Limon Çiçekleri 2. Bölüm

En başından başla
                                    

Ancak Batu "Nasıl bir şey peki bu Belen tava?" Diyerek kolay kolay susmayacağını bir kez daha göstermiş oldu.

Lale "Adı üstünde tava işte." Diye ters ters cevap verdi.

Ukala bir gülüşle "O kadarını anladım herhalde." Dedi Batu. "Ama özelliği ne? Nesi meşhur?"

"Buraya özel bir yemek. Toprak bir tepside geliyor önünüze. En güzeli Belen'deki Kurtoğlu Restoran'da yapılıyor, oraya götüreceğim sizi."

"İyi hadi bakalım. Siz Antakyalılar da bizim gibi damak tadına düşkünsünüz galiba?" Dedi Batu sinir bir sırıtmayla. Dikiz aynasından Lale'nin sert bakışlarını görünce içinden kendini tebrik ederek keyifle arkasına yaslandı. Turgut haklı çıkmıştı!

"Biz Antakyalı değiliz yalnız, İskenderunluyuz." Dedi Lale buz gibi bir sesle.

"Ne fark eder ki? Ha Antakya ha İskenderun." Dedi Batu umursamazlıkla. Lale'nin damarına bastığının farkındaydı aslında, Turgut'un dedikleri çıkıyor gibiydi ama Lale'nin alev gibi parlaması da hoşuna gitmişti, geri adım atmayacaktı.

"Çok şey fark eder çünkü Antakyalı değil, İskenderunluyuz." Dedi Lale üstüne basa basa.

"E tamam İskenderun da Antakya'da değil mi işte?" Derken rahat bir tavırla camdan dışarı bakıyordu Batu ama bir yandan da göz ucuyla Lale'yi süzmeyi ihmal etmiyordu.

"Hayır Antakya'da değil, Hatay'da! Antakya Hatay ilinin merkez ilçesi ama nüfus ve yüzölçümü bakımından İskenderun'dan küçük mesela. İkisi Hatay'ın farklı ilçeleri, o yüzden "ha Antakya ha İskenderun" demek biraz saçma oluyor."

Yüzüne masum bir ifade oturtmaya çalışarak "Verdiğiniz bu coğrafi ve demografik bilgiler için çok teşekkür ederim ama ben Antakya'nın nüfusunun İskenderun'dan az olduğunu nereden bilebilirim? Neden bilmek isteyeyim ayrıca? Bana göre İskenderun Antakya'nın ilçesi, o yüzden İskenderunlular da Antakyalı benim gözümde işte." Diyerek omuzlarını silkti Batu.

"İskenderun Antakya'nın değil, Hatay'ın ilçesidir bir kere! Biraz önce dediğimi anlamadınız galiba? Antakya Hatay'ın merkez ilçesi, aynen Mersin'in İçel'in merkezi olması gibi... Var ya hani Mersin, o dilinizden düşürmediğiniz meşhur Adana'nızın komşusu, bilir misiniz?" dedi soğuk bir öfkeyle. Her geçen saniye sinir katsayısı biraz daha artıyordu, elinden gelse bu münasebetsiz herifi hemen şurada durup arabadan indirecekti. Bir Antakya tutturmuş gidiyordu geri zekalı! 'İskenderunluyuz' dedikçe inadına 'Antakya' diye tutturmuştu, algılama kapasitesinde bir sorun vardı herhalde.

"Neyse canım neyse." Diye telaşla araya girdi Turgut. Lale'nin ne kadar öfkelendiğini fark etmişti çünkü. "Selçuk'la Melis ne alemdeler? Hazırlıklar nasıl gidiyor anlatsana biraz Lale." Diyerek aleni bir şekilde konuyu değiştirmeye çalıştı. Lale de onun ne yapmaya çalıştığını fark etmişti ama sesini çıkarmadı.

"İyi gidiyor valla, dün Selçuk'un ailesi geldi. Onlar da otelde kalıyor aslında ama bugün tüm gün Melis'in ailesiyle olacaklardı. Yani siz Selçuk'u anca akşama görebilirsiniz herhalde."

"Hadi ya. E bizi üç gün önceden çağırdı 'Arsuz'u gezdireceğim size' diye. Ne yapacağız şimdi biz bütün gün?" Derken gözlerini dikmiş dikiz aynasından Lale'ye bakıyordu Batu. "Artık siz gezdirirsiniz bizi değil mi?" Derken adeta fer fecir okuyordu gözleri.

Lale dişlerini gıcırdatarak "Tabii tabii." Dedi. Selçuk Efendi'nin kıro arkadaşları başına kalmıştı resmen, ne yapacaktı bütün gün bu iki gerizekalıyla?

Belen'e varana kadar Batu pek fazla konuşmadı ama Lale'nin Turgut'un sorularına verdiği cevaplar sayesinde onun bir buçuk yıldır Paris'te olduğunu, master'ını bitirdikten sonra orada bir süre çalıştığını, şu sıralar ise İstanbul'da iş aradığını öğrenmişti. Lale'nin Turgut'la samimiyetine sinir olduğundan kendini tutamayarak "Arsuz'da yazlığınızda oturduğunuz sürece nasıl İstanbul'dan iş bulmayı planlıyorsunuz sorabilir miyim?" diye lafa karıştığında Lale ona öyle bir bakış atmıştı ki bir daha ağzını açmamasının kendisi için en hayırlısı olacağına karar vermişti. Ama ne yazık ki Lale'yi böyle sinirlendirmek çok eğlenceliydi, Lale'nin ters bakışlarla kendisini süzmesini izlemek anlam veremediği bir şekilde çok hoşuna gidiyordu. Biraz önce İskenderun-Antakya tartışması sırasında sinirlendiğinde yüzünün hafifçe kızardığını gördüğü anda fark etmişti bunu, bu gidişle önlerindeki üç gün boyunca bol bol sinirlendirecekti galiba Lale'yi. Onu böyle görmek için değer gibi geliyordu. Yani değerdi herhalde...

Limon ÇiçekleriiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin