DÜŞLER AĞIDI

Od zanegzo

22.7M 1.4M 2M

𝚃𝚊𝚖𝚊𝚖𝚕𝚊𝚗𝚍ı. ❝Bir düş, bin ağıt.❞ Marin Alakan çok küçük yaşlardayken doğduğu topraklardan ayrılmak... Viac

DÜŞLER AĞIDI
Bilgilendirme
GİRİŞ
☾ BÖLÜM 1 ☽
☾ BÖLÜM 2 ☽
☾ BÖLÜM 3 ☽
☾ BÖLÜM 4 ☽
☾ BÖLÜM 5 ☽
☾ BÖLÜM 6 ☽
☾ BÖLÜM 7 ☽
☾ BÖLÜM 8 ☽
☾ BÖLÜM 9 ☽
☾ BÖLÜM 10 ☽
☾ BÖLÜM 11 ☽
☾ BÖLÜM 12 ☽
☾ BÖLÜM 13 ☽
☾ BÖLÜM 14 ☽
☾ BÖLÜM 15 ☽
☾ BÖLÜM 16 ☽
☾ BÖLÜM 17 ☽
☾ BÖLÜM 18 ☽
☾ BÖLÜM 19 ☽
☾ BÖLÜM 20 ☽
☾ BÖLÜM 21 ☽
☾ BÖLÜM 22 ☽
☾ BÖLÜM 23 ☽
☾ BÖLÜM 24 ☽
☾ BÖLÜM 25 ☽
☾ BÖLÜM 26 ☽
☾ BÖLÜM 27 ☽
☾ BÖLÜM 28 ☽
☾ BÖLÜM 29 ☽
☾ BÖLÜM 30 ☽
☾ BÖLÜM 31 ☽
☾ BÖLÜM 32 ☽
☾ BÖLÜM 33 ☽
☾ BÖLÜM 34 ☽
☾ BÖLÜM 35 ☽
☾ BÖLÜM 36 ☽
☾ BÖLÜM 37 ☽
☾ BÖLÜM 39 ☽
☾ BÖLÜM 40 ☽
☾ BÖLÜM 41 ☽
☾ BÖLÜM 42 ☽
☾ BÖLÜM 43 ☽
☾ BÖLÜM 44 ☽
☾ BÖLÜM 45 ☽
☾ BÖLÜM 46 ☽
☾ BÖLÜM 47 ☽
☾ BÖLÜM 48 ☽
☾ BÖLÜM 49 ☽
☾ BÖLÜM 50 ☽
☾ BÖLÜM 51 ☽
☾ BÖLÜM 52 ☽
☾ BÖLÜM 53 ☽
☾ BÖLÜM 54 ☽
☾ BÖLÜM 55 ☽
☾ BÖLÜM 56 ☽
☾ BÖLÜM 57 ☽
☾ BÖLÜM 58 ☽
☾ BÖLÜM 59 ☽
☾ BÖLÜM 60 ☽
☾ BÖLÜM 61 ☽
☾ BÖLÜM 62 ☽
☾ BÖLÜM 63 ☽
☾ BÖLÜM 64 ☽
☾ BÖLÜM 65 ☽
☾ BÖLÜM 66 ☽
☾ BÖLÜM 67 ☽
☾ BÖLÜM 68 ☽
☾ BÖLÜM 69 ☽
☾ BÖLÜM 70 ☽
☾ BÖLÜM 71 ☽
☾ BÖLÜM 72 ☽
☾ BÖLÜM 73 ☽
☾ BÖLÜM 74 ☽
☾ BÖLÜM 75 ☽
☾ BÖLÜM 76 ☽
☾ BÖLÜM 77 ☽
☾ BÖLÜM 78 ☽
☾ BÖLÜM 79 ☽
☾ BÖLÜM 80 ☽
☾ BÖLÜM 81 ☽
☾ BÖLÜM 82 ☽
☾ BÖLÜM 83 ☽
☾ BÖLÜM 84 ☽
☾ BÖLÜM 85 ☽
☾ BÖLÜM 86 ☽
☾ BÖLÜM 87 ☽
☾ BÖLÜM 88 ☽
☾ BÖLÜM 89 ☽
☾ BÖLÜM 90 ☽
☾ BÖLÜM 91 ☽
☾ BÖLÜM 92 ☽
☾ BÖLÜM 93 ☽
☾ BÖLÜM 94 ☽
☾ BÖLÜM 95 ☽ ☾ FİNAL ☽
YILDÖNÜMÜ ÖZEL BÖLÜM

☾ BÖLÜM 38 ☽

183K 12.5K 10K
Od zanegzo

38. BÖLÜM
MİSAFİR

Cenk!

Karşımdaki adam Cenk'ten başka birisi değildi.

Uyanmak için çabaladım; açık olan gözlerimi tekrar tekrar açmaya çalıştığımda uyanık olduğuma inanmak istemiyordum. Kabus görmüyordum. Bu bir rüya değildi.

Asıl kabus şimdi başlıyordu.

Sarı saçlarıyla masmavi gözleriyle üzerinde alışık olmadığım belki de hayatımda ilk defa gördüğüm takım elbisesiyle karşımda dikilirken gözlerim gördüklerini algılayamıyordu. Bu işin peşini bırakmayacağını söyleyen adam buradaydı. Evlenip geldiğim konağın içerisine misafir olarak gelmişti. Ben kötü bir kabustaydım ve uyanamıyordum.

"Buralar biraz karışık geldi Barzan bey, anca bulabildik." dedi Cenk bakışlarını zoraki de olsa benden çektiğinde Barzan babama doğru konuştu.

Yanındaki bedene bakışlarım kaydığında onunda gözleri beni bulmuştu. Göksel. Cenk Akman'ın kız kardeşi Göksel. Abisi gibi olan mavi renkli gözleriyle bana hayretler içerisinde bakıyordu. Bir bana bir de yanımdaki kocama bakıyordu. Üçümüz birbirimize bakıyor gördüklerimize inanamıyorduk. Onlar buraya bilerek gelmişti, nereye geldiklerini kime geldiklerini biliyor gibiydiler. Her şeyden habersiz olan bendim. Ben ve kocam.

Hayatımı değiştiren gecede, doğum gününe zorla katıldığım arkadaşım Göksel de buradaydı. Cenk'in kız kardeşiydi. O gece her ne olduysa hiçbir şekilde peşimi bırakmıyordu. O gece kimi gördüysem peşimden sürüklemiştim. Ayağıma geçirilen pranga değildi o geceydi. Kurtulamıyordum!

"Sizi aldırayım dedim ama kendiniz gelmekte ısrar ettiniz." dedi Barzan baba.

"Çok bekletmedik değil mi?" dedi Göksel yüz ifadesini toparladığında ona merakla bakan masadaki gözlere sıcak bir gülümseme gönderdi.

"Bizde sofraya yeni oturmuştuk. Gelin hayde sofraya geçelim."

"Merhaba afiyet olsun herkese." dedi Cenk, efendi bir tavır takınıp herkesle göz göze geldiğinde ceketinden tutup sandalyeye yerleşti. Karan'ın tam çaprazına oturdu.

"Sizi tanıştırmaya bir türlü vakit bulamadım yoğunluktan denk gelemediniz. Bu benim oğlum Karan kendisi Mardin'in bilinen ve sayılan ağasıdır." dedi Barzan baba masadaki yerini alırken eliyle büyük oğlunu işaret etti.

Cenk'in ifadesinin anlamak o kadar zordu ki yüzüne yerleştirdiği maskeden ifadesini seçemiyordum. Cenk solak olduğu için sol elini uzattığında, "Memnun oldum Karan bey, ben Cenk Akman. Adınız çokça duyulmakta, gerek İstanbul'da gerek buralarda.'' dedi ılımlı bir sesle.

Bana Karan'ı anlatan ilk kişi oydu. O gece, yürek sızısından bahsetmişti.

Derin bir nefes alıp verdim. Nefesimi ne zamandır tutuyordum bilmiyorum. Kapıdan içeriye gireli sadece birkaç dakika olmuştu ve ben bu gecenin şimdiden bitmesi için yalvarabilirdim.

"Memnun oldum Cenk bey, hoş geldiniz." dedi Karan aynı ifadesizlikle uzatılan eli boş bırakmayıp sıkıca kavradı. Cenk'in bakışları Karan'ın eline dövmeli parmaklarının arasında parlayan alyansa düşmüştü.

''Yanımdaki hanımefendi Göksel asistanım olur." derken Cenk kız kardeşini asistanı olarak tanıtmasına anlam veremezken bozuntuya vermedim. Göksel kafasıyla selam verdiğinde Karan da aynı şekilde yanıt verdi.

Cenk'in delici mavi bakışları bana çevrildiğinde aradığını bulmuş gibi bakıyordu. Dudakları kenara kıvrıldı, samimilikten uzak bir tavrı vardı yüzünde. "Hanımefendi..." diye başladığında onun bakışlarının bende olduğunu fark eden Karan hızlıca konuştu.

"Eşim, Marin Milan." dedi Karan.

"Eşiniz demek... Sizinle tanışmakta şeref Marin hanım." dediğinde Cenk imali bakışları üzerimdeyken beni tanımıyormuş gibi davranıyordu. Neden böyle bir şey yapmıştı ki?

"Bunlarda sırasıyla kızım Zühre, oğlum Zahir....." Barzan baba masadaki kalabalığı tek tek anlatırken Göksel ve Cenk'i herkesle tanışıyordu. "Buranın yemeklerini umarım beğenirsiniz. De hayde afiyet olsun herkese soğutmadan yiyelim."

"Beğeneceğimize eminim." dedi Göksel.

Sıcak çorbalar servis yapılmaya başladığında havanın soğukluğundan mı yoksa yaşadığım olayın şaşkınlığından mı elim titremeye başlamıştı. Kaşığı sıkıca kavradım ve konağın yardımcı kızları bütün servisi bitirdiğinde ağır hareketlerle yemeğe odaklandım. İkisi de üniversiteden arkadaşımdı. Cenk bir sınıf üstümdü. Beni tanımıyormuş gibi davranmışlardı bu benim için iyi mi kötü mü onu bile kestiremiyordum.

Cenk beni korkutacak kadar takıntılı herifin tekiydi. Buraya kadar geldiğine göre bu işin peşini asla bırakmayacaktı. Karan'dan bu durumu gizlemiştim. Anlatacaktım ama anlatamamıştım. Sonrasında ise şu ana kadar tamamen unutmuştum çünkü Cenk'in hayatımdan tamamen çıkartabildiğimi sanmıştım.

Sadece sanmışım, onun hayatımdan çıkmaya niyeti yoktu.

"Eviniz çok hoşuma gitti. Böyle dizilerdeki gibi buradaki en büyük ev sizin gibi duruyor." Göksel etrafı dikkatlice izlerken her bir noktayı aklına kazıyor gibiydi. Ortamdaki sessizliği dağıtmak için ortaya attığı laf gibi duruyordu daha çok.

"Manzarasını görün bir de, burayı güzel yapan manzarasıdır." diyen Zühre sevecen tavrıyla konuştu.

"Görmek isteriz. Bir süre buradayız ne de olsa vaktimiz bol görmeden gitmeyiz." dedi Cenk bakışlarını üzerimde hissederken çorba tabağından kafamı kaldırmadım.

Karan Milan çorbasını bitirdiğinde sırtını sandalyesine yasladı ve rahat bir tavır takındığında odağına tabağını bitirmek üzere olan Cenk'i aldı.

"Bu aralar yoğun olduğum için konuyla pek ilgilenemedim Cenk bey, bize ait olan bir arsa için gelmişsiniz. Satın almakta çok ısrarcıymışsınız." derken Karan'ın çehresi çelik kadar sertti.

"Lütfen Cenk de, bey denmesinden haz etmiyorum." dedi Cenk iki genç adamın arasında soğukluk buz dağında yokken ısıtmak için samimiyetle konuştu.

Küçük kasedeki çorbayı işkence etmeyi bırakıp arkama yasladığımda bakışlarımı Cenk'e çevirdim. Onunda mavi bakışları beni bulurken dudaklarını araladı. "Burada bir saklı cennet varmış."

"Evet," dedi Göksel. "Saklı bir cennet."

"Yatırım için yer kovalıyordum. Arkadaşlarımdan güzel mirasın burada olduğunu haberini aldım. Gelip kendi gözlerimle görmek istedim." dedi gözleri meydan okuyor gibiydi. Neye kime bilmiyorum ama bakışlarındaki ifadeyi algılamamak imkansızdı.

"Görebildin mi peki?" diye sordu Karan.

"Evet." dedi Cenk.

"Nasıldı, miras olacak kadar güzel mi? Saklı olacak kadar cennet mi?"

"Gelmeye değecek kadar özel."

Yutkundum. Kalbimin hızlandığını hissederken kalbimi hızlandıran şey Cenk'in gözlerimin içine bakıp döktüğü kelimeler değildi. Karan Milan'ın yumruk yaptığı eliydi.

Onu hemen masadan kaldırıp her şeyi anlatmak istiyordum. Cenk'in eski bir arkadaşım olduğu, beni takıntılı bir hale getirdiğini aramızdaki hiçbir şeyi gizlemeden anlatmak istiyordum. Bir şekilde masadan kaldırmalı ona şimdi anlatmalıydım.

Cenk bir oyun oynuyordu. Bu apaçık ortadaydı.

"Sadece bunun için kalkıp gelmiş olamazsın Cenk." dedi Karan yüzündeki ifade hiç iyi değildi. Çok sert duruyordu ve ilk kez birine karşı bu şekilde durduğuna şahit oluyordum. "Asıl nedenini söyle."

"Çalıştığım şirketi temsilen buradayım. Alanı çok beğendim, yanlış ellere düşmeden almak istiyorum doğru değerlendirilirse şirketime getirisi çok olacak." dedi Cenk. Her kelimesinde bakışlarını benden ayıramazken gözlerimi ondan çektim aramızdaki bu bakışmayı sabırsızca izleyen Karan'a çevirdim.

"Alıcı çok, kendi arkadaşıma bile satmadım." derken Karan'ın bakışları sadece Cenk'in mavi gözlerindeydi. "Sana neden satalım Cenk?"

"Yapacağımız teklife hayır diyemeyeceğiniz için bize satacaksınız." Kendinden emin bir halde konuşuyordu Cenk. Özgüveni oldukça yüksek bir insandı. Sarışın olmasıyla yakışıklı bir adamdı. Gülüşüyle insanı kendine baktırabiliyordu, bunu kullanmaktan çekinen birisi değildi.

"Beni sorup soruşturan Cenk sensin değil mi? Neden araştırıyorsun beni?" dedi Karan Milan masanın ortasına bir bomba bıraktığında ben dahil herkesin bakışları aniden ona dönmüştü. Masada yoğun bir sessizlik olurken ilk kez sessizlikten sağır olacağımı sandım.

Cenk, Karan Milan'ı mı araştırıyordu? Daha neler...

Onu geçtim Karan'ın nasıl haberi olmuştu ki?

Gözlerimi Cenk'e çevirdiğimde yüzünde gördüğüm ifade beni daha fazlasıyla şaşırtmıştı. Bunu beklemediği belliydi, gafil avlanmıştı. Kumral teninin hafif bozardığına şahit oldum. Bakışları bir bana bir de Karan'a döndü.

"Ben..." dedi ve duraksadığında yutkundu. "Evet Karan bey araştırdım sizi. Arsa sizin adınıza kayıtlı gözüktüğü için kim olduğunuzu öğrenmek istedim."

Güzel toparlamıştı. Ben olsam inanırdım buna ama Karan hiç inanmış durmuyordu.

"Gelmeden önce beni arsa için araştırdığını varsayarsam, teklifine ihtiyacımız olmadığını görmüş olursun. Babam sadece bakılacak alanları azaltmak istiyor bu yüzdende elinden çıkartmaya kararlı. Yaşlandı ve gözü arkada kalmasını istemiyor. Neyse ki ben hala yaşıyorum ve satmayı düşünmüyorum." Karan emin bir şekilde konuştuktan sonra Barzan babam sessiz bir şekilde iki gencin sohbetini dinliyordu. Masada ikisinden başka kimse konuşmuyor, tabak çatal sesleri yok denecek kadar azdı.

''Buralara kadar boşuna zahmet etmişsiniz.'' diye ekledi Karan.

"A-ma ama neden?" dedi Cenk, istediğini alamayışıyla sendelerken girmeye çalıştığı sohbet başlamadan bitmiş gibiydi. Yemeğin henüz çok başındaydık ama herkes şimdiden doymuştu.

"Çabuk reddettiniz," diyerek araya girdi Göksel.

"Teklifi bile duymadınız Karan bey? Size sunacağımız teklif oldukça yüksek hayır diyemeyeceğinizi umuyordum. Mardin'de ki bütün arsaları satın alacak güçteki bir meblağdan bahsediyorum." Cenk üzerindeki siyah ceketin düğmesini açtığında terlemiş gözüküyordu. İstediği gibi ilerlemiyordu. Ne bekliyordu bilmiyordum ama planı doğru yolda değildi.

"O zaman neden Mardin'deki bütün arsaları satın alıp bizim arsayı rahat bırakmıyorsun Cenk?" diye sorduğunda Karan kaya gibi bir sesle konuştu. "Sana asıl nedeni söyle dedim onu bile söylemedin."

"Karan bey..." dedi Göksel abisinin çıkmaza girdiğini fark etmesiyle yüzüne yerleştirdiği sahte gülümsemesiyle olaya dahil oldu. "Şirketimizden bahsetmedik. Amerika merkezli Capital yatırım şirketleri Türkiye'nin her bölgesinden değerleri arsaları kendi bünyesine katıp alanları dünyaya açmak istiyor. Sizin arsanızda ısrarcı olmamızın nedeni saklı cennet olması. Her tarafı açık ulaşımı kolay insanların gözbebeği olabilir. Terk edilmiş, alanı kendimize katarsak Türkiye'nin ekonomisine de çok katkısı olacak. Turizm için çok uygun."

"Kimse saklı cennetini öylece elinden çıkarmaz Göksel Hanım."

"Haklısınız ama-" derken Göksel'in lafı Karan tarafından kesilmişti.

"Yemeğe devam edebiliriz. Yemek masasında iş konuşulmasını sevmem."

Karan soğuk bakışlarını ondan çektiğinde önündeki tabağına döndü. Tabağının biraz ötesinde duran beyaz tabağımı gördüğünde yüzümü odağına aldı. Hızla yükselen göğsüme sakin olmasını söylerken şu an en çok istediğim şey yok olmaktı. Aniden yer yarılsa ve içine girsem asla çıkmasam her şey yoluna girecekti sanki.

"Hiçbir şey yemedin sevgilim." dedi sıcak sesle yüzündeki sertliği ilgili bakışları bertaraf ederken gözlerim onu takip etti. Sesi kısık değildi Cenk'in bizi çok rahat duyduğuna emindim.

"Sen bunu seviyorsun," derken servis tabağına özenle dizilmiş sarmalardan alıp tabağıma bıraktığında masada olan herkesi bırakıp ona sıcak bir gülümseme yolladım. Altı yedi tane yaprak sarmasını tabağıma doldurduğunda, "Bu tabak bitecek." dedi Karan.

Oturduğum yerde dikleşip ona doğru yaklaştığımda sadece onun duyabileceği tonda konuştum. "Sonra ağırlaşmışsın Marin de!"

"Seni taşıyacak kadar kaslarım var, merak etme." Karan yavaşça göz kırptı.

Midemin bulandığı hissederken yaşadığım stres önce başıma sonra mideme vurmuş olmalıydı. Başımdaki keskin ağrıyla yemeğe odaklanmak oldukça zordu. Çatalımı kavrayıp tabağımdaki sarmadan aldığımda yavaşça yemeğe başladım.

Havadan sudan konuşulduktan sonra arada Karan'a kaçamak bakışlar atıyordum ama bana bakmıyordu. Cenk ters bir şey yapmadan ona her şeyi anlatmam lazımdı. Cenk'in bakışları benden ayrılmıyordu. Az önce dediklerini Karan umarım yanlış anlamamıştır.

Karan'ın elini tutup yavaşça sıktım. Bakışları bana düştüğünde hızlıca dudaklarımı araladım. "Yemeğini yediysen kalkabilir miyiz? Konuşmam gereken bir şeyler var."

Kaşlarını çattı aralanan dudaklarıyla tam bir şey demek üzereyken Cenk'in sesiyle bakışlarını ona çevirdi.

"Yemek için teşekkürler ellerinize sağlık."

"Çardağa geçelim çayımızı içerken şöyle erkek erkeğe bir konuşalım." dedi Barzan baba oturduğu sandalyeden kalktığında avlunun köşesinde duran çardağı işaret etti.

"Daha fazla rahatsızlık vermeyelim Barzan bey, kalkalım biz." dedi Cenk yüzünde sahte bir gülümseme vardı.

"Yav olur mu öyle şey, her şeyden önce tanrı misafirisiniz geçin hadi itiraz istemiyorum." dedi Barzan baba. Cenk sandalyeden kalktı. Barzan babam Göksel'in yanında durduğunda, "Hanım kızım sen de güzel gelinimin yanına geç etrafı gezdirsin sana." dedi.

Avuçlarımın arasında duran eli sıkı sıkıya tutarken kalp atışlarım hızlanmıştı. "Birazdan gelirim senin yanına konuşuruz olur mu?" dedi Karan fısıltı bir sesle kulağıma doğru konuştu. "Biraz daha masada durursak birileri yumruklarımın tadına bakacak. Sen mümkünse ortalıkta gözükme. Boşuna hazırlanmamışsın misafirimiz gözünü senden alamadı."

"Karan..."

"Kalk." dedi sert bir tavırla.

Ona irileşen gözlerle bakarken elimi hızlıca elinin arasından çektim ve bedenimi yasladığım sandalyeden hışımla kalktım. Cenk'in bakışlarını fark etmemek imkansızdı ve Karan Milan bu durumdan fazlasıyla rahatsız olmuştu.

Göksel'i yanıma alıp yemek masasından uzaklaşırken Cenk önde Karan arkasında yürüyor, çardağa doğru ilerliyorlardı. Çardağı görmeyecek taraflarda yürürken kendime sakin olmamı söyledim. Cenk konuşsaydı çoktan konuşurdu.

"Buralar çok güzelmiş Marin hanım." dedi Göksel dalga geçer gibi konuştuğunda ona öfkeye bürünen gözlerle baktım.

"Bana bak Göksel bırak şu asistan ayaklarını!" diye tısladım dişlerimin arasında. Sesimin tonuna dikkat ederken sinirlenmeden edememiştim. "Ne işiniz var burada?"

Adımlarımı durduğumda Göksel'in karşısına geçtim ve gözlerinin içine baktım. "Abin seni niye asistanı olarak tanıttı?"

"Abimin asistanıyım da ondan Marin!" dedi Göksel en az benim kadar sinirliyken oynadığı oyuna hızlıca son vermişti. "Evleniyorsun ve bize haber bile vermiyorsun! Bu kadar mıydı arkadaşlığımız? Evlendiğini sosyal medya hesabından mı görecektik?"

"Eşim sürpriz yapmak istemiş, düğün bana da sürpriz oldu. Kimseyi çağıramadım Göksel." Evet söylediklerim yalan değildi. Düğün bana da sürpriz olmuş çok yakınım dışında kimseyi davet edememiştim. İki gün içerisinde düğün olurken kimi davet etmekle uğraşabilirdim ki?

"Doğum günüme katıldığında bir sevgilin bile yoktu! Bu kadar kısa sürede nasıl birini buldunda evlendin anlamıyorum! Şimdi evlisin." derken Göksel bakışları parmaklarımda takılı olan yüzüklerdeydi.

"Bir sevgilim olsa bile bunu söylemeyeceğimi bilecek kadar tanımıyorsun beni Göksel." dedim kızgınlıkla. Göksel sadece okuldan arkadaşım çok yakın arkadaşım bile değildi. En yakın arkadaşım Elfida'yken ondan başka kimseyle bu kadar yakın değildim. Benim aşiret kızı olduğumu bilen kimse yoktu hayatımda. Mardinli olduğumu bile bilmiyorlardı.

"Neden beni tanımıyormuş gibi davrandınız?" diye sordum. Yaptıkları saçmalıktı! İlk karşılaştığımız an şoktan dolayı donup kalmasaydım onları karşılayıp tanıdığımı belli etmem gerekiyordu. İşler daha çıkılmaza girmişti.

"Apar topar şehri terk ettin tek bir şey demeden, bizi tamamen sildiğini düşündük."

"Madem öyle neden geldiniz?"

"Arsa için." derken sesi aksini iddia ediyordu.

"Hanımım çay getirmiştim size." dedi Havin avlunun kör noktasında dururken elindeki çay tepsisiyle yanımıza geldi.

"Teşekkür ederim Havin, elinize sağlık." deyip tepsiden bir bardak çayı alırken midem bulantım daha çok artmış gibi hissediyordum. Tir tir titriyordum ama bu olacaklardan mı yoksa giydiğim elbisenin açıklığından mıydı bilmiyordum.

"Teşekkürler."

"Hanımağam bunu da Karan ağam yolladı size üzerine örtsün üşümesin dedi." Havin'e şaşkınlıkla bakarken koluna atmış olduğu şalı işaret etti.

Kalın şala hazine bulmuş gibi sevinirken çayı kenara bıraktığımda Havin'in kolundan şalı aldım ve omuzlarıma örttüm. "Teşekkür ettiğimi iletirsen çok sevinirim Havin."

Havin uzaklaştıktan sonra Göksel'in memnun olmayan bakışlarını gördüğümde karşıma geçti. Beni baştan aşağıya uzun uzun süzdü.

"Gerçekten yeni hayatın bu mu?" dedi sesindeki ifade yüzüyle eş değerdi. "Prensesler gibi yetişen sen buraya mı layıksın?"

"Abine mi layıktım Göksel? Neye layık olup olmadığıma sen mi karar veriyorsun?"

"Abimin seni nasıl sevdiğini biliyorum tamam sen sevmiyor olabilirsin ama abim seni gerçekten seviyordu Marin emin ol sana çok güzel hayatlar yaşatabilirdi." dedi Göksel üzgün olduğu belli olurken bunları hala nasıl diyebiliyordu anlamıyorum. Abisinin yaptığı baskıya en çok o şahitti. Kesin olarak istemediğimi biliyordu. Abisini bu yüzden defalarca karşısına almıştı.

"Bilmediğim bir şey söyle Göksel! Neden geldiniz buraya? Arsayı falan boş ver şimdi niye geldiniz?" dedim masadaki konuşmalardan dolayı arsa için geldiklerine inanmıyordum. Arsa tamamen bahaneydi. Her şeyden habersiz kocam bile inanamamışken benim inanmam aptallık olurdu.

"İnanmayabilirsin ama gerçekten arsa için geldik. Çalıştığımız şirket bize arsayı buldu ve araştırdığımızda Karan Milan'a ait olduğunu gördük. Karan Milan'ı zaten tanıyorduk, ben seninle evlendiğini duyunca şaşırmadım değil hatta büyük bir şok yaşadım."

"Neden?"

"Neden mi? Siz ne alaka Marin? Evlendiğin adam Karan Milan farkında mısın sen?" dedi hayretler içerisinde mırıldandı. "Adama yürek sızısı diyorlar!"

Sinirim katlanarak artarken benim bilmediğim onların bildiğini ne olabilir diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Karan Jan Milan benim kocamdı, evlendiğim adamdı, mecburiyetimdi sonrasında seve seve evlilik teklifine evet dediğim adamdı. Bunlar dışında birisi olamazdı.

"Göksel hanım hazırsanız çıkalım mı?" diyen Cenk bize doğru gelmekteydi, korku içimde dalgalanmış beni defalarca kıyıya vurmuştu. Onunla karşı karşıya gelmek istemiyordum.

"Her neyse mutluluklar Marin, sadece benimle iletişimini koparmanı istemiyorum. Abimle konuşmamakta haklısın. Bunu asla çok görmüyorum ben de olsam ben de konuşmam, yüzüne bile bakmam. Ama seni seviyorum okul yıllarımız güzeldi bunun hatrına beni silmeni istemiyorum." Göksel yüzünde sıcak bir gülümseme varken kaskatı kesilen bedenime sıkıca sarılmış benden bir karşılık alamamıştı.

Cenk yanımıza geldiğinde, avlunun dış kapısına yakın duruyorduk. "Bizi biraz yalnız bırakır mısın Göksel?" dedi masadaki tavrından sıyrılmış, karşımda her zaman bildiğim Cenk vardı.

"Arabadayım ben abi." dedi Göksel dış kapıdan ilerlediğinde birkaç saniye sonra çıkmıştı.

"Marin hanım," dedi Cenk kardeşinden çok farklı bir yüze sahip değildi. Gözleri gördüklerine inanamıyor gibiydi. Mavi renge sahip gözleri bana kızgınlıkla bakıyordu üstelik hakkı olmadan.

"Cenk bey?" dedim soğuk bir sesle bizim olduğumuz taraf kör bir nokta olduğu için ona edeceğim iki çift lafı edip kocamın yanına koşar adımlarla gidecek her şeyi anlatacaktım.

"Gerçekten evlendiğine inanamıyorum Marin Alakan!"

"Milan!" dedim kaşlarımı çatıp sertçe mırıldandım. "Marin Milan."

"Seni en son gördüğüm gece mekanında o adamın nasıl tehlikeli biri olduğunu anlatmıştım. Seni aylar sonra gördüğümde ise aynı adamın kollarındasın. Üstelik onunla evlenmişsin, o zaman onu tanımadığına çok emindim halbuki." dedi Cenk.

Üzerime attığım şala daha çok sarındım ve kollarımı göğsümde birleştirdim. "Sen Karan Milan'ı nereden tanıyorsun Cenk? Gördüğüm kadarıyla o seni tanımıyor. Bana neden uzak dur diyorsun? O gece de demiştin! Niye kocamı araştırıyorsun?"

"Evlendiğin adamı hâlâ tanımıyorsun yani." dedi şaşkınlıkla. "Tam Marin'den beklenecek hareketler. Beni dinleseydin kiminle evleneceğini bilirdin. Tabii bu şehir bu konak... hepsi bir oyunun parçası değilse. Gerçek bir evlilik olduğunu düşünmüyorum. Söylesene apar topar buraya gelecek ve evlenecek ne oldu? Üstelik tanımadığın bir adamla!'' derken Cenk gözlerindeki tanınmışlıktan çok uzak bir ifade vardı. Zihni ona kesinlikle oyun oynuyordu. Takıntı ettiği biriyle kafasında bir senaryo kuruyordu. Buranın Mardin ve törelerin hala geçerli olduğundan bihaberdi sanırım.

"Ben seni ne zamandan beri dinliyorum Cenk? Hayatımdan çıkmanı yıllar önce söylemiştim! Ne yapıp ne yapmadığım neden hala senin umurunda? Seni arkadaş olarak bile istemediğimi daha kaç kere söylemem gerekiyor?" dedim kaya gibi sert bir tavırla. "Lütfen sorun çıkarmadan Mardin'i terk et Cenk. Beni karşına sakın alma. Artık içimde sana karşı saygı bile kalmadı."

"Ben zaten başka bir Marin görüyorum, benim aşık olduğum Marin değilsin. O benim korumamı bekler, her şeyini bana anlatır, onu sevip sahip çıkmamı isterdi." dedi Cenk.

Kafamı kabullenmeyen anlamda iki yanıma salladım. "Yaptığım her hareketi çok yanlış yorumlamışsın Cenk gerçekten çok üzgünüm. Ben hiçbir zaman sana karşı böyle birisi olmadım!" derken gözlerim bunu doğruluyordu. Aramızda hep bir mesafe vardı, ondan hiçbir beklentim olmamıştı. Gülüşüne gülmemiş, sevgisine saygıyla yaklaşmıştım.

Bana doğru bir adım attı. "Şimdilik gidiyorum ama senden gitmiyorum Marin bunu bil. Bu evlilik bütün bu olanlar bir yanlıştan ibaret olmalı. Yanlış bir adamla evlisin! O adamın gerçekten kim olduğunu bile bilmiyorsun senin gibi bir kızla nasıl evlenir anlamıyorum ama bütün içine sürüklendiğin her şeyin yanlış olduğunu kanıtlayacağım ve kanıtlamadan da hiçbir yere gitmiyorum!" dedi ısrarcı bir tavırla. Başıma daha çok bela olacaktı bu aşikardı.

''Kocam seni tanımıyor bile sen nereden tanıyorsun onu?''

''Sen kocanı tanıyor musun?''

''Elbette!'' diye tısladım dişlerimin arasında. Bunu bana sorması saçmalıktı. Karan Jan Milan'ın benim bilmediğim nasıl bir yönü olabilirdi ki? Kocam ağaydı! Şirketi vardı! Sahip olduğu mekanları vardı ona dair en ince ayrıntıyı bile biliyordum.

''Ma-''

"Ne var biliyor musun çok bile uzattık! Çık artık hayatımdan çık! Seni gerçekten hayatımda görmek istemiyorum Cenk Akman. Kocamın kim olduğu beni ilgilendirir. Benim ailemden uzak dur! Kardeşin Göksel ve sen bir daha girmemek üzere hayatımdan çıktınız. Konuşmamız bitti." dedim ve onun çıkmasını beklemeden demir kapıyı açıp çıkmasını işaret ettim. Dışarıda motoru çalışan araba duruyor onu bekliyordu.

"Marin!"

Karan'ın gür çıkan sesi avluda yankılanarak kulağıma çarptığında hızlıca arkamı döndüm. Ağır adımlarla bize doğru gelirken burnundan soluyordu. Bakışları bana teğet geçip yanımda duran Cenk'i bulduğunda yüzündeki çelik ifade aynıydı.

"Yolu mu bulamadın? On dakika önce çıkman gerekiyordu."

"Marin hanım sağ olsun yolu gösteriyordu." derken Cenk gülümsemeyi ihmal etmedi. "Tanıştığımıza sevindim, Karan Milan. Tekrar görüşmek üzere bu sefer sizi etkileyeceğime eminim."

"Tekrar görüşeceğimize eminim Cenk Akman."

Cenk daha fazla uzatmadan bana son bir bakış atıp dışarıya çıktığında arkasından demir kapıyı kapattım. Karan'a bakmaya korkuyordum. Bana ortalıkta gözükme demiş burada Cenk'le çene çalmıştım. Ve sanırım bu on dakika sürmüştü. On dakika ortalıkta yoktum. Neresinden tutarsam tutayım elimde kalıyordu.

"Karan ağam gelen misafirler çıktı mı?" diye koşa koşa geldi Zilan.

"Şimdi çıktılar Zilan." dedi Karan.

"Telefon unutmuşlar araçları uzaklaşmadan ben hemen koşup vereyim." dedi Zilan kapatmış olduğum kapıyı tekrar açtığında dışarıya çıktı.

"Şalı düşürmüşsün Marin." dedi Karan sesi bedenimi titretecek kadar soğuktu. Ayaklarımın ucunda duran şalı eğilip yerden aldı ve avuçlarının arasında sıktı.

"Fark etmemişim." diye mırıldandım.

Bakışlarımı yerden kaldırıp yüzüne çevirdiğimde büyük bir ifadesizlikle bana bakıyordu. Bu duruşu karşısında yutkunduğumda boğazımdan aşağıya sert bir yumru indi. Başımdaki ağrı şiddetlenmiş, midemin bulantısı daha çok artmıştı. Stres, paniğin bana verdiği en büyük etki ruhsal durumumu etkilemesiydi ve şu an hiç sağlıklı düşünemiyordum.

"Bana anlatmak istediğin bir şey var mı Marin?" dedi Karan zihnimde yaratılan dalgaların şiddetini arttıracak kadar sertçe konuştu. Elaya vurgun gözleri sadece vurgundu.

Son kez soluyormuşçasına büyük bir nefes doldurdum ciğerlerime. Kalbimin hızı attığında bu gece aramızda tek bir yalan bile dolanmayacak kadar her şeyi açık açık anlatacaktım.

Lâkin, Karan Milan sakince dinleyecek miydi bilmiyordum.

"Herifin sana olan bakışlarını görmemek için kör olmak gerekiyor. Cenk Akman'ı nereden tanıdığından başlayalım mı?"

Bölüm sonu.

Pokračovať v čítaní

You'll Also Like

SAKA VE SANRI Od Maral Atmaca

Všeobecná beletria

19.3M 1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
526K 25.4K 34
Seni zihnime davet ediyorum. Bu kitabı açtığın an bir ruhun kesesinde büyümeye başlayacaksın. Seni acımla, gözyaşımla büyüteceğim. Bazen dayanamayıp...
AHZAR Od gizem

Tínedžerská beletria

2M 123K 42
Zorluklarla ayakta kaldığı hayatında bir de bursla kazandığı üniversitesini ilerletmeye çalışan Yağmur, hayatının en büyük pişmanlığını yaptı... Biri...
3M 152K 64
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...