DÜŞLER AĞIDI

Por zanegzo

22.8M 1.4M 2M

𝚃𝚊𝚖𝚊𝚖𝚕𝚊𝚗𝚍ı. ❝Bir düş, bin ağıt.❞ Marin Alakan çok küçük yaşlardayken doğduğu topraklardan ayrılmak... Mais

DÜŞLER AĞIDI
Bilgilendirme
GİRİŞ
☾ BÖLÜM 1 ☽
☾ BÖLÜM 2 ☽
☾ BÖLÜM 3 ☽
☾ BÖLÜM 4 ☽
☾ BÖLÜM 5 ☽
☾ BÖLÜM 6 ☽
☾ BÖLÜM 7 ☽
☾ BÖLÜM 8 ☽
☾ BÖLÜM 9 ☽
☾ BÖLÜM 10 ☽
☾ BÖLÜM 12 ☽
☾ BÖLÜM 13 ☽
☾ BÖLÜM 14 ☽
☾ BÖLÜM 15 ☽
☾ BÖLÜM 16 ☽
☾ BÖLÜM 17 ☽
☾ BÖLÜM 18 ☽
☾ BÖLÜM 19 ☽
☾ BÖLÜM 20 ☽
☾ BÖLÜM 21 ☽
☾ BÖLÜM 22 ☽
☾ BÖLÜM 23 ☽
☾ BÖLÜM 24 ☽
☾ BÖLÜM 25 ☽
☾ BÖLÜM 26 ☽
☾ BÖLÜM 27 ☽
☾ BÖLÜM 28 ☽
☾ BÖLÜM 29 ☽
☾ BÖLÜM 30 ☽
☾ BÖLÜM 31 ☽
☾ BÖLÜM 32 ☽
☾ BÖLÜM 33 ☽
☾ BÖLÜM 34 ☽
☾ BÖLÜM 35 ☽
☾ BÖLÜM 36 ☽
☾ BÖLÜM 37 ☽
☾ BÖLÜM 38 ☽
☾ BÖLÜM 39 ☽
☾ BÖLÜM 40 ☽
☾ BÖLÜM 41 ☽
☾ BÖLÜM 42 ☽
☾ BÖLÜM 43 ☽
☾ BÖLÜM 44 ☽
☾ BÖLÜM 45 ☽
☾ BÖLÜM 46 ☽
☾ BÖLÜM 47 ☽
☾ BÖLÜM 48 ☽
☾ BÖLÜM 49 ☽
☾ BÖLÜM 50 ☽
☾ BÖLÜM 51 ☽
☾ BÖLÜM 52 ☽
☾ BÖLÜM 53 ☽
☾ BÖLÜM 54 ☽
☾ BÖLÜM 55 ☽
☾ BÖLÜM 56 ☽
☾ BÖLÜM 57 ☽
☾ BÖLÜM 58 ☽
☾ BÖLÜM 59 ☽
☾ BÖLÜM 60 ☽
☾ BÖLÜM 61 ☽
☾ BÖLÜM 62 ☽
☾ BÖLÜM 63 ☽
☾ BÖLÜM 64 ☽
☾ BÖLÜM 65 ☽
☾ BÖLÜM 66 ☽
☾ BÖLÜM 67 ☽
☾ BÖLÜM 68 ☽
☾ BÖLÜM 69 ☽
☾ BÖLÜM 70 ☽
☾ BÖLÜM 71 ☽
☾ BÖLÜM 72 ☽
☾ BÖLÜM 73 ☽
☾ BÖLÜM 74 ☽
☾ BÖLÜM 75 ☽
☾ BÖLÜM 76 ☽
☾ BÖLÜM 77 ☽
☾ BÖLÜM 78 ☽
☾ BÖLÜM 79 ☽
☾ BÖLÜM 80 ☽
☾ BÖLÜM 81 ☽
☾ BÖLÜM 82 ☽
☾ BÖLÜM 83 ☽
☾ BÖLÜM 84 ☽
☾ BÖLÜM 85 ☽
☾ BÖLÜM 86 ☽
☾ BÖLÜM 87 ☽
☾ BÖLÜM 88 ☽
☾ BÖLÜM 89 ☽
☾ BÖLÜM 90 ☽
☾ BÖLÜM 91 ☽
☾ BÖLÜM 92 ☽
☾ BÖLÜM 93 ☽
☾ BÖLÜM 94 ☽
☾ BÖLÜM 95 ☽ ☾ FİNAL ☽
YILDÖNÜMÜ ÖZEL BÖLÜM

☾ BÖLÜM 11 ☽

290K 20.1K 32.5K
Por zanegzo

11. BÖLÜM
KÖTÜ ZAMANLAMA

*minik bir açıklama, sahne araları kopuk gibi gelebilir çünkü zaman atlamaları mevcut yani şu ana okuduğumuz her bölüm 1 günü anlatmıyor*

*şayet kurgu kitap olursa bütün hatalar düzeltilecektir, bunu bilerek okuyunuz*

Gece olduğunda ne kadar yalnız olduğum gün yüzüne çıkıyordu. Henüz aile diye benimseyemediğim bir konakta yaşıyordum. Seçimlerim beni yalnızlığa itmişti fakat aileme de bir o kadar yaklaşmıştım. Bir türlü uykuya dalamıyordum.

Saatlerin geçtiğini hissettim, dakikalar saniyeleri kovaladı. Gece, sabaha bir türlü kavuşamamıştı.

Konakta geçirdiğim günleri saymayı bırakmıştım, nasıl olsa zaman geçmek bilmiyordu.

Kapı önündeki miyavlama sesleri gittikçe artarken yeni sahiplendiğim kedinin varlığı bir şimşek gibi zihnimde çaktı. "Sessiz ol!" diyen erkeksi sesle birlikte hızlıca gözlerimi araladım. Üstüme dikkat etmeden yataktan çıktım ve neler olduğuna bakındım.

Karan Milan, odanın içindeydi. Hızlıca ışığı açtım ve bakış açımın netleşmesini sağladım. O açılan ışıktan dolayı koluyla gözlerini kapattı.

Kedi bacağına tırmanmaya çalışırken onu uzaklaştırabilmek adına ağzımla ses çıkardım. Yavru kedi sesime koşarak geldiğinde minik patileriyle yatağın üstüne çıkmaya çalıştı.

Hiddet, sesime bir ayna gibi yansırken, "Ne işin var burada?" dedim. "Bu kapı kilitli olmasına rağmen nasıl içeriye girebilirsin?!"

"Eşyalarımı almak için girmiştim. Kapı yüzüme duvar oldu," dedi yalpalayan bir tonda. "Sinir oldum, kapıyı kırdım," derken çok normal bir şeyden bahsediyor gibiydi.

"Bana demir kapı taktırma, Karan! Yemin ediyorum yaparım bunu!" Üstelik daha çok yeni bacağımın yandığını düşünerek odaya girmek için kapıyı kırmıştı.

Umursamaz bir tavırla omuz silkti. Gerçekten şımarığın tekiydi. Öfke içerisinde, "Kapat şu ışığı, gözüm sikildi! Eşyalarımı alıp çıkacağım hemen!" dedi. Işığı kapatıp gece lambasını açmamla birlikte ortamı loş ışık karşıladı. "Sen prensesler gibi uykuna devam et."

Yavru kedi onun odanın içinde dolaşmasıyla yatağa çıkmaktan vazgeçip onun yanına tekrar patiledi. Karan, kedinin varlığıyla irileşen hareleriyle, "Puşt!" dedi. "Lan git!"

Karan, sarsak attığı adımlardan dolayı dengesini kolayca sağlayamıyordu. Üstümde sadece siyah saten geceleğim vardı. Fevri hareketle onun yanına gittiğimde yavaşça onun bedenini tuttum.

Uyarır bir tonda, "Düşeceksin! Rahat dur!" dedim. Kolunu bana atmasını sağladım. Burnuma ilişen keskin alkol kokusuyla birlikte yüzümü buruşturdum. "Leş gibi kokuyorsun, duş almak nedir bilmez misin sen!"

Düşmemek için benden sıkıcı tutunurken, "Sakar..." diye fısıldadı. "Sakarlığın bana da bulaştı. Ayrıca leş değil sadece birkaç kadeh rakı içtim o kokuyordur." Gözlerini sımsıkı kapattığında birkaç saniye boyunca öyle kaldı. Çok fena sarhoştu. "Deprem mi oluyor yoksa benim mi başım dönüyor? Gözlerimi kapalı ama yine de çok dönüyor."

Onu çekmeye çalıştım. Sadece çalışmıştım çünkü ağırlığından dolayı yerinden kımıldamamıştı bile. "Otur şuraya, dengeni bile sağlayamıyorsun. Basbayağı sarhoşsun."

"Değilim," dedi, tok çıkan sesiyle. Gözleri kapalı, uyukluyordu. "Sarhoş olmam ben. Sadece seninle konuşmamak için sarhoş taklidi yapıyorum. Çünkü seni sevmiyorum." Dilinden çıkan acımasız sözler nedense kalbimi yaralıyordu.

"Sarhoşsun, yalan söyleme."

"Değilim," demesiyle birlikte parmaklarımı kaldırdım ve onu dürttüm.

Gözlerini hafifçe araladığında elimi kaldırıp işaret ettim. Üç parmağımı havaya kaldırdım. "Bu kaç?" diye sordum. Durdu, baktı, baktı ve bir süre sonra dudaklarını araladı. "Yedi."

"Neden bu kadar çok içiyorsun Karan?"

"Ancak böyle gerçeklerden kaçabiliyorum. Ancak böyle bu hayatı çekebiliyorum. Ancak böyle unutuyorum."

"Gerçeklerden kaçamazsın," dedim sahici bir tonda. "Kaderinden de. Sadece ertelersin."

"Kötü adamların kötü kaderi olur. Ben kötü bir adamım, çok kötü hem de," dedi kısıkça. "Benden hep nefret et. Ne kadar çok nefret edersen boşanmamız da o kadar kolay olur. Hiç sevme beni. Sakın sevme."

Bana uyum sağladığında birkaç adım atıp kendini yatağa bıraktı. "Gün gelecek sana bu laflarını teker teker hatırlatacağım, ben sessizce o günlerin gelmesini bekliyorum," derken sesim kızgın çıkıyordu. Halbuki birkaç saat önce akşam yemeğine gelmediği için onu dövme isteğiyle dolup taşmıştım lâkin şu an sarhoş olduğu için hiçbir şey yapamıyordum.

Yüzüme bakmama olayı fazla büyümüştü ve artık tahammülüm kalmamıştı. "Şu an kimi görüyorsun Karan?" diye sorduğumda sesim ılımlı çıktı. "Yüzüme bak!"

Tıpkı küçük bir çocuk gibi omuz silkti. Dilini damağına vurup, "Cık," dedi. "Bakmayacağım, yeminim var."

"Sen yemin bozansın," dediğimde parmaklarımı çenesine yerleştirdim. Bana bakmaması için artık hiçbir neden yokken, yüzüne dokundum. Yüzlerimiz birbirine çok yakındı. "Artık yüzüme bakman gerekiyor. Ne olur yüzüme bak," diye fısıldadığımda parmaklarımla gözlerini açması için baskı uyguladım.

Sık kirpiklerini yavaşça araladığında gözleri gözlerimle buluştu. Elaya vurgun hareleri irileşirken dudakları aralandı. "Sikeyim..." dedi, okkalı bir küfürle. "Yine onu görmeye başladım. Baktığım her kadın bir süre sonra o oluyor." Gözlerini hızla geri kapattı. "O olma, o olursan sana bakmak zorunda kalırım. Bakmayacağım sana. Yemin ettim ben."

Dizlerimi dizlerine hafifçe vurdum. Gözlerini tekrar aralarken bana ıslak gözleriyle baktı. Öyle duygulu bir şekilde bakıyordu ki, insanın hep baksın diyesi geliyordu. "Yeminini boz, yoksa bu ikimizi de öldürür."

"Bozmayacağım," dedi büyük bir inatla. "Anlamıyor musun? Ben seni istemiyorum. Gönlüm başkasıyla dolu. Benden soğuman için daha ne yapabilirim? Bambaşka biri oldum çıktım!"

"Ben en başından beri bu sürecin hep iyi olmasından yanaydım, uçuruma sürükleyen hep sen oldun. Bu saatten sonra nasıl biri olduğunla ilgilenmiyorum. Çıkarken kapıyı kapat," derken yatağın diğer tarafına geçtim.

"Ne fark ettim biliyor musun?" dediğinde sesindeki tehlikeli tınıyı hissettim. "Yüzüne bakmadım, seni karım olarak kabul etmedim, seni gerçekten istemedim bile. Bunlar seni kırar üzer sandım. Aslında ekmeğine yağ sürdüğümün farkında değilmişim ben."

"Sana ağlayacağımı bekliyorsan daha çok beklersin demiştim," dedim buz gibi bir sesle.

"Senden uzak kalırsam, sana dokunmazsam, sana bakmazsam kalbini yaralayacağımı sandım. Sen tanıdığım hiçbir kadın gibi değilsin. Konağı terk edip İstanbul'a gidiyorum beni ne kimseye sormuşsun, ne hakkımda tek bir şey demişsin," dedi hayret verici bir ifadeyle. "Buraya geldiğinden beri de mutluymuşsun sen. Bütün Midyat senin güleryüzlülüğünden bahsediyor, sanki seni istemeyen bir adamla evlenen sen değilmişsin gibisin."

Duyduklarım karşısında şoka girdiğimde yattığım yerden doğruldum, "Sen benim hakkımda milletten haber mi topluyorsun?" diye sordum.

"Ben aslında seni nasıl yıkabilirim diye haber topluyorum," dedi açık bir dille. "Şimdiye çoktan Alakan aşiretine gelin beni alın diye ağlaman gerekmiyor muydu senin? Ne babanın adını anıyorsun evin içinde ne abinin adını anıyorsun. Sanki hep burada yaşıyormuşsun gibisin, kendine oda bile istemişsin. Niye sana bir şey olmuyor? Gülnarinin laflarına bile katlanıyorsun sen! Niye bu kadar güçlü davranıyorsun?"

"İşte beni tanımaya başlıyorsun Karan," dedim söyledikleri gururumu okşamıştı. Çabucak yıkılmayacaktım.

"Sana farklı yanımı gösterdiğimi kabul ediyorum ama sana gösterebileceğim tek yanım da, bu." Çenesi kasıldı. "Senin yüzünü neden görmek istemiyorum, biliyor musun?"

"Neden?" dediğimde en çok merak ettiğim buydu.

"Sana karşı yumuşarım diye," dedi sertçe. "Sana yumuşamak istemiyorum. O küçükken tanıdığım kızı, büyümüş haliyle görmek istemiyorum. Bunu götürebileceğim kadar götüreceğim. Nereye kadar gidecekse gidecek, sözümden dönmeyeceğim. Benden boşanacaksın!"

Kendini güçlükle yataktan kaldırdı ve arkasına bakmadan çıktığında kapıyı sertçe kapatmıştı. Benimle dertleştiğinin farkında bile değildi. O beni yıkamazdı, ben bu gece bundan emin olmuştum.

"Hanımım, uzun zaman sonra ilk defa yüzünüzde güller açıyor."

Konuşan Rojda'ydı. Onun güldüğümü söylemesiyle yüzümdeki ifade aniden donuklaştı. Babamı göreceğim için bu kadar mutlu olmalıydım. Onunla aramız tamamen düzelmemişti. Düzelmesini istiyordum lâkin çok yüz de vermek istemiyordum. Biraz değerimi anlasın istiyordum.

"Alakan konağına gidiyoruz diye mi?"

"Evet," derken sevinç dilime nakşedildi. "Derya teyzem İstanbul'a dönmeden önce sonunda akşam yemeği yiyebileceğiz. En son bütün aileyi bir arada gördüğümde çok küçüktüm. Belki bu gece teyzemle uyurum, çok özledim onu."

Karan, işleri olduğunu söyleyerek İstanbul'a gitmişti. Onsuz daha rahat olduğumu fark ederken konakta istediğim gibi vakit geçirebiliyordum. Bu akşamda yemeği Alakan konağında yiyecektik. Kalabalık olmayacaktık. Elimde yine bir kutu içli köftem vardı. Babam için yapmıştım.

Karşıdan karşıya geçecektik. Benimle birlikte Delal Hanım da geliyordu. Onu da davet etmiştim. Başta aldırış etmediğini düşünmüş, sonra yemek saatinde onun hazırlanmış bir şekilde avluda beklediğini görünce sevinçten sarılmıştım. Benimle konuşmuyordu lâkin beni her zaman dinliyordu. Her gün onunla konuşur, sabah konuşmadan güne başlamaz, akşam konuşmadan odama çekilmezdim.

Derya teyzem kapıda beni görür görmez, "Güzeller güzelim... Bir tanecik yeğenim, nasıl özledim seni," dedi. Kollarını bana doladığında annemi andıran kokusunu doyasıya içime çektim. "Büyüdün, evlendin, şimdi misafirliğe geliyorsun."

"Aşk olsun teyze," dedim dudaklarım büzülürken. "O kadar davet ettim sizi, gelmediniz. En sonda ben geldim."

"Öyle olması gerekiyordu," dedi teyzem. "Geçin hadi içeriye," derken bakışları Delal Hanım'da takılı kaldı.

"Delal Hanım," diyerek teyzeme tanıtmaya başladım. "Kendisi Barzan Ağa'nın ilk eşi. Milan konağının en büyüğü sayılır. Onu seninle tanıştırmak istedim çünkü gözün arkada kalmasın dedim teyze. Kendisi konakta en sevdiğim kişi, kelimelerle değil, bakışlarımızla anlaşıyoruz. Ben biraz kafasını şişiriyorum ama sonra hemen baş ağrısı için ilacını vermeyi ihmal etmiyorum."

Teyzem gülümsemeye başladığında, "Ne iyi ettiniz de geldiniz," dedi. "Marin tuttuğunu bir daha bırakmaz. Herkese de kanı kolayca kaynamaz. Sizi buraya kadar getirdiğine göre gerçekten değer veriyor olmalı. Hoş geldiniz Delal Hanım, buyrun geçin." İkisi beraber önden yürümeye başladığında arkalarına takıldım. "Marin az ve öz konuşur. Kolayca lafı ağzından alamazsın ama ağzını açtıysa asla susmaz. Aynı annesi. Kız kardeşime hep hayret ettim, nasıl kendi kopyanı doğurursun diye."

Masaya doğru yaklaştığımızda Dila halamı gördüm. Geldiğime pek mutlu değildi. Yanında kızları ve oğlu da vardı. Mahir ve Berivan da vardı. Babam ortalıkta yoktu. Hemen, "Babam nerede?" diye sordum.

"Şehir dışına çıkmıştı," dedi Dila halam. "Haberin yok mu İstanbullu?"

"Var," dedim onlara fırsat vermeden. "Haberim var ama sanki bugün döneceğim mi ne demişti. Aklımda öyle kalmış."

"Mervan babam yarın dönecek," dedi Rozerin. Babama babam diye hitap etmesine hiç alışamayacaktım.

"Hoş geldin güzel kardeşim," dedi Mahir abim. "Bizimkiler arasını henüz düzeltmediği için oraya gelemiyoruz ama senin gelmene çok sevindim. Karan Ağa yok mu?"

"Babam gibi çok çalışıyor o da," derken yavaşça gülümsedim. "Kocam diye demiyorum çalışmaktan yüzüme bile bakmaz öyle bir işkolik!" Elimi yumruk yapıp hafifçe kafasına vurdum. "Maşallah diyeyim de nazar değmesin, abiciğim."

"Karan'la sizi bir türlü yan yana görmedik," dedi Berivan sıcak tavırla. Onunla da sarıldım. "En kısa zamanda abimle aramı düzelteceğim Marin. Bizim durumumuz sizi de etkiliyordur."

Derya teyzem ellerini sırtımda gezdirdiğinde yavaşça sıktı. Bana destek olmak istiyordu. Durumu fark etmiş ama belli etmemeye çalışmıştı. Bu konakta bu kadar zaman boyunca nasıl kavga etmeden durduğunu merak etmiştim. Halam ve teyzem asla anlaşamazdı. Teyzem masayı işaret ederken, "Biz yemeğe başlayalım," dedi.

Yemek normal geçerken halam arada laf atmış ama pas vermemiştim. Yemekten sonra çaylarımızı içmek için terasa çıkıp televizyonun karşısına geçtik.

"Televizyonu açsam sorun olmaz değil mi?" dedi Rozerin. "Her akşam kaçırmadan izlediğimiz program başladı da..."

"Nasıl istiyorsan," dedim elimde soğuttuğum çay bardağını tutarken. Kolumu yasladığım mermerin üzerinden esirim olarak şehre karış karış bakıyordum. Bakışlarım avludaydı, belki babam gelir diye bekliyordum.

Rozerin şaşkınlıkla, "Bu bizim Karan Ağa değil mi?" diye sordu.

Halam kızını onaylarken, "Evet, Karan Ağa bu, bizim kızın evleneceğim diye tutturduğu kocası," dedi. "Hele bu yanındaki güzel kadın kimdir? Şunun sesini iyice açsana, Revin."

Konağa gelmesini beklediğim adam, gece hayatıyla manşet olmuştu.

Gözlerimi kısarak televizyona baktığımda, magazin kanalında boy boy fotoğraflarını gördüğüm Karan beni fazlasıyla şaşkınlığa uğrattı. Gördüklerim yakıcı bir sıcaklığın basmasına neden olurken işittiğim seslere dikkat kesildim.

"Güzel manken Merve Doğan ile Karan Milan bir davet çıkışı kameralarımıza yakalandı. Oldukça samimi pozlar veren ikilinin yeni bir aşka yelken açtıkları konuşuluyor. Soruları yanıtsız bırakıp arabaya geçen taze çiftimiz hızla gözden kayboldular. Yakınlarının dediklerine göre ikili uzun zamandır görüşmekteydi. Merve Doğan sonunda aradığı adamı bulmuş olmalı. Evlilik için konuşmak için erken olsa da, Merve'yi artık beyaz gelinlik içinde görmek isteriz."

Birbirlerine sarılmış halde yürüyorlardı, kadraja yansıyan yüzlerine baktım. İkisi de birbirinin gözlerinin içine bakıyordu. Karan onu sıkı sıkıya tutmuştu. Bu adamın bu denli ilgili baktığını bile magazin sayfasından görüyordum. Yüzüme bile bakmayan adam, bir başkasına ilgiyle bakıyordu. Bana bir kere olsun bakmadı bile.

"Karan Ağa burada çok yakışıklı çıkmış," dedi Revin. Gösterdiği fotoğrafa bakarken Merve Doğan ona sarılmış bir haldeydi. "Siz niye böyle değilsiniz Marin abla? Sizi yan yana bile görmedik."

"Valla adam haklı, en iyisini yapıyor, Marin benim gelinim olsaydı ben de kuma isterdim. Kuma geliyor kız sana, nasıl bıktırdıysan kendinden adam iki güne kapıya koydu seni," diyen Dila Hala'ya bakışlarımı bile çevirmeye tenezzül etmezken, ellerim titremeye başladı.

Nikâhlı olan Karan Milan, karısını mı aldatıyordu?

"Marin," dedi Mahir abim. Onun sesini işitmiş fakat bakışlarımı ona çevirememiştim. "Neler oluyor? Hani işkolikti senin kocan?!"

"Dur Mahir," dedi Berivan. "Ne olur, öfkeyle hareket etme. Karan böyle biri değil. Bir şeyler olmuş olmalı. Magazini bilmiyor muyuz? Yalan haber yapmayı sever."

Abim, "Kadının ona sarılmasını nasıl açıklayacaksın Berivan?!" diye gürlediğinde zor da olsa bakışlarımı ekrandan çekebildim. "Bu adam nikâhlı!" Eliyle yüzün sıvazladı. "Ben onu gebertmez miyim, ah Karan Ağa! Elimden çekeceğin var!"

"Kapatın şunu!" diye bağıran teyzemle birlikte Revin hızlıca televizyonu kapattı. Terasın orta yerini sessizlik çöktü.

Kalbimin ağrıdığını hissederken, herkesin bakışları beni üzerimdeydi. Vereceğim tepkiden ben bile korkuyorken sanırım en büyük tepkim sessiz kalmam olacaktı. Halam dışında herkes acıyarak bakıyor gibiydi. Abim elini yumruk yapmış, öfkesini bir yerden çıkartmamak için zor duruyordu.

Dila halam ise büyük bir keyifle ses çıkartarak çayını yudumluyordu. "Kız anam bu sevdiğim var deyip durduğu kadın olmasın," dediğinde Delal Hanım'a bakıyordu. "Çok da güzel kızmış. Kuma getirir bunu benden söylemesi." Halam benim sessizliğimden faydalanarak yanında oturan Delal Hanım'ı yavaşça dürttü.

"Biz kalkalım artık," diye fısıldadığımda boğazımdaki yumrudan dolayı konuşamıyordum. "Daha fazla geç olmasın."

"Kızım," dedi teyzem. Gözleri dolu doluydu. "Halanın dediklerini takma sakın. Boş boğazlık yapıyor. Biraz daha otursaydınız. Hem burada kalacaktın hani? Yarın baban gelecekmiş zaten. Onu da görürdün."

"Evli evine köylü köyüne," dedi Dila halam. Evli evineyse, evli olan Karan Milan neredeydi? Niye evinde değildi?

"Hiçbir yere gitmiyorsun!" dedi Mahir abim. "Bu saçmalıktan sonra seni andım olsun o konakta bir saniye olsun durdurmam!"

"Abi..." dedim onun tavrına karşılık.

Beni çektiği gibi terastan çıkardı ve hole doğru çekti. "Abiciğim," dedi sıcak bir tonda. Ellerini yanağıma yerleştirdi ve yavaşça sıktı. "Yaptığı büyük bir pislik. Bunun hiçbir açıklaması olamaz. O senin kocan ve sana bunu yapamaz."

Kafamı iki yana salladım. "Sadece kâğıt üstünde evliyiz," diye fısıldadım. Böyleydi. Bunu isteyen bendim. Karan, canımı çok acıtacağını söylemişti. Canımdan ziyade yüreğim acıyordu. Yüreğim çok yanıyordu.

"Nasıl evli olursanız olun!" dediğinde öfkesi gece kadar karaydı. "Kâğıt üstünde olsa bile, senin adına leke süremez! Sen Alakanların kızısın Marin, onu gördüğüm yerde geberteceğim!"

Berivan yanımıza doğru gelip, "Mahir..." dedi. "Ben Karan abimle konuşur, neler olduğunu öğrenirim. Lütfen, ben konuşmadan bir şey yapma."

Abim, "Sus Berivan," dedi. "Bunu hiçbir şekilde tolere edemezsin! Bu boku yediğine onu pişman edeceğim!" Bakışlarını bana doğru çevirdi. "Buradan bir yere ayrılmıyorsun. Ben Barzan Ağa'ya bunun hesabını sormaya gidiyorum!"

"Hayır hayır..." dedim abimin elinden tutarak. "İstediği bu," diye ekledim. "Yemin ediyorum abi, istediği bu. Bilerek yapıyor. Sırf boşanalım diye."

"Siz artık evlisiniz!" dediğinde onu durduracak hiçbir şey yok gibiydi. "Sen artık onun karısısın! Gönlünde her kim varsa unutacak! Artık seninle evli! Sana saygı duyup evliliğini iyileştirmesi gerekirken o şerefsiz başka bir kadınla poz mu veriyor?!"

"Sen," dedim derin bir nefes alarak. "Sen, Berivan'ı niye kaçırdın? Başkasıyla evlenecek diye değil mi? Senin Karan Milan'dan ne farkın var ki? Şimdi nasıl ona unutacak diyorsun? Sen unutup yoluna gittin mi yoksa ölümü göze mi aldın?"

Çenesi kasıldı. Söylediklerim ağrına giderken ne diyeceğini bilememişti. "Sen ona hiçbir şeyin hesabını soramazsın çünkü bu evlilik sizin yüzünüzden oldu. Fakat ben sorabilirim," dedim keskin bir dille. "Soracağım da. Buna hiç şüphen olmasın."

"Abim," dese de onu susturdum.

"İşleri daha fazla yokuşa sürüklemeyin. Bana izin vermek zorundasın. Eğer şimdi o konağa gitmezsem, bir daha hiç gitmeyeceğimi biliyorum. Babam duymadıysa da söylemeyin," derken soğukkanlılığımı korumaya çalıştım.

Berivan gözleri dolmuş bir haldeyken, "Marin..." dedi. "Sana yemin ediyorum Karan böyle biri değil. Ben ona kefilim, ne olursa olsun kalbinde bir başkası olsa bile nikahındaki kadını aldatacak birisi değil."

"Üzülmesi gereken ben değilim Berivan," dedim acımasız bir şekilde. "Üzülmesi gereken o, çünkü bütün bu yaptıklarına köpek gibi pişman olacak. Fakat iş işten geçmiş olacak."

Dudaklarım titrediğinde başka hiçbir şey demeden teyzeme sarıldım. Ona doyasıya sarılıp yarın olunca özleyeceğimi bile bile yanaklarından öptüm. Gözyaşlarımın akmaması için tırnaklarımı avuçlarımın içine acımasızca bastırdım.

Delal Hanım mahcup bir şekilde bakarken yanına yaklaşarak yavaşça koluna girdim. Birinden destek almam gerekiyordu. O da bunu hissetmiş gibi kopumu iyice kavradı ve beni kendine doğru çekti. "Gidiyoruz Rojda, eşyalarımızı toparlar mısın?" dediğimde herkes bana şaşkınlıkla bakıyordu. "Milan konağı bizi bekler. Bize bekletmek yakışmaz."

Abim gitmeden bana tekrar sarılıp alnımdan öptü. Berivan utancından olsa gerek hiçbir şey yapamamıştı. Kimsenin biletini kimseye kesmezdim. Halamları kendi hallerine bırakarak avluda yürümeye başladık. Emrullah'ı aşağıda gördüğümde bana endişeyle baktı. Bir şey diyecek gibi oldu fakat benim oldukça sert olan bakışlarımı gördüğünde açılan ağzını geri kapattı.

Kapılar bizim için açıldıktan sonra sessizlikle geri kapandı. Bir kapının kapanması diğer kapıyı açtığında Milanlar da gece yeni başlıyordu.

Konağa geldiğimizde Delal Hanım elimi hiç bırakmadan benimle birlikte içeriye girdi. Herkes benden bir kelime bekliyor gibiydi. Barzan Ağa beni görür görmez konuşarak, "Merak etme güzel kızım," dedi. "Ben ona yapacağımı biliyorum! Sen hiç canını sıkma!"

"Benim canımı sıkan sizin oğlunuz değil," dedim kurşun gibi kelimelerle. "Benim canımı sıkan sizsiniz."

"Sana karşı mahcubuz..." dediğinde başını hafifçe eğmişti.

"Eğer zamanında çocuklarınıza gerçekten baba gibi yaklaşsaydınız ne oğlunuz bu kadar asi olurdu ne de kızınız başkasına kaçmakta bulurdu çareyi!" Laflarımı esirgeyeceğimi düşünüyorsa yanılıyordu. "Sizden tek istediğim, ağa gibi değil de baba gibi yaklaşmanız. Çünkü Karan bu konağa gelse de, iki laftan sonra terk edeceğini biliyorum. Günlerdir olan da bu zaten!"

"Anlı şanlı düğün yapmadığımız için böyle oldu! Bundan sonra herkes neyin ne olduğunu bilecek!" dedi Barzan Ağa.

"Düğün her şeyi çözecek öyle mi?" diye sorarken kaşlarımı kaldırdım. "Nikâhla buraya getiremediğinizi, düğün dernekle ancak gömersiniz."

"Kızım..." dedi Behiçe Hanım.

"Hepinize iyi geceler," dediğimde bakışlarımı taş duvara çevirdim. "İzninizle odama çıkıp uyuyacağım."

Ağzımdan çıkabilecek sözlere engel olabilmek için ayaküstü yaptığımız sohbete bir son verdim. Başım çatlıyordu. Delal Hanım'ı bırakmak istesem de kendisi beni bırakmayıp odaya kadar çıkartmıştı.

Üstümdekileri çıkartıp yumuşak şeyler giydikten sonra onun yatak örtüsünü araladığını gördüm. Yatmam için işaret ettiğinde karşı çıkmadım. "Hep böyle mi olacak?" diye sorduğumda gözümden bir damla sıcak yaş süzüldü. Delal Hanım saçlarımı okşadığında yutkunamadım.

"Erkek istediğini yapabilir, orada burada gezebilir, kadın evliliğine hep bağlı kalmak zorunda... Böyle mi olacak? Üzerime kuma getirebilir, yüzüme bakmayabilir, beni aşağılayabilir, bana istediği her şeyi yapabilir fakat ben kafamı pencereden bile çıkartamaz mıyım? Kendime ait bir odam bile olamaz mı? Karan Milan gerçekten daha ne kadar kötü olacak?"

Dudaklarını birbirine bastırdığında onun gibi her şeye lâl olmak istemiştim. Burnumu içime çektiğimde daha fazla göz yaşı dökmeden, "Ben de Marin Alakan Milan'sam bunu yanına bırakmayacağım," dedim.

Delal Hanım bana biliyorum der gibi baktı.

Başımda bir süre durup sessizliğiyle saçlarımı okşadı. O kadar iyi gelmişti ki, ellerini hiç çekmesin istemiştim. Uyuduğumu düşünerek üstümü iyice örttü ve odadan çıktı.

🕸

"Akşam oldu yeni gelin akşam! Ne zaman kalkacaksın da kahvaltı hazırlanacak?" diye kapımı yumruklayıp beni uyandırmaya gelen Gülnarin Hanım'ın varlığıyla çığlık atmak istedim. Üstüme örtmüş olduğum yorganı itekleyerek attım ve yüce yaradandan sabır diledim.

Gülnarin Hanım, "Kapıyı niye kilitliyorsun? Seni gören de kocasıyla yatıyor sanacak! Kalk kız! Bayram var bugün. En mutlu günümüz," diye bağırmaya devam etti. Kapıyı açtığımda küçümseyici bakışları üzerimde gezdi.

"Size de günaydın Gülnarin Hanım," diye gülümseyerek yüzüne baktım. Gülümsememden haz etmiyordu. Üstelik dün gece olanlardan sonra keyifli olmasına şaşırmıyordum.

"Gel gel," diyerek dışarıya çağırdı. "Gel de şu mutluluğumuzu kendi gözünle gör!"

Ona anlamsız bakışlar atarken üstüme sabahlık geçirip odadan çıktım. Koridordan geçip merdivenlerin başında durarak aşağıya baktım. Avludaki masanın üstü çeşit çeşit kahvaltılıklarla dolmuştu. Etrafta herkes karınca gibi çalışıp koşuşturuyordu. Gerçekten bayram havası vardı.

"Hayır olsun Gülnarin Hanım, neler oluyor?" diye sordum.

Avluya inmeden balkonda dururken aşağıya bakmaya devam ettim. Barzan Ağa dışarıdan gelirken avludaki masaya doğru yürüyordu.

"Bak bakalım," dedi Gülnarin Hanım. "Kendi gözlerinle gör, neler oluyor anlarsın." Sesinden haz dolu bir ton akıyordu. Gülnarin Hanım olduğum balkonun altını işaret ederken benimle beraber demir korkuluğa geçti.

Aşağıya doğru baktığımda alt katta bulunan misafir odasının kapısı açıldı. Kapıda Karan belirirken manşetlerde yansıyan ifadesi yine yüzünde belirgin bir şekilde duruyordu. Mutlu gözüküyordu.

Diğerlerine baktım, herkes mutlu gibiydi. Düşte miydim yoksa bütün bu olan biten bana ağıt mı olacaktı? Yüreğim bana eziyet ederken göğüs kafesime baskı uygulamaya devam etti. Onu görmek artık bana azap veriyordu. Hemen yanına gidip bütün her şeyin hesabını sormak istiyordum.

Aşağıya inip yanına gitmek üzereyken Karan'ın elini uzatmasıyla duraksadım. Aşağıya inmeyip onu izlemeye devam ettim. Yalnız değildi.

Uzatılan elini bir başkası kavrarken kaşlarımı çattım, alnımda derin bir çukur oluştu. Tuttuğu eliyle odadan dışarıya çıkan kadın, yavaşça gülümsedi.

Gülnarin Hanım yanıma belirip, "Kahvaltınız hazır, konağımızda hanımağa olarak yapacağınız son kahvaltınız olacak," dediğinde mutlu gözüküyordu.

İkisi beraber odadan çıkıp avluya adım atarken kahvaltının hazırlandığı masaya doğru güler yüzleriyle ilerlediler. Yanında gördüğüm kadın, dün gece Karan'ın magazin sayfalarında boy boy fotoğrafları olan kadındı. Aynı güzelliğiyle kahvaltı masasında Karan'ın yanında yerini aldı.

Yemek masasında günlerdir boş olan sandalye sonunda dolmuştu.

Gülnarin Hanım'ın tiz sesi kulaklarıma doldu: "Kuma geldi sana gelin hanım, kuma! Karan Ağa, sonunda sevdiği kadını Milan konağına getirdi! Asıl düğünümüz şimdi olacak!"

Bölüm sonu.

Continuar a ler

Também vai Gostar

16.7K 1.1K 12
"Bana âşıksın." dedi kıkırdayarak. "Ölüm olsan bile sadece beni öldürebilirsin, ben de seni. İkimiz birbirimizi." Yarım bir nefes verdim. "Âşığım dem...
526K 25.4K 34
Seni zihnime davet ediyorum. Bu kitabı açtığın an bir ruhun kesesinde büyümeye başlayacaksın. Seni acımla, gözyaşımla büyüteceğim. Bazen dayanamayıp...
19.5M 1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
KAPAN (TAMAMLANDI) Por Yasolinee

Mistério / Suspense

16.6K 6.2K 33
**Watty2022 Kazananı (Gizem/Gerilim)** İllegal bir tarihi eser kaçakçılığı ve kendisini bu bataklıkta aksiyon halinde bulan bir genç kız... Bataklık...