DÜŞLER AĞIDI

By zanegzo

22.7M 1.4M 2M

𝚃𝚊𝚖𝚊𝚖𝚕𝚊𝚗𝚍ı. ❝Bir düş, bin ağıt.❞ Marin Alakan çok küçük yaşlardayken doğduğu topraklardan ayrılmak... More

DÜŞLER AĞIDI
Bilgilendirme
GİRİŞ
☾ BÖLÜM 1 ☽
☾ BÖLÜM 2 ☽
☾ BÖLÜM 3 ☽
☾ BÖLÜM 4 ☽
☾ BÖLÜM 5 ☽
☾ BÖLÜM 6 ☽
☾ BÖLÜM 7 ☽
☾ BÖLÜM 8 ☽
☾ BÖLÜM 9 ☽
☾ BÖLÜM 10 ☽
☾ BÖLÜM 11 ☽
☾ BÖLÜM 12 ☽
☾ BÖLÜM 13 ☽
☾ BÖLÜM 14 ☽
☾ BÖLÜM 15 ☽
☾ BÖLÜM 16 ☽
☾ BÖLÜM 17 ☽
☾ BÖLÜM 18 ☽
☾ BÖLÜM 19 ☽
☾ BÖLÜM 20 ☽
☾ BÖLÜM 21 ☽
☾ BÖLÜM 22 ☽
☾ BÖLÜM 23 ☽
☾ BÖLÜM 24 ☽
☾ BÖLÜM 25 ☽
☾ BÖLÜM 26 ☽
☾ BÖLÜM 27 ☽
☾ BÖLÜM 28 ☽
☾ BÖLÜM 29 ☽
☾ BÖLÜM 30 ☽
☾ BÖLÜM 31 ☽
☾ BÖLÜM 32 ☽
☾ BÖLÜM 33 ☽
☾ BÖLÜM 34 ☽
☾ BÖLÜM 35 ☽
☾ BÖLÜM 36 ☽
☾ BÖLÜM 37 ☽
☾ BÖLÜM 38 ☽
☾ BÖLÜM 39 ☽
☾ BÖLÜM 40 ☽
☾ BÖLÜM 41 ☽
☾ BÖLÜM 42 ☽
☾ BÖLÜM 43 ☽
☾ BÖLÜM 44 ☽
☾ BÖLÜM 45 ☽
☾ BÖLÜM 46 ☽
☾ BÖLÜM 47 ☽
☾ BÖLÜM 48 ☽
☾ BÖLÜM 49 ☽
☾ BÖLÜM 50 ☽
☾ BÖLÜM 51 ☽
☾ BÖLÜM 52 ☽
☾ BÖLÜM 53 ☽
☾ BÖLÜM 54 ☽
☾ BÖLÜM 55 ☽
☾ BÖLÜM 56 ☽
☾ BÖLÜM 57 ☽
☾ BÖLÜM 58 ☽
☾ BÖLÜM 59 ☽
☾ BÖLÜM 60 ☽
☾ BÖLÜM 62 ☽
☾ BÖLÜM 63 ☽
☾ BÖLÜM 64 ☽
☾ BÖLÜM 65 ☽
☾ BÖLÜM 66 ☽
☾ BÖLÜM 67 ☽
☾ BÖLÜM 68 ☽
☾ BÖLÜM 69 ☽
☾ BÖLÜM 70 ☽
☾ BÖLÜM 71 ☽
☾ BÖLÜM 72 ☽
☾ BÖLÜM 73 ☽
☾ BÖLÜM 74 ☽
☾ BÖLÜM 75 ☽
☾ BÖLÜM 76 ☽
☾ BÖLÜM 77 ☽
☾ BÖLÜM 78 ☽
☾ BÖLÜM 79 ☽
☾ BÖLÜM 80 ☽
☾ BÖLÜM 81 ☽
☾ BÖLÜM 82 ☽
☾ BÖLÜM 83 ☽
☾ BÖLÜM 84 ☽
☾ BÖLÜM 85 ☽
☾ BÖLÜM 86 ☽
☾ BÖLÜM 87 ☽
☾ BÖLÜM 88 ☽
☾ BÖLÜM 89 ☽
☾ BÖLÜM 90 ☽
☾ BÖLÜM 91 ☽
☾ BÖLÜM 92 ☽
☾ BÖLÜM 93 ☽
☾ BÖLÜM 94 ☽
☾ BÖLÜM 95 ☽ ☾ FİNAL ☽
YILDÖNÜMÜ ÖZEL BÖLÜM

☾ BÖLÜM 61 ☽

177K 11.5K 14.7K
By zanegzo

61. BÖLÜM
DEMİR

"Marin!" dedi Demir, yanıma geldiğinde beni kollarının arasına aldı. "Beni unutacağını hiç düşünmemiştim, çiçeğim."

"Gerçekten sensin Demir!"

Kollarımız ayrıldığında bir adım geriye çekildim. Onu baştan aşağıya süzdüğümde en son gördüğüm halinden baya değişmişti. Yolda görsem tanımaz, yanından geçip giderdim büyük ihtimalle. Vücudundaki kas oranını arttırmış, saç tarzını değiştirmişti. Koyu kumral saçları üç numara, asker tıraşı kıvamındaydı. Kasları tişörtünün altından patlayacak gibi duruyordu. Demir yakışıklıydı ve görüşmediğimiz süre boyunca yakışıklılığına yakışıklılık katmıştı.

"Çiçeğim demesen bilemeyecektim ne olmuş sana böyle?" diye sorduğumda, onu süzmekten kendimi alamıyordum.

Gözündeki siyah camlı gözlüğünü çıkardığında, "Değişmişim değil mi?" dedi Demir kendini gösterdi. Elini kısacık diken diken olan saçlarının üzerinde gezdirdi.

"Çok değişmişsin." dedim, yüzümde gülümseyen bir ifadeyle. Koyu yeşil gözleri gözlerimde durdu. "Koca adam olmuşsun. En son gördüğümde pısırığın tekiydin şimdi..."

"Baya yakışıklı adam oldum, az önce gelene kadar on kız bayıldı yolda. Zor kaldırdım yerden." dedi Demir, iki dakikadan fazla egosuz konuşamazken hemen kendini belli etmişti.

"Yürüyen ego!" diye söylendiğimde sevinçten dudaklarım birbirine kavuşmuyordu. "Karakterinde az gelişme yaşasaydı keşke."

"Gel kız buraya!" dedi Demir. Beni kendine çektiğinde kucaklayıp havaya kaldırdı. Etrafında bir tur attığında kollarım boynuna dolayıp düşmemeye çalıştım. "Çiçeğim benim çok özlemişim seni."

"Kızım kaç kilosun sen ya, belimi ağrıttın!"

"Kasları boşuna yaptığın belli oluyor." derken pazularına yavaşça vurdum. Hissettiğim sertlikle hiçte boşuna yapmadığı belli oluyordu. Kas yığını olmuştu.

"Sakın bana beni öldürecek gibi bakan adamın kocan olduğunu söyleme!" diye kulağıma fısıldar bir şekilde konuştu. Yutkunuşum boğazımda kalırken soğuk bir ter ensemden belime doğru aktı. Zaman, mekan kavramın Demir'i görmemle birlikte kaybolurken kendimi yıllar öncesinde hissetmekten geri alamamıştım.

Yutkundum. "Yüzünü göremiyorum ama tarif ettiğin şekildeyse o kesinlikle Karan Milan'dır." dedim aynı sessizlikle mırıldandım.

"Beni öldürür mü?" dedi Demir, soğuk bir sesle konuştu. Beni saran kollarının arasında kucağında yirmi kişinin önünde durduğum yüzüme tokat gibi çarpmıştı. Etraftaki ölüm sessizliği birazdan kılınacak olan cenaze namazının habercisi gibiydi.

"Öldürmemesi için yalvarabilirim." diye mırıldandım. "İndir beni hemen herkesin içinde olduğumuzu unutmuşum."

Demir beni kaldırdığının aksine yavaşça yere geri bıraktığında ayaklarımı zemine bastım. Üzerimde sıyrılan elbisemi aşağıya çekiştirdiğimde Demir hafifçe öksürmüş bakışlarını benden çekmişti. Önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım, Demir ile birbirimize baktığımızda bakışlarımız konuşmuştu. Demir omuzumun gerisini işaret ettiğinde dönüp dönmemek konusunda kararsız kalmıştım.

Karan'ın sinirle soluyan nefesi ensemi yakıyordu.

"Marin?" dedi Karan, sesinde tehlikenin tınısı vardı. Adımı söylemekten çok sorar gibi konuştum. Hayırdır der gibiydi. Ne oluyoruz der gibiydi. Bittin sen der gibiydi. ''Kim bu adam?

Derince bir soluk aldığımda genişleyen göğüs kafesimle birlikte yavaşça arkama döndüm. Harelerine damlayan koyuluğu gördüğümde ikinci kere yutkundum. Bakışlarının hedefi ben değilken direkt olarak Demir'e bakıyordu.

"Demir... bu eşim Karan," diye mırıldandığımda Demir'e Karan'ı işaret ettim. "Karan bu da Demir. Derya teyzemin oğlu oluyor biz beraber büyüdük, kendisi kuzenim."

"Memnun oldum, Karan." dedi Demir, bir adım attığında elini centilmen bir tavırla uzattı. "Demir Yıldırım, ben.'' diye devam ettiğinde bir elini omzuma atıp beni kendine yasladı. ''Buraya adım attığımdan beri adını çok duydum Karan ağa, kuzenimin eşiyle tanışabildim sonunda.''

Karan ona uzatılan ele cevapsız kalacak gibi duruyordu. Bakışlarını Demir'in eline çevirdiğinde çenesi daha çok kasılmıştı. Kaşlarını çatıp daha fazla cevapsız kalmazken elini kelimenin tam anlamıyla sıktı. Bakışlarımı Demir'e çevirdiğimde çenesini sıkmıştı. Elinin boğumları neredeyse beyazlamıştı.

Karan birkaç adım attığında Demir'in yüzüne doğru eğildi. "Demir Yıldırım, demek. Hoş geldin.'' derken sesindeki soğukluk beni bile üşütecek cinstendi.

''Göründüğünden daha sertmiş.'' dedi sadece benim duyabileceğim bir tonda konuştu. ''Kaslarımı boşuna yapmamışım o zaman, çabucak yere seremeyecek beni. Eniştemizle biraz oynayalım bakalım.''

Demir'e irileşen gözlerle baktığımda kafamı iki yanıma olumsuz anlamda salladım. Demir yeri geldiğinde dünyanın en gıcık, en sinir bozucu insanı olabiliyordu. Bu yönünü Karan'a göstermemeliydi çünkü Karan'ın en tahammülü olmadığı bütün şeyler Demir'e yüklenmiş gibiydi.

"Al," dediğinde Karan aynı sertlikte konuşurken elindeki telefonu Demir'e doğru kelimenin tam anlamıyla fırlattı. Demir son anda kucağına çarpan telefonu düşmeden eliyle yakaladığında bakışlarını ona kaldırdı. "Madem çok ısrar ettin fotoğrafımızı çek bakalım."

Karan beni bileğimden tutup biraz ötemizde olan kalabalığa doğru nazik olmayan bir tavırla götürdü. Siniri azalmamış olacak ki alev topuna dönen bakışlarını bana değdirmiyordu.

"Eveeet." dedi Demir, keyifli çıkan sesi avlunun içerisinde yankılandığında bedenimle birlikte bakışlarımı da ona çevirdim. Elindeki telefonu kaldırıp bize doğrulttuğunda sandalyeye geçip oturdum. "Mervan enişte sen biraz gül." dedi Demir, profesyonel fotoğrafçı edasıyla direktif vermeye başlamıştı.

"Anne sende saçını geriye at, dik dur biraz." derken kıkırdamadan edememiştim.

"Ufaklık, sen iki üç adım öne gel gözükmüyorsun." diye devam etmesiyle bu seferki hedefi Uygar olurken Uygar durduğu yerden yanıma doğru geldi.

"Ben bu güzelliğin yanında durabilir miyim?" diye sordu Uygar. Yanaklarını sıkmamak için kendimi zor tutarken dişlerim gıcırdamıştı. "Biz yan yana olalım Marin."

"İyi hadi dur bakalım, baya yakıştın oraya." dedi Demir, bakışları Karan'ın olduğu tarafa bakarken onun bu olaya sinirlenmesi onu sevindirmişti.

''Fotoğrafçı sanki herifteki hareketlere bak.'' dedi Karan, homurdandığında fotoğrafımızda tek suratı asık olan kişinin kim olduğu belliydi.

''Karan, sessiz olur musun?'' dedim fotoğrafta en mutlu kişinin ben olacağı belliyken gülmekten dudaklarım birbirine kavuşmuyordu. Çenem ağrımıştı o derece. "Hele bir o fotoğrafta sinirli dur, doğru çıkana kadar kimseyi kaldırmam buradan!"

Duruşumu düzelttiğim sırada Demir'in konuşmasıyla hareketlerimi kestim. "Çiçeğim senin hiçbir şey yapmana gerek yok çok güzel çıkıyorsun." dedi Demir alay dolu bir sesle konuştu.

"Çiçeğim mi dedi lan o?" diye Karan'ın hırladığını işitirken olduğum yerde aniden kafamı ona kaldırdım.

''Ne çiçeği?'' dedim, duymamış gibi davranmayı tercih etmiştim. "Sana öyle gelmiştir!"

"Çekiyorum." dedi Demir, kendi duruşunu da ayarladığında fotoğrafı çekmeden önce son kez konuştu. "Peynir deyin..."

"Peyniiir." diye hep bir ağızdan aynı ses çıkarken sadece bir kişi farklı kelime söylemişti.

"Puşt." dedi Karan Milan.

''Ne dedin ne dedin?'' derken sinirle ona döndüm. Kaşlarımı çattığımda Karan'a inanamayan bir halde baktım. Yanlış duymamıştım puşt demişti. Ağzından hiç düşürmediği tek kelime! "Puşt mu dedin sen! Benim kuzenime hem de?"

''Ne puştu?" dedi Karan sertçe. "Sana öyle gelmiştir.'' dediğinde beni az önceki lafımla çok geçmeden vurmuştu.

''Ay kötü çıktıysam tekrar çeker misin Demir abi?'' dedi Elfida. Saçlarını diğer tarafa attığında büyük ihtimalle hangi açının iyi olduğunu hesaplayıp ona göre fotoğrafta karar kılacaktı.

''Elfida aynı bıraktığım gibisin.'' dedi Demir. Herkes bir tarafa dağıldığında fotoğraf faslı tahmin ettiğimden çok kısa sürmüştü. Sandalyeler masanın etrafına tekrar dizilmeye başlamıştı. Demir adımlarını bana doğru attığında yanıma gelip durdu. Telefonu Karan'ın ona yaptığı gibi o da aynı tavırda fırlattığında altta kalmayacağını belli etmişti.

''Bende çiçeğimle fotoğraf çekileceğim.'' diye konuştuğunda oturduğum yerde elimden tutup beni kaldırdı.

''Çiçeğin?'' dedi Karan sorarcasına. Bakışlarındaki öfke bir demiri eritebilecek seviyedeydi. Masaya bırakmış olduğum Uygar'ın bana aldığı çiçeği Karan eline aldı ve çok geçmeden Demir'e tutuşturdu. ''Al, çiçek. Çekil fotoğrafını.''

''Gel güzelim otur sen, ayakta durma.'' dedi Karan, Demir'in beni kaldırdığı yere tekrar oturttu. Yanıma geçip oturduğunda elimi kendi eline kenetlemişti. Ona inanamayan bir halde bakarken bu yaptığına anlam verememiştim. Bu denli kıskanamazdı herhalde.

Yanımdaki diğer sandalyeyi işaret ettiğimde Demir'e doğru konuştum. "Otur hadi çekilelim fotoğraf." derken Karan'ın ellerimi saran elini yavaşça benden ayırdım. ''Karan'ın tavrını yanlış anlama, sabah ameliyattan çıktığım için yorulmamı istemiyor sadece.'' diye durumu düzeltmeye çalıştığımda kuzenim olan adamı kıskanmasına gerek yoktu.

Demir güler bir halde diğer yanımdaki boş sandalyeye oturduğunda kendi telefonunu çıkarmış fotoğraf çekilmeye dalmıştık. Karan sessiz kalıp bir şey demeden bizi izlediğinde gözlerindeki öfke bir an olsun azalmamıştı.

''Kıvırcık biraz kes saçlarını güzelliğini kapatıyor.'' dedi Demir. Karan ve Mert hariç hepimiz gençler olarak fotoğraf çekildiğimizde Zühre'nin fotoğrafa sığmayan kabarık olan saçlarına laf atmıştı.

''Kıvırcık deme ona.'' diyen Mert olduğunda ortamdaki herkesin bakışı ona dönmüştü. ''Sevmiyor öyle denilmesini o yüzden dedim.''

Daha çok ona kıvırcık sadece ben diyebilirim demek istemiş gibiydi. Demir'den nefret eden sayısı birken iki olmuştu. Top niyetine Karan ve Mert arasına alıp oynamasa iyi olacaktı.

''Abisi hanginiz ikinizde kötü bakıyorsunuz da.'' dedi Demir. Ortamda bir tek eğlenen kendisiyken yüzünde gülümseme eksik olmuyordu. İkisi derken Mert ve Karan'dan bahsediyordu. Yaptığı imayı bir tek ben anlamış olamazdım!

''Bu ikizi.'' derken Zahir'i işaret ettim. ''Bu da abisi.'' diye devam ettiğimde Karan'ı gösterdim.

''Diğeri?'' diye sorduğunda bana yaklaşıp kısık bir sesle konuştu. Mert'ten bahsediyordu.

''Hiçbir şeyi.'' dedik onu yanıtlarken.

''Bence her şeyi.'' dedi Demir bilmiş bir tavırla.

''O kadar mı belli oluyor?'' dediğimde hayretler içerisinde ona baktım. ''Ben nasıl fark etmem ya! Geleli birkaç saat oldu hemen nasıl anladın?''

''Erkeğiz kızım biz, sizinle farklı kafadayız kendi cinsimin kafasında neler dönüyor anlayabiliyorum çiçeğim.''

Çiçeğim konusunda Demir'i uyarsam iyi olacaktı. Uyarmak ve uyarmamak bütün mesele buydu. Demir bana hep çiçeğim diye hitap ediyordu. Telefonunda bile öyle kayıtlıydım. Lâkin kocamda çok geçmeden geçen haftalarda çiçeğimi soldurdular diye ağladığından beri içimde derin bir yaraydı bu çiçek mevzusu. Demir'e söylememesini istesem onun kırılma ihtimali vardı, bunu istediğim için inadına söyleme ihtimali de vardı. Demir'di bu asla ne yapacağını kestiremiyordum.

"Hadi Marin," dedi Karan yüksek sesle, oturduğu yerden ayağa kalktığında bütün dikkati üzerine çevrildi. "Uykun gelmiş gibi. Baya yorgun gözüküyorsun. İlaçlarını alıp uyuman gerekiyor. Doktorun dinlenmen gerektiğini söylemişti."

