O gün dersler bittiğinde eve gidiyordum. Ablamın işi okulun bitişinden sonra bittiği için o, beni okuldan alamazdı; eve kendim gelirdim. Bu da beni mutlu ederdi; her çocuk gibi kendi başıma bir şeyleri yapmak iyi hissettirirdi. Melodi ve benim okuldan eve dönüş yolumuzun bir kısmı aynıydı. Aynı sokaktan yürürdük, fakat asla onunla yan yana yürümezdim, hep onun ya arkasında oluğumda ona gülerdm ya da onu görmemek için hızlı hızlı yürüyüp onun önüne geçerdim. O gün okuldan eve dönerken Melodi'nin arkasında yürüdüğümü hatırlıyordum. Benim tahtaya onun hakkında kötü şeyler yazmama rağmen onun bana teşekkür etmesine kızdığımı hatırlıyordum. Onun yüzünden insanlar tarafından onaylanamamıştım. Neden ona kötü bir şey yazdığım hâlde teşekkür etmişti ki? Neden kızmamıştı ya da üzülmemişti?

"Heyy sen, sağır kız!" beni duymuyordu. Duymaması çok normaldi, işitme engelliydi. Yine de kulaklarında aletler vardı, onlar duymasını sağlamıyor muydu? Yeterince duyamıyor olmalıydı. Peşinden koşmuştum ve onu arkasından iteklemiştim. Onu iteklediğimde yere yüzükoyun olarak düştü. Ellerini öne atarak yere düşme darbesinin etkisini azaltmıştı. Yine de canı yanmış olmalıydı. Yerde yatarken arkasına doğru döndü, beni görünce şaşırmış gibiydi. İşte bana kızacak, bana kızacaktı, sinirlenmeliydi. Ellerinden destek alarak doğruldu yerde oturma pozisyonuna girmişti.

Ona bağırmaya başladım: "Senin yüzünden insanların önünde küçük düştüm. Senin hakkında kötü şeyler yazdım fakat sen sadece teşekkür ettin. Sana hakaret eden birine teşekkür mü ediyorsun? Sen salak mısın?"

Dediklerimi anlıyordu, bunu yüz ifadesinden dolayı anlıyordum. Büyüdüğümde onun insanların dudaklarını okuyabildiğinden dolayı anladığını öğrenecektim fakat o yıllarda onun söylediğim şeyleri hissettiğinden dolayı ya da kulağındaki o makineden dolayı olduğunu düşünüyordum. Yüz ifadesi üzgün bir şekle büründü. Dediklerime üzülmüştü ama kızmalıydı. Kızmamıştı. Peki neden? Sadece üzgündü.

"Ben... Ben öjür dileyim." Benden özür mü diliyordu yine. Sürekli özür diliyordu, her zaman özür diliyordu. Özür dileyerek kurtulacağını mı zannediyordu. Özür dileyince her şey bitiyor muydu? Bu kadar kolay mıydı?
Zihnimdeki görüntü kesildi, tekrar hastanedeki gerçek dünyadaydım. karşımdaki hayal ürünü olan çocuğa bakıyordum yine:

"Peki ona ne yaptın?" diye sordu bana. Ona ne yapmıştım? Bana özür dilemişti ama ben haksızdım. Sahi bugünden bakınca haksız olduğumu kabul edebiliyordum ama o gün haksız olduğumu biliyor muydum? Emin değildim.

O gün Melodi özür dileyince ona daha çok kızmıştım. "Neden özür diliyorsun kızım, sana hakaret ediyorum seninle alay ediyorum. Seninse tek yaptığın şey özür dilemek. Her şeye özür mü diliyorsun? Her şey senin yüzünden oluyor. Sen yokken daha mutluydum. Sen yokken her şey güzeldi."

Melodi'nin yüzü daha çok asılmıtı. Gözlerinden birkaç damla yaş akmıştı: "Benn... Ben üjgünüm."

Onun ağlamasında bir şey vardı. Bir şekilde beni hem sinirlendiriyordu hem de içime işleyerek içimdeki bir şeyleri yok ediyordu. Bu neydi hiçbir fikrim yoktu ama onun ağlaması içimde bir şeyleri tetikliyordu ve bu beni daha çok kızdırıyordu.

"Neden hâlâ özür diliyorsun, kalkıp kendini savun. Hep özür diliyorsun." Ona doğru yürüyerek onu itekledim. Tekrar yere kapaklandı. Yerden kalkmaya çalıştığında ellerimle onun omuzlarını tutarak onu sarstım, onu tekrar itmeye çalıştım. Bu sefer o da bana karşı koydu, bana direniyordu. önce elleriyle kolumu tutarak beni itmeye çalıştı, sonra gövdeme ve yüzüme vurmaya çalıştı.
"Ben... Ben çaba gösteriyorum." bunu söylerken gözlerinden tekrar yaş akmıştı.

Zihnimdeki görüntü tekrar kesildi. Melodi çaba gösteriyordu fakat ben bir şekilde ona tepki gösteriyordum. Her seferinde, her seferinde ona tepki gösteriyordum. Ona olan tepkimin sebebi neydi? Neden ona karşı bu kadar öfke doluydum?

ORMANIN LANETİ ( Dram - Fantastik )Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz