Limon Çiçekleri 10. Bölüm

En başından başla
                                    

Turgut, Derya'yla muhabbetine devam etmek için biraz daha kalacağını söylemişti Batu'ya. Selçuk ve Melis biraz daha oturması için çok ısrar etseler de Batu dinlemedi. Yorgun olduğunu ve yaralarının sızladığını söyleyince onlar da ısrarı bırakmıştı zaten. Tam kapıdan çıkıyordu ki isminin ne olduğunu hala anlayamadığı şu kız gelip koluna yapıştı.

Batu ters ters koluna yapışan ele baktı. "Hayırdır?" dedi sonra sinirle. Sabrı yavaş yavaş tükeniyordu, zaten canı sıkkındı. Lale'yi çok merak etmişti, telefonunu neden kapattığını bilmemek onu aşırı huzursuz etmişti.

Cansu ona tatlı bir gülücük atarak "E otele gitmiyor muyuz?" dedi.

"Biz gitmiyoruz! Ben gidiyorum." diyerek kolunu çekti Batu.

"Ama..."

Batu daha fazla uzatmadan "İyi geceler." deyip yürümeye başladı.

"İyi de niye gidiyorsun? Takılıyorduk ne güzel." diye seslendi arkasından Cansu.

Batu arkasını bile dönmeden "Sen kendi başına takılmaya devam et." dedi ve çıkışa doğru ilerledi.

Beş dakika sonra Arsuz Otel'in önüne geldiğinde ayakları bir türlü içeri girmiyordu nedense. Ve Batu aslında ayaklarınınereye gitmek istediğini çok iyi biliyordu ama kararsızdı. Ayrıca çekiniyordu da. Ya biri görürse? Aklından geçeni yapmaması için onlarca geçerli sebep vardı. En önemlisi de böyle bir şeyi yapmayı neden istediğini bilmemesiydi. Ama Batu ani bir kararla bütün o geçerli sebeplere de kafa karışıklığına da boş verdi, otele girmedi ve köprünün üzerinden yürümeye devam etti. İçinden gelen istek öyle güçlüydü ki daha fazla karşı koyamamıştı.

On dakika kadar sonra Laleler'in evinin önündeydi. Buraya neden geldiğini bilmiyordu, sadece gelmek istemiş ve gelmişti işte. Daha ötesi yoktu. Lale'nin odasının ne tarafta olduğunu bilmiyordu. Onu görme umuduyla hangi pencereye bakması gerektiğini de bilmiyordu. Evdeki herkes yatmaya çekilmiş olmalıydı, hiçbir odanın ışığı yanmıyordu. Ne yapacağını bilemeden öylece orada durmaya ve eve bakmaya devam etti Batu. Lale'yi aramak istiyordu aslında. Telefonunu açmış mıydı acaba? Belki de çoktan uyumuştu. Hem arayıp ne diyecekti ki ona? "Evinizin önündeyim" mi diyecekti? Pek çok şey gibi öyle bir durumda Lale'ye ne diyeceğini de bilmiyordu, tek bildiği o an Lale'nin sesini duymayı her şeyden çok istediğiydi. Biraz daha düşünürse vazgeçeceğinden korkarak telefonunu çıkardı hemen cebinden ve numarasını gizleyerek aradı Lale'yi. Ama hala kapalıydı işte Lale'nin telefonu.

O sırada ikinci kattaki pencerelerden birinde bir hareketlenme çarptı Batu'nun gözüne. Yanlış görmediyse perde oynamıştı sanki. Batu birden telaşlandı, görülmüş müydü acaba? Burada daha fazla böyle dikilemezdi, bir an önce otele dönmeliydi. Tam yürümeye başlamıştı ki bu kez de bir üst kattaki pencere açılıverdi birdenbire. Pencereyi açan kişi başını dışarı uzatarak dışarı bakmaya başladı. Ve o kişi... Lale'ydi.

Batu donup kalmıştı. Ne yapması gerekiyordu bilemiyordu. Yürüyüp gitse Lale'nin dikkatini çekeceği ve direkt görüleceği kesindi. Ama burada böyle durup onun kendisini görmesini de bekleyemezdi! En iyisi basıp gitmekti, hem Lale karanlıkta kim olduğunu seçemezdi. Ama gidemiyordu ki... Lale'yi böyle beklemediği bir anda karşısında bulunca afallamıştı, gözlerini ayırmadan onu izliyordu. Neyse ki Lale aşağıya değil ileriye bakıyordu. Yüzünde mutsuz bir ifade var gibiydi. Nereye bakıyordu acaba? O kadar yüksekten az ilerideki Arsuz Çayı görünüyor olmalıydı, oraya bakıyordu belki de. Birden orada Lale'nin yanında olup onunla birlikte o görüntüye bakmak için inanılmaz bir istek duydu içinde. Bu imkansızdı, biliyordu ama...

Bir-iki dakika boyunca dalgın gözlerle öylece dışarıya baktıktan sonra içeri girip pencereyi kapattı Lale. O içeri girdikten sonra Batu bir süre daha hiç hareket etmeden o pencereye baktı, sonra o da otele doğru yürümeye başladı.

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin