükler konduruyor ara ara ısırıyordu.

"Evet sen kaybettin," dedim, kısık bir sesle. Tenimin altındaki sertliği işleri daha zorlaştırıyordu. Elim pantolonuna gittiğinde parmaklarım kemerini bulmuştu. "Ben kazandım. Kaybetmen için kendimi kullandığım için özür dilemeyeceğim." Tırnağımı pantolonun üzerinden bastırdığımda Karan'ın gözleri iyice kararmıştı. "Bunu yine yapacağıma emin olabilirsin Karan."

"Bana öyle fotoğraflar atacaksan yanımda doktor da bulundurayım o zaman. Sadece ihaleyi kaybetmeyeceğim kendimi de kaybediyorum çünkü." derken dudakları kenara kıvrılmıştı. Kemerini çözüp fermuarını indirirken ikimizde azap çekiyor gibiydik. Karan saçlarımı geriye itip üzerimdeki elbisemin askılarını indirmeye çalıştı. Dar olduğu için zorlanırken şirkette olduğumuz için yırtamayacaktı. İçinde kalmıştı büyük ihtimalle. "Kucağımdan hiç inmiyorsun bakıyorum."

"Neden ineyim ki?" diye sordum. "Dünyanın en rahat yeri."  Kalçamı hareket ettirdiğimde nefesi sıklaşmıştı. Kaskatı olmuş haldeyken onun hiç sabrı kalmamıştı. Direkt benimle birlikte olacak haldeydi hiç dayanma gücü kalmamıştı. "Sana en yakın olduğum yer." dediğimde üzerindeki gömleğinin düğmelerini açmaya başladım. "En sevdiğim yerdeyim."

"Hımmm..." diye hoşnut bir ses çıkartırken dudaklarımız buluşmuştu. Parmaklarını yanaklarıma getirip beni susuz kalmış gibi öperken tekrardan koltuğa yaslamıştı. Üzerime iyice çöktüğünde bacaklarımı iki yanıma açıp onu ortama almıştım.

Kapının tıklanmasından sonra, "Yenge?" diye ses içeriye devrildiğinde ikimizde aniden öyle kalmıştık. Kapının kulpu aşağıya indiğinde aniden bakışlarımız birbirine dönmüştü.

"Siktir Zahir!" diye hırladığında Karan, bakışlarını yarı çıplak olan bedenimden çekemiyordu. "Kapat üstünü!"

"Girme içeriye Zahir." diye seslenirken Zahir istese de kapıyı açamamıştı çünkü ben kilitlemiştim. "Lan iki dakika rahat bırakmıyorsunuz! Kendi şirketimde bile rahat yok!"

"Abi toplantı başladı seni bekliyoruz!" dedi Zahir, kapının arkasından telaşla konuştu. Onu takım elbise içerisinde görmeye henüz alışamamıştım. "Bütün şirkette seni sonra yengemin geldiği aklıma gelince burada olacağını düşündüm doğru düşünmüşüm!"

"Zahir toplantıya daha bir saat var!" diye bağırdı Karan, açtığım gömleğinin düğmelerini sinirle kapatırken küfür mırıldanıyordu. Bakışları kolundaki saate düştü.

"Hayır, dediğin saate ayarladım işte. Bir saat sonra oldu çoktan." dedi Zahir. "Herkes geldi, bütün kurul seni bekliyoruz." Kısa bir sessizlik olduktan sonra duvara sert bir tekme atılmıştı. "Lan Mert!" diye bağırmıştı Zahir. "Amına koyayım ya! Kandırdı beni!"

İkimizde üstümüzü düzelttiğimizde saçlarımı da düzeltmiş koltuktan kalkmıştım. Karan da kalktığında önden ilerleyip kapıyı açtı. Üzerine ceketini giyerken Zahir'i öldürecekmiş gibi bakıyordu.

"Abi vallahi benim suçum yok Mert bana Karan saati değiştirdi şu saatte olacakmış dedi o dediği için o saate başlattım!" dedi Zahir, hayıflanarak. Ağlamak üzereydi. Mert meğersem bana çok insaflı davranıyormuş. "O var ya gününü istemede görecek bak bakayım Zühre'yi veriyor muyum ona! Bana yaptıklarının hepsini yaşamadan bizden ona kız mız yok!"

"Lan yürü git şuradan!" dedi Karan, Zahir'den daha çok ağlayacak gibiydi çünkü yarım kalmıştı. Bakışlarım alt bedenine düşerken belirgin olan erkekliği anca soğuk duşla kendine gelirdi. "İptal et hemen!"

"Yapamam." dedi Zahir. Tek çare olarak abisinden yardım dileniyordu. "Sunumu başlattım bile, herkesi nasıl göndereyim abi! Erken başlasın bu seferlik, gel hemen ha bir saat sonra ha şimdi."

"Seni de Mert'i de çıktığınız yere sokmazsam ne olayım!" dedi Karan, hiddetle. Mert'i gördüğü yerde döveceği aşikardı. Zahir önden ilerlerken aramıza mesafe koymuştu. Karan arkasına dönüp bakışları beni buldu.

"Gece?" diye sorduğunda geceye kadar dayanayacağından emin değildim. "Bu gece de uykusuz kalabilirim hiç sorun değil."

"Gece..." diye fısıldadığımda onu onayladım.

"Gel toplantıya geçelim." dediğinde kafamı sallayıp odadan çıkarken Zahir'in arkasından çok geçmeden toplantı alanına geçmiştik.

"Kusura bakmayın." dedi Karan, alev saçan gözleri Mert'i odağına almıştı. Gözleriyle bile öldürecek kıvamdaydı. "Toplantı saatinde değişiklik olmuş. Stajyerimiz henüz yeni yeni öğreniyor. Bu tür aksaklıklar olur. İşi böyle böyle öğrenecek." Çalışanlar olumlu sesler çıkardığında ters bir şey söyleyen olmamıştı.

"Senin Zahir'e kızman gerekiyordu!" dedi Mert, ben ortalarında solumda Mert, sağımda Karan varken bana rağmen Karan Mert'e sert bir tekme atmıştı.

"Zaten hepsi senin başının altından çıkıyor kes sesini!" diye hırladı Karan. Ses tonunu alçak tutmakta zorlanıyordu. "Ne zaman bir stajyere kızdım da Zahir'e kızacağım? Herkese nasıl davranırsam ona da aynısını yaparım kimseye ne fazla ne eksik davranırım. İşten soğumaları değil işi sevmeleri lazım."

"İki eğlenelim dedik olana bak." diye homurdandı Mert. Dua etsin günün ikinci dayağını yemediğine Kris en azından kurtulmuştu ama Mert'i kimse kurtaramazdı.

"Kalk sen anlat benim anlatasım yok canım sıkkın zaten." dediğinde Karan, gözlerini kapatmış eliyle yüzünü sıvazlamıştı.

"Kabak yine bana patladı!" dedi Mert, çok geçmeden eline evrakları alıp ayağa kalktığında sunum tahtasının önüne geçti.

Neredeyse uyku haline büründüğünde ayağımdaki ayakkabılar beni zorlamaya başlamıştı. Ayaklarım gün içerisinde şişip duruyor ödem topluyordu. Sağ tarafıma dönüp sunuma odaklanırken parmaklarımı oynattım. Karan rahatsızlığımı fark etmiş olacak ki not alırken arada bana bakıyordu. Elime telefonu alıp uykumun açılması için biraz oynadım. Sonrasında mesajlar kısmına girip Karan'a mesaj attım.

Odama geçiyorum, ayaklarım şişti.

Odanda tek başına sıkılırsın, bacaklarını bana uzat.

Toplantıdayız!

Uzat Marin, masanın altına mı bakacaklar?

Ya bakan olursa?
Bak zaten asansörde Zahir'e yakalandık! 
Az kalsın odamda da yakalanıyorduk!

Bakanın sonra cenaze namazına katılırım.
Uzat sen.

Sandalyemi biraz geriye çektiğimde hafif sağa döndürdüm. Bacağımı kaldırıp ayaklarımı Karan'ın bacaklarının üstüne koyduğumda masanın altından kendine doğru çekti. Parmakları ayak bileğimi bulurken ayakkabılarımı yavaşça hareketle çıkardı. Bir yandan dikkatle sunumu dinliyor bir yandan çıkardığı ayakkabılarımı yere bırakıyordu. Sıcak iri parmakları ayaklarımda gezip bileklerime doğru çıkarken elindeki şifayı tenime akıtıyordu. Ne kadar süre bana masaj yaptı bilmiyordum ama neredeyse uyuklamaya başlamıştım.

"Toplantı bitmiştir." diyen Zahir'i duyarken aniden gözlerimi açıp sıçramıştım. "Katılımlarınız için teşekkürler."

"Uykun mu geldi üç tanem?" dedi Karan, sıcak bir sesle. Ayaklarım tamamen rahatlamıştı. Bana tekrardan ayakkabılarımı giydirirken yardımcı oluyordu.

"Sen masaj yapınca uyuşuyorum hemen." dediğimde uyku bilincinden sıyrılmıştım hızlıca. "Gitti şimdi." Ayakkabılarımı bana giydirdikten sonra herkes çıktığı için dizlerime öpücük kondurmuştu. Uzanıp onu öptüğümde minnet dolu bir ifadeyle baktım. Oturduğum yerden kalkıp toplantı odasından çıkmak üzereyken odanın kapısı aniden açılmıştı.

"Beni özlediniz mi?" dedi, sarı saçlarıyla neşeyle bize bakarken kollarını iki yanına açmıştı.

"Elfida!" dedim, yüzümdeki şaşkınlığım sesime de yansımıştı. "Ne işin var senin burada!"

Hızlıca yanıma gelip aramızdaki mesafeyi kapattığında kollarını sıkıca bana doladı. "Seni özledim," dedi Elfida tiz bir sesle. Onun sarılışına karşılık verirken sıkıca sarıldım. "Yeğenlerimi çok özledim." derken eğilip karnıma bir sürü öpücük kondurdu. "Son zamanları birlikte geçirelim istedim. Uzun süreliğine geldim. Uçaktan içer inmez Zühre'yle konuştum ama sizin şirkette olduğunuzu söyleyince direkt buraya geldim."

"İyi yapmışsın." dedim mutlulukla. "Çok sevindim güzel kardeşim iyi ki geldin." Gelmesine çok sevinmiştim. İstanbuldayken de çok görüşemedik. Onu baya özlemiştim. "Biz de Karan'la şirketten sonra alışverişe gidecektin o zaman bizimle gelirsin değil mi?"

"Evet gelirim!" dedi Elfida, heyecanla. "Onlara bir sürü şey almak istiyorum! Bir sürü kahve bardağı alacağım belki beraber lattle içemeyeceğiz ama olsun onlar kesin içer!" Beraber odadan çıktığımızda Karan arkamızdan geliyordu. Dışarıya çıkıp tekrar tekrar birbirimize sarılırken Karan'la sarılmışlardı. Elfida son gördüğümden çok daha mutlu gözüküyordu. Yüzü gerçekten gülüyordu ve iyi gözüküyordu. En son kötü bir haldeydi. Zahir'le arasındaki her neyse tamamen bitmişti.

"Yanındaki kim?" diye sorduğumda yabancı birisi Elfida'nın omzuna kolunu atmış kendine çekmişti.

"Mete," dedi Elfida. "Mete Rasan." derken yanındaki adamı tanıştırıyordu. Bakışlarını Mete'ye çevirdiğinde, "Sana bahsettiğim kız kardeşim bu. Marin Milan," dedi sıcak tavırla. Sonra Karan'ı işaret edip, "Bu da eşi Karan Milan." diye devam etti.

"Memnum oldum." dedi Mete, elini uzattığımda Mete ile tokalaşmıştım. Karan'la da tokalaştığında ortamda büyük bir sessizlik vardı. En azından ben de sessizlik vardı. Hiç yanında erkek arkadaşıyla geleceğini tahmin etmemiştim. "Ben de Elfida'nın erkek arkadaşıyım. Beraber geldik, uzun yıllardır Mardin'e gelmek istiyordum o gelince tek bırakmak istemedim."

"Ben de Zahir Milan," diye Zahir araya girdiğinde, hayal kırıklığıyla Elfida'ya bakıyordu. Mete ne olduğunu anlamazken onunla da tokalaşmıştı. Zahir tuttuğu eli kıracak şekilde sıktı. "Memnun olduğumu söyleyemeyeceğim."

"Hoş geldin Elfida." dedi Zahir, ela bakışları maviliğe döndüğünde kalbinin acısı yüzüne yansımıştı. "Bu kadar çabuk mu gerçekten?"

"Mete sevgilim." dedi Elfida, yanındaki adama doğru konuştu. "Sen araba da beni bekler misin? Beş dakikaya gelirim yanına."

"Sadece beş dakika." dedi Mete, sert bir tavırla. "Canını sıkacak bir şey yapma." dediğinde tuttuğu eli aynı şekilde sıkıp bıraktı. Aramızdan ayrılırken Zahir'le her an kavga edecek gibiydiler.

"Senin kadar sıkamam." dedi Zahir.

"Mete lütfen." dedi Elfida ikisinin arasına geçip köprü oldu. Mete geri dönmekten vazgeçip gittiğinde Zahir ve Elfida tek kalmıştı.

"Ortalık fena kızışacak gibi." dedi Karan, ikisinin arasındakilere heyecanla bakıyordu. Kocam da az da olsa kaos seviyordu.

"Patlamış mısır mı alsaydık Karan?" diye sordum. Tam çekirdek alıp izlemelikti. Mert'in burada olması gerekiyordu. Onun istediği olaylardı. Karan aniden bakışlarını bana çevirdiğinde bir anda aşerdiğimi düşünmüştü olmalıydı. "Hayır canım çekmedi sakın şirkete patlamış mısır makinesi falan kurdurma! Lafın gelişi söyledim."

"Zahir odaya geçin, bağırmadan konuşun ne konuşacaksınız." dedi Karan, toplantı odasını işaret ederken. "Şirkette olduğunuzu unutmayın."

İkisi içeriye geçtiğinde ne Karan ne de ben kapının önünden ayrılmamıştık. İkisi dakikalarca hareretle konuşurken bir anda sesleri yükselmişti. Karan çok geçmeden içeriye geçtiğinde Zahir deli olmuş halde volta atıyordu. Elfida ise köşeye geçmiş ağlamamak için zor duruyordu.

"Ne dedim ben iki dakika önce?" dedi Karan, kızgınlıkla. Kocam yıllık kızma kotasını bugün yeteri kadar doldurmuştu. "Niye bağırıyorsunuz siz!"

"Sevme Zahir beni, sevme." dedi Elfida, acı içerisinde. "Nefret et benden! Nefret et!" dye haykırırken ona bunu dedirtecek ne oldu diye düşünmüştüm. "Neden beni seviyorsun ki?"

"Kalbime söz geçiremiyorum Elfida." dedi Zahir, onunla aynı duyguları paylaşırken acı çekiyordu.

"Yapma," dedi Elfida. "Benden soğuman için daha ne yapabilirim? Olmuyor görmüyor musun?" Kafasını iki yanına salladı. "Birbirimiz için yaratılmadık." Üzüntü yüzünde yer edinen tek ifadeydi. "Üzgünüm,"

"Üzgün falan değilsin!" dedi Zahir, öfkeyle. "Benimle oynadın ve bana umut verdin!" diye bağırdığında, Elfida'nın açık olarak ona bir şey demediğini biliyordum. Bu durumda umutlanan Zahir olmuştu. "Ne için he, ne için?"

"Seni sevmek için kendimi çok zorladım ama fazlası gelmiyor. Seni sevmiyorum." dedi Elfida, kelimelerinden yalan akıyordu. "Daha fazla uzatmanın bir anlamı yok, olmuyoruz. Bizden olmaz." dediğinden yüz ifadesini bozup ciddi durmaya çalıştı. "Mete'yi seviyorum."

"Yeterince zaman mı geçirmedik?" diye sordu Zahir, tutunacak bir dal arıyordu. Tam karşısında durduğunda hüzünle ona baktı. "İstediğin zamansa veririm Elfida, yeter ki silip atma bizi."

"Seninle geçirdiğim her dakika hayatımın en güzel dakikalarıydı." dedi Elfida, itirafta bulunurken. "Tekrar olmayan, bir daha asla yaşamayacağım dakikalar." derken ona biraz daha yaklaşmıştı. "Her şey için teşekkür ederim."

"Anlamıyorum!" dedi Zahir, haykırıyordu adeta. "Aklım almıyor ya!" derken histerik bir kahkaha attı. "Daha bir sene önce seni tanıdığımda çok farklı bir insandın, şimdi ne oldu da bu denli değiştin!"

"İnsanlar değişir, keşke herkes tanıdığımız gibi kalsa." dediğinde Elfida ona dokunmak istemiş Zahir ona dokunmasına izin vermeden geriye çekilmişti. Yüzünde tiksinti belirdi.

"Dokunma bana sakın!" dedi Zahir.

"İzin ver son kez sarılayım." dedi Elfida. Son kez derken üstüne bastıra bastıra konuşmuştu. Karan'la bakışlarımı birbirine dönerken ikimizinde kaşları çatılmıştı.

"Hayır," dedi Zahir, keskin bir dille. "Görmek istemiyorum seni." İğrenir gibi konuşuyordu. Elfida her ne istediyse olmuştu. Zahir ondan nefret ediyordu. "Sen beni bu kadar çabuk silerken, hiçbir şey olmamış gibi de sarılmana izin vermem." Ona son kez baktığında, "Sarıldığında ısıtacak kimsen olmasın, beni sarmayan kolların bir başkasını da asla ısıtmasın!" dedi ve odadan çıkıp kapıyı sertçe kapattı. Elfida onun arkasından sandalyeye geçip oturduğunda içli içli ağlamaya başladı.

"Bunlar ne arada bu kadar birbirine kinleşti?" diye sorduğumda niye her şeyi bu kadar kötüleştirdiklerini anlamamıştım.

"Bilmiyorum." dedi Karan. "Elfida'nın nesi var?" diye sorduğunda onunda aklında yatmayan bazı şeyler vardı. "Karışmak istemiyorum ikisi de yetişkin ama ona bu denli bakarken neden yalan söylüyor ki?"

"Sen de fark ettin değil mi?" diye sordum hızlıca. "Elfida sevmiyorum derken yalan söylüyor."

"Evet." diye onayladığında bakışlarımı Elfida'ya çevirdim.

"Elfida..." dedim, ona doğru adımlarken sesim buruk çıkmıştı. "Güzel sarışınım benim." dediğimde yüzüne düşen saçlarını geriye doğru ittim. "Neden ağlıyorsun? İstediğin bu değil miydi? Senden nefret etmesini istiyordun ediyor işte."

"Tamam Zahir'i çok severim." derken onu rahatlatmak adına saçlarını geriye iterken omzuna dökülen saçlarına odaklandım. "Onun yeri ayrı ben de, senin yerin ayrı." Hıçkırıklarla ağlarken ne yapacağımı bilememiştim. "Sen benim olmayan kız kardeşimsin. Hep senin yanında olacağım ama sorun her neyse bana söylemelisin ki seni savunabileyim. Dışarıdan gördüğüm kadarıyla ikinizde fazlasıyla suçlusunuz."

"Ağlama hadi." derken kollarımı ona doladığımda saçlarını okşamaya çalıştım. "Bebeklerim teyzesinin ağladığını görmek istemiyorlar."

"Onları görür müyüm bilmiyorum." dedi umutsuz bir sesle. "Ama gördüğüm kadarıyla da beni ağlarken görmesinler." Geriye doğru çekildiğinde burnunu seslice çekti. "İstediğim olduğu için ağlıyorum." dediğinde bu sefer yalın bir sesle mırıldandı. "Sizinde gününüzü mahvettim. Çok özür dilerim. Ben otele geçeyim sonra yine görüşür müyüz?"

"Seni bu halde bırakmak istemiyorum. Hiç iyi gözükmüyorsun neyin var?" diye sorduğumda ondan ayılırken elimdeki sarı saçları silkeledim.

"Bir şeyim yok—" demeye kalmadan Elfida yine bayılırken onu son anda tutmuştum.

"Elfida yine ve yine bayıldı..." dediğimde odanın kapısı açılırken içeriye Mete girmişti. Telaşlı bir şekilde geldiğinde direkt olarak Elfida'ya bakıyordu.

"Elfida!" dedi endişe içerisinde, benden aldığında kendi kucağına çekip yüzüne hafifçe vurdu. "Neyi diretiyorsun anlamıyorum! Son günlerini iyi geçirmen gerekirken şu kendine yaptığı eziyete bak!"

Mete'nin bakışları bana döndüğünde, ona soran gözlerle baktım. "Son günleri derken?" diye sorduğumda, odanın kapısı tekrar açılmıştı.

"Ona kalsa ölünce haberiniz olacak ama artık söyleyeceğim." dedi Mete, kararlılıkla. Ona devam etmesi için bakarken Karan yanıma gelmişti.

"Elfida bir senedir beyin tümörüyle savaşıyor. Tabii hiçbirinizin haberi yok, kimsenin haberinin olmasını istemedi. Ben sevgilisi değilim, baba tarafından kuzeniyim. Beni de şu sevdiği kıvırcık oğlandan kendinden nefret ettirmek için yanında getirdi. Seninle de bilerek çok fazla konuşmuyor Marin, çünkü kendinden uzak tutarsa onu kolayca unutacağını düşünüyor. Diğer türlü hep onu ararmışsın, o yüzden hep soğuk davranıyordu. Tedavilere ne yazık ki yanıt vermiyor. Üzgünüm böyle öğrenmenizi istemezdim ama Elfida günden güne ölüyor, çok az ömrü kaldı. Yapabileceğimiz hiçbir şey yok." dedi Mete, tek nefeste.

"Şa...ka." dedim şaşkınlıkla. Kelimeler dudaklarımdan zorlukla çıktı. "Kamera nerede el sallayalım! Bu da mı Mert'in şakası? Zaten Elfida'yla Mert birleşirse anca böyle bir iğrenç şaka yapabilirdi!"

Mete kafasını iki yanına salladı. "Keşke şaka olsa ama değil. Söylediğim gibi beyin tümörü var ve üçüncü evre tümör. En azından son günlerini mutlulukla geçirsin. Çok az ömrü kaldı." dediğinde beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Hiç şaka yapar gibi bir hali yoktu.

"Çok az ömrümü kaldı derken? Elfida ölüyor mu? Bu yüzden mi beni kendinden uzaklaştırıyordu?" dedi Zahir, gözleri dolu doluyken dudakları titriyordu. Benim arkadaşım ölüyor muydu?

Bölüm sonu.

Continue Reading

You'll Also Like

16K 1.8K 20
Sorun değildi. Belki de sorundu ama önemli olan bu değil. Aslında bakarsanız hiçbir şey önemli değil. Önemli olabilecek her şeyi silip yok edeli, duy...
214K 18.3K 30
Katil ve Maktül dizisinde Hun Karacalı rolüne hayat veren Selim Akyazı'ya dizinin senaristinin kızı Masal Okur'un yazmasıyla hikaye başlar. 🎥 Selim:...
8K 1K 28
Rhosin diyarı sonsuz baharın eşlik ettiği büyünün canlılara miras kaldığı gerçek üstü bir dünyadır. On büyük şeytanın zulmünden kurtulduğundan beri d...
16.3K 1.1K 12
"Bana âşıksın." dedi kıkırdayarak. "Ölüm olsan bile sadece beni öldürebilirsin, ben de seni. İkimiz birbirimizi." Yarım bir nefes verdim. "Âşığım dem...