Bunu neden saatler öncesinde, ben rezil olmakla karşı karşıya kalmışken yapmamıştı da şimdi yapıyordu? Üstelik herkesin içinde bağıra bağıra konuşmasıyla herkesin duyduğundan emin olmuştu. Böylelikle ona karşı çıkamazdım çünkü karşımda şu an bütün masa vardı.

Herkes bana şefkatle bakmaya başlamıştı.

"Evet evet yenge, bizde kalkalım bu gece bu kadar yeter." dedi Mert. Şu an tarafını belli ettiğinde Karan'ın yanındaki yerini almıştı. Artık yengesinin gülü değildin Mert! "Uygar'ın da uykusu geldi zaten. Senin gibi ayakta uyuyor."

"Güzellik, ben gidiyorum." dedi Uygar küçük adımlarla yanıma gelmişti. "Öpücük yok mu?"

"Uygarcığım," dediğimde uzanıp yanağından öptüm. "Yine gel tamam mı? Abini bekleme, sen gelmek istediğin zaman söyle ben seni gider alırım."

"Oluuur." dedi Uygar sevinçle. Yanımda duran Demir'e döndü. "Ben büyüyünce senin gibi olacağım. Karan ağayı bir tek bu kocaman kaslarla yenebilirim."

"Gel sana kas olmadan da Karan ağayı nasıl yeneceğini öğreteyim, öğrenmek ister misin?" diye sordu Demir. Uygar heyecanlı bir şekilde kafasını salladı. Demir, Uygar'a yaklaşıp kulağına kimsenin duyamayacağı tonda bir şeyler söyledi.

Uygar geriye çekildiğinde yüzünde beliren gülümsemeyle kafasını salladı. "Ben büyüyünce kesinlikle senin gibi olacağım!"

Uygar'ı kendime çevirdiğimde gözlerinin içine baktım. "Demir abin ne dedi sana Uygar?"

"Olmaz!" dedi Uygar bir anda. "Sır söylemem!"

"Bana da mı söylemezsin?" dediğimde alt dudağımı büzdüm.

"Üzgünüm güzellik!" dedi ve abisine döndü. "Hadi abi hemen eve gidelim uyuyup büyümem lazım!"

"Haftasonu sizi bize bekliyoruz Milan aşireti. Bu sefer siz bize misafir olun. Demir ve Derya bir süre daha burada kalacaklar onlar gitmeden tekrar görüşelim." dedi babam. Demir bir ay kadar Mardin'de teyzemle birlikte Alakan konağında kalacaktı.

"Her akşam bize gelirsin artık Marin." dedi Demir. "Sen gelmezsen ben gelirim Barzan bey amcam kapımız her zaman açık dedi bakarsın birkaç gün senin konağında kalırım ha ne dersin?"

"Başımın üstüne, kalmak istersen her zaman kapım açık sana." dedim sıcak bir sesle. Bakışlarımı Karan'a çevirdiğimde elinden tuttum ve hafifçe sıktım. "Değil mi Karan ağa?"

"Öyle." dedi Karan dişlerinin arasında zorlukla konuştu. Daha çok asla buna izin vermem demek istemiş gibiydi.

Dakikalar sonra herkesle vedalaşmış odamıza doğru çıkıyorduk. Karan önden ben arkasından ilerlerken aynı sükunetini korumaya devam ediyordu. Odanın içine girdiğimizde Karan giyinme odasına geçmişti. Peşinden bende ilerlediğimde üzerimi değiştirmeye başladım.

"Karan bana Demir'i kıskandığını söyleme."

Gömleğinin düğmelerini açmak üzereyken bakışlarını bana kaldırdı. Yüzündeki ifadeyi anlamazken onu incelemeye devam ettim.

"Bunu sana nasıl anlatırım bilmiyorum Marin." dedi ve bedenini tamamen bana çevirdi. "Bazen keşke kendini benim gözümden görebilsen diyorum." derken aramızdaki mesafeyi sıfırlamıştı. Başını yana eğdirdiğinde boynumdaki saçlarımı geriye itti. "Saçın tenine dokunuyor ya, saçını bile kıskanasım geliyor sırf sana benden daha yakın diye. Bu öyle bir şey ki, denizin içerisinde olsak bile aramızdan tek bir damlanın geçmesine izin vermeyecek kadar sana yakın olasım geliyor. Benden başka kimse görmesin istiyorum ama bir o kadar görsünler çünkü bu kadın tamamen ait... bana ait olduğunu görsünler istiyorum. Demiştin ya seni alıp içime saklayasım geliyor aynen öyle Marin."

Gözlerimin içine baktı.

"Şimdi sen söyle, seni nasıl kıskanmam?"

"Karan..." diye fısıldadım. "Bak, Demir benim Mahir abimden daha çok gördüğüm bir insan. Bana abimden daha yakın, babamın yokluğunda baba olmuş, abimin yokluğunda abi olmuş adam. Demir'in mizacı gereği davranışları sana yanlış gelebilir ama kıskanmanı gerektirecek hiçbir durum yok. Daha burada olacaklar, senin kıl olduğun çok hareketi var ama Demir o, benim kuzenim. Kuzenimden daha öte, bunu sakın unutma o yüzden ona karşı her ne yapacaksan yapmadan önce iki kere düşün."

Ona şu an Bejna ile olan bütün meseleyi tekrar tekrar anlatıp başını şişirebilirdim. Üstelik Bejna ile onun hiçbir akrabalığı bile yoktu ki Demir ile Bejna asla aynı kefeye bile koyulamazdı. Bejna'yı öne sürmeyecek onunla ilgili tek kelime etmeden adını bile ağzımı almayacaktım. Ben eski olan her şeyi hastaneden nefes alıyor bir şekilde çıktığımdan beri arkamda bırakmıştım.

"Ben eskiyi hastanede bırakıp çıktım. Hiçbir şeyi şimdikiyle karşılaştırmayacağım. O yüzden senden tek istediğim onu bunu şunu değil beni kıracak hiçbir şey yapmaman. Beni kırmayacağını biliyorum sevgilim."

''Demir'in kafasını kırarım.'' dedi Karan. ''Ama seni kırmam. Kıramam.''

"Hadi uyuyalım o zaman..."

Üstlerimizi değiştirdikten sonra yavaşça yatağa geçtik. Beni kollarının arasına aldığında, "Evine tekrar hoş geldin güzel karım. Senin olmadığın yer, ev değildi. Şimdi ise evimdeyim," dedi Karan. Burnunu burnuma sürttü. "Sana sahip olduğum için çok şanslıyım."

Uzanıp boynuna dudaklarımı bastırdım. "Özledin mi karını?"

"Çok özledim." Belimdeki eli geceliğimin altından içeriye sızdı. "Hasretinden nasıl yandığımı bilsen keşke." Bana beklentiyle baktığında yalansan esnedim.

"Uykumun gelmesi kötü oldu..." dedim ve gözlerimi tamamen kapattım. "Şansına küs şımarık patron ağa bozuntusu!"

"Bunun acısını alacağım günlerde gelecek Marin..."

Bölüm sonu.

Continue Reading

You'll Also Like

79.6K 3.8K 23
Ben Ahu Yılmaz, pardon Ahu Seveceğin. Garip bir soyadı olduğu konusunda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum. Tabii genlerim aldığım dedeciğim de benim gi...
388 246 10
"Emin misin güzelim? Bunu yapmak istiyor musun?" "Ya şimdi ya hiç Mehmet, ya şimdi ya hiç..." •••••••••• Şiddet ve argo içerir. Yetişkin içeriktir. G...
19.3M 1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
222K 10.7K 36
"Kabuk bağlayan yaranı her kaşıyışında canın aynı şekilde yanar , acıyı kanatırsın. Bir zaman sonra tekrar kabuk bağlar yaran.. Konu gönül yarası olu...